Usul İlminde Azimet ve Ruhsat Nedir?
Azimet sözlük manası: Israrla istemek, niyetlenmek, kesin karar vermek, kast etmek, yönelmek, karar vermek ve direnç göstermek gibi manalara gelir.
Kur’an’ın ve sünnetin naslarında varid olan dini hükümler azimet ve ruhsat adıyla iki şekilde görülür.
Istılahda: Allah’ın mükelleflerin hepsi için bütün durumlarda bağlayıcı genel bir kanun koymasıdır. Hükümleri onlara teşri etmesidir. Onları sorumlu/mesul kılmasıdır. Başka bir ifade ile; Ruhsat azimetin aksine şer’an geçerli mazeretlere bağlı kalarak azimetin gereğine uymayarak kolayı seçmek olarak ifade edilen geçici bir hükümdür.
Usul terimi olarak ruhsat: Allah’ın kulları’nın özürlerine binaen ve onların ihtiyaçlarını gözeterek koyduğu geçici hükümlere denir.
Fıkıh Usulünde Azimetin Tarifi: Meşakkat ve zaruret gibi arız bir özre bağlı olmaksızın şeri emir ve hükümleri yerine getirmektir.
Azimet;
Azimet naslarda varit olan tüm emirleri ve yasakları içine alır: farz, vacip, haram, mekruh, mendup ve mübah gibi teklifi hükümleri içine alır.
Dolayısıyla azimet meşakkat, sıkıntı, problem ve arizi hallere bağlı olmadan ilk etapta konmuş ve normal şartlarda bütün mükellefin uymakla yükümlü tutuldukları asli hükümlerdir. Normal şartlarda farz ya da vacip olan bir hükmün hiçbir meşakkat ve engel olmaksızın yerine getirilen farzlar ve kendisinden kaçınılan haramlar azimettir, her hüküm farz olan asli hükümler azimet kapsamında değerlendirilir.
Ruhsat Nedir?
Ruhsat sözlük manası: Kolaylık ve izin vermek gibi manalara gelir.
Fıkıh usulünde: Meşaket, zaruret ve belli bir özre bağlı olarak azimin hükmünü terk etme imkanı veren ve hafifletilmek suretiyle arizi açıdan konulmuş ikinci hükümdür.
Şeriatın Vaciplerinde Zaruret ve Ruhsat
Meşakkat, zaruret, zorluğun giderilmesi ve benzeri şeyler ruhsata sebeptir. Misal;
İslam şer’i hükümlere göre içki içmek haramdır. Ama susuzluktan ölme tehlikesi olan bir kimse bu içki içebilir ve mübah olur ya da yabancı bir erkeğin bir kadının avret mahalline bakması haramdır ama tedavi amacıyla bu bakmak caiz olur.
Şer’i hükümlere göre Allah’ın emrettiği bir fiili yerine getirmeyen farzları eda etmeyen kimseler suç ve günah işlemekle beraber Allah’ın haram ve yasak kıldıklarından da kaçınmayanlar günah, suç ve haram işlemektedirler.
Zaruret dahilinde ister Allah’ın emir ve farzlarında olsun ister Allah’ın yasak kıldığı içki, kumar ve benzeri şeylerde olsun bir fiil mubah hale gelir yani vacip olan bir fiil terk edilir ya da haram olan bir fiil işlenebilir bu ise tamamıyla şeriatın vaciplerin kısmında olan ve dinin asıllarına taalluk etmeyen bir meseledir.
İfade ettiğimiz gibi azimet Allah’ın bir emrettiği fiili yerine getirmesi ve haramlarından kaçınması idi, ruhsat ise haram olan bir fiili zaruret dahilinde mübah ya da farz olan bir fiili zarar dahilinde terk edilmesi caiz olur.
Dolayısıyla Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak nasıl azimet ise aynı şekilde meşakkat, zaruret, güçlük ve benzeri haller farz olan şeyleri terk edilmesini caiz kıldığı gibi haram olan şeyleri de mübah kılar.
Şeriatın vaciplerindeki ruhsat ise bu gündelik insanların karşılaştığı problem, meşakkat ve zorlukla ilgilidir bunun için ruhsata sarılırsa asla yerilmez.
Dinin Asıllarında Ruhsat;
Dinin asılları dediğimiz Tevhid konusunu ilgilendiren Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve tağut gibi meselelerde hiç şüphesiz asıl olan azimettir ve bu kimsenin durumu övülmüştür. Misal;
Bir kimse Allah’ı inkar etmesini ya da Rasulullah’ı yalanlamasını istemesi onun öleceğini yada işkence ile öleceğini bilse dahi azimete sarılması övülen bir durumdur ve asla kınanmaz ve caizdir.
Azimet ve Ruhsatın Şartları;
Yine bununla beraber dinin asıllarında azimeti terk ederek ruhsata sarılanlarda asla yerilmemelidir. Şunu hemen ifade edelim ki ruhsatın dinin asıllarında gerçekleşebilmesi için zorlama, bir uzun kesilmesi, yapabilir tehdit, işkence, zindana atma ve benzeri şeyler şeklinde söz konusu olursa din bu kimseye bu ruhsatı vermektedir ve asla bu kimseler kınanamaz.
Dolayısıyla dinin asıllarında küfür ya da şirki işleme izin veren ruhsat olduğu gibi haramı şeriatın vaciplerindeki haramı işlemeye izin veren yine ruhsattır. Ve bu ikisi arasında şartlar birbirinden farklıdır. Dinin asılları şartları ikrah ve benzeri iken şeriatın vaciplerindeki ruhsat gündelik meşakkat, zorluk, güç gibi şerri engellerdir bunların ikisini birbirine ayrılması gereklidir.
Azimet söz ve amellerde gerçekleşen küfür ve şirk olsun ya da haram olsun ruhsat bunları mübah kılar.
Dinin asıllarında ile şeriatın vaciplerindeki en önemli ayrıntılardan bir tanesi şeriatın vaciplerinde ruhsat ile amel etmek duruma göre vaciptir. Ama dinin asıllarında ruhsatla amel etmek isteyen bir kimse ben onunla ameli vacip gördüm diyemez. Çünkü dinin asıllarında övülen azimettir şeriatın vaciplerini övülen ise ruhsattır bu ikisini birbirinden mutlaka ayırmamız gerekir.
Dinin asıllarında ruhsatla amel etmek vacip değil mübahtır. Şeriatın vaciplerinde ruhsatla amel etmek duruma göre mubaH duruma göre vaciptir.
Dinin asıllarındaki ruhsat ancak ancak ikrah’ın tekfirin şerri engellileri olan ikrah gibi şeri engellerin olması gerekir şeriatın vaciplerindeki ruhsata sebep olan ise meşakkat, zorluk ve zarurettir. Misal;
مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Kalbi imanla mutmain olduğu hâlde (küfre) zorlananlar hariç, kim de imanından sonra kâfir olur, (kendi tercihiyle küfre saparak) küfre gönlünü açarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir ve onlar için büyük bir azap vardır. (16/Nahl, 106)
İster dinin asıllarında olsun ister şeriatın vaciplerinde olsun ruhsat şartları kalktıktan sonra artık azimetle Allah’ın haramlarından kaçınmak farzlarını yerine getirmek vacip olur ve artık mazeret kalkmış olur. Nitekim;
”Zaruretler menu/yasak olan şeyleri mübah hakları” Kaidesi dinin kaidelerindendir ve Müslümanlar tarih boyunca bununla amel etmişlerdir.
Azimetin Farz Ruhsatın Haram Olduğu Yerler;
Allah’ın farz kıldığı ve emrettiği şeyleri yerine getirmek dinin asıllarında şeriatın vaciplerinde Müslümanın en aslı görevidir. Bu iki usulde ruhsatla amel etmek mübah olan bir konuydu ama öyle bir mesele de vardır ki ruhsat caiz değildir haramdır.
Tehdit altında ikrah olmasına rağmen bir başkasını öldür diyerek tehdit altında olan bir kimse masum bir insanı öldüremez burada ruhsat yoktur.
Yine aynı şekilde tehdit altında şu kadına tecavüz et şeklinde ruhsat yoktur ve alimlerin ittifakı ile haramdır. Bu ister zina ister tecavüz ister adam öldürmek ve buna benzer şeyler azimet ve ruhsata yer yoktur.
Ruhsat ise farz ve vacipleri yerine getiren kulların belli bir meşakkat, sıkıntı ve harici durumlar sebebiyle ya kendileri o meşakkati göğüsleyerek azimet gösterip o farzı eda ederler ya da ikinci bir şık olarak ruhsat seçerek o farzdan feragat ederler.
Yukarıda ifade ettiğimizin tam tersine azimetle ilgili mükelleflerin yerine getirmesi gerekli olan hükümlerin zaruret, meşakkat gibi arizi sebeplere bağlı olarak söz konusu olması kulların diledikleri gibi azimet ve ruhsatı tercih edebilirler. Misal;
Oruç tutmak her kulun azimetinde olan farz ve vacip hükmündedir. Ama hasta ve yolculara karşılaştıkları güçlük sebebiyle oruç tutmama kolaylığın tanınması ise ruhsattır. İşte bu yönüyle yolcu halinde olan ve oruç tutan kimse azimete sarılmıştır, yolcu halinde olmak meşakkate sebep olduğu için ruhsatı tercih ederek oruç tutmayanlar da ruhsatı kullanmışlardır.
Alimlerimiz arasında azimeti vazi hükümlerden sayan ve asli hükümlerin uygulanması için Allah tarafından konulmuş bir sebep olarak telakki etmişlerdir. Dolayısıyla azimet ve ruhsat hükümleri teklifi hükümlerin konusudur. Buradaki ihtilafın sebebi ise sadece şeri hükümlere farklı yönlerden bakmalarından dolayıdır.
Şu halde azimet genel ve temel hüküm iken ruhsat ise istisna hükümdür. Başka bir ifade ile azimet genel ve normal durum iken, ruhsat normalin dışında özel bir durum, özür, ihtiyaç ve zaruret durumunda söz konusudur.
Azimet ısrarlar mesuliyeti yerine geitmektir Nitekim ayette:
وَلَقَدْ عَهِدْنَٓا اِلٰٓى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا۟
Andolsun ki bundan önce Âdem’e, (ağaçtan yememesini emrederek) ahit vermiştik. O unuttu. Biz onda (bu ahde dair) bir azim/kararlılık görmedik. (Tâhâ:115)
Misal: Namaz genel tarzda teşri bir hükümdür. Her mükellef için bütün durumlarda bağlayıcıdır. Oruç, zekat ve aynı şekilde haram olan şarap içme, murdar et, domuz etin yenmesi ve adam öldürme gibi haram olan tüm şeri hükümler birer azimettir.
Ruhsat Dört Çeşittir;
1- Haram işleme ruhsatı: Zaruret veya zaruret derecesine varan ihtiyaç hallerinde haram bir fiil mubah hale dönüşebilir. Misal;
Öldürme veya bir uzvun yok edilmesi tehdidiyle zorlanma halinde kalbi imanla dolu olmak kaydıyla küfür kelimesini söylemek mübahtır.
مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ اٖيمَانِهٖٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْاٖيمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ
Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâra saparsa kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında kalanın durumu müstesna olmak üzere kim kalbini inkâra açarsa işte Allah’ın gazabı bunlaradır bunlar için çok büyük bir azap vardır. (Nahl:106)
2- Vacibi terk etme ruhsatı: Vacibin edasında mükellef için ek bir meşakkat bulunduğunda vacibi terk edebilir. Misal;
Ramazan ayında yolcu ve hasta olan mükellefler için oruç tutmamak mübahtır.
Yine ayn zamanda yolculuk halinde dört rekatlık namazın iki rekat kılınması gibi.
فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرٖيضاً اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَؕ وَعَلَى الَّذٖينَ يُطٖيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكٖينٍؕ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْراً فَهُوَ خَيْرٌ لَهُؕ وَاَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız bilirseniz sizin için daha hayırlıdır. (Bakara: 184)
Şunu söylemekte fayda var azimete göre amel etmek ruhsatı kullanmaktan daha üstündür. Zira yolcu ve hasta hakkında Kur’an-i Kerim’de Allah güçlüğüne rağmen oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
وَاَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Şayet bilseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (2/Bakara, 184)
Eğer azimete sarıldığında fazla bir zorluk ve kötüleye neden olacaksa azimeti terketmek vacip olur.
Nitekim Mekke’nin fethinde Rasulullah aleyhisselam farz orucu bozmuş ve bozmayanlar hakkında ‘‘Onlar asidirler onlar asidirler”
3-Muamelat; Genel kurala aykırı bazı sözleşmeler ve hukuki muamele yapabilme ruhsatı bazı sözleşme ve hukuki muameleler islam hukukunun o konudaki genel kurallarına veya genel delilere aykırı olduğu halde insanların duyduğu ihtiyaçtan dolayı mubah sayılmıştır. Misal;
Selem akdi böyledir. Çünkü esasen selam akdi peşin para karşılığında ileride teslim edilecek malın satın alınma sözleşmesidir. Hali hazırda olmayan bir şeyin satımı niteliğindedir.
Nitekim Rasulullah aleyhisselam: Ey hakim! ”Kendinde olmayan şeyi satma” Dolayısıyla insanlarin ihtiyaç duyduğundan dolayı Allah bunu mübah kılmıştır.
4-Ağır hükümleri kaldıran ruhsat: Ruhsat önceki semavi dinlerde mevcut ağır hükümleri kaldıran ruhsattır. Misal;
Günahtan tevbe edecek kişinin kendini öldürmesi, namaz ibadetinin ayrılmış yerin dışında geçerli olmaması, malın dörtte birinin zekat olarak verilmesi ve ganimetlerin haram olması.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder