Şirk Nedir Ve Müşrik Kimdir?
Sözlükte: Şirk ”şerike” fiilinin mazdarı olup denk, eşit, benzer, ortak olmak ve ortaklık manasındadır.
Şirkle aynı kökten olan şirket ve müşareket sözlükte: Mülk ve Saltanatta ortak olmak demektir.
Şirk koşana müşrik ve şirk koşulana şerik denilir.
Istılahda: Allah’ın zatında, isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde bir başkasına ortak, denk ya da ona benzer olduğuna inanmaktır.
Lisanu’l Arab’ta Şirk: Birden fazla kimseyi ortak edindi, bir olan şeyi iki kılldı, başkasını mülkünde ya da saltanatında eşit kıldı ya da bir başkasını kendisine denk tutarak ortak olmasını ifade eder.
Şirk: Allah’ın ilahi özelliğini bir başkasına tanıyarak o kimseye ilahi ve rabbani yetkiyi vermektir. Kim ilahi özellikleri bir başkasına tanıyorsa kendisi müşrik ilahi makama oturttuğu kimse ise şerik yani şirk koşulan bir ilahı olmuş olur.
Kur’an’da şirk ile ortak mana taşıyan kavramlar vardır. Bunlar;
Misl (benzer), Kufuv (denk), Veli (dost) Nidd ( zatında benzer) ve Şefi (şefaatçi) gibi farklı kavramlarla Allah’a uluhiyette, rububiyette ve ibadette şirk koşmanın zulüm, iftira, bir kötülük ve Allahın ahirette asla affetmeyeceği bir günah olarak tanımlanır.
Şirk kelimesi Kur’an’da küfür ile yan yana geldiğinde farklı manalar, ama ayrı ayrı geçtiğinde eş anlamlıdır. Çünkü her şirk aynı şekilde bir küfür olmakla beraber her küfür şirk değildir.
Allah’ın onayladığı ve meşru bir kul olabilmek için, kulun dünyada Allahın isimlerinde, sıfatlarında, fiillerinde ve onun ilahi özelliklerinde İslam’ını koruyup, cehennemden kurtulup ve cennete girebilmesi için hiç kimseyi Allah’a denk, benzer ve ortaklar edinmeyerek yalnız Allah’a itaat, teslimiyet, kulluk ibadet ve emrine amade olacak şekilde yaşamayı ifade eder.
Güncel açıdan şirk: Allahın ilahi özellikleri olan hükmetme, kanun koyma, yasama, sosyal, siyasi, ekonomik, hukuk ve ceza normaları, iyi-kötü, güzel-çirkin,yasak-serbest, ve doğru yanlış gibi değer yargıları belirleme konusunda Allah isyan ederek, ilahi iradeye sınırlandırma getirmek, ilahi görüşten razı olmayarak ve ilahi sistemi red ederek bu rabbanı ölçülere muhalefet eden heva ve heves ürünü olan insan uydurması ideolojik dinleri, önderleri, demokrasi, laiklik ve ona iktidar veren liderleri, kurum ve kuruluşlara itaat, teslimiyet, yardım, destek, sevgi, bağlılık ve razı olma şeklinde gerçekleşen bu şirk sahibini müşrik yapan ve ebedi cehenneme götüren en büyük suç ve zulümdür.
Şirk kulun Allah’a iftira etmesi, Allah’a ihanet etmesi, yetkilerine başkasına vermesi ve ibadete taalluk eden bir meselede bir başkasına ibadet etmesini ifade eder. Bu sebeple şirk büyük bir zulüm de aynı zamanda kulun Allah’la bağları koparan en büyük suçtur.
Büyük şirk kişi İslam milletinden çıkaran, Müslüman ismini kendisinden alıkoyan, yaptığı ibadetler, kulluklar, namaz, oruç, zekat ve benzeri ibadetleri iptal eden, sahibine müşrik ismini veren ve bu kimseyi ebedi cehenneme götüren bir suçtur.
Küçük şirk ise kişiyi İslam milletinden çıkarmayan, müşrik yapmayan ve Müslümanlığı hali hazırda devam eden ama bulaştığı ibadeti iptal eden büyük günah olmakla beraber Allah dilerse onu af ederek cennete yada dilerse cehenneme göndereceği bir suçtur.
İman kalp, niyet ile itikat, dil ile ikrar ve organlarla amel olduğu gibi küfür ve şirk de kalp, niyet ile itikat, dil ile ikrar ve organlarla kendini gösterdiğinde şartlar oluşur ve şer’i engeller olmaksızın bu kimse müşrik ismini almış olur.
Büyük şirkin karinesi,alameti, illet ve sebebi hem kalp, hem niyet, hem dil ve hem organlarda kendini gösterirse! İşte bu büyük şirk olur ve sahibini müşrik yapar. Dolayısıyla büyük şirk ile küçük şirk arasındaki en önemli ayrım dinin asıllarıyla şeriatın vaciplerindeki ayırımdır.
Dinin asıllarında bir kimse Allah’a ister itikattan ister sözlerinden ister amellerinde şirk koşarsa bu hiçbir şekilde küçük şirk kapsamında değerlendirilmez ve bu büyük küfür kapsamında değerlendirilir.
Din asıllarındaki kastımız Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, cennet, cehennem, Allah’ın kanunun, hüküm koyucu oluşu, tağut, şirk ve küfür gibi dinin aslına muhalefet eden meseleler cehaleti, tevili ve taklidi kabul edilmeyen şirktir.
Şirk’in Çeşitleri Nelerdir?
Büyük şirk ve Küçük şirk
Kur’an ve Sünnetteki muhkem naslarda varid olan delillere baktığımızda Allah’a ortak/şirk koşmak iki şekilde görülmüştür: Büyük Şirk ve Küçük Şirk
1- Büyük Şirk: Dinin asıllarına taalluk etmesi sebebiyle Allah’a isimlerinde, sıfatlarında ya da fiillerin’de başka bir ifade ile Allahın ilahi özelliklerini ya da Allah’a ait olan bir ibadet çeşidini bir başkasına ortak etmek, denk tutmak ve aynı derecede tazim görmesini ifade eder. Bu hiç şüphesiz sahibini İslam milletinden çıkaran ve ebedi cehenneme götüren bir suç olması sebebiyle kişi dünyada eğer tevbe etmeden bu büyük şirk üzere ölürse ahirette asla affedilmeyecek ve kaybedenlerden olacaktır.
Rububiyet açısından büyük şirk: Bu Allahın iradesi ve fiilleri ile ilgili olan bir kısımdır. Allah’tan başkasına yaratma, diriltme, öldürme, kanun koyma, hükmetme, yasama ya da değer yargıları belirleme konusunda başkasını ortak, denk, benzer görmek, Allah’la beraber ya da Allah dışında bir başkasına Allah’a isyan konusunda bir başkasını yaratıcı, öldüren, kanun koyucu, hükmeden, kainatta tasarruf hakkına sahip olduğunu söylemesi ya da sosyal, siyasi ve ekonomik gibi değer yargıları belirleme açısından Allah’tan bir başkasına vermesi o kimseyi rab ve kendiside müşrik olmuş olur. Çünkü bu kimse Rubibiyet konusu olan ilahi irade ve fiilleri Allah’a değil bir başkasına indirgemesi sebebiyle Müşrik olmuştur.
Uluhiyet/ibadet açısından büyük şirk: Bu tam aksine kulun iradesi ve fiilleri ile ilgilidir. Kul irade ve fiilleri ile rububiyet açısından yaratıcı, öldüren, dirilten, kanun koyucu, yasa koyucu, hükmetme ve yalnız tasarruf hakkının Allah’a ait olduğu benzeri durumlar açısından insanın kendi iradesinde, niyetinde, kalbinde, fiillerinde ve bir hayat programı olarak yaşamında ilan etmesi Allah’ı belirlemesi ve ona kulluk etmesidir. Ama eğer kul bunun tam aksine kendi irade ve fiillerinde Allah’ın rububiyet tanımına muhalefet ederek başka yaratıcı, başka tevekkül edilen, başka kanun koyucu, yasa koyucu ya da hükmeden varlıklara irade ve fiilleri ile bağlı kalırsa müşrik olur. Dolayısıyla uluhiyet tevhid illeti kulun iradesi ve fiilleri ile Allahın rububuyetinde yani onun ilahi irade ve fiillerinde belirlemesi, muhatap olup ve itaat etmesidir.
İsim ve sıfat açısından büyük şirke gelince: Bu Rububiyet ve Uluhiyet tevhidinin temsili konumunda olan isim ve sıfatlardır. Allahı ister yaratıcı// El-Halık yada kanunu koyucu/Eş-Şari açısından, bu Allahın iradesi ve fiil ile ilgili olması sebebiyle Rububiyet tevhidi, bizim ise kendi irade ve fiillerimiz’de itaat ederek Allah’ı El-Halık yada Eş-Şari olarak birleyerek ona uluhiyette yani ibadette başkasını değil yalnız ona ibadet etmemizi ifade eder.
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْمًا عَظ۪يمًا
Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun (şirk) dışında kalanları dilediği kimse için bağışlar. Kim de Allah’a şirk koşarsa, hiç şüphesiz büyük bir günahla iftirada bulunmuş olur. (4/Nisâ, 48)
اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ
Şüphesiz ki kim Allah’a şirk koşarsa, Allah cenneti ona haram kılar. Onun barınağı ateştir. Zalimler için yardımcı da yoktur.” (Mâide, 72)
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ سَأَلْتُ أَوْ سُئِلَ رَسُول اللَّ “أَىُّ الذَّنْبِ عِنْدَ اللَّهِ أَكْبَرُ؟ قَالَ: “أَنْ تَجْعَلَ لِلَّهِ نِدًّا وَهُوَ خَلَقَكَ.”
Abdullah (b. Mes”ûd) (ra) anlatıyor: Resûlullah”a (sav) “Allah katında en büyük günah nedir?” diye sordum. “Seni yarattığı hâlde Allah”ın bir denginin olduğunu kabul etmendir.” buyurdu. (Buhârî)
الاسلام ان تعبد الله ولا تشرك به شيئا
İslam Allaha ibadet etmek ve ona hiç bir şeyi şirk koşmamaktır. (Muslim)
مَنْ مَاتَ وَهُوَ يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ نِدًّا دَخَلَ النَّارَ، وَمَنْ مَاتَ وَهْوَ لاَ يَدْعُو لِلَّهِ نِدًّا دَخَلَ الْجَنَّةَ
“Her kim, Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakararak O’na eş koşar bir halde ölürse, cehenneme girer.Her kim de Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakararak eş koşmaz bir halde ölürse, cennete girer.” ( Buhârî, Müslim)
Resulullah aleyhisselam kendi şahsında ümmetine şirkin tehlikesini ve tövbe edilmedi takdirde şirk üzere ölenin ebedi cehenneme gireceğinin ve bunun ağır ve kötü sonuçlara sebep olacağını bildiği için ümmetine tevhidi anlattı ve O sallallahu aleyhi ve sellem şirkten korunmak için bir Nebi ve Resul olmasına rağmen şu duada bulunuyordu;
اللهمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أُشْرِكَ بِكَ وَأَنَا أَعْلَمُ ، وَأَسْتَغْفِرُكَ لِمَا لاَ أَعْلَمُ
“Allah’ım! Bilerek şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediğim şeyler hususunda da senden bağışlanma dilerim.”
2- Küçük Şirk: Allahın izni, iradesine ve zatına bağlı kalarak başka şeyleri Allah’tan bağımsız görmeyerek Kur’an ve Sünnetteki muhkem naslarda bildirilen ve büyük şirk sınırına götürmeyen, ebedi cehenneme götürmeyen ve kişiye Müslüman ismini almayan şirke küçük şirk denilmektedir.
Bu şirk türü Allahın zâtında, sıfatlarında, fiillerinde ya da Allahın rububiyet. uluhiyet/ibadet, isim ve sıfatlarına muhalefet eden ve onu başkasına mutlak açıdan denk ortak tutan şirk türü değildir. Çünkü bu şirk türü dinin aslına ya da ona zıt davranışlardan olmayıp Allah dışında ya da Allah’la beraber bir başkasını bağımsız denk-ortak tutmayan ama Allahın izni ve iradesine bağlı kalarak yapılan bir şirk türüdür.
Örnek Allahın iznine bağlı kalarak nazar boncuğun, ip, halka ve benzeri şeylerin fayda yada zararı def ettiğine inanması, Allah’tan başkasına yemin etmek, falanca kimse olmasaydı bu iş olmazdı- demek, Allah’tan başkasına nispi açısından tevekkül etmek, riya gösteriş yapmak, Allah ve sana güveniyorum demek, bir şeyi uğurlu görmek, bir kimsenin yüzü hürmetine demek, makamı hürmetine söylemek, Allah ve sen dilersen demek, bazı şeyleri uğursuz saymak, doğru olmadığına itikat etmek şartıyla falcılara, medyumlar ve kahinlere gitmek, Allah ve senin sayende oldu demek ve dini dünyevi açıdan kullanmak suretiyle mal edinmek küçük şirk türlerine örnektir.
من تعلق تميمه فقد اشرك
Kim Nazar-muska takarsa şirk koşmuş olur. (Ahmed)
اَلطِّيَرَةُ شِرْكٌ، اَلطِّيَرَةُ شِرْكٌ، – ثَلاَثًا- وَمَا مِنَّا إِلاَّ وَلَكِنَّ اللَّهَ يُذْهِبُهُ بِالتَّوَكُّلِ
“Uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir. Fakat Allah bizden onu (uğursuzluk çıkarmayı) tevekkülle giderir.” (Ebu Davud, hadis no: 3910; Tirmizi, hadis no:1614)
Oy açısından büyük şirke düşmek;
Oy verme açısında misal: Allah’a, Kur’an’a, Resulullah aleyhisselatu vesselam’e inanan, namaz kılan, oruç tutan ve zekat veren bir kimse çağın en büyük şirk hastalığı olan hüküm, kanun koyma, yasama, yönetme ve idare etme gibi Allah’a ait olan ilahi özelliği ve kimseye yetki vermediği, ortağı olmadığı ve sadece ilahi ve rabbani özelliği bir partiye, laik ve demokrasi gibi ideolojik dinlere, bir öndere ya da herhangi bir kurum ve kuruluşa verirse hiç şüphesiz bu kimsenin tüm ibadetlere batıldır ve kendisi müşrik ismiyle isimlendirilir. Onun cehaleti, tevili, gafleti ve taklitçi olması mazeret değildir.
Tağuta oy verenler iki katagoride değerlendirilir;
Birincisi: Geleneksel konumda olanlar. Bunlar müslüman iddiası taşımakla beraber tevhidin şartlarını yerine getirmeyen ve onu bozan unsurları işleyen şirk, küfür ve tağut gibi Allah’tan başka ibadet edilenleri red etmeyen kimseleri mutlak ve muayyen açıdan oy verdikleri için tekfir edilmeyi hak ederler.
İkincisi: Tevhidi tadik eden ve tağutları red eden ama tevilleri sebebiyle muayyen açıdan ilk etapta tekfir etmediklerimiz. Bunlar oy verdiği partiyi ve bütün tağutları red, inkar, tekfir ve Allah’ın düşmanları olarak kabul etmeleri, onların yeryüzünde fitneye sebep olan ve Allah’ın kendilerine buğz eden kimse olarak itikat etmesi açısından bu kimseler muayyen açıdan hüccet ikame edilmeden tekfir edilmezler. Peki niçin ona oy vermişti? Şu Parti gelmesin bu parti gelsin diyerek! İslami davetimizi daha hızlı, daha kolay ve engeller aşarak yapabiliriz düşüncesiyle yaptığı bu tevilden dolayı böyle bir insanı biz bu kimseyi tağuta ibadetinin şartlarını yerine getirmediği için huccet ikame edilmeden tekfir etmeyiz.
İşte bu tevil ehli kendisi tevhidin şartlarını yerine getirmiş, tağut’u tekfir etmiş ve tağuta ibadetin tüm yönlerinden uzak olmuş ama söz ve eylemi ile yine de mutlak açıdan şirke düşmüştür. Bu şirk itikadı bir şirk değil amel/eylem gerçekleşen bir şirktir. Şüphesiz ki oy kullanmak küfre/şirke sebep olmaktadır. Bu kimseye ameli şirkinden dolayı geleneksek şirke düşenleri birbirinden ayırarak muayyen açıdan hüccet ikame ederiz olumlu cevap alırsak dinde kardeşimiz olur yok eğer naslara muhalefet ederse onu tekfir ederiz.
Büyük Şirk ve Küçük şirkin arasındaki illet farkı nedir?
Büyük şirk ile küçük şirk arasındaki illet, karine ve alamet büyük şirk Allah’tan bağımsız ya da Allahla beraber başkasını denk, ortak ve benzer şeklinde yapılan her türlü ibadet büyük şirkin illetidir. Küçük şirk ise Allahın izni, rızası ve onun zatından bağımsız olmayacak isim ve sıfatları kayıtlanmak suretiyle yapılan ibadetler ise küçük şirk kapsamında değerlendirilir.
Misal;
Kim benim şeyhim gaybı biliyor diyorsa! Bu küfür sözüdür, kalbi bile bunu itikat ediyorsa buda itikadı küfürdür, amelleriyle bunu doğrularsa bu da ameli küfürdür ve bu itikat açısından mutlak büyük şirktir ve sahibi müşrik yapar.
Ama bu kimse dese ki Allah’ın yardımı, izni olarak benim şeyhim gaybı biliyor dese ve bunu Allah’ın dilemesine kayıtlandırsa biz bu kimseye sen büyük şirk işledin diyemeyiz. Bu kimse küçük şirk işlemiştir. Neden? Çünkü gaybın anahtarı mutlak açıdan Allah’ın elinde olduğunu ve Allah’ın dilediğine vereceğine inandığı düşüncesiyle bir tevil yapmıştır.
O halde gaybın Allah’tan olduğuna ondan başka gaybın bilemeyeceğini ve ancak Allah’ın izniyle şeyhlerinin gaybı bildiğini söyleyen bir kimse küçük şirk, tehlikeli bir bidat ve bu kimsenin durumu tehlikelidir. Çünkü böyle durumda olanlar aşama aşama ya da rıza göstere göstere büyük şirke düşmektedirler.
Allah’tan başkasını yardıma çağıran, sığınılan ve dua edilen kimselere gelince bunların büyük şirk kapsamında olmasını illeti onların Allah’tan bağımsız ya da Allah’la beraber dualara icabet eden, yardıma koşan, bela ve musibetlerde kendilerine sığınan kimseler olarak itikat ediyorsa bu büyük şirktir ve sahibini müşrik yapar. Bu kimse Allah nasıl dua’ya icabet ediyorsa bu kimseyede aynı şekilde duaya icabet ediyor, Allah’a nasıl sığınılıyorsa bu kimseyede sığınılır şeklinde tüm itikatlar büyük şirk kapsamındadır.
Bu kimselere karşı ümit, korku, fayda ve zararın bu kimselere Allah’la beraber ya da Allah dışında olduğuna itikat ederse yine büyük şirk işlemiş ve müşrik ismini almış olur.
Bir kimse itikadında Allah dilemedikçe o yardım etmez, Allah dilemedikçe faydayı celp, zararı def etmez, Allah dilemedikçe dualara icabet etmez ve Allah dilemedikçe yeryüzüne tasarruf hakkına sahip değildir şeklinde kayıtlayarak bir itikat içinde olanlara gelince bu kimseler itikatta küçük şirk işlemişlerdir. Bunun temel illeti yine Allah’ı tam bağımsız görmek, Allah’ın iznine kayıtlayıp ve onun dilemesiyle itikat etmesi sonucu ortaya çıkan bir şirktir.
Dolayısıyla yukarıda ifade ettiğimiz sonuca göre kişi ey eylem ve söylemlerinde küfür/şirk işlemesi mutlak küfür ve mutlak şirk olarak kabul edilir ve bu kimselerin bir usul kaidesi olarak olarak mutlak ile muayen mutlak ile mukayyet ayarımı yaptığımızda bu kimselerin büyük şirk işlemelerini ancak niyet ve itikata bağlı olduklarını görmüş oluyoruz .
Dua yoluyla Allah’tan başkasına yapılan şirk;
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَج۪يبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Allah’ı bırakıp da kendilerine dua ettiğiniz varlıklar, sizin gibi (Allah’a) kuldurlar. Şayet doğruysanız, çağırın da çağrınıza karşılık versinler. (7/A’râf, 194)
Başkasına itaat yoluyla yapılan şirk;
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُون
Onlar Allah’ı bırakıp din bilginlerini, abidlerini ve meryem oğlu mesih’i rabler edindiler. (oysa) onlar yalnızca bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı. o’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Allah) onların şirk koştuklarından münezzehtir. (Tevbe:31)
وَاِنْ اَطَعْتُمُوهُمْ اِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ۟
Şayet onlara itaat ederseniz hiç şüphesiz müşriklerden olursunuz. En’âm, 121)
Allah’tan başkası açısından fayda ve zarar şirki;
Allah dışında bir başkalarına ibadet etmek ya da ortaklar koşmak Allah’a zarar vermez. Bilakis şirk koşana zarar verir ve o bu dünyada ve ahirette yapayalnız kalır hüsran ve sonsuz pişmanlıkla azap görür.
وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذًا مِنَ الظَّالِم۪ينَ
Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (10/Yûnus, 106)
Sevgi ve muhabbet yolu ile yapılan şirk;
Şirk başka varlıkları sevgide, itaatte, teslimiyette ve benzeri durumlarda başka varlıkları Allah’a denk benzer tutmalarıdır. İşte bu sahibinin müşrik yapan bir durumdur. Allah gibi bir başkasını sevmek, Allah gibi bir başkasına teslim olmak ya da Allah gibi bir başkasına itaat etmek şeklinde gerçekleşir. Nitekim;
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَشَدُّ حُبًّا لِلّٰهِۜ
(Tüm bu gerçekleri bilmelerine rağmen) insanlardan öylesi vardır ki; Allah’ın dışında birtakım varlıkları Allah’a denkler/ortaklar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise çok daha kuvvetlidir. (2/Bakara, 165)
Allah’tan başka kanun ve yasama açısın da şirke düşmek;
Konunun daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek verelim; Bir insan düşünün hakkı olmayarak sizin malınıza, mülkünüze, evinize, karınıza ve kızınıza ortak olduğunu bunlar üzerinde hak ve tasarruf sahibi olduğunu dolayısıyla dilediğim gibi ben bunları kullanırım dediğinde sizin tepkiniz nasılsa! Aynı şekilde Allah’a ait olan ilahi bir özellik gasp eden ve onu bir başkasına tanıyan kimseye karşı Allah’ın tavrı da aynı bu şekilde sert olur.
اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Yoksa, Allah’ın izin vermediği şeyleri, kendilerine dinden şeriat kılan/kanun yapan ortakları mı var? Şayet (azaplarının kıyamete erteleneceğine dair) kesin bir söz olmasaydı elbette, aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki zalimlere can yakıcı bir azap vardır. (Şûrâ, 21)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder