×

Rasulullah’ın Hayat’ında: Davetin Aşamaları

Rasulullah’ın Hayat’ında: Davetin Aşamaları

Allah Resulü aleyhisselam vahiy ile tanıştıktan sonra davanın bilinçi, şuur ve mesuliyetini kavradıktan hemen sonra davet çalışmalarına başlar. Resulullah aleyhisselam öncelikli olarak davetin aşamasında ilk olarak kendisi ve ailesi vardır.

Davetin Aşamaları Dört Şekilde Görülür;

Peygamberlik, Yakın Akraba, Kavmini ve Tüm insanları uyarması

1- Peygamberlik: Bu Resulullah aleyhissalatu vesellem’in ilahi öğretilerle tanışması ve davete hazırlık aşamasıdır.

Vahiy inzal/indiktden hemen sonra Resulullah aleyhissalatu sellem kendisine;

اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ 

Yaratan Rabbinin adıyla oku! (Allak:1)

Sonra en yakın akrabalara davet emri;

Bu ayet ile en yakın akrabasından başlamak suretiyle bir davet çalışması yaptı.

2- Yakın akrabaları uyarması: Bu eşi ile başlayarak en yakın akrabalarını İslam’a davet etmesidir, ki bu gizli teşkilatlanma ve davet dönemidir.

قُمْ فَاَنْذِرْۙ 

Kalk ve uyar! (Müddessir:2)

3-  Kavmini Uyarması: bu açıktan davetin yapıldığı ve teşkilatın gizli bir şekilde sürdürüldüğü bir davet aşamasıdır. Bu açıdan Allah Resulü aleyhisselam tüm kavmini ilahi öğretilere davet etmiştir. 

وَاَنْذِرْ عَش۪يرَتَكَ الْاَقْرَب۪ينَۙ 

Yakın akrabaların olan aşiretini uyararak (işe başla). (26/Şuarâ, 214)

وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ 

 (Şefkat) kanatlarını, sana uyan müminlere ger. (26/Şuarâ, 215)

Rabbani davayı açıklama emrini alan Resulullah Aleyhisselam Ali’ye şu emri verdi:

“Bize sadece bir kişilik et yemeği yap ve bir kap da süt doldur. Sonra da Abdülmuttalib Oğullarını topla, onlarla konuşacağım. Emrolunduğum şeyi onlara bildireceğim.”

Kapta bulunan et bir kişilikti. Sadece bir insanı doyuracak kadardı. Kaptaki süt de o kadardı. Resulullah eti parçaladı ve ziyafette bulunanlara, “Bismillah, buyurun.” dedi. İstisnasız davette bulunanların hepsi o bir parça etten doyasıya yediler. Bir de ne görsünler, çok az eksilmiş haliyle et yine yerinde duruyor. Hayrette kaldılar. Kaptaki sütü içmeye başladılar. Kanasıya içtiler ve sütün eksilmediğini gördüler ve şaşırdılar! Yemek yendikten sonra Rasulullah söze başlamak üzere iken, Ebu Leheb müdahale etti ve topluluğa hitaben şöyle dedi:

“Şimdiye kadar böyle bir sihir görmedik. Arkadaşınız sizi büyük bir büyü ile büyüledi.” Sonra Rasulullaha karşı kötü bir tavır ile hakaret ettiler ve konuşma fırsatı bulamadan davettekiler dağıldılar.

Rasulullah netice alamadığı bu ziyafetten sonra, ikinci bir ziyafet içi davet yaptı;

“Hamd yalnız Allah’a mahsustur. Ben de Ona hamdederim. Yardımı ancak Ondan isterim. Ona inanır, Ona dayanırım. Şeksiz şüphesiz bilmekle beraber size de bildiririm ki, Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir, eşi ve ortağı yoktur.”

Sonra da maksadını şöyle açıkladı:

“Herhalde otlak aramaya gönderilen bir kimse, gelip ailesine yalan söylemez. Vallahi, ben bütün insanlara yalan söylemiş olsam yine size karşı yalan söylemem. Bütün insanları kandırmış olsam, yine sizi aldatmam.”

“Sizi Ondan başka ilah olmayan Allah’a imana davet ediyorum. Ben de hususen size ve umumi olarak da bütün insanlığa, gönderdiği Peygamberiyim.”

“Vallahi siz, uykuya daldığınız gibi öleceksiniz, Uykudan uyandığınız gibi de diriltilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin karşılığında iyilik, kötülüklerinizin karşılığında da ceza göreceksiniz. Bu da, ya devamlı Cennette veya temelli Cehennemde kalmaktır. İnsanlardan ahiret azabıyla korkuttuğum ilk kimseler sizlersiniz.” (İbni Kesîr, Sîre: 1/457-459.)

Rasulullah davetini yaptıkdan sonra, Ebu Talib ayağa kalktı ve şöyle dedi:

“Sana, severek ve candan yardım edeceğiz. Öğütlerini benimsedik ve kabullendik. Sözlerini de tasdik ettik. Bu toplananlar senin atanın oğullarıdır. Ben de haliyle onlardan biriyim. Senin istediğin şeye, onlardan koşacak olanların and olsun ki en çabuğu da benden başkası değildir.”

“Sen, emrolunduğun şeye devam et. Vallahi, etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an dahi geri durmayacağım. Nefsimi Abdülmuttalib’in dinini bırakmak hususunda bana itaat eder bulmadım. Artık, ben onun öldüğü dinde öleceğim.”

 Ebu Leheb. Ortaya atıldı ve şöyle dedi:

“Ey Abdülmüttaliboğulları, bu vallahi bir kötülüktür. Başkaları onun elini tutup bundan alıkoymadan önce, siz onun ellerini tutup bundan vazgeçirin. Eğer, siz bugün ona itaat edecek olursanız, zillet ve hakarete uğrarsınız ve onu muhafaza etmeye kalkışırsanız, öldürülürsünüz.”

 Kız kardeşi Safiyye’nin Ebu Leheb’e olan cevabı;

“Ey kardeşim! Kardeşinin oğlunu ve onun dinini yardımsız, hor ve hakir bırakmak sana yaraşır mı? Vallahi, bugün yaşayan alimler, Abdülmüttalib’in neslinden bir peygamberin çıkacağını haber veriyorlar. İşte o peygamber budur.” dedi.

Ebu Leheb kız kardeşi Safiyye’ye;

“And olsun ki, bu boşuna bir umuttur. Zaten, kadınların sözleri, erkeklere ayak bağı ve köstek mesabesindedir. Kureyş aileleri ve onlarla birlikte bütün Araplar ayaklandığı zaman, onlara karşı koyacak bizim ne kuvvetimiz var? Vallahi, biz onların yanında yutulacak bir lokma gibiyiz.”

Bu konuşmanın ardından Ebu Talib Ebu Leheb’e şöyle cevap verdi;

“Ey korkak, vallahi biz sağ oldukça, ona yardım edeceğiz ve onu koruyacağız.” dedi. Sonra da Resulullaha dönerek,

“Ey kardeşim oğlu! Dâvet etmek istediğin zaman bilelim; silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız.” (Halebî, İnsanü’l-Uyûn: 1/285.)

Rasulullah ayağa kalkarak şöyle bir konuşma yaptı:

“Ey Abdülmuttaliboğulları Vallahi, Araplar içinde benim size getirdiğim, dünya ve ahiretiniz için hayırlı olan şeyden daha üstün ve hayırlısını kavmine getirmiş başka bir kimse bilemiyorum. Ben, sizi dile kolay gelen, mizanda ağır basan iki kelimeye davet ediyorum ki; o da: “Eşhedü en la İlahe İllallah ve eşhedü enne Muhammede’n-Resulullah Sonra da,”O halde, hanginiz bu yolda bana icabet ederek, vezirim ve yardımcım olur?” (İbni Kesîr, Sîre: 1/459.)

Kimseden ses çıkmadı ve henüz 12 yaşlarında bulunan Ali ayağa kalktı. Fakat, Rasulullah ona,

“Sen otur!..” dedi.

Resulullah sualini üç sefer tekrarladı. Üç seferinde de cevap sadece çocuk yaşlarda olan Ali’den geldi:

“Ya Resulallah! Sana, ben yardımcı olurum. Her ne kadar bunların yaşça en küçüğü isem de.”  (İbni Kesîr, Sîre: 1/459.)

4- Kıyamete kadar: Bu insanlardan ve cinlerden oluşan herkesin Allah’a davet edimesidir.

Gizli Davet Dönemi;

Allah Resulü aleyhissalatu vesellem insanları ilk üç yıl gizli davet ve gizli teşkilatlanma yapmak suretiyle Mekke’nin dışında genç sahabi olan Erkan bin Erkam’ın evinde ilahi öğretirlerle terbiye edecek, davet yapacak ve rabbani inkılapın gerçekleşmesi için orayı bir üss ve medrese olarak kullandı, öyle ki orası istişare, namaz, eğitim ve bir çok faaliyet için kullanılan bir yerdi. 

Çıkarılacak Dersler;

1- Bu evin Mekke’nin dışında olması ve yaklaşık 17 yaşında olan genç bir sahabenin tercih edilmesi, evinde yapılması gizli davet ve teşkilatlanma açısında kimsenin aklına bile gelemezdi.

2- Bu açıdan Müslümanlar konjektör iyi okumalı ve ona göre strateji çizmeli ve rabbani metoda bağlı kalmalılar.

3- Baskı ve dayatmanın olduğu yerde gizli teşkilâtlanmanın vacip olması ve davetin gizliliği gereklidir.

4- Baskı ve dayatmanın olmadığı bölgelerde teşkilatlanmanın gizli davetin açıktan olması gereklidir. Bu davetin hızlı bir şekilde büyümesine sebep olur.

5- Mutlaka davet merkezli bir mescit edinilmeli ibadet, eğitim, istişare ve davet gibi bir çok olanaklar ancak burda sağlıklı yürür.

6- Bu eğitim merkezinde iman, salih amel, ıslah olma şirkten, küfürden arınma ve akide üzere bina edilen bir eğitimin olması gereklidir.

İlk Müslümanlar

Allah Resulü aleyhissalatu sellem” Yakın Akrabalarına Uyar” ayeti ile muhatap olduktan sonra ilk önce eşi Hatice annemiz sonra Ebu Bekir sonra henüz on yaşında bir çocuk olan Ali sonra Resulullah’ın azatlı kölesi olan Zeyd bin Haris’e ve Ebu Bekir radiyallahu anh’ın girişimleri ve daveti sonucunda Osman, Abdurrahman bin Af, Zübeyir bin Avvam, Talha bin ubeydullah, Saad bin Ebi Vakkas ve benzeri Sahabeler Resulullaha iman ettiler ve en zor ve hicret döneminde Allah’a ve Resulü’ne itaatten ayrılmadılar.

Allah Resulü aleyhisselam bir kadro meydana getirdi. İlahi öğretilerle ıslah olmuş ve Allah’ın halifesi konumunda olacak bir nesil meydana getirdi. Bu sebeple ilk iman edenlerle Allah Resulü birebir ilgilenmiş onların eğitim, öğretim ve her aşamada onları yarınlara hazırlamıştır.

Çıkarılacak Dersler;

1- İslami hareketin en önceliği iman eden bireylerle ilgi ve alaka göstermesidir.

2- Onların eğitim, ekonomik, sosyolojik ve her alanda onların dertlerine dert edilmesi ve yol göstermesi gerekir.

3- Kaliteli bireylerin oluşması ve kadronun temellerini omuzlayacak bir eğitim ortaya koyması gerekir.

4- İman lezzetini almış Müslümanlar baskı, dayatma, işkence ve benzeri tüm olumsuz şartlara karşı hazırlıklı olmaları gerekir.

İnananların İbadet ve Eğitimleri;

Allah Resulü aleyhisselam vahiy aldıktan sonra ‘’En yakın akrabalarını uyar” sonra fatiha suresini inmesi ve ardından diğer sürelerin inmesi ile Müslümanlar ibadet açısından ilk emri bulundukları şey namaz kılmakla emir olunmuşlardı. Nitekim onlar iki rekat sabah ve iki rekat akşam olmak üzere toplamda dört rekat kılıyorlardı.

Sahabe Dar’ül Erkan bin Erkam‘ın evinde ilahi öğretilerle iman ile ıslah oluyor, terbiye ediliyor, Allahın kitabını okuyor ve onla amel etmekle beraber Resulullah ile beraber gece namazları ve teheccüd namazı kılıyorladı.

Kur’an Mekki ayetleri: İman, cennet, cehennem, ahiret varlığı, geçmiş kavimlerin kıssaları ve davada sebat şeklinde dinin aslını öğreniyor, imana, tefekküre, amele ve en yakın akrabalarını buna davet etmekten ibaretti.

Onlar için oruç, zekat ve hac gibi farz olan ibadetleri yoktu ya da içki kumar ve benzeri haramlar ve hükümlerle muhatap olmuyorlardı, çünkü bu davet aşama aşama ve tedrici bir eğitimle beraber imanın lezzetini tadan bu öncü nesil bu süreçte değişimi kendi tercihleriyle karar vermelerini göstermek suretiyle iman lezzeti ile değişim ve dönüşüm ne denli güçlü ve örnek niteliğinde olduğunu bize gösteriyorlardı. Dolayısıyla Allah Resulü aleyhisselam onlara kitabı, hikmeti öğretmekle beraber, onları şirkten ve küfürden tezkiye/temize çıkarıyor ve onlara bilmedikleri ilahi öğretileri öğretiyordu. Nitekim;

كَمَٓا اَرْسَلْنَا ف۪يكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكّ۪يكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَۜ 

Size içinizden bir Resûl gönderdik. Size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıyor, size Kitab’ı, hikmeti ve bilmediklerinizi öğretiyor. (2/Bakara, 151)

Bu süreçte sahabe gündüzleri tevhid davetçi akşamları eğitim ve ibadet’de kendilerini vererek bu dine yardım ediyorlardı

Gizli Teşkilatlanma ve Davetin Açıktan Yapılması;

Allah Resulü aleyhissalatu vesellem üç yıl sonra ilahi emirle artık davetini açıktan yaparak insanları bu dine davet etti. 

Allah’ın Rasûlü, Safa Tepesi’ndeki en yüksek kayanın üzerindeydi. O, bugüne kadar kalabalıkların karşısına çıkmamış, insanlara hitap etmemişti. Ama şimdi Safa Tepesi’nde, tüm gözler O’nun üzerindeydi. Rabbi O’na

فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ 

Emrolunduğun (tevhidi) açıkça ortaya koy ve müşriklerden yüz çevir. (15/Hicr, 94)

İbn-i Abbâs Rasulullah’ın Safâ Tepesi’ndeki İslam’a davetini şöyle anlatır:

Yakın akrabalarını uyar! ayeti nazil olduğu zaman Rasulullah Safa Tepesine çıkarak

Ey Kureyşliler! “Ya Sabahah, Ya Sabahah, Kureyşliler, Ey Kureyşliler!”

Ey Fihr Oğulları! Ey Adiyy oğulları! diye Kureyş’in bütün kollarına nida etmeye başladılar. Nihayet hepsi de toplandılar. Onlardan biri eğer oraya çıkmayacak durumda ise ne olduğunu öğrenmesi için yerine bir elçi gönderdi. Kureyş’le birlikte Ebû Leheb de geldi. Allah Rasûlü (s.a.v) onlara:

Ne dersiniz, size şu vadide birtakım düşman süvarilerinin olduğunu ve üzerinize baskın yapmak istediklerini haber versem, beni tasdik eder misiniz? buyurdular. Onlar da:

Evet, inanırız, zira senin her zaman doğrudan başka bir şey söylemediğini gördük!» dediler. Bunun üzerine Rasulullah;

Öyleyse ben, şiddetli bir azabın öncesinde size gönderilen bir uyarıcıyım! buyurdular. Ebû Leheb hemen:

Yazıklar olsun sana gün boyunca! Bizi bunun için mi topladın?

Resulullah aleyhissalatu vesselamın ilmi, belagat ve hikmetle dolu sözleri konusunda lehte ya da aleyhe hiçbir tepki almasına sebep olmadı, insanlar can kulağıyla onu dinledi ancak onlar içerisinde bir tek öz amcası olan Ebu Leheb tepki gösterdi ve şöyle dedi: Yazıklar olsun sana günümüzü zehir ettin! Bizi buraya bunun için mi topladın? Onun bu sözü üzerine Tebbet Suresi indi;

تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ 

 Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da zaten. 

مَٓا اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَۜ

Malı ve kazandığı ona fayda vermedi. 

سَيَصْلٰى نَارًا ذَاتَ لَهَبٍۚ 

 Alevli bir ateşe girecektir. 

وَامْرَاَتُهُۜ حَمَّالَةَ الْحَطَبِۚ 

Karısı ise odun taşıyıcısıdır. 

ف۪ي ج۪يدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ 

Boynunda bükülmüş bir ip (ile o odunları taşır).

Onları şirkten, küfürden ve puta tapmaktan saklandırmak şeklinde iman etmelerini istedi. Eğer onlar bu daveti kin, inat ve ısrarla reddederlerse onların başına gelecek azap hususunda onları uyardı.

Allah Resulü aleyhisselam özel ve genel olarak her bir kavmin ismini zikrederek canlarınızı Allah’a satın şeklinde kendinizi ateşten koruyun ben size zarar ya da fayda veremem Allah’a karşı sizi koruyamam şeklinde her bir Kureyş boyunu bunla uyarıyordu;

Rasûlullah aleyhisselam, amcasının hakaretlerine, incitici sözlerine aldırmadan devam etti:

“Ey Kureyş cemaati! Kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Abdi Menaf oğulları! Kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Hâşim oğulları! Kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Abdulmuttalib oğulları! Kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Muhammed’in kızı Fâtıma!

Ey Kureyşliler! Nefsinizi Allah’tan satın alınız!

Ben, sizi Allah’ın azabından kurtarabilecek hiçbir şeye sahip değilim… (Müslim, İman 348-35)

Resulullah’ın bu ilanı karşısında Kureş topluluğu sessiz bir şekilde ayrıldı ve sonra tekrar bu meseleyi düşündüklerinde kibir, inat, alay, eğlence ve kınama korkusu sebebiyle Allah Resul’ünün davetiyle alay ettiler ve onu inkar ettiler.

Çıkarılacak Dersler;

1- Şartlar oluşur güçlü bir kadro meydana geldikten sonra konjektör açısından her ne kadar durum değişse de davetin ilan edilmesi.

2- Baskı, dayatma ve işkencelere karşı güçlü kalabilmek.

3- Eğlence, alay ve sözlü saldırılara karşı yüz çevirmek.

4- İman ve ahlak bütünlüğünde İslam’ı görüntüleyerek imanın nasıl da insanı değiştirdiğini göstermek.

5- Israr, sebat ve bir mücadele ile davete odaklanmak ve akide’de taviz vermemek.


Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed