Kur’an’ın Refaransıyla Rasulullah Kur’an Dışında Haram Koyar.
Hiç şüphesiz ki Kur’an nasıl âlemlerin Rabbi olan Allahın iradesi ise aynı şekilde Kur’an‘ın referansıyla peygambere itaat etmek, onu örnek almak, ittiba etmek ve teslim olmak şeklinde Kur’an‘ın referansıyla Resulullah’ın öğretileri olan hadis ve sünnetler bizim için Kur’an’dan sonra ikinci kaynak ve hadislerle amel etmek bir bütün olarak farzdır. Nitekim başka bir makalemizde biz Allah Resulü aleyhissalatu vesselam’in Allah olan iletişiminin Kur’an ‘dan ibaret olmadığını Kur’an’ın dışında vahiy irtibatlı bir iletişim olduğunu vurgulamıştık.
Bu makalemizde Allah Resulü aleyhissalatu vesellem’in Allah’ın kendisine yine Kur’an’ın refaransı ile Kur’an‘ın dışında haram koyma yetkisi verilmesidir. Bu açıdan Allah Resulü aleyhisselam’in öğretileri Kur’an’daki mücmel ve mütaşabih olan hükümleri beyan etmiş ve açıklamıştır.
Allah Resulü aleyhi ve sellem Allahın boyunduruğundan Kur’an dışında vahiy verileri ile sosyal, siyasi, ekonomik, yasama ve bir yaşam programı olarak hükümler vaaz etmiştir. Bu açıdan Allah Resul’ünün Kur’an dışındaki öğretilerine güvenmek ve onunla amel etmek farzdır.
Kur’an ‘ ın referansıyla Allah Resulü Kur’an ‘ ı tebliğ ederken, açıklarken ve öğretirken asla âlemlerin Rabbi olan Allahın iradesinin dışına çıkmamıştır. Öyle ki o Kur’an‘ı tebliğ ederken sözleri, fiilleri ve pratik hayatıyla başka bir ifadeyle hadisleri ile Kur’an’ın tefsiri olmuştur. Nitekim;
كَمَٓا اَرْسَلْنَا ف۪يكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكّ۪يكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَۜ
Size içinizden bir Resûl gönderdik. Size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıyor, size Kitab’ı, hikmeti ve bilmediklerinizi öğretiyor. (2/Bakara, 151)
Allah Resulü aleyhissalatu ve sellem Kur’an’ın şehadeti ile Allah’a iman etmiş, ona bağlı kalmış, ona itaat etmiş ve asla insanları Allah dışında gelin bana ibadet edin şeklinde bir söz söylememiştir. Resulullah Kur’an’la ve onun pratik açıklaması olan Hadisler ile yalnız Allah’ın birliğe davet etmiştir.
مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا ل۪ي مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّ۪نَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَۙ
“Allah’ın kendisine hüküm, kitap ve nübüvvet verdiği hiçbir beşerin/peygamberin bundan sonra: “Allah’ı bırakıp bana ibadet edin.” demesi söz konusu olamaz. Fakat (o peygamber şöyle der:) “Kitap’tan öğrettiğiniz ve öğrendikleriniz sayesinde rabbaniler olunuz.” (Âli İmran 79)
وَلَا يَأْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰٓئِكَةَ وَالنَّبِيّ۪نَ اَرْبَابًاۜ اَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ۟
(O peygamber) size melekleri ve nebileri rab edinmenizi de emretmez! (Hayret doğrusu!) Siz İslam olduktan sonra size küfrü mü emredecek?
Bu ayetlerde Allah Nebi ve Resulü‘ne kitap ve hikmeti verdikten sonra Allah’a isyan, muhalefet ve ihanet ederek asla vahyin onaylamadığı şeyleri emretmediğini ifade eder. Dolayısıyla bu iki ayet Resulullah aleyhissalatu vesellem ancak kitap ve hikmete bağlı kalarak vahiy bütünlüğünde Allahın emrini yerine getirirdi bu ister Kitapta olsun bu ister Hadis/Hikmet olsun.
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ
Şayet o, bize karşı bazı sözler uydursaydı, (69/Hakka, 44)
لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ
Biz, sağ (elle)/kuvvetle mutlaka ondan (intikam) alırdık. (69/Hakka, 45)
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ
Sonra da, (kalbindeki) can damarını koparırdık. (69/Hakka, 46)
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِز۪ينَ
Sizden hiç kimse de (bunları yapmamıza) engel olamazdı. (69/Hakka, 47)
Bu ayetlerde Allah Resulü aleyhissalatu vesselam‘ın Kur’an dışında söyledikleri sözlerin eğer Allah’a karşı sözler olsaydı! Ayetlerin ifadesi ile ”intikam alırdık, can damarını koparırdık, sonra buna hiç kimse engel olamaz’’ ifadesi söz konusu olurdu. Bu ayetler Resulullah’ın hadisleri ve sünneti tamamıyla vahiy kapsamında olduğunu ispatlar. Eğer Resulullah aleyhisselam Kur’an a muhalefet etseydi bu ayetlerin muhatabı olur ve Allah dışında bir yardımcı da bile bulanmazdı.
Kur’an’ın bir başka ifadesiyle ”o heva’dan konuşmaz” demesi ve ”kendisine vahyedilen” hiç şüphesiz Kur’an dışında olan hadisleri kapsar. Neden? Çünkü Kur’an Allahın kelamı’dır. Resul’ün hadisleri ise tamamıyla ilahi öğretiler kapsamında değerlendirilen manası vahiy olan ama sözleri Resulullah aleyhissalatu vesselam’e aittir. Nitekim ayetlerde;
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
O, hevadan konuşmaz. (53/Necm, 3)
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
(Onun konuştukları,) kendisine vahyedilen vahiyden başkası değildir. (53/Necm, 4)
Tüm bu ayetlerde be bilgilerden sonra Allah kerim kitabında Kur’an dışında Allah Resulü aleyhissalatu vesellem’in Vahiy kapsamında ve ilahi öğretilerin sınırlarında Allah tarafından ayetlerin referansıyla hüküm koyduğu en açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir. Nitekim ayette;
اَلَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ الَّذ۪ي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِۘ يَأْمُرُهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهٰيهُمْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَٓائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ اِصْرَهُمْ وَالْاَغْلَالَ الَّت۪ي كَانَتْ عَلَيْهِمْۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِه۪ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ مَعَهُٓۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ۟
“Onlar ki; yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de yazılı olarak (sıfatlarını) buldukları ümmi olan Resûl Nebi’ye uyarlar. Onlara iyiliği emreder, kötülükten sakındırır; temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar; sırtlarındaki ağır yükü ve zincirlerini kaldırır. Ona iman edenler, onu saygı ile yüceltenler, ona yardım edenler ve onunla beraber indirilen Nur’a (Kur’ân’a) uyanlar… İşte bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (7/A’râf, 157)
Bu ayetlerde Allah Resulü aleyhisselam Kur’an dışında Tevrat ve İncil’de bekledikleri Resulü’e tabi olmaları gerektiğini ifade ettikten sonra Resulullah’ın en önemli özelliklerinden bir tanesi onlara ”iyiliği emreder, kötülüğü sakındırır, temiz olan şeyler helal, pis olan şeyleri haram kılar” şeklinde ayet Resulullah’ın haram koyma yetkisini ait olduğunu ifade eder. Eğer bu muarızlarımız bunun Kur’an olduğunu söylerlerse işte o zaman onlar Kur’an ı anlamamış tahrif etmiş ve bağlamından koparmış olurlar, çünkü haramlar açısından muhatap peygamberdir. Yine bunla beraber başka bir ayette;
قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟
Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanmayan, Allah ve Resûl’ünün haram saydığını haram saymayan ve hak (din olan İslam’ı) din edinmeyenlerle alçaltılmış bir şekilde elden cizye verinceye kadar savaşın. (9/Tevbe, 29)
Bu ayette ise Rabbimiz Allah aynı şekilde kendilerine kitap verilen Yahudi ve Hıristiyanları gündeme getiriyor ve ardından ”Allahın ve Resul’ünün haram saydığını haram saymayan” şeklinde ifadesi Allahın haramının Kur’an‘ın gündeme getirdiği Resul’ün haram ise Allah Resul’ünün hadislerini ifade eder. Nitekim Kur’an‘da onlarca ayet ”Allah’a itaat edin ve Resule itaat edin” şeklinde gelen ayetlere baktığınızda Allah’a itaatın manası Kur’an ve Resule itaat ise hiç şuphesiz Resulullah pratik hayatı olan Hadislerdir. Eğer muarızlarımız hayır, Allah haram koyar şeklinde tahrif edici bir ifade KULLANIRLARSA onlara şunu söyleriz: Hâşâ Allah gramer hatası mı yaptı? çünkü ‘’ve” takısı iki farklı şeyleri birbirinden ayırır. Dolayısıyla Arapça dil bilgisiyle beraber Arapçanın anlam ifadesiyle ‘’ve’’ takısı Allah ile Resulü birbirinden ayırıyor.
Yine muarızlarımız ortaya bir şüphe attılar. onlar bir ayet getirerek ve delillendirdiğimiz tüm söylemlerimizi iptal etmek adına Kur’an’ı yine bağlamında kopararak tahrif ederek, Resulullah haram kılamaz dediler ve bu ayeti delil getirdiler. Halbuki bu ayet aslında onların aleyhine ve bizim lehimizedir.
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكَۚ تَبْتَغ۪ي مَرْضَاتَ اَزْوَاجِكَۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ey Nebi! Eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek Allah’ın sana helal kıldığını niçin kendine haram kılıyorsun? Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. (66/Tahrîm, 1)
Bu ayet Resulullah aleyhissalatu vesselam‘in eşleriyle olan ilişki ve başka sebeplerden dolayı kişisel-bireysel açıdan kendisine bir şeyin haram kılmasını ifade ediyor. Allah, Resulü’ne müdahale ederek kişisel olsa dahi haram kılamasın diyerek uyarmaktadır. Bu ayet bize Resulullah’ın Kur’an dışında kişisel olsa bile özgürce hareket edemediğini tamamıyla vahyin boyundurluğunda olması gerektiğini ispatlar.
وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِنْ قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰٓى اَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ
Biz onu (annesine geri çevirmeden) önce, süt anneleri ona haram kıldık. (Kimsenin sütünü içmiyordu.) Kız kardeşi dedi ki: “Size onun bakımını üstlenecek ve ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi?” (28/Kasas, 12)
Nitekim Kur’an-ı Kerim de Musa aleyhisselam’ın annesinin sütü dışında başka annelerin sütünü reddetmesini ifade eden ”biz süt annelerini haram kıldık” anlamı onların sütünü içmeyi reddetmek anlamındadır. Bu şekilde Allahın muradı gerçekleşti ve Musa aleyhisselam Firavunun sarayında büyüdü.
Dolayısıyla Allah Resulü aleyhissalatu vesselam‘ın Kur’an dışındaki eylemleri, söylemleri ya da pratik hayatı tamamiyle ilahi denetim altında olmakla beraber Resulullah Allahın boyundurluğunda haram hükümleri vaaz ettiği gibi tüm Müslümanlar için örnek teşkil etmektedir. Her kim Kur’an‘ın peygambere atıfta bulunarak itaat, örnek, ittiba, teslim olma ve benzeri açıdan Resulu referans gösteren ayetlere rağmen Kur’an ile Resulullah sınırlandırmak Kur’an ı inkar etmekten başka bir şey değildir.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder