×

Fıkhi Sorulara Cevaplar- 1

Fıkhi Sorulara Cevaplar- 1

Gürsel Gürbüz

1- Bir İnsanın Müslüman Olduğu Nasıl Anlaşılır?

İslam tarihi boyunca Müslümanlığı tanımlayan alametler, dönemlerin fitnelerine ve imtihanlarına göre tezahür etmiştir. Resûlullah Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) döneminde Müslümanlığın temel alameti, “Lâ ilâhe illallah” şehadetini dilleriyle ikrar ve kalpleriyle tasdik etmeleriydi. Bu kelime, küfür ile iman arasındaki kesin çizgiyi belirliyordu. Resûlullah’tan sonra Ebu Bekir es-Sıddîk (radıyallahu anh) döneminde ise, İslam’ın alameti, zekât ibadetine bağlılık ve zekâtı inkâr edenlerle savaşmak olmuştu; böylece zekâtı reddetmek, küfrün bir göstergesi haline gelmişti. Aynı şekilde, Müslümanlar ezana icabet etmekle imanlarını izhar ediyorlardı; ezana icabet etmeyenlerin tekfiri gündeme gelmişti.

Günümüzde ise fitne farklı bir surette ortaya çıkmıştır. Bugün, küfür ve şirkin revaçta olan en belirgin alameti, Allah’a has olan hüküm koyma hakkının beşerî ideolojilere (demokrasi, laiklik, milliyetçilik, sosyalizm, liberalizm vb.) ve tağuti düzenlere verilmesidir. İnsanların siyasi, ekonomik ve hukuki sistemlerini Allah’ın indirdiği hükümlere göre değil, beşerî kanunlara göre düzenlemeleri; demokratik yönetimleri, partileri ve ideolojik dinleri benimsemeleri; şirk ve küfrün açık bir alameti haline gelmiştir. Toplumlar böylece Allah ile olan bağlarını koparmış, “Lâ ilâhe illallah”ın manasını yalnızca dilde değil, hayatta da geçersiz kılmışlardır. İşte bu çağda İslam’ın alameti, beşerî kanunlara ve tağuti otoritelere küfür etmek, yalnız Allah’ı hüküm koyucu tanımak ve Allah’ın şeriatına teslimiyet göstermektir.

1- Kur’an’dan Delil:

فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ

“Kim tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse, işte o kopmayan sağlam kulpa tutunmuştur.”

(Bakara 2:256)

Sadece Allah’a iman yetmez; tağutu inkâr şarttır. Tağutlar: Sahte ilahlar, küfür kanunları, şirk sistemleri.

2- Sünnet’ten Delil:

مَنْ قَالَ لا إله إلا الله وَكَفَرَ بِمَا يُعْبَدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَرُمَ مَالُهُ وَدَمُهُ

“Kim ‘La ilahe illallah’ der ve Allah’tan başka tapılanları inkâr ederse, onun malı ve kanı haram olur.” (Müslim, İman 37)

Şehadet yetmez; Allah’tan başkasına sosyal, siyasi, ekonomik ve yasama gibi ibadeti reddetmek şarttır.

3- Sahabe ve Selef’in Görüşü:

İbn Abbas (radıyallahu anh) der:

“La ilahe illallah demek, sadece dil ile değil; kalple tasdik ve tağutu reddetmektir.”

(Tefsir ibn Kesîr, Bakara 2:256 tefsiri)

İmam Malik der:

“Şehadet kelimesi, tağutlardan, batıl yasalardan ve her türlü küfür sisteminden berî olmayı gerektirir.”

(el-İstizkar, c.14, s.65)

Kısa Güncel Açılım:

Bugün bir insanın Müslüman olması için:

Tağuti düzenleri, küfür sistemlerini, şirk unsurlarını reddetmesi şarttır.

Demokrasi, laiklik, beşerî kanunlar gibi tağutlara iman etmemesi, onları inkâr etmesi gerekir.

Sadece namaz, oruç, şehadet yetmez.

Şirki ve küfrü fiilen ve kavlen reddetmeden gerçek iman oluşmaz.

Özet:

Bugün bir insanın İslam’ı:

Tevhid’ tasdik + Tağut inkârı ile sabit olur.

Şirk ve küfür sistemlerini reddetmeyen bir kimse Müslüman olamaz.

2- Rüyalarla Amel Etmek Caiz Midir?

Rüyalarla amel etmek hakkında Ehl-i Sünnet’in görüşü:

Rüya Üç Türlüdür;

1- Bilinç altı- Bu rüya’nın hiç bir değeri yoktur.

2- Şeytani rüya- Bu şeytanın insanı rüya yoluyla korkutmak ve aldatmak içindir, hiç bir zararı yoktur ve sadce Allaha sığınmayı gerektirir.

3- Sadıka rüya- Bu kula müjde, motivasyonunu sağlama, imanda sebat yada düştüğü şirk ve haramlarda ona ikaz ve uyarı rahmetidir.

 Buna Göre;

Rüya bir şer’î delil değildir.

Rüyaya dayanarak dinî hüküm konulmaz.

Rüya, sadece kişisel bir müjde veya ikaz olabilir.

Rüya şeriata aykırıysa hiçbir değeri yoktur.

Kur’an’dan delil:

وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ – إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ

“O (Peygamber), hevasından konuşmaz. O, yalnızca vahyolunan bir vahiydir.”

(Necm 53:3-4)

Din, sadece vahiy ile sabit olur; rüya ile olmaz.

Sünnet’ten delil:

النُّبُوَّةُ قَدْ خَتَمَتْ، وَلاَ نَبِيَّ بَعْدِي، إِلاَّ الْمُبَشِّرَاتِ

قِيلَ: وَمَا الْمُبَشِّرَاتُ؟ قَالَ: الرُّؤْيَا الصَّالِحَةُ

“Nübüvvet sona ermiştir. Benden sonra peygamber yoktur, ancak mübeşşirat (müjdeleyici şeyler) vardır.” Dediler ki: ‘Mübeşşirat nedir?’ Buyurdu: ‘Salih rüyadır.’” (Buhârî, Ta’bir 5)

Rüya sadece müjdedir, hüküm koyucu değildir.

Sahabe ve âlimlerin görüşü:

İmam Şâtıbî der ki:

“Rüyalarla şer’î hükümler sabit olmaz. Şeriat tamamlanmıştır.” (el-Muvâfakât, 2/5)

Özet:

Rüya ile amel etmek caiz değildir. Şeriatın delilleri Kur’an, sünnet ve icmadır; rüya değildir.

3- Abdestli Gezmek İbadet Sayılır Mı?

1- Kur’an’dan Delil:

إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ

“Şüphesiz Allah, çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.” (Bakara 2:222)

Allah, temizlenenleri (abdest alanları) sever.

Bu sevgi, onların Allah’a yakın ibadet üzere olduklarını gösterir.

2- Sünnet’ten Delil:

اسْتَقِيمُوا وَلَنْ تُحْصُوا وَاعْلَمُوا أَنَّ خَيْرَ أَعْمَالِكُمُ الصَّلاَةُ، وَلاَ يُحَافِظُ عَلَى الْوُضُوءِ إِلاَّ مُؤْمِنٌ

“Dosdoğru olun, tam başaramayacaksınız. Bilin ki, amellerinizin en hayırlısı namazdır. Ve abdesti sürekli koruyan ancak mümindir.” (İbn Mâce, Tahâret 77; Ahmed 2/381; Sahih)

Sürekli abdestli gezmek iman alametidir ve Allah’ın sevdiği bir ameldir.

Böyle bir hal ibadet sayılır.

3- Sahabe ve Selef’in Görüşü:

Ali bin Ebi Talib (radıyallahu anh) der ki:

“Kim devamlı abdestli olursa, melekler onun için istiğfar eder.” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, 1/71)

İmam Nevevî der:

“Sürekli abdestli bulunmak mendubdur (çok sevaplıdır), ibadettir.” (el-Mecmû’, 1/133)

Özet:

Abdestli gezmek ibadettir.

Kur’an: Allah temizlenenleri sever.

Sünnet: Abdestini koruyan ancak mümindir.

Sahabe/Selef: Melekler onun için dua eder, sevap kazanır, demişlerdir.

4- Kadınlar Regl/Âdet döneminde Kur’an Okuyabilir Mi?

Kur’an’da, hayızlı kadının Kur’an okumasını açıkça yasaklayan bir ayet yok olmamakla beraber zayıf hadisle hayızlı kadın Kur’an okuyamaz şeklinde nas varid olmuştur. Nitekim;

1- Kur’an’dan Delil:

لَا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ

“Ona ancak temizlenenler dokunabilir.” (Vâkıa 56:79)

Bu ayet bazı âlimlere göre Levh-i Mahfuz’daki Kur’an içindir, dünya mushafı için kesin delil değildir. Buradan doğrudan hayızlı kadının Kur’an okuyamayacağı hükmü çıkarılamaz.

2- Sünnet’ten Delil:

لا تقرأ الحائض ولا الجنب شيئًا من القرآن

“Hayızlı ve cünüp, Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz.” (Tirmizî, Tahâret 98; İbn Mâce, Tahâret 105; Zayıf Hadis)

3- Sahabe ve Selef’in Görüşü:

İbn Abbas (radıyallahu anh):

“Hayızlı kadın Kur’an okuyabilir, sadece namaz kılamaz ve Kur’an’a dokunamaz.”

(Musannef İbn Ebi Şeybe, 1/119)

İmam Malik (rahimehullah):

“Öğretmek ve öğrenmek amacıyla hayızlı kadının Kur’an okumasında sakınca yoktur.”

(el-Müdevvene, 1/41)

İmam Şâfiî (rahimehullah):

“Hayızlı kadının Kur’an’ı ezberden okuması caizdir, ancak mushafa el sürmemelidir.”

(el-Umm, 1/114)

Özet Hüküm:

Kur’an musfanına dokunmadan okuna bilir yada ezberden okuna bilir.

Tv, Tablet, Telefon ve benzeri ekranlardan/tahtadan okumak caizdir.

Namaz kılamaz, fakat Kur’an öğrenebilir ve okuyabilir.

Mushafa el sürmek için temiz (abdestli) olmak gerekir.

Sonuç;

Hayızlı kadın ezberden veya temassız şekilde Kur’an okuyabilir.

Namaz kılamaz, mushafa dokunamaz.

5- Namazda Yapılan Yanlışlıklar İbadeti Bozar Mı?

1- Kur’an’dan Delil:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ

“Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin ve Rabbinize ibadet edin.” (Hac 22:77)

Namaz, emredildiği gibi yapılmalıdır. Yanlış yapılırsa şeriatın gösterdiği şekilde düzeltilmelidir.

2- Sünnet’ten Delil:

إِذَا شَكَّ أَحَدُكُمْ فِي صَلاَتِهِ فَلَمْ يَدْرِ كَمْ صَلَّى، ثَلاَثًا أَمْ أَرْبَعًا، فَلْيَطْرَحِ الشَّكَّ وَلْيَبْنِ عَلَى مَا اسْتَيْقَنَ، ثُمَّ يَسْجُدْ سَجْدَتَيْنِ قَبْلَ أَنْ يُسَلِّمَ

“Biriniz namazında şüphe ederse (üç mü dört mü kıldığını bilemezse), şüpheyi bıraksın ve kesin olana göre hareket etsin. Sonra selamdan önce iki secde yapsın.” (Buhârî, Sehv 1; Müslim, Mesacid 89)

Namazda hata olursa, sehiv secdesi (unutma secdesi) ile telafi edilir.

Eğer unutarak vacip veya sünnet terk edilirse, sehiv secdesi ile düzeltilir.

3- Sahabe ve Selef’in Görüşü:

İbn Mes’ûd (radıyallahu anh) der:

“Namazda hata ederseniz, iki secde yapın.” (Sahîh Buhârî, Sehv 4)

İmam Ahmed der:

“Sehiv secdesi, namazdaki eksiklikleri telafi eder.” (el-Muğnî, 2/420)

Sehiv Secdesi Ne Zaman Yapılır?

Cumhura göre;

İster farz ister vacip olsun ruku yada secde gibi benzeri durumlar sehif secdesini gerektirir.

Hanefilerde;

Farz bir rükün (rükû, secde vs.) terk edilirse → Namaz bozulur, yeniden kılınır.

Vacip veya sünnet terk edilirse → Sehiv secdesi yapılır, namaz geçerlidir.

Namaz’daki her hangi bir ameli secde, ruku, kıraatte hata gibi durumlar, 3 rekat mı 4 rekat mı? şeklinde şüphe olduğunda sehiv secdesi yapılır.

Sehiv Secdesi Yeri:

Namazın sonunda, selamdan önce veya bazen selamdan sonra yapılır ikisi’de sünnettir.

6- Seferîlik Nedir, Ne Kadar Sürede Uygulanır?

Seferlik: Bir Müslümanın yolculuk halindeyken dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılmasıdır.

Bu, Allah’ın bir ruhsatıdır (kolaylıktır).

1- Kur’an’dan Delil:

وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ

“Yeryüzünde yolculuğa çıktığınızda namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. (Nisâ 4:101)

Yolculukta namazı kısaltmak caizdir, Allah’ın ruhsatıdır.

2- Sünnet’ten Delil:

كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا خَرَجَ مَسِيرَةَ يَوْمٍ قَصَرَ الصَّلَاةَ

“Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bir günlük yolculuğa çıktığında namazı kısaltırdı.”

(Tirmizî, Salât 395; Ahmed 4/265)

Sefer mesafesine çıktığında namazları iki rekât kılardı.

3- Sefer Mesafesi Ne Kadardır?

Sahabe ve Selef uygulamasına göre:

→ Yaklaşık 80–90 kilometre (günlük normal deve yürüyüşü mesafesi)

(İbn Abbas ve İbn Ömer’in görüşleri: Buhârî, Taksîr 1)

İmam Malik, Ahmed, Şâfiî ve diğerleri de:

“Sefer mesafesi, yaklaşık 2 merhale (yaklaşık 80–90 km) kadardır.”

(el-Muğnî, 2/222)

3- Seferlik Süresi:

Yolculukta ikamet etmeyip geçici kalınıyorsa, 4 güne kadar seferlik ruhsatı devam eder.

(Buhârî, Taksîr 1; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn 5)

4- Hanefî Mezhebi:

Sefer mesafesi: 15 günlük normal yürüyüş mesafesi olarak belirlenmiştir, bu da yaklaşık 3 günlük yol (günde 6 saatlik yürüyüş) hesaplanarak 90 km civarında kabul edilir.

Seferlik süresi: Bir kimse gittiği yerde 15 günden az kalacaksa (mesela 14 gün veya daha az), seferî sayılır ve namazlarını kısaltır. 15 gün veya daha fazla kalmaya niyet ederse, artık mukim olur; namazları tam kılar.

Özet: 15 günden az kalınacaksa seferîdir.

Delil: İbn Abbas (radıyallahu anh)’dan rivayet edilen hadislerde Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in 19 gün Tebük’te kalarak namazlarını kısalttığı bildirilir. Hanefîler bu ve benzeri rivayetlere dayanarak 15 günü ölçü olarak almışlardır. Bu görüş zayıf doğru olan görüş cumhurun görüşüdür.

Kısa Özet:

Seferlik: Yaklaşık 80–90 km veya günlük bir yolculuk.

Yolculuğa çıkınca namazlar 2 rekât kılınır.

4 gün ve daha kısa süre kalınıyorsa, sefer hükmü devam eder.

Seferlik süresi: Gidilen yerde 4 gün veya daha az kalmaya niyet edilirse seferî sayılır.

4 gün ve daha fazla kalmaya niyet edilirse mukim olur; namaz tam kılınır.

Bu uygulama Kur’an’a, sünnete ve sahabe-selef yoluna uygundur.

7- Oruçluyken İken Makyaj Ve Parfüm Kullanmak Orucu Bozar Mı?

1- Kur’an’dan Delil: Allah Teâlâ şöyle buyurur:

فَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ

“Fecir vaktinde beyaz iplik (aydınlık) siyah iplikten (karanlıktan) ayırt edilinceye kadar yiyin ve için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın.” (Bakara 2:187)

Kur’an, yeme-içme ve cinsî ilişki gibi fiillerin orucu bozduğunu belirtir.

Makyaj ve parfüm, boğaza girmediği için orucu bozmaz.

2- Sünnet’ten Delil: Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

الصائم لا يزال طيب النفس ما لم يُغِبْ شَيْئًا في جوفه

“Oruçlu, midesine bir şey girinceye kadar ibadet hâlindedir.” (Ahmed, 25/297)

Bir şey yutulmadıkça, oruç bozulmaz.

Makyaj ve parfüm cilt üzerindedir, mideye bir şey gitmez.

Ehlisünnet âlimlerinin görüşü:

İmam Nevevî der: “Vücuda sürülen yağlar, koku ve makyaj gibi şeyler, mideye gitmediği sürece orucu bozmaz.” (el-Mecmû’, 6/327)

İmam İbn Kudâme (rahimehullah) der:

“Cilde sürülen şeyler orucu bozmaz; çünkü mideye bir giriş yoktur.”

(el-Muğnî, 3/125)

2. 

8- Abdestli İken Parfüm Ve Makyaş Kullanmak Abdesti  Bozar Mı?

1- Kur’an’dan Delil:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ

“Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi yıkayın…” (Mâide 5:6)

Abdestte suyun cilde ulaşması farzdır.

Eğer makyaj suyun cilde ulaşmasına engel olursa, abdest geçerli olmaz.

Parfüm ise engellemez, abdesti bozmaz.

Ehlisünnet âlimlerinin görüşü:

İmam Şâfiî der:

“Suyun deriye ulaşmasına engel olan şeyler, abdesti geçersiz kılar.” (el-Umm, 1/46)

İbn Hacer el-Heytemî der:

“Cilt üzerinde tabaka oluşturan şey varken abdest alınırsa, su geçmediyse abdest sahih olmaz.” (Tuhfetü’l-Muhtâc, 1/138)

Özet Sonuç:

Parfüm ve Makyaj abdesti bozmaz. Eğer su geçirmezse abdesti bozabilir.

Parfüm ise abdeste zarar vermez.

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed