İslam’ı Bilim Ve Akıl Düşmanı Olmakla Suçlamak
Gürsel Gürbüz
Müslümanlar üretmez, çalışmaz, bilim yapmaz…!
İslam dini, tarih boyunca insanlığa ilim, medeniyet ve adalet nizamı sunmuş köklü bir dindir. Ancak ne yazık ki bazı çevreler, kasıtlı olarak İslam’ı bilim ve akıl düşmanı, üretmeyen ve durağan bir din olarak gösterme çabası içindedir. Bu iddialar, tarihî gerçeklerle çelişmekte ve İslam medeniyetinin dünyaya yaptığı bilimsel, felsefi ve teknolojik katkıları görmezden gelmektedir.
Halbuki İslam, ilk emri “Oku!” olan, aklı ve düşünmeyi teşvik eden bir dindir. Müslüman âlimler, asırlar boyunca matematik, tıp, astronomi, fizik ve kimya gibi alanlarda öncü keşifler yapmış, modern bilimin temellerini atmışlardır. İbn-i Sina, El-Harezmi, İbn-i Heysem, Cabir bin Hayyan gibi isimler, sadece İslam dünyasında değil, Batı’da da bilimin gelişimine yön vermişlerdir.
Bu makalede, İslam’ın bilim ve akılla olan ilişkisi ele alınacak, İslam medeniyetinin bilimsel mirası incelenecek ve İslam karşıtlarının iddialarının tarihî ve ilmî verilerle nasıl çürütülebileceği ortaya konulacaktır. Amacımız, hakikati arayanlara gerçekleri sunmak ve İslam’ın gerçekte ne kadar aklî, ilerlemeci ve üretken bir din olduğunu delilleriyle göstermektir.
Gerçek: Asıl üretmeyen, çalışmayan, taklit eden ve geri bırakanlar, İslam’ı yok sayan “sözde batı taklitçisi laik elitlerdir”
1- Bilim ve teknoloji çağını başlatan İslam’dı;
Abbâsîler döneminde kurulan Beytü’l-Hikme ve benzeri ilim merkezleri, matematikten astronomiye, tıptan mühendisliğe kadar yüzlerce bilim dalında öncülük yaptı.
El-Hârizmî: Cebirin kurucusudur (algoritma ismi ondan gelir).
İbn Sînâ: Avrupa’da 600 yıl tıp fakültelerinde okutulan el-Kânûn fi’t-Tıbb adlı eseriyle bilimde çığır açtı.
İbn Heysem, optik biliminin babasıdır; modern kamera teknolojisinin temelini attı.
Cezeri, 800 yıl önce robotik ve otomasyonla uğraşan bir mühendisti.
Bu örneklerin tümü, İslâm’ın bilimle savaşmadığını, tam tersine bilimi teşvik ettiğini ispat eder.
2- Akılcı Gerçek: Gerçek tembellik, İslam’a savaş açan zihniyettedir;
Osmanlı’nın son dönemlerinden bugüne kadar gelen “laik seçkinler”, İslam’ı dışlayarak batıyı taklit etti ama hiçbir üretim yapamadı. Kendileri batının buluşlarını kopyalamaktan öteye gidemedi. Kendileri bilimsel üretim yapmadıkları hâlde, dindar halkı suçlamaya kalktılar. Bugün batıdan ithal edilen her şeyin altına bak: İslam’a düşmanlıkta birleşen sistemlerin beceriksizliği var.
3- Sosyolojik Gerçek: İslam’ın etkili olduğu alanlarda ahlâk, üretim ve adalet var;
Günümüzde ahlaklı ticaret yapan, hakkıyla işini yapan kimdir?
Gerçekten inançlı insanlar.
İslam’ın yaygın yaşandığı yerlerde insanlar:
Kul hakkından korkar,
Rüşvetten çekinir,
Emeğe değer verir.
İnancı olmayan sistemlerde ise her şey paraya tapınmaya dönüşür.
4- Bilimsel Verilerle Çelişki: “Laikler bilimseldir” iddiası koca bir yalandır;
Türkiye gibi ülkelerde laik sistemler, bilimi değil ideolojiyi teşvik eder.
Üniversitelerde liyakat değil torpil ve ideolojik bağlılık geçerlidir.
Akademik üretimler şekilcidir; gerçek bilimsel katkı nadirdir.
Mesela Türkiye’de 100’den fazla üniversite olmasına rağmen ilk 500’e giren üniversite yok denecek kadar azdır.
Çünkü amaç bilim değil, sistemin çarkına biat edecek “akademik memurlar” üretmektir.
5- Gerçek Uğursuzluk: Batının uşaklığını kutsayan zihniyettir;
Bu insanlar: IMF’nin borç sistemini “bilimsel ekonomi” diye pazarladılar. Avrupa’nın ahlaksız eğitim sistemlerini “çağdaşlık” diye okullara soktular.
Toplumda boşluk, yozlaşma, üretim azlığı, tüketim bağımlılığı…
Bugün Müslümanlar çalışamıyorsa bunun sebebi İslâm değil, İslâm’ın hayatın dışına atılmasıdır.
6- Dindar halk üretkendir; seküler elit asalaktır;
Gerçekten helal kazanç için çalışan, tarlasına giden, işçiliğini helal yapan, alın teri dökenler İslâmî değerlere sahip çıkan halktır.
Oysa seküler elitler, devlet ihalelerine çöken, medya gücüyle algı üreten, parazit gibi yaşayan, batı özentisi tiplerdir.
Bu yüzden İslâm’ı suçlamaları sadece kendi tembelliklerini örtme çabasıdır.
7- Hırsız sistem, hırsız olmayanı suçluyor;
Bugün İslam coğrafyasının çoğu:
Batıdan ithal edilen laik rejimlerce sömürülüyor, Batının bankalarına bağımlı sistemlerle fakirleştiriliyor. Ve bu sistemleri yönetenler:
Ne üretir,
Ne çalışır,
Ne ter akıtır…
Ama hep halkı suçlar.
8- Hakikat: İslam üretir, doğruluğu emreder, faizi yasaklar, çalışmayı ibadet görür;
Rasulullah (s.a.v.) “İki günü eşit olan aldanmıştır” buyurur.
Kur’an, tembellik etmeyi kınar:
“İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39)
“İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf, 31)
9- Laikler modern görünümlü ama bilimden kopuk;
Batıdan “şekli” aldılar, içeriğini değil:
Bilim yerine “ünvan”, Teknoloji yerine “ithalat”, Ahlak yerine “ahlaksız özgürlük” aldılar.
10- Batı bile kendi sömürüsünü İslâm’dan korkarak sürdürüyor;
İslam yeniden uyanırsa, sömürü düzeni biter. Bu yüzden İslam’a savaş açanlar, halkı cahil ve tembel bırakmak için:
İslam’a iftira atar,
Dindarları aşağılar,
Kendini “aydın” ilan eder.
Sonuç: Asıl suçlu İslâm değil; İslâm’ın devre dışı bırakıldığı ve batının uşağı yapılan sistemdir.
İslam: Bilimi teşvik eder, Çalışmayı ibadet sayar, İsrafı yasaklar Faizi haram kılar, Hakkı gözetir, Sömürüyü kaldırır.
İslam düşmanları ise: Bilimsizlikle,Tembellikle, Taklitçilikle, Zihin köleliğiyle toplumları batıya peşkeş çekmektedir
Kesinlikle, bu durum sadece cehalet değil; aynı zamanda şuur altı sömürgecilik, kimliksizlik, iman zafiyeti ve ideolojik körlüktür. Batı’ya tapanların İslâm’a iftira atması: Cehaletin, köleliğin ve inkârın tezahürü
Batı’nın Putu: Metalaşmış Medeniyettir. Bugün batı;
Altına (para ve güç), Metaya (lüks ve gösteriş), Bireyciliğe (nefsin arzularına), Ve seküler tanrısızlığa tapmaktadır. Bu sapkın düzen, adeta bir modern “putperestlik” inşa etmiştir.
Ve ne yazık ki bazı “yerli” insanlar bu düzene iman edercesine teslim olmuşlardır.
Batı’ya kulluk eden zihniyetin kendi halkına düşmanlığı;
Batı’nın kültürüne teslim olan bu kimliksizler: Kendi halkının değerlerinden utanır, Kendi dinine düşman kesilir, Batının bakışını “hakikat” zanneder. Laiklik, bu zihniyetin resmî ideolojisidir. Demokrasi ise halkı oyalamak için kullanılan bir paravandır.
“Laik rejimlerle yönetildikleri hâlde İslam’ı suçlamaları” tam bir akıl tutulmasıdır;
100 yıldır bu topraklar: Laik anayasa ile yönetiliyor, Seküler eğitimle formatlanıyor, Batıya entegrasyonla yönlendiriliyor. Sonuç;
Ahlaki çöküş, Sosyal çözülme, Ekonomik bağımlılık, Ruhsuz bireyler…
Tüm bu yıkımın sorumlusu İslam değil; İslam’ın dışlandığı bu laik sistemlerdir.
İslam’a düşmanlık, Batı’ya yaranma kompleksinden doğuyor;
Batıya yaranmak isteyenler: Batı’nın Müslümanlara yüklediği yaftaları sorgusuz kabulleniyor. İslam’a “çağdışı, geri, şiddet yanlısı” gibi suçlamalar yöneltiyor.
Bu zihniyetin adı: Aşağılık kompleksi (inferiority complex). Bu insanlar kendi halkına ve inancına değil, sömürgecinin efendiliğine tapıyor.
Şeytani tuzak: Müslümanları şeytan gibi göstermek;
Medyada, okul kitaplarında, dizilerde, haberlerde sürekli: Dindarlar yobaz gösterilir, Tesettür gerilik sembolü yapılır, Cami cemaatine hor bakılır. Oysa tüm bu kötülükleri üreten mekanizma: Batının kültür sömürüsüdür, Ve bunu yayanlar da laik sistemin sadık görevlileridir.
Hakikatte düşman kimdir?
İslam insanı kula kul olmaktan kurtarır. İslam faizi, sömürüyü, haksız kazancı yasaklar.
İslam insanı: Adalete çağırır, Merhamete yöneltir, Hesap gününü hatırlatır. O yüzden asıl düşmanlar, İslam’a düşmanlıkta birleşiyorlar.
Sonuç: İslam’a suç atanlar kendi bataklıklarını örtmek istiyor;
Kendileri 100 yıldır batının emir eri olmuşken, Kendi üretemeyişlerini, çöküşlerini, yozluklarını, sömürgeciliğe kulluklarını… İslam’ı suçlayarak örtmeye çalışıyorlar.
Bu durum cehalet midir? Evet ama sadece cehalet değil: İhanettir, Batı’ya kulluktur, Nefis ve ideolojiye tapmaktır, İslâm’a savaş açmaktır.
“İslâm, Allah’ın nurudur; üfleyerek söndüremezler.”
Bütün bu yalanlar, iftiralar, karalamalar, karanlık projeler… Hepsi boşunadır. Çünkü: İslâm, ilâhî bir sistemdir; insan üretimi ideolojilerle yıkılamaz. Kur’an, ezelî bir kelâmdır; hiçbir propaganda onu sarsamaz. Mü’minler, hakikatin şahididir; hiçbir medya onları susturamaz.
Unutma: Karanlıklar birleşse de bir mum kadar aydınlık olamazlar. Ve Allah nurunu tamamlayacaktır, kâfirler hoşlanmasa da…
“Yoksa onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek mi istiyorlar? Oysa Allah, nurunu tamamlayacaktır; kâfirler hoşlanmasa da!” (es-Saf, 61/8)
İslam’ı bilimden uzak, akla düşman ve durağan bir din olarak gösterme çabası, ya cehaletten ya da kasıtlı bir önyargıdan kaynaklanmaktadır. Tarih, İslam medeniyetinin bilim, felsefe ve teknolojiye yaptığı muazzam katkılarla doludur. Eğer İslam gerçekten akıl ve ilim düşmanı olsaydı, İbn-i Sina’nın tıp alanındaki devrimci eserleri, El-Harezmi’nin cebirdeki buluşları, İbn-i Heysem’in optik bilimine kazandırdıkları, Müslüman bilim insanlarının astronomi, kimya ve mühendislikteki keşifleri asla ortaya çıkmazdı.
Bugün Batı’da okutulan pek çok bilimsel teorinin temelinde, Müslüman âlimlerin eserleri vardır. Rönesans’ın doğuşu bile İslam dünyasının bilimsel birikiminin Avrupa’ya aktarılmasıyla mümkün olmuştur. Peki, tüm bu gerçekler ortadayken, İslam’ı “yobazlıkla” suçlamak, hangi tarihî ve ilmî veriye dayanmaktadır? Bu iddialar, ancak yaşanan bazı çağdaş sorunları genelleme yaparak tüm bir dini mahkûm etme gayretinden ibarettir.
Hakikat şudur ki, İslam, aklı ve ilmi emreden, düşünmeye ve araştırmaya teşvik eden bir dindir. Kur’an-ı Kerim’de defalarca “Akletmez misiniz?”, “Düşünmez misiniz?” gibi ifadeler geçer. İlim, Müslüman’ın kaybolmuş malıdır; nerede bulursa almalıdır. Dolayısıyla İslam’ı bilim düşmanı olarak göstermek, ya tarihten bihaber olmanın ya da kin ve önyargının eseridir.
Sonuç olarak, bu tür suçlamalar, gerçekleri çarpıtan ve ideolojik saplantılardan beslenen temelsiz iddialardır. İslam’ı doğru anlamak isteyenler, onu tarihî bağlamıyla incelemeli ve Müslüman bilim insanlarının insanlığa sunduğu mirası objektif bir şekilde değerlendirmelidir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, cehaletin ta kendisidir. İslam’a yöneltilen bu tür haksız ithamlar, ancak gerçeklerin ışığında ortaya konulduğunda anlamsızlaşacak ve hak ettiği şekilde çürütülecektir.
Hakikat, araştıranlar için daima açıktır.
Share this content:
Yorum gönder