Muhkem Ve Müteşabih Nedir?
Muhkem sözlük manası açık sağlam şüphe kabul etmez kesin ve bilinen manasında olan Kur’an’ı bir kavramdır
Nitekim: Araplar Hakem tu’l ferase, atı tamamen kontrol ettim şeklinde mana olarak güçlü, sağlam, dayanıklı, takviye edilmiş ve köklü yerleşmiş gibi manalara gelir. (Lisanu’l Arap)
Istılah Manası: Kur’an ve sünnet‘teki vit olan nasların sevk edildiği mana delaletinin açık ve net olmasını ifade eder. Başka bir ifade ile manası açık ve ve tek olup başka bir anlam ihtimali olmayan ve hiçbir ihtilafa yol açmayacak derecede manası açık ayetleri ihtiva etmesidir. Dolayısıyla muhkem ayetler herhangi harici bir ayete ihtiyaç, tefsir ve tevile ihtiyaç duymadan manası açık olan ayetlerdir. Muhkem tevil ve tahsis kabul etmeyecek kadar açık ve kendisine amel edilen bir hükümdür.
Muhkem Naslar Dört Şekilde Görülür;
Zahir, Nas, Müfesser ve Muhkem
Muhkem ayetler değişmez hükümlerdir, bu yönüyle Kur’an-ı Kerimdeki Allahın helal yasaları, haram yasaları Allahın siyasi görüşü, onun yasaları, hükümleri, ceza kanunları ya da ibadete dair oruç, zekat, hac ve benzeri ahlakla ilgili bir çok mesele muhkem sınıfındadır ve Kur’an ‘ ın anlaşılmasında esas ölçü ise tamamıyla muhkemdir.
1- Muhkem bir lafzın mana ve hükmüyle amel etmek vaciptir. Bu lafzın nesh, te’vil ve tahsise ihtimali bulunmaz.
Muhkem, tearuz vukuunda, zahir, nass ve müfessere tercih edilir.
2- Müfesser: Kelamın zikr edilmesinin asıl sebebini oluşturur. Tefsir ve tevil ihtimali olmayan nasdır. Hükmü açık bir şekilde delalet eden tevil ve tahsis ihtimaline de kapalı bulunan lafızdır.
3- Nas: Hükmü zahir’in hükmü gibidir. Bu da delil bulunduğunda açıkça anlaşılan manasından çıkarılıp tevil edebilmesidir. Fakat Nas’ın tevil edilebilme ihtimali zahire göre daha azdır.
4- Zahir: Hükmü aksine delil bulunmadıkça lafızdan çıkan zahir manaya göre amel etmek gerekir. Çünkü asıl olan zahir bir mana taşıması halinde farklı anlaşmasını gerektiren bir delil bulunmadıkça zahir mananın dışına çıkılmamasıdır.
قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ
De ki: “O Allah (zatında, sıfatlarında ve fiillerinde) birdir.”
اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ
“Allah (her şeyin kendisine muhtaç olduğu, kullarının duayla yöneldiği) Es-Samed’dir.”
لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ
“Doğurmamış ve doğurulmamıştır.”
وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ
“Hiçbir şey O’nun dengi değildir.” (İhlas: 4)
قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔاۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldıklarını size okuyayım. Hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın, anne babaya iyilikte bulunun, fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin, sizi de onları da biz rızıklandırmaktayız. Fuhşiyatın açığına da kapalısına da yaklaşmayın. Hak olmadıkça Allah’ın haram kıldığı nefsi öldürmeyin.” (Allah) akledesiniz diye size bunları emretti. (6/En’âm, 151)
Muhkme ayetlere, bu Kur’an‘ı bir çok yerinde ayetlerin açık, sağlam, biline bilinir, noksanlık bulunmayan, bozukluk olmayan ve harici delilehtiyaç duymadan anlaşılan hükümler olduğunu ifade etmektedir. Misal;
الٓرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ
Elif, Lâm, Râ. (Bu,) ayetleri sağlamlaştırılıp (muhkem kılınmış) sonra da (hüküm ve hikmet sahibi) Hakîm ve (her şeyden haberdar) Habîr (olan Allah) tarafından detaylı olarak açıklanmış bir Kitap’tır. (11/Hûd, 1)
olması ve karışıklıktan uzak olduğunu isp[atlar
Kur’ân’ın mufassal yanidetaylandırılmış bir kitap olmasının onun muhkem ayetlerinin olduğunu en açık şekilde gösterir.
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ اِلَّٓا اِذَا تَمَنّٰٓى اَلْقَى الشَّيْطَانُ ف۪ٓي اُمْنِيَّتِه۪ۚ فَيَنْسَخُ اللّٰهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللّٰهُ اٰيَاتِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌۙ
Senden önce göndermiş olduğumuz tüm resûl ve nebiler, (Allah’ın Kitabı’nı) okumaya başladığında mutlaka şeytan, onun okumasına bir şeyler karıştırmak istemiştir. Allah, şeytanın karıştırmaya çalıştığı (vesvese ve zanları) giderir, sonra da ayetlerini muhkem kılıp sağlamlaştırır. Allah, (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (22/Hac, 52)
Allah ayetlerini sağlam bilinen anlaşılır açık ve net olarak ortaya koyduğu .muhkem ayetlere işaret ederek bu gerçeği gündeme getirmiştir
Müteşabih Nedir?
Müteşabihat: ş-b-h fiilinden türeyen ve tefaul vezinde olan ve ismi Fail kalıbında olan müteşabihat sözlük manası benzeşen, iki şeyin biri, ayırt edilmesi zor olacak şekilde birbirine benzeyen” anlamındadır.
Müteşabih Kur’an‘da yaklaşık olarak türevleri ile birlikte sekiz yerde geçer. Kur’an‘ın veciz, fesahat, tertibindeki güzellik, manaların benzeşmesi ve kapalılık şeklinde açıklanmıştır. Nitekim;
اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَۗ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْۚ ثُمَّ تَل۪ينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهْد۪ي بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Allah, (ayetleri) birbirine benzeyen (ve ayetleri) tekrar eden, sözün en güzeli olan (Kur’ân’ı) Kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, ondan dolayı derileri ürperir/tüyleri diken diken olur. Sonra ciltleri ve kalpleri Allah’ın zikrine yumuşar. İşte bu, Allah’ın hidayetidir. Onunla dilediğini hidayet eder. Kimi de Allah saptırmışsa, ona doğruyu gösterecek hiç kimse yoktur. (39/Zümer,
Istılah Açısından: Birden fazla manaları kapalı ve tefsiri imkan veren, açıklanmaya ihtiyaç duyan ve manasını anlamak için harici bir delile ihtiyaç duyulan hükümlerdir. Başka bir ifade ile manasında kat-i/kesin hüküm olmayan ayetlerdir. Bu sebeple müteşabihlerin zaman, mekan ve duruma göre bilinen ve hiç bilinmeyen durumları vardır. Misal;
Kur’an ‘ ın ortaya koyduğu ve sonra 21. yüzyılda keşfedilen bilimsel ayetler.
Hiç bilinmeyen ve sadece ilmi Allahın zatı ile ilgili müteşabihe dair ayetler, nitekim bu ayetler Allahın zati ile ilgilidir ve bunu hiç kimse ne keyfiyetini ne nasıllığını ne niceliğini bilemez, malum üzere alıp ona iman etmesi istenilen hükümlerdir.
Dolayısıyla müteşabih manaları hemen anlaşılmayan, manalarındaki çoklukdan dolayı hangi maksadın ve en doğru ifade hangisidir? en kapsamlı hakikatler şeklinde insanın düşüncesinde kapalı olan ilk etapta anlaşılmayan şeylerdir.
Kur’an‘da Allahın zatı, yecüc-mecuc, huruf-u mukataa ve benzeri gelen ayetler müteşabihtir ve manaları açısından kesin hüküm verilmez.
Dolayısıyla bu müteşabih ayetler malumu üzere anlam açısından bilinir ama nasıllık, nicelik, keyfiyet, tefsir ve tevil yöntemiyle bilinmez. Nitekim;
“Bir adam Malik b Enes’e geldi ve: ‘Ey Ebu Abdullah! [Rahman Arş’a istiva etti]. Rahman’ın Arş’a istivası nasıldır?’ Dedi. Cafer b Abdullah dedi ki: İmam’ı Malik’in bugüne dek bu adamın sözüne kızdığı kadar kızgın hiçbir zaman görmedim. Buram buram terlemeye başladı. Herkes ne cevap vereceğini bekliyordu. Sonra sakinleşti ve dedi ki: ‘Keyfiyet makul değildir. İstiva da meçhul değildir. Ona iman etmek vacip ve ondan soru sormak da bidattir. Korkarım ki sen dalalet ehli birisin.’ Emri üzere adam kovuldu.” İ
هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْو۪يلِه۪ۚ وَمَا يَعْلَمُ تَأْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُۢ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاۚ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Sana Kitab’ı indiren O’dur. O (Kitap)’tan bazı ayetler (kimsenin tahrif etmeye güç yetiremeyeceği şekilde sağlam, açık ve) muhkemdir. Onlar (Kitab’ın çoğunluğunu ve ana omurgasını oluşturan muhkem), Kitab’ın anası olan (ayetlerdir). Diğer bazısı da (kullarını imtihan etmek için açık kılmadığı) müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve (ayetleri hevalarına göre) yorumlamak için müteşabih olan ayetlerin peşine düşerler. O (ayetlerin) tevilini/hakiki anlamını yalnızca Allah bilir. İlimde derinleşenler derler ki: “Ona iman ettik. Hepsi Rabbimizin katındandır.” Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır. (Ali İmran: 7)
Dolayısıyla biz muhkem ayetlerle iman etmek ve amel etmek ile mükellef iken müteşabih ayetlerle amel değil iman etmekle mükellefiz. Eğer birileri Allahın onaylamadığı bir şekilde müteşebih ayetlerin peşinden giderse Allah’ın bu ayette ifade üzere kalplerinde bir eğrilik bulunan, fitne aramak, keyiflerince yorumlayarak bilmedeği bir konuda hüküm ve teşride bulunması anlamına gelmektedir ki bu Allah ile bağın kopması demektir.
Temel’de Müteşabih İki Şekilde Görülür;
1- İzafi/Nisbi Müteşabihat;
Bu manası zaman, şart, mekan ve duruma göre bilinen müteşabih ayetlerdir.
Bu ancak derin ilim sahibi olan insanların mümkün olacak şekilde bileceği şeylerdir. Misal;
Kur’an‘daki bilimsel ayetlerin 14 asır önce bilinmemesi 21. yüzyılda bilinmesi şeklinde ile müteşabih olan bu ayetlerin biline bilinirliği.
2- Hakiki/Mutlak/Külli Müteşabihat;
Bu isen mutlak açıdan bir beşerin gücünün imkanı olmayan bilmesi imkansız olan ayetlerdir. Nitekim İmam Şatibi
Bu Müteşabih ayetlerin yalnız Allah bildiği olarak açıklamıştır. Misal; Kur’an’daki huruf-u mukatta, Allahın zat-ı ile ilgili el, yüz, inmesi ve benzeri ayetler, ahiret ahvali, ruh, sur, yecuc, mecuc, dabbe, arz, arş, kursi ve benzeri şeylerdir.
Nitekim İmam Şatibi mahiyetlerini yalnız Allahın bildiği Kur’an ‘ da geçen huruf-u mukatta, Allahın sıfatları, ahiret ahvali, ruh, sur’, arş, kürsi gibi müteşebihler hakiki, mutlak yada külli olarak isimlendirilir.
Hiç şüphesiz ki Kur’an-ı Kerim ayetler açısından hem muhkem hem müteşabih olan ayetleri vardır. Muhkem olan ayetler şüphe, tereddüt, kafa karışıklığı ve benzeri şeylere imkan vermeyecek şekilde apaçık ve net olan hükümlerdir.
Müteşabih ise anlamı kapalı, açık olmayan anlama gelen ilk okunduğunda anlaşılmayan anlam zenginliğine sahip olan zaman, mekan ve şartlar içinde kavranması mümkün olmayan ayetleri vardır ki bunlar Müteşabihhattır.
Şüphesiz ki bu müteşabih kendisiyle amel edilmeyen ve sadece malumu üzere inanılması gereken konulardır. Bu dinin temellerine zarar vermediği gibi bilakis bir iman ve bir anlayış açısında büyük bir zenginlik katmaktadır, bu yönüyle müteşebih kendi arasında çeşit çeşittir. Bazıları vardır ki kıyamete kadar bilinmez. Misal;
Allahın zatî ile ilgili eli, yüz, inmesi, yükselmesi istiva ve arş gibi bilinmeyen müteşabih naslar vardır.
Yine aynı zamanda şartlara ve zamana göre biline bilinir müteşabih ayetler vardır. Misal; Anne karnındaki üç karanlık aşamalı bebeğin yaratılma süreci ya da dünyanın genişlemesi ve benzeri bilimsel bulgular.
Müteşabih Lafızların Şekilleri;
Müteşabih naslara baktığımızda az kapalı, orta kapalı, çok kapalı ve hiçbir şekilde bilinmeyen şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Hafi, Müşkil, Mücmel, Müteşabih ve Müphem.
1- Hafi Lafızlar: Aslında manası açık bir şekilde ifade eder. Ama harici sebeplerden dolayı bazı fertlere delaleti kapalıdır.
2- Müşkil: Zatı ve sigası sebebiyle manası kapalı olup ancak inceleme ve derin bir düşünme ile giderilen lafızlardır.
3- Mücmel: Karışık olup ibareden anlaşılması mümkün olmayan kelimelerdir. İfade ettiği anlamın belirlemesinde duraksamak gerekir. Bu kapalılığı şeriat tarafından kaldıran bir delil olmadıkça mücmel kelimeler ile amel edilmez. Mücmel manası kendiliğinden kapalı olan ve ancak söyleyenin açıklamasi ile anlaşılan bir kelimedir.
4- Müteşabih: Delalet ettiği anlamın gizli kalıp bilinmesi mümkün olmayan lafızlardır. Sadece Allah bilir bunun manasını. Bize düşen sadece teslimiyettir. Yani bu kelimenin delaletini destekleyecek hiçbir delil Allah sunmamıştır. Başka bir ifade ile; Manası kapalı olan bilinmeyen kitapta ve sünnette tefsiri v tevili olmayan sadece Allah tarafından bilinen lafızlardır.
5- Müphem: Kur’an ve Sünnette bazı kelimeler vardır ki tek başlarına kullanıldıklarında delâlet ettikleri anlam açık bir şekilde ortaya çıkmaz. Tek başlarına kullanımlarında anlam bakımından bir kapalılık söz konusudur.
Alimlerin Muhkem ve Müteşabih Naslar İle İlgili Kavilleri;
1. İbn Abbas’tan da rivâyet edildiği söylenen bu görüşe göre muhkemden kastedilen 6/En’âm, 151-152. âyetleridir ki, bu âyetlerde yahûdilerin uymakla yükümlü oldukları ve On Emir diye bilinen hususlara işaret edilmektedir. Müteşâbihler ise, sûre başlarındaki hurûf-ı mukattaadır. Zira yahûdiler bu harflere ebced hesabını uygulayarak İslâm ümmetinin ömrünü belirlemek istemişlerdir.
2. Muhkem nâsih, müteşâbih ise mensuh âyetlerdir. Bu görüş, İbn Abbas ve İbn Mes’ud’dan rivâyet edilmiştir.
3. Muhkem -Allah’ın birliği, kudreti ve hikmeti gibi- delili açık olan hususlardır. Müteşâbih ise mânâsını anlamak için tedebbür ve teemmüle gerek duyulan hususlardır.
4. Muhkem açık veya kapalı olsun, herhangi bir delile dayanılarak bilinebilecek hususlardır. Müteşâbih ise, -kıyâmetin ne zaman kopacağı ve amellere ne kadar sevap veya günah terettüb edeceği gibi- bilinmesi mümkün olmayan hususlardır.
5. Muhkem, helâl ve haramlarla ilgili âyetlerdir; bunların dışandakiler ise müteşâbihi oluştururlar. Bu görüş Mücâhid’den nakledilmiştir.
6. Muhkem, tek bir yoruma müsâit olan âyetler, müteşâbih ise birden fazla yoruma müsâit olan âyetlerdir. Bu da Muhammed bin Câfer bin ez-Zübeyr’den nakledilmiştir. Burada muhkem “nass” anlamında, müteşâbih ise onun mukabilinde kullanılmıştır.
7. Muhkem ve müteşâbih ayrımı, kıssalarla ilgilidir. Muhkem, tafsilâtlı olarak anlatılan kıssalardır. Müteşâbih ise sûreler içerisinde tekrar edilen kıssaların lafızlarındaki muğlaklıktır.
8. Muhkem, açıklamaya ihtiyacı olmayan âyetler; müteşâbih ise, bunun aksi özellikteki âyetlerdir. Bu görüş ise Ahmed bin Hanbel’den nakledilmiştir.
9. Muhkem, amele konu olan âyetler, müteşâbih ise amelle değil; imanla ilgili olan âyetlerdir. Bunu İbn Teymiyye zikretmiştir.
10. Müteşâbihten kastedilen Allah’ın sıfatlarıyla ilgili âyetlerdir. Bunu da İbn Teymiyye zikretmiştir (Reşid Rızâ, el-Menâr, 1. Baskı, Ofset, Beyrut, c. 3, s. 163-165)
11- Mücahid: Muhkem ayetleri helal ve harama dair olanlar bazısı tasdik ve tefsir eden ayetler şeklinde izah etmiştir. (Cemiul Beyan Tevili Kuran)
12- İbni Abbas: Muhkemler nasip, mensuh, helal, haram, hudud, feraiz, iman edilip ve amel edilen hususlardır. (El Mizan fi Tefsirul Kuran)
13- Müteşabih olanlar ise mensuh mukaddem mutahhar, emsal, yeminler, iman edilip ve amel etmeyen hususlardır.
14- İbni Abbas ve Katade muhkem ayetler aklın kavrayabileceği müteşabih ise aklın kavrayamadığı ayetler olarak yorumlamışlardır.
Müteşabih Konusunda Halef ve Selef Metodu;
1) Selef Mezhebi: Allah’ın isim ve sıfatlarını teşbih, te’vil, ta’tiyl, tekyif ve temsil etmeden, olduğu gibi iman ederler. Bu konuda hiçbir yorum yapmazlar. Onlara göre Allah’ın isim ve sıfatları zatına bağlıdır. Allah’ın zatının mâhiyetini bilemeyeceğimiz için bu isim ve sıfatların mahiyetini de bilemeyiz. İmam Malik b. Enes’e istiva hakkında sorulduğunda şöyle demiştir: “İstiva mâlumdur, keyfiyeti meçhuldür, ondan sual etmek bid’attir. Senin kötü bir insan olduğunu zanndiyorum, onu benden uzaklaştırın.”
2) Halef Mezhebi: Allah’ın isim ve sıfatlarını Arap dil kaidelerine uygun olarak zatına layık bir şekilde te’vil ederler. Halef mezhebinin öncüleri İmamu’l-Harameyn, Abdu’l-Melik b. Ebi Abdillah b. Yusuf b. Muhammed el-Cüveynî eş-Şâfiî, Ebu’l-Meâlî (478/1085) ve ona tâbi olanlardır.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder