×

Usul İlmi: Mahkumun Fih, Aleyh, Leh ve Mahkumun Bih Nedir

Usul İlmi: Mahkumun Fih, Aleyh, Leh ve Mahkumun Bih Nedir

  (Teklifi Hükümlerin Rükunları)

Teklif sözlükte: Külfetli, meşakkatli, sorumlulukları yerine getirmek gibi anlamları taşır.

 İslam ıslahında ise kula zorluk, acizlik, külfet, meşakkat kastı olmaksızın ilahi görevleri yüklemeyi ifade eder.

Kulun kaldırabileceği görevler teklif kapsamında değerlendirilir ve Allah kuluna ancak kaldırabileceği hükümler vaaz eder. Kulun kaldıramayacağı kudretin üstünde olan ve acze düşürecek teklifi hükümler söz konusu değildir. Çünkü insanı kudreti üstüne bir işi ile mükellef tutmak caiz değildir. Nitekim bir kaide: Teklif-i Ma La Yutak denir.

Usul alimleri ittifakla mükelleflerin Allah’ın kendilerine yüklediğin konularda mesul tutulmayacağı konusunda ittifak etmişlerdir. 

Dolayısıyla Mükellef zor bir işi yapması, emredilen, yahut zahmet’e katlanan kişi, sorumlu, yükümlü anlamındadır. Mükellefin kendisine şer’i hitabın yöneltildiği bu hitapla yükümlü tutulan, söz ve davranışlarına şeri hükümler ile bağlanan akli melekeleri yerinde olan, akıl ve ergin olan insan demektir. Usul bilginleri söz ve fiil ile ilgili şer’ihükümleri mükellef yada mahkumu aley ile tarif etmişlerdir.

Mükellef Olmanın Şartları;

Mükellef olmanın şartı ehliyet şartıdır. Bir insanın mükellef olabilmesi için o meselede ehil olması gerekir. Ehil olmadığı bir şey de şer’i hitap söz konusu olmaz. Şer’i hükümlerin gerçekleşebilmesi için ehliyet şartı söz konusudur. Mükellef tutmadaki amaç kişinin yükümlü kıldığı için onun tarafından yerine getirilmesidir. Dolayısıyla anlama, idrak etme, amel etme, yerine getirme ve sahip olan kimse mükellef iken bunları yapamayanlar mükellef olmazlar. Misal: İnsanın gücü üstüne bir şey yapmak mümkün olmadığı için bu mükelleflik söz konusu değildir.

Mükellefin Alameti Nelerdir?

Allah’ın mükellefe hitap etmesi ve hükmünün onda icra edilebilmesi için onda akıl olması gerekir. Herkesin aklı düşüncesi farklı farklıdır. İşte bu yüzden açık ve tespiti mümkün olan bir durumu mükellefden alameti olarak göstermiştir. Yani bir kimsenin buluğ çağına ermesi ancak onun fizyolojik ve biyoloji nitelikler kazanması ile sabit olur. Bir kimsenin söz, davranış, olgunluk ve buna benzer alametler onun mükellefiyetinde oluşuna delildir. Aklı kıt, deli  ya da çocuk olmuş, söz ve davranışlar mükellef kapsamında değerlendirilmezler.

Mükellef olan ve herhangi mükellefde engel olmayan durumlarda kul Allah’ın haklarında ve kulların haklarını yerine getirmekle mükelleftir, bu ister lehine ister aleyhine olsun bununla mükelleftir.

Mükellef olmayan deli ya da çocuk konumunda olanlara gelince onlar kulların haklarını riayet ile mükelleftirler. Onların zekat vermesi, meydana getirdikleri zararlar, tazmin edilmesi tamamıyla onların eş ve akraba tarafından ödenmesi gerekir ve bu konuda fakihlerimizin çoğunu ittifak etmişlerdir.

Çocuğun İslam’a, namaz, oruç ve ibadete alıştırılması anne ve babaların görevidir. Çünkü mükellefiyet bunu gerektirir. Dolayısıyla teklifi hükümler yani mükellefin kendisi ile teklif edildiği helaller haramlar bilinmesi ve öğrenilmesi gerekir ki bu şekilde kul hayatını o mükellefiyetler dahilinde idame ettirsin. 

Konumuza girmeden önce bu kavramaların manası ve durumlarını bilmek bize konunun anlaşılmasına daha fazla katkı sağlayacaktır.

1- Mahkumun Aleyh: Aleyhine hükmedilen, davayı kaybeden kimsedir. Buradaki kasıt kişinin ehliyeti yani insanın bir iş ile mükellef sayılması için o işe ehil olması anlamındadır. Misal;

Akıllı olmak ya da buluğa/temyiz kudretine sahip olan kimseler sorumluluk kazanır ve bu şekilde mahkumu aleyh kapsamına girer.

2- Mahkumun Leh: Lehine hükmedilen davayı kazanan kimsedir.

3- Mahkumun Bih: Dava sonunda hüküm altına alınan yani kararlaştırılan sonuçtur.

4- Teklif-i Ma La Yutak: Bu ise kudretin tam tersi zıttı olan kudretin üstüne bir şey ile mükellef tutulma yani kulun yapması zor ve  imkansız olan konuları ihtiva eder. Hanefiler böyle bir teklifi caiz görmemiştir. Misal:

اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِه۪ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 

 Yoksa (Peygamber’in) o (Kur’ân’ı) uydurduğunu mu söylüyorlar? De ki: “Şayet doğrulardansanız onun benzeri bir sure getirin ve Allah’ın dışında (size yardım etmesi için) kimi çağırabiliyorsanız çağırın (bakalım).” (10/Yûnus, 38)

Dolayısıyla teklifi ma la yutak bir kulun yerine getirmesi söz konusu olmayan helal ve haram yasaları dışında olan kullardan istenmeyen ve kullara zorluk verecek durumlardır.

5- Mahkumun Fih: Allah’ın emriyle mükellefin söz ve fiilleridir. Rabbimizin emri olan vacipler, haramlar, mendup, yasak ve serbest gibi mükellefin söz ve fiillerini konu edinir

Başka bir ifade ile bir şer’i hükmün konusu olan ve teklifi hükümlere taalluk eden tamamı ile mükellef bir kimsenin ister müspet/olumlu ister menfi/olumsuz söz ve fiilleri ile ilgilidir.

Kul Hakları Açısından;

Kul hakları ister siyasi ister ekonomik ister ahlaki ister sosyolojik ve her alanda ferde ait menfaat ve maslahatlardır. Misal;

Alacak hakkı bu mali bir haktır ve kul hakkıdır. Yine aynı şekilde satın alınan malın bedeli ve gasp eden malın bedeli şahsi bir haktır ya da kırılan dökülen bozulan şeylerden aynı şekilde bir haktır. Dileyen bunun temini ister ya da feragat edebilir ya da vazgeçebilir bu konuda insanların kendi dileğine kalmışdır.

Allah Hakkı ve Kul Hakları;

Misal: Zina is iftirasında bulunmak insanların namuslarını ve ırzlarını lekelemek ve iftirada bulunmak, işte bunlar hepsi İslam şeriatında cezaların sabit olan hükümlerdir. Bu tamamıyla sosyolojik hayatı ve toplum dengesi ile ilgili olduğu için bunlara cezayı uygulanması gerekir. İşte bu sebeple cezayı yerine getirmek Allah hakkı olmakla beraber bu aynı zamanda iki kul arasındaki haklara da temin etmektedir. Çünkü buradan bu ceza işleminin sonucunda kimin doğru ve kimin yanlış ya da iftira ettiği de ispatlanmış olur.

Kul Hakkı Ağır Basan Haklar;

Misal: Kısas hükmü: Nitekim bir kimse bir kimseyi öldürdüğünden bunun için kısas yazılmıştır. Burada her ne kadar Allah hakkı varsa da kul hakkı daha ağır basmaktadır. İşte bu sebeple mağdurun veya varislere hakkı bulunmakla beraber mağdur katile karşı ister affeder ister bedel isterler, isterse kısas talebinde bulunurlar ve tamamıyla bu tercih kul hakkına bırakılmıştır.

Dolayısıyla Mahkumu fih mükellef olan bir kimsenin söz ve fiillerinde gerçekleşen şeylerdir. Bu ister Allah’ın helal yasaları dediğimiz farz ve mübah konular olsun bu İster Allah’ın haram yasaları olan haram fiiller olsun bunlar mahkumu fih’dir.

Allah namazı, orucu, zekatı ve benzeri ibadetleri müspet şekilde emretmiştir, bunları yerine getirmek mükellefin görevidir. İşte bu mahkumu fih yani mükellefin fiilleridir. Başka bir misal;

Olumsuz açıdan adam öldürmek, hırsızlık, yalan, içki kumar ve benzeri şeyler haram olmakla beraber mukellefler bunlardan kaçınmakla görevlidir. İşte bu günahları işleyenler mahkumu fih konumuna düşmüş olurlar.

Dolayısıyla şunu açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz ki mahkumu fih konusu kulların fiilleri ile ilgilidir.

Bu sebeple İslam insana bazı teklifler vaaz etmiştir, olumlu açıdan yerine getirmesi gereken iman ve tevhid gibi farz ve mubah olan meselelerle beraber olumsuz açıdan şirk, küfür, içki ve kumar gibi haram meselelerde teklif yani sorumlu kılarak olumlu açıdan kabul edip olumsuz açıdan kaçınma şeklinde teklifte bulunmuştur. İşte bu mahkumu fih  konusudur.

 Mahkumu fih mükelleflerin fiilleri tamamı ile kudret yani kişinin yapabilir durumunda olması ile ilgilidir.

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 

Ramazan ayı! O ay ki insanlara yol gösteren, hidayet ve furkandan apaçık deliller barındıran Kur’ân, o ayda indirilmiştir. Sizden o aya yetişen oruç tutsun. Sizden her kim hasta ya da yolcu olursa (oruç tutmadığı günlere karşılık) başka günlerde (oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylaştırma) sayılı günleri tamamlamanız ve sizi hidayet etmesinden ötürü Allah’ı yüceltip/en büyük olarak bilmeniz ve şükretmeniz içindir. (2/Bakara, 185)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 

 Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar/dirseklerle beraber kollarınızı yıkayın. Başınızı mesh edin ve ayaklarınızı da topuklarınıza kadar (yıkayın). Şayet cünüp olursanız (gusülle) temizlenin. Eğer hasta ya da yolculukta olursanız ya da sizden biri ihtiyaç gidermeden gelirse veya kadınlarla beraber olur ve su bulamazsanız, temiz toprakla teyemmüm alın. Yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah, (din konusunda) sizi zora sokmak/işinizi zorlaştırmak istemez. Fakat Allah, şükredesiniz diye sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. (5/Mâide, 6)

 Allah kullara güçlük ve zorluk dilememiştir. Her ne kadar bazen namaz, oruç ve zekat gibi meselelerde azim, güç, yetenek ve yapabilir durumdadır. Başka bir ifade ile bunları ifa edebilecek kudret, kolaylık ve rahmettir. Nitekim bir kimse hasta olduğunda oturarak ya da yan üzerine yatarak namaz kılabilir ya da su bulamadığında teyemmüm edebilir şeklinde kolaylıklar söz konusudur.

1- Mahkumun Fih Üç Şart Üzere Bina Edilmiştir.

a)-Fiilin eksiksiz bir şekilde mükellefin bilgisi dahilinde olması.

Tekliften maksat mükellefin kendisinden istenen görevi istendiği şekilde yerine getirmesidir. Bu şekilde bir ifa ancak mükellefiyete konu olan fiilin tam anlamıyla bilinmesi ile mümkün olur.

Misal: Zekatın mahiyeti ve miktarı açıklanmadan zekat ile namazın rükunları, şartları ve nasıl kılınacağı gösterilmeden namaz ile mükellef tutmak sahih olmaz.

Burada bilmekten maksat mükellefin yükümlü olduğu işi bilfiil bilmesi değil! Bunu bilme imkana sahip olması, o bilgiyi elde edebilir durumda bulunmasıdır. Bu ancak Daru’l İslam da bulunmakla gerçekleşmiş sayılır.

Dolayısıyla Mükellef ilmi ehliyeti var ise, kaynaklarından araştırarak ya da buna gücü yetmiyorsa ilim ehline sormak suretiyle şer’i hükümleri bilme ve öğrenme imkanına sahiptir. O yüzden fakihler Darü’l İslam da bulunan kişinin şer’i hükümleri bilmemesinin bir mazeret teşkil etmeyeceğini hükmetmişlerdir.

b)-Fiilin Allah Tarafından Talep Edilmesinin Bilinmesi

Allah’a yapılan bir itaatin gerçekleşebilmesi için fiilin Allah tarafından talep edildiğinin bilinmesi gerekir. Kastedilen şey fiilin yapılabilmesi için ilme ulaşmanın mümkün olması gerekir.

Mahkumun fih işin başından itibaren mutlaka mükellefin fiilidir. Bu teklifi hükümler için geçerlidir. Vazi hükümlerde mahkumun fih doğrudan mükellefin fiili olabileceği gibi mükellefin fiili olmamakla beraber onun fiili ile bağlantısı olan bir durumda olabilir. 

Misal: Hırsıza uygulanan ceza hükmünün sebebi hırsızlık suçudur. Bu doğrudan mükellefin fiilidir. Öğlen namazı vacip olması hükmünün sebebi ise güneşin batıya doğru eğilmesidir, ki bu mükellefin fiili ile ilgili değildir fakat yine de onun fiile yani kılacağı namaz ile ilgilidir.

Misal: Bir insan soru sormakla şer’i hükümleri bilmeye güç yetiren bir kişi ise yada müslümanların bulunduğu bir yerde ikamet ederse, bilmese bile bilenlerin kategorisinde değerlendirilir ve cehaleti mazeret olarak kabul edilmez.

c) Hükümlerin Konulmasında Maksadın Kolaylık Ve Sıkıntıların Giderilmesidir.

Allah, hükümlerin konulmasından maksadin hafifletmek, kullara kolaylık sağlama ve onlardan sıkıntıyı giderme olduğunu belirten kur’an ve sünnet naslarıdır.

Misal: Mazeret hallerinde uygulanacak ruhsat hükümlerinin tatbik edilmesi gibi. Ramazan ayında yolcu, hasta ile hamile ve emzikli kadın hakkındaki oruç tutmama müsaadesi, suyun bulunmaması veya hastalık halinde teyemmüm edilmesi, canın tehlikeye düşmesi durumunda içki içmenin ve murdar et yemenin caiz olması gibi hükümler göstermektedir ki, Allah hüküm koymadaki maksadı insanları sıkıntıya sokmak değil tam aksine onlardan meşakkati gidermek ve sıkıntı ortaya çıktığında yok etmektir.

Not: Bir fiilin şer’i bir teklife konu olabilmesi için o fiilin mutlaka mükellefin gücü halinde bulunması gerekir.

Mahkumun Fih Allah ve Kulları Konusunda Dört Kısma Ayrılır.

Mahkumun fih; Allah’in emri olan mükellefin fiilleridir. Rabbimizin emri olan vacip, haram, mendup, yasak ve serbest gibi mükellefin fiillerini konu edinir.

1- Sadece Allah’ın Hakkı Olan Fiiller.

Mesela; Farz olan namaz, oruç, haram olan zina, içki ve hırsızlık ve haddlerin uygulanması Allah’ın haklarıdır. Bunlar mazeretsiz yerine getirilir. Çünkü bunlar sadece ibadet niteliği taşıyan fiiller, hükümlerdir ve toplum nazarında dinin hayata ikame edilmesi içindir.

Allah hakkı olarak ikincisi vergi niteliği taşınmasından maksat can veya malın korunmasına yönelik bir ödeme olmasıdır.

Mesela; Fıtır sadakası böyle bir hükümdür. Çünkü o muhtaclara yardımda bulunma yoluyla Allah’a yaklaşma çabası olması ve oruçun kabul vesile teşkil etmesi itibariyle bir ibadettir. Aynı zamanda ceza hükümleri tam anlamı ile birer ceza teşkil ettiklerinden bunlara tam cezalar adı verilir. Zina suçu, içki suçu ve kısas suçu gibi bunların tatbik edilmesi Allah hakkıdır. 

Allah haklarından üçünçüsü ise sınırlı eksik ceza hükmüdür. Bir kimsenin murisini öldürmesi bu kişinin mirasdan mahrumiyet hükmü ile mahrum olur.

İbadet niteliği taşıyan şeylerde halel söz konusu olduğunda ceza hükümleri bunların kefaretlerdir. Yemini bozmanın, ramazan’da bilerek oruç bozmanın, hatayla adam öldürmenin ve zihar kefareti gibi.

Allah hakkı olan hükümler, Allah’a karşı kulluk borcu olarak ifade edilen ibadetler gibi ganimetlerin beşte biri olan ve fıkıh kitablarında açıklandığı şekilde ve madenlerde alınan vergi bunlara örnektir.

2-Sadece Kulun Hakkı Olan Fiiller

Mesela; Borçlar, mallar ve miras hakkı gibi durumlar kulların kendi aralarındaki haklardır. Kul hakkı olan hükümlerin gayesi sadece ferde, kişiye has bir menfaatin korunması ile ilgili hükümlerdir.

 3- Allah’ında Kulun Hakk’ınında Bulunduğu Ama Kulun Hakk’ının Daha Fazla Olduğu Durumlar.

Mesela: İffetli kadına iftira suçu, bu namusa dokunan bir suç olduğu için hem Allah hakkı hem de kişi hakkıdır.

Mesela; Kasten adam öldürme cezası olan kısas, borçlar, miras ve cezaların uygulanması gibi durumlar hem Allah’ın hemde kullara ait haklardır.

Hemen şu önemli konuyu ifade edelimki Mahkumun fihde fiilin mümkün olması bir şarttır. Çünkü burada teklifi veya vazi hükümlerin ilgili bulunduğu fiil veya durumlar kastedilmektedir. 

Mesela; Allah namaz kılınız hitabında bir talep yada bir emir vardır. Öyleyse bu teklifi bir hükümdür, bu hükmün taalluk ettiği fiil olan namaz mahkum fih olur. Dolayısıyla mahkumun fih hükmün konusudur.

2- Mahkumun Aleyh;

Mahkumun aleyh Allah’ın hitabının fiili ile alakalı olduğu şahıstır. Mahkumun aleyh Allah’ın mükellefe yükümlü tutmasındaki hikmeti insanların dünya ve ahiretteki durumlarını ıslah etmek ve hücceti ikame edip ortadan kaldırmaktır.

Mahkumun Aleyh ve Mükellefin Şartları İki Kısma ayrılır.

a) Teklife güç yetirebilirlikmek. 

Teklif Allah’ın emridir. Aklı olmayan birine teklif/sorumluluk yüklemek ve hitap etmek ise muhal/imkansızdır. Bu halde akıl anlama aletidir ve buluğa/ergenliğe bağlı kılınması lazım.

b) Mükellefin Teklif Ehliyetine Sahip Olması

Mükellefin kendisine yöneltilen tekliflere emir ve yasaklara salahiyetli olması için teklif ehliyetine sahip olması gerekir.

Dolayısıyla Mahkumun aleyh’deki kasıt kişinin ehliyeti yani insanın bir iş ile mükellef/sorumlu sayılması için o işe ehil olması anlamındadır. Başka bir ifade ile Allah’ın hitabının fiili ile alakalı olduğu şahıstır. Allah’ın mükellefe yükümlü tutmasındaki hikmeti insanların dünya ve ahiretteki durumlarını ıslah etmek ve hücceti ikame edip ortadan kaldırmaktır.

Akıllı olmak, buluğa ermek temyiz kudretine sahip olmak gibi konular mahkumu aleyh içine girer. Deli olmuş, akıl hastası ya da küçük olan kimse mükellefiyet sahibi olamaz yani mahkumun aleyh değildir. Ehliyet bir işi yapmaya elverişli olan kişi için falanca bu işe eğildir denir. Usulculere göre ehliyet vücub ehliyeti eda ehliyeti diye ikiye ayrılır.

Meşekkat Taşıyan Şeylere Mükellef Tutmak İki Kısma Ayrılır.

a) Taşınması Mümkün Olan Meşakkatler;

Bunlar Allahın emirleri olan namaz, oruç, hac, cihat ile kötülüğü yasaklamak ve Allahın haramları olan içki, zina gibi durumlar her kul için kendisinde kaçınılması gayet kolay ve basit olan durumlardır.

Tekrar ifade edelimki Allah’a ait hükümlerin konulmasından maksadın hafifletmek, kullara kolaylık sağlama ve onlardan sıkıntıyı giderme olduğunu belirten Kur’an ve Sünnet naslarıdır.

Fiilin mükellefin gücü dahilinde olması hem yapmaya hem de yapmamaya muktedir olması gerekir. Bir kimse mükellefin güç yetiremeyeceği bir fiili ile teklif şer’an caiz değildir. Çünkü imkansız bir iş teklif konusu olamaz.

Mesela: Aynı şahsa aynı anda bir işi hem vacip hem haram kılmak ya da aynı anda bir şeyi hem sahih hem fasit olduğunu hükmetmek imkansız bir durumdur. Hatta Rabbimiz kitabında birçok yerde Allah’ın insanları ancak güç yetirebilirlik gibi şeylerle mükellef tuttuğunu söylemiştir.

Fiilin mükellef hakkında mümkün olması gerekir. Zira imkansız/mümkün olmayan bir şeyle mükellef tutmak cumhur ulamaya göre sahih değildir. Fiilin mükellefin gücü dahilinde olması hem yapmaya hem de yapmamaya muktedir olması gerekir.

Bir kimse mükellefin güç yetiremeyeceği bir fiili ile teklif etmek şer’an caiz değildir. Çünkü ister bizatihi ister başkalarına nazaran imkansız bir iş teklif olunamaz.

b) Taşıması Ancak Takatın En Son Gücünü Kullanmakla Mümkün Olan Meşakatler.

Bir kimsenin Taşıması ancak takatin en son gücünü kullanmak ile mümkün olabilen meşakkatler vardır. Örnek: Bir kimsenin ikrah altında küfür kelimesini söylemeyip sabredip azimete sarılması.

İnsan’ın tahammül edemeyeceği, katlandığında faydalı işin kesintiye uğramasına yol açacak olan meşakkatler vardır. Misal;

Ard arda birkaç gün oruç tutmak, geceleri de devamlı ibadet ile geçirmek ve yürüyerek hacca gitmenin verdiği meşekat gibi.

Tekliften maksat mükellefin yükümlü tutulduğu işi yerine getirmesi ve böylece onun imtihanı olur. Bir iş beşer gücünün sınırları dışında kalırsa mükellefin imtihan edilmesi imkansız hale gelir. Bu teklif konusu abes yani lüzumsuz yere meşguliyet olur. Yine insan iradesinin dışında kalan tabii durumlar teklife konu olamaz.

Mesela; Yeme, içme arzusu, kızma, hoşnut olma, üzüntü, sevinç ve sevgi gibi durumlara yol açan amillerin bulunmasıyla var olurlar. İnsan bu gibi durumları meydana getirmekle mükellef tutulmaz. Çünkü bunlar onun iradesinin ve gücünün dışında kalmakta ve onun imkanı dahilinde değildir. Misal;

Resulullah (s)’in evliliğinde zevcelerine karşı adaletli davranmaya çalışırdı. Onlar arasında adaletli olurdu. Hatta Rasulullah (s); ” Allah’ım benim yapabildiğim taksim bu senin güç getirdiğin benim ise gücümün yetmediği hususlarda beni kınama” demesi gibi.

İşte Rasulullah (s) bu sözüyle bazı hanımlarına diğerlerinden fazla sevgi duyabilmiş ve kalben daha çok meyil etmiş olabileceğini ifade etmiş oluyordu. Bu hadis göstermektedir ki insan sevgi ve benzeri tabii durumlarla mükellef tutulamaz. Yine Rasulullah (s)’in oğlu İbrahim ölünce onun üzüntüsü buna örnek gösterilebilir.

Hanefilerde Teklifte Şart Olan Kudret İki Kısımdır.

Mutlak Teklif ve Kamil Teklif

1- Mutlak Teklfi: Eda edilmesi için mükellefe gerekli olan bedeni veya mali sorumlulukların en alt sınırının verilmesi. Misal;

Abdest için suyun bulunması, namaz için kuvvet, hac için güç getirebilme ya da zekat için zenginlik gibi. 

2- Kamil Teklfi: İmkan sınırının üzerinde olan demektir.  Misal;

Zekat için bir senenin geçmesi gibi imkanı ya da gücü varsa bir sene geçmeden önce de bunu eda edebilir.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed