العبادة / İbadet Nedir?
İbadet kelimesi a-be-de fiilinin mastarıdır. İtaat etmek, boyun eğmek, tevazu göstermek, bağlanmak, muhtaçlık, küçüklüğünü kabul ve hizmet etmek gibi manalara gelir.
İbadet kelimesi Arapçada; Zillet, eziklik, tapmak, kölelik, boyun eğmek, itaat etmek, teslim olmak ve sevgi beslemek gibi manalara gelir.
İbadetin Şerri Manası; Kulun Allah’ın emrettiği, farz kıldığı, razı olduğu, kabul ettiği gizli ve açık tüm söz ve amelleri ile Allah’a ibadette birlemesidir.
Maalesef islami kavramlardan en çok istismar edilen kavramalardan bir tanesi ibadettir. İlahi öğretileri bilmeyen ve bununla beraber kendilerini islam’a nispet edenler ibadeti sadece namaz, oruç ve zekat gibi hükümlere indirgeyerek sınırlandırılmışlardır. Bu çok büyük bir hata ve gaflettir. Halbuki islam’da ibadet bir yaşam bir hayat programıdır. İtaat, sevgi, bağlılık, tevekkül, yasama, teslimiyet ve dua gibi batini ve zahiri tüm hükümler ibadet kapsamına girer.
İslam’da nasıl ki Allah’ını farzları olan namaz oruç, zekat ibadeti konusu ise, aynı zamanda Allah’ın ilahi öğretileri olan sosyal, siyasi, ekonomik uygulamalar, ilahi kanunlar, yasalar, itaatler ve Allah’ın tüm farzlarını yerine getirerek hayatımızı bu ilahi sisteme göre tanzim etmek ibadet kapsamına girer.
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ
De ki: “Şüphesiz ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.“O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslimlerin/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kulların ilkiyim.” (En’âm: 162-163)
اِنَّ اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ
“Şüphesiz ki Allah, benim Rabbim ve sizlerin Rabbidir. O’na ibadet edin. Bu (sizi davet ettiğim yol), sırat-ı mustakimdir/dosdoğru olan yoldur.” (Âli İmran, 51)
Allah insanları ve cinleri yalnız kendisine kul/ibadet etsin diye yaratmıştır. Bu ayet beşikten mezara doğumdan ölüme Allah’ı dikkate alarak ona kulluk yapmayı gerektiren ilahi bir düstürdur. İbadet insan hayatında Allah’ın dikkate alındığı gizli-açık her şeyde Allah’a kulluğu ifade eder.
İbadetler Üç Şekilde Bilinir.
1- Kur’an ve Sünnetin onayladıkları; Farz, sünnet ve mubah olanlar.
2- Allah’tan başkasına yapıldığı takdirde şirk ve küfür olacağı bize bildirilen ibadetler; Haramlar, bid’atler ve mekruhlar.
3- Niyet, kasıt ve davranışlarımızdan olan ibadetler; İhlas, tevazu, samimiyet, bağlılık, kesin bir inanç ve sevgi gibi kalbi ibadetleri ihtiva eder.
Bu üç kriteri dışında kişinin ibadet sınırlarını araması Allahtan başkasına ibadet etmesi anlamına gelir. Bu açıklamalardan sonra ibadet edene abit (kul) kendisine ibadet edilene de Mabut (ibadet edilen) denilir.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Ben cinler ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat:56)
İbadet Üç Şekilde Görülür.
1- Kalbin İbadeti: Huşu, samimiyet ve ihlaslı bir bağlılıkla tevhid akidesine şüphesi olmayan kesin bir inançla tasdik/kabul etmesidir.
2- Kavli İbadet: Dilimizle şehadeti ilan ederek islamımızı ve imanımızı gündeme getirmeyi ifade eder.
3- Ameli İbadet: Allahın emirlerini, farzlarını ve hükümlerini amellerimizle görüntülemeyi gerektiren ibadetlerlerdir.
İbadetin Kabul Şartı İkidir.
İhlas ve Vahiy (Kur’an ve Sünnet)
1- İhlas
İhlas; Kalbin tüm ibadetlerde riya, şüphe, kibir ve benzeri her durumudan arınmak suretiyle samimi ve içtenlikle ibadeti yalnız Allaha yapmasıdır.
وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ
Hâlbuki onlar, ancak dini o’na halis kılan hanifler olarak Allah’a ibadet etmekle, namazı dosdoğru kılıp, zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. İşte dosdoğru din budur. (Beyyine, 5)
فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّ۪ينَۙ اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَۙ
Veyl olsun o namaz kılanlara! Onlar ki namazlarında gaflet içindelerdir. (Maûn:4- 5)
2- Kur’an ve Sünnete uygunluğu
مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ
O’na yönelenler olun. O’ndan korkup sakının. Namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden olmayın. (Rûm:31)
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.” (Âl-i İmran, 31)
من عمل عملا ليس عليها من امرنا فهورت
Her kim emrimize uygun olmayan amel yaparsa reddolunur. (Muttefekun Aleyh)
Kur’an ve sünnette hiç bir şekilde ibadete dair olmayan tüm kalbi, sözlü ve ameli olarak güyya yapılan ibadetler, Allahın onaylamadığı bid’atlerdir.
İBADETLERİN ÇEŞİTLERİ
İtaatin İbadet Oluşu.
Allah’ın farzları, emirleri ve yasakları ibadet konusunu işleyen en önemli ilkelerdir. Dolayısıyla bir kimse küfür ve şirkte başkasına itaat ederse küfür ve şirk, haramda başkasına itaat ederse haram ve mübah da başkalarına itaat mübah olur. Bizim için ölçü tamamı ile islam ilahi nizamdır.
Kur’an-ı Kerimde ibadet kelimesinin itaat kelimesi ile eş anlamlı olmasıyla ilgili ayet;
اَلَمْ اَعْهَدْ اِلَيْكُمْ يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ وَاَنِ اعْبُدُون۪يۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ
“Ey Âdemoğlulları! ‘Şeytana ibadet etmeyin, o sizin apaçık düşmanınızdır.’ diye size emretmedim mi?” “(Yalnızca) bana ibadet edin. Dosdoğru yol işte budur.” (demedim mi?) (Yâsîn 60-61)
Aslında kimse şeytana kasten ibadet etmez. Hatta insanlar şeytana lanet ederler. İşte burada Allah kendi kullarından kimselerin şeytana ibadet edeceğini söylemesi şeytana itaat etmenin sonucunda ona ibadet etmesidir. Kim Allah’a isyan konusunda başkasına itaat ederse ona ibadet etmiş olur.
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Onlar Allah’ı bırakıp din bilginlerini, abidlerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. (Oysa) onlar yalnızca bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Allah) onların şirk koştuklarından münezzehtir. (Tevbe: 31)
Adiy, Medine’ye geldi. O, Tay Kavmi’nin lideriydi. Boynunda gümüş bir haçla Resûlullah’ın (sav) huzuruna girdi. Resûlullah (sav) bu ayetini okuyordu. Adiy, Peygamber’e (sav): ‘Onlar, din adamlarına tapmadılar ki!’ dedi. Resûlullah (sav): ‘Evet, fakat din adamları, onlara helali haram, haramı helal kıldılar. Onlar da tabi oldular. Bu, onların, din adamlarına ibadetidir.’ buyurdu.” (Tirmizi)
– Ayet ve Peygamber’imizin (sav) ayeti tefsiri göstermiştir ki helal-haram, yasak-serbest, meşru-gayrimeşru olan şeyleri belirleyen tek merci Allah’tır. Kim bu konuda kendini yetkili görerek kullar için yasak-serbest yada iyi-kötü gibi değer yargılar vaaz eder ve itaat edilirse bu o kimseye ibadet etmiş olur.
Hakimiyet/ Yasama İbadeti
Kulları için değer yargıları, kanunlar, sosyal, siyasi, ekonomik ve bir yönetim şekli ile Allaha hakimiyet/Yasama hakkı tanımak dinin aslı ve ibadetin tâ kendisidir. Nitekim Allahın yasama hakimiyeti ile ilgili ayette;
اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ
Yoksa, Allah’ın izin vermediği şeyleri, kendilerine dinden şeriat kılan/kanun yapan ortakları mı var? (Şura:21)
Allah’ın izin vermediği ideolojik kanun ve yönetim sistemlerini şeriat hâline getiren, haram-helal, yasak-serbest şeklinde kanunlaştıranlar, Allah’a şirk koşulan ortaklardır. Çünkü kanun yapma, şeriat belirleme ve yasama Allah’ın en belirgin ilahi sıfatlarındandır. Ve bu konuda kimse yetkili değildir.
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (Câsiye, 18)
Duanın İbadet Oluşu.
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟
Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Hiç kuşkusuz, bana ibadet etmekten büyüklenenler, boyun eğmiş/alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min:60)
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi )olan) rüşt ehlinden olsunlar. (Bakara: 86)
“Sana sorarlarsa…” ile başlayan birçok ayet vardır. Bu ayetlerde cevap kısmı “De ki…” diyerek başlar. Allah kendisini kullarına tanıtırken “De ki” sözcüğünün dahi kendisi ile kulları arasına girmesine razı olmamıştır. Affedilmez bir günah olan şirkin kısımlarından biri de; Allah’tan başkasına dua etmek, darda kalındığında ölü, diri ya da türbelerden medet ummaktır. Bu şirkin en belirgin sebeplerinden biri, Allah’ı uzak görmek ve O’na yakınlaşmak için aracıya ihtiyaç olduğuna inanmaktır. Allah bu ayette şirk mantığını çürütmüş ve kullarına yakın olduğunu, dua edenlere doğrudan icabet edeceğini belirtmiştir.
وَالَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مَا يَمْلِكُونَ مِنْ قِطْم۪يرٍۜ
O’nun dışında dua ettikleriniz, kıl kadar dahi bir şeye sahip değildir. (Fâtır, 13)
اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟
Onlara dua etseniz, duanızı işitmezler. İşitseler bile, size cevap veremezler. Kıyamet Günü şirkinizi reddederler. (Her şeyden haberdar olan) Habîr gibi kimse sana haber veremez. (Fâtır, 14)
Korku’nun İbadet Oluşu
Korku iki türlüdür.
1- Doğal korku kişinin fıtratında olan düşmandan, hayvanlardan, güçlü insanlardan olan zarar verecek canlı cansız varlıklardan korkması gibi. Bu Korku fıtri bir korkudur ve burada islam ile çelişen bir durum söz konusu değildir. Tabi ki insan doğal korkularını terbiye etmeli ıslah etmelidir. Tabi bu kısım korkuda yüceltme, ululama ve tazim olmadığı sürece bu insanı şirke götürmez.
Buna örnek olarak:
Meleklerin İbrahim Aleyhisselam’a çocuk müjdesi için geldiğinde İbrahim Aleyhisselam’ın meleklerden korkması gibi.
2- Korku olan ibadet genelde gizli olan korkudur. Alçalma, tazim, boyun eğme gibi korkular ibadet kapsamındadır.
Allah’la beraber başkalarının fayda ve zarar vereceğinden korkması, insanların cezası Allah’ın cezası eşdeğer görmesi ve insanların gazabını Allah’ın gazabı gibi görmesi işte bu korkular kişiyi farzları terk etmeye götürüyorsa ve Allah’a isyana götürüyorsa bunlar şirke götürür.
اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ اَوْلِيَٓاءَهُۖ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Ondan korkmayın! Şayet müminler iseniz yalnızca benden korkun. (Âl-i İmran, 175)
فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
(Öyleyse) insanlardan korkmayın. (Yalnızca) benden korkun! Ayetlerimi az bir paha karşılığında satmayın. Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse onlar kâfirlerin ta kendileridir. (Mâide, 44)
Kurban Kesmenin İbadet Oluşu
Kurban kesmek yalnız Allah adına yapılan bir ibadet çeşitidir. Kurban Allah dışında başka zatlar adına kesildiğinde şirke dönüşür. Kurbanın yatırlarda yada mezarlarda o yatan kimse adına kesilmesi, zengin ve bir liderin şanı ve şerefi adına kesilmesi kişiyi tehlikeli boyutlara götüren bir durumdur.
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
De ki: “Şüphesiz ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 162)
لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ
“O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslimlerin/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kulların ilkiyim.” (En’âm, 163)
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ
Buna şükür olarak Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. (Kevser, 2)
Tevekkül İbadet Olması
Terim olarak tevekkül “Allah’a güvenmek” anlamında vekl kökünde olan tevekkül “birinin işini üstüne alma, birine güvence verme; birine işini havale etme, ona güvenme” anlamındadır. Birine güvenip dayanan kimseye mütevekkil, güvenilene vekîl denir.
Tevekkül eden Allah’a kayıtsız şartsız tam bir teslimiyet içinde Allahın kendisine verdiği her şeyden razı olan kimsedir. Kadere inanmak ve Allaha tevekkül etmek sebepleri mutlaka yerine getirmeyi gerektiren en önemli olgudur. Tevekkül tüm kararlarımızda, olaylarda, yada işlerimizde sebeleri yerine getirmekle Allaha güvenmektir. Şifa konusunda Allaha değilde mutlak olarak doktora tevekkül eden yada rızık konusunda Allaha değilde patrona tevekkül eden Allaha ibadet etmemiş olur.
وَعَلَى اللّٰهِ فَتَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Şayet müminlerseniz yalnızca Allah’a tevekkül edin.” (Mâide, 23)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder