Toplum Olarak Yapay Tanrıları Allah’a Endad/Denk Tutarak Şirk Koşuyoruz.
Bugün insanların İslam’ın gerçeklerini öğrenmesine engel olan, Allah’ın kitabını okumaya, onunla amel etmeye mani olan, Allah’a ibadette ve kullukta şirksiz, ortaksız ve ihlaslı bir şekilde ibadette alı koyan endadlar vardır. Peki Endad nedir?
Hemen şunu ifade edelim ki ideolojik şirk ve küfür dinlerin egemen olduğu bu modern cahiliye sistemlerinde İslam’ın gerçekleri gizlenilmiş, İslam çelişkili gösterilmiş ve ilahi öğretilere sınırlandırmalar getirmek suretiyle islami kavramlar istismar edilmiştir. Din, ibadet, tevhid, ilah, rab ve tağut gibi kavramlar nasıl istismar edilmişse Endad kavramı da istismar edilmiş ve içi boşaltarak insan hayatına gerçekci bir öğreti ve şuur yitirilmesi suretiyle bir sapma yaşanmakta.
Endad çoğulu Nidd olan bu kavram sözlük manası: Benzer, eş, denk ve misli gibi anlamlara gelir. “Mâ lehû niddun” denildiğinde, “o şeyin eşi-benzeri yoktur” denilmiş olmaktadır.
Rağıb el-İsfahanî ‘nedîd’ kelimesini “bir şeye özünde ortak olan” diye tanımlamaktadır. Dolayısıyla açık yada gizli, bilsin yada bilmesin mazeret olmaksızın tapınılan ve bilmeden ilah yerine konan tanrı taslaklarıdır.
İslam ıstılahında: Bir kimsenin batini ve zahiri açıdan sevgide, itaatte, teslimiyette ve bir yaşam programı olarak başkalarını Allah’ın makamına yani ilahi makama oturtmak suretiyle rabler edinmesi Allah’a şirk/ortaklar koşmasını ifade eder.
Nitekim Rabb’imiz olan Allah kerim kitabında;
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَشَدُّ حُبًّا لِلّٰهِۜ
(Tüm bu gerçekleri bilmelerine rağmen) insanlardan öylesi vardır ki; Allah’ın dışında birtakım varlıkları Allah’a denkler/ortaklar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise çok daha kuvvetlidir. (2/Bakara, 165)
وَجَعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا لِيُضِلُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ قُلْ تَمَتَّعُوا فَاِنَّ مَص۪يرَكُمْ اِلَى النَّارِ
Allah’ın yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar kıldılar. De ki: “Keyif sürün! Hiç kuşkusuz, varacağınız yer ateştir.” (14/İbrahîm, 30)
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ اِذْ تَأْمُرُونَنَٓا اَنْ نَكْفُرَ بِاللّٰهِ وَنَجْعَلَ لَهُٓ اَنْدَادًاۜ
Mustazaflar, müstekbir olanlara derler ki: “Bilakis (işiniz gücünüz) gece gündüz hile (yapmaktı)… (Çünkü) siz, Allah’a karşı kâfir olmamızı ve O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz bize.(34/Sebe’, 33)
“مَنْ مات وهو يدعُو مِنْ دون الله نِدًّا دخَل النَّار”
Abdullah b. Mesud -radıyallahu an-‘tan merfu olarak rivayet edildiğine göre:”Her kim, Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakararak O’na eş koşar bir halde ölürse, cehenneme girer.’’
اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءًۖ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْۚ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
O (Rab ki) yeryüzünü sizin için bir döşek, gökyüzünü de tavan kıldı. Gökten su indirdi ve onunla size rızık olarak (çeşitli) ürünler çıkardı. (Öyleyse bütün bu gerçekleri ikrar edip) bildiğiniz hâlde Allah’a eş/ortak/denk koşmayın. (2/Bakara, 22)
Bu ayet ile ilgili: İbn Abbas (r.a.) bir rivayetinde şöyle demektedir: Ayette geçen “Endâd” öyle bir gizli şirk çeşididir ki bu gizlilik, gecenin karanlığında kaypak siyah taş üzerinde yürüyen karıncanın ayak seslerinden daha gizlidir. Bir kimsenin “Ey falan, Allah hakkı için, hayatımı sana borçluyum” gibi demesi ‘’Eğer şu köpek olmasaydı dün bize hırsız gelmişti” “Ördek (veya kaz) evde olmasaydı hırsızlar gelirdi.” Arkadaşına: “Allah ve sen isterseniz bu iş olur” “Allah’la falan adam olmasaydı işimiz olmayacaktı” gibi sözler söylemesi hep bu endâdın yani gizli şirkin bir çeşididir.
Diğer bir hadis-i şerifte, bir adamın Peygamberimiz (s.a.s.)’e “Allah ve sen isterseniz” dediği ve bu söze karşılık Raslül-i Ekrem’in: “E cealtenî lillâhi niddâ (Beni Allah’a nidd/eş mi koşuyorsun?” buyurduğu rivayet edilir.
İbni Kesir’ yukardaki Bakara suresinin 22. ayetini tefsir ederken naklettiği hadislerde, Rasulullah’ın (sav) “Allah ve filan kişi diledi”, “Allah diledi, ben de diledim” gibi ifadeler, insanı Allah’a denk tutmak endad edinmek anlamına geleceğini ifade etmiştir.
Başka bir ifade ile bir insan Rabbini tanımayınca onun ilahi özelliklerinden mahrum olur, bilmediği ve tanımadığı bir Allah’ın yerine başkasına koyduğunu ve ona ibadet ettiğini farkında bile olmaz. Bugün modern cahiliye tam da bu şirki yaşamaktadır. Kur’an-ı Kerim’e göre Allah’ın yetkisinde olan ve hiçbir şekilde hiçbir mahluka yetki ve hak vermediği ve sadece kendisinde bulundurduğu bazı yetkileri vardır. Bu yetkilere mahlukattan hiç kimse söz sahibi olamadığı gibi ortak ya da endad olamaz. İşte bu sebeple Kur’an-ı Kerim’e göre mutlak itaat, mutlak teslimiyet, siyasi kararlar, yönetme, ekonomik uygulamalar, yasama ve kanun koyma gibi tüm uygulamalar Allah’ın hiçbir mahlukata vermediği ve ama kendi yetkisinde tuttuğu bir ibadet çeşididir.
Buhari ve Müslim’de İbn Mes’ud’un naklettiği hadiste denilir ki: “Ben, ‘Ey Allah’ın Rasülü, günahların en büyüğü hangisidir?’ diye sorduğumda, buyurdu ki: “En tec’ale lillâhi nidden ve hüve halekake (Allah, seni yaratmış olduğu halde kendisine nidd/şirk koşmandır).”
Bu sebeple eğer insanlardan kimileri tercih ve seçimleri sonucunda ilahi yasalara isyan ederek başkalarının kanunlarına, siyasi görüşlerine, ekonomik uygulamalarına ve buna benzer batıdan ithal edilmiş ya da demokrasi, laiklik, sosyalizm gibi ‘’izimle” başlayan tüm ideolojik dinler tabi olmak Allah’a endadlar koşmak anlamında olduğu gibi Allah’tan başkasına ibadet etmek demektir.
Fahrettin Razi: Alimlerin ‘’Endad” kelimesi konusunda farklı görüşleri kitabında sert etmiştir;
Birincisi: Endad müşriklerin kendilerini Allah’a yaklaştırsınlar diye ilah edindikleri kendilerine fayda celb, zararı def ettikleri ve başları dara düştüğünde kendilerine yöneldikleri, adaklarda bulunup kurban kestikleri putlardır, işte bu cumhur müfessirin görüşüdür.
Bu tefsire göre bugün yaşadığımız modern cahiliye içerisinden kendilerine Sofi diyen biz Tasavvuf ehliyiz diyenlerin birçokları maalesef Şeyh, Allah dostu, Evliya gibi isimlerle isimlendirdikleri kimselere ilahi ve rabbani bir makam vermiş ve aynı zamanda ilahi bir makam ve rabbani özellikleri onlara tanıyarak Allah’a endadlar koşmuşlardır. Misal;
Onlara göre bu kimseler gaybı bilir, fayda verir, zararı def eder, sığınma, yardıma çağırma, dua kendilerine edildiğinde dualara icabet eden, yeryüzünde gökyüzünde tasarruf sahibine aittir şeklinde bu gibi ibadet ve ilahi özellikleri bu kimselere verilmeleri sebebiyle aynı Mekke müşrikleri gibi endadlar koşmak suretiyle müşrik ismine almış olurlar.
İkincisi Endad: Müşriklerin kendilerine itaat edip ve onlara itaat ettikleri zaman Allah’ın haramlarını helal helallerinde haram sadıkları başkanlarıdır.
Gerçekten de Mekke müşrikleri Daru’l Nedve meclisinde hükmetme, kanunu koyma, yasama, yönetme, idare etme, haramı helal helali haram etme ve mutlak itaatleri ile reislerinin başkanlarının boyundurluğunda bir hayat sürmeleriyle onlar Allah’a endadlar koşarak müşrik ismini aldılar.
Aynı bugünün modern parlamenter müşrikleri gibi onlar da Allah’a sınırlandırma getirerek Allah’a merkezin dışına iterek kendi kafalarına göre kendi heva ve hevesline göre kanunlar, yasalar, hükümler, siyasi ve sosyal kararlar alarak Allah’ın haramını helal helallerine haram ediyorlar ve insanları kendilerine itaat etmeye davet ederler. ,iç şüphesiz bu konudaki olan insanlar mutlak açıdan kafir ve müşrik olmakla beraber bunu destekleyenler bu parlamenteleri rab ve ilah olarak kabul edip Allah’tan başkasına ibadet eden Müşrikler olurlar.
Nitekim Mevdudi Endad konusunda şunları sert eder: Ona endad ortak koşarlar… onlar Allah’ın belirli nitelik ve güçlerini başkalarına atfetmişlerdir ve bu yüzden onun haklarını başka ilahlara verirler: Misal: Tüm tabiat güçleri üzerinde kontrolün sadece Allah’ın elinde olmasına, yarattıklarının ihtiyaçlarını karşılama, onların dua ve isteklerini duyma gücüne sadece Allah’ın sahip olmasına gizli ve açık sadece onun belirli bilmesine rağmen yine de başkalarını yardıma çağırırlar Allah’ın sıfatı güçlerini başkalarına affederler ve böylece ona ortak koşmuş olurlar.
Bu ifade ile yine Endad Allah’a ait olan ilahi ve rabbani bir özelliği bir başkasına verilmesi ve bu yönüyle o kimsenin Allah’a denk, ortak, misil ve benzer olmasıdır. Bugün İslam’dan yüz çevirmiş, cahiliye toplumların en büyük özelliği bugün futbolu, kadını, malı, mülkü, ideoloji dinleri, yönetici konumunda olan politik tanrıları başka bir ifadeyle tağutları ve aynı zamanda evliya, şeyh ve Allah dostu ile isimlendirilen kimselere bu ilahi ve rabbani yetkilerin verilmesi ile Allah’a ortak koşmuşlardır.
Kulların bir hayat ve yaşam programı olarak batini-zahiri, gizli-açık, ihlasla ve içtenlikle alemlerin rabbi olan Allah’a şeriksiz ve endâtsız bir şekilde ibadet etmeleri İslam’ın kendilerine farz kıldığı en önemli öğretidir.
Toplum Olarak En Belirgin Allah’a Şirk Koşulan Endad’lar;
1- Siyasi açıdan Allah’a şirk koşmak: Hiç şüphesiz ki Kur’an-ı Kerim de Allah’ın helal-haram, yasak-serbest, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin gibi tüm değer yargıları rabbani bir özelliktir ve bu ancak Allah’ın yetkisindedir. Kim bunun gibi değer yargılarını bir ideolojiye bir yöneticiye bir şeyh konumunda olan bir kimseye ya da herhangi bir sınıfa verirse hiç şüphesiz Allah’a endad ortaklar koşmuş müşriklerden olur.
Nitekim rabbimiz siyasi karar alarak: Şirki, içki, zina, faiz, karaborsa, çıplaklık, kumar ve daha nice şeyler ilahi bir siyasi karar ile haram kılmıştır. Yine Allahın helal yasaları olan Tevhid ve İslami değer yargıları bunlar hepsi siyasi kararlar sonucu kulların kendisiyle farz kılındığı ibadet çeşitleridir. Nitekim;
قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟
Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanmayan, Allah ve Resûl’ünün haram saydığını haram saymayan ve hak (din olan İslam’ı) din edinmeyenlerle alçaltılmış bir şekilde elden cizye verinceye kadar savaşın. (9/Tevbe, 29)
وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَٓائِثَ
Temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar; (7/A’râf, 157)
Bu açıdan Toplumumuz Allah’ın siyasi görüşünden yüz çevirerek ideolojik siyasi görüşü benimsemiş hatta öyle bir durum ki, Allah siyaseti bilmez yada karışmaz düşüncesi ile politik tanrılar konumunda olanlara tam bir siyasi yetki vererek siyasi şirke düşmüş ve bu şekilde Allah’a şirk koşarak küfre sebep olmaktadırlar. Nitekim;
اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ
Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de Allah’a aittir.2 Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir. (7/A’râf, 54)
وَلَا يُشْرِكُ ف۪ي حُكْمِه۪ٓ اَحَدًا
Hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz (tek hükümran, yasamada bulunan, doğru ve yanlış belirleyen O’dur.)” (18/Kehf, 26)
اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟
Yoksa cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen inanmış bir kavim için kim Allah’tan daha güzel hüküm sahibi olabilir? (5/Mâide, 50)
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (45/Câsiye, 18)
اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يمًاۙ
İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin diye bu Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma! (4/Nisâ, 105)
Bu siyasi kararlar sebebiyle kanunlarına Allah’tan değil demokratlardan alanlar, yasalarını Kur’an ‘ dan değil solcu, sağcı ve muhafazakar ideolojik yöneticilerinden alanlar ya da hukuk ve ceza kanunları gibi yönetim ile ilgili meselelerin Resulullah’ın sünnetine değilde ideolojik önderlerden almaları sebebiyle Allah’a ortak koşmuş müşrikler olurlar.
2- Eğlence sektöründe Allah’a endadlar koşmak: Bugün yine Allah’a inanan, kendini İslam’a nispet eden ama nefsini, arzularını ve şehvetini kendisi için bir din ve helal haram görenler bugün kadını, parayı, malı, mülkü, futbolu, eğlenceyi ve daha nice şeyleri ilah makamına oturtarak hayatlarını, zamanlarını, ekonomilerini ve yaşamlarını buna harcamak suretiyle Allah’a ortak koşmuş müşrikler oluyorlar.
اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُۜ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَك۪يلًاۙ
Hevasını/arzusunu ilah edineni gördün mü? Şimdi sen mi ona vekil olacaksın? (25/Furkân, 43)
وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ
Allah buyurdu ki: “İki ilah edinmeyin. O, ancak tek bir ilahtır. Yalnızca benden korkun.” (16/Nahl, 51)
3- Bugün tarikat ve tasavvuf ehli olduğunu şeriatçı olduklarını söyleyen ama maalesef bid’at, hurafe ve mitolojik anlayışlarıyla Kur’an ‘ ın onaylamadığı eksik ve çarpık bir İslam anlayışıyla evliya, şeyh ve salih kulları ilah makamına oturtmak suretiyle Allah’a endad’lar koşuyorlar.
Öyle ki onlar Allah’a ait ibadet çeşidi olan yardıma çağırma, sığınma, dua talebinde bulunma, faydayı talep edip, zararı def etme, şefaat isteme ve aracı kılma gibi Allah’a ait olan ilahi özellikleri bu kimselere vermek suretiyle Allah’a endâd koşmuş müşrikler olurlar.
وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذًا مِنَ الظَّالِم۪ينَ
Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (10/Yûnus, 106)
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ قُلْ اَتُنَبِّؤُ۫نَ اللّٰهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah’ı bırakıp, kendilerine hiçbir zarar ve fayda vermeyecek şeylere ibadet ediyor ve: “Bunlar, bizim Allah katındaki şefaatçilerimizdir.” diyorlar. De ki: “(Allah bu varlıklara ibadeti meşru kılmamış ve bunlara şefaat yetkisi vermemiştir. Buna rağmen böyle iddia ederek) Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O (Allah), onların şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. (10/Yûnus, 18)
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَج۪يبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Allah’ı bırakıp da kendilerine dua ettiğiniz varlıklar, sizin gibi (Allah’a) kuldurlar. Şayet doğruysanız, çağırın da çağrınıza karşılık versinler. (7/A’râf, 194)
4- Sevgide Allah’a endad/şirk koşmak: Hiç şüphesiz Allah’a karşı kalbi, söz ve amellerimizle bir yaşam programı olarak Allah mutlak açıdan sevgi ve onun üstünde başka sevginin kabul etmediği akide Allah’a ibadettir. Bu kuru bir lafla ben Allah’ı her şeyden daha çok seviyorum diyerek eylem, söylem ve yaşamlarında başka nesneleri başka şeyleri sevmek bu iddiayı batıl kılmaktadır. Çünkü Allah sevgisi ona ibadet, itaat kulluk, eylem ve söylemleriyle İslam’ı yaşamayı gerektirir.
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَشَدُّ حُبًّا لِلّٰهِۜ
(Tüm bu gerçekleri bilmelerine rağmen) insanlardan öylesi vardır ki; Allah’ın dışında birtakım varlıkları Allah’a denkler/ortaklar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise çok daha kuvvetlidir. (2/Bakara, 165)
Modern Cahiliye’nin En Belirgin Şirk Türleri;
Bu açıdan bugün modern cahiliye sevgide Allah’a ortak koşarak yapay tanrılara ibadet etmektedir.
a) Bu toplum İslam’ı sevmek iddiasında bulunmakla beraber demokrasi, laikliği, kemalizm ve sosyalizm gibi ideolojik dinleri’de İslam gibi hatta İslam’dan daha fazla sever, savunur ve yardım eder hiç şüphesiz ki bu şirkin ta kendisidir, çünkü İslam ile bu ideolojiler birbirinden uzak, alternatif ve birbiriyle çatışmaktadır, iki ayrı dini bir arada idare etmek Müşrik olamnın ilanı değilde nedir?
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪ينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Kim de İslam dışında bir din ararsa ondan kabul edilmez. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠
Allah indinde (geçerli olan) tek din İslam’dır.
b) Önder açısında endadlar koşmak: Resulullah aleyhisselama bizim için Allahın onayladığı, meşru gördüğü lider ve önderdir. Resulullah aleyhissalatu vesellem‘in ilahi ilke ve inkılapına muhalefet eden tüm ideolojik ilkeler, inkılaplar ya da ideolojik lider ve önderler red ve inkar edilmekle beraber buğz etmeyi gerektirir. Birileri çıkıp Resulullah‘a muhalefet eden ideolojik anlayışıyla önderleri sevmesi ve onaylaması Allah’a endâdlar koşması yani şirktir.
اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ الطَّاغُوتُۙ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟
Allah, iman edenlerin Velisidir/dostudur. (Bu dostluğunun bir tecellisi olarak) onları (küfrün, şirkin) karanlıklarından (tevhidin ve imanın) aydınlığına çıkarır. Kâfirlerin velileriyse/dostlarıysa tağuttur. Onları (iman ve tevhidin) aydınlığından (küfrün ve şirkin) karanlıklarına çıkarırlar. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır. (2/Bakara, 257)
c) Sanat moda ve kültür açısından endad/şirke düşmek: Bugün ideolojik verilerle hareket etmek suretiyle ilahi verilere muhalefet eden bu anlayışları hayatlarında görüntüleyenler, sevenler ve onu hayatlarında egemen kılanlar hiç şüphesiz ki ilahi öğretilere muhalefet etmeleri ve ona alternatif İslam’ın ortaya koyduğu sanat, moda, kültür ve benzeri şeyleri merkezin dışına etmeleri sebebiyle Allah’a şirk koşmuş müşrikler olurlar.
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Şüphesiz ki fuhşiyatın müminler arasında yayılmasından hoşnut olanlara, dünyada ve ahirette can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (24/Nûr, 19)
d) Evliya, Şeyh ve Salih kul açısından: Bu kimseleri sevgide aşırıya giderek kör bir taklit ve taassupla aşırı sevgi, ümit ve korku ile bağlanmak ve bunun sonucunda onu öfkelendirmenin ceza onun rızası ise Allahın rızası gibidir şeklinde gerçekleşen sevgi sahibini müşrik yapan bir sevgidir.
وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًاۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًاۚ
“Ve dediler ki: ‘Sakın ha ilahlarınızı bırakmayın. Ved, Suva, Yeğus, Yauk ve Nesr’i de bırakmayın.’ ” (71/Nûh, 23)
İbni Abbas (ra) şöyle demiştir: “Nuh Kavmi’nin putları daha sonra Arapların putları olmuştur… Bunlar Nuh Kavmi’nden salih kişilerin adlarıydı. Onlar vefat edince şeytan, onların kavimlerine, oturdukları meclislerde putlar dikmelerini ve bu putlara bu isimleri vermelerini fısıldamıştı. Böyle yaptılar. Onlar vefat edinceye kadar bunlara ibadet edilmemişti. Onlar helak olup ilim ortadan kalkınca, insanlar bunlara ibadet etmeye başladılar.” (Buhari, 4920)
İbni Cerir (rh) der ki: “Muhammed b. Kays (rh) şöyle demiştir: ‘Bu kişiler Âdem (as) ve Nuh (as) arasında yaşayan salih bir kavimdi. Bu kişilerin kendilerini takip eden tabileri vardı. Onlar vefat edince, kendilerini takip eden arkadaşları dediler ki: ‘Biz onların resimlerini çizersek bu, hatırladığımız zaman bizi ibadet etmeye teşvik edici bir şey olur.’ Sonra onların resimlerini çizdiler. O nesil vefat edip başka bir nesil gelince şeytan, onların arasına sızıp dedi ki: ‘Sizden önceki atalarınız bunlara ibadet eder ve onlar sayesinde yağmura kavuşurlardı.’ Bundan sonra insanlar, onlara ibadet etmeye başladılar.’ ” (Taberi Tefsiri)
e) Mücadele açısından şirkete düşmek: Bu insanların batıl davalar, vatan, bayrak, ırkçılık, faşizm, etiket, arma ve benzeri açıdan şirket düşmektir. Öyle ki onlar Allahın davası değil, ümmet bilinci değil, ilahi iradenin hayata egemen olması değil tam aksine batıl davalar edinerek şirk ve küfür sistem ve ideolojiler uğrunda mücadele edenler ya da ırkçılık ve faşizmin sonucunda ümmet bilincini öldürmeleri hiç şüphesiz onların müşrik olması için yeterli bir sebeptir. Öyle ki bu onların dininden yüz çevirmesi ve bu batılı davaları Allahın davasından üstün görmeleri sonucunda gerçekleşmiştir.
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفًا۟
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. (Öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır. (4/Nisâ, 76)
Bu mesele ile ilgili Muhammed Hamdi Yazır şöyle der: Şüphe yok ki böyle yapmak gerek Allah’ı inkar ederek olsun ve gerekse olmasın ilahlık manasında onları Allah’a ortak yapmaktır. Bunların bir kısmı bu şekil açıktan yaparlar, firavunlara, nemrutlara yapıldığı gibi onlara açıktan açığa ilah mabud adını vermekten çekinmezler.
Hiç şüphesiz kullar Allah’tan başkasını Allah için sever, bir müslüman mutlaka hayatında Allah dışında başkalarını cüzi ve Allah sevgisi ile seve bilir.
Nitekim: Karısını, çocuklarını, evini, vatanını, dilini, ırkını sevebilir ve bunlar şirk değildir. Çünkü bu sevgi yalnız Allah rızası olan, Allah’ın hükümlerine, yasalarına, ibadet, kulluğu, itaat ve teslimiyeti unutturan yada Allahtan yüz çeviren bir sevgi değildir. Eğer vatan, bayrak, kadın, eş, çoluk çocuk, ideolojik batıl davalar ve buna benzer şeyler Allah’ın ilahi öğretilene muhalefete sebep oluyorsa bu endadlar koşmaktır.
Namazdan alıkoyan iş, spor, eğlence, oyun, oruçtan alıkoyan mazeretler, örtünmekten alıkoyan moda, Allah’ın ilahi sistemine iktidar ve egemenlik bu dava uğrunda mücadele etmeye engel olan korku, Allah’ın dinini öğrenmeye engel olan hayat, yaşam, tercih ve seçimler her biri Allah’a endadlar şirk koşmak demektir. Eğer o gerçek anlamda Allah’a iman etseydi gündemine sevgisini, itaatini, teslimiyetini, zamanını Allah’a harcar ve farzları emirleri yerine getirirdi, onun farz ve emirlerden yüz çevirmesinin temel sebebi nefsi, arzü ve dünyevi çıkarları uyması sebebiyle idi.
O halde kim arzularını, hevasını ve yaşam programını kime tebliğ ediyor, kime yetki veriyor kime hizmet ediyor, kimin peşinden gidiyorsa o endad Allah’tan başkasına kulluk olur, bu bir ideoloji, batıl davalar, ırkçılık, sanat, sanatçılar, futbolcular, partiler, kurumlar, devlet, bayrak, lider, önder ve şeyhleri kim olursa olsun kim İslam’a muhalif, Kur’an’a zıt ve Allah’a isyan içerikli hayatlarını, mallarını, mülklerini, enerjilerini, zikirlerini, mücadelelerini, hizmetlerini, ahlakların ve tüm yaşam programını kime hizmete kimin yetkisine veriyorsa işte o Allah ortak koşmuş bir müşriktir.
Peki ya Mü’minler, onlar Allah’a iman etmiş, gündeminde namaz, oruç, zekat, iyiliği emretme, kötülüğü yasaklama, cemaat, İslam’a hizmet, Allah’ın dinine yardım etme, küfre, şirke ve tağutları, şirki ve küfrü red ederek dini Allah’a has kılarak ona ibadet eder.
Müminler Allah’ı sevince onun için badet eder, onun için davasını dava edinir, onun için zekat verir, onun için fakire fukaraya, infak ve sadaka verir, onun için iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklar. Onun için hayatlarını İslam’la şereflendirir, onun için şehid olur, onun için islam düşmanlardan nefret eder, beri olur ve düşmanlık eder.
Cahiliye toplumlarına gelince onlar malı, mülkü, kadını, vatanı, bayrağı, devleti, ideolojik dinleri, moda, sanat, kültür ve benzeri bir çok şeyi Allah gibi ya da Allah’tan daha fazla severler. Onlar için yaşar, yardım, hizmet, bağlılık ve teslimiyet ile bu yapay batıl davara kulluk ederek hayatlarını ve ahiretlerini heba ederler.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder