×

Sünnetin Kaynak Oluşunun Delilleri 

Sünnetin Kaynak Oluşunun Delilleri 

Modern mealizm zındıkları yaşadığımız modern çağda Kur’an yani meali bize yeter Kur’an dışında başka kaynak aramayızve  tanımayız iddiasında bulunuyorlar. Öyle bir iddia ortaya atıllar ki İnandıkları Kur’an’ı inkar eden konuma düştüler. Onlar Kur’an gündeme getirdiği tağut konusunu gündeme bile getirmezler, laiklik ve demokrasi ile ilgili barışık ve Allah’ın hükmü ile hümeden kimselere bir kelam bile söz edemezler. Tek yaptıkları fitne çıkarmak, ateizm ve deizmin önünü açmak için davet ediyorlar. Bu Allah’ın düşmanları öyle ki aşama aşama deizm ve ateizme doğru girdiğini kendi tecrübelerimizle gördük.

Bu zındıklar Muhammed aleyhissalatu vesselamın öğretilerini tanımıyoruzve kabul etmiyoruz diyerek en doğru en sadık en ahlaklı neslin getirdiği hadislere güvenmiyoruz diyorlar. Sanki kendileri çok sadık! Öyle ki Kur’an Muhammed aleyhissalatu vesselam’i onaylıyor ve onun öğretilerini yaşamayı emretmekte.

Resulullah aleyhissalatu sellem Kur’an ‘ ın pratik tefsiridir. Resulullah aleyhisselam sosyal, siyasi, ekonomik, baba, iş adamı, sosyolojik hayat, komutan, devlet başkanı ve her alanda Kur’an ‘ ın boyundurluğun’da söz, amel ve bir hayat olarak bu açıdan onun rehberliğinde Kur’an‘ı öğrenmek Kur’an a imanın şartıdır. Evet tekrar söylüyorum Kur’an ‘ a inanmanın şartı Allah sevmekse, Allah’ı sevmenin şartı peygambere ittiba etmektir. Nitekim;

لْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 

De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.” 

Allah’a (cc) imanın rükünlerinden biri de Allah (cc) sevgisidir. Sevgiyse kalbin amelidir. Her insan sevdiğini iddia edebilir. Allah (cc) bu ayette “sevgi kanununu” açıklamıştır. Allah (cc) sevgisi, Allah Resûlü’ne (sav) ittibaya bağlıdır. Kişi, Allah Resûlü’ne (sav) ittiba edip, onu örnek aldığı ve Sünnet’ini yaşadığı oranda Allah’ı (cc) seviyor demektir. 

لَا تَجْعَلُوا دُعَٓاءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَٓاءِ بَعْضِكُمْ بَعْضًاۜ قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنْكُمْ لِوَاذًاۚ فَلْيَحْذَرِ الَّذ۪ينَ يُخَالِفُونَ عَنْ اَمْرِه۪ٓ اَنْ تُص۪يبَهُمْ فِتْنَةٌ اَوْ يُص۪يبَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 

Aranızda birbirinize seslendiğiniz gibi Resûl’e seslenmeyin. Allah, birbirinizin arkasına saklanarak (izin almadan) sıvışıp gidenleri bilir. O’nun emrine muhalefet edenler başlarına bir fitnenin ya da can yakıcı azabın gelmesinden sakınsınlar. (24/Nûr, 63)

Resûl (sav), bir postacı değildir. Siyasi ve askerî faaliyetlerde dahi onun emirlerine muhalefet edenler tehdit edilmişlerdir. “Resûl’e itaat, Allah’a itaattir.” (4/Nisâ, 80) ilkesinin ve “Ona muhalefet edenler…” (24/Nûr, 63) tehdidinin sosyal ve cemaatsel olaylar için söylenmesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir husus olup Resûl’ün (sav) konumunu göstermesi açısından önemlidir. Allah (cc) ona sadece okuduğu ayetlerde değil, her konuda itaat edilmesini ve ona muhalefetten kaçınılmasını istemiştir. (Ayrıca bk. 16/Nahl, 44) 

Onlar, Kur’an’ın referansıyla Resul ile ilgili gündeme gelen ayetleri iptal ederek Kur’an ‘ ın bir kısmına inan bir kısmını inkar eden zındıkların kurumuna geldi. Nitekim;

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللّٰهِ وَرُسُلِه۪ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍۙ وَيُر۪يدُونَ اَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلًاۙ 

Şüphesiz ki Allah’a ve resûllerine karşı küfre sapan, Allah ile resûllerinin arasını ayırmak isteyen: “Bir kısmına inanır bir kısmını inkâr ederiz.” diyenler ve bu ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler (var ya); (4/Nisâ, 150)

اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّاۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًا 

Bunlar, hakiki kâfirlerin ta kendileridir. Kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. (4/Nisâ, 151)

وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا ف۪يهِۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ 

Hakkında anlaşmazlığa düştükleri hususları onlara açıklaman, iman eden bir topluluğa hidayet ve rahmet olması için bu Kitab’ı sana indirdik. (16/Nahl, 64)

بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ 

 (Peygamberleri) apaçık deliller ve Kitaplarla (yolladık). Sana da bu zikri/Kur’ân’ı indirdik ki, insanlara indirileni onlara açıklayasın. Umulur ki düşünürler. (16/Nahl, 44)

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًاۙ 

Ey Nebi! Biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak yolladık, (33/Ahzâb, 45)

Bu ayetler Allah resulü aleyhisselatu vesselam’ın açıklayıcı, öğretici, tezkiye eden, temize çıkaran, ilim öğreten, hikmeti öğreten ve daha nice özellikleri gündeme getirir, nitekim sünnet bunlardan ibarettir.

Kur’an-ı Kerim Allah’a İmanın Yanında Resulullah’a İmanı’da Emretmiştir;

 فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ 

 Allah’a ve resûllerine iman edin. Şayet iman eder ve sakınıp korkarsanız, sizin için büyük bir ecir vardır. (Ali İmran:179)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ 

 Ey iman edenler! Allah’a, Resûl’üne, Resûl’üne indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği Kitab’a iman edin.  (4/Nisâ, 136)

Kur’an-ı Kerim Allah’a imanın ve Resule iman eş değer kabul etmiştir. Eğer Kur’an inkarcıları başka bir ifade ile hadis inkarcıları ”biz zaten Resulullaha iman ediyoruz” diyorlarsa biz onlara deriz ki; Yine büyük bir cehalet gösterdiniz. Kur’an ‘ a göre iman hem bir amel hem bir itaat hem ittiba hem izinden gitmektir. Siz nerede Rasulullah nerede?

Allah’a İtaat Anca Resule İtaat Etmekle Değer Kazanır.

Allah’a itaat ve Allah’a iman tamamı ile ancak Resulun şahsında gerçekleşir. Bu sebeple itaat ve iman Allah’tan beraber söz konusudur.

مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًاۜ  

Kim Resûl’e itaat ederse hiç şüphesiz Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse seni, onların üzerine koruyucu göndermedik. (4/Nisâ, 80)

Kur’an bize resule itaat, izinden gitme, onu referans alma, model, örnek ve ittiba’yı emretmektedir.

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَوَّابًا رَح۪يمًا 

Resûl yollamamızın tek gayesi, Allah’ın izniyle ona itaat edilsin diyedir. Şayet onlar (günah işleyip) kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler ve Allah’tan bağışlanma dileselerdi, Resûl de onlar için (Allah’tan) bağışlanmalarını dileseydi, şüphesiz ki Allah’ı (tevbeye muvaffak kılan ve tevbeleri çokça kabul eden) Tevvâb, (kullarına karşı merhametli) Rahîm olarak bulacaklardı. (4/Nisâ, 64)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلًا۟ 

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Sizden olan (Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen) yöneticilere de (itaat edin). Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, şayet Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanıyorsanız (o meseleyi çözmek için) Allah’a ve Resûl’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. (4/Nisâ, 59)

 وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ 

 Resûl size neyi vermişse onu alın, neyi de yasaklamışsa onu bırakın. Allah’tan korkup sakının. Hiç şüphesiz ki Allah, cezası çetin olandır. (59/Haşr, 7)

Allah resule itaati Allah’a itaat olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla Resulullah efendimiz tamamıyla Allah’a iman etmiş ve onun yol göstericiliğinde olmuş ki bu hadislerdir. 

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 

De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.”

قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ 

De ki: “Allah’a ve Resûl’e itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah, kâfirleri sevmez.

Dolayısıyla peygambere itaat, ona tabi olmak, izinden gitme ve örnek almak Kur’anın konusu. Bunlar tamamıyla imandan bir cüz olmakla beraber vucubiyeti ifade eder.

Resulullah’ın Öğretilerinden Yüz Çevirenler Küfrü Hak Ederler.

Allah ve resulü’nden yüz çevirenler büyük bir küfre sebep olmuşlardır. Nitekim ayette; 

قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ 

De ki: “Allah’a ve Resûl’e itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah, kâfirleri sevmez.

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا 

 Hayır! Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip, verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan ve tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (4/Nisâ, 65)

Allah Resulullah’ın kitabı ve hikmeti öğrettiğini beyan ile Kur’an’ın yanında ikinci kaynağın sünnet olduğunu ispatlamaktadır

Kur’an-ı Kerim birçok yerden kitap ve hikmetin yan yana zikredildiği ve birçok yerde gündeme getirdiği bir hükümdür. Bilindiği üzere ‘’vav” harfinin bir birinden iki farklı şeyi ifade eder. Nitekim o’da Kur’an ve onun pratik öğretisi olan sünnettir.

رَبَّنَا وَابْعَثْ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّ۪يهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟ 

Rabbimiz! Onların arasından kendilerine senin ayetlerini okuyan, Kitab’ı ve hikmeti öğreten ve onları arındıran bir resûl gönder. Şüphesiz ki sen, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm’sin. (2/Bakara, 129)

كَمَٓا اَرْسَلْنَا ف۪يكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكّ۪يكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَۜ 

Size içinizden bir Resûl gönderdik. Size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıyor, size Kitab’ı, hikmeti ve bilmediklerinizi öğretiyor. (2/Bakara, 151)

لَقَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ بَعَثَ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۚ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ 

Andolsun ki Allah müminlerin içinde, kendilerinden olan bir Resûl göndermekle onlara iyilikte bulunmuştur. Onlara O’nun ayetlerini okur, onları arındırır ve onlara Kitab’ı ve hikmeti öğretir. Hiç şüphesiz, (Resûl gelmeden) önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفًا خَب۪يرًا۟

 Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti (Nebi’nin açıklaması olan Sünnet’i) hatırlayın. Şüphesiz ki Allah, (lütuf ve ihsan sahibi, en küçük şeylere ilmiyle nüfuz edip haberdar olan) Latîf, (her şeyden haberdar olan) Habîr’dir. (33/Ahzâb, 34)

Allah burada kitaptan sonra Resulüne hikmeti öğrettiğini ifade etmektedir. Hikmet nedir?Hikmet ilim, amel, sağlamlık bir başka ifadeyle doğruya isabet etmektir. Nitekim Kur’an’ın tüm tafsilatı, tefsiri ve detayları hikmettir. Resulullah efendimizin pratik hayatından söz konusudur. Dolayısıyla hikmetin sünnet olması hiç şüphesiz hikmetin ta kendisidir. Dolayısıyla Resulullah aleyhisselatu vesselam’ın siyasi, ekonomik, ahlak, eğitim, kanun koyma, yönetme, idare etme, hükmetme ve benzeri tüm Kur’an dışında gelen sahih rivayetler Hikmet’in ta kendisi olmak zorundadır. Bunun inkarı tamamıyla Allah’ın ayetlerini inkar etmektir.

Allah Kur’an’da Resulüne Teşri Yetkisi Vermektedir.

Şüphesiz ki bir Nebi ve Resul ancak Allah’a itaat eder ve Allah’ın emrine göre hareket eder. Bu yönüyle Allah’ın otoritesinde Resulullah efendimiz aleyhisselatu vesellem hükümler, yasalar, kanunlar, helal, haram, vacip, doğru, yanlış, yasak, serbest gibi birçok meselede teşri hakkına sahiptir ve bunu alemlerin rabbi olan Allah yetki ve izniyle vermiştir.

قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟ 

Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanmayan, Allah ve Resûl’ünün haram saydığını haram saymayan ve hak (din olan İslam’ı) din edinmeyenlerle alçaltılmış bir şekilde elden cizye verinceye kadar savaşın. (9/Tevbe, 29)

اَلَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ الَّذ۪ي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِۘ يَأْمُرُهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهٰيهُمْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَٓائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ اِصْرَهُمْ وَالْاَغْلَالَ الَّت۪ي كَانَتْ عَلَيْهِمْۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِه۪ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ مَعَهُٓۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ۟ 

 “Onlar ki; yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de yazılı olarak (sıfatlarını) buldukları ümmi olan Resûl Nebi’ye uyarlar. Onlara iyiliği emreder, kötülükten sakındırır; temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar; sırtlarındaki ağır yükü ve zincirlerini kaldırır. Ona iman edenler, onu saygı ile yüceltenler, ona yardım edenler ve onunla beraber indirilen Nur’a (Kur’ân’a) uyanlar… İşte bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (7/A’râf, 157)

İhtilaf ve Anlaşmazlıklarda Resulullah’a Başvurmanın Emredilmesi;

İnsanların düştükleri sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki, eğitim ve hayatının her alanında Resulullah’ın söz sahibi olduğu, hükmettiği ve gündeme getirdiği şeyler sahih yollarla bize gelen tüm hadisler tamamı ile Allah’ın Resulüne bu yönüyle anlaşmazlık ya da ihtilaflarda otorite olduğunu beyan etmiştir.

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُب۪ينًا 

Allah ve Resûl’ü bir şeye hükmettiğinde, mümin erkek ve mümin kadının o işlerinde seçim hakları yoktur. Kim de Allah’a ve Resûl’üne isyan ederse, muhakkak ki apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. (33/Ahzâb, 36)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلًا۟ 

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Sizden olan (Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen) yöneticilere de (itaat edin). Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, şayet Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanıyorsanız (o meseleyi çözmek için) Allah’a ve Resûl’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. (4/Nisâ, 59)

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed