Hadis Küfrü İle Tevil Küfrünü Muayyen Açıdan Ayırımını Yapmak.
Bugün tekfir de aşırı olmuş, radikal bir çizgi çizmiş ve maalesef Hadis küfürü ile Tevil küfrünü ayırmadan mutlak ve muayyen açıdan tekfir etmek suretiyle halihazırda İslam’ı devam eden kimseleri kafir ve müşrik ismini vermek büyük bir zülüm ve fitneye sebep olunmaktadır. Nitekim Ibni Teymiyye;
“Allah konuşmaz ve ahirette görülmez diyen Cehmiyye’nin sözlerinden olan bazı şeyler küfür olabilir, ancak bazı insanlar için bunun küfür olduğu açık olmayabilir. Bu durumda tekfir hükmü mutlak olarak, kişinin söylediği söze uygulanır. Selef’in, “Kur’an mahluktur, diyen kafir olur, ahirette Allah görülmez, diyen kafir olur” şeklindeki sözlerinin tamamı bu kabildendir. Kendisine hüccet ikamesi yapılıncaya kadar muayyen bir kişinin tekfirinden kaçınılır.” (Mecmuu’l-Fetava, 7/375-377)
Hadis Küfrü ve Tevil Küfrü Açısında Mutlak Muayyen Ayırımı;
Bu açıdan tekfir edilecek ve edilmeyecek bu kimseler iki şekilde görülür;
Hadis küfür ve Tevil küfrü
1- Hadis küfrü: Bu bir zamanlar tevhidini korumuş ve sonra küfrü açık, net ve ihtilafa yer bırakmayacak bir şekilde mürted konumunda olan kimselerdir.
Tevil Küfrü: Bu kimselere gelince bunlar her ne kadar mutlak açıdan küfür işlendiği hükmü verilse de muayyen açıdan tekfir edilmelerine engel durumlar vardır.
Hadis küfrü ile Tevil küfrü arasında ayrım yapılmadan yapılan tekfir şüphesiz ki büyük bir hatadır. Nitekim;
Kadı Iyad Rahimehullah şöyle der: “Allahu Teala’ya sövme, irtidat etme veya küfür kastı olmadan sadece te’vil, içtihad ve teşbih veya kemal sıfatlarından birini inkar etme gibi kişiyi bid’at ve hevaya götüren hata sonucu Allahu Teala’ya yakışmayan bir şeyi ona nisbet edenlerin tekfir edilip edilmemesi konusunda hem selef ve hem de halef alimleri ihtilaf etmişlerdir.
Bu konuda İmam Malik ve ashabının iki görüşü bulunmaktadır. Ancak bunlar mumteni ’konumunda olurlarsa, onlarla savaşılması konusunda ihtilaf yoktur. Bunlardan tevbe etmeleri istenir, tevbe etmezlerse öldürülürler.
İhtilaf, bunlardan muayyen bir kişinin tekfir edilmesi hakkındadır. Malik ve ashabının çoğunun görüşü, bunların tekfir edilmemesi ve öldürülmemesi yönündedir.” (Eş-Şifa bi Tarifi Hukuki’l-Mustafa, 2/272)
2- Tevil küfrü: Bu kendini İslam’a nispet eden hali hazırda namaz kılan, oruç tutan, Allahın şeriatına inanan ama güncel açıdan siyasi, ekonomik, yasama ya da Allah’tan başkasına sığınma, yardıma çağırma ve dua etme şeklinde geleneksel İslam’ı devam ettiren kimselerdir. Bu kimselere gelince onların bu tevilleri sebebiyle duruma göre değerlendirilir ve hemen muayene açısından tekfir edilmezler.
Hadis Küfrü ile Tevil Küfrünü İşleyen Bid’at Ehline Misal;
1- Tevil Küfrü: Alimlerimiz tevil açısından küfür işlemiş bid’at ehli olan küfür ya da şirk gibi ‘’Mutlak” küfür işleyen kimselerin işledikleri sebepleriyle tekfir hükmünü işletmişlerdir.
Mutlak Açıdan Tekfir Edilenler;
1- Kaderiye
2- Mutezile
3- Cehmiye
4- Hariciler
5- Kerramiye ve benzerleri .
Nitekim: İbn-i Hazm, bunları İslami fırkalar veya İslam dinini kabul eden fırkalar arasında sayarak şöyle der:
“İslam dinini kabul eden fırkalar beştir. Bunlar Ehl-i Sünnet, Mutezile, Murcie, Şia ve Haricilerdir.” (El-Fasl, 2/265’den)
Alimlerimiz mutlak kaidesini uygulayarak bu bid’at ehlini küfre nispet etmişlerdir, ancak tekfir hükmünü verirken onlar muayyen açısından bir şahsa tekfir ahkamını indirgeme konusunda gerekli araştırma, detay ve tafsilat gibi durumlar sebebiyle tekfir etmemişlerdir. Dolayısıyla onlar buna çağıranlarla buna uyanları birbirinden ayırmış ve gerekli hüccet ikame edilmeden bu uyanları muayyen açıdan tekfir etmemişlerdir. Nitekim Kadı Iyad;
“Te’vil ehlini tekfir etmekten sakınmak gerekir. Çünkü namaz kılan tevhid ehlinin kanını dökmenin mübah olduğunu söylemek çok tehlikelidir. Bin kafir hakkında, onların hayatta kalmasına sebep olan bir hata, bir Müslümanın kanını akıtma hatasından daha hafiftir.”
“Te’vil ehlinin tekfir edilmesi konusunda insanlar arasında ihtilaf bulunmaktadır.
Bu meseleyi anlaman halinde, insanların bu konuda neden ihtilaf ettiklerini de anlarsın. En doğrusu, onları tekfir etmekten, hüsranda olduklarını söylemekten kaçınmak, onlar hakkında İslam’ın kısas, miras, nikah ve diyet gibi hükümlerini uygulamak, namazlarını kılmak, Müslümanların mezarlığına defnetmek ve diğer İslami muameleleri yerine getirmektir. Ancak onlar şiddetle te’dip edilir, bunu yapmaları engellenmeye çalışılır ve bid’atlarından vazgeçinceye kadar boykot uygulanır. Öncekilerin onlar hakkındaki uygulaması bu şekildedir.” (Eş-Şifa, 2/294)
Tevil ehli olanlar İslam’a sarılıyor, İslam‘dan başka dinin batılı olduğunu söylüyor ve aynı zamanda bu dinin genel emirlerini yerine getiriyorlar, alimlerin takındığı tavır ile mutlak açıdan kendilerine nispet ettiği akide‘nin küfür olduğunu söylenmesi ile muayene açısından bunların kafir olduğu varsayımı birbirinden ayrılmak suretiyle hüccet ikamesi bağlı kalmıştır.
Muayyen Açıdan Tekfirin Önündeki Engeller;
Bid’at ehlinin muayen açısından ya da hüccet ikamesiden önce tekfir edilmesine engel olan en önemli şartları;
1- Kapalı
2- İhtimalli
3- İhtilaflı
4- İçtihadi
5- Zanni
6- Hafi/Gizli
7- Karmaşık problemli
8- Nasların sabit olmaması
9- İlim ya da âlimlerde uzak olması
Nitekim: Ebu Suleyman el-Hattabi şöyle der: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Bu ümmet, yetmiş üç fırkaya bölünecektir” sözü, bütün bu fırkaların dinden çıkmadığına delalet etmektedir. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hepsinin ümmetinden olduğunu söylemiştir. Yine bu hadis, te’vil eden kişinin te’vilinde hata etse bile dinden çıkmadığını da gösterir.” (Beyhaki, Es-Sunenu’l-Kubra, 10/208)
Beyhaki, Sunen’inin “Şehadetler” babında, İmam Şafii ve diğer imamların Cehmiyye, Kaderiyye, Hariciler ve benzeri bid’at ehli grupların tekfirleri konusunda, bunun ile kişiyi dinden çıkarmayan küfrü (kufrun dûne kufr) kasdettiklerini belirtmektedir. Bağavi de, Şerhu’s-Sunne, 1/228’de bunun bir benzerini söylemekte ve buna delil olarak da, onların şahitliklerinin kabul edilmesini göstermektedir. (Beyhaki, Es-Sunenu’l-Kubra, 10/207)
Bu açıdan bid’at ehli akidevi olarak düştükleri bu şartlar söz konusu olması onların tekfirine engledir.
Bugün tevhidini korumuş ve tağutları reddetmiş olan kimselerin tevil sebebiyle işledikleri sebebiyle onların muayene açısından kafir olmadıklarını ancak hüccet ikamesi ile gerçekleşir.
2- Hadis küfrü: Alimlerimiz Küfrü yada şirki net, sarih, kesin ve meşhur konumunda olan bid’at ehlini hem mutlak hem muayyen açısında tekfir etmişlerdir.
1- Batiniler
2- Mücessime
3- Müşebbihe
4- Nusayriler
5- Şia rafiziler ve benzerleri.
Dolayısıyla bugün yaşadığımız şu zamanda demokrasi, laiklik, kemalizm ve benzeri ideolojik dinleri savunan, seven, koruyan, destekleyenler ve buna kendini nispet edenler ama bunla beraber İslam olduğunu söyleyen, namaz kıldığını söyleyen kimseler hadis konumunda oldukları için mutlak ve muayyen açıdan tekfir etmek vaciptir. İfade ettiğimiz gibi bunların tekfir edilmesinin vacip olmasının temel sebebi şirk ve küfürleri ya da Allah dışında ibadet ettikleri şeylerin meşhur ve kesin olması sebebiyle tekfir etmek vacip hükmünü alır.
Yine bunla beraber hadis küfrüne maruz kalmış olan ama ideolojik dinleri her ne kadar reddetseler de Tağuta ibadet eden ya da salih kul, şeyh ve evliya konumunda olan bu kimseleri aracı kılmak suretiyle Allah’a ait bir ibadet ya da Allah’a ait olan ilahi özellikleri salih kul yada evliya gibi kimselere indirgenerek onlara duada bulunmak, onlara sığınmak, onları yardıma çağırmak. ümit ve korku ile bağlanmak şeklinde gerçekleşen küfür anynı şekilde hadis küfür konumundadır ve mutlak muayene açısından tekfir edilmeyi hak ederler.
Tevhidi tasdik eden ve tağutları eden ve küfürleri açık,net ve kesin olmayıp yukarıda ifade ettiğimiz gibi ihtilaflı, içtihadı, problemli, karmaşık, grift, ilimden uzak olması ya da hafi bir mesele sebebiyle cahil olması gibi durumlar her ne kadar bu kimselerin mutlak açıdan küfüre nispet etmek söz konusu olsa da hüccet ikame edilmeden muayene açıdan sen kafirsin demek caiz değildir. Nitekim bu ümmetin kendisi ile icma ettiği kaidelere muhalefet etmektir ki bu aşırılıktır.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder