Usul İlmi: Teklifi Ve Vazi Hükümler Nelerdir?
Usul Sözlük Manası; Temel, kaide, kök, dip, esas, kaynak ve dayanak gibi manalara gelir. Din açısından dayandığı temeller, dip, kök ve kaynak anlamlarına gelmektedir. Asıl ağaçın kökü olması ya da babanın evladı için asıl olması bu yöndedir.
Fıkıh usulu dört ana babadan oluşur. Bunlar Hükümler, hükümlerin delilleri, delillerin delalet yönleri ve müctehid.
Fıkıh kaideleri ile fıkıh usulü arasindaki fark:
Fıkıh usulü: Şer’i hükümlerin istinbat edilmesidir.
Fıkıh kaideleri: Hükümlerden benzeri meseleleri bir araya toplamada kullanılan kurallar bütünlüğüdür.
Hüküm ise mükelleflerin fiillerine bağlanan şer’i vasıftır.
Şeri hüküm ise Teklifi hüküm ve Vazi diye ikiye ayrılır.
1- Teklifi Hüküm: Allah’ın mükelleflerden bir fiili yapmasını veya yapmamasını istemesi, emretmesi yahut onu yapıp yapmama arasında serbest bırakmasıdır.
Teklifi hükümler olumlu, olumsuz ve bağlayıcı olup olmaması açısından beş neviye ayrılır.
a)- Farz/Vacip
b)- Nedip/Mendup
c)- Tahrim/Haram
d)- Kerahat/Mekruh
e)- İbaha/Mubah
Hanefi Alimler emir ve yasakların bağlayıcılık derecelerine göre farz, vacip, mendup, haram, tahrimen mekruh, tenzihen mekruh ve mubah diye yedi kısma ayırmışlardır.
Bir fiilin yapılıp yapılmaması hususunda üç türlü tavır olabilir;
1- Yapılmasını isteme.
2- Yapılmamasını isteme.
3-Yapılıp yapılmaması konusunda serbest bırakma.
Yapılmasını isteme ve yapılmamasını isteme durumlarında her biri ya kesin ve bağlayıcı veya kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda toplamda beş ihtimal olabilir. Yukarıda saydığımız beş nevi helal mi? Haram mı? Kerahat ve İbaha gibi.
a-) Farz/Vacip: Allah bir fiilin yapılmasını istemesi kesin ve bağlayıcı tarzda ise buna vacip/icap denir.
Hanefilerde Vacip: Yapılması gerekliliği ancak zanni delil ile sabit olan hükümlerdir.
Vacipler zanni galip ifade eder. Bunlar inkar eden veya hafife falan sapıktır. Bunlarla amel etmeyen kimi alimlere göre fasık kimilerine göre olmaz.
Cumhur Ulamaya Göre Farz Ve Vacip;
Cumhur ulemaya göre vacip ile farz arasında herhangi bir fark yoktur. Hanefilere göre farzla vacip arasında fark vardır. Farz yapılmasının gerekliliği şüphe kabul etmeyen ve kesin delillerle sabittir. Vacip ise yapılması gerekliliği zanni delil ile sabit olan hükümlerdir.
Örnek: Kurban kesmek, bayram namazı kılmak ve vitir namazi gibi.
Farz vacipten daha kuvvetlidir. Bu nedenle farzın terki amelin batıl olmasına neden olur. Hac edenin arafat’ta vakfe yapmaması hacc’ın batıl olması, vacibin terki ise yapılan ameli iptal etmez.
Örnek: Fatiha okumayı terkedenin seyif secdesi yapması gibi.
Farzı inkar eden kafir olur vacibi inkar eden kafir olmaz. Farzlar kesin bilgi ifade eder bununla beraber kalbin tasdiki ile beraber bedenle yapılması gereklidir. Bunları inkar eden veyahut hafife alan kafir olur. Bunları yapmayan ise fasıktır.
Vacip İki Kısma Ayrılır.
a)-Mutlak Vacip: Allah’ın eda edilmesi için belirli bir vakit tayin etmediği vaciptir.
Örnek: Kefaretler ve adaklar muayyen zaman belirtilmeden istenilen zaman da yerine getirilir.
b-) Mukayyet Vacip: Eda edilmesi için belirli bir vakit tayin ettiği vaciptir. Vacibin edası için bir başlangıç ve bir bitiş vakti vardır.
b-) Nedb/Mendup: Kesin ve bağlayıcı tarzda değil ise buna Mendup denilir.
c-) Tahrim/Haram: Allah bir fiilin yapılmamasını istemesi kesin ve bağlayıcı tarzda ise buna Haram denilir.
Cumhur Ulema: Haram bir hususun haram olduğunu belirten kesin veya zanni deliller arasında fark görmemiş mütevatir olmayan meşhur hadislerle veya haberi ahad hadisler ile herhangi bir hususun haram olduğunu tespit etmenin mümkün olacağını söylemişlerdir. Bunlar zanni delilerle itikati meseleler de amel edilemez. İnançla ilgili olmayan meselerde edilebilir demişlerdir.
Hanefi Mezhebinde Haram: Kesin deliller ile zanni delilleri farklı görmüşler. Bir şeyin haram olduğuna hüküm verebilmek için o şey hakkında şüphe götürmeyen kesin bir delilin bulunması gerektiğini söylemişlerdir. Dolayısıyla hanefi alimleri zanni delilerle yasaklanan hususlara tahrimen mekruh yani harama yakın mekruh adını vermişlerdir.
d-) Kerahat/Mekruh: Kesin ve bağlayıcı tarzda değil ise buna Mekruh denilir.
Cumhura Göre Mekruh: Mekruh işleyen kınanmaz fakat işlemeyen övülmeye layıktır.
Hanefilere Göre Mekruh: Mekruh ise kerahati tahrimiye işleyen kınanır kerahati tenzihiye işleyen kınanmaz. Fakat her ikisini terk eden de övülmeye layıktır.
e-) İbaha/Mubah: Allah mükellefi fiili yapıp yapmamakta serbest bırakması yani fiilin yapılması ile yapılmaması konusunda kişinin iradesine serbest bırakmasına Mubah denilir.
Yapısında Haram Bulunan ve Bulunmayan Hükümler;
Li Aynihi Haram: Yapısında yada özünde bulunan bir kötülük ve zarardan dolayı yasaklanmış olan şeye denir. Ölü hayvan eti yemek, şarap içmek, kumar oynamak, zina etmek, hırsızlık yapmak gibi.
Li Gayrihi Haram: Yapısında haramlık bulunmayan; Fakat başka bir sebepten dolayı haram olan şeye denir.
Örnek: Başkasının malını haksız yere yemek ve cuma namazı vaktinde ezan okunurken alişveriş yapmak gibi. Başkasına ait olan bir elmayı yememizin haram olması o elmanın yapısından değil, elma sahibinin onu yememiz için bize izin vermemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Cuma vaktinde ezan okunurken yapılan alişveriş, başka zamanlarda yapılan alişverişlerden farklı bir yapıya sahip olduğu için haram değildir. Haram olması Allah’ın o saatte alımı satımı yasaklamış olmasından dolayıdır.
2- Vazi Hüküm: Allah bir şeyleri belli sebep ve sonuca bağlı kılmıştır. Bu beş nevidir.
a-) Sebep
b-) Şart
c-) Sahih
d-) Fasit
e-) Mani
Dolayısıyla bir şey emir, farz ve vacip oluşmasına sebep olan ya da şartların oluşmasına neden olan ya da bir engel olması gibi durumlar tahakkuk ettiğinde vazi hüküm ismini alır.
Vazi Hükümlere Dair Örnekler;
Allah öğlen namazını farz kılmıştır ve farz namazının eda edilmesinin sebep olması için güneşin gökyüzünün ortasından batı yöne eğilmesine namazın vacip oluşuna ve mükellefin buna eda ile borçlu olması için sebep kılmıştır.
Ramazanda hilalin görülmesi mükelleflere orucun vacib oluşu için, şevval hilalinin görülmesini ise bayram yapmanın vücubu için sebep kılınmıştır.
Allah abdest temizliğini namazın geçerliliği için şart kılmış ve bu hususu bildirmiştir.
Dolayısıyla hükümler ya teklifi yada Vazi hükümlerdir. Teklifi hüküm’de ya bir talep yani bir işin yapılmasını ve yapılmamasını istemek yada mubah yani bir işi yapıp yapmamakta serbest bırakmadır. Vazi hüküm ise başka hükümlerle sebep, şart veya mani gibi bağlantıları sağlayan hüküm demektir.
Teklifi hüküm ile Vazi hüküm arasindaki farki;
Teklifi hüküm tamam ile mükelleften bir fiili yapması yani emir veya yapmaması yani haram istenmesi yahut yapıp yapmamakta serbest yani mubah bırakılmasıdır.
Örnek: Namaz kıl gibi mükelleften yapması istenen emirler ve yetimin malını yeme gibi mükelleften kaçınması istenen yasaklar ve yemek yemede serbestsin gibi mükellefin muhayyer bırakıldığı mübahlardır.
Vazi hüküm de ise bu haram, emir ve munah gibi hükümler konusunda hükümlerin tahakkuk edilmesi için bir şeyin başka bir şey için sebep, şart ve mani teşkil ettiği durumlardır. Vazi hükümler teklifi hükümlerin bağlı olduğu sebepler, şartlar ve bunlara engel olan manilerdir.
Örnek: Ramazan orucunun başlangıç ve bitişinin hilal’in görülmesi sebebine bağlı olması, Namazın sihhatinin abdest şartına bağlı olması ve dinden çıkmanın mirasa engel olması vazi hükümlerdendir.
a-) Sebep Nedir?
Allah’ın, varlığını hükmün varlığına, yokluğunu da hükmün yokluğu için alamet kıldığı durumdur. Eğer hüküm ile uygunluk taşıyorsa hem illet hem sebep adını alır. Hüküm ile kendisi arasında açık bir uygunluk görülmüyorsa bu sadece sebep denir illet denmez.
Meselâ Allah Teâlâ “Namaz kılınız, zekât veriniz” (el-Bakara, 2/43) buyurarak bunu mü’minlere farz kılmıştır. İşte bunların ifasının istenmesi “teklîfî” bir hükümdür. Ancak namazın farz olması için aranan bir takım şartlar yanında, vaktinin girmesi de gereklidir. İşte namaz vaktinin girmesi, onun farz oluşuna bir “sebep” teşkil eder.
Zekâtta nisap miktarı malın üzerinden bir yıl geçmesi de zekâtın farz olmasının sebebidir.
Ramazan orucunun farz olması için, bu ayın girmesi, yani ramazan hilâlinin görülmesi, orucun farz kılınışına sebep teşkil eder. Hadiste; “Hilâli görünce orucu tutun, yine onu görünce oruca son verin” denilmiştir.
İçkinin haram kılınmasının sebebi onun sarhoş etme özelliği hükmünün bulunması ile ilgilidir. İçkinin sarhoş edici olması Akli dengenin bozulmasına, fitne, fesat ve birçok kötülüğe sebep olmaktadır. Bu yasakla insanın aklı, nesli korunmakla beraber sosyolojik ve ekonomik faydaları vardır. Dolayısıyla bu sebep olmakla beraber illet adı ile de anıl’a bilinir.
Sebep İllet Arasındaki Fark
Sebep illetten daha genel ve şümüllüdür. Yani her illet sebeptir. Fakat her sebep illet değildir. Mesela yolculuk hali için hem sebep hem illet denilebilir. Ama güneşin batıya eğilmesi ve Ramazan ayının görünmesi için sadece sebep denilebilir illet denemez.
İkinci görüşe göre sebep ile illet tamamen birbirinden ayrı şeylerdir. Biri diğerinin yerine kullanılmaz. Mesela yolculuk hali ramazan’da oruç tutmamanın caiz oluşunu iletidir. Bu durum için sebep denemez. Zira hüküm ile aralarında akılla kavranabilen açık bir uygunluk vardır. Diğer taraftan güneşin batıya doğru eğilmesi öğlen namazını vacip oluşunun sebebidir. Bunun hakkında illet terimi kullanılmaz. Çünkü hüküm ile aralarındaki akılla kavranabilen acık bir uygunluk bağı yoktur.
b-) Şart: Bir şeyin varlığı kendi varlığına bağlı olmakla beraber onun yapısından bir parça teşkil etmeyen iş veya vasıftır.
Örnek: Namaz için abdest bir şarttır. Abdest bulunmayınca geçerli bir namazın varlığından söz edilemez. Onunla beraber abdest namazın mahiyetinde bir parça teşkil etmez.
Aynı zamanda nikah akdinde iki şahidin hazır bulunması aktin geçerliliği için şarttır. İki şahit yoksa evlilik geçerli olmaz. Fakat şahitler nikah akdinin mahiyetinden bir parça değildir.
Müris öldüğü tarihte varisin hayatta olmasını, namazın geçerli olması için kıbleye dönülmesini şarta örnek gösterebiliriz.
Rükün ve Şart Arasındaki Fark;
Rükün ve şart her ikisinin de yokluğu kendisi ile bağlantısı olan hükmün yokluğunu gerektirir. Ayrıldıkları nokta ise rükün ilgili olduğu hükmün mahiyetinde bir parçadır. Şart ise böyle değildir. O hükmün mahiyetinde dışında kalmaktadır.
c-) Mani/Engel; Sebebin gerçekleşmemesi başka bir ifade ile bir sebebe engel olan sonucu doğuran durumlardır. İşte bu yönden mani hükmün ve sebebin mani diye ikiye ayrılır.
Bu duruma göre teklif hüküm bir işin yapılmasını veya yapılmamasını istemeyi yahut da iki seçenek arasında serbest bırakılmayı kapsamaktadır. Namaz kılmak, zekât vermek ve hacca gitmek yapılması istenen hükme örnek verilebilir. İçki ve kumar yasağı, yapılmaması istenilene örnek teşkil eder. Yiyip içme ve meşrû olarak gezinme de yükümlünün serbest bırakıldığı hususlardandır.
Mani için de “öldürme” ve “dinden dönme”yi örnek verebiliriz. Bir kimse Kur’an’da belirlenen hısımlarına mirasçı olabilir. Fakat bu hısımlardan birisini öldürdüğü takdirde, öldürdüğü bu kişiye mirasçı olamaz. Böylece normalde uygulanması gereken bir hüküm, ortaya çıkan “öldürme” engeli dolayısıyla uygulanmamaktadır. Hadiste, “Öldüren için miras hakkı yoktur” buyurulur.
Yine dinden dönen kimse de Müslüman olan hısmına mirasçı olamaz. Burada normal şartlarda mirasçı olması mümkün iken, ortaya çıkan “dinden dönme” engeli yüzünden miras alamamaktadır.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Müslüman gayri müslime mirasçı olamaz”241 “Ayrı dinden olanlar birbirine mirasçı olamaz”
Teklîfi hüküm ile vaz’î hükümlerin tek nass’ta birleşmesi.
Meselâ, “Hırsızlık yapan erkekle, hırsızlık yapan kadının yaptıklarına karşılık Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin” (el-Mâide: 5/38) ayetinde hem hırsızlık suçunun cezası olan ve teklîfi nitelikte bulunan el kesme hükmü, hem de hırsızlık fiilinin bu cezanın sebebi kılınması yani vaz’i hüküm yer almıştır.
“İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz” (el-Mâide: 5/2) âyetinde, hem ihramdan çıktıktan sonra avlanmanın mübahlığı (teklîfi hüküm), hem de ihramdan çıkmanın avlanmanın mübah sayılmasına sebep kılındığı birlikte yer almıştır.
Bu ayetlerde ise sadece teklîfi hüküm yer almış, sebep, şart veya mânî zikredilmemiştir:
“Namazı kılınız zekâtı veriniz” (el-Bakara, 2/43).
“Ey iman edenler, akitleri yerine getiriniz” (el-Mâide, 5/1).
Şu hadiste ise yalnız vaz’î hüküm olan sebebin yer aldığı görülür: “Allah temizlik olmaksızın namazı kabul etmez”
www.gurselgurbuz.com
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder