İslam’da Recm Var Mı? Varsa Bu Nasıl Adalet Olabilir?
Gürsel Gürbüz
İslam düşmanları, ilimden, akıldan ve hakikate ulaşma gayretinden yoksun bir şekilde; kendi arzu ve hevalarını ölçü alarak İslam’ı yargılamaya kalkıyorlar. Ellerindeki en büyük “delil” ise cehaletleri. Zina gibi toplumun temeline dinamit koyan, aileyi çökerten, nesli ifsat eden büyük bir suça karşı İslam’ın getirdiği recm cezasını “vahşet” olarak nitelendiriyorlar. Oysa bu hüküm, sıradan bir ceza değil; sosyal düzeni koruyan, iffeti muhafaza eden, nesli selamete erdiren, ahlâkı ayakta tutan ilâhî bir sigortadır.
Bugün Batı’nın ‘özgürlük’ adı altında kutsadığı zina, aslında milyonlarca parçalanmış aileye, yetim kalan çocuklara, ruhsal çöküntüye, hastalıklara, kürtaj cinayetlerine ve ahlâkî çürümeye yol açmaktadır. İslam ise daha en baştan, zina yoluna giden kapıları kapatarak, caydırıcı ve adaletli bir ceza ile toplumu koruma altına almıştır. Çünkü İslam, sadece bugünü değil, geleceği de kurtaran bir nizâmdır. Asıl meseleye girmeden önce recm cezasının şartlarını öğrendikden sonra diğer akıl ve bilimsel açıdan bu meseleyi tetkik edebiliriz.
İslam’da Recm Cezasının Uygulanma Şartları;
İslam’da evli bir kadın veya erkeğin zina ettiği kesinleşmeden asla recm cezası uygulanmaz. Bu cezanın uygulanabilmesi için:
1. Evli Olma Şartı (Muhsan Olmak)
Recm cezası sadece muhsan olan, yani:
Daha önce evlenmiş,
Cinsel ilişki yaşamış,
Hür (köle değil),
Akıllı ve baliğ (ergen)
bir kişi için geçerlidir.
Evli olmayan zinakârlara recm değil, yüz değnek ve sürgün cezası uygulanır (Nur, 2).
2. Zinanın Açık ve Net Şekilde İspatı;
Zina suçu, şaka ile bile isnat edilemez. Ceza uygulanabilmesi için:
a) Dört Adil Erkek Şahit Gerekir;
Zinayı açıkça, “erkeğin kadının içine girdiğini görmüş gibi” net şekilde görmüş dört adil erkek şahit olmalıdır.
Bu dört kişinin ifadesi çelişirse, zinadan çok iftira suçu doğar ve şahıslara iftira cezası verilir (Nur, 4).
Kadınların şahitliği bu konuda geçerli değildir.
b) Veya Zinakârın Açık İtirafı
Zinayı işleyen kişi kendi özgür iradesiyle açıkça itirafta bulunmalıdır.
Bu itiraf, bazı rivayetlerde dört kez tekrarlanmış olmalı ve kişi itiraftan vazgeçerse ceza düşer.
3. İfade ve Şahitliklerde Tutarlılık ve Adalet;
Şahitlerin sadece olay anını değil, eylemin bütününü, şüpheye yer bırakmayacak şekilde görmüş olmaları gerekir.
Şahitlerin hepsi adil, günah işlememesiyle meşhur, yalancılıkla itham edilmemiş olmalıdır.
4. Şartların Yorumunda Şüphe Varsa Ceza Düşer
Nitekim Rasulullah (s.a.v):
“Şüphelerle hudud (had cezaları) düşürülür.” (Tirmizî, Hudûd, 2)
Bu hadis, İslam hukukunda cezanın uygulanmasının şüphe durumunda engelleneceğini gösterir.
Sonuç: Ceza Kolaylaştırılmaz, Aksine Zorlaştırılmıştır;
İslam’ın amacı cezayı yaygınlaştırmak değil; zina gibi bir suçu asla yaygınlaştırmamak, iffeti ve toplumu korumaktır. Bu ceza ağır bir tehdit olarak caydırıcılık sağlamakta, ama uygulamada neredeyse imkânsız bir ispat mekanizmasına bağlanmaktadır.
Psikolojik Açıdan;
Zina, hem bireysel psikolojiye hem de toplumsal psikolojiye zarar verir. Bir kişinin sadakatsizlik yapması, yalnızca aldatılan kişiye değil, tüm toplum yapısına ciddi zararlar verebilir. Zina yapan kişinin, toplumun temel yapı taşlarından biri olan aileyi yıkma potansiyeli taşıdığı göz önüne alındığında, bu eylemin cezalandırılması, sadece suçluyu değil, toplumun diğer bireylerini de korumaya yöneliktir. İslam, bireylerin duygusal istikrarını ve toplumun psikolojik yapısını bozmamak adına sert cezalar öngörmüştür. Bu cezalar, sadece cezalandırmayı değil, toplumsal düzeni ve güveni sağlama amacı taşır.
Psikolojik zararlar:
Zina, sadakatsizliğe uğrayan kişiyi duygusal olarak travmatize edebilir.
Toplumda güvenin sarsılması ve aile yapısının zedelenmesi, genetik ve toplumsal düzeyde kalıcı psikolojik etkilere yol açabilir.
İslam, aileyi ve toplumu korumak için sert cezalar öngörmüştür. Bu ceza, sadece suçlu olan bireye değil, toplumun psikolojik bütünlüğüne de hizmet eder.
Mantıkî Açıdan;
Mantıkî açıdan bakıldığında, toplumların düzeni, insanların birbirine olan güvenine dayalıdır. Güvenin temeli ise sadakat ve dürüstlüktür. Evli bireylerin birbirlerine sadık kalması, toplumun düzenini sağlayan temel bir ilkedir. Eğer bu sadakat bozulursa, o zaman toplumsal düzenin temeli sarsılmaya başlar.
Zina, kişinin güvenini zedeleyen bir eylem olduğu gibi, toplumun güven yapısını da zedeler. İslam, toplumu korumak adına sert cezalarla bu tür eylemleri engellemeyi hedefler.
Biyolojik Açıdan;
Biyolojik açıdan bakıldığında, zina, neslin devamını tehdit edebilecek bir eylemdir. İnsan doğasında, aile bağları ve çocuk yetiştirme sorumluluğu çok önemli bir yer tutar. İslam, neslin korunması açısından evlilik dışı ilişkileri kesinlikle yasaklamaktadır.
Zinanın biyolojik zararları:
Bilinçli ebeveynlik: Çocukların, sağlıklı bir ortamda yetişmesi gerekmektedir. Zina, çocukların sağlıklı gelişimini engelleyebilir, çünkü kaygı, güvensizlik ve karmaşık aile yapıları çocukların biyolojik gelişimlerine zarar verebilir.
Hastalıkların yayılması: Zina, cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasını artırabilir ve toplumda sağlık sorunlarını tetikleyebilir. İslam, sadece bireysel güvenliği değil, toplumun sağlığını da korumayı amaçlar.
Sosyolojik Açıdan;
Sosyolojik açıdan baktığımızda, aile yapısının bozulması, toplumda kültürel çöküşe yol açabilir. Sadakat ve bağlılık, bir toplumun sosyal dokusunun temel direklerindendir. Zina, aile yapısının bozulmasına ve toplumsal ahlaki çöküşe sebep olabilir.
İslam’ın önerdiği ceza, sadece bir bireyi cezalandırmak değil, toplumun düzenini ve ahlaki yapısını korumaktır. Aileyi koruma, toplumun sağlıklı gelişimi ve ahlaki değerlerin muhafaza edilmesi adına bu tür sert yaptırımlar, uzun vadede toplumun lehine olan bir düzen sağlar.
Aile ve Nesil Koruma;
Evli bir bireyin zina etmesi, sadece eşini değil, o ailenin gelecek nesillerini de tehdit eder. Ebeveynler, çocuklarına örnek teşkil eden kişilerdir. Eğer ebeveynler arasında sadakat yoksa, çocuklar da bu durumu model alabilir. Bu, toplumda büyük bir etik çöküş anlamına gelir.
Zina, neslin bozulmasına yol açacak, kültürel değerlerin zayıflamasına sebep olacaktır. İslam, neslin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlamak için bu tür sert cezalara başvurmuştur. Toplumun düzeni ve neslin devamı, İslam’ın öncelikli korumaya çalıştığı değerlerdendir.
Toplumun Terbiye Edilmesi ve Dürüstlük;
İslam, toplumun terbiyesini ve ahlaki değerlerin yerleşmesini sağlamayı hedefler. Zina, sadece kişisel bir ahlak meselesi değil, aynı zamanda toplumun genel ahlakına da zarar veren bir durumdur. Bu nedenle toplumun düzeyli kalabilmesi ve adaletli bir yapı inşa edebilmesi için ahlaki suçların ağır cezalarla karşılık bulması gerekir.
İslam’ın Amacı: Koruma ve Önleme;
İslam, cezaların bir koruma ve önleme amacına hizmet ettiğini belirtir. Zina gibi suçlar, sadece cezalandırılmak değil, toplumda önceden engellenmesi gereken suçlar olarak kabul edilir. İslam, toplumun düzenini sağlamak, aileyi korumak ve bireylerin güvenliğini temin etmek için önleyici tedbirler alır. Bu noktada, recm cezası, toplumda büyük bir caydırıcı etkiye sahip olur.
İslam, evli erkek ve kadının zina yapmasının, sadece bireysel ahlakı değil, toplumun bütün yapısını tehdit ettiğini kabul eder. Recm cezası, toplumun düzenini koruma, aileyi savunma ve neslin sağlıklı bir şekilde devamını sağlama amacı güder. Bu ceza, barbarlık değil, aksine toplumun korunmasına yönelik bir önleyici tedbirdir. İslam, insanların ahlaki yapılarının zedelenmesini engellemek adına, toplumun refahını ve adaleti hedefler.
Bu bağlamda, İslam düşmanlarının yaptığı eleştirilerin, derin bir anlayış eksikliğinden ve ahlaki değerlerin ne kadar önemli olduğuna dair bir bilgisizlikten kaynaklandığını söylemek mümkündür.
İslam’ın Sadece Cezalandırma Olmadığına Dair Vurgu;
Bir diğer önemli nokta, İslam’ın, sadece cezalandırmakla kalmayıp, toplumu eğitmeye yönelik tedbirler de almasıdır. Zina yasaklanmış olmasının yanı sıra, evlilik öncesi ve evlilik içindeki sadakat ile ilgili eğitimler, aile içi iletişim ve ahlaki sorumluluklar konusunda dersler, toplumsal yapının sağlam temellerle inşa edilmesi amacı taşır. İslam, yalnızca günahı cezalandırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun ahlaki gelişimine de katkı sağlar.
Sonuç:
İslam’daki evli kişilerin zina suçundan ötürü taşlanarak öldürülmesi cezası, toplum düzeninin ve ahlaki yapısının korunması adına önemlidir. Bu ceza, toplumda güvensizlik ve kaos yaratabilecek bir suçun caydırıcı bir şekilde engellenmesini sağlar. Zina, sadece bireysel bir mesele olmayıp, tüm toplumu ve neslin sağlıklı gelişimini etkileyen büyük bir toplumsal tehdit oluşturur. Bu sebeple, İslam, adil bir ceza sistemi ile toplumu korumayı ve toplumsal yapıyı güçlendirmeyi hedefler.
Toplumlar, sadece cezalarla değil, eğitimle, ahlaki değerlerle ve toplumsal yapının sağlam temellerle inşasıyla güçlenebilir. İslam, sadece ceza değil, aynı zamanda toplumsal barış ve düzenin sağlanmasına yönelik bir yaşam biçimini sunar.
Share this content:
Yorum gönder