×

Vesile Nedir Ve Çeşitleri Nelerdir?

Vesile Nedir Ve Çeşitleri Nelerdir?

VSL kökünden türeyen tevessül bir vasıtayı aracı kılmak, bir şeyi arzu etmek, yaklaşmak, ummak, ulaşmak ve kurbet gibi manalara gelir.

Istılahda Vesile; Lugat açısından bir şeye ulaşmayı sağlayan şey demektir. Dolayısıyla tevessül Allah’ın emirlerini, farzlarını yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a yakın olmayı ifade eder.

Vesile ile aynı hemen hemen aynı manada olan istiane, istiğaze ve istimdad da bu manada kullanılır. Tevessül dünya ve ahiret için Allah katında yüksek bir dereceye, faydaya ulaşmak, zararı def etmek ve ihtiyacı gidermek için dinde meşru olan vesileleri yapmayı ifade eder.

Dolayısıyla vesile Allah’ın farzlarını yerine getirmek, emirlerini yapmak, yasaklarından kaçmak, onun yolunda mücadele ve cihad etmek suretiyle Allah’a, onun rızasına ve cennetine ulaşmaktır.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve (sizi) Allah’a (yakınlaştıracak) vesileler arayın. Allah yolunda cihad edin. Umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Mâide, 35)

Tevessül Üç Çeşittir.

Şer’i, Bid’at ve Şirk olan Tevessül

1- Şer’i Tevessül;

Kur’an’da ve sünnete sınırları belli olan söz, fiil, inançlar, Allah’ın razı olduğu ve bizden istediği farz, emirler, vacip, müstehaplar ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a yakın olmayı ifade eder.

a)- Allah’ın isim ve sıfatları ile tevessülde bulunmak.

Allah’ın Kur’an’da ve sünnete olan isimleri, sıfatları ve onun ilahi özelliklerini vesile kılınarak kişi Allah’a yakınlaşabilir.

Örneğin; Rızık problemi yaşayan Allah’ın Er- Rezzak ismiyle, çocuk problemi yaşayan Allah’ın El-Vehap ismiyle ve hidayete ulaşmak isteyen Allah’ın El-Hadi ismiyle dua ederek Allah’a yakınlık kurabilir ve bu şekilde faydayı celb ve zararı def edebilir.

لِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ

En güzel isimler Allah’ındır. (Öyleyse) bu isimlerle O’na dua edin. (A’râf, 180)

Örneğin; Ey Rabbim yada Ey Allah’ım diyerek başlamak, Allah’ın uluhuyet ve rububiyeti ile tevessül etmek anlamına gelmektedir.

Rasulullah Efendimiz bir kişinin şunları söylediğini duymuştur; Allah’ın bütün hamdler övgüler sanadır. Mennan göklerin ve yerin yaratıcısı celal ve ikram sahibi hay ve kayyum olan senden başka ilah yoktur. Bu bilinçle senden talepte bulunuyorum. Rasulullah bunları işitince Allah’a ismi azam ile dua etti bu isimle yapılan dualar mutlaka kabul edilir. (Nesai) Allah’ın isim ve sıfatlarıyla yapılan tevessül en üstün olanıdır.

b)- Sünnet Olan Tevessül;

Kur’anın referans ve emri ile itaat edilmesi, örnek bir model ve kendisine tabi olunması farz olan Rasulullah’ın sözleri, fiilleri ve takrirleri ile vesile kılınarak Allaha ulaşmak ona ibadet etmek meşrudur. Dikkat edilmesi gereken husus Rasulullah’ın zatı ile vesile yapmak caiz değildir.

Bunun delili Ömer (r.anh) şu sözleridir; Biz Rasulullah zamanında onu vesile kılıyorduk ama şimdi kendisi yok bu sebeble biz onun amcası abbası vesile kılalarak dua etmesini istiyoruz.

c)- Salih Amel  İle Tevessül; Bir kimsenin imanı, farzları ve emirleri yerine getirmesi, Allahın yasaklarından kaçınması ve Allah’a kulluğu şerri hükümlere göre idame ettirmesi suretiyle bir kimse bunları vesile kılarak Allah’tan yardım, sığınma ve benzer şeyleri yaparak vesile edinebilir. Dua esnasında kişi Allah’ın kendisine farz kıldığı ibadetlerden ya da Allah rızası için yaptığı iyilikleri gündeme getirerek vesile kılabilir.

رَبَّنَٓا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَاد۪ي لِلْا۪يمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ

“Rabbimiz! Şüphesiz ki biz: ‘Rabbinize iman edin!’ diye imana davet eden bir davetçiyi işittik ve iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve Ebrar olanlarla (çokça iyilik yapanlarla) beraber canımızı al.” (Âl-i İmran, 193)

Mağar’a da mahsur kalan üç kişi;

Birincisi; Allah için Annesine babasına iyilikte bulup ona süt içiren, ikincisi; Para karşılığında amcasının kızının ırzına geçmek üzere iken Allah için vazgeçen ve üçüncüsü işçinin parasını Allah için çalıştırıp sonra hakkını veren kimse, bu üç kişi mağarada mahsur kalmak suretiyle Allah için yaptığı bu amellerini vesile kılarak Allahın kendilerini bu mağaradan kurtarmalarını talep etmiş ve Allah’ta onların bu dualarını kabul etmiştir. (Buhari)

e)- Hayatta Olan Kimseleri Tevessül;

İster alim, ister muttaki yada ister salih müminler olsun bu kimselerin duasıyla tevessül edinerek bir Müslüman belli bir faydaya ulaşmak ya da zararı def etme noktasında yaşayan o kimseye benim için Allah’a dua eder misin gibi vesile edinmesi caizdir. Dolayısıyla hayatta olan bir kişiden dua etmesini istemek de meşrudur. Salih olduğu düşünülen bir kimseden uhrevi hayatımızda ilgili dua talep etmek mümkündür.

İbni Abbas sana cennetlik hanımlardan birine göstereyim mi? Ata evet dedi. Şu siyah kadın Rasulullaha geldi ve sara hastası olduğunu ve sara nöbeti sırasında üstünün başını açıldığını söyleyerek dua etmesini istedi. Rasulullah Efendimiz sabredersen cennete gidersin, istersen de iyileşmen için dua ederim dedi. Kadın sabredeceğini belirtti ancak sara nöbeti sırasında üstümün açılmaması için dua istedi. Rasulullah da dua etti. Kadına sara nöbete gelince artık üstü başı açılmamaktaydı. (Buhari)

Hz Ömer’in kuraklık yaşandığı yıl yağmur duası yaptığı zaman söylediği, Allah’ım Peygamberimiz ve amcasıyla sana tevessül ediyoruz. Bizlere yağmur ver sözü bunun delilidir. Rabbimiz de onlara yağmur vermiştir. Sana peygamberimizle tevessül ediyoruz sözü Peygamberimizin duası ile yakınlaşmak anlamına gelmektedir. Yani onun duasına sana yöneliyoruz demektir. (Buhari)

2- Tevessülde Büyük Şirk;

a)- Büyük şirk olan Tevessül; Ölülerden, gaiplerden, cinlerden ve meleklerden ihtiyaçların giderilmesini, sıkıntıların yok edilmesini, yardım, şifa, faydanın celb ve zararların kalkması, rızık verilmesini istemek gibi meşru olmayan tevessül Allah dışından bu kimselerden direk istenmesi şirktir. Örneğin;

Yetiş ya şeyhim, ey gavsım, yardımıma gel, ey sâlihler, sıkıntımı giderin, gibi ifadelerle tevessülde bulunmak şirktir.

قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِه۪ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْو۪يلًا

De ki: “O’nu bırakıp da (haklarında özel yetkiler, şefaat, kâinatta tasarruf, Allah’a yaklaştırma gibi) düşünceleriniz olanları çağırın (bakalım)! Ne sizden zararı giderme ne de hâlinizi değiştirme (gücüne) sahiplerdir.” (İsrâ, 56)

Müşrikler de Lat, Menat ve Uzza’ya yalvarmakdaydılar. Bu inançları sebebiyle bu putlar için Allah’ın isimlerinden müenmes dişil isimler türettiler. Lat ismine Allah’ın ismi, Uzza ismine Allah’ın Aziz’ ismi, Menat isminden Mennan ismini türetiyorlardı. Onlar bu putların meleklerin temsil ettiğine inanıyorlardı. Onlara dua edince onların da ihtiyaçlarını giderecekleri kanaatinde idiler. Meleklerin Allah’ın kızları olduğunu söylüyorlardı ki Allah bundan yücedir. Dolayısıyla ölülerden, cinlerden ve veli zannedilen kimseden yardım, rahmet, rızık, şifa istemek, yardım, fayda ve zarar gibi konularda medet ya seyyid, medet ya geylani ve benzeri ifadeler şirke sebeptir. Çünkü bu kişinin şeyhini varlık aleminde istediği tasarrufu yapabileceğine inanmasından kaynaklanmaktadır.

Bid’at (Haram) Olan Tevessül;

a)- Ölmüş olan Peygamberlerin, velilerin, kutsal mekan ya da salih kimselerin zatıyla ve onlar adına yemin etmek suretiyle Allah’a tevessülde bulunmak caiz değildir. Örneğin şu filan salih kulun ya da şu Allah dostu hakkı için senden şunu şunu istiyorum. Bu tevessül caiz olmayan küçük şirk kısmına girer. Çünkü burada o kimse aracı kılınmıştır. Halbuki Allah ona böyle bir aracılık yetkisi vermemiştir. Yüzü hürmetine, makam ve hatırına tevessüle Örnek;

Allah’ım falan âlimin hürmetine bana şunu ver, filan yerin hatırına şu sıkıntımı gider, şu günün, şu ayın, şu şehrin yüzü suyu hürmetine yardım et, gibi sözlerdir.

Eğer birileri Allah’ı insanlara kıyas ederek başkana, valiye yada cumhurbaşkanına nasıl ki birileri vesile/aracı olup gidiyorsa bu aynı şey Allah için de söz konusudur demek, şirk ve cehalettir. Çünkü Allah’ın ilahi özellikleri ile insanın özellikleri aynı şeyler değildir. Yaratılana ait özellikleri yaratana benzetmek şirktir.

Rukun, Farz, Vacip ve Mustahab Açısında Tevessül Üçe Ayrılır.

Rukun Olan Tevessül;

Allah’a iman ederek ona tevessül etmek. Rabbimiz kendisine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayrı ve şerri ile kadere iman etmeksizin kendisine yaklaşmasını kabul etmez. Allah Ancak böyle bir imanla yaklaşılabilir. Ona yaklaşmaya vesile arayın ayetindeki anlamda budur.

Kul her türlü vesileyle Allah’a yakınlaşmak istediği halde peygamberleri, melekleri, cennet, cehennemi veya kaderi yalanlarsa onu hiçbir ameli kabul edilmez. Çünkü rukun olan vesilelerden biri yok saymış ve o olmaksızın diğer amellerde geçersizdir.

Farz Olan Tevessül;

Kulun emredilenleri yapmak nehyedilenlerden kaçınmak suretiyle Allah yaklaşmaya çalışmasıdır. Farz olan namaz, oruç, zekat, cihad ve Allah yolunda mücadele gibi farzları yerine getirmemek Allaha yaklaşmaya engeldir. Çünkü bunlar Allaha yakınlık için yapılan vesilelerdir.

Nafile Olan Tevessül;

Peygamberimizin nafile olarak kıldığını namaz, oruç ve zikir gibi nafile olan fiilleri yapmak insanlara ve hayvanlara iyilikte bulunmak ve Allah rızasını gözeterek faydalı olmak suretiyle vesileler aramak Allah’a yaklaşmaktır.

Tarikatlarca Maide 35 Ayetinin İstismar Edilişi;

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve (sizi) Allah’a (yakınlaştıracak) vesileler arayın. Allah yolunda cihad edin. Umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Mâide, 35)

Maalesef bugün kendilerine ehli sünnetin kalesi diyen ama aslında mürciye olmuş tarikatlar, Allah’ın ayetlerini tahrif ederek ibadetleri ilgilendiren konularda vesile adı altında ciddi bir tahrife yaparak kendi şeyhlerini ya da salih kullar diye isimlendirilen kimseleri kulluğun kapılarını açmışlardır. Özellikle onlar şeyhlerini rabıta ve vesile/aracılar edinerek Allaha ait ibadetleri onlara yapmışlardır. Bu kimseler ümit ve korku ile şeyhlerini yardıma çağırma, şifa isteme, sığınma, faydayı celb ve zararı def etme gibi Allahtan istenecek şeyleri bu kimselerden direk yada vesile yöntemiyle ibadet ediyorlar. Bu sahabenin ve dört asra kadar hiç kimsenin bilmediği ve uygulamadığı bir bid’attır. Bunlar maide 35 ayetini istismar ederek bu öğretiyi Şiadan almışlardır.

Ehli sünnetin en önemli müfessirleri maide 35 ayetini hiçbir zaman bu şekilde kendi şeyhlerini vesile kılarak yada aracı kılarak Allah’a ibadet edilmesi gerektiğini söylememişlerdir. Hatta onlar böyle bir şeyin akıllarından bile geçirmemiş kimselerdir.

İlk tefsir alimi olan Mukatil ibni Süleyman Hicri 150 tefsiru-l mukatil ibni Süleyman eserinde Maide 35 ayeti hakkında; Salih amellerle ona itaat ederek ona vesile arayın demiştir.

Taberi (Hicri 310) kendisinden önce yaşamış tüm kur’an müfessirilerinin görüşlerini bir araya topladığı Camiu-l beyan fi-t te’vili-l kur’an eserinde Maide 35 ayeti ile ilgili şunları söyler; Onu razı edecek amellerle ona yakın olmayı talep edin ve sonra imam taberi salih ameller yaparak Allah’a yakınlaşmak anlamına geldiğini tabiin tefsircilerin senedi ile nakleder. Bu aynı zamanda tabiin görüşüdür. Ebu vail, Ata, Suddi, Katade, Mücahit, Hasan-ı Basri, Abdullah ibni kesir ve ibni zeyd bunlardandır.

Hatta Maturidi mezhebinin kurucusu Ebu Mansur El Maturidi (Hicri 333) tevilat-u ehli sünne adlı eserinde şunu söyler; Allah korkusuyla günahlardan sakınarak ona yakınlık ve vesile arayın demiştir.

Taberani (Hicri 360) Tefsirul kur’ani-l azim adlı eserinde şunu söyler; Ey iman edenler Allah’ın azabından korkun, günahlardan sakının ve salih amellerle ona yakınlaşmayı talep edin.

Ebul leys es-semerkandi (h 373) Bahru-l Ulum eserinde; Allah’a yakınlığı, fazileti ve salih ameller ile talep et diye tefsir etmiştir.

Katade Tefsirul Kur’ani-l Aziz tefsir kitabında; Onu razı edecek ameller ile ona yakın olmayı talep edin demistir.

Hatta şunu söyleyelim kim sofilerin, tasavvuf ehline ait olan hakaik’ul tefsir adlı eserde, sahabenin ve ondan sonraki gelen dört asra kadar ehli sünnetin ruhuna uygun bir şekilde bu ayetin tefsiri edildiğini görüyoruz. Bu eserde; Size ait olan vesilelerle değil, vesile Allah’tan sana sebepsiz ve sorgusuz verilendir.

Dolayısıyla Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam döneminden tutun dört asra kadar hiçbir tefsir kitabında vesile arayın ayetini tahrif ederek belli insanları aracı yada vesile kılmak olarak tefsir edilmemiştir.

Tarihin içerisinde ilk defa bu ayeti tahrif eden kimseler Şii rafizilerdir. İlginçtir ki bu tarikatçılar irana düşmanlığı yaparlar ama ibadetlerinde de onları taklit etmekten geri durmazlar.

Maalesef bu şiiler tarihde ilk defa bu ayeti bu şekilde tahrif etmeleri sonucunda sofiler tarafından maalesef vesile kavramı salihler aracı ve vesile kılma pratik olarak uygulanmaya başlanmıştır.

Dolayısıyla vesile Allah’a yakınlaştıran salih ameller, Allah korkusu, zandan şüpheden uzaklaşarak takva ile Allah’a teslim olmayı ifade eder. Allah’ın farzlarını yerine getirmek, nafileleri yerine getirmek, emirlerini itaat etmek, yasaklarından kaçınmak ve kur’an’ın ve sünnetin ilahi öğretilerini hayatında yaşama noktasında şer’atı vesile edinmek Allah’a ibadettir.

لَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ف۪ي مَا هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ

Dikkat edin! Halis olan din Allah’ındır. O’nun dışında veliler edinenler (derler ki): “Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye bunlara ibadet ediyoruz.” Allah, ihtilaf ettikleri konularda aralarında hükmedecektir. Şüphesiz ki Allah, yalancı ve kâfir olan kimseyi hidayet etmez. (Zümer, 3)

Mekke müşrik toplumları kendi putlarını ve aynı zamanda Nuh Aleyhisselam’ın salih kullar olarak adlandırılan kimselerin vesile ve aracı olarak kabul edilmesi, Allah’ın onaylamadığı şirk ve küfür türleridir. Dolayısıyla tasavvuf ehlinin kendi salih kullar diye isimledirdikleri kimseleri aracı olarak lanse etmeleri Nuh kavminin ve mekke müşriklerinin düştüğü duruma düşmektir.

Dolayısıyla bu ayette geçen vesile alimlerin ittifakı ile yakınlık anlamındadır.

İbn-i Kesir tefsirinde İbni Abbas, Mücahit, Hasan, katâde ve başkalarından bu anlamı nakletmiştir. Aslında rablerine vesile ararlar ayeti Allah’a yaklaşmak isterler anlamındadır.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed