Nuh Aleyhiselam’ın Hayatı Ve Tevhid Daveti
Tarih boyunca tüm Resuller yeryüzünde kötü giden gidişata dur demek, tağutların egemenliğindeki şirk ve küfür sistemlerinin belini kırmak ve yeryüzünde kulları kullara değil! Allah’a kul yapmak için Allah tarafından gönderilmiş inkılapçı ve devrimci kimselerdir. Nitekim Nuh aleyhisselam diğer rasuller gibi kavmini düştükleri putperestlik, küfür, şirk ve zülme karşı uyarmak için gönderilmiştir.
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ۘ اِنّ۪ي لَكُمْ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۙ
Andolsun ki, Nuh’u kavmine gönderdik. (Demişti ki:) “Şüphesiz ki ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.” (Hûd, 25)
Tüm Resul ve Nebiler hayatı ilahi yasalara göre yaşamak ve onu bir hayat programı olarak yeryüzünde egemen kılmak için gönderilmiş ve tüm insanlar yalnız Tevhid bilinciyle Allah’a ibadet etmeye ve ona kul olmaya davet etmişlerdir.
لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
Andolsun ki, Nuh’u kavmine (peygamber olarak) yolladık. Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) bir ilahınız yoktur. Şüphesiz ki ben, sizler için o büyük günün azabından korkmaktayım.” (A’râf, 59)
Bu davet sosyal, siyasi, ekonomik, yasama ve bir yönetim şekli olarak alemlerin rabbi olan Allah’ın iradesine teslim olma ve bu ilahi yasalara muhalif olan tüm ideolojik sistem ve onu temsil eden tağutları reddetmek üzere kurulu bir davettir. Nitekim;
وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولًا اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ
Andolsun ki biz her ümmet arasında: “Allah’a ibadet/kulluk edin ve tağuttan kaçının.” (diye tebliğ etmesi için) resûl göndermişizdir. (Nahl, 36)
Nuh aleyhisselam kavmini Allah’a ibadet ve kulluğa davet ederken, Onlar Nuh aleyhisselam’ın getirdiği vahyi ve ilahi öğretileri reddetmekle beraber alaya aldılar.
وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُۙ
Şayet seni yalanlıyorlarsa hiç şüphesiz, onlardan önce Nuh, Âd ve Semud Kavimleri de yalanlamışlardı. (Hac, 42)
Nuh aleyhisselam Resul olmanın verdiği sorumlulukla gecesi ve gündüzüyle taviz vermeden hakkı gündeme getirerek insanları ona davet etti ve batılın kötülüğü ve zulmünü insanlara anlatarak bundan sakındırma noktasında 950 yıl boyunca mücadele etti.
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلًا وَنَهَارًاۙ
Demişti ki: “Rabbim! Kuşkusuz ben, kavmimi gece gündüz (tevhide) davet ettim.” (Nûh, 5)
Bu 950 yıllık uzun ve meşakkatli davet onların kibirlenmesine, inkar etmesine ve kaçışlarına sebep olmuş hiçbir şekilde bu davete müspet cevap vermemişlerdi.
فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي اِلَّا فِرَارًا
“Benim davetim, yalnızca onların kaçışını arttırdı.” (Nûh, 6)
Tüm Resuller sabır, davaya karşı sadakat, vefa, istikrar ve sebat gibi özellikleri ile bıkmadan usanmadan Allah’a kulluğa davet ediyorlardı. Tüm peygamberlerde olduğu gibi Nuh aleyhisselam’da davet hareket metodunda ve strajesinde her yolu denemiş ve insanların hidayetine vesile olma konusunda mücadele etmiştir.
ثُمَّ اِنّ۪ي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًاۙ
“Sonra hiç şüphesiz, onları açıktan davet ettim.” (Nûh, 8)
ثُمَّ اِنّ۪ٓي اَعْلَنْتُ لَهُمْ وَاَسْرَرْتُ لَهُمْ اِسْرَارًاۙ
“Sonra muhakkak onlara (davetimi) ilan ettim. (Bazen de) iyiden iyiye gizledim. (Her biriyle ayrı ayrı özel olarak konuştum.)” (Nûh, 9)
Nuh Aleyhisselam onları tevbeye, istiğfar etmeye, ıslah olmaya, Allah’a yönelip ibadet etmeye ve hiçbir şekilde Allah’a ortak koşmamaya davet etmiştir.
فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ اِنَّهُ كَانَ غَفَّارًاۙ
“Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlanma dileyin. Çünkü o (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğaffâr’dır.’ ” (Nûh, 10)
Onlar bu davetten yüz çevirerek küfre ve şirke talip oldular ve yeryüzünde zulmün egemenliğine razı oldular. Halbuki hiçbir Rasul insanlardan faydalanmak, onları sömürmek, kulları kullara kul yapmak için gönderilmemişti. Onlar yalnız insanları Allah’a ibadet etmeye davet etmişlerdir. Onlar ecir ve mükafatlarını insanlardan değil yalnız Allah’tan bekliyorlardı.
فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۙ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
“Şayet yüz çevirirseniz, sizden bir ücret istemiş değilim. Benim ücretimi yalnızca Allah verecektir ve ben Müslimlerden/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardan olmakla emrolundum.” (Yûnus, 72)
Nuh Aleyhisselam gecesi ve gündüzüyle, gizlisiyle ve açığıyla insanları küfür ve şirkten sakındırdı amma onlar inatla Nuh aleyhisselam’a iman etmediler ve Nuh aleyhisselam bunun sonunda bir mağlubiyet duygusuyla Rabbine şu duayı etmişti.
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
(Nuh) Rabbine dua etti: “Şüphesiz ki ben, yenik düştüm, (bana yardım et ve onlardan) intikam al.” (Kamer, 10)
Rabbimiz Allah kur’an ve sünnette Nuh aleyhisselam’ın hayat, davet ve mücadelesini bize ibret, ders ve örnek olsun diye gizli bırakmamış bizim bu kıssalardan faydalanmamızı murad etmiştir. Nuh aleyhisselam ulu’l azm peygamberlerinden olan ve sabrı, mücadelesi, istikrarı, kulluğü, sebatı ve davasına bağlılık yönüyle bize örnektir.
Nuh aleyhisselam’ın Hayatı
Nuh Aleyhisselam Adem aleyhisselam’dan 10 asır sonra hayata gelmiş ve kavmine Resul olarak gönderilmiştir.
Nitekim sahih buhari’de sabit olduğuna göre Abdullah ibni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi: Adem ile Nuh arasında on asır vardır. Bütün bu asırlarda insanlar islam üzere idiler.
Bu 10 asır içerisinde insanlar tevhide bağlanmış, imanlarını kormuş, küfür, şirk ve Allah’tan başka ibadet edilen her türlü unsurlardan beri olmuşlardı.
Nuh aleyhisselam ise kavmine putlara tapan, tağutlara ibadet eden, küfür, şirk ve delalete düştüğü bir zaman diliminde gönderilmiştir. Allah onu kullara rahmet, uyarıcı ve hidayet vesilesi olarak gönderdi ve yeryüzüne ilk gönderilen Rasul Nuh aleyhisselam’dır.
Onların şirke, küfre düşmesi ve Allah’tan başkalarına ibadet etmelerinin sebebi İbni Abbas ve selef’ten bazıları dediler ki:
وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًاۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًاۚ
“Ve dediler ki: ‘Sakın ha ilahlarınızı bırakmayın. Ved, Suva, Yeğus, Yauk ve Nesr’i de bırakmayın.’ ” (Nûh, 23)
İbni Abbas (ra) şöyle demiştir: “Nuh Kavmi’nin putları daha sonra Arapların putları olmuştur… Bunlar Nuh Kavmi’nden salih kişilerin adlarıydı. Onlar vefat edince şeytan, onların kavimlerine, oturdukları meclislerde putlar dikmelerini ve bu putlara bu isimleri vermelerini fısıldamıştı. Böyle yaptılar. Onlar vefat edinceye kadar bunlara ibadet edilmemişti. Onlar helak olup ilim ortadan kalkınca, insanlar bunlara ibadet etmeye başladılar.” (Buhari)
İbni Cerir (rh) der ki: “Muhammed b. Kays (rh) şöyle demiştir: ‘Bu kişiler Âdem (as) ve Nuh (as) arasında yaşayan salih bir kavimdi. Bu kişilerin kendilerini takip eden tabileri vardı. Onlar vefat edince, kendilerini takip eden arkadaşları dediler ki: ‘Biz onların resimlerini çizersek bu, hatırladığımız zaman bizi ibadet etmeye teşvik edici bir şey olur.’ Sonra onların resimlerini çizdiler. O nesil vefat edip başka bir nesil gelince şeytan, onların arasına sızıp dedi ki: ‘Sizden önceki atalarınız bunlara ibadet eder ve onlar sayesinde yağmura kavuşurlardı.’ Bundan sonra insanlar, onlara ibadet etmeye başladılar.’ ” (Taberi Tefsiri)
Bugün modern çağın putperestleri islam’dan yüz çevirmiş ve heykellere, ideolojilere, tağutlara ve birçok yapay tanrılara ibadet etmiş ve maalesef bugün Nuh kavminden daha dehşetli bir konumdadır.
Dolayısıyla Ved, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nesr gibi insanlar kendi bulundukları toplumlarda salih, muttaki, Allah’a ibadet eden ve tevhid ehli kimselerdi ve o zaman insanlar islam üzere idiler. Ne zaman ki onlar şeytanın vesvese ve türlü tuzaklarına kulak verdiler onlar heykelini yaptıkları salih kimselere ibadet etmeye başladılar. Hatta bu heykeller onların oturdukları meclislerde ve kendi evlerinde bunları dikerek onlara ibadet etmeye başladılar.
İnsanlar bu halde putlara tapar, tağutlara ibadet, şirke ve küfre kulluk yaparken Allah Nuh aleyhisselamı bir Rasul olarak gönderir ve insanları Tevhide davet etmesi için onları uyarır.
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ
Senden önce gönderdiğimiz her resûle: “Şüphesiz ki benden başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. O hâlde yalnızca bana kulluk/ibadet edin.” diye vahyetmişizdir. (Enbiyâ, 25)
لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
Andolsun ki, Nuh’u kavmine (peygamber olarak) yolladık. Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) bir ilahınız yoktur. Şüphesiz ki ben, sizler için o büyük günün azabından korkmaktayım.” (A’râf, 59)
Nuh aleyhisselam kavmini gece gündüz, gizli ve açık her türlü strateji ve metodu kullanarak insanları Tevhide davet etmiştir. Ama bu davete rağmen onlar inat ve ısrarla bu davetten yüz çevirmiş delalet, azgınlık ve her türlü düşmanlık üzere birleşmiş hatta Nuh aleyhisselam’ı tehdit, eziyet ve alay gibi birçok kötülükleri yapmışlardı.
وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلَاٌ مِنْ قَوْمِه۪ سَخِرُوا مِنْهُۜ قَالَ اِنْ تَسْخَرُوا مِنَّا فَاِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَۜ
(Allah’ın emri üzere) gemiyi yapıyordu. Kavminin seçkinleri ona her uğradığında onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: “Şayet bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay ederiz.” (Hûd, 38)
Müşrikler Zayıf Bırakılanların Kovulmasını ister
O gün müşrikleri Nuh aleyhisselam’a iman etmiş zayıf, mustezaf ve fakir kimselerin kendi yanından kovmalarını bunu yaptığı takdirde kendisine tabi olacaklarını vaat ettiler. Zaten tarih boyunca Müşrikler kibirlerinin sonucunda hep bunu söylemişlerdir.
Nitekim Kureyş’in kafirleri de Rasulullah aleyhisselatu vessellem’den Ammar, Süheyl, Bilal, Habbab ve benzeri zayıf müminleri kendi huzurunda kovmaları takdirinde kendisine tabi olacağını söylemişlerdi.
وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ اِنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ
Ben, iman edenleri kovacak değilim. Onlar Rableri ile karşılaşacaklardır. Fakat ben, sizlerin cahillik eden bir topluluk olduğunuzu düşünüyorum.” (Hûd, 29)
Nuh Aleyhisselam’ın 950 Yıllık Daveti
Nuh aleyhisselam’ın kavmine daveti ve uyarıları çok uzun zaman sürdü. Nitekim;
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ فَلَبِثَ ف۪يهِمْ اَلْفَ سَنَةٍ اِلَّا خَمْس۪ينَ عَامًاۜ فَاَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. İçlerinde elli yıl eksik olarak bin yıl yaşadı. Onlar zalimlik yapmaya devam ederken tufan onları yakalayıverdi. (Ankebût, 14)
Bu süre zarfında Nuh aleyhisselam’a çok az kimse iman etti. Onlardan iman etmeyenlere gelince onlar kendi çocuklarına ve herkese ölüm döşeklerinde bile şunu vasiyet ediyorlardı: Siz Nuh’a asla tabi olmayacak, iman etmeyecek, Nuh’a karşı muhalefet ve savaşmayı vasiyet ediyorlardı.
اِنَّكَ اِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُٓوا اِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
“Şayet onları bırakırsan, kullarını saptırır ve facir kâfirden başka (çocuk) doğurmazlar.” (Nûh, 27)
Nuh aleyhisselam 950 yıllık risaletinde gece davet etti olmadı, gündüz davet etti olmadı, gizli davet etti olmadı, açık/aleni davet etti yine olmadı ve insanlar ısrar ve inatla ilahi öğretilere iman etmediler. Bugün de Allah’a davet eden muvahhitler insanları ideolojileri, politik tanrıları/tağutları terk edin Allah’a iman edin ve islam’a göre bir hayat yaşayın dediklerinde, onlar da geçmiş ilkel toplumlarda olduğu gibi ısrar ve inatla bir hayat program olarak İslam’a iman etmeye yanaşmıyorlar.
Geminin İnşaatı:
Müşrikler Nuh aleyhisselam’ın davetine cevap vermediler ve küfürlerinde o kadar inatçı ve ısrarçı oldular ki artık tavhid davetini duymak bile istemiyorlardı. Nuh aleyhisselam bu durumlarının büyük bir felaket, helak ve azaba sebep olduğunu söylediklerinde onlar alay edercesine vaat ettiğin o helak ne zamandır diyerek yüz çeviriyorlardı. Nitekim ayette dediler ki, Ey Nuh bizimle çekişip durdun bu çekişmede ileride gittin eğer doğru söylüyorsan bize vaad ettiğini getir de görelim, dedi ki eğer dilerse onu size Allah getirir.
Nuh aleyhisselam kavminin düzelmelerinden ve kurtuluşa ermelerinden ümidini kesince onlarda bir hayır olmadığını, onların küfründe ve şirkinde inatçı olduklarını görünce Allah’a dua ederek onlara beddua etti.
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
(Nuh) Rabbine dua etti: “Şüphesiz ki ben, yenik düştüm, (bana yardım et ve onlardan) intikam al.” (Kamer, 10)
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي بِمَا كَذَّبُونِ
Dedi ki: “Rabbim! Yalanlamalarına karşılık bana yardım et.” (Mü’minûn, 26)
Nuh aleyhisselam ve onunla beraber olan küçük bir topluluk kavminden ayrılarak iman etmeyen kavimlerinden beri olmuş ve imanları konusunda sebat etmiş ve kavmin eziyetleri konusunda Allah, Rasulü Nuh aleyhisselam’ı teselli ediyordu. Şu halde onların işlemekte olduklarından dolayı üzülme diyerek zafer’in ve kurtuluşun yakın olduğunu müjdeliyordu.
وَاُو۫حِيَ اِلٰى نُوحٍ اَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ اٰمَنَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَۚ
“Kavminden (şu an) iman edenler dışında kimse inanmayacak. (Öyleyse) yaptıklarından ötürü kendini üzüp sıkıntıya sokma!” diye Nuh’a vahyedildi. (Hûd, 36)
Allah müşrik kavmin helakını dileyince Resulüne bir gemi yapmasını emreder.
وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ
“Gözetimimiz altında ve vahyimizin (rehberliğinde) gemiyi yap. Zulmedenler hakkında da bana bir şey söyleme. Çünkü onlar (hakkında hüküm kesindir,) boğulacaklardır.” (Hûd, 37)
Allah, Nuh aleyhisselam’a daha önce eşi ve benzeri olmayan büyük bir gemi yapmasını emretti ve bununla beraber azap geldiğinde kavmine karşı hiçbir şekilde bir şefkat göstermemesi gerektiğini söyledi. Çünkü dehşetli azaptan dolayı Nuh aleyhisselam’ın kavmine karşı şevkat duygularının gelmesi mümkündü.
فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُق۪يمٌ
“Alçaltıp rezil eden azabın kime gelip çatacağını ve sürekli olan azabın kimin üzerine ineceğini pek yakında bileceksiniz/anlayacaksınız.” (Hûd, 39)
Nuh aleyhisselam’ın kavminin helakı inat, kibir ve ısrarla Resulün davetine icabet etmemesinden kaynaklanıyordu. Bugün de modern çağda Allah ve rasulüne iman iddiasını taşıyarak eylem ve söylemleri ile bu imanı görüntülemeyen, bilakis küfre, şirke ve tağutlara ibadet noktasında yarışan modern toplumlar birçok helak ile karşılaşmasına rağmen ısrarla Allah’a dönmüyorlar. Nitekim tsunami, deprem, sel ve savaş gibi birçok felaketler bir helak sebebi değilmidir?
Nuh Aaleyhisselam bıkmadan ve usanmadan insanları Allah’a davet etti ama onlar da inat ve ısrarla yüz çevirdiler.
İmam Buhari Ebu Said el-Hudri’den Resulullah Sallallahu vesselam şöyle buyurdu: Bu ümmet kıyamet gününde gelir, Allah azze ve celle tebliğ ettin mi? der, O da evet. Ey Rabbim diye cevap verir, bu defa Allahu Teala onun ümmetine Nuh size tebliğ etti mi? diye sorar, onlar da hayır bize hiçbir peygamber gelmedi, derler. Bu nedenle Allahu Teala senin şahidin kimdir buyurur? O da Muhammed ve ümmetidir der. Böylece Muhammed’in ümmeti onun tebliğ etmiş olduğuna şahitlik eder. (Buhari) İşte bu Allah’ın şu sözüdür;
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَه۪يدًاۜ
Siz insanlara şahit olasınız, Resûl de size şahit olsun diye sizi vasat/seçkin/hayırlı bir ümmet kıldık. (Bakara, 143)
Dolayısıyla islam ümmeti geçmiş tüm peygamberleri tasdik etmesi ve tüm nebi ve resullerin davetinde hakkı ile yaptıklarına şahitlik edecektir.
Gemi inşası çok uzun zaman almıştı ve selefimizin rivayetine göre gemi çam ağacının kerestesinden yapılmıştı. Bu geminin yüksekliği 30 zira (25 m) idi ve 3 kattan oluşuyordu, her bir kat 10 zira (7.2 m) idi, en alt kat kara hayvanları ve vahşi hayvanlara, ortak kat insanlara, üst kat kuşlara ait, kapısı yan tarafında idi ve geminin üzerini tamamen kapatmış bir de örtüsü vardı.
Rabbimizin emriyle evcil ve vahşi hayvanlardan oluşan çiftler gemiye alındı ve artık Müminler helakın gelmesini bekliyorlardı. Nitekim;
فَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ اَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُۙ فَاسْلُكْ ف۪يهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْۚ وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ
Biz de ona: “Gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda bir gemi yap. Emrimiz gelip, tandır tutuşunca (tufan başlayınca) onun içine her (hayvan türünden) ikişer çift ve daha önceden aleyhlerine (azap) hükmü verilmiş olanlar hariç, aileni de bindir. Zalimler hakkında benimle muhatap olma. Çünkü onlar boğulacaklardır.” diye vahyetmiştik. (Mü’minûn, 27)
Allah azze ve celle bu ayeti kerimede Allah’ın emri geldiği ve azab vaki olduğunda eti yenen ve yenmeyen hayvanlardan ve bütün diğer canlılardan birer çift gemiye almasını istedi ve böylece onların nesli devam etmiş olacaktı.
Ayette ”tandır kızışınca” manası cumhura göre yeryüzüdür yani yeryüzünün her tarafı hatta ateş yerleri olan tandırları bile su ile kaynadığı zaman manasındadır. demişlerdir.
Helak yaklaşmaktaydı ve Nuh aleyhisselam onların arasında çok uzun bir zaman kaldı, gece ve gündüz hiç durmadan onları davet etmesi, sözün her türlüsünü ve nezaketin her çeşitini kullanması, bazen onları tehdit, bazen azapla korkutmasına ve bazen teşvik ve müjde yapmasına rağmen onlar hiç bir türlü iman etmiyorlardı ve bunun sonucunda artık helak onların kapısının önündeydi.
İbni Abbas gemiye bindirilen müminlerin sayısı konusunda dedi ki 80 kişi idiler yanlarında hanımları da vardı.
Helakın Gelmesi
Gökte ve yerde her tarafta su fışkırıyordu. Allah gökten daha önce yerin aşina olmadığı ve hiç bir günde yağdırmadığı kadar çok yağmur yağdırdı. Sanki kırbaların ağzı açılmış su dökülüyordu yere de emretti bütün yollardan ve her tarafından sular fışkırıyordu. Nitekim;
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ
Biz de göğün kapılarını “kesintisiz ve sağanak hâlinde yağan” bir suyla açtık. (Kamer, 11)
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ
Yerden de kaynakları fışkırttık. (Gök ve yerin suyu) takdir edilmiş bir iş üzere birleştiler. (Kamer, 12)
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ
(Nuh’u) tahtadan levhalar ve çivilerle (yapılmış bir gemi) üzerinde taşıdık. (Kamer, 13)
İbn-i cerir ve daha başkaları şunu söylemişlerdir: Tufan ağustos ayının 13’ünde şiddetli sıcaklıkta gerçekleşmişti ve bir kısım müfessirler su yerde bulunan en yüksek dağdan 15 zira (12 m) daha yükselmişti, 80 zira (70 m) daha yüksek olduğunu da söyleyen olmuştur. Enine, boyuna, ovasıyla, dağıyla, çölleriyle ve kumlu alanlarıyla bütün bir yer yüzü su kaplamıştı. Yeryüzünde bulunan canlılardan gözünü kapayıp açacak küçük olsun büyük olsun hiçbiri kalmadı.
Alimlerimiz bu tufan’ın tüm dünyayı kapladığı ya da bir kısmını kapladığı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Kimisi tüm dünya derken kimisi bir kısım bölge demiştir. Her ne kadar burada ihtilaf olsa dahi kanaatimce dünyanın bir kısmının bu tufana muhatap olduğudur. Çünkü Rabbimiz Allah azze ve celle kendilerine uyarıcı ve rasul göndermediği hiçbir topluma azap etmediği bilinen bir husustur.
Nuh Aleyhisselam’ın eşi ve çocuğundan ismi Kenan olan bu kimse babasına muhalefet eden, şirkten ve küfürden razı olan kimseydi. Ne zaman ki deniz dalgaları her tarafı vurduğunda Nuh Aleyhisselam gemiden oğluna seslendi;
وَهِيَ تَجْر۪ي بِهِمْ ف۪ي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادٰى نُوحٌۨ ابْنَهُ وَكَانَ ف۪ي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَبْۭۗ مَعَنَا وَلَا تَكُنْ مَعَ الْكَافِر۪ينَ
O (gemi), içindekilerle beraber, dağlar gibi (yüksek) dalgalar arasında yüzüyordu. Nuh, bir kenara çekilmiş oğluna seslendi: “Ey oğulcuğum! Bizimle beraber (gemiye) bin. Sakın kâfirlerle beraber olma!” (Hûd, 42)
قَالَ سَاٰو۪ٓي اِلٰى جَبَلٍ يَعْصِمُن۪ي مِنَ الْمَٓاءِۜ قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ اِلَّا مَنْ رَحِمَۚ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَق۪ينَ
Dedi ki: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Dedi ki: “Bugün, Allah’ın rahmet ettikleri hariç, Allah’ın emrinden insanı koruyacak yoktur.” Aralarına dalga girdi ve boğulanlardan oldu. (Hûd, 43)
Yeryüzünde kafirlerin işi bittikten sonra ve Allah’tan başka ibadet edenlerin yok olmasıdan sonra Allah suyunu yutması için yere ve yağmurunu kesmesi için semaya emretti ve su çekildi. Allah’ın ilminde ve kaderinde olan oldu ve onların başına gelmesi takdir olunan şey gerçekleşti.
فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَجَعَلْنَاهُمْ خَلَٓائِفَ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَ
Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Onları (yeryüzünün) halifeleri kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Uyarılanların akıbetinin nasıl olduğuna bir bak! (Yûnus, 73)
Resulullah aleyhisselatu vessellem şöyle buyurdu; Nuh aleyhisselam kavmi arasında bin sene yani 50 sene müstesna olmak üzere kaldı. Bir ağaç ekerek 100 sene onu bekledi ağaç büyüyerek her tarafa dal budak saldı sonra o ağacı keserek ondan gemiyi yaptı. Kavminden olan Müşrikler onun olduğu yere gelerek onunla alay ediyor ve sen karada gemi mi yapıyorsun bu gemi nasıl hareket edecek diyorlardı. Nuh da ileride bileceksiniz diyordu. Gemiyi bitirip sular fışkırarak sokakları doldurunca çocuğun annesi çocuğu hakkında korkuya kapıldı, bu anne çocuğunu pek fazla seviyordu çocuğunu alarak dağa doğru koştu dağın üçte birini çıkmıştı ki su seviyesi onun olduğu yere ulaşmak üzere idi daha sonra dağın zirvesine çıkmayı başardı, yükselen su seviyesi onun boyuna ulaşınca iki eliyle çocuğunu havaya doğru kaldırdı. Böylece ikisi de boğuldular. Eğer Allah onlardan birine merhamet edecek olsaydı bu çocuğun annesine merhamet ederdi. (Taberi tefsiri)
Nuh aleyhisselam’ın oğlu babasının resul oluşuna iman etmiyor, küfür ve zulüm noktasında babasına isyan ediyordu, sonra Nuh aleyhisselam Allaha oğlunun boğulma sebebini sormuştu ve demişti ki; Allah’ım ailemi de benimle birlikte kurtaracağını vaat etmiştin bu oğlum da ailemden olduğu halde boğuldu. Allah şöyle cevap verdi; Ben senin ailenden kurtulacak olanları vaat ettim aile efradından değil. Biz sana ve aleyhinde söz geçmiş olanlar hariç aile efradını dememiş miydik. İşte bu da küfürü sebebiyle boğulacak diye aleyhinde söz geçmiş olanlardandır. Zaten bundan dolayı da kader onun iman ehlinin sahasından ayrılmaya ve taraftarı olduğu küfür ve tuğyan ehli ille birlikte boğulmaya sevk etti.
Suyun Çekilmesi
Muhammed bin İshak dedi ki; Allah tufanı durdurmak istediğinde yeryüzüne bir rüzgar gönderdi, bunun üzerine su durdu ve yerin kaynakları kapandı. Su yavaş yavaş eksilerek çekilmeye başladı ve sonra gemi cudi dağı üzerine oturdu.
Allah emriyle gökteki suyu tutmasını ve yerdeki suyunun da çekilmesini emrettikten sonra Nuh aleyhisselam cudi dağı üzerinde gemisi karar kıldı. Sonra Rabbimiz Allah bizim katımızdan selametle in sana hayır ve bereketler olsun, sana da senden sonra evlatlarından olacak birtakım ümmetlere hayır ve bereketler olsun. Selametle gemiden in zira Allah azze ve celle Nuh aleyhisselam’dan başka onunla birlikte olan mü’minlerin hiçbir neslini devam ettirmedi. Allah şöyle buyurmaktadır; Nuh’un soyunu baki kıldık, buna göre bugün de yeryüzünde bulunan bütün insanlar Nuh peygamberin üç oğlunun neslindendir. Bunlar Sam, Ham ve Yafes’tir.
Başka bir rivayetten Ebu ömer bin Abdulberr, Said nin Nusaybin’den şöyle dediğini rivayet etmiştir; Nuh Aleyhisselam’ın 3 çocuğu vardır. Sam, yafes ve ham. Bunlardan her birinin de 3 tane nesli oldu. Sam’ın nesli Araplar, farslar ve rumlardır, Yafesin nesli türkler, slavlar, yecüc ile mecüc ve Ham’ın nesli ise kıptiler, zenciler ve berberilerdir.
Nuh Aleyhisselam’ın Şükrü
Rabbimiz kerim kitabında Nuh aleyhisselam’a hitaben;
اِنَّهُ كَانَ عَبْدًا شَكُورًا
Şüphesiz ki o (Nuh), çokça şükreden bir kuldu. (İsrâ, 3)
Gelen rivayetlere göre Nuh Aleyhisselam yemek yediği, su içtiği, giyindiği zaman da ve bütün durumlarda hep Allah’a hamd ederdi.
İmam Ahmed, Enes ibni Malik radıyallahu anh’dan rivayetinde, Resulullah Aleyhisselam şöyle buyurdu; Muhakkak Allah, bir lokma yedikten sonra Allah’a hamd eden veya bir yudum içtikten sonra ona hamdeden kuldan razı olur. (Müslim Tirmizi)
Bugün maalesef şükür kavramını bir türlü anlamıyoruz. Nimetlere karşı şükrediyoruz ama eylem ve söylemlerimizle şükrü yalanlıyor ve şükre karşı nankör davranıyoruz. Halbuki sahih olan şudur ki şükür kalbin, sözlerin ve amellerin Allah’a itaat etmesi ve Allah’a kul olmasıdır. Çünkü şükür ancak bütün bunlarla meydana gelir.
Nuh Aleyhisselam’ın Orucu
Abdullah bin Amr radıyallahu anh’dan şöyle rivayet edildi, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem; Nuh Ramazan bayramı ve kurban bayramı günleri hariç sürekli oruç tutardı. (İbni Mace Elbani)
Nuh Aleyhisselam’ın Haccı
Hafız Ebu Ya’la İbni Abbas radıyallahu anh’dan şöyle rivayet etti; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hac edenler üsvan vadisine geldiğinde, Ey Ebubekir Bu hangi vadi’dir? diye sordu. Ebubekir radıyallah anhu bu üsfan’nın vadisidir, dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu Nuh ve İbrahim bu vadi’den kızıl develerine binmiş halde geçmişlerdi, develerin yuları hurma lifindendi. Onların da izarları belden aşağı orta elbiseleri aba ridaları üstten giyilen libaslar ise çizgili bir örtüydü beyti atiki hac etmek için gelmişlerdi. (El-müsned Beyhaki)
Nuh Aleyhisselam’ın Oğluna Vasiyeti;
İmam Ahmet rahimullah Abdullah ibni Amr radiyallahu anh’dan şöyle rivayet etti; Allah’ın resulü Nuh aleyhisselam vefat edeceği esnada oğluna şöyle dedi: Ben şimdi sana vasiyetimi yapacağım sana iki şeyi emrediyorum iki şeyi de sana yasaklıyorum. Sana la ilahe illallah sözünü söylemeni emrediyorum zira 7 Sema ve yedi yeri bir kefeye konulsa la ilahe illallah sözü de diğer kefeye konursa la ilehe illallah sözü ağır basar, şayet 7 kat semava ve yedi yer tek bir demir halkası olsa La İlahe illallah sözü bu halkayı paramparça eder yine sana Sübhanallah ve bihamdihi/Allah’a hamd etmekle birlikte tesbih ederim sözünü söylemeni emrediyorum. Çünkü bu her şeyin tesbihi yaratmışlar eder bu yüzden bunlara rızık veriliyor. Şirki ve kibirlenmeyi de sana yasaklıyorum.
Nuh Aleyhisselam’ın Ömrü
Nuh Aleyhisselam kendi kavmi içerisinde tam 950 yıl boyunca davet etti ve insanları islam’a davet etti. Bu 950 yıllık süren zaman zarfı tufan’dan sonra değil tufan’dan önceki zaman dilimidir. Dolayısıyla Kur’an, Nuh aleyhisselam’ın bu yaşı tufan’dan önceki yaşı olduğunu söyler. İbni Abbas radıyallahu anh’dan gelen bir rivayete göre; Nuh aleyhisselam 480 yaşındayken peygamber oldu tufandan sonra da 350 sene yaşadı denmiştir.
Meşakkat, çile, zorluk ve her türlü engellere rağmen gecesi-gündüzü ve gizli-açık her alanda insanları Allah’a davet eden bir peygamber düşünün sabır, sağduyu, sadakat, vefakarlık, teslimiyet, samimiyet, istikrar ve birçok meziyetler ile bezenmiş bir Peygamberin sabrını örnek almak her Müslüman davetçinin görevi olmalıdır
Nuh Aleyhisselam’ın kabrine gelince İbni cerir, Ezraki, Abdurrahman bin sabit ve ondan başka tabiinden Mürsel olarak rivayet ettiler ki Nuh Aleyhisselami kabri mescidi haramdadır.
Gürsel Gürbüz
www.gurselgurbuz.com
Share this content:
Yorum gönder