×

Şirk ve Müşriklerden Beri Olmak: Tevhidin Gereğidir.

Şirk ve Müşriklerden Beri Olmak: Tevhidin Gereğidir.

Gürsel Gürbüz

İslam, yalnızca bir inanç sistemi değil, aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. İmanın özü, Allah’ın birliğine dayalıdır ve bu birliğin hayatın her alanına yansıması beklenir. Bu bağlamda, tevhid inancı, sadece Allah’ın varlığı ve birliği üzerine bir kabul değil, aynı zamanda şirke karşı duruş sergilemeyi de gerektirir. Şirk, Allah’a ortak koşmak ve O’nun dışında herhangi bir varlığı ilah kabul etmek anlamına gelirken, müşrik ise bu inancı benimseyen kişi ya da topluluktur. Tevhidin gereği olarak, İslam, şirkten ve müşriklerden beri olmayı zorunlu kılar. İşte bu anlayış, el-Velâ ve’l-Berâ (dostluk ve düşmanlık) ilkesiyle doğrudan ilişkilidir.

El-Velâ, Allah’a, Rasûlü’ne ve müminlere duyulan sevgiyi ve bağlılığı ifade ederken, el-Berâ ise, şirkten, küfürden ve Allah’ın düşmanlarından uzak durmayı emreder. İslam, müminlerin yalnızca Allah’a ve Rasûlü’ne karşı derin bir sevgi beslemelerini değil, aynı zamanda şirkten ve müşriklerden açıkça ayrılmalarını da ister. Bu ayrım, sadece inançsal bir tavır değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve ahlaki bir duruşu ifade eder. Müşriklerle ilişkilerin kesilmesi, bir müminin İslam’a sadakatini, Allah’a olan bağlılığını ve tevhidî inancını hayatına taşımadaki kararlılığını gösterir.

Şirk ve müşriklerden beri (uzak) olmak, İslam akidesinin temelini oluşturan tevhid inancının doğal ve zorunlu bir sonucudur.

“Berâ” (البراء) kelimesinin sözlük ve ıstılahî (terim) anlamı: Arapça kökenli olup kökü بَرَأَ fiilidir. Sözlükte şu anlamlara gelir;

Uzaklaşmak

Terk etmek

İlişiği kesmek

Sorumluluktan çıkmak

Bulaşıklıktan arınmak

İbn Fâris der:

البراء: يدلُّ على تخلٍّ وصَفاءٍ من الشيء

“Berâ kelimesi, bir şeyden uzaklaşma ve arınma anlamına gelir.” (Mu’cem Maqâyîs al-Lughah)

Istılah (terim) anlamı:

Şer’i kullanımda berâ, Allah’a, tevhîde ve dine düşman olan her kişi, grup, düşünce ve davranış biçiminden uzaklaşmak, onlara kalben, sözle ve fiille düşmanlık göstermek demektir.

1- Şirk ve Müşriklerden Beri Olmanın Tevhîdî Gerekliliği;

Tevhid, yalnızca Allah’ı ilah kabul etmeyi değil;  O’ndan başkasını reddetmeyi de içerir.

“Lâ ilâhe illallah” ifadesi:

Nefiy (reddetme): “Lâ ilâhe” = “Hiçbir ilah yoktur” (reddetme)

İsbat (kabul): “illallah” = “Ancak Allah vardır” (kabul)

Dolayısıyla tevhid, sadece ibadeti Allah’a tahsis etmek değil; aynı zamanda şirki, müşrikleri ve onların yollarını reddetmek ve onlardan beri olmak demektir.

Şeyhulislam İbn Teymiyye der ki:

التوحيد لا يتم إلا بالكفر بما يعبد من دون الله

“Tevhid, Allah’tan başka ibadet edilen şeyleri inkâr etmeden tamamlanmaz.”

(el-Fetâwâ, 1/140)

2- Kur’an’dan deliller;

a) İbrâhim Aleyhisselâm’ın berâsi (berî oluşu):

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَآؤُا مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ…

“İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan beriyiz (uzak dururuz), sizi tanımıyoruz.’” (Mümtehine, 60/4)

b) Tevbe 1-3: Berâ bildirimi:

بَرَاءَةٌ مِّنَ اللَّـهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدتُم مِّنَ الْمُشْرِكِينَ

“(Bu,) Allah ve Rasûlü tarafından müşriklerle yaptığınız antlaşmanın feshedildiğine dair bir bildiridir.” (Tevbe, 9/1)

c) İbrahim aleyhisselam’ın babasına olan tavrı:

وَمَا كَانَ ٱسْتِغْفَارُ إِبْرَٰهِيمَ لِأَبِيهِ إِلَّا عَن مَّوْعِدَةٍۢ وَعَدَهَا إِيَّاهُ ۖ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُۥٓ أَنَّهُۥ عَدُوٌّۭ لِّلَّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ ۚ

“İbrahim’in babası için istiğfarı, sadece ona verdiği söz gereğiydi. Fakat onun Allah’ın düşmanı olduğu ortaya çıkınca ondan berî oldu.”(Tevbe, 9/114)

3- Sünnetten delil;

Allah için buğz etmeden iman kemale ermez

عَنْ أَبِي أُمَامَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ:

“مَنْ أَحَبَّ لِلَّهِ، وَأَبْغَضَ لِلَّهِ، وَأَعْطَى لِلَّهِ، وَمَنَعَ لِلَّهِ، فَقَدِ اسْتَكْمَلَ الإِيمَانَ.”

“Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir ve Allah için men ederse, işte o kişi imanı tamamlamıştır.” (Ebû Dâvûd, Sunen; Tirmizî, Hadîs: 2521 – Sahih)

Bu hadis açıkça gösteriyor ki, Allah düşmanlarına (müşriklere, kâfirlere) buğzetmek imanın olmazsa olmazıdır. Onlarla dost olmak, onlara sevgi beslemek, imanı geçersiz kılar.

Müşriklerin putlarına karşı açık tavır alması sebebiyle eziyet gören sahabe

عن عبد الله بن مسعود رضي الله عنه قال:

“كان أول من أظهر الإسلام سبعة… وأما بلال فاحتمله المشركون فكانوا يعذبونه في بطحاء مكة…”

“İslam’ı ilk açıktan ilan edenler yedi kişiydi… Bilâl’i müşrikler yakalayıp Mekke’nin sıcağında işkence ederlerdi…” (İbn Hibbân, Sahîh; Hâkim, el-Müstedrek)

Bilâl (r.a), müşriklerden açıkça beri olduğunu ilan ettiği için işkenceye uğradı. Bu, tevhid ehlinin, şirk ehline karşı tavır almak zorunda olduğunu gösterir.

Rasûlullah’ın müşriklerin bayramlarını terk etmesi ve onların âdetlerine muhalefeti

“مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْه

“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs 4; Ahmed, Müsned – Sahih)

Müşriklerin bayramlarını, kıyafetlerini, kültürlerini, ideolojilerini taklit etmek, onlardan sayılmaya sebep olur. Bu da berâ’ya (onlardan beri olmaya) aykırıdır.

Rasûlullah, müşriklerle dost olmayı yasaklamıştır

“لا تَصاحِبْ إِلَّا مُؤْمِنًا، ولا يَأْكُلْ طَعَامَكَ إِلَّا تَقِيٌّ.”

“Yalnızca müminle arkadaşlık et. Senin yemeğini sadece takva sahibi (mümin) yesin.” (Ebû Dâvûd, Edeb; Tirmizî, Zühd – Hasan)

Rasûlullah, müşrik ve fasıklarla sosyal yakınlığı dahi yasaklamış, sadece müminlerle dostluk kurulmasını öğütlemiştir.

İbrahim (a.s)’ın berâsı Rasulullah tarafından övülmüştür

“إِنَّ إِبْرَاهِيمَ بَرِئَ مِنْ أَبِيهِ.”

“İbrahim, babasından beri (uzak) idi.” (Sahih-i Müslim, Hadis no: 197 – Sahih)

Peygamberlerin metodu olan berî olmak, yalnız kâfirlere değil; aile fertleri müşrik olsa bile onlardan uzaklaşmak şeklinde ortaya konmuştur.

Bu hadisler, şirke ve müşriklere karşı sadece kalbî değil, aynı zamanda açık, toplumsal ve fiilî bir tavrın da iman gereği olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

مَنْ جَلَسَ مَعَ مُشْرِكٍ فَإِنَّهُ مِثْلُهُ

“Kim bir müşrikle oturursa, muhakkak ki o da onun gibidir.”

(Deylemî, Musnadü’l-Firdevs; el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd; zevâid olarak sahih senetle rivayet edilmiştir.)

Bu hadis, müşriklerle oturmanın, onları sevmek, dostluk göstermek ve onlara meyletmenin tehlikesini çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Zira kalpteki sevgi ve meyil, zamanla söz ve davranışlara, sonra da akideye yansır.

Ayrıca bu anlamı destekleyen başka sahih hadis de şudur:

“من تشبه بقوم فهو منهم”

“Kim bir topluma benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs 4 – Hasan/Sahih)

4- Sahabenin Örnekliği:

İbn Mes’ûd der ki:

“Biz müşrikleri, onların bayramlarını, kıyafetlerini, sembollerini ve yaşam tarzlarını gördüğümüzde onlara benzememek için sokak değiştirirdik.”

Ali (radıyallahu anh):

“Onların adetlerini benimseyen, zamanla onların inançlarını da içselleştirir.”

Berî olmanın çeşitleri (dilsel ve pratik olarak):

a) Kalben berî olmak:

Onları dost edinmemek

İçten nefret etmek

Tevhidi üstün görmek

b) Sözle berî olmak:

Onları savunmamak

Onların şirkini açıkça reddetmek

Tevhidi ilan etmek

c) Amelî/sosyal olarak berî olmak:

Onların kıyafetlerinden uzak durmak

Bayramlarına katılmamak

Kültürel yaşam tarzlarına özenmemek

5- Sosyal, Siyasi, Ekonomik, Kültürel Berâ:

a) Sosyal:

Müşriklerin modasını, yaşam tarzını, aile yapısını benimsememek

b) Siyasi:

Müşrik sistemlere (demokrasi, laiklik, milliyetçilik, sekülerizm vb.) taraf olmamak

c) Ekonomik:

Faiz, kapitalist anlayış, helal haram hassasiyetine aykırı ticaret sistemlerine karışmamak

d) Kültürel:

Onların eğlenceleri, müzikleri, modaları, dizileri, takvimleri, özel günlerine özenmemek

e) Ahlâkî:

Müşriklerin ahlaki değerlerini (özgürlükçülük, hedonizm, fuhşiyat) benimsememek

Âlimlerin görüşleri:

6- Alimlerin Görüşü;

İbn Kayyim el-Cevziyye der ki:

“Tevhid iki esasa dayanır: Allah’ı birlemek ve O’na ortak koşanlardan beri olmaktır. Bu ikisini birlikte uygulamayanın tevhide ulaşması mümkün değildir.”

(el-Kâfiye, s. 16)

Muhammed b. Abdilvehhâb:

“La ilahe illallah demek, sadece ‘Allah’tan başkasını reddetmek’le olur. Allah’a şirk koşanlardan beri olmadan, bu söz bir iddiadan ibarettir.”

7- Usul ve kaide açısından açıklama:

a) Kaide: “Bir şeyin tamamı farzsa, onu tamamlayan her şey de farzdır.”

Tevhid farzdır. Tevhid, berâ’yı gerektirir. O halde müşriklerden beri olmak farzdır.

b) Kaide: “Zıddı reddetmeden bir şeyi isbat edemezsin.”

Tevhidi ispat etmek için şirki reddetmek gerekir. Berâ, bu reddin fiilî yansımasıdır.

8- Örnek ve misaller:

Yılbaşı kutlamamak: Çünkü bu bir Hristiyan âdetidir.

Faiz sistemine katılmamak: Çünkü şirk düzenidir.

Demokrasiye oy vermemek: Çünkü ilahlık hakkı halka verilmiştir.

Müslüman bir kadının müşrik moda tarzlarına uymaması

Müslümanın müşriklerin “sevgililer günü, cadılar bayramı” gibi günlerinden uzak durması

Evet, şirk ve müşriklerden beri olma meselesiyle ilgili eklenmesi gereken çok önemli birkaç esas daha vardır. Bunlar, akideyi tamamlayıcı ve sahih iman ile sahte imanı ayırıcı yönleriyle hayati öneme sahiptir:

Berâ, sadece kalbî bir tavır değil; aynı zamanda pratik bir ayrışmadır.

Birçok kişi, şirk ehlini sevdiği hâlde “kalbim temiz” diyerek kendini tevhid ehli sayar. Ancak bu batıldır. Çünkü:

Kur’an’da şöyle buyrulur:

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğu, Allah ve Rasûlü’ne düşmanlık edenlerle dostluk içinde bulamazsın.” (Mücadele, 58/22)

Berâ, kalpte başlayıp davranışlara, tercihlere ve sosyal ilişkilere yansımalıdır.

Müşriklerden beri olmamak kişiyi onların hükmüne sokabilir.

Şeyh Muhammed b. Abdülvehhâb der ki:

“Eğer bir kimse, müşrikleri tekfir etmezse, onların küfründe şüphe ederse veya onların yolunu doğru görürse, o da kâfirdir.”

Bu ifade, müşriklerden beri olmamanın imanı iptal edecek derecede tehlikeli olduğunu gösterir. Çünkü:

Şirki şirk saymamak, Şirke “hoşgörü” göstermek, Müşriklerle özdeşleşmek, tevhidi ortadan kaldırır.

Berâ, dostluk ve düşmanlık ölçüsüdür (velâ ve berâ ilkesi):

Velâ: Allah ve müminlerle dost olmak Berâ: Müşrik ve Allah düşmanlarından uzaklaşmak. Bu iki kavram, İslam’da imanın temeli olan dostluk ve düşmanlığın (el-Velâ ve’l-Berâ) çerçevesini oluşturur.

Enes b. Mâlik’ten: Rasûlullah şöyle buyurdu:

أوثق عرى الإيمان: الحب في الله والبغض في الله

“İmanın en sağlam kulpu, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”

(Ahmed, Taberânî – Sahih)

Zamanımızın modern şirk ve müşriklerini tanımak da berânın bir gereğidir.

Bugünün müşrikleri eski putlara değil; devlete, lidere, demokrasiye, milletine, paraya, beşerî yasa koyuculara ibadet ederler.

Dolayısıyla berâ, şirk sistemlerine, onların anayasalarına, sembollerine, liderlerine ve bayramlarına da yöneltilmelidir.

Berâ, sadece bireysel değil; toplumsal ve ümmetsel bir sorumluluktur.

Müslümanların bir ümmet olarak:

Yahudi ve Hristiyan kültürünü, Seküler anlayışları, Şirk ideolojilerini reddetmesi, izole olması, kendi İslamî hayat tarzını inşa etmesi gerekir.

Tevhid sadece “Allah birdir” demek değil;

O’ndan başkasını reddetmektir.

Müşrikleri, sistemlerini, düşüncelerini, yollarını terk etmektir.

Onlarla kalpte, dilde, amelde ve yaşamda ayrışmaktır.

Bu berâ gerçekleşmeden tevhid tamamlanmaz.

Şirk ve müşriklerden beri olma, İslam’ın temel inanç ilkelerinden biri olup, el-Velâ ve’l-Berâ (dostluk ve düşmanlık) ilkesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu ilkeler, tevhidin gereği olarak, Allah’a ve O’nun yoluna samimi bağlılık ile şirke ve onun takipçilerine karşı açık bir duruş sergilemeyi zorunlu kılar.

9- El-Velâ ve’l-Berâ Nedir?

El-Velâ (Dostluk):

İslam, Allah’a, Rasûl’e ve müminlere dostluk ve sevgi beslemeyi emreder. İman, ancak Allah’a, O’nun Rasûlü’ne ve O’nun yolundaki samimi müminlere duyulan sevgiyi ve bağlılığı gerektirir.

يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ

“Allah, onlara (müminlere) sevdiklerini, onları da Allah’a sevdirir.” (Mâide, 5/54)

El-Berâ (Beri Olma / Uzaklaşma):

Beri olmak, şirkten ve müşriklerden uzak durmak demektir. İslam, sadece dostluk değil, aynı zamanda şirkten, küfürden, tağuttan ve Allah’ın düşmanlarından da uzak durmayı emreder. Yani iman sadece Allah’a ve müminlere yakın olmayı değil, aynı zamanda Allah’a ve Rasûl’e karşı düşman olanlardan uzak durmayı gerektirir.

10- Tevhidin Gereği Olarak El-Velâ ve’l-Berâ:

Tevhid, Allah’ın birliğini kabul etmek ve bu birliği sadece Allah’a tahsis etmektir. Şirk, Allah’ın birliğini reddetmek, O’nun dışında başka bir güce tapmak veya ona eş koşmak demektir. Bu iki kavram arasında keskin bir ayrım vardır, ve bu ayrım sadece inançla sınırlı değildir, aynı zamanda pratikte de bir ayrım gerektirir. Şirkten ve müşriklerden beri olmak, tevhidin bir gereğidir çünkü:

Tevhid, Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne sadık bir bağ gerektirir.

Bir insan, Allah’a inanıp O’na samimi bir şekilde ibadet etmeyi kabul ediyorsa, Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne düşman olanlarla dost olamaz. Şirke düşen bir kimse, Allah’a ve Rasûlü’ne karşı düşmanlık gösteriyor demektir.

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğu, Allah ve Rasûlü’ne düşmanlık edenlerle dostluk içinde bulamazsın.”(Mücadele, 58/22)

Tevhid, sadece inançla değil, yaşam tarzı ile de tevhidî bir dünya görüşünü benimsemeyi gerektirir.

Şirkten ve müşriklerden beri olmak, sadece inançsal bir tavır değil, aynı zamanda sosyal ve pratik bir duruştur. Allah’a iman etmek, O’na karşı samimi bir bağlılık beslemek, O’nun buyruklarına göre yaşamayı gerektirir. Bunun da ötesinde, müşriklerle, onların inançlarıyla ve onların benimsediği yaşam tarzlarıyla karışmak ve onlarla aynı toplumda aynı değerleri kabul etmek, tevhidî inançla çelişir.

11- Kur’an ve Sünnetle El-Velâ ve’l-Berâ’nın Önemi:

El-Velâ ve’l-Berâ:

Kur’an’da Allah’ın velâ ve berâ ilkesine olan emri çok açıktır. Müminlerin, Allah’a ve Rasûlü’ne samimi sevgi ve bağlılık beslemeleri, diğer yandan şirke ve müşriklere karşı açık bir duruş sergilemeleri gerektiği vurgulanır. Müşriklerden ve onların yanlış inançlarından uzaklaşmak, tevhidin esaslarındandır.

Peygamber Efendimizin uygulamaları:

Peygamberimiz (s.a.v.), tevhid ile şirk arasındaki bu ayrımı son derece net bir şekilde ortaya koymuştur. Rasûlullah, müşriklerin tapınmalarına, bayramlarına, sosyal faaliyetlerine katılmamayı öğütlemiş ve onlarla karışmamayı tavsiye etmiştir. Aynı zamanda bir müminin yalnızca müminlerle dost olmasını emretmiştir.

12- El-Velâ ve’l-Berâ Konusunda Sahabenin Örnekleri:

İbrahim (a.s), şirkten beri olma konusunda en güzel örneklerden birini sergilemiştir. O, babası Azar’dan, kavminden ve onların tapındığı putlardan uzak durdu. Allah’ın emirlerine tamamen tabi oldu.

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ بَرِئٌ مِّنْ أَبِيهِ وَمِّمَّا يَعْبُدُونَ

“İbrahim, babasından ve onların tapındıklarından uzaklaşmıştır.”(Tevbe, 9/114)

13- Sahabe-i Kiram:

Sahabe, Rasûlullah’ın (s.a.v) uygulamalarına tam bir sadakat göstererek, müşriklerden tamamen uzak durmuşlar ve onları destekleyen her türlü faaliyet ve görüşten kaçınmışlardır. Bu tavırlarıyla şirkten beri olmanın ne kadar büyük bir iman ölçütü olduğunu göstermişlerdir.

14- Sonuç:

Şirkten ve müşriklerden beri olma, yalnızca düşmanlık değil, bir iman tavrı ve tevhidin gereği olarak kabul edilmiştir. İman, sadece kalp ile tasdik etmekle değil, yaşamla da Allah’ın birliğine bağlılık göstermeyi gerektirir. İslam, tevhidi inanç, söz, davranış ve sosyal ilişkilerde açıkça müşriklerden ve onların ideolojilerinden ayrılmayı zorunlu kılar. Bu, el-Velâ ve’l-Berâ ilkesinin merkezinde yer alır.

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed