×

Tekfir Ettiği Kimse Kafir Değilse! Kendisi Kafir Olur Mu?

Tekfir Ettiği Kimse Kafir Değilse! Kendisi Kafir Olur Mu?

Tekfir sözlük’de k-f-r fiilinden mazdar olup örtmek, gizlemek ve nankörlük etmek gibi manalara gelir. Küfür kelimesinden türeyen tekfir kavramı şer’i bir hüküm olmakla beraber şartla oluştuğunda ve engeller kalktığında bir kimseyi küfre nispet etmek başka bir ifadeyle Müslüman iddiasını taşıyan bir kimseye kafir hükmünü vermektir.

İslam Istılahında Tekfir; Kesin olarak Allah’tan vahiy yoluyla gelen ve Muhammed (s.a.s)’in tebliğ ettiği kesinlikle bilinen dinin ana esaslarından herhangi birini zahiri açıdan küfür olan söz ve fiilerde bulunarak inkar, alay, hakaret, haramı helal, helali haram, dini hafife alma ve benzeri durumlarda bir kimsenin küfrüne hükmetmeyi ifade eder.

Tekfirin Vacip Olduğu Yerler;

Tekfir ahkamı şartlar oluşmadan ve şer’i engeller söz konusu olmadan ancak şu beş meseleden her hangi biri tahakkuk eder;

1- Delaleti kat-i/kesin

2- Subutu kesin.

3- Sarih/açık hükümler.

4- Meşhur meseleler.

5- İcma ile bilinen hususlar.

Bunun dışında yapılan tekfir tehlikeli sonuçlara sebep olmaktadır. Hiçbir müslüman gelişi güzel hiçbir delile dayanmadan bir müslümanı haksız bir şekilde tekfir edemez. Tekfir edebilmesi için o kimsenin şeri bir nassa dayanması gerekir. Nitekim bir kaide;

 من لم يكفر الكافر أو شك في كفره فقد كفر

Kafiri tekfir etmeyen veya onun küfründe şüphe eden kafir olur. 

Bu kaide ümmetin kendisi ile birleştiği Kur’an ve Sünnetin ortaya koyduğu bir hükümdür. Çünkü kafir ile mü’min, müşrik ile muvahhid, hak ile batıl, zalim ile mazlum ve doğru ile yanlış gibi değer yargıları ancak tekfir ahkamının icra edilmesi ile mümkündür. Tekfir ahkamın olmadığı yerde ve bu kaidelerin göz ardı edilmesi kâfirlerin mü’min müşriklerin muvahhid batıl ehlinin hak ehli olarak görmek demektir. Bu ise hak ile batılı birbirine karıştırıp Allahın iradesine muhalefet etmek, hükmünü bozmak küfür ile imanı ve şirk ile tevhidi bir araya getirip sentez bir din meydana getirmek demektir.

Tekfirin Haram Olduğu Yerler;

Âlimler ittifak/icma ile tekfirin nehy edildiği, yasaklandığı ve kabul edilmediği hükümleri açıklamışlardır. Bir Müslüman asla bir başka Müslüman kardeşini şu kaideler üzerinde tekfir etme hakkına sahip değildir;

1- Zanni/göreceli meseleler.

2- İhtilaflı meseleler.

3- İçtihadı meseleler

4- Muteber tevil

Bu Kur’an ve Sünnette nasların bir kısmında zanni, ihtilaflı olmaları ya da içtihata dayalı olmaları sebebiyle tekfir ahkamı işletilmediği gibi bu gibi yerlerde akide söz konusu olmaz. Nitekim İmam Gazali: Müslüman kardeşini tekfir eden İslam’ı küfürle isimlendirmiş hakkı küfür ve batıl görmüştür. (El-Gazali Faysalu’t- Tefrika Sayfa 81)

Kur’an ve Sünnette İslam’ını izhar eden kimsenin tekfirini yasaklayan naslar söz konusudur. Özellikle hadislerde haksız ve cahilhane tekfir sakındırma ile ilgili rivayetler sabittir. Bir müslüman başka bir kimseyi tekfir ederken tekfir ettiği kimsenin küfrünü zahir/açık, net ve hiçbir şekilde şüphe olmaması gerekir. Şüphe, ihtilaf, ictihad ve zan söz konusu ise yada bu kimsenin tevilin kabul edilir bir tevil ise bu kimse tekfir edilmez ve tekfir eden bir kimse büyük hata yapmış olur.

İslam ümmetinin birlikteliğini koruyan dayanışma, yardımlaşma ve sevgi gibi özellikleri kazandıran yegane ölçü akidedir. Akide okyanuslar ötesinde yaşayan farklı renk ve toplumlardan oluşan kimseleri kardeş yapar. Akide ayrılığı aynı zamanda aynı aile bireyleri arasında ayrılıklara sebep olmaktadır.

Bir Kimse Dört Yönden Tekfirinden Dolayı Tekfir Edilmez

Âlimlerimiz Kur’an ve Sünnette ortaya koydukları tüm nasları tetkik ettiklerinde onlar bu meselede tekfirin dört yönden tekfir edenin tekfir edilmeyeceğini ve ancak bir yönden tekfir edenin tekfir edileceği konusunda ittifak etmişlerdir.

1- Subutu ve delaleti kat-i/kesin, sarih, icma ve meşhur meselelerde tekfir eden tekfir edilmez.

2- Zanni/göreceli, ictihad ve ihtilaflı meselelerdeki naslara bağlı kalmak suretiyle bir kimseyi tekfir eden tekfir edilmez. En fazla günahkar olur. Bu kimse’ye zan yada ihtilaflı meselelerde tekfir’ in olmadığını hüccet açısından ikame etmek gerekir.

3- Naslara ve ictihad kurallarına bağlı kalmak suretiyle yanlış ictihad eden bir kimseyi tekfirinden dolayı tekfir edilmez.

Ömer radıyallahu anh Hatıb bin Belta’ya münafık, Saad bin Ubada ise bir meseleden dolayı Saad bin Muaz’a münafık demesi gibi.

4- Muteber tevil; Bir kimse bir başkasını eylem yada söylemlerinden dolayı naslara bağlı kalmak suretiyle tevil ederek tekfir etmesi onu kafir yapmaz.

Tekfir Edeni Kafir Yapan Tekfir;

Şüphesiz ki Allahın hükmüyle hükmetmek, Allahın iradesine bağlı kalmak ve Allahın helal ve haramına göre bir hayatı yaşamak her Müslümanın en öncelikli görevidir. Allah nasıl ki namaz, oruç, zekat, haç ve benzeri konularda hüküm vaaz etmiş ve sınırlar belirlemiş ise tekfir ahkamı konusunda’da Allah bunu isimlendirmiş hükme bağlamış ve sınırlarını vaaz etmiştir. Bu sebeple hiç kimse;

 Heva, heves, arzu, kin, nefret ve düşmanlık gibi bilinçsiz bir şekilde bir kimseyi tekfir mesi onun kafir olması için yeterlidir.

Dolayısıyla heva ve hevesine göre bir kimse bir müslüman kardeşini küfre nispet ederse naslar da var olan hükümler bu kimse için icra edilir ve bu kimse tekfir edilmeyi hak eder.

Çünkü Allah onu Müslüman görmüş o ise kafir görmüş, Allah onu muvahhit olarak görmüş o ise onu müşrik görmüştür, işte bu Allahın haramını helal helalini haram yapan insanların düştüğü durum gibidir.

Nitekim naslar’da muvahhid olduğu üzere bir Müslüman bir başkasını küfre nispet edemez. Eğer bu yönüyle yukarıda ifade ettiğimiz o gerekçe ve nasslara bağlı kalmadan heva, heves, nefis, arzu ve şehvetine göre bir kimse bir kardeşini tekfir ederse kendisi kafir olur. Nitekim naslar baktığımızda;

Naslar Haksız Tekfiri Yasakalar

Hiç şüphesiz tekfir namaz, oruç, zekat ve cihat gibi şeri bir hükümdür. İşte bunun için akidenin korunması ve Müslümanlar arasında her türlü fitneye karşı durmak bizim en önemli görevimizdir. Bir Müslüman hiçbir zaman zanni, sabit olmayan ve delaleti göreceli olan konularda kimseyi tekfir etme hakkına sahip olamaz. Nitekim bir hadiste Rasulullah aleyhisselam;

“Hakkınızda korktuğum şeyden biri şu adamdır ki, Kur’an’ı okuyup üzerinde bir güzellik görünce, üzerinde islam elbisesi olunca ve Allah’ın onu dilediği noktalara getirince, onu üzerinde sıyırıp arkasını atar, komşusuna kılıç çeker şirk iftirasında bulunur. Huzeyfe (r.a.) der ki: Ben “Ya Resulallah! Şirke hangisi daha layıktır/yakındır? İtham eden mi edilen mi? Diye sordum “Bilakis atan kişi” buyurdu.

Bu hadisi Ebu Yala El-Mevsimi rivayet etmiş İbni Kesir bunu tefsirine almıştır.

Nitekim; Ehli Sünnet alimleri nezdinde oturmuş bir kaide vardır.

“من كفر مسلمًا فقد كفر

      Kim bir müslümanı kafir derse kafir olur.

İbn Kayyım der ki: Kişi kendi heva ve zevki için değil! Allah için ve onun resulü için öfkelenip yoruma giderek bir müslümana münafık ve kafirlik suçlamasında bulunduğu vakit, bundan dolayı küfre düşmez. Hatta günah işlemiş bile sayılmaz. Hatta niyetinden ötürü sevaba bile nail olur. (Zatul mead 3/ 372)

قال ﷺ: من قال لأخيه يا عدو الله أو قال: يا كافر فقد باء بها أحدهم

“Bir adam din kardeşine ‘ey Allahın düşmanı yada ‘ey kâfir’ derse, bu söz ikisinden birine döner.” (Buhari)

Nitekim Ebni Kayyım şunu söyler; Allahu Teala ve Rasulünün sallallahu aleyhi ve sellem kafir demediği kişiyi tekfir etmek büyük günahlardandır. (İbnül kayyım ilamu’l Muvakkiin 4/405)

ومن رمى مؤمنا بكفر فهو كقتله

Her kim bir mü’mine küfür isnat ederse bu onu öldürmek gibidir. (Buhari)

Bu hadisler kat-i bir delil olarak her türlü haksız, bilinçsiz, delilsiz ve tevilsiz tekfiri sakındırmaktadır. Aslında burada iman eden bir kimsenin gelişi güzel hiçbir delil olmadan tekfir edenler bir yönüyle ondaki imanı istememesi ve razı olmaması yatar. Allah onun imanını kabul ederken sana ne oluyorda onun imanını kabul etmeyerek tekfir ediyorsun bu kabul edecek bir şey değildir.

Nasıl ki bir kimsenin müslümanlığının sabit olması şer’i bir hüküm ise bir kimsenin kafir oluşunun tekfir edilmesi şer’i bir hükümdür ve bu ikisinin tahakkuk edilebilmesi için sık eleyip sık dokumak gerekir, karşımızdaki kimsedeki tevil, şüphe ve zan söz konusu ise asla tekfir edilemez.

Dolayısıyla Müslümana kafir diyen kafir olur düşüncesi belli sebep ve şartlara bağlıdır. Heva ve hevesine uymuş islam ile alay eden, dinden yüz çeviren İslam’ın asıllarını öğrenmeyen ve sadece isimlerde kendini islama nisbet eden kimseleri kapsamaz. Bu konu muvahhidliğini korumuş ve bir sebepden dolayı tekfir ile muhattap olan kimseleri kapsar. Nitekim sahih kaide bunu göstermektedir.

“Bir müslümanı tekfir eden kimse kendi de kafir olur”.

Nitekim Tekfiri sakındıran hadislerle ilgili alimlerimiz; Müslüman kardeşine kafir ya doğru söylemiştir veya yalan söylemiştir doğru söylemişse tekfir etti şahıs kafir olur. Eğer yalan söylemişse Müslüman olan kardeşini tekfir ettiğinden küfür kendine döner ve kendisi kafir olur. (İbni Manzur lisanu’l Arap)

Bazı alimlerimiz bu tekfiri sakındıran hadislerin geliş yönünün haberi ahad olması yani Mütevatir olmamasından dolayı kesinlik ifade etmediğini ve tekfir edenin tekfir edilmesinin delil olarak kullanılmayacağını söylemişlerdir.

Dolayısıyla taklit, taassup, tevilsiz, içtihatsız ve hiçbir kat-i ve sarih meseleye bina etmeden bir kimseyi tekfir eden kimse kafir olur.

Tekfirde sakınma ile ilgili İbni Hacer El-Haysemi; Kim kardeşine kafir derse ikisinden birine döner hadisini aktardıktan sonra şöyle der; Bu da büyük bir tehdittir. Çünkü küfrün veya Allah’ın düşmanlığının kendisine dönmesi tehdidi bulunmaktadır. Bu adamı öldürme günahı gibidir. Bu nedenle kafir ya da Allah düşmanı sözünü söyleyen kişi buna haksız olarak yapmışsa küfre girer. Çünkü Müslüman olan kişi kafir veya Allah’ın düşmanı olarak nitelenmiştir. Bu yoksa onun küfrünün gerektirir yahut büyük günah olur. Çünkü küfür etmeyi kast etmemiştir bu ise büyük günah olan ve azap gerektirir. Bu nedenle bu sözler büyük günahın belirtisidir. (Ez- Zevacir An İktirafi’l Kebair)

كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ

“Her Müslüman’ın kanı, malı ve ırzı, diğer Müslüman’a haramdır.”  (Muslim, Tirmizi)

İmam Gazali’nde şöyle demiştir; Fıkıhta başka ilim sermayesi olmayan bir fakihin onu bunu tekfir ve delalete nispet etmekle uğraştığını görürseniz ondan yüz çeviriniz aklınızı ve fikrinizi onunla meşgul etmeyiniz. (El-Gazali)

İbni’l Kayyım şöyle der; Kişi kendi heva ve zevki için değil! Allah için, onun resulü ve dini için öfkelenip yoruma giderek bir müslümana münafıklık ve kafirlik suçlamasında bulunduğu vakit bundan dolayı küfre düşmez. Hatta günah işlemiş bile sayılmaz. Hatta niyetinde ve maksadında ötürü sevaba nail bile olur. (Zatu’l Mead 3/372)

من دعا رجلا بالكفر او قال عدو الله وليس كذلك الا حار عليه

Kim bir adama “Ey kafir” ”Ey Allahın düşmanı” derde o kişi de böyle biri değilse bu söz söyleyene döner. (Buhari, Müslim)

İbni Hacer El-Eskalani Fethu’l Bari’de şunları söyler; Bir müslümanı tekfir eden kimsenin durumuna bakılır şayet bunu herhangi bir tevile dayanmaksızın söylüyorsa inanmayı hak eder belki de kafir olur. Şayet bir tevile dayanarak yapıyorsa duruma bakılır yaptığı tevil geçerli değilse yine kınamayı hak eder. Ancak durumu küfür derecesine ulaşılmaz tam tersine ona nerede hata ettiği açıklanır ve kendisine uygun bir şekilde böyle davranması yasaklanır. Bir kişi geçerli bir tevile dayanarak birisini tekfir ediyorsa kınanmayı hak etmez. (Fethu’l Bari)

Selef alimlerimiz ister asli kafirler ve ister hadis/mürted olmuş kimseler için kullandıkları “Kafiri Tekfir etmeyen kafir olur” kaidesini işletmeyi vacip olan bir hüküm olarak görmüşlerdir, Çünkü nasslar buna işaret etmektedir. Nitekim;

Kadı İyad Eş-şifa isimli eserinde şöyle der; Kim yahudiyi, hristiyanı ve müslümanların dinini terk edenlerden birisini tekfir etmez ise, onların tekfirinde duraksar ve şüphe ederse kafir olur.

Dolayısıyla kafiri tekfir etmeyenin kafir olmasının en temel sebebi Allahın iradesini hiçe sayması, ayetlere muhalefet ederek Allahın müslüman gördüğüne kafir yada kafir gördüğüne müslüman ismini vermesidir.

Bazen küfür ameli işlemiş birinin küfrü başka birinin yanında tam olarak tespit edilmemiş olabilir. Dolayısıyla birinin küfrü bir başkasının yanında sabit, sahih ve kat-i iken başkasının yanında olmayabilir. Bundan dolayı buna muteber tevil hükmüne veririz.

”Kafire kafir demeyen de kafir olur’’ Bu durumlar çercevesinde değerlendirilir.

Gürsel Gürbüz

www.gurselgurbuz.com

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed