Mazur Görülen Ve Görülmeyen Açısından; Darü’l İslam
İster Allah’ın hükmüyle hükmedilen yönetimler olsun, isterse bir zamanlar Allah’ın hükmü ile yönetilen sonra ideolojik dinlerin egemen olduğu Müslüman toplumlar olsun buralar Daru’l İslam konumunda olan bölgelerdir.
Her ne kadar Allah’ın hükmüyle hükmedilmesede buradaki toplumlar kendilerini İslam’a, kur’an’a, peygambere ve imana nisbet ederler. Darül İslam konumunda olan insanlar cehl-i basit konumunda olan kimselerdir. Bunun manası insanların bulunduğu bölgelerde çok basit ve kolay bir şekilde dini bilgilere ulaşma olanağının olduğu yerlerdir.
Dolayısıyla Darül İslam konumunda olan insanlar Tevhid’in asıllarında ve islam şeriatının hükümlerinde, kur’an, mütevatir sünnet, meşhur sünnet yahut icma ile ilgili konularda bilmemek ve öğrenmemek asla mazeret değildir.
وَاِنْ اَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ اسْتَجَارَكَ فَاَجِرْهُ حَتّٰى يَسْمَعَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ اَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ۟
Müşriklerden biri senden eman/sığınma hakkı isteyecek olursa, ona eman ver. Ta ki Allah’ın kelamını dinleme fırsatı bulsun. Sonra onu, güven içinde olacağı (kendi yurduna) ulaştır. Bu onların bilmeyen bir kavim olması nedeniyledir. (Tevbe, 6)
Daru’l islam’da insanlar Dört Kısımdır.
1- Darü’l küfürde islam’a girenler ve islam diyarına hicret edenler;
İslam’a bulunduğu bölgede yeni girmiş, henüz yeni tevhid ile tanışmış islam şeriati’nin konusunda henüz cehaleti izale etme/bertaraf etme noktasında fırsatı bulamamış ve acziyetten dolayı öğrenememiş kimsedir. Bu kimseler ilmin merkezi olan darul İslam’da yaşamayan uzak bölgelerde yaşayan sonra iman etmiş ve darul islama henüz yeni hicret etmiş kimselerdir. Dolayısıyla bu kimseler helaller, haramlar, yasak ve serbest olan konularda ya da küfür sözü ve küfür fiili işlemeleri yönüyle bu kimselerin cehaleti hüccet ikama edilmeden önce mazur görülürler. Bu kimselerin durumu daha çok zatu envat hadisesinde olan kimselerin durumu gibidir.
Bu kimseler İslam şeriatı konusunda cehalete düşmeleri Helali haram, haram mı helal görmeleri ve farzları bilmemeleri yönüyle hüccet ikame edilmesi gerekir. Eğer bunlar güzel bir şekilde hüccet ikame edilmesine rağmen kabul etmiyorlarsa, bu kimseler tekfir edilirler.
İbni Teymiye Refu’l Melam adlı eserinde; Cehalet ancak izalesinde aciz kalındığı zaman özür olur. İnsan her ne zaman hakkı öğrenme imkanı bulur da bu noktada gevşek davranırsa mazur sayılmaz.
2- Darul İslam’da cehl-i basit konumunda olanlar;
Bu kimseler tevhid’in ve islam şeriati’nin asıllarını yerine getirmeyen tembellik, önemsememe, yüz çevirme ve vurdumduymazlık gibi nedenlerden dolayı dinin asıllarını yerine getirmeyen kimselerdir. Bunlar dünyada da ahirette kafir ismini alırlar. İster bunlar kendilerini islam’a nispet eden darul islamdaki kimseler olsun, isterse darül islam coğrafyasında yaşayan gayri müslimler olsun bu hükümler aynen bu şekilde onlar içinde geçerlidir.
3- Darül İslam’da Tevhidlerini koruyanlar;
Bu kimseler dinin asıllarını ve islam şeriatinın gereklerini yerine getiren ve koruyan müslüman kimselerdir. Ama bu kimseler Tevhid’in feri/detaylı meselelerinde tembellik yapmış ve bundan dolayı muhalefet düşmüş kimselerdir. Bu kimseler günah işleyen kimseler konumunda olduğu için bunlar tekfir edilmezler.
Örneğin; Tevhidin ferri meseleleri ve hükümlerden kastımız o kimselerin Seddi zerai, kıyas, istihsan, mesalihi mürsele ve buna benzer konularda düştüğü cehalettir. Bu hükümler tafsilatı gerektiren konular olduğu için bunları bilmemek mazerettir.
4- Darul İslam’da yaşayan tevil ehli olanlar;
Bu kimseler dinin asıllarındaki zanni/göreceli içtihatlarından dolayı mazur görülen kimselerdirler. Bunlar isabet ederlerse iki sevap hata ederlerse bir sevap alan kimseleridir. Dikkat edilmesi gereken eğer bu içtihadın yanlış oluşu Alimlerce ortaya çıkarsa bu kimselerede hüccet ikame edilmesi gerekir.
Gürsel Gürbüz
www.gurselgurbuz.com
Share this content:
Yorum gönder