×

Mezheplere Göre İmanın Tanımı Nedir?

Mezheplere Göre İmanın Tanımı Nedir?

Sözlükte أمن/e-m-n fiilinden türeyen iman: Güvendi, tasdik etti, kabul etti ve mutmain oldu gibi anlamlara gelir. Aynı kökten gelen emanet’de güven ve itimat demektir.

İtikat ve iman kavram olarak eş anlamlıdırlar. Allah’a güvenmek, inanmak, karar vermek ve bağlanmak gibi manalara gelir.

Istılahta İman; Allah’ın cebrail vasıtasıyla Resulüne indirdiği iman esaslarına kesin, eksiksiz ve şüphesi olmayan bir şekilde zahiri ve batıni ibadetlerimizde kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlarla amel etmektir.

İman konusu ve onun üzerindeki tartışmalar Resulullah ve sahabelerin döneminde vuku olmamıştır. İman o zamanlar dinin kapsadığı her alanda batini ve zahiri açıdan tasdik, bir teslimiyet ve kabulünü ifade eden inançları ihtiva ediyordu. Ne zaman ki İslam’da siyasi fitneler ortaya çıktı, bu siyasi tartışmalar beraberinde akidevi ve ameli fıkhi konulara sıçrayarak farklı düşünmelere sebep olmuştur.  

Peki Mezheplere Göre İman Nedir?

1- İmam Eş’ari ve İmam Maturidiye Göre İman Nedir?

Onlar imanı: Kalp ile tasdik diye tarif etmişlerdir. Bu iki kelam alimi Ehli sünnet alimi olmakla beraber onların kitaplarını okuyanların İmam Eş’arinin Ahmet bin Hanbel’in hayranı, İmam Maturidi ise İmam Ebu Hanifinin metoduna bağlılığı çok net bir şekilde görülecektir.

Dikkat edilmesi gereken en önemli yön bu tanımın dünyevi olmayışıtır. Bu alimlerin eserleri incelendiğinde ve diğer alimlerin onlar konusunda açıklamalarına bakıldığında Kur’an ve Sünnetten getirdikleri delillerle İman tanımının sadece ahiretle ilgili bir tanım olduğu net bir şekilde görülecektir.

Kalbi ile şeksiz ve şüphesi olmayan bir tasdik ile inan bir kimse, bu alimlere göre islamını izhar etmedikleri için kafir hükmünü alırlar. Çünkü İslam bir amel bütünlüğünde Allah’a teslim olmayı ifade eder. Kalpleri ile iman edip zahiren eylem ve söylemleri ile islamlarını ispatlamayanlar, müslümanlarla olan ilişkilerin bir çok şeyden mahrum olurlar. Müslüman bir kadınla evlenemezler, islam miras hukuku onlara icra edilmez, Müslümanların mezarına gömülmezler ve her yönden Müslümanlar arasında uygulanan hükümlerden mahrum olurlar. Onlar tamamiyle ehli küfür olarak görülürler. Çünkü bunlar hiçbir şekilde Müslümanlıklarını izhar etmemişlerdir.

2- İmam Ebu Hanifeye Göre İman: 

Kalp ile tasdik dil ile ikrar olarak tanımlamıştır. Her ne kadar Abu Hanife bu tanımda ameli iman kapsamında tanımlamasada, Cumhur ile aynı görüşte birleşirler. Aslında bunlar arasındaki iman tanımı tamamiyle yorumsal ve şekilsel bir yorumdur. Çünkü bu dört mezhep imamı; Ameli imanın aslından görmemişler, günah işleyenin imandan çıkmayacağını, amellerin imanın cüzü olması ve amelin imanı olgunlaştıran bir olgu olduğu konusunda ittifak halinde olmaları, Cumhur ulama ile imam Ebu Hanife arasındaki tartışmaların tamamiyle yorumsal ve şekilsel olduğunu ispatlar.

3- Cumhur Ulemaya Göre İman;

Bunlar İmam Malik, İmam Şafi ve İmam Ahmed bin Hanbel’e göre, İman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlar ile amel etmektir. Bu alimler amelleri imanın aslından görmeyerek günah işleyenin imandan çıkmayacağını, amellerin imanın bir cüzü olması ile beraber amellerin imanın kemal’e erdiren bir faktör olduğunu söyleyerek Mutezile ve Harici gibi mezheplerden kendilerini ayırmışlardır. 

Not; Ahmet Bin hanbel namaz amelini sadece istisna ederek hiç bir şekilde namaz kılmayanı tekfir etmiş kafir ismini vermiştir.

4-Halef Selefilere Göre İman;

Bunlar İbni Teymiye ve Muhammed ibni Vahhab ve günümüzde onu takip edenlere göre imanın kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlar ile amel etmektir. Halefi selefiler Mutezile ve Hariciler gibi ameli imanın aslından görmezler. Ehli sünnete taban tabana aynı olan bu gruptakiler, Müslüman iddiasını taşıyan bir kimsenin toptan hayatında ibadete dair hiç bir şey yoksa! O kimseyi tekfir etmişlerdir. Namaz, oruç, zekat yada diğer ibadetlerden hiç bir ibadet eseri yoksa bu kimseler şehadet getirmeleri onların müslümanlıkları için yeterli olmaz demişlerdir. Bunla beraber hayatlarında farz ibadetlerin bir kısmını yerine getiren bir kısmını yerine getirmeyen kimselerin günahkar olduğunu söylemişlertir. Dolayısıyla bu gruptaki kimseler bazen ibadetleri yerine getirip bazen tembelliğinden dolayı yerine getirmeyenlere tekfir etmez iken, toptan ibadetleri terk edenleri tekfir etmişlerdir.

5- Mutezileye Göre İman;

Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlar ile amel etmek diye tarif etmişlerdir. Onlar ameli imanın aslından görürler ve onlara göre ameli terk eden dinden çıkar. Fakat bu kimseler ne mü’min ne de kafir derler fakat bu ikisinin arasında fasık ismini verirler. Bunlar göre amelin birini terk eden yada günah işleyen ahirette ebediyen cehennemde kalır, ama böyle bir kimsenin yeri asıl kafirlerden daha hafif olduğunu söylemişlerdir. Yine bunlar Haricilerden kendilerini ayırmak için bu yolla ‘’Menzile beynel menzileteyn” gibi bir bid’atı çıkararak yeni bir şey ihdas ettiler.

6- Haricilere Göre İman;

Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlarla amel etmekle beraber, Mu’tezile gibi bunlarda amelin imanın ayrılmaz bir parçası olduğunu söylerler. Onlara göre kim bir farzı terk ederse kafir olur. Zina, hırsızlık ve kumar gibi günah işleyen kimseleri tekfir ederek, onlar kafir ve ebedi cehennemde kalır demişlerdir.

7-Kerramiye Göre İman;

Sadece dil ile ikrardan ibarettir. Bu Muhammed b. Kerrâm ve mensuplarınca benimsenen görüştür. Onlar imanı kalbin tasdiki değil dilin ikrarı, küfrü ise Allah’ı dil ile inkâr etme olarak tanımlamaktalar. Bu görüş kabul edilmesi gereken bir görüş değildir. Çünkü bunların tanımlarında göre münafıklarında mü’min olması gerek. Dolayısıyla bu görüş Kur’an’ın ve Sünnetin temeliyle çelişmektedir.

8- Cehmiye’ye Göre İman;

Yalnızca kalben bilmektir. Bu görüşün kabul edilecek hiçbir yani yoktur. Çünkü bu kimselerin görüşüne göre İblis’i de Mümin olur.

Mürcieye Göre İman;

Mürcie sözlükte “ertelemek, ümit, beklenti ve sonraya bırakmak” gibi anlamlara gelir.

Bu mezhep iman tanımı konusunda kendisi içinde ayrılıklara düşmüş ve her grup imana bir tanım getirmiştir. Birinci görüşe göre iman kalpte gerçekleşen bir tasdiktir. Bu sapık fikirlerinden dolayı öldürülen Cehm b. Safvan ve onun taraftarlarının görüşüdür. Bunlara göre iman bilmektir, bunun dışındakiler iman değildir. Bunlara göre kişi küfür sözü ve küfür fiili işlerse kalpten inkar etmediği sürece müslüman ismini vermişlerdir. 

Mürcie’nin ortaya çıkışında etkili olan sebeplerin en başında Mutezille ve Harici zihniyeti gelir. Hz. Osman’ın öldürülmesinden sonra patlak veren olaylar, müslümanlar arasındaki Cemel ve Sıffın savaşları, Hakem olayı, büyük günah işleyenler ve müslümanları tekfir etme gibi bir çok olaya tepkisel bazda ortaya çıkan Murcie, ılımlı ve oldukça uzlaşmacı yönü olan bu mezhep, toplam da 12 gruba ayrılmışlardır. Ehli Sünnet bu mezhebden türeyen Gulat-ı Murcieyi tekfir etmiş ama Murcieyi Fukaha’yı tekfir etmemişlerdir.

Gürsel Gürbüz

www.gurselgurbuz.com

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed