×

Dinden Çıkarma Ve Çıkarmama Açısından Müstekbir Nedir?

Dinden Çıkarma Ve Çıkarmama Açısından Müstekbir Nedir?

İnsanı insan yapan onu imana, ahlaka ve rabbine kul olmaya götüren en önemli amil kulun Allah’a karşı müstekbir olmaması, başka bir ifade ile haddi aşmaması, nankörlük etmemesi, büyüklenmemesi, böbürlenmemesi ve insanları küçük görmemesidir. Bu o kadar kötü bir özelliktir ki Allah ile bağları koparan ve insanı insan olmaktan çıkaran en kötü özelliktir.

İnsana yeryüzü olanaklı bir şekilde yaratılmış, ona kitap indirilmiş, resuller ve nebiler gönderilmiş ve kendisine olumlu ve olumsuz açıdan bir tercih ve seçim hakkı verilmiştir. Dileyen kafir, dileyen mü’min, dileyen müşrik, dileyen fasık, dileyen hak ehli, dileyen batıl ehli, dileyen hevasına ya da başkasının hevasına, dileyen yalnız Allah’ın iradesine, dileyen mütevazi ve dileyen müstekbir olur.

İşte yeryüzü sadece bir imtihandır. Tercih ve seçimlerimizle hesaba çekilecek ve işlediklerimizle Allah’a bir bir hesap vereceğiz, bu sebeple insanı Allah ile bağlarını koparan, küfre, şirke, harama, kötülüğe götüren en kötü olgulardan bir tanesi hiç şüphesiz kişinin istikbar/müstekbir olmasıdır. Peki müstekbir nedir?

Müstekbir sözlükte: Karşı gelen, büyüklenen, gururlanan, itiraz eden, haddi aşan, hakka tecavüz eden, böbürlenen, kendini üstün gören, hak ve adalet karşısında razı olmayan şeklinde anlamları vardır.

İstikbar/Müstekbir kökünden türemiş bir kavramdır. Yine manası büyüklenme, kendini büyük görme, böbürlenme, insanları küçük görme ve hakka karşı kendini büyükleme şeklinde ifade edilir.

Müstekbir kavramının zıttında Mustazaf vardır. İstikbarin karşısında ise 

İstizaf vardır. Bunlar birbirinin zıtlarıdırlar. Kur’an-ı Kerim’de müstekbir ve istikbar gibi fiil ve isimler 48 yerde geçer.

Kibir, tekabür, istikbar ve müstekbir gibi kavramlar birbirine yakın anlamlara sahiptir, ifade ettiğimiz gibi ‘’kebure” kökünden türeyen bu kavram büyüklenme, büyüklük taslama, insanları aşağılama, haddi aşma ve hakkı kabullenmeme şeklinde tanımlanabilir

Müstekbir Allah’ın İsimlerindendir;

Biz Allaha Ekber ederiz ve bu açıdan büyüklük, güç, kuvvet, izzet ve yüce olan yalnız Allah’tır. Kullar bu açıdan Allaha ait bu isim ve sıfat ile sıfatlandırılmazlar. Kula düşen mütevazi, ihlas, samimiyet ile rabbine kul olmakla mükelleftir.

Müstekbirlik Dört Şekilde Görülür;

1- Allah’a

2- İnsanlara

3- Hayvanlara

4- Tabiata karşı

1- Allah’a Karşı Müstekbir Olmak;

Kulun, Allah’ın üzerindeki hakkını tanımamak, Allah’a itaat etmemek, onun emrine amade olmamak, farzlarını yerine getirmemek, başka bir ifadeyle Allah’ın indirdiği kitaba ve gönderdiği resule itibar etmemek şeklinde büyüklük taslamak suretiyle dinden yüz çevirerek küfre düşmeye sebep olan bir zulümdür.

Rabbimiz cihat etmeyi, iyiliği emretmeyi, kötülüğü yasaklamayı emretmişken bu kimse dinden yüz çevirmiş, Allah’ın emirlerini farzlarını yerine getirmemiş ve yeryüzünde kendi hevasına, kendi isteklerine ya da şehvetine tabi olmak suretiyle kendisi için bir hayat bir yaşam bir sınır bir düzen bir sizden bir program ve bir din belirleyerek Allah’ın hakkına riayet etmemesi ile gerçekleşen bir kötülüktür.

Kulluğunu ve mahluk olduğunu unutarak Allah’a baş kaldıran, itaat etmeyen, isyan eden ve yüz çevirip hayatı kendi isteklerine göre yaşayan herkes müstekbirdir. O insanlara karşı müstekbir olmaz, hayvanlara karşı yada  tabiata karşı müstekbir olmaz, ama zamanım yok, çok çalışıyorum, işim gücüm var ve çoluk çocuğuma bakıyorum şeklinde mazeretiyle Allah’ın emirlerini yerine getirmemesi ve bu din için varlığını korumaması hiç şüphesiz müstekbir olmanın yansımasıdır. Bu kimse insanlar arasında mütevazi ve iyi bir insanı olması onun Allah’a karşı müstekbir oluşuna engel olmaz.

Kur’an-ı Kerim müstekbir eylem ve söylemleri zulüm, azgınlık ve bağiy kavramları ile ifade edilir.

Müstekbirlik bazen Allah’ın hükmüyle hükmetmemek, Allah’ın haramını helal etmek, helallerini haram etmek, yeryüzünde küfre ve şirke egemenlik ve iktidar vermek şeklinde görülür. Müstekbirlik bazen yöneticiler de görüldüğü gibi aynı şekilde bir babanın aileye bir patronun işçilerine, zenginin fakire, güclünün zayıfa, ırkçılık şeklinde her türlü haddi aşma, hakkı gasp etme, isyan, kötülük, aşığılama ve küçük görmesi kişi için müstekbir olması açısandan yeterli bir sebeptir.

اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ 

Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır ve onlar büyüklenmektelerdir. (16/Nahl, 22)

Müstekbirler Allah’a inanırlar, ahirete de inanırlar bazen namaz da kılalarlar ama onların hayatlarında Allah’ın hakkı kendilerine hatırlatıldığında yüz çevirirler, işte bu müstekbir olmanın başka bir varyantıdır.

Müstekbirler dünya hayatının onların emrinde olduğunu, dilediği gibi hareket, dilediği gibi tercih haklarına sahip olduğunu, istedikleri gibi haddi aşıp zulüm edebileceklerini, istedikleri gibi yaşamlarını sürdürebileceklerine inanırlar ve dilediklerinde zulm ve dilediklerin hakları cığneme hakları olduklarını düşürler.

وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ 

Göklerde ve yerde olan canlıların tamamı ve melekler Allah’a secde eder ve (Allah’a secde etmekten) büyüklenerek kaçınmazlar. (16/Nahl, 49)

2- İnsanlara Karşı Kibirlenmek;

İnsanlar bazen kazandıkları mal, mülk, makam, aşağılık kompleksi, bağlı olduğu sınıf  ya da ekonomik gücü sebebiyle kendi hayatında insanlara karşı böbürlenmesi, kibirlenmesi ,onları küçük görmesi hiç şüphesiz haramdır. Her ne kadar bu kimse Allah’ın hakkını riayet etse dahi insanlara karşı kibirli olması kötü bir ahlak ve akideyi bozma olasılığı olan büyük bir tehlikedir ve tarih boyunca insanlar ekonomik güçleri sebebiyle insanlara karşı hep böyle büyük bir taslamışlardır. Allah resulü aleyhisselam;

لا يدخلُ الجنةَ مَن كان في قلبه مِثقال ذرةٍ من كِبر

‘’Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse, cennete giremez.’’  (Muslim)

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ‘’Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse, cennete giremez.’’ Bu hadis uyarıcı hadislerden biri olup şer’i deliller gereğince geniş bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Kalbinde kibir olan kimse hakka karşı hoşlanmayarak kibirlenir. Bu da cehennemde ebedi kalacak kafirdir ve cennete giremez. Allah Teala’nın şu buyruğu uyarınca bunun sebebi, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır. (Muhammed: 9) Eğer kibir yaratılmışlara karşı onlara büyüklenerek olursa, Allah’a ibadette büyüklenmez ise azap görmeden mutlak ve tam bir şekilde cennete giremez. Bilakis o, insanlar üzerinde hasıl olan kibir ve büyüklenmesinden dolayı azap görecektir. Sonra da temizlenince cennete girecektir. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisi söylediği zaman; Bir adam şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü: Bir İnsan, elbisesinin güzel olmasından, ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır. (Bu da kibre girer mi?) Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘’ Muhakkak ki Allah, güzeldir; güzeli sever. Zatında güzeldir, fiillerinde güzeldir, sıfatlarında güzeldir. Allah’tan sadır olan her şey güzeldir, kötü değildir. ‘’Güzeli sever’’ sözü; güzelleşmeyi güzel görünmeyi)sevmek demektir. İnsanın elbisesinde, ayakkabısında, bedeninde ve bütün işlerinde güzel olmasını sever. Çünkü güzelleşmek, çirkin görünümün tersine kalpleri insana doğru çeker, insanlara sevdirir. İnsan giyiminde, elbisesinde ve saçında kötü görünümlü olursa tam tersi olur.

İşte bu hadis bize kibirli olmanın zerresine kadar haram oluşunu delilendirmektedir. İnsanlara karşı mütevazi, dayanışma yardımlaşma, sevgi, muhabbet içinde olup ekonomik gücümüzü, makamımızın ve benzeri imyazlarımızı hiçbir zaman bizi haddi aşmaya, insanlara zulmetmeye ya da onları aşağılamaya sebep olmaması gerekir. Çünkü bu din ahlak dinidir ve aynı zamanda iman dinidir.

 3- Hayvanlara Karşı Kibirlenmek;

Kendini hesap vermeme, sorgulamamak üzere görenlerin birçokları bazen öyle zulümler yaparlar ki Allah bundan razı olmazlar, bu tipler Allah’a ibadet ederler hatta insanlara karşı iyi ve mütevazidirler ama hayvanlara karşı zulüm, kötülük, işkence, aç bırakma gibi birçok zülmü yaparlar. İşte bu da aslında bir kibirlenmenin göstergesidir. Eğer o mütevazı olsaydı onun kalbinde merhamet olacaktı ve o bir karıncayı bile zulm etmemesi gerektiğini anlayacaktı. Bu sebeple kibirli insanlarda acıma duygusu olmaz, merhamet olmaz yani nefret, öfke ve zorbalık vardır. Hiç şüphesiz bir hayvana zulmetmek haramdır, günahtır ve Allah muhafaza kişiyi cehenneme götüren bir eylemdir. Nitekim bir hadiste Efendimiz Aleyhisselam 

  دَخَلَتِ امْرَأَةٌ النَّارَ فِي هِرَّةٍ رَبَطَتْهَا فَلَمْ تُطْعِمْهَا ولَمْ تَدَعْهَا تَأْكُلُ مِنْ خَشَاشِ الأَرْضِن.

“Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı.” (Buhari, Muslim)

Ebu Hureyre radıyallahu anh merfu olarak rivayet ediyor: Bir adam, yolda giderken çok susadı. Sonunda bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: ‘Bu köpek de benim gibi çok susamış.’ deyip hemen kuyuya indi, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışını övdü ve günahlarını affetti.” Rasulullah’ın yanındakilerden bazıları:”Ey Allah’ın Rasulü! Yani bize hayvanlara yaptığımız iyilikler için de ecir mi var?” dediler. Aleyhissalatu vesselam:”Evet! Her iyilik sahibi canlıya yapılan iyilikte bir ecir vardır.” buyurdu. Başka bir rivayette: ’’Allah, o adamdan razı oldu ve onu bağışlayıp Cennete koydu.’’ Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: İsrailoğullarından fahişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, az kalsın susuzluktan ölecekti. Kadıncağız mestini çıkararak onunla su çekip köpeği suladı. Bu sebeple kadın mağfiret olundu.  (Buhari, Muslim)

Dolayısıyla müstekbir olan insanların en önemli özelliği onların hevalarına hevesine tabi olması, hayatı kıble edinmeleri, islam’dan yüz çevirmeleri, Allah’a ibadet etmemeleri, insanlara zulmetmeleri, kötülük ve benzeri şeyler yapmaları hiç şüphesiz müstekbir olmanın özelliklerini taşımaktadır. 

4- Tabiata Karşı Kibir;

Bu tip insanlar hayatın kendi kontrolünde olduğuna, istedikleri gibi hareket edeceğine ve istediği şeye müdahale edebilecek konumda olduklarını iddia eden kimselerdir. Onlar bazen ekini ve benzeri tüm gıdaların DNA’sını bozarlar, onlar bazen atom, nükleer ve biyolojik silahlarla kullanmak suretiyle yeryüzünde tabiatı bozarlar, insanları öldürürler yine bu müstekbir insanlar güçlü olduklarını iddia ederek yapay güneş, bulutlara hükmetme, yağmura hükmetme şeklinde birçok müdahalelerle istikbar davranmak suretiyle tabiatı bozmaktadırlar. Hiç şüphesiz bur da haramdır. Nitekim;

وَاِذَا تَوَلّٰى سَعٰى فِي الْاَرْضِ لِيُفْسِدَ ف۪يهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ 

(Bir işin başına yönetici olduğunda ya da) yanınızdan ayrıldığında yeryüzünde bozgunculuk yapmak, ekini ve nesli yok etmek için çalışır. (Oysa) Allah, bozgunculuğu sevmez. (2/Bakara, 205)

Müstekbirlik Dinden Çıkarma ve Çıkarmama Açısından İki Şekilde Görülür;

1- Küfre Düşüren Müstekbirlik: 

Bu Allah’ın ayetlerini, hükümlerine, farzlarına emirlerine, Allah’ın yasalarına, kanunlarına karşı lakayıt, önemsememe, hafife alma, yerine getirmeme, yüz çevirme şeklinde gerçekleşir. Onlar benim kalbim temizdir, Ben iyi bir insanım, kimseye zulmetmiyorum demek suretiyle insanlara, hayvanlara ve tabiata karşı saygılı, doğru davranırken alemlerin rabbi olan Allah’ın iradesini hiçe saymış emirlerini ayakları altına almış ve onun hükümlerini hafife alarak ibadeti kulluğu gerekli olmadığını, iyi ve doğru bir kimse olmanın Müslüman olmak için yeterli olduğunu söyleyerek, şeytann fetvasıyla bir hayat yaşarlar. İşte bunlar müstekbir olanların ta kendileridir.

İbadet, kulluk, itaat, teslimiyet, Allah’ın rızasını ve iradesini yaşamak onların gündemlerinde olmaz. Allah bunlar için kerim kitabında

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ 

Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Hiç kuşkusuz, bana ibadet etmekten büyüklenenler, boyun eğmiş/alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (40/Mü’min (Ğafir), 60)

Numan b. Beşir’in (ra) rivayet ettiği bir hadiste Allah Resûlü (sav): “Dua ibadetin ta kendisidir.” demiş ve bu ayeti okumuştur. (Tirmizi) 

Adem Aleyhisselam’ın yaratılma imtihanından önce İblis Allah’a secde eden, ibadet eden, kulluk eden ve onun emrine amade olan bir kuldu. Ne zaman ki Allah onu Adem Aleyhisselam’ın yaratmasıyla imtihan ettiğinde o Allah’ın emrini yerine getirmedi, secde etmedi be bu yönüyle kibirlenerek kafirlerden oldu.

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ 

Hani biz meleklere: “Âdem’e secde edin.” demiştik. İblis dışında hepsi secde ettiler. O diretti, büyüklendi ve kâfirlerden oldu. (2/Bakara, 34)

Nitekim bugün iblisin ayak adımlarını takip eden, onun izinden giden ve onun gibi secde, namaz, kulluk, ibadet, dinden yüz çevirmiş ve tamamıyla yeryüzünün kulu kölesi olma noktasında mala, mülke ve hayata kendini adayanlar iblisten ne farkı olabilirler ki?

Nice müstakbirler vardı gelip geçtiler, Fravunlar, Nemrutlar ve Ebu Cehiller bu dünya bu gibi mütekbirlerle dolu taşıp gittiler ve bu müstekbirlerin en önemli özelliği onların Allah’ın iradesi hiçe saymaları, Allah’ın kitabını ve Peygambere muhalefet etmeleriydi.

Nemrutun müstekbirliği ne idi? İbrahim aleyhisselam’a ne için muhalefete kalkıştı? Neden onunla çatıştı? Neden Firavun müstekbiri Musa aleyhisselam ile savaşmayı ve çatışmayı göze aldı? Neden müstekbir olan Ebu Cehil Resulullah aleyhisselatu vesselamle savaştı? Bunun cevabı; onlar kendi iradelerini, düşüncelerini, ilkel ideolojilerini kutsayarak biz hak, doğru ve bunun üstüne başka doğrunun olmadığını söylemek suretiyle Allah’ın yasalarına, kanunlarına, hükümlerine karşı başkaldırarak kibirlenmişlerdi.

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِرًا كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْرًاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ 

 Ona ayetlerimiz okunduğunda işitmiyormuşçasına, âdeta kulaklarında ağırlık varmış gibi kibirle sırtını döner. Sen onu, can yakıcı bir azapla müjdele. (31/Lokmân, 7)

Tarih onları müstekbir kimse olarak isimlendirdi. Aynı bugün beşeri ideolojik dinlerin yöneticileri gibi, onlar da Allah’ın ceza kanunlarını, hukuk mormlarını, siyasi görüşünü, ekonomik uygulamalarını ve rabbani yaşam programını önemsememiş, merkezin dışına itmiş, hafif görmüşmüş, gereksiz görmüş ve insan uydurması ideolojik dinlerle kendilerine ve toplumunu bu ideolojik programlarla yöneterek, Allah’a karşı istikrar oluşlarını ilan ediyorlar, hiç şüphesiz bunların müstekbirlikleri küfürdür ve kişi kafir yapar.

Dolayısıyla kişi namaz, oruç, zekat, Allah’ın emirleri, farzları, Allah’ın yasakları konusunda, önemsemez ve bunu gerekli görmez, inandığını eylem ve söylemleriyle inkar ederse, hiç şüphesiz bu kimse müstekbir olur ve ümmetini icmasıyla kafir olur. Nitekim;

سَاَصْرِفُ عَنْ اٰيَاتِيَ الَّذ۪ينَ يَتَكَبَّرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ وَاِنْ يَرَوْا كُلَّ اٰيَةٍ لَا يُؤْمِنُوا بِهَاۚ وَاِنْ يَرَوْا سَب۪يلَ الرُّشْدِ لَا يَتَّخِذُوهُ سَب۪يلًاۚ وَاِنْ يَرَوْا سَب۪يلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَب۪يلًاۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَكَانُوا عَنْهَا غَافِل۪ينَ 

Hakları olmadığı hâlde yeryüzünde büyüklenip kibre kapılanları ayetlerimden çevireceğim. (İlgisiz kalacaklar, duysalar dahi anlamayacaklar.) Onlar bütün ayetleri görseler de inanmazlar. Rüşd/olgunluk/doğruluk yolunu görseler de onu yol edinmezler. Azgınlık yolunu gördüklerinde (hemen benimser) kendilerine yol edinirler. Bu, ayetlerimizi yalanlamaları ve ayetlerden gafil olmaları nedeniyledir. (7/A’râf, 146)

2- Küfre Düşürmeyen Müstekbirlik;

Bu Allah’a ibadet eden, Allah’a kulluk eden, Allah’a karşı ihlaslı, samimi olan ve Allah’a isyan etmeyen ama insanlara karşı malından ve mülkünden dolayı kibirlenen insanları küçük gören ya da hayvanları eziyet etmesi ya da tabiata karşı bozucu şekilde hareket etmesi hiç şüphesiz haramdır ve bu gibi davranışlar haram olmakla beraber helal görmediği sürece o kimseyi kafir yapmaz.

Kişi müstekbir olmaya sebep olan mal, makam ve ekonomik sebep olmakla beraber kendi kavmini, devletini, hükümetini gücünü ve otoritesini güvenmesi şeklinde görülür.

Dolayısıyla müstakbirlik Allah’ın yetkilerini gasp etmek, Allah’ın kudretini ve iradesini hice saymak ve kendi iradesini, kendi ideolojik yaşam programını hayata egemen kılmak müstekbirliktir. Aslında demokratlar, laikler ve diğer insanı uydurması ideolojik dinlerin bağlıları müstekbirdirler. Çünkü kendileri müstağni görürler. Onlara göre haşa lillah Allah’ın siyasi görüşü yoktur, ekonomik uygulamaları yoktur, yasaları, kanunları, ceza ve hukuk normları yoktur şeklinde kendilerine ihtiyaçsız görerek, hayatlarını bu şirk sistemleriyle doldururlar. İşte bu müstekbir kafirlerin en önemli özelliğidir.

يَسْمَعُ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُتْلٰى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ 

Ona okunan Allah’ın ayetlerini işitir de, sonra hiç duymamış gibi büyüklük taslayarak (küfründe) ısrar eder. Onu can yakıcı azapla müjdele. (45/Câsiye, 8)

Bugün yeryüzünde en kötü müstekbirler yönetici konumda olan kimselerdir. Onlar, modern yöneticiler bugün Nemrutların, Firavunların ve Ebu cehillerin izinden Allah’ı yasalarını, hükümleri için saymış, Allah’ın kanunlarını, yaşam programına iktidar ve egemenlik vermemiş, tamamıyla ideolojik verilerle kendi heva ve heveslerie göre bir dünya nizam geliştirerek yeryüzünde kulları kullara kul yapmış, nesli öldürmüş, insanların hakları, uyuşturucuya, içkiye, kumara, zinaya ve benzeri şeylere sebeb olan müstekbirler ahlaksızlık, ölümler, savaşlar ve kötülükler meydana gelmiş, işte bunların hepsi tamamıyla Allah’a karşı kibirlenmenin ilanıdır.

Tarih boyunca müstekbirler mustazafları hor görmüş, aşağılamış, hakları gasp etmiş, zayıf kimselerin haklarını gasp etmiş, mallarına, mülklerine, namuslama göz dikmiş, zulüm, kan, ölüm, gözyaşları üzerinde zenginin fakiri sömürdüğü güçlünün zayıfı ezdiği bir dünya meydana getirdiler.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed