×

Çocuk İstismarı, Tecavüz Ve Kadına Şiddet Üzerinden İslam’a Saldırmak: Asıl Suçlu Kim?

Çocuk İstismarı, Tecavüz Ve Kadına Şiddet Üzerinden İslam’a Saldırmak: Asıl Suçlu Kim?

Gürsel Gürbüz
Günümüz dünyasında yaşanan ahlâkî çöküntüler, toplumsal yozlaşmalar ve insanlık suçları ne gariptir ki, sorumluluğu İslam’a yüklenerek meşrulaştırılmak isteniyor. Çocuk istismarı, kadına şiddet, cinsel sapkınlıklar, fuhuş, tecavüz gibi insanlık dışı eylemler, bizzat Batı menşeli laik ve seküler düzenlerin kendi topraklarında sistematik olarak işlenirken; Müslüman coğrafyadaki tekil örnekler İslam’a mal edilmekte, suç bireyde yada onu eğiten ideolojide değil dinin kendisinde aranmakta, bu da açık bir ideolojik savaşın göstergesi hâline gelmektedir.

İslam’ın yönetici olmadığı, kanun koyucu olarak yürürlükte bulunmadığı laik-demokratik sistemlerin hâkim olduğu ülkelerde, medya eliyle sürekli İslam hedef alınmakta; hâlbuki ne anayasa, ne hukuk, ne eğitim sistemi, ne ahlâk yapısı İslami değildir. Amaç bellidir: sapkınlıkların ve suçların asıl sebebi olan seküler düzenin yıkıcılığını gizlemek ve bunun üzerine İslam’ı bir “günah keçisi” gibi göstermek.

Bu, sadece bir iftira değil; aynı zamanda İslam’ın insan fıtratına hitap eden adaletini, merhametini ve ahlâkî sistemini itibarsızlaştırma çabasıdır. Oysa gerçek şudur: İslam varsa adalet vardır. İslam varsa kadın korunur, çocuk korunur, insan korunur. Zira İslam sadece bir inanç değil, aynı zamanda bir hayat nizamıdır. Bugün şiddetin, istismarın, sapkınlığın ve zulmün hüküm sürdüğü yerlerde İslam’ın olmaması tesadüf değil; bizzat bu sapkın düzenlerin doğal sonucudur.

1. Saptırılmış Soru: Suç Bireysel mi, Dinî mi?
İslam düşmanları çocuk istismarı ya da kadına şiddet gibi bireysel suçları görünce, failin kimliğinde “cemaat mensubu”, “tarikat ehli” gibi ibareler varsa hemen şunu yapıyorlar:
“İşte bakın! İslam budur! Cemaatler böyledir! Tarikatlar sapkındır!”
Bu; hem mantıksız, hem de kasıtlı bir manipülasyondur. Çünkü: Suç bir kişinin suçuysa, onun inancına değil karakterine bakılır. Suç İslam’a göre şirk kadar büyük, zina kadar ağır, had cezalarını gerektiren bir suçtur. Aynı suçu işleyen bir doktor, asker, muhalif, laikçi, seküler biri olduğunda neden meslek, sınıf ya da ideoloji hedef olmuyor?
Neden sapkın bir “imam” olduğunda İslam suçlanıyor da, sapkın bir öğretmen olduğunda Millî Eğitim değil birey suçlanıyor? Çünkü hedef suç değil, İslam!
2. Asıl Bozucu Sistem: Laik-Kemalist Eğitim, Kültür ve Medya;
Bugün cemaat ve tarikat gibi yapılar bile, artık 100 yıldır bu sistemin içine doğmuş, bu sistemde yetişmiş, bu sistemin kültürüyle yoğrulmuş insanlardan oluşuyor.
Yani çocuk istismarı yapan biri Müslüman olabilir ama İslamî kişilikte değildir.
Onun ahlâkî yapısını şekillendiren şey Kur’an değil; laik müfredat, seküler medya, ahlâksız sanat ve kapitalist kültür olmuştur.
Örneklemeyle Açalım: Sistem ne öğretiyor?
→ “Cinsellik özgürlüktür. Çocuk da bireydir. Kadın kimseye hesap vermez. Helal-haram yoktur.”
→ Dizi ve filmlerde ensest, zina, sadakatsizlik, şehvet sürekli meşrulaştırılıyor.
→ Sosyal medya ise bu arzuları kamçılıyor, utanmayı ortadan kaldırıyor.
Bu ortamda büyüyen insan ister ister politikacı, ister akademisyen bir kemalist yada hoca olsun, ister şeyh; fikrî olarak laikse, nefsini ilahlaştırır. İslam ise nefsi değil ahlâkı, hevâyı değil iffeti öğretir.
3. İslam’ın İstismara Karşı Sert Tavrı;
İslam, çocuk istismarına ve kadına yönelik şiddete karşı hem hukukî hem ahlâkî düzlemde çok sert hükümler koyar:
Zina: Dört şahit varsa recm, yoksa ta’zîr cezası. (Nur 2)
Tecavüz: Nefsin, şerefin gaspı olduğundan öldürme dahi caiz olabilir.
Kadına şiddet: Rasulullah: “En hayırlınız, kadınlara en güzel davranandır.” (Tirmizî, Radâ 11)
Bu ahkâmı savunan bir din, nasıl olur da suçun kaynağı olur?
4. İstatistiklerle Gerçek Yüz:
İslam düşmanlarının sevdiği laik ülkelerdeki tablo:
Avrupa’da her 4 kadından 1’i tecavüze uğramıştır.
Fransa’da yılda 250 bin kadın cinsel şiddete maruz kalıyor.
ABD’de her 68 saniyede bir kadına cinsel saldırı gerçekleşiyor.
Bu ülkeler, “özgürlük”, “modernlik”, “aydınlanma” adına ahlâkı yok etmiştir.
Hani medeniydiniz? Hani laiklik kadını koruyacaktı?
5. Laik Eğitim Sistemi: Ahlâk Değil, Sınav Öğretiyor;
Bugün bir çocuk 12 yıl boyunca devlette okula gidiyor. Bu süreçte ne haya, ne iffet, ne haram, ne Allah korkusu anlatılıyor. Tam aksine, “özgür ol, zevk al, sana karışamazlar” fikri aşılanıyor. Dizi, sosyal medya, YouTube içerikleriyle destekleniyor. Peki bu çocuklar suç işlediğinde, kabahat İslam’da mı? Yoksa bu sistemin beyin yıkama cihazı olan okul ve medya düzeninde mi?
6. Cemaatler yada Partilerde Bozulmuşsa, Sistem Nedeniyle Bozulmuştur;
Bir cemaatte sapıklık çıktıysa, bu İslam’ın değil:
Kadrocu, dünyevî, devletçi, makam hırsıyla dolmuş, seküler başarıya endekslenmiş bir sistemin sonucudur. İslâm cemaatleşmeyi değil; cemaatin takvâ üzere olmasını emreder.
“Şüphesiz sizin en hayırlınız, Kur’an ahlâkıyla en güzel olandır.” (Hadis)
7. Sonuç: Gerçek Yobazlık İslam’da Değil, Laik Kültürde
Gerçek yobazlık; sapkınlığı özgürlük saymak, Gerçek yobazlık; çocuklara LGBT propagandası yapmak, Gerçek yobazlık; zinayı meşrulaştırmak ama nikâha yobaz demektir. İstismar varsa bu sistemdendir. İslam’dan değildir. Laik kültür çocukları çürütürken, İslam çocukları korur.
Son Söz:
“Toprağa ne ekersen, onu biçersin.” Bugün cemaatlerde bile sapkınlık çıkıyorsa, bu topraklara 100 yıldır laikliğin ektiği şehvet, özgürlük maskeli sapıklık, medya aracılığıyla ifsada uğramış ahlâk yoksunluğu nedeniyledir.
Çözüm; sistemi İslam’a döndürmektir. Kur’an’a dayanan bir eğitim, medya, kültür ve hukuk inşa edilmeden; kimse istismarın önünü alamaz.
Dolayısıyla ortada büyük bir çelişki var: Toplumu ahlâken çökerten, kadını metalaştıran, çocuğu korumasız bırakan, aile yapısını yıkan, medyayı yozlaştıran, eğitimi sekülerleştiren, ekonomiyi faiz ve sömürü üzerine kuran sistemler yürürlükte… Gazetecisini, akademisyenini, sanatçısını, siyasetçisini bu bozuk ideolojilerle şekillendirmişsin; toplumun dinî önderini, âlimini, hocasını bile bu laik eğitim çarkında yoğurup seküler mantığa mahkûm etmişsin… Sonra da bu yozlaşmış düzenden doğan çürümenin faturasını İslam’a kesmeye kalkıyorsun!
Suçlu kim? İslam mı? Elbette hayır.
Bu çürümüşlüğün asıl faili; laikliktir, demokrasidir, ideolojik partilerdir, modern putlaştırılmış sistemlerdir.

Çünkü yöneten İslam değil, laikliktir.

Çünkü hükmeden Kur’an değil, anayasalardır.

Çünkü şekillendiren sünnet değil, seküler ideolojilerdir.

İslam yalnızca halkın vicdanında sıkışıp kalmış, hayata yön verme kudreti elinden alınmıştır. Ama suç onda gibi gösterilmekte, suçlu olan laiklik temize çıkarılmaktadır.

İslam yönetmediği bir sistemin sorumlusu olamaz.

İslam’ın olmadığı yerde İslam’ın günahını aramak, karanlıkta güneşi suçlamaktır.

Gerçekler ortadadır: Bugün insanlar zulüm altındaysa, kadın sokakta tehdit altındaysa, çocuklar istismar ediliyorsa, bu sapkınlıkların sebebi ne Kur’an’dır ne sünnettir… Sebep, bu sistemlerin ta kendisidir!

Sonuç olarak; İslam yönetmedi, ama suçlandı. Laik sistemler yönetti, ama temize çıkarıldı. Artık herkes bilmeli ki, bu çöküşün sorumlusu İslam değil; İslam’dan uzaklaştıran laik, demokratik ve sapkın ideolojilerdir. Gerçek adalet, gerçek huzur ve gerçek ahlâk ancak İslam’la mümkündür. Suçluya değil, kurtuluşa yönelmenin vakti gelmiştir.

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed