Usul İlmine Dair Başlıca Prensibler.
Usul Sözlük Manası; Temel, kaide, kök, dip, esas, kaynak ve dayanak gibi manalara gelir. Din açısından dayandığı temeller, dip, kök ve kaynak anlamlarına gelmektedir. Asıl ağaçın kökü olması ya da babanın evladı için asıl olması bu yöndedir.
Aslın çoğulu usul, bunun zıttı furu, çoğulu ise furuattır. Asıl evin temelleri, furu ise bu temeller üzerine bina edilen duvar, pencere ve kapılardır.
Usulü din kelimesi Aslı din kelimesinin çoğuludur. Aslı din, dinin Aslı demek iken, usulü din ise dinin asılları demektir. Dolayısıyla Aslı din aynı zamanda işiyi İslam dairesine sokan zorunlu hükümleri ihtiva eder. Mesela kafir ile mümin’i ayırt etmek gibi. Usulü din ise sünnete uyan ile bid’atçıyı ayıran prensiplerdir.
Dinin asılları dediğimiz kavram dinin temelleridir. Ve dinin temellerinde cehalet, tevil ve taklit söz konusu olamaz. Çünkü dinin Aslı üzerinde tahkik edilmeyen iman aslen İslam’a girmeye engeldir.
Dolayısıyla usul ilimleri kök temel iken, furu ilimleri ise o köklere ve o temellere dayanan ilimlerdir. Örneğin ağacın kökü usul iken, ağacın kökünün üstünde yükselen dallar, çiçekler ve meyveler bunlar ise furudur.
Usul ile furu arasındaki fark; Usul ilimleri isminden anlaşıldığı üzere kaidelerden bahseder. Neden? Ne için? Mantık, metot, prensip ya da belli kaynağa dayanmak demektir. Furu ise bu temeller üzerinde bina edilen hükümler demektir.
Hükümler Üç Türlüdür.
1-Akıl yoluyla elde edilen akli hükümler:
Örnek: Bir ikinin yarısıdır gibi.
2- Hissi (Tecrübe) hükümler.
Örnek: Ateşin yakıcılığı ve güneşin doğması gibi.
3- Şerri hükümler.
Örnek: Namazının farz olması ve Ribanın haram olması gibi.
Ususul kuralları şer’i delillerden elde edilecek olan bu nevi hükümler için konmuştur.
Şerri hükümlerde kendi aralarında üçe ayrılır.
1-Ameli hükümler. Fıkıh usulünün kapsamındadır.
2-İtikadi ameller. Tevhid ya da Kelam ilminin kapsamındadır.
3-Ahlaki hükümler. Tasavvuf ya da ahlak hükümleri kapsamında incelenilir.
Usulcunun faaliyeti kitap sünnet ve diğer icmali delilleri inceler ve bu delillerin durumlarına has, emir, mutlak ve mukayyet gibi değişik şekillerden hangi hal üzere bulunabileceklerine bakar ve bunlardan her birinin hükmünü açıklayan kuralları koyar.
Örnek;
1-Mutlak emir vucüba delalet eder.
2-Mutlak nehiy haram kılmaya delalet eder.
3-Tahsise uğramamış âmm bütün fertleri kapsar.
Fakih bir olayın hükmünü tespit etmek istediğinde sözünü ettiğimiz usul kurallarını alır ve o ferdi olayla ilgili delil veya tafsili delile uygular. Böylece o delilinin hangi şer’i hükme delalet ettiğini ortaya koyar.
Örnek: Fakih namazın hükmünü tespit etmek istediğinde namaz ile ilgili tafsili delilleri araştırır ve namazı kılın ayetini bulur. Bu cüzi delilden namaz kılmanın emir edildiğini görür. Bu durumda mutlak emir vucüba delalet eder şeklindeki usul kuralını kullanır ve bilir ki buradaki kılın emri emredilen şeyin vacip olunduğunu göstermektedir.
Özet olarak usulcunun görevi icmali delilleri yani topluca kaynakları inceleyip müçtehidin tafsili her bir olayla ilgili delillerden cüzi hükümler çıkarmasına yardımcı olacak küllü nitelikte kuralları tespit etmek ve bu kuralları şer’i delilerle ispatlayıp sağlam temellere oturtmaktır.
Fakihin görevi ise tafsili delilleri incelemek ve usul kurallarını uygulayarak bu delilerden hükümler çıkarmaktır.
Fıkıh usulü ilminin ikinci asrın sonlarında yani Rasulullah Efendimiz, Sahabe ve Tabiin devirlerinden sonra ortaya çıkmış bilimlerdendir.
Aslında fıkıh usulü fakih ve müctehidlerin içtihat faaliyetlerinin disipline edilmesi ve keyfi hüküm verme ihtimaline karşı tatmin edici bir tedbir alınması için harekete geçirir. Onları şer’i delillerden hüküm istinbat edilirken esas alınacak prensipler ve kuralları belirlemeye sevk etmesine fıkıh usulü denir.
Müslümanların ittifak ettiği deliller kitap, sünnet, icma ve kıyastır. Alimlerin ittifak etmediği ama ihtilaf ettiği başka delillerde vardır. Bunlar Mesalihi mürsele, İstihsan, Örf, Zeddu zerai, Şer’u men kablena, Sahabe kavli ve İstishab
www.gurselgurbuz.com
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder