Ders: İmanın Artması Ve Eksilmesi
İman, bir kalp, söz ve amel sözleşmesidir; insanın Rabbiyle kurduğu en derin ve en şerefli bağdır. Ancak bu bağ sabit, donuk ve değişmez değildir. Kur’an’ın ifadesiyle iman artabilir, eksilebilir; yükselebilir veya zayıflayabilir. Nitekim bir ayette şöyle buyrulur:
“وَإِذَا مَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُم مَّن يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَـٰذِهِۦٓ إِيمَـٰنًۭا ۖ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ فَزَادَتْهُمْ إِيمَـٰنًۭا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ”
“Bir sûre indirildiği zaman onlardan bazısı, ‘Bu, hanginizin imanını artırdı?’ der. İman edenlerin ise imanını artırır ve onlar sevinirler.” (Tevbe, 124)
Bu ilahî beyandan anlaşıldığı üzere iman, sadece kalpteki bilgi ya da kanaat değildir; aynı zamanda salih amellerle beslenen, zikirle güçlenen, günahla zayıflayan canlı bir yapıdır. İşte bu nedenle İslam uleması “iman artar ve eksilir” kaidesi etrafında, iman-amel ilişkisini hem kelâmî hem fıkhî hem de ahlâkî boyutlarıyla derinlemesine incelemiştir.
Selef-i Sâlihîn, iman meselesini sadece bir inanç beyanı değil; tüm hayatı kuşatan, kalpten dile, sözden amele, bireyden topluma yansıyan bir bağlılık olarak görmüşlerdir. Onlara göre gerçek iman, Allah’ın dinine teslim olmak, günahlarla savaşmak, kalbi takvayla beslemek, sünnetle hayatı inşa etmektir. İmanın artması kişinin Allah’a yaklaşmasını, eksilmesi ise uzaklaşmasını gösterir.
Sözlük (Lügat) Anlamı: İman (الإيمان), Arapça’da “emîn olmak”, “güven duymak” ve “tasdik etmek (doğrulamak)” anlamına gelir. Bu kelime köken olarak “emn” kökünden türemiştir. Lisanü’l-Arab’da şöyle geçer:
“الإيمان: التصديق مع الأمن”
“İman, güvenle birlikte tasdiktir.”
Istılah (Terim) Anlamı: Şer’î (dini) anlamda iman, Ehl-i Sünnet’e göre:
“Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlarla amel etmektir.”
Bu tanım, sadece içsel bir kabul değil, aynı zamanda dışa yansıyan bir teslimiyeti de ifade eder.
1- İmanın Artması ve Eksilmesi Meselesi
A) Selef’in Görüşü;
Selef-i Sâlihîn (ashab, tâbiîn ve etbâu’t-tâbiîn) ve Ehl-i Sünnet âlimleri ittifakla demiştir ki:
“İman artar ve eksilir (يزيد وينقص).”
Bu, selefin temel akidesidir.
Usul ve Kaide Açısından:
“İman bir bütündür.” “Amel, imanın cüz’üdür.” “Farzları yerine getirmek imanı artırır; günah işlemek ise eksiltir.”
Kur’an’dan Deliller:
“لِيَزْدَادُوا إِيمَانًا مَّعَ إِيمَانِهِمْ”
“İmanlarına iman katsınlar diye…” (Fetih, 4)
“وَإِذَا مَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُم مَّن يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَـٰذِهِ إِيمَانًا ۚ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ آمَنُوا۟ فَزَادَتْهُمْ إِيمَـٰنًۭا…”
“Bir sûre indirildiğinde: ‘Bu hanginizin imanını artırdı?’ derler. İman edenlerin ise imanını artırır…” (Tevbe, 124)
Sünnet’ten Delil:
“İman yetmiş küsur şubedir. En üstünü ‘Lâ ilâhe illallah’ demek, en altı ise yoldan eziyeti kaldırmaktır. Hayâ da imandandır.”
(Buhârî, Îmân 3; Müslim, Îmân 12)
Bu hadis, amellerin de imanın parçası olduğunu gösterir.
B) Dört Mezhep İmamlarının Görüşü
1. İmam Ebû Hanîfe (rahimehullah):
İlk dönem eserlerinde, özellikle el-Fıkhü’l-Ekber’de, imanı “kalbin tasdiki” olarak tanımlar. Ancak talebesi İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre amel de imanın bir parçasıdır. Hanefi usulüne göre iman artmaz, fakat “takva artar”; bu da zahirde bir iman artışı gibi değerlendirilmiştir.
2. İmam Mâlik (rahimehullah):
Amelleri imanın parçası kabul eder. İmanı artar ve eksilir olarak tanımlar. Medine ehlinin görüşüdür.
3. İmam Şâfiî (rahimehullah):
“İman söz, amel ve niyettir. Artar ve eksilir.” der. Bu, Ehl-i Sünnet çizgisindedir.
4. İmam Ahmed b. Hanbel (rahimehullah):
İman; söz, amel ve niyettir. İmanın artması ve eksilmesi, onun temel akidesidir. İmam Ahmed şöyle der:
“İman artar ve eksilir. Taate ile artar, masiyetle azalır.”
C) Ehl-i Sünnet Dışı Mezheplerin Görüşü;
1. Mürcie:
İman sadece kalbin tasdikidir. Ne söz ne amel onun parçası değildir. Bu nedenle iman artmaz da eksilmez de.
2. Mu’tezile:
İman, söz ve ameldir. Fakat günah işleyen dinden çıkmasa da fasıktır. Amelleri imanın esas unsuru sayarlar.
3. Haricîler:
Amel imanın esas unsurudur. Büyük günah işleyen kâfirdir. Amelsiz iman olmaz.
4. Cehmiyye:
İman sadece marifettir (Allah’ı bilmektir). Tasdik ve amel gerekmez. Bu ise İslam dışı bir görüştür.
3. Alimlerin İman Tanımında Farklılaşma Sebepleri;
Alimlerin imanı farklı tanımlamalarının bazı sebepleri şunlardır:
Lügat ile ıstılahın birbirine karıştırılması: Bazıları sadece tasdiki esas almıştır.
Amelin imandan bir parça olup olmaması meselesi: Fıkhî ve kelâmî tartışmalarda bu öne çıkmıştır.
Bid’at fırkalarına karşı korunma gayesi: Ehl-i Sünnet, bid’at ehlinin ifratına ve tefridine karşı denge kurmuştur.
Usul ve kelâm metodolojisinin farklılığı: Mezheplerin oluştuğu ortamlar ve öncelikler farklıydı.
1. İmanın Artıp Eksilmesi Meselesinin Kaidevi Temelleri;
A) Usulî Kaide: “El-îmân yezîd ve yenkus”
Bu ifade Ehl-i Sünnet kelâmında bir kaidedir:
“الإيمان يزيد بالطاعة وينقص بالمعصية”
“İman, itaatle artar; günahla eksilir.”
Bu kaide şunu gösterir:
İman sabit bir düzey değildir.
Kalbin yönelişi, kişinin salih amelleri, ilimle derinleşmesi imanı artırır.
Günahlar, gaflet, bid’at ve dünya sevgisi imanı zayıflatır.
B) Amel ile İmanın İlişkisi:
Ehl-i Sünnet’e göre amel, imanın bir parçasıdır (şart değil, cüz’dür).
Kalpteki iman arttıkça, amellere yansır.
Kalpte azalma olunca, dil ve amel de zayıflar.
2. İmanın Artıp Eksilmesinin Kur’anî Tezahürleri
Ayetlerde Açık Deliller:
“إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ…”
“Gerçek müminler o kimselerdir ki, Allah anıldığında kalpleri ürperir…” (Enfâl, 2)
Bu, imanın kalpteki etkisinin artışıyla ilgilidir.
“وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا”
“Bu olay onların sadece imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.” (Ahzâb, 22)
“فَزَادَهُمُ ٱللَّهُ مَرَضًۭا”
“Allah da onların hastalığını artırdı.” (Bakara, 10)
Bu da küfür ve nifakın kalpte artabileceğini, imanın ise azalabileceğini gösterir.
3. İmanın Artmasının Sebepleri:
A) Sebepler
Kur’an okuma
Zikir ve dua
Salih ameller (namaz, sadaka, oruç vs.)
Salihlerle beraber olmak
Dünyayı değil, ahireti öncelemek
B) Delil:
“الذين آمنوا وتطمئن قلوبهم بذكر الله ألا بذكر الله تطمئن القلوب”
“İman edenler ve kalpleri Allah’ı zikretmekle huzur bulanlardır…” (Ra’d, 28)
4. İmanın Eksilmesinin Sebepleri:
Günahlar ve masiyet
Bid’atler ve hurafeler
Gaflet ve dünyevîleşme
Nifak ve riya
Kötü çevre ve kötü örnekler
İbn Kayyim der ki:“Günah, kalbin nurunu söndürür. İman karanlıkta kalınca azalır.”
(el-Cevâbü’l-Kâfî)
5. Güncel Uygulama Açısından:
Sosyal medya, seküler eğitim, liberal yaşam tarzı, ideolojik batıl sistemler kişinin imanı yavaş yavaş zayıflatır.
Kalbi sürekli Allah ile bağlantılı tutmak, imanı diri tutar.
İmanın eksilmesi, kişinin tevhidden uzaklaşması, şüphelere düşmesi, Allah’tan razı olmaması gibi şekillerde görünür.
6. Selef’in Pratik Yönü: Sahabelerden Örnek:
Muaz b. Cebel: “Gel oturalım, bir saat iman edelim.” Bu, imanın sohbetle, ilimle ve tefekkürle arttığını gösterir.
7. İmanın Artıp Eksilmesinin Fıkhî Sonuçları:
İman artmaz/eksilmez diyen mezhepler, büyük günah işleyeni ya tekfir etmiş (Haricîler) ya da hiç etkilemez demiştir (Mürcie).
Ehl-i Sünnet ise dengeyi kurmuştur:
Büyük günah, kişiyi dinden çıkarmaz; ancak imanı azaltır, kişiyi tehlikeye atar.
Sonuç:
İmanın artması ve eksilmesi meselesi, kişinin ahiretini doğrudan etkileyen bir meseledir. İman, sabit bir rütbe değil, dinamik bir değerdir. Onu artırmak, korumak ve zayıflamasından sakınmak her müminin görevidir.
Share this content:
Yorum gönder