Sünnetin Yazılmasının ”Yasak Olması” İle İlgili İddialara Cevap.
Bugün aslında Kur’an‘ı inkar konumunda olan hadis inkarcıları ortaya bir iddia attılar ve dediler ki: Sünnet Kur’an gibi dinde hüccet/kaynak kabul edilseydi neden Resulullah tarafından ikinci kaynak olarak kayda geçirilmedi ve yazılmadı?
Şeklinde bir iddia attılar. Aslında bu iddia Kur’anı ve Rasulullahın Kur’anla olan ilişkisini bilmemekten kaynaklandığı gibi tarihi açıdan bu ümmetin ilklerinin inanmadığı ve bilmediği şeyleri gündeme getirmekle yeni bir din icat etmekten başka bir şey değildir.
Öncelikle sünnetin yazı olarak muhafaza edilmemesi onun hüccet ile irtibatlandırılmaz söylemi doğru bir kıyas değildir. Hadislerin tespit ve rivayetleri hususu hem yazılı hem şifahi olarak gelmesi açısından aslında bir fark yoktur. Çünkü o günün toplumu yazı yazan bir toplum değildi, o günün toplumu ezberleyen ve onla amel eden bir toplumdu, demek ki o gün insanları hadisleri aslında öğreniyor, ezberliyor ve onunla amel ediyorlardı.
Sahi rivayetlerde Hadislerin yazılmasını yasaklayan hadisler söz konusudur. Nitekim:
Ebû Saîd el-Hudrî’den gelen “Benden [Kur’an’dan başka] bir şey yazmayınız! Kim benden Kur’an’dan başka bir şey yazmışsa onu imha etsin” (Müslim, Zuhd,72) mealindeki bu hadis rivayeti tartışmalı bir rivayettir. Başta Buhârî olmak üzere, bazı âlimlere göre bu hadis mevkuftur; Ebû Saîd’in kendi beyanıdır. (İbn Hacer, 1/208); dolayısıyla Peygamber’e yanlışlıkla atfedilmiştir. Fakat âlimlerin çoğunluğunun kanaati, bunun Rasûl-i Ekrem’den rivayet edilen bir hadis olduğu yönündedir.
Bu hadisden kastedilen yasaklamanın sünnetin Kur’an ayetleri ile aynı sayfa içerisinde yazılması olarak da yorumlanmıştır. Aynı şekilde burada Kur’an ın yazılması ve hadislerin ilk etapta yazılmaması şifahi Kur’an ise yazılması kitabet açısından ayırıma tabi tutulması o gün için gerekliydi. Neden? Çünkü Kur’an öğretileri ile hadis öğretileri arasında bir ayrım yapılarak tedrici bir eğitim verilmiştir. Öncelikli olarak Kur’an iliklere kadar hissedilecek öğrenilecek amel edilecek hikmet ve olgunlukla Kur’an bilinecek ve sonra tedrici bir eğitim olarak hadislerin ister şifayı ister yazılı olsun onların ikinci açıdan bir eğitim ve tedrici metodla hadislerin yazılma, öğrenme ve onunla amel edilmesi gerekiyordu. Dolayısıyla ilk önce Kur’an yazılacak, öğrenilcek ve ikinci aşama olarak hadis eğitimine geçilecekti. Nitekim şer’i bir delil ile bunu şu şekilde izah edebiliriz;
Allah Resulü aleyhisselam ilk etapta: ‘’Kabir ziyaretini yasaklamıştı”. Neden? Çünkü o gün sahabe tevhidle yeni tanışıyor şirk ile tevhit, iman ile küfür arasını ya da hak ile batılı ayıracak bir hikmet ve bir olgunluğu tamamıyla onlar üzerinde görüntülenmesi açısından bir eğitim gereği yasaklanmıştı, çünkü o gün müşrikler kabirlerde salih ve evliya adı altında kabirlerde şirk koşuyorlardı. Sonra Allah Resulü ‘’Ben size kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım şimdi ziyaret edebilirsiniz’’
Allah resulünün izni ile artık iman olgunluğu ve hikmete oluşmuş sahabe şirk ile küfrü birbirinden ayıracak bir özelliğe sahip olmaları sebebiyle izin verilmiştir. Dolayısıyla o gün mekke müşrikleri kabirlerde şirk işliyor, Allah’tan başkalarına kulluk ve ibadet ediyorlardı.
İşte bu iman olgunluğun sonucunda izin verilmesi söz konusu olmuştur, bu tedrici eğitimin aynısı Kur’an içinde geçerlidir. Kur’an’ın yazılmıştır ve daha sonra hadiseler yazılmış ve ilk başlarda hadisler şifai olarak öğrenilmiş ve amel edilmiştir.
Dolayısıyla Kur’an yazıları ile Hadis yazıların birbirine karışmaması için Kur’an‘a öncelik verilmiş ve Hadisler ise bu eğitim sürecinde sadece şifahi olarak ezberlenmesine izin verilmiştir ve sonra da yazılması emredilmiştir.
Nitekim hadislerin yazılması ile ilgili rivayetler söz konusudur
Abdullah b. Amr b. Âs ve Ebû Şah gibi hadisleri yazmak isteyen sahâbîlere müsaade etmesi, son hastalığında vasiyetnâme yazdırmak istemesi ve bazı sahâbîlerin hadisleri yazdığını ifade etmesi onun hadislerin yazılmasına izin verdiğini göstermektedir. Öte yandan hadisleri yazmak isteyen sahâbîlere izin vermediği ve Kur’an dışında yazılan şeylerin imha edilmesini emrettiği bildirilmiş olup bu konudaki haberlerin bir kısmının sahih olmadığı belirlenmiş,yine Ali radiyallahu anh özellikle yaraların diyeti, Medine’nin hürmeti, kafir karşısında mü’minin öldürülmeyeceğini ve daha başka hususlarla alakalı hükümler bulunan bir sayfayı kılıcının bir yanında asılı taşıması. (Buhari, Ahmet bin Hanbel) Yine Ömer radiyallahu an’nın yanında içinde kırda yayılan hayvanların zekâtı ile ilgili hükümlerin bulunan sayfanın var olması, yine İbn-i Saad’ın Tabakat da kaydedildiğine göre İbn Abas vefatından sonra geriye bir deve yükü kitap bırakmıştı ki bunlar umumiyetle Allah Resulü ve Ashabının bıraktığı şeyleri ihtiva ediyordu. (El Hatip Maccac es-Sunneti kalbi tedvin sayfa 352)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder