×

Lâ’sı ve İlla’sı Olmayan Bir Din Yaşıyoruz.

Lâ’sı ve İlla’sı Olmayan Bir Din Yaşıyoruz.

21 yüzyılda kendilerini islam’a nispet eden, islam’ın şartlarını yerine getiren, Allah’a inanan ve onu sevdiğini dile getiren, Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu söyleyen ve Muhammed aleyhisselatu vesselleme inanmanın ve onun sünnetin olmazsa olmaz olduğunu ifade eden nice insanlar vardır ki Kelime-i Tevhid olan ”La İlahe İllallah”ın ne manaya geldiğini? Hangi şartları taşıdığını? Ve onu bozan unsurlar nelerdir? Hiçbir bir şekilde bir fikri yoktur. O sadece kendisine dayatılan bu dini geleneksel, sınırlı ve kültürel açıdan değerlendirerek yapay bir din yaşıyor.

Maalesef namazı kılanıyla kılmayanı, oruç tutanı ile tutmayanı, Allah zikredeniyle etmeyeni, cemaati ile cemaati olmayanı ve tarikatı ile tarikatı olmayanıyla beraber bugün insanlar Allah’ın irade buyurduğu İslam ilahi nizamın kişiye Müslümanlık vasfı kazandırdığı meseleleri bilmiyor ve bu konuda isteksiz bir hayat sürdürmekte. Düşünün ki onlar namaz kılarlar, oruç tutarlar hatta Allah’ın kitabını okurlar da ama ilahi misyon ve sorumluluklar nelerdir? Rabbani mesuliyetlerimiz nelerdir? Bilmeden geleneksel ve kültürel açıdan sokağın, mahallenin, sistemin, hükümetin, tağutların ya da devletin onayladığı ve sınırlarını belirlediği bir Allah, bir İslam, bir Kur’an, bir Din ve bir Namaz kılarlar ve bununla da dünyanın en iyi müslümanı olduklarını da iddia ederler! Onlar zikir, dua ve benzeri ibadetleri yerine getirmekle katıksız ve şirkisiz bir Allaha ibadet ettilerini düşünürler.

وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ 

  Kâfirler, uyarıldıkları şeyden yüz çeviren kimselerdir. (46/Ahkâf, 3)

Bugün toplum İslam’a girmenin şartı olan Kelime-i Tevhid’in ne olduğunu? Hangi manaya geldiğini bilmiyor ve onunla amel etmiyor? Bilakis eylem ve söylemleri ile ‘’La ilahe illallah” prensibi’ni yalanlayarak Allah’ım hayır dediğine evet, kötü dediğine iyi, çirkin dediğine güzel, doğu dediğine yanlış, yasak dediğine serbest diyen bir toplum inşa edildi. Neye inandığını, neyi red ve inkar etmesi gerektiğini, kime muhalefet ve düşmanlık edeceğini bilemeyen, nasıl inanacağını bilmeyen, kimi seveceğini, kimi tasdik/kabul edeceğini ve kimlerle dost olacağını bilmeyen bir toplum meydana getirdiler. Onlar o malum solcu, sağcı ve muhafazakar tağutlar ideolojik dinleri ile aşama aşama ve rıza göstere göstere böyle bir toplum inşa ettiler. Birbirlerini rab edinmiş ve tevhiddden yüz çeviren bir toplum meydana getirdiler.

فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ   

 Bil ki şüphesiz, Allah’tan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah  (47/Muhammed, 19)

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه۪ شَيْـًٔا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ 

 De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Gelin sizinle bizim aramızda ortak bir kelimede buluşalım: Yalnızca Allah’a ibadet edelim, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayalım, (Allah’ı bırakıp da) birbirimizi Allah’ın dışında rabler edinmeyelim.” Şayet yüz çevirirlerse deyin ki: “Şahit olun ki biz Müslimlerdeniz/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanız.” (3/Âl-i İmran, 64)

Aynende böyle 21 yüzyılın insanı ilahi öğretilerden habersiz yaşamakta, Allah’ın düşmanlarını dost, Allah’ın dostlarını düşman edinmiş, Allah’ın sevdiğini kötü görmüş, Allah’ın kötü gördüğünü güzel görmüş, Allah’ın yasakladıklarını serbest, serbest kıldıklarını yasak kılmış ve bu dine ait hiçbir prensip ve kritere uymadan bir hayat sürdürerek yaşamını devam ettirmektedir. Acı olan Kur’ani bir kavram olan ve onları cellatlarına aşık yapan politik tanrılar konumunda olan Tağut, Cipt konumunda olan demokrasi ve laiklik gibi şirk sistemlerine kul köle olmak suretiyle şirke ve küfre iktidar ve egemenlik veriyorlar.

اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ 

 Onlar Allah’ı bırakıp din bilginlerini, abidlerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. (Oysa) onlar yalnızca bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Allah) onların şirk koştuklarından münezzehtir. (9/Tevbe, 31)

Bugün yeryüzünde yaklaşık olarak 2 milyara yakın kendisini İslam’a nispet eden bir toplum söz konusudur ve bunlar avam/cahil olanıyla, hocasıyla, davetcisiyle yada alim olanıyla beraber ‘’La ilahe illallah” diyor peki bu ikrar ettiğimiz kelime-i tevhit olan ‘’La ilahe illallah’’ nedir? İşte bu mesele konusunda öyle bir gaflet, dinden yüz çevirme ve mazereti olmayan cehaletle beraber yaşıyoruz ki iki dini ve bir çok yapay tanrıları beraber idare edecek kadar usta ve maharetli müşrik bir toplum olduk. Peki bu Müslüman iddiasını taşıyan kitlelerin inandığı Allah, İslam ve Peygamber inancını şekillendiren kim? Sınırlarını belirleyen kim? Nasıl inanılması gerektiğini ve nasıl yaşaması gerektiğini bu topluma belirleyen kimdir? Bu topluma işte din böyledir, böyle yaşanmalı diyerek bu toplumu bu hale getirenler kimlerdir? Hiç şüphesiz islam coğrafyasında yaklaşık 57 ideolojik devletler ve ideolojik hükümetler kendilerini İslam’a nispet ederler ama her ne hikmetse onlar kanunlarını, yasalarını, siyasi görüşlerini, ekonomik uygulamalarını, ahlaki ve eğitim müfredatlarını başka bir ifade ile ilahi yönetim şekli ile ülkelerini yönetmezler ve inandıkları Allahın iradesini hiçe sayarak onlar ilahi öğretilere göre toplumunu yönetmezler. Bilakis yıllar yılı İslam’la savaşan batının boyundurluğunda, onların iradelerine ve ideolojik yasalara göre bu toplumu yönetirler.

اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ الطَّاغُوتُۙ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟ 

 Allah, iman edenlerin Velisidir/dostudur. (Bu dostluğunun bir tecellisi olarak) onları (küfrün, şirkin) karanlıklarından (tevhidin ve imanın) aydınlığına çıkarır. Kâfirlerin velileriyse/dostlarıysa tağuttur. Onları (iman ve tevhidin) aydınlığından (küfrün ve şirkin) karanlıklarına çıkarırlar. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır. (2/Bakara, 257)

 İşte bu sebeple bu İslam coğrafyasındaki bu ideolojik devletler ve hükümetler topluma Allah’ın onayladığı bir Din, bir Kur’an, ve bir Peygamber öğretisiyle gelmiyor. Bilakis izlerinden gittiği, uşağı oldukları, iktidar, güç, servet ve egemenliği kendilerine borçlu olduğu batının iradesine göre toplumu dizayn ederler. Onlar kendilerini taklit ettiği batının sınırlarına göre bir Allah bir İslam bir Kur’an bir Peygamber anlatarak toplumu şirk ve küfür sistemlerine entegre ederek geleneksel-kültürel bir din meydana getirdiler. Öyle ki bu dinde ateist, deist ne kadar islam düşmanı kafir, müşrik, zalim, fasık haram işleyen, kötülük yapan fitne çıkaran tağutlar ve daha niceleriyle siz beraber yaşayabilir, dost olabilirsiniz ve kardeşçe yaşaya biliriz  demek suretiyle bizleri ikna etmeye çalışıyorlar. Nitekim onlar bu dine alternatıf ve zıt laiklik, demokrasi, kemalizm, vatan, millet gibi bizim bir sürü ortak yönümüz ve değerlerimiz var varsayımıyla İslam’ın gerçeklerini gizlediler ve İslam’ı çelişkili gösterdiler. Tabi toplum yaldızlı sözler, bazen korkutma, bazen para, mal ve mülk, bazen eğlence, bazen nefsinden dolayı bazen islamı hafife alması ve daha nice sebeplerden dolayı bu Allahın düşmanlarını övgü, alkış, destek, yardım, sevgi, eylem ve söylemleri ile adeta onların hizmetici olup küfürlerine ve şirklerine ortak oldular.

 وَاِنْ اَطَعْتُمُوهُمْ اِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ۟ 

 Allah’ın adının anılmadığı (hayvanlardan) yemeyin. (Çünkü) o kesin bir fısktır. Şüphesiz ki şeytanlar, sizinle tartışmaları için dostlarına (böylesi şüpheleri) vahyeder/fısıldar. Şayet onlara itaat edip (leş hayvanların helal olduğuna ve yenebileceğine inanırsanız) hiç şüphesiz müşriklerden olursunuz. (6/En’âm, 121)

Bu ideolojik dinlerin bağlıları olan Tagutlar ‘’LA’ sı olmayan ve İllası olmayan bir din icat ettiler.

Öyle ki onlar Kelime’i Tevhid’in ilk başı olan ‘’La’’nın ne manaya geldiğini, hangi hükmü gerektiğini maalesef bilmiyorlar. Şüphesiz ki ‘’La” Arapça bir kelime olarak red, inkar, muhalefet, düşmanlık, kabul etmemek ve beri olmak anlamındadır. Bir müslüman kelime-i tevhidin başındaki ‘’La’’yı ikrar derken o halde neyi reddediyor, neyi inkar ediyor, neye düşman oluyor, kimden nefret ediyor, kime karşı olmuş oluyor? Bunları bilmek zorundadır. Çünkü bu Müslüman olmanın şartıdır. İşte bu sebeple mü’min iddiasını taşıyan ve ‘’La’sı olmayan bir kelime-i tevhidi ikrar ederse onun Müslümanlığı batıldır. Çünkü ‘’La” dine girmenin, Müslüman olmanın ve cennete girmenin en önemli şartıdır. Maalesef bugün toplum ‘’La” deme konusunda bilinçsiz, cahil, gafil ve aynı zamanda hafife alarak küfre inanmakta ve tağut’a ibadet ederek kulluk yapmaktadır.

وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ

 Tağuta kulluk etmekten kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele. (39/Zümer, 17)

Peki ‘’La” dediğimizde ne demiş oluyoruz? Kur’an ve Sünnette Allah senden neyi red ve inkar etmeni istiyorsa sen onları red ve inkar etmelisin, neyden beri olmanı, nefret etmeni ve kime düşmanı istiyorsa sen ondan beri, nefret ve düşman olmak zorundasın, kiminle dost olmanı emrediyorsa onları dost edinmek zorundasın. Bunlar olmadan ‘’La demenin hiç bir önemi yoktur bu Allah’a imanın ilk ön şartıdır. Bu ‘’La’’ edatı olan şartı yerine getirilmeden inanığın Allah, islam, kur‘an ve resulullaha inancının hiç kiymeti yoktur işte bu yüzden Allah senden ‘’La” demeni istiyor. Peki Allah’ın ‘’La” dedikleri şeyler nelerdir? Bu mesele gerçekten önemli ve hayati bir konudur. Bu mesele bizim evimizden, çoluk çocuğumuzdan, malımızdan, mülkümüzden ve her şeyden daha önemlidir. Allah neye ‘’La’’ diyor? Neyi reddediyor? Allah Allah azze ve celle Kerim kitabında ve Resulullah aleyhisselatü vesselamün sünnetinde ister güncel ister ilkel dönemlerde Allah şirkin her türlüsünü senden red etmeni istiyor, O senden küfrün her çeşidini inkar etmeni beri olmanı istiyor ve O tağutların özelliğini taşıyan her özelliği reddetmemizi istiyor. 

لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ 

 Dinde zorlama yoktur. Rüşd/Hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan Kelime-i Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir. (2/Bakara, 256)

Nasıl ki puta tapmalar, Allah’tan başkasına sığınmalar, Allah’tan başka dua edilen, Allah’tan başka yardıma çağırılan, Allah’tan başka medet umulan, Allah’tan başkasına ümit ve korkuyla bağlanılan, Allah’tan başkalarının iradesine-ideolojisine tabi olmak nasıl o günün toplumu için ‘’La” red edilmesi gereken bir mesele ise biz de bugünün de aynı şekilde red etmek durumundayız. O günün müşrik toplumları nasıl ki Nemrudu ve Nemrudun ideolojik kanunlarını, yasallarını, hükümlerini, değeri yargılarını ve yaşam programları reddetmekle mükellef iken sende aynı şekilde bugün sorumlusun yoksa müslümanlık iddian batıl olmuş olur. Nasıl ki O günün insanları Firavun ve oun ideolojik yasalarını, ideolojik siyasi görüşünü, ideolojik ekonomik uygulamalarını, ideolojik ceza kanunları, hukuk normlarını, yaşam programını o günün insanları reddetmekle mükellef idi sende aynı şekilde red etmekle sorumlusun. O günün Mü’minleri Tağutlara ‘’La’’ nidasıyla haykırarak onlara sizin ideolojik kanunlarınızı, yasalarınızı, hükümlerinizi değer yargılarınızı, iyi-kötü- güzel-çirkin, doğru-yanlış, yasak-serbest gibi Allah dışında, Allah’ın iradesine isyan ediyorum, muhalefet ediyorum her türlü ideolojik iradenizi ‘’La’’ diyorum diyerek red ediyorlardı. İşte o günün insanı böyleydi. 

وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَاُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْر۪يۚ 

 Firavun dedi ki: “Ey ileri gelenler! Sizin için kendimden başka bir ilah bilmem. ” (28/Kasas, 38)

فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ 

Dedi ki: “Ben sizin en yüce rabbinizim!” (79/Nâziât, 24)

Hatırlayın Muhammed aleyhisselatü vessellem Mekke müşrik toplumunu bu kelimeye ”La İlahe illallah’ın gereklerini yerine getirmeye davet ediyordu. Mekke müşrik toplumu bugünün modern müşrik toplumları gibi aynı Allah’a inanıyorlardı yani Mekke müşrik toplumu ile bugünün 21 yüzyılın modern Müslümanlık iddiasını taşıyan Müşrikler arasında aslında hiçbir farkı yoktu. Onlarla ortak özelliklerimiz, ortak inançlarımız ve ortak görüşlerimiz var. Onlar İslam’dan önce Rasulullah aleyhisselatu vessellem kendilerine gönderilmeden önce bizimle aynı inancı paylaşıyorlardı. Nitekim onlar bizim gibi İbrahim aleyhisselam ve İsmail aleyhisselam’a inanıyorlar, bizim gibi İbrahim aleyhisselam’ın dinine tabi olmuşlardı, bizim gibi Kabe’ye Beytullah diyorlar, Hac mevsiminde Hac yapıyorlar ve Hacı oluyorlar, yılın her günü Umre yapıyorlar, Merve ile Sefa arasında sayı yapıyorlar, Hacer Esvede saygı gösteriyorlar, Ramazan ayında bizim gibi Oruç tutuyorlar, bizim gibi itikafa giriyorlar, bizim gibi sadaka ve zekat veriyorlar, bizim gibi eşlerini örtüyorlar, bizim gibi çocuklarını sünnet ediyorlar, bizim gibi rukulu ve secdede namaz kılıyorlar, bizim gibi ölmüş olanları kefenleyip yıkıyorlar, bizim gibi Allah’a ve meleklere inanıyorlar, bizim gibi hırsızın elini kesiyorlar, bizim gibi haram aylara inanıyorlar ve daha nice sayamayacağımız ortak özelliklerimiz ortak inançlarımız vardı. Peki Allah onlara neden kafir ve neden müşrik dedi? İşte bu soru cevaplandırılması gereken önemli bir meseledir. Resulullah aleyhissalatu vesselam onlara gelin ‘’La ilahe illallah’’ deyin, Onlar bunun ne manaya geldiğini çok iyi biliyorlardı. Çünkü Resulullah efendimiz onlara katıksız karışıksız tam bir bir teslimiyetle alemlerin rabbi olan Allah’a teslim olacak bir hayat programı göndermişti. Bu yüzden onlar kelime-i tevhid karşında direniyorlardı ve diyemiyorlardı. Peki neden ‘’La’ demiyorlardı? Çünkü onlar aynı zamanda Allah’tan başkalarına ibadet ediyorlardı. Nitekim putları aracı kılarak Allah’a ulaşmanın hesabını yapıyorlar, onlar reislerinin ideolojisine, onların siyasi görüşüne, onların ekonomik uygulamalarına, onların ceza kanunlarına, onların yasalarına ve kanunlarına bağlılık göstermeleri sebebiyle heva ve heveslerine göre hayatı tanzim etmeleri sebebiyle bir türlü ‘’La’’ diyemiyorlardı. Onlar şirki, küfrü ve haram olan şeyler ‘’la’’ duyemiyorlardı. Eğer onlar ‘’La’’ deseler ve bunu ikrar etseydiler otomatikman tüm atalara ait ilkel ideolojik şirkleri, küfürleri ve inançları red etseydiler Allah onlardan ‘’İlla’’ demelerini isteyecekti yani benden başka kanun koyucu yok, Allah’tan başka yöneten, idare eden, hükmeden yok, insanlar için Allah’tan başka değer yargıları verebilecek kimse yok, Allah’tan başka sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki, eğitimi ve her alanda yöneten ve idare eden hiçbir merci yoktur inancına tasdik edecek ve kabul etmek zorunda olduklarını çok iyi biliyorlardı. Dolayısıyla ilkel cahiliye onlar ‘’La” edadının ne manaya geldiğini ne ile emir olunduğunu neyi red ve neyi inkar etmeleri gerektiğini çok iyi biliyorlardı ama taasup, inat, körüne taklit, atalara bağlılık, duygusallık, haktan yüz çevirme ve benzeri sebeblerden dolayı onlarca yapay tanrı ve dinleri bir arada idare ediyorlardı. Nitekim bu sebeble inzal olan ayetler onların yasama şirki konusunda diretikleridir.

اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 

 Yoksa, Allah’ın izin vermediği şeyleri, kendilerine dinden şeriat kılan/kanun yapan ortakları mı var? Şayet (azaplarının kıyamete erteleneceğine dair) kesin bir söz olmasaydı elbette, aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki zalimlere can yakıcı bir azap vardır. (42/Şûrâ, 21)

Bu ayette Allah bu toplumun kendi hayatları konusunda getirdikleri yasaların batıl ve sahibini müşrik yapmakla beraber yasama konumunda olan kimsenin yapay bir ilah olduğunu vurgulamakta.

اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟ 

 Yoksa cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen inanmış bir kavim için kim Allah’tan daha güzel hüküm sahibi olabilir? (5/Mâide, 50)

Bu ayette ise Allah onların ideolojik tüm yasalarına cahiliye ismini verkmekte. Dolayısıyla kim heva ve heves kaynaklı kanunlar icad ediyorsa bu cahiliye olmuş oluyor. Sonra inene ayetler Rasulullaha ve onun tüm şhasında tek şeriat yada nizamın islam olduğu vurgulanmış oldu.

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ 

 Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (45/Câsiye, 18)

Bugün modern Müslümanlık iddiasını taşıyan müşriklere gelince onlar Kelime-i Tevhid olan ”La İlahe illallah”ın ne manasını ne şartlarını ne de bozan unsurlarını hiç bilmiyor. Hatta Kelime-i Tevhid de ilgili hiçbir fikri yoktur. Maalesef modern cahiliye ilk cahiliyeden daha fazla dini önemsemiyor, daha fazla dinden yüz çeviriyor ve daha fazla onlarca yapay tanrı ve dinin kulu oluyor çünkü bugünün modern cahiliyesi mala, mülke ve makam sebebiyle dinden yüz çevirmiş inat ve kibir sebebiyle Kur’an’dan yüz çevirmiş eğlence, heva ve heves sebebiyle Allah’a kulluğu unutmuş. İnandığı Allah’ı tanımıyor, inandığı Kur’an’ını ne okuyor ne emel ediyor, inandığı peygamberle ilgili hiçbir fikri tok tam bir dinden yüz çevirme söz konusu. Dolayısıyla bir kimsenin Allah’ın onayladığı bir kul olabilmesi için ilk önce ‘’La” demeli ifade ettiğimiz gibi Allah’ın irade buyurduğu ve reddettiği her türlü olumsuzlukları reddedip inkar etmesidir. Şirk, küfür, haramlar ve tağutlara daha nicelerini reddetmesi gerekir, bunun içinde ilim almalı bunun için de dine yönelmesi gerekir. Dinden yüz çevirmiş ve dine iştiyak duymayanlar bu sebeple kelime-i tevhid’i öğrenemezler, sonra Mü’min ‘’İlla” diyecek reddettiği, inkar ettiği, düşman olduğu şeylerin alternatifi olan ilahi öğretileri tasdik edecek, kabul edecek, Allah’ın hükümlerine, değer yargılarına ve yaslarına göre bir hayata adım atacaktır.

‘’La” bir ret, inkar, başkaldırı,direniş, istemiyorum, muhalefet ediyorum, düşmanlık ediyorum, razı değilim başka bir ifade ile islamda ne kadar olumsuzla hüküm ve değer varsa olumsuzluk takınmayı gerektirir. O halde imanın bir gereği olarak ‘’La’’ demek zorundasın! Peki neye islama muhalafet eden zıt ve alternatif olan tüm düzenlere demokrasiye, laikliğe, kemalizme, sosyalizme ve insan uydurması tüm ideolojik dinlere ‘’La’’ diyerek red etmelisin bunu yapmadığın sürece Müslüman olamazsın. Tüm ideolojik kanunları, tüm ideolojik hukuk normlarını ve tüm ideolojik yaşam programları reddetmediğin sürece asla Allah’ın onayladığı kul olamazsın. Tüm tağutların ideolojik iradelerine ve dayatmalarına ’’La demeden, onların küfrünü, şirkini reddetmeden ve onlara düşmanlık beslemeden asla ‘’İlla” demenin hiçbir değeri yoktur. Müslüman iddiasının hiçbir anlamı kalmaz.

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا 

 Hayır! Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip, verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan ve tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (4/Nisâ, 65)

‘’La” bir başkadırı, bir isyan, direniş, diriliş, devrim ve bir inkılap edadıdır. Yeryüzünde küfür ve şirk ile yöneten tağutlara meydan okuyarak, onların maskelerini düşürüp onları yetkisiz bırakmak demektir. İşte tüm peygamberler tarihi boyunca ‘’La” edatı ile ortaya çıktılar. Yeryüzündeki tüm bozguncu, zalim ve diktatör yöneticilerin iradelerini, düşüncelerini, yönetimlerini, sosyal ve siyasi despot sistemlerine ‘’La” diyerek alemlerin rabbi olan Allah’ın iradesine İllallallah’a davet etmişlerdir.

Dolayısıyla ‘’La’’ ile ”İlla” edatlarını çok iyi bilmek ve çok iyi kavramak gerek. Çünkü ‘’La ile ‘’İlla”  hak ile batılı ayıran, iman ile küfrü, şirk ile tevhidi, şaki ile Said olanı, takva sahibi ile faciri ayran en önemli edattır. Bu sebeple ‘’La” bizi şirkten, küfürden, şüpheden, zulümden, kötülükten, haramlardan, sömürüden, düzensizlikten, ideolojik dinlerden, dikta rejimlerden, ideolojik sistemlerden, adaletsizlikten ve eşitsizlikten bizi kurtaran ve alemlerin rabbi olan Allah’ın ‘’İlla” kapısından onun ilahi sistemine, nizamına, adaletine, huzuruna, güvenine, onun emniyetine, onun yaşam programına, rızasına ve cennetine giriş demektir.

Nice insanlar ‘’La ilahe illallah’’ demiştir. Niceleri kendi iddiasına göre ‘’La demiştir ama Allah onun müslümanlığını kabul etmemiştir. Hatırlayacak olursan islam’ın içerisinde nice sapık fırkalar meydana geldi niceleri kendilerini müslüman gördü, niceleri şirke, küfre ve zulme ‘’La” dediğini ve aynı zamanda ‘’İlla” diyerek Allah’ın iradesine teslim olduğunu haykırdı. Ama bu ümmet onlara kafir dedi, Onlara müşrik dedi, onların müslümanlıklarının batıl olduğunu gündeme getirdi. Eğer hatırlayacak olursan tarihin içerisinde üçüncü asırda özellikle mücessim’e, müşebbihe, kaderiye, mutezile, hariciler, batiniler, rafiziler, karametiler ve daha nice sapık fırkaları meydana geldi, ümmet bunları tekfir etti ve bunlara kafirde dedi. Halbuki bu mezheplerin üyeleri namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar, zekat veriyorlar, sadaka veriyorlar, Allah’ın hükmüyle hükmediyorlar ve Allah’ın kitabını okuyorlar! Peki neden ümmet bunlara kafir dedi? Hatırlarsanız  batiniler Allah’ın hükmüyle hükmediyorlardı, Allah’ın kanunlarınam ve yasalarına egemen kılıyorlardı, batini kadı’ları tamamıyla İslam’a göre hükmediyordu, namazı, orucu ve zekatı yerine getiriyorlardı Ama ümmet bunlara icma ile kafir dedi peki neden onları kafir görüldüler?

Bu sorunun cevabı gayet açık ve nettir. Din bir bütündür ve bu dinin prensiplerini, kriterlerini, hükümlerini ve değer yargılarını belirleyen yalnız Allah’tır. Helalleri belirleyen, haramları belirleyen, yasak-serbest gibi tüm değer yargılarını belirleyen yalnız Allah’tır. Tüm sosyal, siyasi, ekonomik, hükmetme ve kanun koyma gibi ilahi özellik olan bu gibi değer yargıllarını belirleme yetkisi Allah’a aittir. İşte bu fırkalar onlar Allah’ın kitabına sormadan, Resulü sünnetine sormadan kendilerince fikirler ortaya koydular. Nitekim mücessim’e fırkası haşa Allah’ın zatını cisimlere benzettiler kafir oldular, Müşebbihe denilen fırka Allah’ın isim ve sıfatlarını mahlukata benzettiler kafir oldular ve batiniler onlar Allah’ın hükmüyle hükmetmelerine rağmen ümmet onlara kafir dedi. Nitekim onlar Allah’ın ayetlerini tahrif ettiler, Allah’ın ayetlerine bağlamından çıkararak insanların küfrüne ve şirkine sebep oldular. Ümmet onların namazını, orucunu, zekatını, haccını, cihadını kabul etmedi ve onlara kafir dedi. Bu sebeple din bir bütündür, dini kimse parçalayamaz ve din konusunda kimse Allah’a akıl veremez, Allah’ın yetkisine gasp edemez ve Allah’a sınırlandırmalar getiremez. Din konusunda kula düşen Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmasıdır, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmanın en büyük alameti ifade ettiğimiz gibi tüm şrik ve küfür sistemlerini, kanun ve değer yargılana ‘’La” deyip alemlerin rabbi olan Allah’ın iradesine, kanunlarına, yasalarına, onun hukuk normlarına ve sosyal, siyasi ve ekonomik görüşüne ‘’İlla” demek suretiyle yetki Allah vermektir.

وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ 

Hâlbuki onlar, ancak dini O’na halis kılan hanifler olarak Allah’a ibadet etmekle, namazı dosdoğru kılıp, zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. İşte dosdoğru din budur. (98/Beyyine, 5)

‘’La” asla kafirlerle uzlaşmamak demektir, müşriklerle aynı platformda el sıkışmamak red etmektir, onlarla dost olmamak, müttefik olmamak, onlara taviz vermemek, onların safında olmamak, onlara meyil etmemek, onların düşüncelerini, fikirlerini, yaşam programlarını ,ilahi sisteme muhalif olan zıt ve isyan içeren tüm inanç tutum ve davranışları inkar etmeyi gerektirir. Hiç şüphesiz ki müslüman kafir de olsa müşrik de olsa şer’i hükmün dışında idari meseleler olan yani Allah’a isyan olmayan haramı helal helal haram yapmayan konularda ister bilimsel ister teknolojik isterse idari açıdan kafirlerden faydalanabilir ama asla dinin asılları konusunda ve şeriatın vacipleri konusunda asla faydalanamaz.

Madem hükmetmek, kanun koymak, yasama, yönetme ve idare etme ilahi ve rabbani bir özelliktir o halde Allah’a isyan konusunda Allah’ın sistemine alternatif ideolojik sistemler, İslam dinine alternatif ideolojik dinler, Muhammed aleyhisselatü vesselam’ın ilahi ilke ve inkılaplarını alternatif ideolojik ilke ve ınkılaplar meydana getirenler Allah’ın rabbani özelliğini gasp ettikleri için onlar kendilerine ilah ve rab makamında oturtmuş olurlar. Onlar ister ilah ve rab olduklarını ilan etsinler ister ilan etmesinler ister hayır desinler biz insanız desinler sonuç itibariyle Allah’ın yetkilerini gasp ettikleri için ilah konumunda olup ilahlık iddia eden kimseler olurlar. Kim ilahi iradeye muhalif ideolojik iradeye itaat eder, teslim olur, sever, yardım eder, bağlılığını ortaya koyar, hizmet eder ve onun için varlığını korursa onun ‘’La ilahe” demesini hiçbir değeri yoktur. Onun ‘’İllallah” demesini hiçbir anlamı yoktur. O bu dinden irtidat etmis ve kafir ve müşrik ismini hak etmiş bir asi olur. Çünkü bu kimse Allah’ın yetkisini bir başkasına vermekle kendisine ilah seçmiş olur.

‘’La” çoklu dinlerden, çoklu tanrılardan uzaklaşmaktır ‘’La” prangalardan kurtulmaktır ‘’La” esaretten özgürlüğe gitmektir, ‘’La” yeryüzünde kötü gidişattan huzura düzene giriştir, ‘’La” vicdani baskıdan vicdanı rahatlığa geçiştir, ‘’La” batıldan hakka, sömürüden eşitliğe, adaletsizlikten adalete bir geçiştir. Kişi ‘’La’’ dediğinde hayatı içerisindeki tüm batıl dinleri, batıl ideolojileri, batıl önderleri, liderleri, tağutları, şirki, küfrü ve yüzlerce yapay tanrılara kul olmaktan kurtulur yalnız bir Allah’a kul olmaya, yalnız Allah’a ibadete, ona teslim olmaya ve onun iradesi uğrunda yaşamaya götüren bir şart edatıdır.

Salih aleyhisselam ve ona Tabi olan Mü’minler Semud kavmine ‘’La” diyerek onların ilkel yaşam programlarını reddetmemişler miydi? Hud aleyhisselam ve ona iman edenler Ad kavminin ekonomik ve siyasi şirkini küfrünü reddetmemişler miydi? Şuayip aleyhisselam da ona inananlar Medyen halkının zulmünü, kötülüğünü ve Allah’tan başka ibadet edilen şeyleri reddederek ‘’La” dememişler miydi? Nuh aleyhisselam ve ona iman edenler Allah’tan başka yardıma çağırılan, dua edilen, sığınılan medet diyerek yardım istenilen ve Allah dışında fayda ve zarar veren varlıkları red ve inkar etmemiş miydi? İbrahim leyhisselam ve onunla beraber olan Müminler Nemrudun zorbalığından, zulmünden, adaletsizliğinden, eşitsizliğinden, onun kötülüğünden ve diktatörlüğüne karşı meydan okuyarak onu ve ona tabi olanları ‘’La” ile reddetmediler mi? Musa aleyhisselam ve ona iman edenler Firavunun siyasi görüşünü, ekonomik uygulamalarını, askeri gücünü, onun ahlaki değer yargılarını, sömürü sistemini ve onun eğitim müfredatını red etmediler mi? Onları inkar etmediler mi? Onlara karşı muhalefet, mücadele ve cihata girişmediler mi?

Davut Aleyhisselam Calut’a karşı ne ile savaştı? Onun sömürü sistemine, onun düşüncelerini  ve kanunlarını ’’La” edatıyla bozmadı mı ve onunla savaşmadı mı? Muhammed aleyhissalatu vessellem Mekke’nin müşriklerin ideolojik yasalarına, kanunlarına ve Allah dışında daha nice ibadet edilen sapık yaşam düşünce ve fikirlerine karşı ‘’La” edatıyla Bedir’de, Uhud’da ve Hendek’te savaşmadı mı? Fatih Sultan Muhammed o ‘’La” edatı ile haçlılara karşı savaşmadı mı? Onların şirk ve küfürlerini ‘’La’ edatıyla reddetmedi mi? ‘’La” edatı ile onların kalelerine dağıtıp İstanbul’u fethetmedi mi? Selahattin Eyyubi imani bir ateşle küfürün, şirkin ve haclı ordusun ordusuna karşı ‘’La” edatıyla ortaya çıkıp onların önünde durmadı mı? İlla edatıyla o Kudüs’ü özgürlüğe ulaştırmadı mı? Yeryüzünde küfrün belini, şirkin kalelerine dağıtarak yeryüzünde imanı tekrar insanlar götürmedi mi? ‘’La” hayır inkar ediyorum, reddediyorum, tüm yapay tanrıları inkar ediyorum edatı bir meydan okuma, bir savaş, bir düşmanlık, bir sürtüşme ve bir ultimatomdur. İlla ise yeryüzünde ilahi iradeye düşmanlık besleyen, yeryüzünün tüm kafir ve müşrik ele başlarına karşı Allah’tan başka bizi yönetecek, idare edecek, hükmedecek ve ibadet edecek hiç kimse yok demek suretiyle bir ilandır.

‘’La” edatı ben sokağımda, köyümde, mahallemde, şehrimde, benim vatanımda ben Allah’tan başka ibadet edilenleri reddediyorum, kula kulluğu ret ediyorum, şirki, küfrü, tağutin nizam’ı reddediyorum ben fuhuşu, zinayı, içkiyi, kumarı, ahlaksızlığı ve tüm ideolojik dayatmaları reddediyorum. İlla diyerek ben sokağımda, köyümde, mahallemde, şehrimde, vatanımda Allah’ın haram kıldıklarının yasaklanmasını istiyorum, Allah’ın yasalarını, onun hukuk nomlarını, onun ceza kanunlarını istiyorum, onun eğitim müfredatını istiyorum, onun ahlaki değer yargılarını istiyorum, onun siyasi görüşünü istiyorum, onun ekonomik uygulamalarıyla yaşamak istiyorum, onun ceza kanunlarına göre ve onu hukuk namlarına göre başka bir ifadeyle Allah’ın hayat programına göre ben yaşamak istiyorum’un ilanıdır.

O halde kardeşim ‘’La” diyerek tüm yapay tanrıları, tüm ideolojik dinleri, tüm ideolojik önder ve liderleri, tüm ideolojik kurum ve kuruluşları reddederek ”İlla illallah” demek zorundasın çünkü sadece ‘’La” demek yeterli değil İlla da demek zorundasın. İlla Allah’a yetki vermek, Allah’a kulluk etmek, ibadet etmek, onu hayatın için Rab olarak kabul etmen demektir.  ‘’La’’ ve ‘’İlla” ikisi hakkıyla yerine getirilmesi gereken imani bir gerekliliktir. Birinin yokluğu diğerinin yokluğunu gerektirir ikisi birbirinden ayrılamaz. Çünkü ikisi dinin asılları ve imanın bütünlüğünü oluşturan en önemli ön şart ve prensiptir.

www.gurselgurbuz.com
Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed