”Kafiri Tekfir Etmeyen Kafir Olur’’ Kaidesi İki Şekilde Tatbik Edilir.
Hiç şüphesiz konu edeneceğimiz; من لم يكفر الكافر أو شك في كفره فقد كفر/ Kâfiri tekfir etmeyen veya onun küfründen şüphe eden kâfir olur. Gündeme getireceğimiz bu mesele ümmetin kendisiyle icma ettiği ve muhkem nasların sonucunda oluşan bir kaidedir.
Kur’an ve Sünnetten küfür, şirk, nifak, irtidat, zülüm tağut ve benzeri kavramların illeti inkar, yalanlama, hafife alma, reddetme, isyan, nefret, tahkir, hafife alma, savaş açma ya da ilahi öğretileri muhatap almama üzere bina edilmiştir. Dolayısıyla bu durumda olan ister kafir ister müşrik ister tağut ister münafık olsun bu kimselerin bu küfürleri ister söz ister fiil ile kesin, sarih ve şüpheye yer vermeyecek şekilde söz konusu olursa bunların tekfiri ve kafiri tekfir etmeyen kimselerin tekfiri vacip olur. Nitekim;
İmam Ebu Hanife: Kim kafiri hak ettiği menzile indirmezse o da kafir olur. Başka bir yerde kim kafiri kafir olarak bilmem derse o da onun gibi olur. (Fıkhu’l Ebsad)
Kafiri tekfir etmeyen kafir olur kaidesi ancak küfrü ve şirki güneş gibi açık olması gerçekleştikten sonra ancak bu kaida işletilir. Zan, ihtilaf, içtihat ve benzeri durumlarda bu kaide işletilmez. Nitekim;
İmam Ebu Hanife (rh.a)’a nisbet edilen (v. 150) “Fıkh’ul Ebsat” adlı risalesinde;
إِن قَالَ قَائِل لَا اعرف الْكَافِر كَافِرًا قَالَ هُوَ مثله
“Ben kafiri kafir olarak bilmem diyen kişi aynı onun gibidir (yani kafirdir)”
Ebu’l Huseyn el-Malati el-Askalani;
جميع أهل القبلة لا اختلاف بينهم أن من شك في كافر فهو كافر لأن الشاك في الكفر لا إيمان له لأنه لا يعرف كفرا من إيمان
“Kafir(in küfrü) hakkında şüphe edenin kafir olacağı hakkında bütün kıble ehli arasında bir ihtilaf yoktur. Çünkü küfür hakkında şüphe eden kişinin imanı yoktur, zira bu kimse imanı küfürden ayırt edemiyor, imanla küfrün farkını bilmiyor demektir.(et-Tenbih ve’r Redd” eş-Şafii(rh.a) (v. 377)
Ebu Hanife:“Îman edilecek hususların hepsine inanan, fakat İsa ve Musa peygamber midir? değil midir? diyen kimse kâfir olur. Keza kâfir cennete mi, yoksa cehenneme mi gider, bilmem, diyen kimse de: “Kâfirler için cehennem ateşi vardır, onlar öldürülmezler ki ölsünler…”(Fatır,36), “Onlar için yakılma azabı vardır.”(el-Buruc,11), “Onlar için şiddetli azap vardır.”(Al’i-İmran,5) âyetlerinden dolayı kâfir olur.
Şeyhulislam İbn Teymiyye (rh.a) bu hususta şöyle demektedir:
“Kim küfür olan bir söz söyler veya bir fiil işlerse, kâfir olmayı kastetmese bile bununla kâfir olur. Zira Allah’ın dilediği dışında kimse küfrü kast etmez.”(es-Sârimu’l-Meslûl: s: 177-178.)
İbn Kayyım ise şöyle demektedir: “İslam:Allah’ı birlemek,sadece O’na ibadet etmek,O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak,Allah ’a ve Rasulü’ne iman etmek,Rasulun getirdiklerinde ona tabi olmaktır. Kul bunu yapmadığı sürece Müslüman olamaz. Eğer inatçı ve zorba kafir değilse de, en azından cahil kafirdir.”(Tarikul hicreteyn(iki hicret yolu)17. Tabaka. sf 411 vd)
Kafiri tekfir etmeyen kafir olur kaidesinin ilk defa en açık ve net bir şekilde ilk söyleyen selefden Sufyan bin Uyeyne söylemiştir. Nitekim;
Kuran Allahın kelamıdır. Kim bunun mahluk olduğunu söylerse o kişi kafir olur kim böyle birisinin küfründe şüphe ederse o da kafir olur. (Buhari)
İmam Ahmed Museddid Risalesi’nde: Cehmiye’yi tekfir etmeyenin de kafir olacağını ifade etmektedir.
Yine iman Ahmed bunu tekfiri Cehmiler için kullanırken caydırıcı olması ve insanları tehdit etme açısında söylemiştir. Ama bu demek olmuyor ki biz küfrü ve şirki apaçık olan ve açık naslara muhalefet eden kimselere bu kaidenin uygulanmayacağını söyleyemeyiz.
”Kafiri Teklfir Etmeyen Kafir Olur’’ İki Şekilde Tatbik Edilir;
1- Hakiki olmayan açıdan tekfir: Uyarı, caydırıcılık, tehdit ve meselenin önemine binaen bunu söyleyerek mutlak açıdan küfre nispet ederiz ama muayen açıdan hakiki açıdan kafir olmadığını ortaya koyduğumuz kimseler için bunu söylemeyiz.
Hattabi şöyle demiştir: Bunun (kaidenin) yani küfür olduğunu sakındırma amaçlı söylemişlerdir. (Fetava 12 -487)
2- Hakiki açıdan tekfir: Bu küfrü ve şirki apaçık olanlar içinde bunu hem mutlak hem muayen açıdan tekfir ederiz.
Nitekim İmam Ahmed, Abbasi halifesi Mütevekkile Kur’an mahluk inancından dolayı Kur’an mahluk değil diyen babanı tekfir etmeden imanın sahih olmaz dememiştir. Burada mutlak küfür söz konusu iken birinci elden küfür gerçekleşmediği ve sahibinin muayen açıdan kafir yapan bir unsurun olmaması ve hakiki küfrün önünde engelleri olması izah etmek istediğimiz konuyu açıklamakatadır. Nitekim Muayyen tekfirin önünde engeller vardır;
1- Gizli mesellerde
2- Tafsilatı gerektiren cehale
3- Nasların ulaşmaması
4- Muteber tevil yapmak ve benzeri bir çok şey muayene açısından onların küfrüne engel olmuştur.
İmam Nevevi: Hristiyanlar gibi İslam dışı başka dinlerin müntesiplerini teklif etmez veya tekfirlerinde şüphe eder ve onların üzerinde olduğu yolu doğrularsa kafir olur. (Ravdatu’l talibiin 10-71)
Kadı Iyad: Biz İslam’dan başka bir din edinenin, tekfir etmeyeni, onların hükmü hakkında duraksar, haklarında şüphe edenin veya üzerinde oldukları dinlerini doğrayanları tekfir ederiz. (Şifa 2- 1071)
Buhutı şöyle demiştir: Yahudi ve Hristyanlar gibi İslam’dan başka dinlere bağlananları tekfir etmez küfürlerinden şüphe duyar ve onların yolunu doğru bulursa böyle biri kafir olur. (Keşşaful kina 6-8)
Alimler bu gibi sözlerin asli kâfirler ya da İslam‘dan beraatini ilan eden ya da Mürted olduğunu ilan eden ya da şirki ve küfrü güneş gibi apaçık olan ve kendileri hüccet ikame edilen kimseler için söylemektedirler.
”Kafiri Tekfir Etmeyen Kafir Olur’’ İlleti Nedir?
Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim kâfir olan Hristiyan, Yahudileri, Müşrikleri ve onların emsallerinin aynı zamanda münafıkların küfür ve şirki apaçık olması sebebiyle Müslüman ismi verilmesi haram olmakla beraber onu tekfir etmeyi vacip kılmaktadır.
Bu insanların tekfir edilmesi kafir ya da müşrik isminin verilmesinin vacip olmasının sebebi ya da başka bir ifadeyle kafire kafir demeyen ya da şüphe edenin kafir olmasının illeti: Allahın isimlendirdiği, hükme bağladığı ve kendilerine müşrik, kafir ve münafık gibi isimlendirdiği insanlar, akidevi olarak özellik, sıfat ve alamet söz konusu olması sebebiyle bu isimle isimlendirilirler. Nitekim Kadı Iyad şöyle söyler;
Bu nas ve icmanın onların kafir oldukları hakkında varoluşu sebebiyledir. Dolayısıyla bu konuda duraksayan aslında onların kafirliğini ifade eden naslar tekzip etmiş olmaktadır. (Eş-Şifa)
Dolayısıyla ”Kafiri Teklfir Etmeyen Kafir Olur’’ İlleti
Allah’ın hükme bağladığı muhkem nasları;
1- Yalanlama,
2- İnkar etme
3- Hükmü hafife alma
4- Allah’ın haram, küfür ve şirk gördüğü şeyleri onaylama
Bu sebeple kafiri tekfir etmeyen kafir olması ya da şüphe etmesi onun kafir yapmasını temel sebebi illeti bunlardır.
Kur’an ve Sünnetteki muhkem naslar şirki yermekte, küfrün kötülüğünü serd etmekte ve bunun ebedi cehenneme giden bir suç olduğunu ortaya koymakla beraber Allah’a ibadet gibi olguların yalnız Allah’a ait olması sebebiyle bu ve benzeri meselelerde yanlama ve inkar gibi durumlar muhkem nasları yalanlamaktan başka bir şey değildir.
Alimlerimiz muayyen küfrü hak etmeyenin ama belli tevil ya da nasların sabit olmaması hüccetin ikame edilmemesi, ilimden uzak olan avvam konumunda olan benzeri insanlara bu küfürdür bu şirktir denmesi onların muayenenin açısından kafir olmadığını mutlak açıdan sakındırma şeklinde söyledikleri küfürlerdir.
İsmail bana şöyle dedi: Az önce Şafii Hafs ile münazara etti Hafs Kur’an‘ı mahluk olduğunu söyledi, bunun üzerine Şafii ise vallahi sen azim olan Allah’ın bu sözüne inkar etmiş oldun dedi. İbni Teymiyye bu meselede hakikatte söylemiş olduğu sözün küfür olduğunu beyan etmiştir. Yoksa onun mücerret olarak o sözü söylemekle derhal irtidat ettiğine değil. Çünkü inkar edenin kafir olacağı hüccet henüz hafsa açıklanmamıştı eğer onun Mürted olduğuna itikat etseydi onu öldürtmeye çalışırdı. (Mecmuul Fetava 23 348)
Dolayısıyla bir kimsenin dinde meşhur olan küfürleri işlemesi alay etmek, hakaret etmek Allah’a ve Resulune sövmek açıkça İslam’ın farzlarını ve şartlarını hafife alarak küçümsemek olsaydı, imam Şafii ona mürted hükmünü verirdi ve muayene açısından kafir derdi ama bu meselenin hafi/gizli tevili gerektiren ya da nasların sabit olmaması gibi durumlardan dolayı hüccet ikame etmeyi gerektiren olgular olması sebebiyle bu hakiki tekfir değildir.
Nitekim Cad bin Dirhem ya da Cehm bin Safvan gibilerin mutlak açıdan tekfir edilmişlerdir, çünkü onlar insanları saptırarak delalet önderleri olmaları sebebiyle bu kimseler muayen açısından her ne kadar kafir olarak isimlendirilmeseler de onlar mutlak açıdan tekfir edilmişlerdir. Halbuki bu kimseler öldürüldüklerinde Müslümanlar onları yıkamış, kefenlemiş, cenaze namazını kılmış ve müslümanların mezarına gömmüşlerdir.
Başka bir örnek ise bilindiği üzere imam Şafii sihir yapmayı mücerret tekfir sebebi saymamıştır. Halbuki cumhur ulama tam aksini söyleyerek bunu küfür ve tekfir sebebi saymıştır peki bu usule göre imam Şafii tekfir edilmesi mi gerekir? Hayır.
Muayyen açıdan birini tekfir etmek hiç şüphesiz ki iki şart üzere binadır;
1- Eğer bilerek ilim üzere inkar ediyorsa tekfir edilir.
2- Bilmeyerek tevil ya da nasların onun yanında sahih ve sabit olmaması, hüccetin kendisine ikame edilmemesi, tevil yapması ve benzeri durumlar sebebiyle bu kimseler kafir olmazlar. Çünkü bilerek inkar eden ile bilmeyerek inkar etmeyi birbirinden ayırmamız gerekir. Nitekim;
وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الْكَافِرُونَ
Kâfirlerden başkası ayetlerimizi inkâr etmez. (29/Ankebût, 47)
El Cevheri bu ayetleri tefsir ederken: el-Cuhud ilimle bilerek inkar etmek demektir, diye ifade etmiştir.
Muhkem Naslar’da Tekfir İki Şekilde Gelir;
1- Allah teala muayyen açısından tekfir etmesi: Bunlar firavun, nemrut, şeytan ve benzerleridir.
2- Bu sadece söz ve fiillere bağlı kalarak yapılan tekfirlerdir fiile taalluk eden küfürler mutlak ve umumi lafızlarla gelmektedir. Şunu yapan kafir bunu eden müşriktir şeklinde gelir.
Dolayısıyla küfrün muayene olarak ismen gelmesine Kufru’l Ayn denilirken, küfürün fiillere indirgenmesine Kufrun Nev denilir.
Fiillere ve sözlere taalluk eden küfürler Amm ve Mutlak küfür içerisinde olan şeylerdir.
Fiilere taaluk eden mutlak küfür;
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse onlar kâfirlerin ta kendileridir. (5/Mâide, 44)
Sözlere taalluk eden mutlak küfür;
يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ مَا قَالُواۜ وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ
Andolsun ki küfür sözünü söylediler ve İslamlarından sonra kâfir oldular. (9/Tevbe, 74)
Bu ayetler Allah fiil ve söz durumlarda umum açısından Allahın hükmü ile hükmetmeyenlerin kafir olduklarını beyan etmektedir. Dolayısıyla mutlak olan küfürler ya söz yada fiil açısından gerçekleşen küfürler kişilerde muayene açısından gerçekleşirse işte bu kimse şartlar oluşur ve engeller kalkarsa bu kimseye kafir denir ve buradaki kufur ayni’dir.
Müslüman, tekfir şartlarını ve engellerini bilecek ve bu açıdan naslardan varid olan söz ve fiile bağlı ya da mutlak olan olarak gelen küfürleri bu açıdan değerlendirmesi lazım, tekfir şartı ve engelleri olmadan böyle yapanlar fitne peşinde giden kimselerdir. İfade ettiğimiz gibi mutlak olarak gelen küfürler umum sigası olarak gelen naslar usul ilminde umumi delaleti kapsar.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder