×

Kabir Azab’ından Korun!

Kabir Azab’ından Korun!

El- Kabr (Kabir) insanın defnedildiği yer için kullanılır. Çoğulu el-Kuburdur. El- Makber ve El-Makbera mezarlık için kullanılır ve bunun çoğulu’da El- Mekabir’dir. 

Tevhid ile şirk, sıcak ile soğuk, barış ile savaş ve hak ile batılın zıt olduğu gibi ölüm ve yaşamda birbirine zıttır. Ruhun beden ile birleşmesi bir vakte kadar birlikte olmasına yaşam ve bunların birbirinden ayrılması ise ölümün gelmesi demektir. 

Kabir Azabının Hak Oluşunun Delilleri;

Kabir azabının hak oluşu, sorgu ve sual meleklerinin hak oluşu Kur’an’ ın ve Sünnet’in delillerinden olup Ehli Sünnetin akidesindendir. Şüphesiz ki ayetler ve hadisler kabir azabının varlığını desteklemiş, suç işlemiş kimselerin büyük cehennem azabından önce küçük azap ile cezalandırılacağı vaid/tehdit edici naslar da sabittir. Bugün Allah’ın Resulünü devre dışı bırakan, hadisleri inkar eden ve bu sebeple bize Kur’an yeter diyerek Kur’an ‘ ın referans gösterdiği Resulullah’ı yetkisiz bırakan modern müşrikler bize Kur’an yeter diyerek bir çok fitne ortaya attılar. Onların bu iddialarından bir tanesi Kabir Azabı’nın olmaması iddiasıdır. Halbuki Kur’an ve Sünnette bu meselenin olması sabittir ama onlar diğer ayetleri bağlamında kopararak nuzul sebebi, siyak ve sibak açısından değerlendirmeyince kabir azabını inkar ettiler. Şüphesiz ki bu hadis inkarcıları Kur’an ‘ ın gündeme getirdiği Tağut gibi yöneticilere mücadele edin, bu uğurda cihat edin, Allahın dinine yardım edin dediğinde onların demokrasi, laiklik, kemalizm ve tağuti yöneticiler konusunda hiç bir şey demediklerini görürsün bu bağlamda Kur’an ‘ a ihanet ederekhadislere saldırırlar. Belli ki birileri bunları aldatmış ve onlara hadislerle islamla savaşma görevi vermiş. Ayetlerde kabir azabın varlığının delilleri;

اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّاۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ 

 (Azabın en kötüsü) sabah akşam kendisine sunuldukları ateştir. Kıyametin kopacağı gün (denilir ki:) “Firavun ailesini, ateşin en çetin olanına sokun.” (Mü’min (Ğafir), 46)

مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَارًا 

Onlar hataları/günahları nedeniyle (tufanda) boğuldular. (Ahiretteyse) ateşe sokuldular ve kendileri için Allah’ın dışında yardımcı bulamadılar. (Nûh, 25)

Nuh suresindeki bu ayette  فَاُدْخِلُوا نَارًا ( ateşe sokuldular) cümlesi görüldüğü gibi takibîye harfi olan (f) ile başlamaktadır. Bu onların o ateşe cehennemden önce sokulduklarını gösterir. Eğer bu anlamı kabul etmezlerse (f)harfinin görevi iptal edilmiş olur yada hâşa lillah Allah gramer hatası yapmış iftirası atmış olurlar.

وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 

 Şüphesiz ki zalimler için, bundan önce de bir azap vardır. Fakat onların çoğu bilmezler. (Tûr, 47) 

Kabir azabının sünnetten delilleri; İbni abbas’tan rivayet edilen; Bu iki kişi azap görmektedir. Fakat azapların sebebi büyük bir günah değildir. Birisi idrar sıçramasından korunmaz dieğeride insanlar arasına laf taşır yani koğuculuk yapardı. (Buhari) 

Resulullah Aleyhisselam;

Her biriniz namazını bitirdikten sonra şu dört şeyden Allah’a sığınsın; Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölümün fitnesi ve deccalin fitnesinden Allaha sığınsın. (Müslim)

Ölüm yeryüzünde son iken ahiret için yeni bir başlangıç ve yeni bir hayattır. Bu hayat kişinin dünyadaki tercih ve seçimlerin sonucunda ya iyilikle sonuçlanacak ya da kötüyle sonuçlanacak olan bir akibettir. 

 İnsan Şu Dört Merhaleden Geçer;

1-  Anne karnı; Burası kuşatılmışlık, darlık, sıkıntı ve üç karanlık içeren karanlık dünyadır.

2- Dünyada kalış süresi; Bu insanın içerisinde yetiştiği alıştığı hayır ve şer kazandığı dünyadır.

 3- Ölümden sonraki berzah alemi; Bu da kazandığı iman ve amel bütünlüğune göre hesaba çekilmesi.

4- Kıyametten sonraki daru’l karar; Buda kişinin ebedi cennet ya da cehenneme girmesidiri. 

Ölüm Anında Şeytanın Gelmesi; 

Şeytan kişinin son durumunda şerle, fısık, isyan, küfür ve şirke düşmesi için her alanda mücadele eder. Onun son nefesinde bunların üzerinde ölmesini ister.

Rasulullah aleyhisselam bir hadislerinde; Şeytan sizden birinizin her işinde yanına gelir, Hatta yemeğinde bile yanındadır. (Müslim)  

Ölüm Anında Meleklerin Gelmesi; 

Yeryüzünde Allah’a iman etmiş, salih amel işlemiş islam için varlığını korumuş, Allah’ın davası uğrunda istikamet üzere mücadele etmiş ve Allah’ın farzlarını eda etmiş kimselere o gün onlar ölüm esnasında melekleri yanlarında göreceklerdir.

اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ 

 Şüphesiz ki: “Rabbimiz Allah’tır.” deyip sonra da istikamet üzere olanların üzerine melekler iner (ve der ki): “Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin.” (Fussilet, 30)

Bera bin Azib radıyallahu şöyle rivayet eder; Muhakkak ki melekler mü’minin ruhuna şöyle derler; Ey temiz bedendeki temiz ruh çık rahatlığa, hoşlukla ve kızgın olmayan rabb’e… 

Ölüm Anı ve Kabir Sorgusu;

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Ensardan bir adamın cenazesinin peşinden, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte kabre kadar gittik. Henüz daha kabri açılmamıştı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıbleye doğru oturdu, biz de Onun etrafında oturduk. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) elinde yere vurduğu bir değnek vardı. Bir göğe, bir yere bakmaya başladı. Gözlerini üç defa kaldırıp indirdi. İki ya da üç defa:

“Kabir azabından Allah’a sığınınız!” dedi. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):“Allah’ım! Şüphesiz ki ben, kabir azabından Sana sığınırım!” dedi ve bu sözlerini üç defa tekrarladı.

Daha sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Mü’min bir kulun dünya ile alakası kesilip, ahirete yönelmeye başladı mı kendisine semadan yüzleri güneş gibi parlayan beyaz yüzlü melekler iner. Beraberlerinde cennet kefenlerinden bir kefen ve cennet kokularından bir koku bulunur. Nihayet melekler o kişiden gözün görebildiği kadar uzak bir mesafede otururlar.

Sonra ölüm meleği gelir ve o kişinin başının yanında oturup, şöyle der:

−‘Ey hoş ve mutmain olan nefis! Allah’tan bir mağfirete ve bir hoşnutluğa gitmek üzere çık!’ Onun canı su kabından damlanın akması gibi akarak çıkar. Ölüm meleğide o canı alır. Nihayet canı çıktı mı sema ile yer arasındaki bütün melekler ona dua ederler. Semanın kapıları ona açılır. Bütün kapılarda bulunan melekler, yüce Allah’a ruhuyla yükselmesi için dua ederler. Ölüm meleği onun canını aldığı zaman melekler, bir göz açıp kapatacak bir süre kadar dahi olsa onu asla bırakmazlar! Hemen onu alır ve canını cennet kefenine koyarlar.

İşte bu, yüce Allah’ın:

−“Nihayet birinize ölüm gelse, elçilerimiz onun ruhunu alırlar. Onlar eksik de yapmazlar!” En’am Suresi 61. ayet bunu anlatmaktadır. Yeryüzünde bulunan en güzel misk kokusundan daha hoş olarak ruhu çıkar. Melekler onun ruhunu alıp yükselirler.

Meleklerden bir topluluğun yanından geçtikleri zaman mutlaka melekler:

‘Bu hoş ve temiz ruh kimindir? derler.’

Onlara: ‘Bu filan oğlu filandır’ diyerek dünyada iken ona verilen isimlerin en güzelini söylerler. Nihayet bu ruh ile dünya semasına ulaşırlar. Onun için kapının açılmasını isterler ve kapı açılır. Herbir semadan o semanın mukarreb olan melekleri bir sonraki semaya uğurlarlar. Nihayet onu yedinci semaya ulaştırırlar.

Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

“Kulumun kitabını İlliyyin’de yazınız! İlliyyin’in ne olduğunu sen nereden bileceksin? O yazılmış bir kitabtır. Mukarreb olanlar onu müşahede ederler.” Onun kitabı İlliyyin arasında yazılır.

Sonra Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

“Kulumu tekrar yeryüzüne götürünüz! Çünkü ben onlara şunu vaadettim. Ben onları oradan yarattım, onları oraya iade edeceğim ve ikinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım!” Bunun üzerine, yere geri döndürülür ve tekrar ruhu onun cesedine geri verilir. O arkadaşlarının onu bırakıp gittikleri vakit ayakkabılarının sesini işitir. Onlar geri dönmekte iken bu sefer ona şiddetle bağırıp çağıran Münker ve Nekir isimli iki melek gelir ve ona şiddetle bağırırlar ve onu oturtarak ona şöyle derler:

−‘Rabbin kimdir?’

O kişi:

−‘Rabbim Allah’tır’ der.

Melekler ona:

−‘Dinin nedir?’ diye sorarlar.

O kişi:

−‘Dinim İslam’dır’ der.

Melekler ona:

−‘Size gönderilen bu adam kimdir?’ diye sorarlar

O kişi:

−‘O, Muhammed’dir ve Allah’ın Rasulüdür. Bize beyyineler ile hidayet getirdi. Bizde onun da’vetine icabet ettik ve ona uyduk. O adam, Muhammed’dir’ der. Meleklerin bu sözü üç kere tekrarlanacaktır.

Melekler ona:

−‘Amelin nedir?’ diye sorarlar.

O kişi:

−‘Allah’ın Kitabını okudum, ona iman ettim ve onu tasdik ettim’ der. Bu sorgu esnasında kulun namazı, orucu, zekatı ve diğer iyilikleri hazır bulunur. Allah’ın bir vaadi olarak bu mü’min kul bu suallere istenildiği gibi cevap verir.

Melek ona şiddetlice:

−‘Rabbin kimdir? Dinin nedir? Rasulullah kimdir?’ diye sorar. İşte bu mü’minin karşı karşıya kalacağı son fitne olacaktır.

İşte bu, Allah Azze ve Celle’nin:

−“Allah, iman edenleri dünya hayatında da, ahiret hayatında da sabit bir sözle (tevhid sözüyle) sabit tutar…” İbrahim Suresi 27. ayetinde anlatılan budur.

O kişi:

−‘Rabbim Allah’tır, dinim İslam’dır, Rasulüm Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemdir’ der.

Mü’min kulun sorgusu esnasında verdiği bu cevaplar üzerine Allah gökten, onun cevaplarını tasdik eder ve kabrinin genişletilmesini, kendisine cennet yataklarından bir yatak hazırlanmasını, cennetten elbiseler giydirilmesini, cennetten kabrine güzel kokular ve ılık rüzgarlar esmesi için kabri ile cennet arasına bir kapı açılmasını emreder. Buna müteakiben kabri 70 zira yani 35 metre genişletilir ve aydınlatılır.

Daha sonra yüzü güzel, elbiseleri güzel ve kokusu hoş bir adam ona gelir ve der ki:

−‘Seni sevindirecek şeyleri sana müjdeliyorum. Allah’tan bir rıza ve içinde ebedi nimetlerin bulunduğu cennetlerin müjdesini sana getirdim. İşte bu sana vaadolunan günündür.’

Mü’min kişi ona şöyle der:

−‘Allah sana da hayırlı müjdeler versin, sen kimsin? Senin yüzün hayırlı şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.’

O kişi de ona:

−‘Ben senin dünyada işlemiş olduğun salih amelinim der. Allah’a yemin ederim ki ben seni şöyle bildim. Allah’a itaat hususunda çabuk davranan bir kimse idin. Allah’a masiyet hususunda ağırdan alırdın. Bundan dolayı Allah seni hayırla mükâfatlandırdı.’

Sonra ona, cennette açılan bir kapı ve cehenneme açılan bir kapı açılır ve denir ki:

−‘Eğer Allah’a isyan etmiş olsaydın, gideceğin yer bura olacaktı! Allah onun yerine sana bunu verdi.’

O kişi cennette olanları görünce şöyle der:

−‘Rabbim! Kıyametin kopmasını çabuklaştır ki ben aileme ve malıma kavuşayım!’

O kişiye:

−‘Sen burada kal!’ denilir. O kişi yeniden diriltilene kadar cennetteki makamını seyreder durur. Ruhu ise, yeniden bedene döneceği kıyamet gününe kadar cennet ağacına tutunmuş bir kuş olduğu halde temiz ruhların arasında bulunur.

Kafir ve Facir Kimsenin Ölümüne Gelince;

Kâfir veya facir bir kişi dünya ile alakası kesilip, ahirete yöneldi mi, ona semadan kaba ve güçlü kuvvetli yüzleri siyah melekler semadan iner. Beraberlerinde cehennem ateşinden kaba elbiseler vardır! Nihayet melekler o kişiden gözün görebildiği kadar uzak bir mesafede otururlar.

Sonra ölüm meleği gelir ve o kişinin başının yanında oturup, şöyle der:

−‘Ey murdar! Nefis, Allah’tan bir gazab ve öfkeye doğru çık!’ Ölüm meleğinin bu sözü üzerine, o kişinin ruhu cesedinde dağılır. Dalları budakları çok, demir çubuğun ıslak yünden çekilmesi gibi onun ruhunu çekip alır. Bu hal ile birlikte damarları ve sinirleri paramparça olur. Gök ile yer arasındaki her bir melek ve semadaki bütün melekler ona lanet ederler. Semanın kapıları kapanır. O kişinin ruhu Allah’a çıkmaması için dua etmeyen hiçbir melek kalmaz! Ölüm meleği o ruhu, bu bedeni ezmek maksadıyla ve Allah’ın nimetlerinden yararlanmamak amacıyla, bedenin üzerine giyilen kıldan dokunmuş elbiselere gir! der.

Melekler göz açıp kapatacak kadar bir zaman kadar dahi olsa, onun elini bırakmazlar! O kişiyi hemen o getirdikleri kaba elbiselere sararlar. O kişiden, yeryüzünde görülmüş en kötü kokan leşin kokusu gibi bir koku çıkar.

Melekler onu alıp yükselirler.

Meleklerden bir topluluğun yanından geçtiklerinde mutlaka melekler:

−‘Bu murdar ruh kimdir?’ derler.

Onu götüren melekler de:

−‘Bu, filan oğlu filandır’ diyerek dünya hayatında ona verilen en kötü ismiyle onu anarlar. Nihayet o, dünya semasına getirilir. Ona kapının açılması istenir ama ona kapı açılmaz!

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Daha sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Araf Suresi 40. ayeti okudu:

−“Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı büyüklenenlere hiç şüphesiz gök kapıları açılmayacaktır! Onlar, deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler!..”

Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şöyle der:

−“Onun kitabını Siccin’de, yerin en alt tabakasında yazınız! Kulumu tekrar yeryüzüne götürünüz! Çünkü ben onlara şunu vaat etmiştim. Ben onları oradan yarattım, onları oraya iade edeceğim ve ikinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım!”

Bu sefer o kişinin ruhu semadan savrulup atılarak kovulur ve cesedine döndürülür nihayet gelip cesedine düşer!

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hac Suresi 31. ayeti okudu:

“…Kim, Allah’a ortak koşarsa o sanki gökyüzünden düşüp, kuşların kaptığı yahut rüzgarın kendisini uzak bir yere attığı kimseye benzer.”

Nihayet o kişinin ruhu cesedine iade edilir. O arkadaşlarının kendisini bırakıp gittikleri vakit ayakkabılarının sesini işitir. Bu halde iken şiddetle bağırıp çağıran ve azarlayan iki melek gelir ve onu korkutarak oturturlar.

Melekler o kişiye şöyle derler:

−‘Rabbin kimdir?’

O kişi:

−‘Ah! Ah! Bilmiyorum’ der.

Melekler ona:

−‘Dinin nedir?’ diye sorarlar.

O kişi:

−‘Ah! Ah! Bilmiyorum’ der.

Melekler ona:

−‘Bu size gönderilen adam hakkında ne dersin ve onun hakkında nasıl şahitlik edersin?’ diye sorarlar.

O kişi, kendisine sorulan kişinin kim olduğunu anlayamaz ve:

−‘Hangi adamı soruyorsunuz?’ der.

Melekler de ona:

−‘Muhammed’ diye hatırlatırlar.

Bunun üzerine o kişi:

−‘Ah! Ah! Bilmiyorum, insanlar (Muhammed hakkında) bir şeyler söylüyorlardı, ben de onların söylediği gibi söylüyordum. der.

Bu cevap üzerine melekler de ona:

−‘Hay bilmez olasın! ve hiçbir şey söyleyemez olasın!’ derler.

Bu cevaba müteakiben Allah-u Teâlâ, o yalan söylemiştir! Ona cehennem ateşinden bir yatak serilmesini, sıcak ve kavurucu rüzgarın girmesi için cehennemden onun kabrine bir kapı açılmasını emreder. Cehennemin ateşinin sıcağı ve deri gözeneklerinden işleyen sıcak havasıda ona ulaşır. Onun cehennemdeki mekanı kendisine gösterilir ve:

−‘Bu senin mekânındır’ denilir.

O kişiye cennetten de bir yer gösterilir ve:

−‘Eğer Allah’a itaat etmiş olsaydın burası senin olacaktı, denilir.’ O kişi kazandığı ve kaybettiği yerleri görünce acısı ve ızdırabı katlanır. Sonra o adamın kabri, o kadar daraltılır ki, kaburgaları birbirine geçer! İşte bu, Allah’ın vaat ettiği sıkıntılı ve sıkıcı hayattır!

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Buna müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ta-Ha Suresi 124. ayeti okudu:

Nitekim Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

“Herkim Benim zikrimden/Kur’anım’dan yüz çevirirse, şüphesiz ki onun sıkıntılı bir hayatı olur ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşrederiz!”

Sonra o adama yüzü ve elbiseleri çirkin, kötü kokan bir adam gelir ve ona şöyle der:

−‘Ben sana hoşuna gitmeyecek şeyleri bildiriyorum. İşte bu sana daha önce vaadolunan günündür,’ der ve onu Allah’ın azabı ile müjdeler.

Oda şöyle der:

−‘Sana da Allah hayır sözü işittirmesin! Sen kimsin? Yüzün kötü şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.’

O adam şu cevabı verir:

−‘Ben senin kötü amelinim. Allah’a yemin ederim ki; Ben seni Allah’a itaatte işi ağırdan alan, Allah’a isyana hızlıca koşan bir kişi olarak biliyorum. Allah sana kötülüğünün karşılığını versin.’

Sonra ona gözleri görmeyen, kulakları duymayan ve konuşmayan, elinde bir balyoz bulunan bir kişi görünür. Bu balyozu bir dağın üzerine indirecek olsa o dağ toprak olur. Ona bu balyozla öyle bir darbe indirir ki bu darbe ile o kişi kabrinde toprağa döner!

Daha sonra, Allah Azze ve Celle onu tekrar eski haline getirir ve ona musallat edilen kişi ona bir daha vurunca, o öyle bir feryad eder ki doğu ile batı arasındaki insanlarla cinlerden başka her şey o feryadı işitir. Sonra ona cehennem ateşine giden bir kapı açılır ve cehennemden ona yaygılar yayılır.

O adam:

−‘Rabbim! Kıyamet kopmasın!’ der.

Allah onu tekrar diriltinceye kadar o kişi kabrinde azap görmeye devam eder.” (Buhari) 

Kabrin Ölüyle Konuşması; Ebu Hureyre şöyle rivayet eder; Bir gün Resulullah aleyhisselatu vesselam ile birlikte bir cenazenin arkasından çıktık, ölünün kabrine oturdu ve şöyle dedi; Hiçbir gün geçmez ki kabir toprağı şöyle demesin. Ey Ademoğlu! Beni nasıl unutursun bilmiyor musun ki, ben gurbet eviyim, ben yalnızlık eviyim, ben kurtçuk yuvasıyım, ben darlık eviyim ancak Allah kim için genişletirse o müstesna, sonra şöyle dedi; Kabir ya cennet bahçesine bir bahçe ya da cehennem çukurundan bir çukurdur. (Taberani) 

Meleklerin Müminin Ruhunu Karşılamaları; 

Resulullah aleyhisselatü vessellem müminin ruhu alındığında rahmet melekleri beyaz bir ipek kumaş ile giydirilir ve Allah’ın hoşnutuyla çık derler. En güzel mis kokusu sürülür ve kokar. Öyle ki semanın kapısına geldiklerinde yeryüzünden gelen bu güzel koku da ne derler. Her semada aynısı söylenir, onu müminlerin ruhlarının yanına getirdiklerinde onu büyük bir mutlulukla karşılarlar ve falan kişi ne yaptı diye sorduklarında onu bırakın dinlensin dünyada iken o sıkıntı içerisindeydi derler.

Meleklerin Müminler İçin Dua Etmeleri; 

Melekler müslümanlar için dua, tevbe, istiğfar gibi dualar yaparak müminin bağışlanmasını isterler.

لَّذ۪ينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِه۪ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚ رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ

 Arşı taşıyan ve onun etrafında bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih eder, O’na iman eder ve iman edenler için bağışlanma talebinde bulunurlar: “Rabbimiz! Rahmet ve ilimle her şeyi kuşattın, tevbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru.” (Mü’min (Ğafir), 7) 

Kabir Azabı Ruha Mı Bedene Mi Yoksa Her İkisi Mi Olacak?

Selef alimlerimiz naslarda varid olduğu üzere kişi öldüğünde ya nimet yada azap içinde olacaktır. Bu durum hem ruha hem beden için geçerlidir. Ruh bedenden ayrıldıktan sonra nimet veya azap görecektir. Ruhlar  bedenle birleşir o zamanlarda bu durumu bedende birlikte yaşar. (Ibnul kayyim el-cevziyye) 

Kabir Azabı Kimlere Yapılır; 

1- Allah’a şirk koşmak; Tevhid inancını ve iman esaslarını sağlam bir şekilde kabul etmemek ve uygulamayan kafir ve müşrikler.

2- Allah’ın emirlerine muhalefet etmek ve günah işleyen fasik müslümanlar.

1- Allah’a şirk koşanlara yapılır;

وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 

 Şüphesiz ki zalimler için, bundan önce de bir azap vardır. Fakat onların çoğu bilmezler. (Tûr, 47)

İbni Abbas bir rivayette; Allah’a şirk koşmanın ve gönülde tevhid inancını yerleştirmemenin kabir azabına en büyük sebep olduğunu belirtmiştir.

Müşrik bir kimseden istenen temelde üç şey vardır

a-Allah’a inanmak ve ona itaat etmek.

b- İslam dinini öğrenmek ve gereklerini yerine getirmek.

c- Rasulullah’a tabi olmak.

2- Münafıklara Yapılan Azap;

 سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍ 

 Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da azabın en büyüğü (olan ahiret azabına) döndürülecekler. (Tevbe, 101)

3- Fasık Müslümanlara yapılan azap;

 İdrar bulaşmasından kaçınmamak ve insanlar arasında laf taşımak kabir azabına sebeptir; 

İbni Abbas’ın şöyle demiştir; Resulullah Aleyhisselam Medine’deki bahçe duvarlarından birinin yanından geçiyordu, derken kabirlerinde azap gören iki kişinin sesini duydu ve şöyle buyurdu; O ikisi azap görmekteler ama azap sebepleri büyük bir günah değil! Sonra da o iki kişinin durumlarını şöyle açıkladı; Onlardan biri idrardan sakınmıyordu, diğeri ise insanlar arasuında laf taşıyordu.

Müslüman için kabir azabına sebep olan günahlar;

– Gıybetten dolayı kabir azabın olması; Katâde şöyle demiştir; Kabir azabı sebebinin üçte biri gıybet üçte biri koğuculuk üçte biri de idrardır.

– Kuran’ı öğrendikten sonra unutmak ve farz namazı uyuyarak kılmamak azaba sebeptir.

Semura bin cündep rivayet ettiği hadiste; Derken yatmakta olan bir adamın yanına geldik, bu adamın başucunda elinde taş olan bir başka adam durmuştu, yatan adamın başını elindeki taşla yarıyordu, her vuruşta taş yuvarlanıp gidiyordu, adam taşı alıp gelene kadar yatan adamın başı iyileşiyor ve eski haline geliyordu. Taşı alan adam aynı şeyi tekrar yapıyordu.

Hadisin sonunda şu ifade geçer, yanına ilk olarak gittiğim başı yarılan adam Kur’an’ı öğreniyor sonra onu terk ediyor ve farz namazlarını önemsemiyordu. (Buhari)

– Yalan söylemenin kabir azabına sebep olması; Samura bin Cundup hadiste şöyle diyor; Bizler yürüdük ve sonunda sırt üstü yatmış bir adamın yanına geldik Onun başucunda elinde demirden bir çatal kanca bulunan başka bir adam ayakta duruyordu ayakta duran adam yatan adamın yüzünü bir tarafına doğru eğiliyor ve ağzının yan tarafında ta başının arkasına kadar kesip parçalıyordu. Yine onun boğazında başının arkasına kadar kesip parçalıyordu gözüyle başının arkasına kadar getirip parçalıyordu. Sonra bu adam ağzının diğer tarafına geçiyor ve orasını da diğer yanağı gibi yarıp parçalıyordu. Bu kısmı parçalamayı bitirinceye kadar ağzın diğer yanı olduğu gibi iyileşiyordu, sonradan tekrar oraya dönüyor, aynı şeyi tekrarlıyordu ve hadisin sonunda bu azabın sebebinin gördüğün o yanakları yaran adam yalan söylemişti. (Buhari)

Faiz yemenin kabir azabına sebep olması; Faiz yemek de kabir azabının sebeplerindendir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبٰٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 

 Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve şayet müminlerseniz faizi terk edin. (Bakara, 278)

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۚ 

 Şayet (faizli işlemleri) bırakmadıysanız (o hâlde) Allah’a ve Resûl’üne savaş ilan edin! (Bakara, 279)

 Hadiste biz yine yürüdük ve bir nehir üzerine geldik. Ravi dedi ki zannediyorum ki o şöyle diyordu; Nehir kan gibi kırmızı idi baktık ki bu nehrin içinde yüzmekte olan bir adam vardı, nehrin kenarında da yanı başında birçok taşlar toplamış olan bir adam vardı. Nehirdeki bu adam yüzüyor sonra yanında taşlar toplayan adamın yanına geliyor ve ona doğru ağzını açıyor kenardaki adam da ona bir taş atıp yutturuyordu. Bunun üzerine nehirdeki adam yüzerek geriye doğru gidiyor sonra tekrar geri geliyor. kenardakinin yanına her dönüşünde kenardaki onun ağzının içine bir taş atıyor daha sonra o iki Melek Rasulullah aleyhisselatu sana şöyle der nehirde düzenli ve ağzına taş atıp yutturulan adam faiz yiyerdi. 

Zinanın kabir azabına sebep olması; Hadiste yine yürüdük ve tennur gibi altı geniş üstü dar bir fırın yanına geldik fırını altında bir ateş yanmaktaydı, içeride bir çok çıplak erkek ve kadın vardı altlarında onlara doğru bir ateş alevi geliyordu ateş onlara yaklaştıkça bağırıp çağırıyorlardı, oradan çıkacak gibi oluyorlardı. Sonra ateş geri çekilince onlar da geri dönüyorlardı, bunların hali ne böyle dedim yürü yürü dediler ve yolumuza devam ettik. Daha sonra iki Melek fırının içinde gördüğünü çıplak erkek ve kadınlar düğünde zina eden kişilerdir dediler.

– Ramazan ayında özürsüz olarak orucu terk etmek kabir azabına sebeptir; Cahil insanın çoğu ramazan ayında özürsüz olarak orucu terk ederler, bu kişiler ne Allah’ın farzlarına ne Allah’ın iradesine ne de bu aya hürmet gösterir, ne de farz orucu tutarlar. Halbuki bu islam’ın beş temel şartlarından bir tanesidir. 

Nitekim hadisten sonra beni yürüttüler derken karşımıza bir topluluk çıktı haşil kirişlerinden (diz altı kemiği asılı uruyorlardı) ve Paramparça yarılmış avurtları kan içindeydi. Melek’e bunlar kim diye sordum, Melek onlar ramazan ayında iftar vakti gelmeden oruçlarını bozanlardır. dedim. (İbni Huzeyme)

– Kur’an’dan Allah’ın zikrinden yüz çevirmek kabir azabına sebeptir;

وَمَنْ اَعْرَضَ عَنْ ذِكْر۪ي فَاِنَّ لَهُ مَع۪يشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَعْمٰى 

“Kim de zikrimden (göndereceğim Kitaplardan) yüz çevirirse, şüphesiz ki ona sıkıcı/dar bir hayat vardır ve Kıyamet Günü’nde onu kör olarak diriltiriz.” (Tâhâ, 124)

قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَن۪ٓي اَعْمٰى وَقَدْ كُنْتُ بَص۪يرًا 

 Diyecek ki: “Rabbim! Niçin beni kör olarak haşrettin? Oysa ben (dünyada) gören biriydim.” (Tâhâ, 125)

قَالَ كَذٰلِكَ اَتَتْكَ اٰيَاتُنَا فَنَس۪يتَهَاۚ وَكَذٰلِكَ الْيَوْمَ تُنْسٰى 

 Buyuracak ki: “Böyle işte! Ayetlerimiz sana gelmişti, onu unutmuştun. Bugün sen de unutulup (kendi hâline terk edileceksin).” (Tâhâ, 126)

– Ganimet malından çalmak kabir azabına sebeptir;

Nitekim Resulullah Aleyhisselam bir hadislerinde Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a andolsun ki hayber günü taksimi yapılmamış olan ganimetlerden aldığı ince kadifeden olan ihram onun üzerinde tutuşup yanmaktadır. (Buhari)  

Kibir sebebiyle elbiseyi yere sürmek kabir azabına sebeptir;

وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۚ اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا  

Yeryüzünde kibir ve şımarıklıkla yürüme! Çünkü sen, ne yeri delebilirsin ne de dağların boyuna erişebilirsin. (İsrâ, 37)

Nitekim bir hadislerinde Resulullah Aleyhisselam eski ümmetlerden bir adam elbisesini yerde kibirle sürüdüğü sırada bedeniyle batırıldı o kimse kıyamete kadar kalmak üzere yerin içinde gömülüp gidiyordu. (Buhari)

– Kadının bebeğini emzirmemesi kabir azabına sebeptir; Annenin herhangi geçerli bir sebebi olmadan kendi bebeğini emzirmemesi kendi çocuğuna yaptığı en büyük kötülüktür. Nitekim Resulullah Aleyhisselam bir hadislerinde Ebu Umame’nin naklettiği hadiste sonra beni ilerletti o sırada yılanların soktuğu kadınlar gördüm melek o kadınların çocuklarını emzirmek istemeyen kadınlar olduklarını söyledi.

– Hırsızlığın kabir azabına sebep olması; Hırsızlık büyük bir ahlaksızlık ve Allah’ın kesin olarak haram kıldığı bir kötülüktür ve Allah’ın ceza kanunlarına göre bunların cezası dünyada el kesmedir.

Nitekim Efendimiz Aleyhisselam bir hadislerinde hırsıza kabirde verecek cezayı şöyle açıklar; Derken orada ucu eğri bir bastonu olan birine rastladım, bağırsaklarını ateşe doğru çekiyordu, o dünyadayken hac için gelen kişileri soyardı. Yaptığı şey anlaşılırsa bastonuna takılmış derdi eğer yaptığı fark edilmezse çaldığını alır götürürdü. (Müslim)

Hayvanları bir yerde hapsedip onları eziyet etmek ve acımamak kabir azabına sebeptir;

Cabir Radıyallahu anh şöyle rivayet eder; Rasulullah aleyhiselam; Orada bir kadın gördüm. Bu kadının bir kedisi vardı kedisini bir yere bağlamış ve ona hiç yemek vermemişti. Kediyi bırakmıyordu ki hayvan hiç değilse böceklerle karnını doyursun sonra kedi açlıktan öldü. (Müslim) 

Nitekim başka bir hadiste bir serçe ölüsüne bile merhametli davranan kişi Allah kıyamet gününde merhamet eder. (Buhari)

Bir adam Ya resulallah ben bir koyun kurban edeceğim ama ona acıyorum dedi. Rasulullah Aleyhisselam bir koyuna bile merhamet etmen Allah’ın sana merhamet etmesine sebep olur. (Buhari)

– Hatiplerin yapmadıkları şeyleri söylemeleri kabir azabına sebeptir;

Bir gece dudakları makaslarla kesilen bir takım kişilerin yanına götürüldüm. Cebraile onlar kim diye sordum, bana şöyle cevap verdi. Onlar senin ümmetinden bazı hatipler insanlara iyiliği emrediyorlardı, ama Kur’an’ı da okudukları halde kendilerini unutuyorlardı. Hiç mi akıllarını kullanmazlardı. (Ahmed) 

Arkasından Ağlanan Ölünün Kabirdeki Durumu; Cahiliye döneminde insanlar biri öldüğünde para ile ağıt yakan kadınlar kiralayarak onun ölümüne ağlarlardı, işte bunun kabir azabına sebep olduğu ile ilgili rivayetler vardır. Dolayısıyla arkasında ağlanan ölü şu şartlarla azap görür;

a- Yaşarken ölülerin arkasından ağlamayı alışkanlık haline getirmesi. 

b- Ailesine arkasından ağlamalarını tembih etmesi. 

c) Şeriata uygun olmayan bu durumu ailesine öğretmesi.

Efendimiz Aleyhisselam bir hadislerinden; Allah ailesinin arkasında ağıt yakarak ağlaması sebebiyle ölüye azap verir.

İster kişi kabre defnedilesin isterse defnedilmesin, kim kabir azabını hak ederse bu kimseye kabir azabı yapılır.

Kabir Azabı Sürekli Olur Mu?

Kabir azabı iki çeşittir;

1- Sürekli azap 2- Sürekli olmayan azap.

1- Sürekli azabın delili 

اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّاۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ 

 (Azabın en kötüsü) sabah akşam kendisine sunuldukları ateştir. Kıyametin kopacağı gün (denilir ki:) “Firavun ailesini, ateşin en çetin olanına sokun.” (Mü’min (Ğafir), 46)

Bu ayet şirke, küfre ve münafıklığa bulaşmış ve düşmanlığı islama apaçık olan kimseler için olan ve kıyamete kadar devam eden azabtır.

Yine hadisteki delili ise Semura hadisinde geçen o kıyamet gününe kadar bunu böyle yapıp duracaktı azap edilecektir. 

2- Sürekli olmayan azaba gelince; Müslüman olarak can veren ve günahları ve isyanına nisbetle kullara yapılan azaptır. Bunlar günahların miktarına göre azap uygulanır sonra hafifletilir ve günahların nispetiyle azap görür ya da görmezler. 

Hatta kabir azabından bu kimselere yapılan dua, sadaka, istiğfar, sevap, hac ve ölüye ulaşan bir Kur’an kıraati sebebiyle de bu azap kesilebilir. (İbni kayyum el cevziye kitabı er-ruh) 

Kabir Azabından Kurtaran Bazı Sebepler;

1- Allah yolunda sınır boylarında nöbet tutmak ve cihad etmek bunun delili;

Şehidin Allah katında 6 özelliği vardır kanının akan ilk damlasında bütün günahları affedilir. Kabir azabından kurtarılır, kıyamet korkusundan emin kılınır, başına yakut’tan bakır tac takılır bu dünyadan ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır 72 tane genç ve bekar huri ile evlendirilir, akrabalarından 70 kişiye şefaat eder  (İbni Mace)

2- Mülk suresini okumak Kabir azabından kurtarır;

Resulullah Aleyhisselam; 30 ayetten oluşan bir süre vardır ki bu süreyi okuyan’a şefaat eder. Hatta günahların affına sebep olur. bu tebarekelleziy biyedeyhil mulku suresidir.

3- Karın ağrısı ile ölen kimsenin kabir azabından kurtarılması; 

Nitekim Rasulullah Aleyhisselam; Kim karnı ağrıyarak ölürse şehit olarak ölmüş olur. Kabir azabından korunur ve cennetten bir rızık kokusu ona gelir. (İbni Mace)

Sürekli abdesti olan ve abdest üzere ölen kimse kabir azabından kurtarılır;

Nitekim hadiste Resulullah Aleyhisselam şöyle buyurdu; Ben dün gece ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda ümmetimden bir kişi için kabir sıkıntısı ferahlığa çevrildi abdest onu kabir azabından kurtarmıştı.

  Ölülere Yaşayan Kimselerden Herhangi Bir Şey Ulaşır Mı?

En sünnet alimleri ölülerin yaşayanlardan iki şekilde faydalanacakları konusunda görüş birliğine varmış ve bu icma konusudur.

a- Ölen kişinin hayattayken sebep olduğu şeyler.

b- Müslümanların onun için dua, istiğfar etmeleri, sadaka ve hac gibi amellerin sevabını bağışlamaları.

Birinci delil; Ebu Hureyre radıyallahu anhu resulullah aleyhisselatü vesselam şöyle buyurduğunu söylemiştir;

İnsan öldüğü zaman şu üç şey hariç ameli kesilir; sadaka-i câriye, kendisinden faydalanılan bir ilim ve kendisi için dua eden salih evlat. (Müslim)

Nitekim başka bir hadiste Resulullah Aleyhisselam; Kim İslam yolunda güzel bir çığır açarsa ona kendi ecri ve kendisinden sonra bu işi yapanların ecri yapanların sevabı eksilmeksizin verilir. Kimde İslam’da kötü bir çığır açtıysa ona kendi günahı ve kendinden sonra bu işi yapanların günahı yapanların günah eksilmeksizin verilir. (Müslim)

İkincinin delili ise şudur;

وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ 

(Muhacir ve Ensar’dan) sonra gelenler derler ki: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz! Şüphesiz ki sen, (şefkatli olan) Raûf ve (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’sin.” (Haşr, 10)

Bu ayette Allah kendilerinden önceki Müslümanlar için istiğfar etmelerini övmüştür. Bu da ölülerin yaşayan kişilerin istiğfarlarından istifade ettiklerini gösterir.

 Resulullah Aleyhisselam şöyle buyurmuştur; Cenaze namazı kıldığınız zaman onun için ihlasla dua ediniz. (Ebu Davut) 

Başka bir hadiste Resulullah Aleyhisselam; Defin işi bittikten sonra şöyle derdi; Kardeşiniz için istiğfar ediniz. Allah’tan onu kelimeyi tevhid üzerinde sabit kılmasını isteyin o şu anda sorguya çekilmektedir. (Ebu Davud) 

Ölü Şu Gibi Durumlarda İstifade Eder;

1- Kendisi adına yapılan Sadaka.

2- Kendisi adına tutular oruç.

3- Kendisi için yapılan hac.

4- Kendisi adına verilen borç.

5- Kendisi adına yapılan dua ve istiğfar. 

Kabirde Amellerin Görünmesi;

Mümine kabrinde verilen müjde ile ilgili  Kaab el-Ahbar şöyle demiştir; Salih kul kabrine konduğu zaman onun salih amelleri etrafını çevreler. Bu sırada azap melekleri ayak ucundan gelir. Bu kulun namazı meleklere ondan uzak durun der sonra melekler baş ucuna gelir, bu defa orucu size yol yok! Allah dünyadayken onun uzun süre susuz kalmasını istemişti der.

Bu defa melekler bedeninden yaklaşırlar bu sefer hac ve cihad uzak durun o nefsi bitkin düştü bedeni de yoruldu Allah için hacca gitti ve cihad ettim sizin ona varacağınızı yol yok derler.

Meleklerin ellerini yanında sokulmaya çalışırlar o zaman da sadakası sahibimden uzak durun bu ellerden Allah’ın rızasına umarak ne kadar çok sadaka çıktı bu kişi azap etmenize imkan yok der bunun üzerine o kişiye mutlu ve huzurlu bir şekilde uyu güzel yaşadın güzel öldün. İşte bu amelini ihlasla yapan ve riyadan uzak duran, hem gizli hem açık niyetine güzel yapan da amelleri de kendisi için delil ve savunucusu olan kişinin durumudur.

Kabir Ziyareti; İslam dinin her zaman kabirlerden alınan öğüt ve ibretlere önem vermiştir ve gerçekten de kabirlerin ziyaret edilmesi ahiret için çok büyük faydaları vardır. Kabir ziyaretinde oradan ibret almak kalbin yumuşamasına, gözlerin yaşarmasına, nefsin ıslah olmasına, tövbeye, fırsatları anlamaya, ahirete arzulamaya, Allah sevgisi, zikir ve ibadetleri en güzel şekilde yerine getirmeye sebep olur.

Resulullah Aleyhisselam; Ben sizin kabirleri ziyaret etmenizi yasaklamıştım. Ancak şimdi izin veriyorum kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabri ziyarete  ahireti hatırlatır. (Müslim)

Resulullah Aleyhisselam Baki kabristanı ziyaret eder, orada yatanlara selam verir ve onlara dua ederdi. O şehitlerin kabirlerini ziyaret eder şunu derdi; Esselamu Aleyküm bima sabertum fe ni’me ukba’d dar/Allah’ın selamı üzerinize olsun siz dünyada sabrettiniz bu sebeple sizler için son akibet ne güzeldir.

Yine Resulullah Aleyhisselam fitneden emin olunması ve bağırarak ağlama gibi haram kılmış şeylerin yapılmaması şartıyla kadınların da kabir ziyaret etmelerine izin vermiştir. Ayşe annemiz dedi ki Resulullah bana kabri ziyaretine gittiğimde şöyle dememi öğretti; Allah’ın selamı üzerinize olsun. Ey bu yerin Mümin ve Müslüman sakinleri Allah bizden önce yaşamış olanlara da bizden sonra yaşayacaklar da affetsin, biz de Allah’ın istediği zamandan sizlere kavuşacağız.

 Hatta Hz Fatıma annemiz amcası olan ve şehitlerin efendisi Hamza radiallahu anhı kabrini ziyaret ederdi. 

Kabirdeki Nimetler;

1- Kabrin genişletilmesi;

2- Kabirde Cennetten bir pencere açılması

3- Kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe olması.

4- Kabri aydınlatan bir kandil olması.

5- Müminin salih amelleri insan şeklinde görünür ve sahibini cennetle müjdeler ve ona kabrinde yumuşak davranır

6- Alemin ilmi bir surete bürünerek alemi kabrinde karşılar ona yumuşak davranır ve yeryüzünün hayvanlarını haşere böcek yılan Cihan gibi vesaire ondan uzak tutar.

7- Ölülerin ruhlarının buluşması ve birbirlerini ziyaret etmeleri

8- Yerin peygamberler, şehitler, alimler, müezzinler ve herhangi bir ücret almadan sadece Allah rızası için Kur’an okuyucuların cesetlerini yememesi.

İnsanların Kabirlerinden Çıkışları;

Dünyada insanlar hangi hal üzere ölürlerse o şekilde kabirlerinden çıkarlar.

1- Ölmeden önce hacca gitmiş olan telbiye getirerek çıkar.

2- Kabrinden müezzin olan kabrinden ezan okuyarak çıkar.

3- Dünyada sarhoş gezen sarhoş olarak çıkar.

4- Kabrinden kim kadınsı hareket eder yaparak yaşarsa kabrinde bu şekilde çıkar.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed