×

Cahiliye Toplumlarının Dört Belirgin Özelliği

Cahiliye Toplumlarının Dört Belirgin Özelliği

Toplumları Medeni yapan onları akidevi, sosyolojik ve ahlaki bir yaşam programı olarak meşru kılan yegane sistem toplumun ilahi verilerle hayatını devam ettirmesidir. Hiç şüphesiz Kur’an’a göre yeryüzünün en Medeni toplumları ilahi öğretileri hayatlarında egemen kılan ve bu uğurda hayatlarını vakfeden kimseler olduğunu bize beyan etmiştir. Nitekim;

لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ

İyilik, yüzünüzü doğu ya da batı cihetine dönmeniz değildir. (Gerçek anlamda) iyilik, Allah’a, Ahiret Günü’ne, meleklere, Kitab’a ve nebilere inanmaktır. (Bakara, 177)

Toplumun sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesi ancak dinin zaruri denilen şu beş esasını; Dini korumak, Aklı korumak, Malı korumak, Nesli korumak ve Namusu korumakla gereçekleşir. Toplumlar, devletler ve hükümetlerin en aslı ve öncelikli görevi budur.  Eğer bir sistem bu beş esasa önem vermeyip bunu insanların hayatında bir öğreti mekanizması haline getirmezse orada fitne, adaletsizlik, zulüm, ahlaksızlık, tecavüz, şirk, küfür ve birçok sansasyonel problemler söz konusu olur.

Dolayısıyla bu toplumu cahiliye yapan onu Allah ile bağlarını koparan ve toplum içerisinde çatışma, kötülük, öfke, kavga, gözyaşı, ölüm, zulüm, adaletsizlik gibi birçok sebep olan şeyler Kur’an’ın ifadesi ile şu dört cahiliye özelliğini taşımasından dolayıdır. Bunlardan biri yada hepsinin bir toplumda söz konusu olması o toplumu cahiliye toplumu yapar.

1- اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ

Yoksa cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar?

2- ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِۜ

Cahiliye zannına kapılıyor.

3-  تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ

Câhiliye’de olduğu gibi açılıp saçılma!

4- حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ

Cahiliye asabiyeti.

Bu dört özelliği taşıyan her kişi, her toplum, her kurum ve her kuruluş cahiliye ismini alır.

1- اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟

Yoksa cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen inanmış bir kavim için kim Allah’tan daha güzel hüküm sahibi olabilir? (Mâide, 50)

Rabbimiz Allah bu kerim ayetinde hükmetme, yasama, kanun koyma ve kulları için iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış ve yasak-serbest gibi tüm değer yargıların ilahi ve rabbani bir özellik olduğunu vurgulamış ve kim bu ilahi ve rabbani özelliği hiçe sayarak ideolojik yasalar, kanunlar, sistemler ve değer yargıları vaaz eden ve bunlara itaat edenlere Allah cahiliye ismini vermiştir. İslam’ın zıttı cahiliye, Tevhid’in zıttı şirk ve imanın zıttı küfürdür. Dolayısıyla bir birey, toplum, kurum ve kuruluş eğer bu yönüyle ilahi öğretileri hiçe sayarak ideolojik öğretirlerle hükmederse işte bu kimseler cahiliye ismini alır ve Allah ile bağları kopmuş bir müşrik olur. Nitekim o günün ilkel müsrikleri aynı bugünün müşrikleri gibi hükmetme hakkını Allaha vermeyerek cehaletini ilan etmiş oldu.

2-  يَظُنُّونَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِۜ

 Allah’a dair hak olmayan cahiliye zannına kapılıyorlardı. ( Âli İmran: 154)

Bu ayet uhud savaşı yenilgisinden sonra iman tatını almamış münafıkların şüphe ve teredütlerine cahiliye olarak adlandırılmışdır.

Cahiliye toplumlarının ikinci en önemli özelliği onların Kur’an, sünnet ve Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın peygamberliği konusundaki tereddütleri, şüpheleri ve düştükleri hatalardır. Şüphesiz Allah kitabını hak ile indirmiş, resulünü hak ile göndermiş ve bu din ile ilgili hiçbir şüphe, tereddüt olmayışı ve onun tamamıyla Allah’tan oluşu her aklı selim insan için yeterli bir hüccettir. 

Kendilerini İslam’a nispet eden toplumlar cahiliye toplumların birinci özelliği olan hükmetme yetkisini Allah’a değil İnsan uydurması ideolojik dinlere ve onun temsilcisi olan tağutlara hükmetme yetkisi vererek onlar İslam’ın gerçeklerine gizlediler, İslam’ı çelişkili gösterdiler ve bunun sonucunda din, kur’an ve resulullah efendimiz konusunda şüpheler ve tereddüt gibi fitneleri insanların kalplerine fitne tohumları ektiler ve bunun sonucunda deist, ateist, agnostik ve her türlü süpheler içinde bocalayan bir toplum meydana getirdirler.

Kur’an ve Sünnet konusunda cehaleti tercih etmiş, bilgisizliğe razı olmuş ve bu yönüyle dinden yüz çevirenler hiç şüphesiz ki cahiliye ismini hak etmiş ve o topluma cahiliye toplumu ismi verilir.

Her ne kadar şüphe tohumları ekseler ve her ne kadar toplumun saptırsalar da Allah’ın kitabı pürüzsüz bir şekilde yerinde durmakta, Rasulullah’ın sünneti bozulmamış bir şekilde yanı başımızda iken insanların dinden yüz çevirmesi sebebiyle onlardaki tereddüt ve şüphe onları cahiliye toplumu olmaktan kurtarmamıştır. 

Bugün cenneti, cehennemi inkar edenler, deist olmayı karar verenler, ateist olduklarını söyleyenler bugün Kur’an’ın haşa Allah’ın kelamı olmadığını söyleyenler ya da Allah’ın resulü aleyhisselatu vesselamün haşa bir peygamber olmadığını söyleyenler tamamı ile dinden yüz çevirme, kibir, ilgisizlik, cehalet ve ön yargıları sebebiyle cahiliye zannı ile bu dine karşı nötr/olumsuz bir tavır takınma sebebiyledir.

3-  وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ 

 Evlerinizde karar kılın. İlk cahiliye kadınlarının (kendilerini görünür kılmak için) süs ve güzelliklerini açtıkları gibi yapmayın.  ( Ahzâb, 33)

Risaletten önce Mekke cahiliye müşrikleri kadınları örtünüyorlardı ama onların örtüleri asla İbrahim aleyhisselam dinine göre değildi. Onlar bozulmuş bir anlayışla bugün olduğu gibi örtünüyorlardı. Onlar örtünürken kulak ve boğazları görünüyor, kimi ince elbise giymek suretiyle vücudu görünüyor, kimi erkeklerin dikkatini çekmek için Halhal ayağına takar, kimileri bacakları, göğüzleri açık bir şekilde dışarı çıkıyor hatta onlar Kabe’yi bile çırılçıplak tavaf ediyordu. Dolayısıyla o günün cahiliyesi çıplaklık, hayasızlık, zina, fuhuş, ahlaksızlık ve her türlü iffetsizlikle tam bir cahiliye yaşıyordu. işte bugün modern cahiliye maalesef Allah’ın ilahi moda ilkelerinden yüz çevirerek örtünmeyi, kapanmayı, namusunu ve iffetini koruma konusunda dinden yüz çevirmek suretiyle tam bir cahiliyeyi yaşamaktadır. Çünkü bugünün modern cahiliyesi çıplaklığın en aşağılık şekilde sergilendiği, hayasızlığın, iffetsizliğin, zinanın ve her her türlü envai çeşit ahlaki ve sosyolojik hayatı bozan tüm özellikleri kendinde barındırarak maalesef cahiliye yaşamaktadır. Onlar bugün kozmetik ürünlerinin kulu, turizm sektöründe satılan bir meta, moda tanrılarının elinde bir sömürü ve pazarda satılığa çıkmış bir sebze misali cahileyi yaşamaktadır. Nitekim;

Hz. Aişe’den nakledilen bir rivayete göre: “Bir başka nikahta ondan az kimse (bu iş için) beraber olur, bunların hepsi (sıra ile) bir kadın üzerine girerler hepsi onunla ilişkide bulunurlar kadın hamile kalıp, çocuğunu doğurup, doğumu üzerinden bir kaç gece geçince onlara haber gönderir. Haber gönderdiklerinden hiç bir kimse hanımın evinde bir araya gelmekten imtina edemez onlar evinde toplanınca kadın onlara: işinizden olan şeyi biliyorsunuz. işte ben de çocuğu doğurdum. Çocuk senin oğlundur, ey filan diye durumu bildirirdi, istediği kimsenin adıyla, çocuğu isimlerdirirdi. (ona nisbet ederdi) Böylece kadının çocuğu ona onun nesebine ilhak edilirdi. Adam da bundan kaçamazdı.” (Buhârî, Nikâh, 36)

Eğer bir yerde çıplaklık, ahlaksızlık, zina ve her çeşit hayasızlık söz konusu ise ve orada toplum bundan razı ise o toplum onlarla beraber cahiliye ismini alır. Çünkü insanlar arasında sosyolojik dengeyi sağlayan, ahlaki açıdan insanları bozulmaktan kurtaran ve akidevi açıdan kişileri Allah’a kul yapan en önemli özellik kişilerin yaşam programlarını Allah’tan almasıdır. Ancak huzur, güven, dayanışma ve yardımlaşma bu şekilde gerçekleşir. Nitekim;

4-  اِذْ جَعَلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ

 Hani o kâfirler, kalplerine asabiyeti, cahiliye asabiyetini koymuştu. (Fetih, 26)

Asabiyet: Öfkelenme, kaçınma ve kıskanma gibi manalara gelir.

İslam’da asabiyet iki şekilde görülür; Biri din inanç bakımdan ikincisi ise ırkçılık yaparak kendi milletinde olmayan bir kimseyi dışlamadır.

Dolayısıyla birinci yönü ile asabiyet kendisi ile aynı dini paylaşmayan kimseye karşı nefret, öfke, kızgınlık, kibir, nefret etme ve onunla savaşma gibi bir nefret ve öfke patlamasıdır.

İkincisi kendi ırkından olmayan bir kimseyi Allah aşağılık kompleksi gibi psikolojik sebeplerle kendi ırkından olmayan kimseyi karşı öfke, nefret, dışlama ve onu küçük görme gibi sebeplere dayanır. işte İslam ilahi nizam bu yönüyle ister dini açıdan olsun ister ırk açısından bize iyi davranan, adaletli olan ve iyi ahlak sahibi olan kimselere güzel davranmayı emretmektedir.

Mekke’nin müşrikleri kureyş kabilesinde Kabe’nin komşusu koruyucusu ve İbrahim aleyhisselam’ın dininin temsilcileri olarak görüyorlardı. Bu sebeple onlar Kureyş dışındaki Araplara karşı kibir, ırkçılık, faşizm ve asabi duygularla hareket ediyorlardı.

Onların cahiliye ırkçılığı olan hamiye taşımaların en önemli özelliği onların şunu demeleridir; ‘’Kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et” sözüdür. Onlar din açıdan kendilerini üstün görürken Müslümanları batıl ve sapmış kimseler olarak görüyorlardı. Müslümanları ekonomik olarak boykot, sosyolojik açıdan tecrit, akide açıdan zorbalık ve her alanda dışlıyorlardı. Onların bu cahiliye asabiyeti sadece ırklarından dolayı değil farklı dini yaşamalarından dolayı da bunu yapıyorlardı. Nitekim Hudeybiye’de Müslümanların Mekke’de umre yapmalarına izin vermemişlerdi. Halbuki onların İbrahim aleyhisselam’ın dinine göre izin vermeleri gerekliydi. İşte onların bu asabiyete bu şeye engel olmuştur. Bugün maalesef modern cahiliye ırkçılığın en ahlaksız en radikal ve en aşağılık şekili ile yaşıyor. Nitekim ırkçılık bu ümmeti bölen, parçalayan, kafir, müşrik, kapitalist, emperyalistlerin işine gelen ve o toplumu parçalayan, bölen ve birçok alanda kin, nefret ve sansasyonel problemlere sebep olur. Bu asabiyetten dolayı ölümler, kin, nefret, öfke, gözyaşı ve daha birçok kötülükler olur. Modern cahiliye bugün ırkçılığın en koyusunu yaşayarak şeytanın iddia ettiğini iddia etmiş ve şeytanın söylediği gibi ben daha hayırlıyım, ben daha iyiyim ve ben üstünüm demek suretiyle başkasını dışlanmasına sebep olmuştur.

Hemen şunu ifade edelim ki batıdaki ırkçılık ile Türkiye’deki ırkçılık arasında çok büyük fark vardır. Batıdaki bir ırkçı sadece Müslümanları Araplara değil kendisi dışındaki bütün ülkelere karşı ırkçıdır yani o ırkçıda aşağılık kompleksi olmaz. Bir Alman ırkçı Amerikalı bir kimseye sempati duymaz ya da Fransıza ama Türkiye’ye gelince Türkiye’de ırkçılık aşağılık kompleksiyle kayıtlıdır onları fakir, fukara, gurabe ve kendine olmayan ırklara karşı öfke, nefret, faşist ve ahlaksızdır. Amma bu kimse batıdan gelmişse Amerikalıysa yada Avrupa’da ise onun aşağılık kompleksiyle o kimsenin dilini öğrenme ve onun kültürünü öğrenme konusunda yarıştığını görürsün. işte Türkiye’de ırkçılık ahlakı olmayan bir ırkçılıktır. Dolayısıyla bir toplumu cahiliye yapan en önemli etkenlerden biri de ırkçılığın olmasıdır ırkçılık kuduz köpek gibidir insanlar arasında korku, kötülük ve zulme sebep olur.


Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed