×

Şirk ve Müşriklerden Beri Olmak Tevhidi Bir Gerekliliktir.

Şirk ve Müşriklerden Beri Olmak Tevhidi Bir Gerekliliktir.

Sözlükte; Şirk ”şerike” fiilinin mazdarı olup denk, eşit, benzer, ortak olmak ve ortaklık manasındadır. Şirkle aynı kökten olan şirket ve müşareket sözlükte Mülk ve Saltanatta ortak olmak demektir. Şirk koşana müşrik ve şirk koşulana şerik denilir. Istılahda; Allah’ın zatında, isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde bir başkasına ortak, denk ya da ona benzer olduğuna inanmaktır.

Bu tanımdan sonra Kur’an ve Sünnette şirk ve müşriklik en büyük zulüm ve kötülük olarak vasfedilir. Bir müslüman bu yönüyle hem teorik, hem pratik şirkten ve bu inancı taşıyan müşriklerden beri olması gerekir.

Allah yeryüzünde yaşayan kullarını iki sınıfa ayırmış kimisine müşrik/kafir ve kimisine mü’min ismini vermiştir. Bu ilahi sınır ile Allah varlıkları isimlendirmiştir. Bu iki sınıf arasında düşmanlıkları sebebiyle aralarında onulmaz ayırılıklar baş göstermiştir. Mü’minler onlardan ve inançlarından inkar ve beri iken, Onlarda bizden ve inançımızdan beri olmuşlardır. Bu kıyamete kadar devam edecek olan bir ayrılık ve sürtüşmedir.

هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

Sizi yaratan O’dur. İçinizden kimi kâfir kimi de mümindir. Allah yaptıklarınızı görendir. (Teğabûn, 2)

Şirk bir çok şekilde görülür ve kişi ancak ilahi öğretilerle bu cehaletini izale etmek suretiyle şirk ve müşriklerden beri olur. Şirk çeşitlerine örnek;

Yasama şirki, itaat şirki, başkasına dua talebinde bulunma şirki, sevgi şirki, sığınma şirki, ideolojik şirk sistemlerini kabul gibi bir çok varyantta şirk türler vardır. İşte bunları ve buna inanan müşriklerden beri olmak imanın gereğidir.

Allah Kerim kitabında şirke zulüm ismini vermiş ve bununla kendisine iftira atıldığını ve ilahi özellikleri gasp etme girişimi olduğunu beyan etmiştir.

Şirk Allah’ı eksik görmek suretiyle onun hayatın her alanına karışmadığı iddiasıdır. Şirk hâşa Allah bilmez demek suretiyle yapay tanrılara yetki vermektir.

Şirk Allah’a sınırlandırmalar getirmek, Allah’ın iradesini hiçe saymak ve Allah’a sormadan karar vermek demektir. Şirk hâşa Allah’a cehalet isnat etmek suretiyle dine eksiltme ve artmalar yapmaktır. Dolayısıyla şirk büyük bir zulüm olmakla beraber Allahın ilahi özelliklerin yapay tanrılara vermektir. Bir Müslüman bu zulüme ve bu zulme ortak olmuş, her kişi, kurum ve kuruluşlar’dan bir nefet ve öfke ile beri olması ilahi bir emirdir.  Bir müslümab ideolojik dinlerin bağlıları, şirki bir hayat tarzı gören ve şirkin propagandasını yapmış olan kimselerden beri olması tevhidin gereğidir. Nitekim ayetler bizi şirk ve küfürden beri olmamızı isterken aynı zamanda islam düşmanı kafir ve müşriklerden beri olmamızı istemiştir.

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ

Sizin için İbrahim’de ve onunla birlikte olan (müminlerde/resûllerde) güzel bir örneklik vardır. Hani onlar, kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizden ve Allah’ın dışında ibadet ettiklerinizden berîyiz/uzağız. Sizi tekfir ettik (üzerinde bulunduğunuz yolu ve sizi reddettik). Bizimle sizin aranızda, tek olan Allah’a iman edinceye kadar, ebedî bir düşmanlık ve ebedî bir kin baş göstermiştir.” (Mümtehine, 4)

İbrahim Aleyhisselam kavminin hem teorik ve hem de pratik olan tüm şirkleri İnkar etmiş ve bununla beraber imanın bir şartı olarak onlardan beri olduğunu ilan etmiştir.

وَاَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ

Sizi ve Allah’ın dışında dua ettiklerinizi terk edip ayrılıyorum.  (Meryem, 48)

Bu ayette İbrahim Aleyhisselam kendisinden başka el açıp dua ettikleri tüm yapay tanrılardan beri olduğunu ilan etmiştir.

Fevre ibni Nevfel’den şöyle rivayet etmiştir: Ben Rasulullah’tan uyuyacağım zaman okuyacağım bir şey tavsiye etmesini rica ettim. Rasulullah Kafirun suresini sonuna kadar okuduktan sonra uyumamı tavsiye etti. Çünkü bu şirkten beraati ilan etmektir. (Ebu Davud, Tirmizi)

Abdullah ibni Amr ibni As’dan Kureyşli müşriklerin şöyle dediğini rivayet etmiştir;

Akıllarımızı aşağıladığın, babalarımıza sövdüğün, dinimizi ayıpladığın, birliğimizi bozduğun ve ilahlarımıza hakaret ettin. (Buhari)

Akıllarımızı küçümsedin ve bizden kafir olarak ölenlerin cehennemde kalacağını iddia ettin. (Ahmed)

Bir rivayette Rasulullah aleyhisselam uyurken Melekler kendi aralarında Rasulullah’ın risaletini konuşurken şöyle demişler; Muhammed insanların arasını ayırdı. (Buhari)

Yukarıdaki hadisler bize şirk ve şirkin temsilcisi konumunda olan kişi ve cisimleri red etmemizi ve beri olmak suretiyle muhalefet etmemizi vacip kılar.

وَكَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ وَلِتَسْتَب۪ينَ سَب۪يلُ الْمُجْرِم۪ينَ۟

Suçlu günahkârların yolları apaçık belli olsun diye, ayetlerimizi işte böyle tafsilatlandırıyoruz. (En’âm, 55)

Allah yeryüzünde insanları kafir ve mü’min olarak isimlendirmiştir. Bu bir sınır ve bir huduttur. kâfirin ve şirkinin sınırı belli olduğu gibi mü’minlerin sınırları bellidir.

Mü’minler Müşriklerin kestiğini yemez, evlenmez, miras hakkı olmaz, rahmet okunmaz, müslümanların mezarlığına gömülmez kısacası akidevi ve sosyolojik olarak birbirinden çok farklı milletlerdir. Nitekim ayette;

قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـًٔاۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Bedeviler: “İman ettik.” dediler. De ki: “İman etmediniz. Fakat ‘teslim olduk’ deyin.” (Çünkü) iman henüz kalplerinize girmiş değildir. Şayet Allah’a ve Resûl’üne itaat ederseniz (Allah,) amellerinizden hiçbir şey eksiltmez. Şüphesiz ki Allah, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. (Hucurât, 14)

Şirk ve Küfürden Beraat Etmek İmanın Sıhhat Şartıdır.

Kendisini islam’a nispet eden bir kimse La İlahe İllallah’ın Kelime-i Tevhid’in prensiplerini, kriterlerini, onu bozan unsurları ve şartlarını bilmek ile mükelleftir. Çünkü Kelime-i tevhit iki unsur üzere bina edilmiştir. Bu iki unsuru bilmek herkese farz olan ilahi bir kriterdir.

La İlahe İllallah’ın Sıhhat Şartı

1- La İlahe, bu Nefiy/İnkar etmek.

2- İllallah, bu İspat/Kabul etmek.

Birincisi nefiy/inkar ve ikincisi ispat/kabul üzere bina edilen iman esaslarını ihtiva eder. Kuru bir laf ile ”La İlahe İllallah” diyerek şirkten ve küfürden beri olmayanlar, eylem ve söylemleri ile şirke ve küfre hizmet edenler, yardım edenler ya da kalbiyle inkar etmesine rağmen bunu yapanların Müslümanlık iddiası bâtıldır.

”Le İlahe” bu bazı şeyleri red ve inkar etmeyi gerektirir. Red ve inkar etmeye örnek;

1- Allah’tan başka yasam ve kanun koyucu yoktur.

2- Allah’tan başka dua edilecek bir makam yoktur.

3- Allah’tan başka sığınılacak bir makam yoktur.

4- Allah’tan başka fayda ve zarar verecek bir makam yoktur.

5- Allah’tan başka yardım talebinde bulunucak bir makam yoktur.

Bunun manası kişi kalbi, eylem ve söylemleri ile bir hayat programı olarak ”La İlahe/İllah Yoktur’’ demek suretiyle şirkin, küfrün ve haramın her çeşitini inkar ve beri olmayı ifade eder. Bu yalnız kalp ile inkar edilecek bir iş değil! Bilakis bir hayat programı olarak inkar ve beri olmayı gerektirir.

Nitekim Rabbimiz Allah Kerim kitabında ”La İlahe’’ İnkar kısmını ayetlerin de en güzel şekilde tefsir etmiştir.

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ

(Hatırlayın!) Hani İbrahim babasına ve kavmine: “Şüphesiz ki ben, sizin ibadet ettiklerinizden berîyim/uzağım.” demişti. (Zuhruf, 26)

Bu ayet kalbiyle, eylem, söylem, duygu, düşünce, fikir ve bir hayat programı olarak şirk ve küfürden beri olmayı gerektirir.

فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ

Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse.. (Bakara:256)

Bu ayetimizde Allah yine ”La İlahe” tefsirini yaparak aynı zamanda küfrün ve şirkin temsilcileri olan tüm Tağut taslaklarını inkar ve reddetmeyi imanın şartı koşmuştur.

وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ

Tağuta kulluk etmekten kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele. (Zümer:17)

Bu ayette Allah şirk ve küfür ehlinden mesafeli durmayı ve onlardan ictinap etmeyi bizlere farz kılıyor.

قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ لَٓا اَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ

Deki Ey Kafirler “Ben, sizin ibadet ettiklerinize ibadet etmem.”  (Kafirûn Suresi:1-2)

Bu ayette Allah şirk ve küfür ehlinin ibadetlerinden, düşüncelerinden, ideolojilerinden, küfürlerinden nefret etmeyi, onlara düşman olmayı, onları tekfir etmeyi ve onların ibadetlerine muhalefet etmeyi farz kılıyor.

İlallah Bu Tasdik/Kabul Etmeyi Gerektirir. Buna örnek;

1- Kanun koyucu yalnız Allah’tır.

2- Dua yalnız Allaha yapılır.

3- Yardım yalnız Allahtan istenir.

4- Yalnız Allaha sığınılır.

5- Yalnız Allaha itaat edilir.

6- Fayda ve zarar yalnız Allah’tan gelir.

Nitekim bu vereceğimiz ayetlerde ‘’İllallah’ın” gereği olan tasdik ve kabul ibadetin esaslarının yalnız Allahın hakkı olduğu gerçeğini bize beyan etmiştir. Nitekim;

Allah’tan başka kanun koyucunun olmadığının tasdiki.

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ

Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (Câsiye, 18)

وَلَا يُشْرِكُ ف۪ي حُكْمِه۪ٓ اَحَدًا

Hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz (tek hükümran, yasamada bulunan, doğru ve yanlış belirleyen O’dur.)” (Kehf, 26)

Allah’tan başka fayda ve zarar verenin olmadığının ispatı.

وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذًا مِنَ الظَّالِم۪ينَ

Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (Yûnus, 106)

Dua’ yalnız Allaha yapılır.

اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَج۪يبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

Allah’ı bırakıp da kendilerine dua ettiğiniz varlıklar, sizin gibi (Allah’a) kuldurlar. Şayet doğruysanız, çağırın da çağrınıza karşılık versinler. (A’râf, 194)

La İlahe İllallah’ı bozan unsurları ve şartlarını bilmemek mazeret değildir.

Her müslüman dinin esaslarını öğrenmek ve amel etmekle mükelleftir.

1- Cehalet

2- Taklid

3- Gaflet

4- Tembellik

Gibi durumlar bir kimse için mazeret değildir. Kim bunlardan dolayı dinin asıllarını öğrenmez ise kafir olarak ölmüş ve ebedi cehennemde kalır.

Gürse Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed