×

Tağuta Muhakame’de Darü’l-İslam Ve Darü’l-Küfür Ayırımı

Tağuta Muhakame’de Darü’l-İslam Ve Darü’l-Küfür Ayırımı

Gürsel Gürbüz

Tağut: Allah’tan başka kendisine ibadet edilen, hüküm verilen, razı olunan, hükmüne başvurulan her şeydir.

Muhakeme: Bir ihtilafın çözümü için bir hakem veya mahkeme önüne gitmek demektir.

Darü’l-İslam’da tağuta muhakeme olan bir Müslümanın hükmü

Darü’l-Küfürde tağuta muhakeme olan bir Müslümanın hükmü

Bunların küfür olanı ve küfür olmayanı, illet ve sebep olarak nasıl ayırt edilir?

1- DARÜ’L-İSLAM’DA (İslam Yurdunda) HÜKÜM

Burada Allah’ın hükmüyle hükmeden mahkemeler var.

Bir Müslüman, Allah’ın hükmüyle hükmeden bir mahkeme varken gidip tağut olan gayrimeşru bir mahkemeye müracaat ederse, bu şu şekilde değerlendirilir;

Büyük Küfür, dinden çıkarır.

Eğer kişi tağutun hükmünü Allah’ın hükmünden üstün veya ona eşit görerek, ondan razı olarak, bile isteye ona muhakeme olursa, küfre düşer.

Çünkü burada rıza ve tağutu tercih var, çünkü Daru’l İslam’da ikrah hali gereklidir. Nitekim;

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلًا۟

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Sizden olan (Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen) yöneticilere de (itaat edin). Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, şayet Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanıyorsanız (o meseleyi çözmek için) Allah’a ve Resûl’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. (4/Nisâ, 59)

Bu ve benzeri muhkem naslar icma ile şer’i mahkemeye başvurmayı bir ibadet, farz ve kulluk birimi olduğunu vurgular. Öyle ki tüm ihtilafların başvuru mercii için gerekli şartlar;

a) Allah ve Resülüne itaat

b) İhtilafın mercii islam mahkemesi

c) Kalbinde burukluk taşımadan razı olması

2- Küfür Olmayan Durum;

Eğer kişi kalben Allah’ın hükmünün üstünlüğüne iman ediyor, fakat ikrah/zorlama, hata veya dünyevî bir maksat (mesela malını korumak vs. ) için başvuruyorsa, bu küfür değildir, fakat büyük bir günah ve fısk olur.

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْمًا عَظ۪يمًا

Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun (şirk) dışında kalanları dilediği kimse için bağışlar. Kim de Allah’a şirk koşarsa, hiç şüphesiz büyük bir günahla iftirada bulunmuş olur. (4/Nisâ, 48)

Özetle;

Tağutun hükmünden razı olursa → Küfür

İmanını koruyup, dünyevî bir gerekçeyle (zorunluluk gibi ikrah ile) müracaat ederse → Günah

3- DARÜ’L-KÜFÜRDE (Küfür Yurdunda) HÜKÜM

Tâğuta muhakeme, yani Allah’ın indirdiği hükmü bir kenara bırakıp, Allah’tan başkasının hükmüyle yargılanmak; dinen ağır bir sapmadır ve büyük tehlikeler barındırır. Çünkü:

* Bu, Allah’a isyan etmektir. Zira Allah, sadece kendi hükmüyle hükmedilmesini emretmiştir. (Bkz: Mâide 5/44, 45, 47)

* Allah’ın hükmünü tanımamaktır. Kendi problemini Allah’ın kitabına götürmeyip tağutun yasasına götüren kimse, Allah’ın şeriatını hüküm merkezi olmaktan çıkarmış olur.

* Bu, Allah’ın iradesini hiçe saymak demektir. Çünkü Allah, insanlar arasında kendi hükmüyle hükmedilmesini irade etmiştir. (Bkz: Nisâ 4/59)

* Böyle bir muhakeme, ibadeti Allah’tan başkasına yönlendirmek manasına gelir. Hüküm, ulûhiyyetin (ilah olmanın) en büyük haklarından biridir; onu Allah’tan başkasına vermek ibadeti saptırmaktır.

* Allah’tan razı olmamayı gösterir. Çünkü Allah’ın hükmü mükemmeldir; ondan razı olmayan, imanını iptal etmiş olur. (Bkz: Zümer 39/36)

* Aynı zamanda küfrü ve tağutu meşrulaştırmak anlamına gelir. Çünkü kişi, tağutun batıl yasalarına razı olarak onların toplumda hüküm sürmesini desteklemiş olur.

Sonuç olarak, tâğuta muhakeme, açık bir şekilde Allah’ın hâkimiyet hakkını gasp etmek, Allah’ın razı olmadığı bir düzene destek vermek ve dini hüküm merkezinden çıkarmaktır. Bu, iman esaslarını temelinden sarsar ve kişiyi, kalbiyle de razı olduğu takdirde açık küfre götürür.

لَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَع۪يدًا

Sana indirilene (Kur’ân) ve senden önce indirilen (Kitaplara) iman ettiğini zannedenleri görmedin mi? İnkâr etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları (hakka geri dönüşü zor) uzak bir saptırmayla saptırmak ister. (4/Nisâ, 60)

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًاۚ

Onlara: “(Sorunlarınızı çözmek için) Allah’ın indirdiğine ve Resûl’e gelin.” denildiği zaman, münafıkların alabildiğince senden kaçtıklarını görürsün. (4/Nisâ, 61)

Ön şart: Burada İslam şeriatıyla hükmeden bir mahkeme bulunmuyor.

Bir Müslüman, aralarında çıkan ihtilafı çözmek için mevcut sistem (tağutî mahkemeler) dışında alternatif bulamazsa ne olur?

4- Küfür Olan Durum;

Eğer kişi tağut mahkemesine kalben razı olarak, bile isteye ve Allah’ın hükmünden üstün görerek giderse, yine küfre düşer. Çünkü bu ayetler tağut’a ibadet ve küfre götüren usul açısından illetleri tesbit etmiştir.

a) Tağut’u İnkar etmek.

b) Rıza ve razı olmama.

c) Adaletli görmemek.

d) Şer’i mahkemeden yüz çevirmek.

Bu konum’da olan kimseler ister ikrah ister ikrah olmasın ister şartların birini terk etsin ister hepsini terk etsin bu kimseler tekfir edilmeyi hak ederler.

2. Küfür Olmayan Durum;

Eğer kişi mecbur kaldığı için, hak almak, zulümden korunmak, nefsi müdafaa gibi zorlayıcı sebeplerle başvuruyorsa, kalben Allah’ın hükmüne iman ediyorsa, bu kişi kâfir olmaz.

* Bugün İslami mahkemeler yok; İslamî adalet uygulanmıyor.

* Zulüm, gasp, tecavüz, fitne, çocuk kaçırma, fiziksel ve ekonomik mağduriyet çok yaygın.

* İnsanlar korunmasız ve haklarını meşru yoldan arayacak bir İslamî otoriteye ulaşamıyorlar.

* İslam’da ikrah, kişinin kendi isteği olmadan tehdit, zorbalık veya büyük bir zarar korkusuyla bir şeyi yapmasıdır.

* İkrah altında yapılan bazı fiillerden dolayı kişi sorumlu tutulmaz.

* Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Kalbi imanla mutmain olduğu hâlde inkâra zorlanan kimse hariç…” (Nahl 16/106)

* İkrahın hangi fiillerde ve hangi derecede geçerli olduğu hususunda âlimler arasında ihtilaf vardır.

* Bazı âlimler belli şartlarda “tam ikrah” olduğunu söylerken, bazıları aynı durumda “ikrah tam değildir” demiştir.

* Örneğin, ölüm tehdidi altında bazı haramların işlenmesi (domuz eti yemek gibi) ruhsat olarak görülürken; bazı durumlarda ruhsatın olup olmadığı tartışılmıştır.

* Usul kaidesi;
“İçtihadî konularda ihtilaf olan meselelerde tekfir olmaz.”

* İkrah konusunda da ihtilaf varsa ve kişi kendi içtihadına veya bir alim görüşüne dayanıyorsa, bu meselede tekfir edilmez.

* Akide esasları ise ittifakla sabit olur.
Eğer bir konuda ümmet ittifak etmemişse, o mesele akide esaslarına dahil edilmez.

* İhtilaf varsa: akide belirlenmez.

* İhtilaf varsa: tekfir yapılmaz.

* İkrah varsa: kişinin mazur görülme ihtimali vardır.

* Hele bugünkü ortamda (zulüm, adaletin yokluğu), ikrah hükümleri daha dikkatle ve rahmetle uygulanmalıdır.

5- Özetle Bu Mesele Üç Şekil’de Görülür;

Rızayla ve isteyerek müracaat → Küfür

Zaruret ve imanla müracaat → Günah Yoktur.

Zaruret ve imanla beraber gereksiz meseleler → Fısk ve Günah ve İstiğfar gerekli.

Misal: Komuşusu ile tartışma gibi gereksiz sebepler.

6- İllet ve Sebep Açıklaması (Usul ve Kaide Açısından)

Bu meselede küfrün illeti (yani küfür olmasının sebebi) şudur:

Tağutun hükmüne kalben rıza

Allah’ın hükmünü reddetmek

Tağutun hükmünü Allah’ın hükmüne tercih etmek

Tağutun hükmünü helal saymak

Tağutu adaletli görmek

Sadece muhakeme olmak, otomatik olarak küfür değildir. Muhakeme ile birlikte rıza ve helalleştirme olursa küfür olur.

İbn Kayyım şöyle der:

“İnsan, Allah’ın hükmünü bırakıp başka bir hükmü kabul ederse ve bununla razı olursa bu, apaçık bir küfürdür.” (İ’lâmü’l-Muvakkıîn, 1/50)

İbn Teymiyye:

“Allah’tan başka birisinin hükmüne başvurmak isteyen kimse, eğer bunu helal görüyorsa kâfirdir. Eğer zaruret veya hata sebebiyle başvuruyorsa, kâfir değil fasık olur.” (el-Fetâvâ’l-Kübra, 4/180)

İmam Şevkanî:

“Allah’ın indirdiği hükmü bırakıp tağutlara başvuran bir kimse, eğer onu şer’î hüküm olarak görürse, şüphesiz küfre düşer.” (Fethu’l-Kabîr, 1/319)

Muhammed bin Abdilvahhab:

“Bir kimse, tağuta muhakeme olursa ve onu kalben üstün görürse kâfir olur. Şayet dünyalık bir maslahatla, kalben nefret ederek müracaat ederse, bu şirk değildir.”(Muallâkat, s. 43)

Allah’ın hükmüne iman edip, islamı sabit olan bir kimsenin ekonomik yada dünyevî gerekçeyle müracaat etmesi onu kafir yapmaz.

Tağutun hükmünden razı olmak, onu üstün görmek ise büyük küfür, İslam’dan çıkarır.

Zorunluluk altında başvurmak ve kalben Allah’ın hükmüne bağlı kalmak

Kafir olmaz. İsteyerek, rıza ile ve helal görerek başvurmak kafir yapar.

Sonuç:

İster Darü’l-İslam ister Darü’l-Küfür olsun mesele kalbin hali ve fiilin sebebi üzerindedir.

Kalpte rıza ve tağutun hükmünü meşru görmek varsa, küfür.

Kalpte Allah’ın hükmüne iman var ama dünyevî sebeple (zaruret, hak alma vs.) müracaat varsa, günah, fakat küfür değildir.

7- Muhakeme Başlı Başına Zaten Zaruret (İkrah) Hali’dir.

Mahkeme zaten bir problem, mağduriyet, ihtilaf, hakk gasbı ve benzeri ekonomik, fiziksel nedenler ile başvurulan bir yer olduğuna göre, bu başlı başına bir problem sebebiyle vuku bulur. Zaten İslâm fıkhında ikrah (zorlama) demek sadece bir “problem” yaşamak değil, kişinin hayatına, malına, şerefine doğrudan ve ciddi bir zarar tehdidi altında olması ve başka çare bulamaması durumudur. Dolayısıyla  başka şer’î alternatif yoksa bu mağduriyetler zaten ikrah’ın konusudur. Bazı kimseler Daru’l İslam’da ikrah şart koşmaları anlamsızdır. Çünkü zaten muhakeme bi zatihi ikrah illeti taşıma sebebidir. Şer’i mahkemenin olmadığı yerde hakları gasp edilmiş mü’min oluşları sabit olan kardeşleri tekfir etmek ilimsizlik, basiretsizlik ve usulsuzlükten başka bir şey değildir. Nitekim;

a) Tağut’u İnkar eden.

b) Rıza ve razı olmayan.

c) Adaletli görmeyen

d) Şer’i mahkemelere iman eden.

Bu konum’da olan kardeşleri ikrah yokluğu iddiası ile tekfir etmek büyük bir cehalet ve fitnedir.

Usulî kaide:

“İkrah, kişinin malı, canı veya namusu üzerinde kesin bir zarar tehdidi altında kalmasıdır.” (İbn Kudâme, el-Muğnî, c. 9) Buda gösteriyor ki zaten mahkemeler zatında ikrah taşır. Bir kimse mahkemeye oyun eğlence değil bir mağduriyet yada hak talebi için başvurur zaten islam bunları ikrah kapsamında değerlendirmiştir. Nitekim alimlerimiz ister ekonomik/mal ister cezaevi ister fiziksel işkence yada yapabilir tehdit olsun ikrah kapsamındadır. Dünyevî ihtilaf (para, miras, boşanma, can, mal, ırz tehdidi ve başka çare olmaması gibi durumlar alimlerce ihtilaflı olsada bu sebepden dolayi1 kimse tekfir edilemez. Çünkü ihtilaf icma ile akide değil ve tekfir konusu olmaz.

Örnek- 1: Birisi malını gasp etti. İslâm Mahkemesi yok. Sen tağut mahkemesine gidip hakkını alıyorsun.

Burada:

Sadece hakkını almak istiyor, Tağutun hükmüne rıza göstermiyor, Allah’ın hükmünün geçerli olmasını arzu ediyor. Bu kişi kâfir olmaz, fakat yaptığı işten dolayı istiğfar etmesi gerekir.

Örnek 2: Devlet sistemi seni mahkemeye çağırıyor, gitmezsen hapse atacak, hayatın mahvolacak.

Burada: Gitmek zorundasın. Sana ikrah uygulandı. Sorumlu olmazsın, çünkü şer’an “zorlandın”.

“İkrah altında olan kimseye sorumluluk yoktur.” (Buhârî, İkrah babı)

Her muhakeme bir “ihtiyaç, mağduriyet, hak gaspı, ekonomik yada benzeri durumları” doğurur. Ama her ihtiyaç “ikrah” doğurmaz. İslamı sabit biri suya sabuna değmeyecek konularda ve sürekli alışkanlık hali yapmış ise onda ancak ikrah hali istenir, çünkü muhakemenin zatında gerçekleşen islamın tam mağduriyet yada zaruret denilen konularında ancak mahzur olur.

8- Usul Kaidesi:

“Zaruretler haramları mubah kılar, ama ihtiyaçlar her haramı mubah kılmaz.”

(Kaide: el-Dururât tubîhu’l-mahdurât)

Misal 1:

Adam borç verdi. Alamadı. Mahkemeye gitti.

Alternatif çözüm yok. Mahkemeye gitmek dünyevî hak almak için.

Eksik ikrah olsun tam ikrah olsun islami1 sabit olduğu sürece tekfir edilmez.

Misal 2:

Devlet seni zorla mahkemeye çağırdı. Gitmezsen malına el koyacak veya seni hapse atacak. Burada açık bir tehdit var. Hayat, mal, şeref zarar görecek. İkrah var.

Hüküm: Gitmen helal olur, sorumlu olmazsın, küfür yok.

Darü’l-Küfürde bir Müslüman, mahkemeye sırf bir ihtilafı çözmek için gittiğinde küfre girmez, fakat istiğfar etmesi gerekir.

9- Külli Kaideler İstidlâlimizi Destekleycek Olursak;

1. Küllî Kaide:

اَلْحُكْمُ لِلّٰهِ وَحْدَهُ، وَمَنْ حَكَمَ بِغَيْرِ مَا أَنْزَلَ اللهُ فَقَدْ كَفَرَ

“Hüküm yalnızca Allah’ındır. Allah’ın indirdiği dışında bir şeyle hükmeden kimse kesinlikle küfre düşmüştür.” İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm, 2/66

Not: İbn Kesîr bu ayetin tefsirinde Daru’l İslam’da ikrah olmaksızın açıkça tağuta muhakemenin küfür olduğunu belirtir.

2. Küllî Kaide:

مَنْ رَضِيَ بِالتَّحَاكُمِ إِلَى الطَّاغُوتِ فَقَدْ أَشْرَكَ شِرْكًا أَكْبَرَ

“Tağuta muhakemeye razı olan kimse, büyük şirk ile müşrik olmuştur.” İbn Teymiyye, el-Furkân beyne Evliyâi’r-Rahmân ve Evliyâi’ş-Şeytân, s. 115, İbn Kayyım, İ’lâmü’l-Muvakkıîn, 1/50

Not: Razı olmak kalpte olur; razı olan kalben İslam’dan çıkar.

3. Küllî Kaide:

لَا يَجُوزُ التَّحَاكُمُ إِلَى غَيْرِ شَرِيعَةِ اللهِ تَحْتَ أَيِّ اسْمٍ كَانَ

“Allah’ın şeriatı dışında bir sisteme, hangi adla anılırsa anılsın, muhakeme caiz değildir.”  İbn Teymiyye, es-Siyâsetü’ş-Şer’iyye, s. 14.

İster demokrasi, ister anayasa, ister örf desinler fark etmez.

4. Küllî Kaide:

مَنْ تَحَاكَمَ إِلَى الطَّاغُوتِ طَوْعًا وَاخْتِيَارًا فَقَدْ بَرِئَ مِنَ الْإِسْلَامِ

“Tağuta isteyerek ve bilerek muhakeme olan, İslam’dan çıkmıştır.”

Eser: Şeyh Hammad el-Ensârî, et-Tağut ve’l-Hükm bi-gayri mâ enzellellah, s. 22, Ayrıca genel kaynak: el-Câmi’ li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Kurtubî, 6/190

İsteyerek ve bilerek yaparsa, İslam’dan berî olur, mürted sayılır. Yoksa yukarıda ifade ettiğimiz şartlara riayet ederek zaruret kapsamında tağutu inkar ederek onun mahkemesine başvurmak küfür değildir. Bu meselede bakılması gerek durum tağutu ifade ettiğimiz şartlara göre inkar ediyor mu etmiyor mu meselesidir.

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed