Tekfir Etmenin Ne Faydası Var! İddiasına Cevap.
Bugün yaşadığımız Murcie çağında cehennem davetçileri konumunda olan, Allah’ın iradesine ihanet eden, Selefin/Ehli sünnetin pak akidesini bulandıran ve toplumun sapmasına sebep olan bugünün Murcie akidesini bayraklaştıran ve ona davet eden tarikat, sofi, ilahiyatçı ya da kendilerini ehli sünnete nispet eden bu nasipsizler, tekfir konusunda öyle büyük bir usul ve kaidevi bir hata yaptılar ki Allah’ın hükmünü ilga eden ve islamın hükümlerini tahrif ettiler ve bunun sonucunda insanların sapmasına sebep oldular.
Usul ilmini hiçe saymış, mürted fıkhını göz ardı etmiş, tekfir fıkhını iptal etmiş, ehli sünnetin sabit kaidelerini merkezin dışına itmiş, vaid, vaad ve el-vela ve’l bera akidesini fehmi edememiş, Allah’ın kerim kitabında hükme bağladığı isimlendirdiği meseleleri unutmuş, dinin asılları, şeriatın vacipleri ve bunlar arasındaki şartlar nelerdir öğrenmemiş kimselerin bugün hoca, davetçi, alim evliya, sofi ve tarikat adı altında onlar şunu söylüyorlar;
Allah’ın hükmü ile hükmetmeyen yöneticilere kafir demeniz size ne kazandırıyor?
İnsanları tekfir etmek size ne fayda kazandırıyor? Şeklinde dinde olmayan tamami ile nefis ve hevalarına göre tekfir hükmünü ilga ettiler.
İnsanları tekfir etmek ancak fitneye sebep oluyor, tekfirin faydası yoktur, tekfir etmek bir çözüm değildir, tekfir etmek hakkın insanlara ulaşmasına engeldir benzeri sözlerle, muvahhitleri tekfir etmelerini sakındırmaya çalışırlar ve bunun için videolar, makaleler, dergiler ve kitaplar yazarak kendi fitnelerini topluma enjekte ederek tekfir ahkamını ilga ederek bu şerri hükmün iptal olmasına sebep olurlar.
Onlar tekfir ahkamını iptal ederek laik, demokratik ideolojik dinlere artık meşru gösterebilecek, Allah’ın hükmüyle hükmetmeyen tağutlara yardım, destek, sevgi, övgü ve hizmette engelleri kaldıracak, kafir ile Mümini dost müşrik ile muvahide kardeş, muhlis ile munafığı candan dost yaparak hak ile batılı birbirine karıştırmaya çalışıyorlar.
Muvahidler ne zaman ki insanları Allah’a davet ettiğinde, hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayarak ibadeti Allah has kılma noktasında mücadele ederken, ilahi öğretilere davet ederken, işte bu zevatlar muvahhitlere bidatçı, vahabi, harici, vatan haini ve ajan gibi etiket ve armalarla müminlerin davetini boşa çıkarırlar. Onlar bunu yaparken Allah tevhid davetini daha geniş bir yelpazede genişleterek daha fazla kitlelere ulaşmasına sebep oldu
Şunu açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz ki, tekfir şer’i bir hükümdür. Allah’ın isimlendirdiği ve hükme bağladığı bir konudur. Kim bu hükmü ilga eder hafife alır, önemsemez ve Allah’ın yasallaştırdığı bu hükmü rafa kaldırırsa şüphesiz Allah’ın miras, ceza kanunları, namaz ve oruç gibi hükümlerini de rafa kaldırmış olur. Nitekim;
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Sizi yaratan O’dur. İçinizden kimi kâfir kimi de mümindir. Allah yaptıklarınızı görendir. (64/Teğabûn, 2)
اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِه۪ۚ
Onlar (müşrik erkek ve kadınlar), sizi ateşe davet ediyorlar. Allah ise kendi izniyle cennete ve bağışlanmaya davet ediyor. (2/Bakara, 221)
وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَلْيَكْفُرْۙ
De ki: “Hak, Rabbinizden gelendir. Dileyen iman etsin, dileyen kâfir olsun. (18/Kehf, 29)
اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Allah’ın rızâsını gözetip ona göre davranan kişi, hiç üzerine Allah’ın gazabını çekip de nihâî barınağı cehennem olan kimse gibi olur mu? Cehennem, ne kötü bir varış yeridir! (
Âl-i İmrân:162)
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostudurlar. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Resûl’üne itaat ederler. Allah’ın rahmet edecekleri bunlardır işte. Şüphesiz ki Allah, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (Tevbe, 71)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (5/Mâide, 51)
وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse, onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır. (2/Bakara, 217)
مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْتُلُوهُ
Dinini değiştireni öldürün. (Buhari, Nesai)
لا يحل دم امرئ مسلم إلا بإحدى ثلاث: الثَّيِّبُ الزاني، والنفسُ بالنفس، والتاركُ لدينه المفارقُ للجماع
Müslüman kişinin kanı üç şey haricinde helal olmaz” Zina eden evli, nefse karşı nefis, dinini terk edip,İslam cemaatından ayrılan kimse (Buhari ve Müslim)
Bu ve benzeri ayetlere baktığımızda Allah kendi rızasını kazanmış ve gazabına uğramış, cennetini kazanmış cehennemi boylamış, dinden irtidat etmiş ya da İslamını korumuş, küfür tercih eden ya da mümin olmayı tercih eden şeklinde iki farklı milleti vahyin değer yargıları ile bu toplumları iki sınıfa ayırmış ve bunlarla ilgili hükümler vaaz etmiştir. Dolayısıyla bu milletler’den kafir, müşrik, münafık, zındık ve mü’min şeklinde Allah’ın isimlendirdiği ve özellikleri ile hükme bagladığı bir meseledir. Bu açıdan mü’min ile kafir arasında akidevi, sosyal, siyasi, ekonomik, sosyolojik ve her alanda sınırlı bir yaşam sınırlı bir iletişim ve ilişki vaaz etmiştir.
Tekbir meselesi bu ayetlerden anlaşıldığı üzere şeriatın hükümlerindendir. Onun prensipleri, kriterleri, tekfirin sebepleri, şartları, engelleri ve ölçüleri vardır. Tekfir ahkamıni bilmek, öğrenmek ve bununla amel etmek namaz gibi farzdır.
Münafıklarla muhlislerin yolu nasıl birbirinden ayrılacak? Kafirlerle mü’minlerin hayat programı nasıl birbirine ayrılacak? Muvahhitlerle müşriklerin yaşam tarzları nasıl birbirinden ayrılacak? Hangi verilere göre bu batıldır ve bu haktır denecek? Hangi verilere göre Allah Hristiyana, Yahudilere kafir ve Mecusilere Müşrik dedi?
Tekfir ahkamını ilga etmek hak ile batılı birbirine karıştırmak demektir. Güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı, yasak ile serbesti ve iyi ile kötüyü birbirine karıştırmak demektir. Çünkü mü’minlerle kafirler topluluğunu birbirinden ayıran şey tekfir ahkamıdır. Bunun için el-vela ve’l bera’yı – الولاء والبراء farz kılmıştır. Aynı şekilde vaad/müjde ile vaid/tehdit hükmünü farz kıldı.
Yine bununla beraber Allah hak ile batıl ehlini birbirinden ayırmak için tekfir hükmünü tüm kullarına farz kılmıştır.
Kur’an’da Yahudi ve Hristiyanların özelliğini taşıyanlara hangi hüküm verilecek?
Modern ve ilkel konumda olan Firavun, Nemrut, Karun, Samiri ve Hamanların taşıdığı özelliklere hangi ahkam icra edilecek?
Mecusi ve diğer müşriklerin Kur’an’daki inanç ve özelliklerini taşıyan modern cahiliyenin durumunu ve özelliklerini ne ile ifade edeceksiniz?
Mücimlerle müminlerin yolu nasıl ayrılacak zalimle mazlumun durumu nasıl birbirinden ayrılacak?
وَكَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ وَلِتَسْتَب۪ينَ سَب۪يلُ الْمُجْرِم۪ينَ۟
Suçlu günahkârların yolları apaçık belli olsun diye, ayetlerimizi işte böyle tafsilatlandırıyoruz. (6/En’âm, 55)
وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يرًا۟
Kim de hidayet kendisine apaçık belli olduktan sonra Resûl’e muhalefet eder ve müminlerin yolunun dışında bir yola uyarsa, (batıl yolu ona süslü göstererek) onu yöneldiği yola havale eder ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir dönüş yeridir orası! (4/Nisâ, 115
Allah’ın kendilerine gazap edeceği, lanet edeceği, cehenneme sokacağı, kafir dediği, müşrik dediği, münafık dediği, düşman dediği, Allah’tan başkasına ibadet eden dediği kimseleri ayıran tekfir ahkamı değil mi?
İslam’a karşı savaş açan, fitne çıkaran, toplumu kafirleştiren, kulları Allah ile bağlarını koparan, ideolojik dinleri dayatan, insanları şirki ve küfrü daytan, davet eden ve Allah’ın hükmü ile hükmeyerek Allah’ın iradesini hiçe sayarak haramı helal ve helali haram ederek tağutlara iktidar verenlerin hükmünü tekfir ahkamı belirlemiyor mu?
Tüm bu ifadelerden sonra tekfir etmem, şirk demem, küfür demem ve münafık demem, beni ilgilendirmez ve ben karışmıyorum diyenler bu açıdan Allahın isimlendirdiği ve hükme bagladığı ayetleri, hadisleri, icma ve meşhur meseleleri inkar etmiş bir nasipsiz ve cahil kimsedir.
Tekfir Etmenin Faydaları
1- Allah’ın iradesine ve hükmüne isabet etmek ve onun hükmüyle hükmetmek.
2- Allah ve Resulünün tekfir ettiğini tekfir etmiş olmak.
3- Hak ile batılın birbirinden ayrılması mü’min ile kafir, müşrik ile muvahit’in birbirine ayrılması.
4- Bu iki toplum arasında ibadet, miras, muamelat ve her alanda zıt hükümler ve muameleleri gerektirir.
5- Tekfir cennet ehli ile cehennem ehlini birbirinden ayırmak demektir.
6- Tekfir malın, namusun, aklın ve dinin korunmasıdır.
7- Tekir zalimlerin maskesini düşürülmesi müminlerin onlardan ayırt edilmesidir
8- Tekfir hidayet ile delaletin insanlar nezdinde ayrılması ve yolun aydınlanmasıdır.
9- Cehaletl ie ilmin, doğru ile yanlışın, zulümle adaletin, kör ile basiret ehlini birbirinden ayrılmasıdır.
Tekfir iki zıttın birbirinden ayrılması demektir. Nitekim sahabeler küfrün ve şirkin içerisinde imana ulaşırken bu gerçeği görmüşlerdi.
Sahabe neslinden sonra büyüyen yeni nesilin bir kısmı, islam’da yetişti ve şirki öğrenemedi ve bunun sonucunda fitne, kafa karışıklığı, hak ve batılın ayrılması zorlaştı. Nitekim Ömer ibni Hattab;
İnsanlar cahiliyeyi bilmeden İslam’da yetişirse İslam’ın ilmekleri birer birer sökülür.
10- Tekfir akideyi korumak ve batıl akideyi İslam’dan ayırmaktır.
11- Tekfir Allah’ın hükmüle hükmeden yönetici ile küfürle yöneten yöneticiyi birbirinden ayrılmasına sebeptir. Bunun sonucunda fitne, fesat, şirk ve küfürden korunmuş olunur.
12- Tekfir bid’at, hurafe, haram, küfür, münafıklık ve benzeri birçok tutum ve davranıştan alıkoyarak kişinin İslam’ın korumasına sebeptir.
Bir kimsenin müslümanlığına halel görmesi ve onu küfre nispet edilmesi ancak din konusunda ittifak edilen mutlak sabit olan ve aynı zamanda kat-i sarih/açık Kur’an ve Sünnetten çıktığını kabul edecek bir nassın varlığına bağlıdır.
Herhangi bir kimseyi tekfir etmek ancak belli şartların yerine gelmesi ve aynı zamanda belli engellerin ortada olmamasına bağlıdır. Bu yönüyle mutlak tekfir şartları bulunmadıkça da engelleri ortadan kalkmadıkça belirli kişiler için tekfir söz konusu olamaz.
Nitekim İmam Ahmet bin Hanbel kendisine seni hapse atan, kırbaçlayan ve zorlayan halifeye dua etmesini isteyince Ahmed bin Hanbel onları İslam’dan dönenler olarak görmedi. Hatta onlar İslam’dan dönenler olsaydı onlar için istiğfar etmek caiz olmazdı. Çünkü kafirler için istiğfar etmek caiz değildir, demiştir.
Kur’an mahluktur ve ahirette Allah’ı görülmez gibi inanca sahip olan mutezilenin durumu konusunda İmam Ahmed bin Hanbel muayen kişileri tekfir ettiği sözler vardır. Bunlar daha çok bu sapık fırkanın hocaları, alimleri ve liderleridir bu kimseleri muayen olarak tekfir etmesinin sebebine gelince bu meselede şartların bulunduğu ve engelleri ortadan kalktığı için muayene olarak tekfir etmiştir, gerekli şartların bulunmaması ve engellerin kalkmaması sebebiyle diğer kimseleri tekfir etmemiştir.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder