×

Ders: Mutlak Ve Mukayyed İman Nedir?

Ders: Mutlak Ve Mukayyed İman Nedir?

Gürsel Gürbüz

 “İman” kelimesinin mutlak, mukayyet, bâtınî, zâhirî, tam ve eksik (nâkıs) şeklindeki tasnifi, ehl-i sünnet vel-cemaat inancında iman tarifinin kapsamını daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Şimdi bunları sırayla hem ıstılahî (terimsel) hem de akidevi olarak açıklayalım:

1. Mutlak İman (الإيمان المُطلق)
Tanım: Mutlak iman, herhangi bir kayıt (şart) olmaksızın iman kelimesinin tek başına kullanılmasıdır. Yani “bu kişi mümindir” denildiğinde bütün iman unsurlarını kapsayan bir tanımdır.
Açıklama:Kalp ile tasdik, dil ile ikrar, amel ile ispat vardır. Bu, imanın tam halidir. Misal;
“Allah’a iman ettim” dediğimizde, mutlak olarak tüm farzları, hükümleri ve tasdikleri kabul etmiş oluruz.
2. Mukayyet İman (الإيمان المُقَيَّد)
Tanım: İman kelimesinin bir şart, bir sıfat veya bir zarfla kısıtlanması, sınırlandırılmasıdır. Misal;
 “Ramazanda iman eden” veya “Amelsiz iman” gibi.
Açıklama:Mukayyet iman, bazen zâhirde bir imanı anlatır ama mutlak imandan farklıdır.
Her mukayyet iman sahibine “kâmil mümin” denmez.
Kur’an’dan örnek:
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا
Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah’a ve Resûl’üne iman etmiş, sonra da şüpheye düşmeden…(49/Hucurât, 15)
“Müminler, Allah ve Rasûlü’ne iman eden, sonra şüphe etmeyenlerdir…”
Burada “şüphe etmeyenler” ifadesi, mukayyet bir iman şartıdır.
Mutlak ve mukayyet iman meselesi, Ehl-i Sünnet’in iman tarifini doğru anlamak açısından çok temel bir konudur. Bu mesele hem usulü hem de akidevi boyutuyla ele alınması gereken bir meseledir. 
Mutlak İman ve Mukayyet İman’a Misal;

Naslarda varid olduğu üzere iman iki şekilde gelimştir.

Mutlak İman: Zikredildiği zaman onun anlamı içine ameller de girer. Örnek: birr/iyilik, islam, takva ve din kelimeleri gibi özellikler kur’an ve sünnette mutlak olarak zikredildikleri zaman anlamları içine amelleride alır.

Mukayyet iman: Zikredildiği zaman amellerden ayrılır. Buna göre şöyle denilir. Ameller iman ile birlikte zikredildikleri zaman anlamları farklı iken ayrı ayrı zikredildikleri zaman anlamları aynıdır. Nitekim Alimlerimiz şunu söylemişlerdir; İman ile İslam Kur’an’da yan yana zikredildiklerinde farklı, manaları ihtiva ederken ayrı yerlerde zikredildiğinde eş anlamlı olur, demişlerdir.

İman tek başına zikredilince islam’ı da kapsar keza islam tek başına zikredildiği zaman imanı kapsar. İkisi birlikte zikredildiği zaman ise bu ikisi birbirinden farklı ve ayrı anlamlarda ifade edilir. Örnek: İkisi birlikte zikredildiği zaman iman kalple ilgili şeylere mahsus olurken islam ise organlarla ilgili şeylere mahsus olur. Bununla beraber her ne kadar anlam ve içeriklerin farklı da olsa ikisi bir diğerinden ayrılmayacak şekilde birbirine bağlıdır. Dolayısıyla iman tek başına zikredildiği zaman islam’ı da kapsar, islam’da tek başına zikredildiği zaman imanı da kapsar.
Usul ve Kaiude Açısıdan;
Kaide 1: “İman, kalp tasdiki, dil ikrarı ve amel ile olur.” Bu, Ehl-i Sünnet’in en temel kaidesidir. Bu sebeple mutlak iman tanımı daima bu üç unsurla birlikte anlaşılır.
Kaide 2: “Mutlak olarak zikredilen şey, kemale hamledilir.” Usul ilminde geçen bu kaideye göre; “Falan kişi mümindir” denirse: Kâmil bir mümin kastedilir. Ama “falan kişi, zina ettiği halde mümindir” denirse: Mukayyet iman olur, imanda eksiklik olabilir.

Kur’an’dan Deliller.
Mutlak İman İçin:
قَدْ أَفْلَحَ ٱلْمُؤْمِنُونَ – ٱلَّذِينَ هُمْ فِى صَلَاتِهِمْ خَٰشِعُونَ…
“Muhakkak ki müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki namazlarında huşu içindedirler…”
(Mü’minûn, 23/1-2)
Bu ayetlerde “mümin” kelimesi mutlak olarak geçmiştir. Devamında da bu mutlak imanın fiili boyutu açıklanmıştır.
Mukayyet İman İçin:
إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلَّذِينَ آمَنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا۟ وَجَٰهَدُوا۟…
“Gerçek müminler, Allah ve Rasûlü’ne iman edip sonra şüpheye düşmeyen ve mallarıyla, canlarıyla cihad edenlerdir.”
(Hucurât, 49/15)
Bu ayet, şüphe etmemek ve cihad etmek şartlarını ekleyerek imanı mukayyet hale getirmiştir.
Hadisler’den Deliller;
Mutlak İman: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların selamette olduğu kimsedir.” (Buhârî, Îmân 4; Müslim, Îmân 64)
Burada “Müslüman” (mü’min) kelimesi mutlak geçmiştir.
Mukayyet İman: “Zina eden kişi zina ettiği sırada mümin değildir.”
(Buhârî, Hudûd 31; Müslim, Îmân 100)
Burada iman, bir fiil ile mukayyet hale getirilmiştir. Bu kişi mü’mindir ama o fiil esnasında imanı nâkıs olur.
Selef’in Görüşleri;
İmam Şâfiî (rh): “İman, söz, fiil ve niyettir. Artar ve eksilir. Mutlak olarak mümin denilen kişi, bu üçünde de bulunan kişidir.” (el-Umm, Kitabu’l-İmân)
İmam Ahmed (rh): “İman, kalp ile tasdik, dil ile ikrar, uzuvlarla ameldir. Amel bulunmayan iman, eksiktir; mutlak iman değildir.”
İbn Teymiyye (rh): “Kur’an’da ve Sünnette ‘mümin’ ifadesi geçtiğinde bu, genellikle mutlak imanı ifade eder. Ancak bazı yerlerde bu iman amellerle mukayyet hale gelir. Her iki anlam da doğrudur ve birbirini tamamlar.” (el-İmân, s. 16)
İbn Kayyım (rh): “Bir kişi iman ettiğini söylese de, amelleri onu yalanlıyorsa, o zaman bu kişi mümin değil, münafıktır.” (Tarîku’l-Hicreteyn)
SONUÇ;
Bugün “iman kalpte olur, gerisi önemli değil” diyenler, mutlak imanı reddedip mukayyet imanı bile anlamayanlardır.
Oysa Ehl-i Sünnet’e göre iman kalpte başlar, dilde ikrarla kuvvetlenir, amellerle tamamlanır.
Amel etmeyen, imanını yaşayan bir kalp taşımayan ve Allah’ın emirlerini küçümseyen kişi, “imanım kalbimdedir” diyemez. Çünkü bu münafıkların sözü olmuştur.
İman sadece sözde değil, yaşantıda ve tavırda belli olur.
Eğer Allah’ın düşmanlarını veli edinir, Allah’ın hükmünü bir kenara atarsan, sonra da “Ben müminim” dersen; bu, yalancı bir iddia olur.
Gerçek müminler, Rabbini her şeyden üstün tutan, O’nun emrine teslim olan ve O’nun düşmanlarıyla dostluk kurmayanlardır.
Bugün Müslümanlar, “iman ettik” diyor ama;
Allah’ın kanunlarını terk ediyor, Batının ahlaksız yaşam tarzını benimsiyor, Allah’ın velilerine değil, zalimlere destek veriyor…

 

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed