×

Ders: Ehl-i Sünnet’in Akidesi

Ders: Ehl-i Sünnet’in Akidesi

Gürsel Gürbüz

İslam, insanlığa doğru yolu gösteren, her yönüyle tamamlayıcı bir din olarak kabul edilir. Bu dinin temelini oluşturan inanç esasları ise, Ehl-i Sünnet akidesi ile şekillenir. Ehl-i Sünnet, İslam’ın özünü, Kur’an ve Sünnet’e dayalı olarak kabul eden, selef âlimlerinin izlediği yolu takip eden bir akidedir. Bu akide, insanları her türlü aşırılıktan, sapkın inançlardan ve bid’atlerden uzak tutmayı hedeflerken, tevhid (Allah’ın birliği) anlayışını en temel ilke olarak benimser.

Ehl-i Sünnet akidesi, İslam’ın doğru anlaşılmasını sağlamak için, sahabe yolunu takip ederek, Selefin ve sonra İmam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed gibi büyük âlimlerin geliştirdiği ilmi bir çerçeveye dayanır. Akidenin temel prensipleri arasında Allah’a iman, Peygamberlere inanmak, ahiret inancı, Allah’ın sıfatları ve takva ile salih ameller yer alır. Bu esaslar, İslam’ın hem inanç hem de amele dayalı tüm yönlerini kapsar.

Ehl-i Sünnet, akıl ve nakil arasında denge kurarak, insanların hayatlarını İslam’ın ruhuna uygun şekilde yaşamalarını amaçlar. Günümüzde ise, farklı ideolojiler, kültürel akımlar ve mezhebi tartışmalar arasında, Ehl-i Sünnet akidesi, doğru İslam anlayışının korunmasında ve uygulanmasında önemli bir rehber işlevi görmektedir.

1. Ehl-i Sünnet Akidesinin Sözlük (Lügat) Anlamı

Ehl (أهل): Bir şeye mensup olan, bağlı olan, onu benimseyen.

Sünnet (السنة): Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sözleri, fiilleri ve takrirleri (onayları).

Ehl-i Sünnet: Sünnete bağlı olan kimseler demektir. Yani inançta, sözde ve amelde Rasulullah’ın yoluna sımsıkı sarılanlardır.

2. Istılahî (Terimsel) Anlamı

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, iman, amel ve ahlâkta Rasulullah’ın (s.a.v.) ve ashabının (r.anhum) izinden giden; itikatta bidat fırkalarından ayrılan, hak yolda olan topluluktur.

Tanım (Şer’î manada):

“Resulullah’ın (s.a.v.) sünnetine sarılan, Ashab-ı Kiram’ın yolunu izleyen, tevhid ve akide konusunda sahih delillere dayanan, bid’at ve sapkınlıklardan uzak duran fırkadır.”

Delil: Rasûlullah (s.a.v.) buyurur:

“ستفترق أمتي على ثلاث وسبعين فرقة، كلها في النار إلا واحدة.”

“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi ateştedir.”

Sahâbeler sordular:

“من هي يا رسول الله؟”

“O kurtulan fırka kimdir Ey Allah’ın Rasûlü?”

“ما أنا عليه وأصحابي.”

“Benim ve ashabımın üzerinde olduğu yol.” (Tirmizî, İbn Mâce)

3. Usûl Açısından Ehl-i Sünnet Akidesi

Ehl-i Sünnet’in itikadî usûlü şu temel esaslara dayanır:

A) Tevhid esaslı akide:

Rubûbiyet: Allah’ın yaratıcı, rızık verici, hayat verip alan oluşu.

Ulûhiyet: Yalnız Allah’a ibadet edileceği.

Esma ve Sıfat: Allah’ın isim ve sıfatlarının Kur’an ve Sünnet’e göre anlaşılması.

B) Delillerde esas kaynaklar:

Kur’an ve Sahih Sünnet tartışmasız yegâne kaynaktır.

Sahabenin icması, kıyâs-ı sahîh, usul kaideleri önemlidir.

C) İman anlayışı:

Kalp ile tasdik, dil ile ikrar, azalarla amel (imanın üç rüknü).

İman artar ve eksilir (yazîd ve yenkus).

Büyük günah işleyen kimse tekfir edilmez (tekfirde aşırıya kaçılmaz).

4. Ehl-i Sünnet’in Akidevi Kaideleri

1. القاعدة: الإيمان قول وعمل يزيد وينقص

“İman; söz, amel ve niyettir; artar ve eksilir.”

2. القاعدة: لا نكفر أحدا من أهل القبلة بذنب ما لم يستحله

“Kıble ehli olan bir kimseyi, bir günah sebebiyle –helal saymadıkça– tekfir etmeyiz.”

3. القاعدة: لا نثبت لله إلا ما أثبته لنفسه أو أثبته له رسوله

“Allah’a, sadece O’nun kendisi için ispat ettiği ya da Rasulü’nün ispat ettiği sıfatları ispat ederiz.”

4. القاعدة: الأصل في الصفات الإمرار بلا تكييف ولا تمثيل ولا تعطيل ولا تأويل

“Allah’ın sıfatlarında esas olan; onları olduğu gibi kabul etmektir: teşbih etmeden, mecazlaştırmadan, iptal etmeden.”

5. Selef Âlimlerinin Görüşleri (Selef-i Sâlihîn)

İmam Malik (r.a):

“Sünnet, Nuh’un gemisidir. Kim ona binerse kurtulur, kim terk ederse boğulur.” (El-Lâlekâî, Şerhu Usûli İ’tikâd)

İmam Ahmed b. Hanbel (r.h):

“Kur’an ve sünnetten başka her söz tartılır, sahih olan alınır, batıl olan bırakılır. Biz sünnete sımsıkı sarılır, bidatlardan uzak dururuz.”

İbn Teymiyye (r.h):

“Ehl-i Sünnet, Allah’ın zatını tahrif etmeden, sıfatlarını inkar etmeden, künhüne varmadan, teşbih etmeden kabul eder.” (el-Akidetu’l-Vasıtiyye)

6. Güncel Açıdan Önemi

Felsefi, seküler ve ideolojik akımlar insanlara akide açısından büyük tehlikeler sunar.

Ehl-i Sünnet akidesi, kişiyi sadece sahih bilgiye değil; dosdoğru bir hayata yönlendirir.

Tevhid esasına dayalı bu akide ile:

Lider/parti/tarikat değil, Allah’ın hükmü yüceltilir.

Sahih iman korunur, batıl yollardan sakınılır.

Toplumsal ve bireysel hayatta şirkten, küfürden, bidatten uzak kalınır.

Ehl-i Sünnet akidesi, İslam’ın ruhunu taşıyan; hem delile, hem hikmete dayalı; hem kalbi hem ameli kuşatan bir inanç sistemidir. Bu akideyi doğru anlamak, savunmak ve yaşamak; hem bireyin kurtuluşuna hem ümmetin dirilişine vesile olur. Selef-i Sâlihîn’in izinden gitmek; sapıklıklardan korunmanın yegâne yoludur.

1. Ehl-i Sünnetle Müşterek (Ortak) İsimler Hangileridir?

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, İslam ümmetinin büyük çoğunluğunu oluşturur ve tarih boyunca farklı isimlerle de anılmıştır. Bunlardan bazıları:

A. Firkatun Nâciye (Kurtulmuş Fırka)

Resulullah (s.a.v.)’in hadisiyle sabittir:

“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Biri hariç hepsi ateştedir.”

Sahâbeler: “O fırka kimdir?” diye sorunca, buyurdu:

“Benim ve ashabımın üzerinde olduğu yoldur.” (Tirmizî, 2641)

B. Es-Sâviyye (Doğru Yolda Olanlar)

Sapmadan, aşırılığa kaçmadan vasat bir yol üzere olanlardır. 

“لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ”

 ifadesiyle ayrışma vurgulanır. (el-Kâfirûn Sûresi 6)

C. Eseriyye (Hadis Ehli)

Kur’an ve sahih sünnete dayalı inanç esaslarını benimseyenlerdir.

D. Eser-usulüne dayanan isimler:

Ehlü’l-Hak

Ehlü’l-Hadis

Ehlü’l-Eser

Selefiyye

Tâifetü’l-Mansûra (Yardım görecek grup)

Hadis: “Bir topluluk kıyamete kadar hak üzere kalmaya devam eder.” (Buhari, Müslim)

2. Akîdenin Tasdik ve Etme Açısından Tanımı Akide (اعتقاد):

Kökeni “عقد” kelimesidir. Sözlükte “sıkı bağlamak”, “düğümlenmek”, “karar vermek” gibi anlamlara gelir.

Istılahî Tanım: Akide, kalp ile kesin bir şekilde bağlanılan, şüphe kabul etmeyen itikadî ve inanç esaslarıdır.

Tasdik (تصديق):

Akidenin kalpte gerçekleşen en önemli yönüdür. Tasdik, bir şeyi doğrulamak, kalben kabul etmek demektir. Akide, zanla değil yakînî bilgiyle tasdik edilmelidir.

Kur’an Delili:

“قُولُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْنَا…”

“Deyin ki: Allah’a ve bize indirilene iman ettik…” (Bakara 2/136)

Tasdik olmazsa iman olmaz.İçsel tasdik olmadan sadece dil ile ikrar kişiyi mü’min yapmaz. (Münafıkların hali gibi.)

3. Akîdenin Taklidi ve Tahkiki

A) Taklidi Akide:

Delile dayanmadan, körü körüne inanmak.

Ailesinden, çevreden duyduğu gibi inanan kişi.

Zayıf bir imandır. Şüphe ve fitneyle sarsılabilir.

Kur’an’da red edilir:

“إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَى أُمَّةٍ…”

“Biz atalarımızı bir yol üzere bulduk…” (Zuhruf 43/23)

Bu, müşriklerin taklit inancıdır.

B) Tahkiki Akide:

İlme, delile ve basirete dayalı iman. Kur’an ve sünnetle istidlal eden, bilen ve yaşayan mü’minin inancı.

Kur’an Delili:

“قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ”

“Eğer doğru iseniz delilinizi getirin.” (Bakara 2/111)

İbn Teymiyye (r.h): “Tahkikî iman, taklidî imandan daha sağlam, daha kalıcı ve amele etkisi daha büyüktür.”

4. Akîdenin Mertebeleri (Aşamaları)

Akide, sadece kalpteki bir bilgi değildir. Aşağıdaki mertebeleri kapsar:

1. İlim (العلم)

Bilgiye dayalıdır. Akide zanna değil, yakin bilgiye dayanır.

“فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ”

“Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur.” (Muhammed 47/19)

2. Tasdik (التصديق)

Kalbin kesin bir şekilde onaylamasıdır.

3. İkrar (الإقرار)

Kalbin tasdik ettiği şeyin dil ile söylenmesidir. (Ama tek başına yeterli değildir.)

4. Sevgi ve Bağlılık (المحبة والانقياد)

Sadece kabul etmek değil, içten teslim olmak. Allah’ın dinine boyun eğmek.

5. Amel (العمل)

İmanın dışa yansıyan yönüdür. Kalpteki inancın fiile dönüşmesidir.

“إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ…”

“İman edip salih amel işleyenler…” (Bakara 2/82)

İmam Şafii (r.h): “İman söz, niyet ve ameldir; artar ve eksilir.”

Selef’in genel görüşü:

“İman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar, azalarla ameldir.”

Dilersen bu başlıklardan herhangi birini daha da açabilirim. Ayrıca bu konularla ilgili makale girişi veya bitişi de yazabilirim. Devam edelim mi?

1. Akîdenin Kalp, Niyet, Söz ve Amel Açısından Açıklaması

A) Kalp: Tasdik (تصديق) kalbin işidir.

Kişi Allah’ın varlığına, birliğine, peygamberliğe ve gayba kalbiyle inanır. Delil:

“إِلَّا مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْإِيمَانِ”

“Ancak kalbi imanla mutmain olduğu halde zorlananlar başka…” (Nahl, 106)

B) Niyet: İhlasla yapılan her amel niyetle kıymet kazanır. Akide sahih olmalı ki amel sahih olsun.

Hadis:

“إِنَّمَا الأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ”

“Ameller niyetlere göredir.” (Buhârî, Müslim)

C) Söz: Dil ile “Lâ ilâhe illallah” demek akîdenin sözlü boyutudur.

Ancak kalp tasdiki olmadan tek başına yeterli değildir. Delil:

Münafıklar, dilleriyle söyledikleri halde mü’min değildiler. (Bkz. Tevbe, 101)

D) Amel: Salih ameller akidenin zahir yansımasıdır. İmanın dışa vuran halidir. Delil:

“وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ”

“Onlara sadece Allah’ı ihlasla ibadetle emretti.” (Beyyine, 5)

“İman kalptedir” deyip ameli terk edenler Selef’e göre batıl üzeredir.

2. Akîdenin Delalet Yönü: Açık ve Kesin

Delalet: Bir lafzın (ifadenin) bir anlamı göstermesi, işaret etmesidir.

Akide delalet yönüyle kesinlik ifade eder:

Zannî (şüpheli) değil; yakînî, kat’î delillere dayanmalıdır. Şüphe ve yoruma kapalıdır.

Delil (Kur’an):

“قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ”

“Artık doğru yol, sapıklıktan kesin olarak ayrılmıştır.” (Bakara, 256)

Usûlî Kaide:

“Akaid konularında zannî delille hüküm verilmez.”

Yani; akide ancak kat’î ayet, mütevatir hadis ve sahih icmâ ile sabit olur.

3. Akide Metodu: Selef Metodu ve Halef Metodu

A) Selef Metodu:

Sahâbe, tâbiîn ve onların izinden gidenlerin yoludur.

Tevhid, Allah’ın sıfatları, ahiret gibi konularda ayetleri ve hadisleri zahiri üzere kabul ederler.

Tevil, benzetme ve mecazı kabul etmezler. Teslimiyet ve sükût ile iman ederler.

Delil:

“آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا”

“Hepsine iman ettik, hepsi Rabbimizdendir.” (Âl-i İmrân, 7)

B) Halef Metodu:

Daha sonra gelen Eş’arî, Mâtürîdî ve kelamcıların metodudur.

Ayetleri aklî ve felsefî bakış açısıyla tevile meylederler.

Genellikle Allah’ın sıfatlarını zâhir anlamından uzaklaştırırlar.

Ehl-i Sünnet içinde yer alsalar da, Selef’in metodu daha sahih ve itidallidir.

4. Hak ile Bâtıl Olan Akîdeyi Açıklama

Hak Akîde (Ehl-i Sünnet Akîdesi):

Kur’an ve sünnete dayanır. Sahabe ve Selef ulemasının yoludur. Tevhid esaslıdır. Şirk, bidat ve hurafeyi reddeder.

Kur’an Delili:

“وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى…”

“Kim Peygamber’e karşı gelir ve doğru yol kendisine belli olduktan sonra ona muhalefet ederse…” (Nisâ, 115)

Batıl Akîde:

Kur’an ve sünnetten uzak, hevâya dayalıdır. Şirk, küfür, bid’at içerir. Örnekler:

Mutezile: Allah’ın sıfatlarını inkâr eder.

Cehmiyye: Allah’ın konuşmasını (kelâm sıfatını) inkâr eder.

Râfızîlik: İmamları peygamberden üstün sayar.

Cebriyye: Kulun fiillerinde hiçbir iradesi olmadığını savunur.

Felsefeciler: Nübüvveti inkâr eden görüşler içerir.

Akîde, kalpte yer eden, delile dayalı kesin inançtır.

Selef akidesi, Kur’an ve Sünnet merkezlidir.

İman; kalp, söz, niyet ve amel ile bir bütündür.

Delil ve istidlal olmadan taklidî bir iman zayıftır.

Batıl akideler, sapma ve dalalete götürür.

Akide sadece bir fikir değil, hayatı şekillendiren bir ruhtur.

İstersen bu açıklamalardan herhangi biri için özel makale girişi veya derinlemesine ilmi analiz de yapabilirim. Devam edelim mi?

Batıl Akîde Açısından Demokrasi, Laiklik ve Diğer Felsefî İdeolojiler

Batıl akîde; Kur’an ve Sünnet’in ruhuna, Selef’in anlayışına ve tevhide aykırı inanç sistemidir. Bu akîdeler, Allah’ın hükümranlığını, rubûbiyetini, ulûhiyetini ya inkâr eder ya da ona ortak koşar. En büyük zararı ise Allah’a ait olan yetkileri başka otoritelere vermesidir.

2. Güncel Batıl Akîdelerden Bazıları:

A) Demokrasi:

Egemenliği (hâkimiyeti) Allah yerine halkın iradesine verir.

Bu, “Lâ ilâhe illallah”ın reddettiği en temel şeydir: tağutî hüküm.

Kur’an Delili:

إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ

“Hüküm yalnız Allah’ındır.” (Yûsuf, 40)

Selefî Görüş: İbn Teymiyye (rahimehullah):

“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmez ve başka kaynakları meşru kabul ederse o kişi tağuttur.”

B) Laiklik: Dini hayattan dışlar. İslam’ı sadece camilere hapseder. Hâlbuki İslam; sosyal, siyasal, ekonomik, ahlakî her alanı kapsayan bir dindir.

Kur’an Delili:

قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’âm, 162)

C) Felsefî ve İdeolojik Sistemler (Pozitivizm, Hümanizm, Sekülerizm vs.):

Aklı vahyin önüne geçirir.

İnsanı ilahlaştırır, hevâyı ilah edinir.

Kur’an Delili:

أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَاهَهُ هَوَاهُ

“Hevâsını ilah edinen kimseyi gördün mü?” (Câsiye, 23)

3. Bu Sistemlerin Ortak Özellikleri:

Allah’ın hâkimiyetini gasp eder.

Kânun koyma yetkisini Allah’tan başkasına verir.

İbadeti ve hayatı Allah’tan başkalarına tahsis eder.

İbn Kayyım (rahimehullah): “Hâkimiyet ve hüküm Allah’a ait bir ibadettir. Bu hakkı Allah’tan başkasına vermek şirk ve tağutluktur.”

“Lâ ilâhe illallah” yalnız Allah’ı ilah, yani hayatın her alanında hüküm koyucu, itaat edilmesi gereken tek merci olarak kabul etmeyi şart koşar.

Demokrasi, laiklik ve benzeri ideolojiler, tağutî sistemlerdir ve reddedilmeden iman sahih olmaz.

Usûlî Kaide:

“Bir şeyi kabul, onun zıddını reddi içerir.”

Yani Allah’ı kabul etmek, O’ndan başka tüm ilahları, sistemleri, kanun koyucuları, liderleri, ideolojileri reddetmekle mümkündür.

Selefe Göre Akîdenin Kaynağı;

1. Kur’ân-ı Kerîm (القرآن الكريم)

Akîdenin asıl ve en temel kaynağıdır. Allah Teâlâ’nın zatı, isim ve sıfatları, nübüvvet, ahiret, gayb, tevhid gibi akîdenin tüm esasları açıkça Kur’ân’da yer alır. Delil:

ذَٰلِكَ ٱلْكِتَـٰبُ لَا رَيْبَ ۛ فِيهِ ۛ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ

“Bu Kitap, kendisinde şüphe olmayan bir kitaptır. Takvâ sahipleri için bir hidayettir.” (Bakara, 2)

2. Sahih Sünnet (السنة الصحيحة)

Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sahih hadisleri, Kur’an’ın beyanı ve tafsilidir.

Allah’ın isim ve sıfatları, kabir azabı, ahiret olayları gibi birçok akîde meselesi sünnetle detaylandırılmıştır. Delil:

وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰ ۝ إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ

“O hevâsından konuşmaz. Onun konuşması ancak vahyedilen bir vahiydir.” (Necm, 3-4)

3. Sahâbe ve Selef’in İcmâı (إجماع السلف الصالح)

Selef-i Sâlihîn’in üzerinde ittifak ettiği akîde esasları bağlayıcıdır.

Sahâbe, Tâbiîn ve Etbâu’t-Tâbiîn’in görüşleri akîdede delildir; çünkü onlar nassa en yakın anlayışı taşırlar. Delil:

وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ … رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ

“Önde gelen ilk muhacir ve ensar ile onlara güzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur.” (Tevbe, 100)

İmam Ahmed (rahimehullah): “Sahâbenin ve onların yolunu izleyenlerin icmâı dışına çıkan bid’at ehlidir.”

Selefe Göre Akidede Kabul Edilmeyen Kaynaklar;

4. Akıl Tek Başına Kaynak Değildir:

Selef akidesine göre akıl, vahyin anlaşılmasında araçtır ama kaynak değildir.

Akıl, vahyin önüne geçirilirse bu kelâmcıların ve filozofların yaptığı gibi bid’at olur.

İmam Şâfiî (rahimehullah):

“Akıl ile din bina edilseydi mestin altına mesh edilir, üstüne değil. Ama din, nakil üzeredir.”

5. Felsefî Yorum ve Tecrübî Veriler Delil Olamaz:

Modern psikoloji, sosyoloji, felsefe ve deneysel bilgiler; akîdeyi şekillendiremez.

Bunlar İslam’a ölçü olmaz, tam aksine İslam bunlara ölçü olur.

Usûlî Kaide:

“الرجوع في العقيدة إلى الوحيين، لا إلى العقول أو التجارب.”

“Akîdede dönüş, akla veya tecrübeye değil, iki vahye (Kur’an ve sahih sünnete) yapılır.”

Akîdeye Kaynaklık Edenler:

Kur’ân, Sahih Sünnet, Sahâbe ve Selef’in icmâı

Akîdeye Kaynaklık Etmeyenler:

Akıl tek başına, Tecrübe, hissiyat, sezgi, Bilimsel teoriler, Felsefî veya ideolojik sistemler

Kelâm ilmi ve bid’atçı usuller.

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in Temel Esasları;

Tevhid: Allah’ı zat, isim, sıfat ve fiillerinde birlemek.

Kur’an ve Sünnet’e bağlılık:

Dinde delil olarak sadece Kur’an ve sahih sünneti esas almak.

Sahabe sevgisi ve yoluna tabi olmak:

Sahabenin tamamını sevmek ve onların yolunu rehber edinmek.

İman; kalp, dil ve amelden oluşur:

İman artar ve eksilir; sadece tasdik değil, amelle de olur.

Kaza ve kadere iman:

Hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak.

Bid’atten sakınmak:

Dine sonradan sokulan amellerden uzak durmak.

Görünürde günah işleyen kimse tekfir edilmez:

Büyük günah işleyen kimseyi tekfir etmemek; hükmü Allah’a bırakmak.

İmamet ve hilafet:

Müslümanların başsız kalmaması gerektiğine inanmak.

Ehli kıbleyi tekfir etmemek:

Namaz kılan, kıbleye dönen kişiyi küfürle suçlamamak (açık küfrü göstermedikçe).

Mü’minlerin cennete gireceğine ve günahkârların cehennemden çıkacağına inanmak.

Ahiret, hesap, mizan, sırat ve cennet-cehennem inancı:

Gaybi konulara Kur’an ve sünnetin haber verdiği şekilde iman etmek.

Allah’ın isim ve sıfatlarına tahrif, teşbih, ta’tîl, tekyîf ve temsil karıştırmamak.

Ehl-i Sünnet akidesi, İslam’ın özünü ve doğru anlayışını koruyan, sahabe neslinden günümüze kadar aktarılan bir inanç sistemidir. Bu akide, Kur’an ve Sünnet’e dayalı, selef âlimlerinin rehberliğinde şekillenen, akıl ve nakli dengeli bir şekilde harmanlayan bir yaklaşımdır. Ehl-i Sünnet, doğru inanç, salih ameller ve takva ile İslam’ın ruhunu yaşama gayretini esas alır. Günümüzün çeşitli ideolojik ve mezhebi farklılıkları karşısında, Ehl-i Sünnet akidesi, İslam’ın hakiki yolunu takip etmek isteyenlerin ışığı olmaya devam etmektedir. Bu akideyi doğru anlayıp yaşamak, her Müslümanın İslam’a olan sadakatini ve bağlılığını güçlendirecektir.

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed