×

Oruç Fıkhı

Oruç Fıkhı

Siyam/Oruç sözlük manası: Uzak olmak, kendini alı koymak yada bir yerde durmak manasına gelir. 

Istılahda; Yemek, içmek ve cinsel ilişki gibi orucu bozan şeylerden fecr-i sadıktan güneşin batışına kadar uzak durmak suretiyle oruçlu olmayı ifade eder.

Oruç islam şartlarından en önemli beş tanesinde biridir. Oruç yeme, içme ve cinsel ilişki gibi tüm unsurlardan kaçınmak suretiyle Allah’a götüren bir kulluk birimidir.

Oruçla şehvetin ve arzuların terbiye edilmesi, günahların sevaba, kötülüklerin iyiliğe, nefsin tezkiye edilmesi, bedenin afiyete ulaşması, iradenin sağlamlaşması, ruhun maddeye galip gelmesi, yardımlaşmanın, sevginin, muhabbetin ve bunun sonunda azmin ve sabrın kazanılmasına sebeptir.

Orucun Meşru oluşunun delili;

Oruç kitap, sünnet ve icma ile medinede hicretin ikinci senesinde farz kılınmıştır. Nitekim;

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ 

 Ey iman edenler! Sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınıp korunursunuz. (Bakara, 183)

Oruç islam’ın şartlarındandır;

 بُنِيَ الإِسْلاَمُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّه وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّه، وَإِقَامِ الصَّلاَةِ، وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ، وَالْحَجِّ، وَصَوْمِ رَمَضَانَ 

İslam beşi şey üzerine bina edilmiştir. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun resulü olduğuna namazı kılmak zekatı vermek hacca gitmek oruç tutmaktır. (Buhari)

Ebu Umame El-bahili Allah rasulüne sordu hangi amel daha güzeldir? Allah rasulü oruç tutmak onun benzeri yoktur, diye buyurmuştur. (Nesai)

: «قال الله عز وجل : كلُّ عَمَل ابن آدَم له إلا الصيام، فإنه لي وأنا أجْزِي به، والصيام جُنَّة،

Ebû Hureyre -radıyallahu anh-’dan rivayet edilmiştir: ”Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:Allah Azze ve Celle buyurdu: ”Âdemoğlunun her bir işi kendinedir. Oruç hariç; o benim içindir, onun karşılığını ben veririm. Aynı zamanda oruç bir kalkandır.

«كلُّ عَمَل ابن آدم يُضَاعَف، الحَسَنة بِعَشر أمْثَالها إلى سَبْعِمِئَة ضِعْف، قال الله تعالى: إلا الصَّوم فإنه لي وأنا أجْزِي به؛ يَدَع شَهَوته وطَعَامه من أجلي،\

”Ademoğlunun bütün ameli katlanır,iyilik on mislinden yediyüz misline kadar katlanır.Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Oruç bundan müs­tesna, çünkü oruç benim içindir. Onun karşılığını ancak ben veri­rim.Oruçlu benim için şehvetini ve yemesini kesti.

من صَام رمضان إيِمَانًا واحْتِسَابًا، غُفِر له ما تَقدَّم من ذَنْبِه

Ebu Hureyre -radıyallahu anh-‘ın rivayet ettiği bir hadiste Nebi –sallallahu aleyhi ve sellem- -şöyle buyurmuştur: «Kim iman ederek ve mükâfatını da (Allah’tan) bekleyerek Ramazan ayında oruç tutarsa, o kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. (Buhari, Muslim)

Orucun hükmü;

Ergenlik çağına gelmiş deli olmayan, kadın, erkek, yaşlı ve genç tüm Müslümanlara farz-ıyındır.

Oruç iki rükun üzere bina edilmiştir.

1- Oruca niyet etmek

2- Orucu bozan unsurlardan uzak olmak .

1-Niyet etmekdeki kastimiz niyetin yerinin kalp olduğudur. Nitekim niyet kalbin bir şeye yapmaya, yönelmesi ve azmetmesidir.

Mezheplere göre niyet;

Hanefi ve Şafiilere göre: Niyetin dil ile telaffuz edilmesi sünnettir.

Maliki ve Hanbeli mezhebine göre dil ile telaffuz edilmemesinde bir sakınca yoktur.

Şafiilere göre: Farz oruçlarda niyetin zamanı güneşin batışından fecrin öncesine kadardır.

Nafile oruçlarda ise geceden başlayarak güneşin zeval bulmasından önceye kadardır. 

Hanbelilere göre: Şafilerde olduğu gibi farz oruçlarda niyetin zaman güneşin batışından fecrin öncesine kadardır. Nafile oruçlarda geceden başlayarak zeval vaktinden sonra dahi niyet edilir.

Hanefi mezhebine göre: Ramazan orucunda niyetin vakti güneşin batışından fecir vaktine kadardır.

Farz ve nafile oruçlarda günün kalanının geçene göre daha fazla olma şartıyla gündüzün yarısından önce niyet edilmesi sahihtir.

İster sahur ister sahur olmasın niyet sahihtir;

Hanefiler: Kaza, kefaret ve adak oruçları konusunda ne niyetle tutulacağ belirlenerek geceden niyet edilmesi vaciptir. Bu yapılmaz ise gündüz yapılan niyet orucu sahih yapmaz.

Malikiler: Oruç için niyetin güneşin batışından fecrin doğuşundan az önceye kadardır, farz ya da nafile oruçlarda gündüz niyet edilmez.

Racih/Tercih edilen görüş: Farz ve Nafile oruçlarda niyetin vakti geceden başlar zeval vaktinden önceye kadardır.

Ramazan’ın başında yapılan bir niyet Ramazan’ın sonuna kadar yeterlidir;

İmam Muhammed ve İmam Yusuf gibi Hanefi mezhebinin alimleri isterse Ramazan girmeden az öncesinde gerçekleşsin Müslümanın Ramazan orucuna niyet etmesi yeterlidir ve oruca sahih olur. Her ne kadar bu dört mezhep imamının görüşü dışında olsa dahi kolaylığı bakımında tercih edilen görüş budur.

Mezhep alimleri orucu bozan şeylerin üç çeşit olduğu konusunda ittifak etmişlerdir;

1- Cima/Cinsel ilişki: Bu gusülü gerektiren şeylerde bilerek, isteyerek, uyanık iken yada ister cinsel ilişki olsun ister kasten meni çıkması olsun orucu bozar.

2- Yeme ve içme gibi orucu bozan unsurlardan kaçınmak.

3-  İcma ile hayız ve nifaz orucu bozar.

Orucu bozan cima ve yeme ve içme gibi unsurdaki hedef nefsin hoşlandığı ve arzu ettiği şeylerden mahrum etmektir. Fakihler bu kurallardan itibar ettikleri kıyas yapmak suretiyle orucu bozan türlere eklemişlerdir. Örneğin sigara nefse hoş gelidiği için orucu bozan illeti taşıması sebebiyle Alimler buna haram demişlerdir. Yine bununla beraber burun, ağız, kulak, göz, ferç, dübür ve derinin gözeneklerine enjeksiyon yolları ile vücuda hariçten bir şeylerin girmesi ve ister çok ister az kusmak oruç bozulur demişlerdir.

İmam Buhari, İbni Kudame, El-muğni, İbni Hazım El-muhalla’da İbni Teymiye Fetava’da gibi birçok Alim orucu bozan kurallar ve kıyaslamaların sahih olmadığını söylemişlerdir. Hatta onlar bu kıyasların ne Kur’an, ne Sünnette ve ne de icmada delil olmadığını söylemişlerdir. Onlar bunların hepsinin beşeri bir görüş olduğunu, dileyen bu içtihatları terk edebilir ve dileyen onunla amel edebilir demişlerdir.

Dolayısıyla onlar yeme, içime, cima hayız ve nifas dışında olan taş, meyve çekirdeği, dişlerin arasında kalan herhangi bir sümük, balgam, kına, sürme, vücuda buharın girmesi gibi şeyler şerri hiçbir delile dayanmamakta olduğunu söylemiştir.

Orucu bozup bozmadığı konusunda mezheplerin ihtilaf ettikleri şeyler;

1- Hacamat yaptırmak.

İmam Ebu Hanife, İmam Şafii ve İmam Malik’e göre hacamat orucu bozmaz.

İmamların genelinin deliline gelince Ebu Zahid el-Hudi’den rivayet edilen şu hadistir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem; Oruçluya öpme ve hacamat hususunda izin vermiştir. (İmam Malik Muvatta)

Ahmet bin Hanbel: Hacamat orucu bozar görüşündedir. Nitekim onun delililine gelince hacamat yapan ve yaptıranın orucu bozulmuştur. (Tirmizi, Ahmed) 

Diğer Alimler ise hacamat yapanın orucu bozulur hadisinin nesh edildiğini söylemişlerdir. Yinr bununla beraber tercih edilen görüş kan aldırmak orucu bozmaz.

2- Oruçluyken kusmak

Rasulullah sallallahu vesselam bir hadislerinde: Kim oruç iken elinde olmaksızın kusarsa onun kaza etmesine gerek yoktur. Kim isteyerek kusarsa kaza etsin. (Abu Davut, Tirmizi, Ahmed) 

Kustuğun zaman orucunu bozma muhakkak o çıkmış girmemiştir. (Tirmizi, Muvatta)

İbni Mesud ve İbni Abbas’tan kusmanın ister bilerek ister istemeden olsun mutlak olarak orucu bozmadığını nakletilmistir.

Buhari Sahihinde İbni Abbas ve İkrimen’in şu sözleri nakletmiştir: Oruç vücuda giren sebebiyle bozulur çıkan sebebiyle değil. Bu nakilde Ister az ister çok olsun kusma orucu bozmadığınıN delaletidir.

Nitekim bir hadiste: 3 şey orucu bozmaz, hacamat, kusma ve ihtilam. (Müslim)

3- Öpme;

Buradaki öpmedeki kasıt oruçlunun kendisine helal olan bir kadını şehvetle öpmesidir.

Hadislerde varis olduğu üzere bir kimsenin helal olan eşini öpmesi onun orucunu bozmadığını ispatlar. Ömer ibni Hattâb Radiyallâhu Anh (bir gün telâşla gelerek):

“Ey Allah’ın Resulü! Bugün ben büyük bir hatada bulundum, oruçlu iken (hanımımı) öptüm!” dedi.

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem de şöyle cevapladı:

“Sen oruçlu iken mazmaza yapmaz mısın (abdest alırken ağzına su vermez misin? Bu orucunu bozar mı?)”

(Ravilerden İsa ibni Hammâd rivayetinde) der ki:

Dedim ki: “Bunda bir beis yoktur.”

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

“Öyleyse niye (öpmekle telaşa düşüyorsun?)”

(Ebu Dâvud,

Dolayısıyla bu hadis ışığında şehvetine galip gelen ve onu kontrol altına alan bir kimsenin eşini öpmesi onun orucunu bozmaz.

Sigara ya da her çeşit uyuşturucu kullanmak yeme ve içme nefsin haz aldığı ve lezzet duyduğu şey olması bakımından orucu bozar.

Uyku dışında insanın cinsel arzularını tatmin olmasını sağlayan ister cinsel birliktelik, ister, dokunma, öpme, sarılma, elle tatmin olma ya da hayal kurmak gibi şeylerin sonucunda meninin çıkması orucu bozar. Dolayısıyla orucu bozan şeyler ağız yoluyla alınan ve mideye ulaşan her türlü yiyecek, ilaç ve nefse hoş gelen sigara gibi şeylerin alınması ile oruç bozulur.

Orucun kaza ve kefareti gerektiren durumlar;

Tercih edilen görüşe göre bilerek orucunu yeme, içime ya da cinsel isteği tatmin olsun orucunu bozan kimseler hem kaza hem de kefareti gerektirir.

Resulullah aleyhisselatu vesselleme eşi ile cima etmiş bir adama hem kaza’yı hem de kefareti emretmiştir. 

Ebu Hureyre’nin şöyle dediği nakledilmiştir: “Biz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’İn huzurunda otururken bir adam çıkageldi ve: “Ey Allah’ın Resulü, ben tükendim, bittim!” dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Ne oldu sana?!” diye sorunca adam: “Ben oruçlu iken eşimle cinsel ilişki kurdum!” diyerek karşılık verdikten sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile aralarında şu konuşma geçti: Azat edebileceğin bir köle bulabilir misin? Hayır!  Peki iki ay hiç ara vermeden oruç tutabilir misin? – Hayır! – Altmış yoksulu doyurma imkanın var mı? – Hayır!

Bundan sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir süre bekledi. Biz de orada iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e bir sele dolusu hurma getirildi. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Soruyu soran adam nerede?” deyince adam: “Buradayım” diyerek ortaya çıktı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona: “Bunu al ve sadaka olarak dağıt!” buyurdu. Adam: “Benden daha fakir olanlara mı ey Allah’ın Resulü?! Allah’a yemin ederim ki, Medine’nin şu iki kara tepesi arasında benim ailemden daha fakir ve yoksul bir aile bulamazsın!” deyince Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem dişleri görünecek kadar güldü ve ardından: İyi öyleyse, bunu ailene yedir!” buyurdu.”

Oruç ayında cinsel münasebet sebebiyle oruç kefareti erkeğ’e mi yoksa kadına mı gerekir?

Fakihlerimiz cima sebebiyle orucunu bozan kimsenin kefaret erkeğe gerektiği hususunda ittifak halindedir. kadınlara gelince bu konuda alimler ihtilaf etmişlerdir.

İmam Ebu Hanife ve İmam Malik’e göre: Cinsel birlikteliği kadın da arzularsa kefaretin ödenmesi kadına da vacip olur demişlerdir.

İmam Şafi ve İmam Ahmede göre: Kadın ister gönüllü olsun ister mecbur kalsın kadına oruç kefareti düşmez demişlerdir.

Tercih edilen görüş imam Ebu Hanife ve İmam Malik’in görüşüdür. Kadının cima istemesi halinde kendisinin kefaret ödemesi vacip olur.

Her ne kadar yeme ve içme sebebiyle kasten oruç bozulduğunda kefaret gerektirdiği için herhangi bir nas olmasada cima yoluyla kefaret ile ilgili nas mevcuttur.

Şu durumlarda orucu bozulan kimselere kefaret yükümlülüğü düşer;

1- Cumhur Alimlerinin çoğunluğuna göre ikrah, unutkanlık, hata gibi sebeplerle yemek içmek kefareti gerektirmez.

2- Unutmak, hata, ikrah sebebiyle yeme ve içme söz konusu olduğund kefaret değil kaza gerekir.

3- Gece olduğu zannıyla fecir vaktinde ya da güneşin battığı zannıyla gündüz cima eden kimseler orucun kefareti değil kaza gerektirir.

4- Yolculukta ya da hasta olduğu halde cima eden bir kimse üzerine kefaret olmaz. Zaten kendisi zaten seferde ve hasta olduğu halde oruç kendisi için vacip değildi ki bu kimseye kefaret olsun.

5- Kendisine oruç kefareti vacip olduktan sonra kefaret cezasını ödeme gücü olmayan kimsenin üzerinde kefaret yükümlülüğü kalkar bu Cumhur ulemanın görüşüdür. İmam Ebu Hanife buna muhalefet etmiş ve demiştir ki bu kimse imkan bulduğu zaman kefaretini yerine getirmesi gerekir demiştir.

Orucu bozmanın kefareti nedir?

Kasten ve bilerek cima eden ya da yiyen ve içen kimselere kefaret borcu onun;

1- Bir köle azad etmesi buna gücü yetmiyorsa

2- Ara vermeksizin iki ay sonra oruç tutması Eğer buna da gücü yetmiyorsa 

3- 60 fakiri sabah akşam doyurmasıdır.

Kölelik sistemi olmaması sebebiyle oruç tutması lazım ya da 60 kişi doyurması gerekir. Eğer bu kimse fakir ve ihtiyaç sahibi ise ya da zayıf ve ard arda oruç tutamıyorsa cumhur ulemaya göre bu kimseye kefaret de gerekmez. İmam Abu Hanife kendisi imkan yakaladığında bu kefareti yerine getirir demiştir.

İmam Ebu Hanife ve İmamı Şafii kefarette tertibin gözetilmesi gerektiğini söyleyerek ilk önce köle azat etmesi, yoksa arda arda oruç tutması ve sonra eğer bu da olmuyorsa 60 kişi doyurmasıdır.

İmam Malik ve İmam Ahmed’e göre kefarette tertibin gözetilmesi söz konusu değildir isteyen bu üçünden birini seçebilir ve bunlar kefaret için yeterli olur.

Nitekim onların delillerin Ebu hureyre’nin rivayet ettiği bir hadiste Resulullah aleyhisselatu vessellem: Orucunu bozan bir adama kefaret olarak bir köle azat etmesini veya kesintisiz iki ay oruç tutmasını veya 60 yoksulu doyurmasını emretmiştir. (Müslim)

Bu hadisteki ‘’veya” seçim yapılabileceğini ifade eder. Bu sebeple İmam Malik ve Ahmed bin Hanbel orucun kefareti hususunda dileyen dilediğini seçebilir demiştir.

İmam Malik ve İmam Şafi kefareti gerektiren durumların işlendiği günler saysınca kefaret yükümlülüğü de artar demişlerdir.

Ahmet bin Hanbele gelince: Kendisi kefareti gerektiren durumun aynı gün içinde birden fazla meydana gelmesi halinde şayet kişi birincinin kefaretini yerine getirirse ondan sonra meydana gelen durumun da kefaretin yerine getirmesi gerektiği görüşündedir.

Tercih edilen görüş Ebu Hanife’nin görüşüdür. Zira kendisi cima eden ve bunun kefaretini yerine getiren sonra başka bir gün tekrar cima eden kişinin ikinci durum için de kafiret vermesi gerekir demiştir.

Orucun kazasını gerektiren durumlar;

Yeme, içme, ilaç ve ağız yoluyla mideye ulaşan şeyler sigara gibi nefse hoş gelen şeyler cima olmadan söz konusu olursa orucu bozan durumlarda kefaret değil kazayı gerektirir.

Oruçu bozan kimseler konusunda mezhep imamları ihtilaf etmişlerdir;

İmam Malik: İster bilerek ister hata ister zorla ister unutarak oruç bozan kimse üzerine kefaret değil kaza gerektirir demiştir.

İmam Şafi ve İmam Ahmed bin Hanbel: Kişi bilerek orucu bozacak bir işte bulunduğu takdirde onu kaza etmesi gerekir. Ancak hata, zorla ve unutarak böyle bir şeyin olması halinde kaza etmesi gerek yoktur.

İmam Ebu Hanife’ye göre: Şayet biri bilerek, hata ile veya zorla oruç bozacak bir işte bulunursa kaza etmesi gerekir. Eğer unutmuş ise kaza etmesine gerek yoktur.

Tercih edilen görüş İmam Şafi ve Ahmet bin Hanbel’in görüşüdür. Zira Resulullah aleyhisselatü vesselam hadislerde Allah ümmetimin üzerinde hata, unutma ve kendisine zorlandıkları şeyin sorumluluğunu kaldırmıştır. (İbni Mace) hadisi sebebiyle tercih edilen görüş budur.

Oruçta şüphede kalınan durumlar;

Güneşin battığı ya da fecrin henüz doğmadığı zannıyla yenmesi ve içilmesi ve ardından zannedildiği gibi olmadığını ortaya çıkması durumunda üç mezhebin ittifakı ile oruç bozulur ve kaza gereklidir.

Sahabe, tabi ve seleften birçokları ise orucun sahih olacağını ve kazanın gerekmediğini söylemişlerdir. Onların delilleri: Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur fakat kasten yaptığınız şeyler de size günah vardır. Hadisi ve aynı zamanda Resulullah aleyhisselatu vessellem Allah ümmetini üzerinde hata sorumluluğu kaldırmıştır hadisidir. Yine bununla beraber Sahabeler bir ramazan yında bir araya gelmiş: Gökyüzünün bulutlarla kaplı olduğu bir günde Medine mescidinde oturuyorduk derken güneşin battığını ve akşam olduğunu düşündük ve bize Hafızanın elinden süt dolu bardakları getirildi. Ömer’le birlikte içtik pek fazla bir zaman geçmemiştir ki bulutlar dağıldı ve güneş ortaya çıktı birbirimize bugünü kaza edelim demeye başladık Ömer söylediklerimizi işitince dedi ki vallahi orucu kaza etmeyiz biz günaha düşmek istemedik. 

Oruca engel olup kaza edilmesi gerekli kılan haller;

Hayız ve Nifas bunlar oruç tutulmasına engeldir fakat orucun kaza edilmesini gerektirir.

Bunun delili Rasulullah aleyhisselatu vessellemin; Hayız oldukları zaman namaz kılmıyor ve oruç tutmuyorlar değil mi cümlesi ile Aişe annemiz Rasulullah ile beraber iken biz hayız olurduk da orucu kaza etmekle emir olunur namazı kaza etmekle emir olunmazdık. (Tirmizi, Ahmed)

Hayızın geciktirilmesi meselesine gelince;

Hayızın geciktirilmesi ile ilgili Hanbelilerden bazı fakihler kadınların Ramazan ayında oruçlarını tamamlayabilmeleri için mubah ve zararsız bir takım ilaçlar kullanarak hayızların geciktirmelerine cevaz vermişlerdir.

Oruç tutulmasına engel olan ve kaza edilmesini gerekli kılan haller;

Hasta olan: Kendinisine zor gelen ve hastalığın iyileşmesini zorlaştıran durumlar orucun kaza edilmesine sebeptir.

وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 185

 Sizden her kim hasta ya da yolcu olursa (oruç tutmadığı günlere karşılık) başka günlerde (oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylaştırma) sayılı günleri tamamlamanız ve sizi hidayet etmesinden ötürü Allah’ı yüceltip/en büyük olarak bilmeniz ve şükretmeniz içindir. (Bakara, 185)

Sağlıklı olduğu halde tutması durumunda şiddetli bir hastalığa yakalanacağı tehlikesi olan kimseler konusunda Mezhep imamları şunları söylemişlerdir;

İmam Ebu Hanife, imam Malik ve İmam Ahmed’e göre: Oruç tutmaması bilfiil hasta olan kimse de olduğu gibi sünnettir.

İmam Şafii ise hastalık emareleri ortaya çıkmadıkça onun oruç tutmaması caiz olmaz demiştir.

Tercih edilen görüş uzman ve güvenilir bir doktorun verdiği bilgiye dayanarak hareket edilmesidir. Eğer tehlikeli ve hastalanmaya sebep söz konusuysa oruç tutmamasıdır.

Yolculukta oruç tutmak;

İslam seferi olan bir kimseye namazları kısaltma ruhsatı verdiği gibi ramazan’da oruç tutmama ruhsatı vermiştir. Namazların kısaltması ve ramazan’a oruç tutmama kitap, sünnet ve icma ile sabittir.

İmam Ebu Hanife, İmam Malik ve İmamı Şafi’ye göre: Fecrin doğmasından sonra sefere çıkarsa onun bugün de oruç tutmaması haramdır ve eğer oruç tutmaz ise günah işlemiş olur.

Hanbelilere göre: Bu kimse oruç tutma niyetiyle gecelediği halde gündüz zeval’den sonra bulunduğu beldeden ayrılarak sefere çıkan kimsenin orucunu bozmasına cevaz vermişlerdir. Ama evla olan orucunu tamamlamasıdır. Tercih edilen görüş de budur. Nitekim hadiste; Ramazan’da Enes bin Malik’in yanına geldim o sefere çıkma niyetindeydi ben onun için devesini hazırladım. O da sever elbisesini giydi sonra yemek yedi ben bu sünnet mi dedim? O da evet diyerek cevap verdi. Sonra bineğine bindi.

Yolcu olan bir kimsenin gece niyet edip gündüz de oruç bozması konusunda ihtilaf vardır;

İmam Şafi ve İmam Ahmed bin Hanbel’e göre: Orucu bozması caizdir günah işlemiş olmaz kaza etmesi gerekir.

İmam Ebu Hanife ve İmam Malik’e göre: Orucu bozması caiz değildir şayet bozarsa günahkar olur.

Tercih edilen görüş İmam Şafi ve İmam Ahmed’in görüşüdür.

Nitekim bir hadiste Resulullah aleyhissalatu vessellem; Fetih yılı Mekke’ye doğru yola çıktı ve Kerâmül Gamime varıncaya kadar oruç tuttu. İnsanlar da onunla birlikte oruç tuttular sonra Rasulullah aleyhisselam orucun insanlara zor geldiği ve kendisinde ne yapacağını gözledikleri habere ulaşınca ikindi namazından sonra içinde su bulunan bir bardak su istedi insanların gözlerinin önun de suyu içti. İnsanlardan bazıları da oruçlarını bozdular bazıları ise bozmadılar. İnsanlardan bazılarının oruç tutmaya devam ettikleri Rasulullah’ın kulağına gidince dedi ki onlar asilerdir. Çünkü onları ben bir amele çağırdığım halde bundan yüz çevirmişler verilen ruhsata muhalefet etmişlerdir.

Yolcu olan bir kimsenin oruç tutması mı tutmaması mı daha faziletli?

Aslında dinin kolaylığı seçmesi zor olanı bırakması sebebiyle eğer o kimseye zor gelmiyorsa oruç tutması daha faziletlidir.

İmam Ahmed bin Hanbel Resûlullah aleyhisselatu vessellemin: Seferi oruç tutmak iyilikten değildir. (Buhari) Hadisinden dolayı oruç tutmaması sünnet tutması ise mekruh demiştir.

Tercih edilen görüş Ömer bin Abdulaziz, Mücahit, Katade ve Tabiin büyüklerin görüşüdür. Onlar en faziletlisi seferinin kendisine kolay geleni uygulamasıdır.

Günümüz modern vasıtalarla yapılan seferler;

Bugün yolculuğun kolaylaştığı yazın soğuk, kışın sıcak klimanın olduğu hızlı, rahat ve konforlu seyahatlerde Alimlerimiz arasında iki farklı görüş vardır. 

1- Bu modern vasıtalarda yolculuk yapan kimselerin zorluklarını ortadan kalkması sebebiyle oruç tutmama ruhsatınında ortadan kalktığı görüşündedirler.

2- Bazı fakihler ise bu verilen fetvayı reddetmişler. 

فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ 

 Sizden her kim hasta ya da yolculukta olur (ve oruç tutmazsa) onun yerine başka bir günde (oruç tutsun). (Bakara:184)

Onlar ”yolculukta olur’’ sebebiyle mutlak anlamda seferi söz konusu devam etmektedir demişler. Onlar ruhsat zorluk sebebine bağlanmamıştır diyerek insanların dayanıklılıkları ve zorluklara tahammül derecelerinin farklı olması sebebiyle seferi hükmü devam etmektedir demişlerdir.

Oruç tutulmamasına sebep olan ama kaza ve fidye gerektiren haller;

Hamile olan ve emziren kadınlar: Oruç tutmamaları konusunda Alimler arasında ittifak vardır. Nitekim Rasulullah aleyhisselatü vessellem şüphesiz Allah yolcunun üzerinden oruç ve namazın yarısı hamile ve emziren kadından da oruç sorumluluğunu kaldırmıştır. (Ebu Davud, Tirmizi)

İmam Malik’e göre: Hamile ve emzikli kadınların oruç tutmaması halinde oruçlarını kaza ederler emzikli kadının fidye vermesi gerekir. Hamil kadının ise fidye vermesi gerekmez.

İmam Şafii ve İmam Ahmed göre: Hamile ve emzikli kadınlar kendilerine bir zararın dokunmasında endişe ederlerse fidye vermezler sadece oruçlarını kaza ederler. Emzikli sadece çocuklarına bir zarın dokunmasına endişe ederlerse hem fidye hem de kaza ederler.

İmam Ebu Hanife’ye göre: Güç yetirebilmeleri halinde kaza gerekir fidye vermene gerek yoktur.

Yaşlılık ve devamlı hastalık;

Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de oruç tutamayabilecek durumda yaşlı ve hasta olanlara oruça gücü yetmeyenler;

اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۜ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ وَعَلَى الَّذ۪ينَ يُط۪يقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْك۪ينٍۜ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُۜ وَاَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ 

 (Oruç) sayılı günlerde (size farz kılındı). Sizden her kim hasta ya da yolculukta olur (ve oruç tutmazsa) onun yerine başka bir günde (oruç tutsun). (Normal şartlarda) güç yetirdiği hâlde (yakalandığı bir hastalık, hamilelik, yaşlılık gibi sebeplerle oruç tutmayanlar) her güne karşılık bir yoksul doyursunlar. Kim de (kendi isteğine bağlı olarak) fazladan hayır işlerse, bu onun için daha hayırlıdır. Şayet bilseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara, 184)

Nitekim İbni Abbas’ın rivayetinde bir hadiste bu oruç tutmaya güç yetirmeyen ihtiyar kadın ve erkeklerdir onlar her bir gün için bir fakiri doyururlar demiştir.

Nitekim İmam Abu Hanife, İmamı Şafii ve Ahmed bin Hanbel’e göre: Bunların güç getirmeleri halinde tutamadıkları bir her gün için bir fakir doyuracak kadar fidye vermeleri vaciptir.

İmam Malik: Bunların güç getirmeleri durumunda fidye vermeleri vacip değil müstehaptır. Güçleri yetiyorsa fidye de vermezler kazada tutmazlar. 

Tercih edilen görüş 3 imamın görüşüdür

Fidyenin miktarına gelince;

Kur’an-ı Kerim’de bir yoksul doyum olarak takdir edilmiştir. Bu da her zaman diliminde bir kimsenin günlük doyumu ile ilgilidir.

Orucun kazası nasıl tutulur;

İmam Ebu Hanife’ye göre: Onun Ramazan’ın kazasını herhangi bir vakit sınırlaması olmaksızın tutması vaciptir. Hatta kaza oruçlarının bir sonraki Ramazan’a ertelemesini de bir günah olmadığını söylemiş sonra imam Ebu Hanife ister özür halil olsun ister olmasın fidye ödemesine de gerek olmadığını söylemiştir.

Cumhur Ulema bir özür sebebiyle orucunun kazasını bir sonraki Ramazan’a kadar erteleyen kimsenin fidye ödemeyeceği hususunda Ebu Hanife ile aynı görüştedirler. Ama hiçbir özür olmaksızın sonraki Ramazan’a kadar kaza oruçları ertelemeleri konusunda onun içinde bulunduğu Ramazan orucun tutması bundan sonra da kaza oruçlarını tutup fidye ödemesi vaciptir.

Üzerinde kaza borcu bulunduğu halde ölen kimsenin hükmü;

İmam Ebu Hanife, İmam Şafi ve Ahmed’e göre: Ölen kişinin tutamadığı her gün için fakir doyurması gerekir. Çünkü bu o vasiyet etse de etmezse onun geride bıraktığı mirasında Allah’ın ve fakirlerin hakkı olan bir borçtur demişlerdir.

İmam bu Şaffiye göre: Ölen kimsenin oruç borcunun ödenmesi velisini ona yapacağı bir iyilik cinsindendir ve müstehaptır.

Nitekim bir hadiste Resulullah aleyhisselatü vessellem: Kimin üzerine oruç borcu olduğu halde ölürse velisi onun yerine tutsun. (Buhari, Müslim)

Orucun sünnet ve adapları;

Bu oruçun makul olmasına ve oruçtan sevap kazanılmasına yardım eden Rasulullah aleyhisselatu vesselam’in uygulamalarıdır.

Mezhep imamları bu sünnet ve adaplar konusunda ittifak etmişlerdir;

1- Güneşin batmasından hemen sonra da akşam namaz önce orucu açmakta acele etmek. Nitekim Rasulullah aleyhisselatu vessellem: İnsanlar oruçlarını açmada acele ettikleri sürece Hayır üzere olmaya devam ederler. (Buhari, Müslim)

2- Orucu hurma veya suyla açmak: Orucu açarken hurmayı tek sayıyla yemek. 

Nitekim Allah Rasulü bir hadiste: Sizden biri oruç tuttuğunda tek sayıda yaş ve kuru hurma ile ya da su ile iftar etsin ki su temizleyicidir. (Abu Davud)

3- Oruç tuttuktan sonra dua etmek: Nitekim Resulullah aleyhisselatu vesselam: Orucunu açtığı sırada oruçlunun duası geri çevrilmez. (İbni Mace)

Nitekim Resulullah aleyhissalatu Vesselam’ın duası şuydu;

 اللهم لك صمت وعلى رزقك افطرت وبك امنت وعليك توكلت ذهب الظما وابتلت العروق و ثبت الاجر ان شاء الله يا واسع الفضل اغفر لي

Allah’ım senin için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açtım sana iman ettim sana tevekkül ettim susuzluk gitti damarlar ıslandı ve ecir sabit oldu inşallah ey fazlı geniş olan Allah’ım beni bağışla. (Ebu Davud)

4- Sahuru geciktirmek ve bir yudum olsada sahur yapmak. Nitekim Rasulullah aleyhisselat ve selam bir hadislerinde: Sahur berekettir. O halde bir yudum olsa dahi hiçbiriniz sahuru bırakmasın. (Ahmed)

5- Boş gereksiz ve çirkin sözlerden kaçınmak. Nitekim Allah Rasulü aleyhisselatu vesselam bir hadislerinde: Oruç yemeden ve içmeden geri durmak değildir. Boş ve çirkin sözlerden uzak durmaktır sonra biri çirkin bir şey söylerse veya cahilce davranırsa ona de ki ben orucum ben orucum. (Hakim El-bani)

6- Sadakayı arttırmak: Nitekim Resulullah aleyhisselatu vessellem; Kim onda Ramazan’da hayırlı bir şey yaparsa Ramazan dışında bir farzı yerine getiren kimse gibidir. (El-bani)

7- Ramazan’ın son 10 gününde ibadetlerde daha gayretli olmak. Bir müslüman kadir gecesini araması, itikafa girmesi, ibadet, kulluk, zikir ve birçok ibadet çeşitlerinde bu günleri iyi değerlendirmesi gerekir. Nitekim Allah Rasulü bir hadislerinde: Kadir gecesini Ramazan’ın son 10 gününde tek gecelerde arayın. (Buhari)

Orucun mekruhları;

Bu orucun sevabını eksilten bir takım mekruhlar;

1- Gerekmediği halde yemeyin Ttdına bakmak.

2- Mazmaza ve istikşaf yaparken aşırıya kaçmak.

3- Öpme ve şehvete tahrik eden hareketlerde bulunmak.

4- Kan aldırmak hacamat etmek.

5- Alay etmek boş ve gereksiz konuşmak.

6- Orucun herhangi bir sünnetini terk etmek.

7- Çok uyumak ve Allah’ın zikri dışında meşgul olmak.

Oruçların çeşitleri;

1- Farz oruçlar: Bu ister kaza olsun ister Ramazan orucu olsun farzdır. Ayrıca kefaret ve adak oruçları farzdır. İmam Ebu Hanife’ye göre ikisi farz değil vaciptir.

2- Sünnet ve mendup oruçlar;

a) Şevval oruçları: Efendimiz aleyhisselatu vessellem bir hadislerinde: Kim Ramazan’ı tutar bunun ardından da şevval ayından 6 gün oruç tutarsa bütün yılı oruçla geçirmiş gibidir. (Müslim, Ab Davut, Tirmizi)

İmam Şafii ve İman Ahmed: Şevval orucu bayramın birinci gününden sonra aralıksız tutulmasının faziletli olduğunu söylemiştir. 

İmam Malik: Şevval orucunun Ramazan bayramın hemen ardından aralıksız tutulmasını mekruh görmüştür.

İmam Ebu Hanife: Şevval orucunu her haftasında ikişer gün oruç tutulmasını müstehap görmüştür.

Şevval ayında kişinin kendisine hangisi kolay geliyorsa o ayı o şekilde 6 gün oruç tutabilir.

b) Zilhicce ayının ilk 9 gününde veya sadece arefe günü oruç tutmak sünnettir: Nitekim Allah Rasulü bir hadislerinde; İçerisinde salih bir amelin işlenmesi konusunda Allah’a bu 10 günden daha sevimli gelen başka günler yoktur. (Buhari)

c) Arefe gününün orucunun Allah katında önceki ve sonraki senenin günahlarına kefaret olmasını umarım. (Müslim)

d) Aşure günü orucu: Bu Muharrem ayının 10 günüdür Rasulullah aleyhisselatu vesellem arefe günü orucu 2 senenin geçmiş ve gelecek senenin günahlarına kefarettir aşure orucu da geçmiş senenin günahlarına kefarettir. (Muslim)

e) Şaban ayında çok oruç tutmak sünnettir. Nitekim Rasulullah aleyhisselatu vessellem: Bu insanların gaflete düştükleri Recep’le Ramazan arasında bir aydır. Bu insanların amellerinin yükseldiği bir aydır ve ben amellermin oruç iken yükselmesinden hoşlanırım. (Nesai, El-bani)

f) Haram aylar: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarda oruç tutmak müstehaptır.

g) Her ay 3 gün oruç tutmak sünnettir. Nitekim Abu Zer el-Gıfârî Resulullah aleyhisselatu vessellemden üç beyaz gün oruç vardır; her ayın 13-14 ve 15 günleri. (Nesai, Tirmizi)

h) Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak sünnettir. nitekim hadislerde:  Ameller bu iki günde arz olunur ve ben amellerimin oruclu iken arz olunmasından hoşlanırım. (Tirmizi)

Haram oruçlar;

İki bayram gününde ve teşrik günü olan kurban bayramının 1, 2, 3 ve 4 günlerinde oruç tutmak ittifakla haramdır. Nitekim bir hadisten Rasulullah aleyhisselatü vesselam: İki gün Ramazan bayramı ve kurban bayramın orucunu yasaklamıştır. (Müslim) 

Teşrik günlerinde oruç tutmak Sad bin ebi Vakkas radıyallahu anhu rivayet ettiği şu hadistir; Rasulullah aleyhisselam teşrik günlerinde Mina’da bugünlerin yeme ve içme günleri olduğunu ve hiç kimsenin oruç tutmamasını duyurmamı emretti. ( Ahmed, Müslim)

Mekruh olan oruçlar;

a) Kadının kocası yanında iken oruç tutması.

b) Şek gününde oruç tutulması.

c) Hacıların vakfeye durdukları arefe gününde oruç tutmalar.

d) Cuma ve cumartesi günleri oruç oruç tutmalar

e) Ard arda oruç tutmalar.

f) Özür sahiplerini oruç tutmaları.

e) Aşure günü bir önceki ya da bir sonraki gün ile birleştirmeden oruç tutulması.

İtikafa girmeye gelince;

Bu belirli bir süre için Ramazan ayının son 10 gününde dünyalık meşguliyetlerden uzaklaşarak Allah’a yönelmek ve ibadetle vakit geçirmeye itikaf denilir. Başka bir ifade ile itikaf Allah’a yaklaşma niyetiyle bir süre mescitte bulunmaktır.

 وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَاَنْتُمْ عَاكِفُونَۙ فِي الْمَسَاجِدِۜ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَقْرَبُوهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ 

 Mescidlerde itikafta bulunduğunuz sırada eşlerinizle beraber olmayın. Bu, Allah’ın sınırlarıdır. Ona (Allah’ın sınırlarına) yaklaşmayın. İnsanlar sakınıp korunsunlar diye Allah ayetlerini böylece açıklar. (Bakara, 187)

Yine Efendimiz aleyhissalatu vessellem Ramazan’ın son 10 günde itikafa girdiğini sahih olarak rivayet edilmiştir. Dolayısıyla itikaf ümmetin icmasıyla sabit olan salih bir ameldir.

İtikafın hükmü Ramazan ayının son 10 gününde itikafa girmek sünneti müekkedir.

İtikafın şartları ikidir;

1-  Niyet etmek 2- Mescitte bulunmaktır.

Malikiler: İtikafa girilecek mescidin genel açık bir Mescit olma şartını ileri sürmüşlerdir.

Hanefiler: Mescidin cemaatle namaz kılan bir yer olma şartını öngörmüşlerdir.

Şafi ve Hanbeliler: Onlar bu konuda hiçbir koşul getirmemişler itikafa giden yerin bir Mescit olmasını yeterli görmüşlerdir.

İmam Malik itikafın sahih olabilmesi için kadın ve erkeklerin kendi evlerinde itikafa girmesinin caiz olmadığını söylemişlerdir. Onlar kadın-erkek mescidde bulunma şartını ortaya koymuşlardır.

Şafi ve Hambeliler: Kadınların mescitte itikafa girmeleri müstehaptır. Evlerinde’de yapabilirler.

Hanefiler: Kadına kendi evlerinde itkafa girmeleri daha faziletlidir.

Tercih edilen görüş hanefilerin görüşüdür.

İtikafın süresi;

Cumhuruna göre: Nafile itikaflarda uzun veya kısa bir süre sınırlanmasının bulunmadığını söylemişlerdir. Bir kimse niyet etmesi halinde birkaç saniye dahi nafile olarak itikaf edebileceği görüşündedirler.

Maliki mezhebine göre: İtikafın en kısa suresi bir gün bundan kısa ise itikafın geçerli olmadığını söylemişlerdir.

Resulullah aleyhisselatu Vesselam’ın sünneti müekke olan itikafına gelince bu Ramazan’ın son 10 günü boyunca devam eder.

İmam Ebu Hanife ve İmam Şafi’ye göre: Ramazan’ın 19’unda güneşin batışından önce yani 20’nci gecenin başında mescide girer. Ramazan’ın son günü güneşin batışında mesciden çıkar.

İmam Malik ve İmam Ahmet’e göre itikafta olan kişinin bayram namazına kadar mescide kalması müstehaptır.

İtikafı bozan durumlar;

Aslında itikaf iki durumda geçersiz olur;

1- Kadına yaklaşmak

2- Mescid’ten çıkmaktır.

Mescitten ayrılmaktaki kastımız mescidin bahçe ve avlusundan ayrılmak ile gerçekleşir.

İtikafın müstehapları;

Mescid’ten çıkmamak için yeterince kıyafet, yiyecek, içecek alınıp, bedenin temizlenmesi, mescidin temizliği ile ilgilenmek, mescitte boş ve gereksiz şeylerden uzaklaşmak, Kur’an okuması, zikir yapması, itikafın kalabalık olduğu yerlere gitmek, ailesini ve çocuklarını zora sokmamak.

İtikafın mekruhları; Özür olmaksızın itikaFtan çıkılması, müstehapların herhangi birinin terk edilmesi, gereksiz konuşmak, boş şeylerle ilgilenmek, mescide ticari malın satılması ve kadınların kocalarına izin almadan itikafa gelmeleri gibi.

Hilal’in görülmesi;

Bir yerde bulunan şerri otoritenin Ramazan hilalinin göründüğünü ilan etmesi durumunda o beldede bulunanların üzerine oruç tutmak vacip olur. Yine aynı zamanda Şevval ayının Hilal’i göründüğünü ilan etmesi de bayram yapmaları vacip olur.

Bir kurum yada devlet muteber bir içtihat sonucunda Hilal konusunda hata yaparsa herkesin oruçları sahih olur.


Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed