×

Atatürk İbadet Edilen Bir Put Haline Kimler Getirdi.

Atatürk İbadet Edilen Bir Put Haline Kimler Getirdi.

Tarih boyunca ilkel cahiliye ile modern cahiliyesi arasında şirk, küfür, puta tapma, yapay tanrı, ideolojik dinler ve kula kulluk modern, çağdaşlık ve uygarlık adı altında meşruiyet kazanmıştır.

Tarihte nasıl Nuh, Semud, Lud ve benzeri kavimler taştan, tunç’tan, tahtadan yapılan nesnel putlara tazim, sevgi, itaat ve bağlılık açısından ibadet söz konusu olmuşsa, tarih boyunca Nemrut ve Firavunlar konumunda olan liderler ve önderler de Allah’a isyan konusunda tapılan putlar haline gelmiştir. Nice Nemrut Firavun, Ebu Cehiller ve onun modern izinden giden kişi ve ideolojik dinleri yada felsefi dogmaları putlaştırılmış, bu ideoloji ve liderler tazim, sevgi, itaat, teslimiyet, bağlılık ve kulluk açısından Allah’a isyan konusunda bu kimselere ibadet edilmektedir.

21. yüzyılın Türkiye’sinde laik, kemalist ve ve atatürkçü konumunda olan ve ilahi öğretileri anlamamış, öğrenmemiş, onunla amel etmemiş, sağda-solda birkaç kırıntı ile yetinilmiş ve bunun sonucunda inat, kibir, şüphe, tereddüt ve çelişkiymiş gibi görülmüş olan bir çok meseleyi bir şüphe ve bir inkar açısından bakmış bunun sonucunda ilahi öğretileri hayatın merkezinden dışlamış ve ideolojik öğretilerle hayatına yön vermiş bir ideolojik din ve yapay tanrılara ibadet eden bir toplum meydana getirdiler.

Bu yeni ideolojik sistem ve bu Allah’ın iradesine muhalefet eden bu beşeri irade İslam’ı gericilikle suçluyor ve buna karşı insan uydurması ideolojik bir dini alternatif olarak getirdi, Allahın varlığını inkar ya da inanmakla beraber hayata karışmayan bir tanrı anlayışıyla hayata karışan yapay tanrılar meydana getirdiler. Onlar Resulullah aleyhissalatu vesellem’in ilahi ilke ve inkılapları değilde tamamıyla felsefi ve ideolojik verilerle Allah’ın iradesine muhalefet eden, Resul’ün devrimine alternatif ideolojik ilke ve ınkılaplara iktidar ve egemenlik vererek Allah’a ait olan bu ibadet çeşitlerini maalesef ideolojik din ve yapay tanrılar icat ettiler.

Onlar Allah’ın hayata karışmasından razı değillerdi, onlar siyasi, ekonomik, sosyolojik ve her alanda insanı yarı tanrı ve beşeri felsefe ve ideolojileri ile adaletsizlik, ekonomik sömürü, sanat altında insan onuru öldüren çıplaklık, içki, kumar, zina, eş cinsellik, istismar ve tecavüz gibi kötülükleriyle insanı insanlığında çıkardı.

Ülkemizde solcu, sağcı ve muhafazakarlardan oluşanlar maalesef bugün Allah’la beraber ya da Allah dışında Atatürk’ü ideolojisi, ile ve ınkılaplarıyla ilahlaştırmış Allah’a ait olan ilahi özellikler olan kanun koyma, yasama, yönetme, hükmetme, kulları için değer yargıları belirleme, sosyal, siyasi, ekonomik ve her alandaki hükümler açısından Allah’a ait olan ibadet ve rabbani özelliklerinde yüz çevirmek, merkezin dışına itmek ve hayatın içinden koparmak suretiyle ilahi öğretilere alternatif beşeri öğreti laiklik, demokrasi ve Atatürk’ ilke ve ınkılaparına helal ve haram yetisi vermek suretiyle ideolojik yasalar, sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki sanan, eğitim, kültür ve A’dan Z’ye bir hayat programıyla maalesef tapınılan, kulluk edinlen ve kendisi ile şirk koşulan bir tanrı konumuna getirilmiştir.

Bugün Türkiye’mizde Atatürk mutlak açıdan kendisine itaat edilen, izinden gidilen, teslim olunan, değer yargıları bir yaşam programı olarak kabul edilen, siyasi, ekonomik, ahlaki, eğitim, yasama, yönetme, idare etme ve her alanda bir ölçü olarak görülmek suretiyle ilahi öğretiler ile çatışmaktadır.

Tüm iyi-kötü ve yasak-serbest gibi değer yargılarını belirleyen Allah’tır. çünkü bu ilahi ve rabbani bir özellik olmakla beraber Allah hiçbir kuluna böyle bir yetki vermemiştir. Kim ideolojileri, önder ve liderlere böyle bir yetki, yasam, iktidar  ve egemenlik verdiginde o ideoloji ve lideri ilah makamına oturtmuş demektir.  Her ne kadar o ideolijiye, felsefeyi din yada önderi ve lideri ilah görmese de İslam’a göre Allah’ın ilahi ve rabbani özelliklerini gasp eden her teori din her lider ilah makamına oturtmuş bir müşrik olur.

Bugün Atatürk Anıtkabir’den öldüğü yerde mezarında solcuları, sağcıları ve muhafazakârların vesilesiyle sosyal, siyasi, ekonomik, yönetme, kanun koyma, yasama, ahlaki ve her alanda tüm değer yargılarıyla yönetmekten idare etmektedir. 

Bugün kimse Atatürk’e siyasi şirk koşamıyor, kimse Atatürk’e ekonomik küfür koşamıyor, kimse Atatürk’e isyan edemiyor ve kimse onun ideolojik ilke ve ınkılaplarına muhalefet edemiyor, herkes ona itaat, ona teslim olmuş ve bu yönüyle tek ölçü görülmüştür.

Herhangi bir birey, kurum, kuruluş, parti ve benzeri Atatürk’ü eleştirirse ya da bir aleyhine barışcıl bir muhalafette  bulunursa savcılar harekete geçiyor, adına suç duyuruları başlıyor ve cezaevleri yolu görünmekte. 

Atatürk ülke içinde ve uluslararası arenada Türkiye ve onun toplumunun önderi, lideri ve mutlak açıdan izinden gidilen kimse olarak isimlendirilmekte. Peki Allah’a isyan eden, Allahın öğretilerini hiçe sayan, Kitabınıdeğer yargılarını önemsemeyen, İslam ilahi nizam’ın yaşam programını kabul etmeyen ve ona iktidar vermeyen, Muhammed aleyhissalatu vesselam‘in getirdiği Rabb’ani yaşam programını hiçe sayan bir öğretinin meşrutiyeti ne kadar doğru olabilir? Ne kadar kabul edilebilir? Rabbani iradenin haramını helal helalini haram eden bir ideog yada lider acaba Allah’ın onayladığı bir konumda olabilir mi?

Okullar, gazeteler, dergiler, medya tüm kurum ve kuruluşlar insanları bu açıdan Atatürk’e davet eder ve onun ilke ve inkılaplarıyla amel etmeyi ister ve bunun için projeler, tiyatro, sinema, TV, televizyon, gazete, sanat, kültür, ve daha nice kitle iletişim araçları kullanılır ve uğurda miyarlarca dolar harcanır, kadın-erkek, genç-yaşlı ve çocuğuyla her alanda sevilen odur, itaat edilen, teslim olunan izinden gidilen kimsedir, kim Atatürke muhalefet eder yada eleştirirse nefret, kin ve düşmanlık bu kimselere gösterilir, aynı islamda olduğu gibi kim bu dine düşmanlık beslerse ona düşmanlık beslenir bu bir ibadet ve islamda buna el vela ve’l bera denilir yani Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.

Şunu çok açık ve net net bir şekilde söyleyebiliriz ki yukarıda ifade ettiğimiz gibi Atatürk’ün cumhuriyeti, Türkiye kazandırdığı değerler ideolojiktir ve asla İslam’a uygun değildir. Atatürk kendi videolarında Allah’a inanmadığını vurgulamakla beraber Kur’an ‘ a hakaretmekte ve Resulullah aleyhisselam vesselam‘ı çöl bedeviisi demek suretiyle incitmekte. Öyle ki kendileriyle Adana, Kahramanmaraş, Urfa, Hatay ve benzeri yerlerde yıllar yılı savaştığımız Fransa’dan laikliği getirmesi İslam’a aykırıdır.

Yıllar yıla kendisiyle savaştığımız Yunanlardan yunan demokrasisini getirmesi Kur’an ‘ a aykırıdır.

Ekonomik yasalarını İtalya’dan, Medeni hukukla normlarınırı İsviçre’den başka bir ifadeyle batının değer yargılarına davet etmesi açısında taban tabanı İlahi öğretilerle çatışmakta ve inkar konumundadır.

Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra batıdan alınan bu sistem dine bakış tarzı nasıl idi? Biz bunu tarihi vesika ve belgelerde nasıl da Allah’la savaştıklarını, nasıl’da Müslümanları öldürdüklerini ve nasıl da aşağılık kompleksi ile ve köle bir ruhla batının izinden gittiklerini görmekteyiz. Nitekim;

Kuran: “Gökten indiği sanılan kitapların doğmaları” …Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. M. Kemal

Kaynak: Söylev ve demeçler, cilt 1, s 389. (1 Kasım 1937’deki son meclis konuşması)

“Suçlu Allah’ın dinidir.” Kralların ve padişahların istibdadına (baskılı yönetim), dinler mesnet olmuştur. M. Kemal, Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, s 30.

“Kuran’ın yasalarını Muhammed yazmıştır.” Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir. Kaynak: Atatürkün emriyle liselerde okutulan tarih kitabı (1938), 2. cilt

“Din, körü körüne bağlanmaktır.” Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur, din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir. M. Kemal

Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan

“Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar (!)” Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. M. Kemal, Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan

“İnsanları Allah değil “tabiat” üretti” Natür (Tabiat) insanları üretti, onları kendisine taptırdı da… M. Kemal, Kaynak: Atatürkten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya

“Kaza ve kadere Türkler inanamaz!” Kaza ve kader, talih ve tesadüf tabirleri Arapça’dır, Türkleri alakadar etmez. M. Kemal, Kaynak: Prof. İlkan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına

Ali Kılıç (İstiklal mahkemeleri savcısı, merhamet nedir bilmez)anlatıyor: “Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman atatürkün önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırarak: “Dua etmeden girilmez!” dedi. Atatürk, “Bu yurt askerin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. Yoksa senin duanla değil! Çekil oradan!” dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi.” Kaynak: Kemal Arıburnu, Atatürkten Anekdotlar-Anılar

Aynı M.Kemal yanına hocaları alıp dualarla meclisi açmıştı. Ama artık emeline ulaşmıştı. İktidarı ele almış ve içindekileri alenen dışa vurmaya başlamıştı. Zaten ileriki yıllarda binlerce hocayı asması da amacını göstermişti.

“Arapların dini Türkleri mahvetti”

Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti. Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi; milli hisleri ve heyecanı uyuştu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, bir arap milleti siyasetine müncer oluyordu. M. Kemal

Kaynak: Medeni bilgiler ve Atatürkün El Yazmaları, Afet İnan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1969, s 364-365

Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkilabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.

M. Kemal Kaynak: Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası; Emre Yayınları, Aralık 1991, s 165.

İnsanlar ilk devirlerinde pek acizdi. Kendilerini koruyamıyorlar, hiçbir hadisenin de sebebini bilmiyorlardı. Kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. Nihayet insanlık vicdanında bir kuvvet yarattı. O da işte Allah’tır. Herşeyi ondan beklediler, ondan istediler. Hastalıktan, felaketten korunmayı hep Allah’larından istediler. Fakat modern çağlarda insan herşeyi Allah’tan beklemedi. Ancak toplumdan bekledi. Her şeyin koruyucusu insan cemiyetidir. Bizi koruyan, refah içinde yaşatan toplumdur.

M. Kemal Kaynak: Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, 1932, s 305.

Masum ve cahil insanları, yüzlerce Allah’a taptırmak veya Allah’ları muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet bir Allah kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir. M. Kemal

Kaynak: Türk Tarihinin Ana Hatları, 1930, Devlet Matbaası, s 220-221

İnsanlar, kurtçuklar gibi sulardan çıktılar en önce… İlk ceddimiz balıktır. İşler daha daha ilerledikçe o insanlar, primat zümresinden türediler. “Biz maymunlarız”; düşüncelerimiz insandır.

M. Kemal, Kaynak: Ruşen Eşraf Ünaydın, Atatürk Tarih ve Dil Kurumları, s 53.

“Beyni sulanmış hafızlar” Türk milleti, bir kelimesinin manasını bilmediği halde, Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. M. Kemal

Kaynak: Medeni Bilgiler, Afet İnan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1969, s 364-365.

Edirne milletvekili Şeref Aykut’a göre Kemalizm dininin altı esasî altı oktan ibaretti yani Kemalizm dini cumhuriyetçilik, milliyetçilik, inkılapçılık, devletçilik, laiklik ve halkçılık prensiplerine dayanmalıydı.

O bunları söylerken hemen diğer taraftan Atatürk’ü ilahi bir konum ve peygamberlik veren behçet Kemal Süleyman Çelebi’nin Muhammed aleyhissalatu vesselam atıfta bulunduğu meşhur Mevlidini Atatürk’e uyarlayarak Anadolu’nun bir çok yerinde Atatürk mevlit okutmuştur.

Tabi Edip Ay Atatürk’e sen bizim yeni peygamberimizin diye seslenmesini sonucunda Türk edebiyatında muhteşem bir şirk ve küfür ilan ederek Atatürk’e nasıl bir makam verdiğini görmek gerekir.O şöyle diyor;

Cennetse bu yurt sen onu bulundu harabe 

bir gün olacaktır anıtın türklüğe Kabe 

zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun Türk ırkının en son ulu peygamberi oldun. 

tutsak seni layık yüce tanrıyla müsavi 

toprak olamaz kalp doğrabilmişse semavi 

ölmez bize cennetlerin ufkunda inen ses 

insanlar ölür Türklüğe Allah olan ölmez.

Onlar bu şiirleriyle Atatürk Allah mı olmalıydı yoksa peygamber mi bir türlü karar veremiyorlardı. Ama yine de ona Allah diyenler olmakla beraber onu ilah makamına oturtanlar da olmuştu ona peygamber diyenlerde, bak şimdi Behçet Kemal ne diyor;

İnsana ne ilah ne de sevgili ne de ana baba aratıyordu her an yaratıyor yarattırıyordu.

Burada artık Atatürk ilah oluşu ilan edilmiş ve putlaştırılma süreci başlıyordu. Artık Atatürk bazen Kabe bazen Allah bazen ilah bazen put olarak tasvir ediliyordu.

Nitekim Halil Bedi bak ne diyor;

Tanrı gibi görünüyor her yerde 

topraklarda denizlerde göklerde 

gönül tapar kendisinden geçer de 

hangi yana göz bakarsa Atatürk.

Artık Allah’a ait ne kadar ilahi özellik varsa Atatürk’e verilmeliydi, çünkü bir ulusun ona ibadet etmesi gerekiyordu de ki bu plan aşama aşama rıza göstere göstere bir çok şeytani manavların sonucunda gerçekleşti.

Bak Kemalettin Kamu ne diyor;

Çankaya burada erdi 

Musa erdi uçtu 

Burada uçtu İsa 

bülbül burada varsa 

hürriyet için öter 

ne örümcek ne yosun

ne mucize ne füsun 

Kabe arabın olsun 

Çankaya bize yeter

Artık birileri Atatürk’ü ilahlaştırmalı rableştirmeli ve Müslüman toplumun yeni ilahi ile tanışması lazımdı. İslam artık gitmiş yerine Kemalizm gelmeliydi. Muhammed aleyhissalatu sellem yerine başka bir lider gelmeliydi ve onlar durmuyorlar sonra Faruk Nafiz Çamlıbel sazını eline alır ve sonra şunları söyler;

Tanrı peygamber diye nedir kimdir bilmeden

Taptığımız ne varsa hepsi ondan şekil aldı.

İşte şair sanatçısı akademisi gazetecisi yazarı politikacısı askerisi her alanda sefer olmuşlar birileri Atatürk’ü ilahlaştırmalı ve rableştirmeli. Nitekim Faruk Nafiz durmuyor; 

Yürüyor kalbimizin durduğu bir yolda değil

Kanlı bir gözyaşı nehrinde muazzam tabutun

Ey ilahi yüce davetlisi göklerden eğil

Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun

Dünya tarihinde böyle bir küfür böyle bir putçluk böyle bir ilahlaşma projesi asla söz konusu olmamıştı. Allah’a ve İslam’a olan düşmanlıkları yapay tanrıları icat etmeye, kulları kullara köle yapmaya, batı hayranlığına götürecek ve aşağılık kompleksi ile batıya ibadet edilmenin yolu açılıyordu;

Nitekim bak Yusuf Ziya Ortaç ne diyor;

Topladı avucunda yıldırım’ı şimşek’i

Yoktan var ediyordu tanrı gibi her şeyi

Başka bir yerde Nurettin Artam;

Koca bir güneşin akşam olmadan dağların ardında sönüşü gibi

millete can veren vatan yaratan tanrının göklere dönüşü gibi her zaman ırkıma büyük baş atam

Tanrılaş gönlümde tanrılaş atam. 

Ey kardeşim bak ırkçılık, ilahlaşma, putçuluk ve Allah’tan başkasına ibadet edilmeye davetin nasıl olduğuna bir bak aradan bir asır geçti. Kemalisler ve Atatürkçüler ateizm, deizm, sömürü, zina, tecavüz, fuhuş, ahlaki problemler, suçların artması, bilimsel cehalet teknolojik cahiliye, batının boyundurluğuna esir olmuş  veonların ideoloji yasalarına bağlı kalmış bir toplum inşaa ettiler.

Bak Allahın düşmanı İlhamı Bekir ne diyor;

İlk adam mavi gözlerle baktı toprağa

toprağın haritasını çizdi bayrağı

Allah değil o yazdı alın yazımızı.

İşte bu oyun, tiyatro ve bilinçli tanrı, ilah put ve benzeri vasıfların Atatürk’e kazandırılması gerekiyordu. Toplum artık bu yeni dine sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki bir yaşam programı olarak entegre edilmeliydi, bunun için milyarlarca dolar harcadılar sanat, TV, tiyatro ve bir çok kurum ve kuruluşları kullandılar ve bunun sonucunda İslamla beraber Kemalizm, Allah‘la beraber yapay tanırlar, Muhammed aleyhissalatu vesselam ilahi ve inkılapları ile beraber Atatürk’ün ideolojik ilke ve inkılapları, Kur’an’la beraber ideolojik değer yargılarının bir arada idare edildiği birden fazla tanrı birden fazla din artık idare edilip müşrik ve kafir bir toplum meydana getiriliyordu.

Nitekim onlar bir ağızla şunları söylüyorlardı: Türklüğün yeni Amentüsü yazılıyordu.

Kahramanlık örneği olan ve vatanın istikbalini yoktan var eden Mustafa Kemal’e onun cengaver ordusuna, yüce kanunlarına mücahit anlarına ve türk için ahiret günü olmayacağına iman ederim.

Böyle bir kafirlik böyle bir inkar böyle bir müşriklik acaba tarihte rastlanmış mıdır.

Millet bu Kemalist dalkavuklardan nefret ediyor onları lanet ile lanetliyorlardı.

Onlar Türk’ün Amentüsü şöyle ilan ediyorlardı: Türküm dinimi tanırım mezhebim Cumhuriyet, kitabım kanundur, buna vicdanla inandım, kaderimiz Ankara, peygamberimiz gazi Kemal kalben ona biat ederek bin canla inandım. (Raif Necdet Türk’ün Amentüsü Sebil no 22 28 Nisan 19 78 sayfa 11)

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed