Habil-Kabil Kıssası ve Çıkarılacak Dersler Nelerdir?
Kur’an-ı Kerim’de varid olan kıssalar Kur’an ifadesi ile ibret almak ve bu kıssalara göre hayatın içinde karşılaşacağımız problemlerden ders almamızdır. İşte bu yönüyle Habil ve Kabil kıssası Müslümanlar için gerçekten ibretlerle doludur. Nitekim ayette;
لَقَدْ كَانَ ف۪ي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِۜ
Andolsun ki onların kıssalarında, akıl sahipleri için ibretler vardır.(12/Yûsuf)
Bu sebeple Habil ve Kabil kıssası bizim için önemli ve ders niteliğindedir. Her müslüman kensndisini, ailesini ve toplumunu akidevi ve sosyolojik açıdan bu kıssadan ibret ve ders almalıdır. Nitekim;
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ
(Bir de) onlara, Âdem’in iki oğlunun hak olan haberini oku. Hani onlar bir kurban sunmuştu da birinin (kurbanı) kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul olunmayan) demişti ki: “Kesinlikle seni öldüreceğim.” (Kardeşi:) “Allah ancak muttaki olanlardan kabul eder.” demişti. (Mâide, 27)
Şeytanın Cennet’teki Aldatması;
Allah Adem ve Havva’yı yarattıktan sonra Allah’ın emrine isyan eden şeytan kibir, haset ve isyan ederek kendini Allah’ın yarattığı insan oğlunu saptırma, aldatma ve kötülüğe dücar kılma adına misyon edindi. Onun bu durumda olmasının temel sebebi Allah’ın Adem’e secde emrine isyan etmesi idi. Bu imtihanı geçemeyen şeytan kibri ve küfrü ortaya çıktıktan sonra tövbe etmesi gerekirken isyanında ısrarcı oldu ve Allah’tan kıyamet gününe kadar izin istedi ve bu izin sonucunda Allah’ın yarattığı insan oğlunu saptırma noktasında kendini vakfetti.
Allah, Adem ve Havayı cennete koyduktan sonra onlar cennette bütün nimetlerden faydalanıyorlardı. Allah bir imtihan gereği ve yeryüzünde yaşam alanı sağlamak adına cenneti görmelerini ve bu imtihanın sonucunda cennete tekrardan gelebilmeleri için onları dünyada ve şeytanın vesvesesi ile imtihan edecekti. Bu sebeple Allah cennetteki tüm nimetlere helal kılarken sadece bir ağacı bir imtihan gereği olarak yasaklamıştı ve Rabbimiz bu yasak ağacı Adem ve Havaya söylemişti, işte bir gün Adem ve Hava cennette gezinirken bu ağaca rastarlar, tabii Adem ve Hava bu ağacın Allah’ın yasak/haram kıldı ağaç olduğunu çok iyi biliyorlardı, şeytan onlara yaklaştı ve bu ağacın ebediyet ağacı olduğunu ve bunu yediğinizde ebedi olacağınızı ve aynı zamanda meleklerden üstün olacağını söyleyerek vesvese vermişti. Halbuki Adem yaratılırken tüm melekler Adem’e secde etmişti ve cennete girmek ebedi hayatı yaşamak idi ama şeytan zehiri bala karıştırarak Adem aleyhisselam ile Havva annemizi türlü türlü vesvese, tuzak ve aldatmalarına karşılık en sonunda bu vesveselerle aldattı.
Bu meyveleri yer yemez onların avret yerleri gözüktü ve onlar ağaç yapraklarıyla avret yerlerini örttüler, demek ki, günah insanı hayasızlığa, kötülüğe, yanlışa ve birçok günahlara sebep olduğundan dolayı Adem aleyhisselam’ın şahsında Allah biz kullarına günahlar çıplaklık, içki, kumar, zina, şirk ve küfür gibi daha nice şeylere sebeb olduğu öğretmiş oldu.
فَدَلّٰيهُمَا بِغُرُورٍۚ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْاٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِۜ
(Bu vesvese ve yeminleriyle) onları aldatıp (ağına) düşürdü. Ağaçtan tadınca, avret yerleri kendilerine görünmeye başladı. Üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. (7/A’râf, 22)
Allah’ın Adem ve Hava’ya Cezası;
Adem ve Havva annemiz bu günahı idrak ettiler, yanlışının farkına vardılar ve şeytanın tuzağına düştüklerini anladılar ama iş işten geçmişti.
وَنَادٰيهُمَا رَبُّهُمَٓا اَلَمْ اَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَاَقُلْ لَكُمَٓا اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُب۪ينٌ
Rableri onlara seslendi: “Ben size bu ağaçtan yemeyi yasaklamamış mıydım? ‘Şeytan, sizin apaçık düşmanınızdır.’ dememiş miydim?” (7/A’râf, 22)
Adem aleyhisselam bir imtihanda olduğunun farkındaydı o şeytan gibi inat ve kibirlenerek tövbe etmeme konusunda ısrarcı olmadı. Bilakis O ve eşi hemen Allah’a yöneldiler Allah’a büyük bir mahcubiyetle tövbe etmeye ve bağışlanmayı istediler. Nitekim;
فَتَلَقَّى آدَمُ مِن رَّبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
Âdem Rabbinden bazı kelimeler aldı ve Allah (o kelimelerle) onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz ki O, (tevbeye muvaffak kılan ve tevbeleri çokça kabul eden) Et-Tevvâb, (kullarına karşı merhametli olan) Er-Rahîm’dir. (2/Bakara, 37)
Dünya İmtihanın Başlaması;
Bu yasak ağacı yediklerinden sonra artık Adem ve Havva yeryüzünde nesli ile beraber bir imtihan söz konusu olacaktı. Zaten Allah Adem aleyhisselam’ı ve onun neslini bunun için yaratmıştı, o yüzden cennet ağacını bir imtihan gereği olarak haram kılmıştı ve sonra Rabbimiz şeytanın düşman olduğunu, tuzak kurduğunu ve hileci olduğunu onlara tekrar haber verdi. Bu yönüyle dünya hayatında Allah onları pusulasız, rotasız ve hidayetsiz bırakmayacak, Adem aleyhisselam’a ve onun nesline risalet ve aynı zamanda hayatlarını yaşayacağı yasalar ve değer yargıları verecekti. Adem ve Havva şeytanla beraber yeryüzüne indirilecek hak ile batıl arasında, doğru ile yanlış ve yasak ve serbest arasında bir savaş, mücadele ve kıyasıya bir imtihan gereği sürüp gidecekti. Nitekim Rabbimiz Allah kerim kitabında;
فَاَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَاَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا ف۪يهِۖ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۚ وَلَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ
Şeytan onların ayağını (cennetten) kaydırdı ve onları bulundukları yerden çıkardı. (Allah) dedi ki: “(Oradan) birbirinize düşmanlar olarak (dünyaya) inin. Sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir karar (yerleşip yaşamak) ve (yeryüzünün nimetlerinden) faydalanma vardır.” (2/Bakara, 36)
İlk Hamilelik;
Allah yeryüzünü Adem ve onun nesli için elverişli kılmış ve onlar artık yeryüzünde hayatlarını sürdürüyorlardı, onların dünya hayatında imtihan edilmeleri, tercih ve seçimlerinde ya cennet ya da cehenneme gideceklerini çok iyi idrak etmişlerdi. Bu imtihan geriği olarak çocuklarına tevhidi anlatıyor ve şeytanın şirkinden ve küfründen koruyorlardı. Havva annemizin ilk hamilelik ve doğumu söz konusu olduğunda Adem aleyhisselam çocuklarına ilahi öğretileri ile eğitim veriyor ve onları Allah’a giden yolda cennete hazırlıyordu. Havva annemizin hamileliği ikiz şeklinde olup biri erkek, biri kız şeklinde oluyor ve bu hep böyle devam ediyordu. Evlilikleri ise ilk doğanlar sonraki doğanlarla çaprazlama evlilik söz konusuydu. Nitekim Adem aleyhisselam’ın hadiste varid olduğu üzere genetik açıdan siyah, kırmızı, beyaz ve kahverengi gibi birçok toprak elementlerinden yaratılması sebebiyle onun neslinde siyah insan, beyaz ırk, esmer ve benzeri renkten insanların olacağı haberi veriliyordu.
Adem ve Havva annemizin çocukları doğuyor mutlu, sevinçli ve Allah’a hamd ediyorlardı. Çok geçmeden Havva annemiz iki defa hamile kalıyor ve Allah’ın takdiri ile yine bir oğlan bir kız çocuğu dünyaya geliyordu. Adem aleyhisselam hem tarım, hem hayvan ve benzeri işlerle meşgul olmak suretiyle çocuklarının geçimlerini sağlıyor ve aynı zamanda ilahi öğretirlerle eğitime hazırlıyordu.
Adem ve Havva’nın Çocukları ile Mutlu Yaşamaları;
Adem aleyhisselam ve Havva annemizin toplamda dört çocuğu olmuş ve çocukların birine Habil diğerine Kabil ismini vermiş aile mutluluğu yaşıyorlar. Dünya hayatında geçimlerini sağlıyorlar ve çocuklar konuşmaya, yürümeye başlıyor, büyüyor, güç ve kuvvet sahibi oluyorlar. Babalarından tarımı öğreniyorlar, hayvancılığı öğreniyorlar ve Adem aleyhisselam’ın iki önemli yardımcıları oluyorlar, bununla beraber kız kardeşleri de onlar gibi konuşuyor, yürüyor, büyüyor ve annelerinin yardımcıları oluyorlar.
Büyüyen Çocuklara İş Dağılımı;
Adem aleyhisselam Habil ve Kabil’e kendi tecrübesi ile sanat, iş ve geçimlerini sağlayacak bir yetenek sahibi olmaları için onlara bazı işler öğretecek. Kabil ziraat, tarım ve toprakla ilgilenecek yaz kış demeden buğday ve benzeri şeyleri ekerek hem geçimini sağlayacak hem de ailesine katkıda bulunacaktı. Habil ise o çobanlığı seçmiş koyunlara ve benzeri hayvanları gütme şeklinde hayvancılık işini tercih etmişti. Kabil ve Habil kendisi ile ilgilendikleri işlerde verim almış, büyük nimetlere ulaşmış ve hayatlarını bu şekilde sürdürüyorlardı.
Şeytan Düşmanlığını İzhar Ediyor;
Adem aleyhisselam ve ailesi hayatlarını sürdürürken şeytan hiçbir şeyi unutmamış kin, nefret ve düşmanlığı iyice artmış ve artık yavaş yavaş saldırı zamanı olacaktı. İşte bu sebeple şeytan Habil ile Kabil’i süzmüş ve Kabil’in kalbine kin, haset, nefret ve düşmanlığı ekecek ve birbirine düşman yapacaktı. Çünkü şeytan Adem’in yüzünden Allah’ın huzurundan kovuldu, kafir oldu ve makam kaybettiği için bu düşmanlığı devam ettirecekti. Çünkü Allah Adem’e secde etmesini emrederken o bu kin ve nefreti ile Allah’a Isyan etmişti. Allah’ın indindeki nimetlerden mahrum olmuştu, makamı yıkılmış, zillete düşmüş ve bu sebeple kin, nefret ve düşmanlığı sürdürmek onun karakteri olmuştu. Bu yüzden şeytan Adem’in ve çocukların ezeli düşmanı olduğunu haykırıyordu.
Artık Kabil eski Kabil değil sözlerinde, fiillerinde ve niyetlerinde kin, nefret, öfke, kavga, çatışma ve ailenin huzurunu bozuyordu.
Habil yumuşak huylu babasına karşı itaatkar, iyi, takva sahibi, samimi ve aynı zamanda ihlaslı bir kimseydi, o şeytanın tuzaklarına karşı kendini koruyor ve asla onun tuzağına düşmüyordu.
Evlilik Vakti;
Bilindiği gibi Adem aleyhisselam’ın ilk doğan çocukları sonraki doğan çocuklarla çaprazlama evlilik söz konusuydu. O gün Adem aleyhisselam’ın şeriatında Allah bu şekilde helal kılmıştı. Bu sebeple Habil ile Kabil’in evlilik çağı gelince Adem aleyhisselam onları evlendirmek ister. Kabil’in evleneceği kızı beğenmez ve Habil’in evleneceği kızı beğenir. Kabil kendisine haram olan kızla evlenmek istiyordu, halbuki Habil onunla evlenmesi helal idi.
Kabil Sürekli sorun ve problem çıkararak kendisinin Habil’e helal olan kızla evlenmesi gerektiğini ve diğeriyle evlenmememk adına problem çıkarıyordu. Zaten daha önce şeytan Kabil’in kalbine kin, nefret, öfkeyi koymuş ve büyük bir probleme sebep olacaktı, bunun için Adem aleyhisselam iki çocuğunu imtihan edecekti.
Kurban Adama İmtihanı;
Bu kin ve nefret sorununu kökten halletmek için Adam aleyhisselam Allah’ın kendileri için aralarında hakem olmasını önerdi ve Kabil ve Habil iki kurban kesmeleri gerektiğini kimin kurbanı Allah katında kabul edilirse o istediği kızla evlenebileceğini söyledi.
Kabil çiftçi olması sebebiyle ektiği bir miktar bitkiyi barınağın kapısına koydu koyduğu buğday azdı, çünkü kendisi cimri biriydi. Habil ise sürüsünün en iyisini aldı ve onu da keserek kurt’a kuşa dağıttı.
Bu imtihana göre kim ne kurban eder ve kimin kurbanından hiçbir şey kalmaz ise o imtihanı kazanacaktı. Nitekim Kabil’in kurban ettiği bitki olduğu gibi yerinde duruyor ve kimse ondan bir şey almamıştı, ama Habil’in kurbanına gelince o kurda ve kuşa yem olmuştu. Bu da Habil’in ihlas, takva ve samimiyet üzere olduğunu ve Allah’ın onun adağını kabul ettiğinin de göstergesiydi.
اِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ
Hani onlar bir kurban sunmuştu da birinin (kurbanı) kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (5/Mâide, 27)
Kabil’in Düşmanlığı;
Bu imtihanın sonucunda Kabil yenilince kardeşi Habil’e tehditler savurmaya ve düşmanlık yapmaya başlamıştı, sanki Kabil’in yerini şeytana almış ve o Habil’e seni yaşatmayacağım ve seni öldüreceğim şeklinde onu tehdit ediyordu. Senin kurbanın kabul edildi, benim kurbanım kabul edilmedi, o kızla evlenemezsin demek sureti ile düşmanlık yapıyordu. Habil ona cevap olarak
قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ
(Kardeşi:) “Allah ancak muttaki olanlardan kabul eder.” demişti. (5/Mâide, 27)
Kabil bu sözleri duyunca daha çok sinirlendi, öfkelendi ve Habil’i öldüreceğini söyledi.
لَئِنْ بَسَطْتَ اِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَن۪ي مَٓا اَنَا۬ بِبَاسِطٍ يَدِيَ اِلَيْكَ لِاَقْتُلَكَۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ
“Beni öldürmek (niyetiyle) elini bana uzatsan dahi, seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkuyorum.” (5/Mâide, 28)
اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ تَبُٓواَ بِاِثْم۪ي وَاِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِۚ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَۚ
“Şüphesiz ki ben, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenmeni, (böylece) ateşin ehlinden olmanı istiyorum. Bu, zalimlerin cezasıdır.” (5/Mâide, 29)
İşte bu ayet Habil’in ne kadar muttaki, ihlaslı, dürüst, iyi ve Allah’a bağlı olduğunu ve şeytandan o kadar uzak olduğunu ispatlıyordu. Ama Kabil ise öz kardeşine kin ve nefreti kusuyordu.
Cinayeti İşlemesi;
Kabil bu nefret, öfke, kin ve şeytanın davetine icabet etmiş, kardeşini bir tenha yerde yakalamış ve onu kanlar içinde öldürmüştü. Artık Habil Kabil’in kucağında ölmüş öyle baka kalmıştı. Kabil tuzağa düştüğünü, şeytanın onu aldattığını ve bu cinayetin ağırlığının pişmanlığını hisseder ve hüsrana uğrayanlardan oldu.
Kabil’in Pişmanlığı;
Kabil kendi kardeşini öldürürken büyük bir şaşkınlık, keder ve acizlikle kala kalmıştı. Kardeşinin cesedine öyle bakıyordu, ne yapacağını bilmiyordu, sonra yol üzerine bir kargayı görür, karga gagası ve pencesi ile yeri eşeliyor, sonra taşıdığı şeyleri kazdı çukura koyuyordu, ardından da eşeleyerek çıkardığı toprağı çukura tekrar dolduruyordu. Allah bu karga ile Kabil’e kardeşi Habil’in cesedini nasıl gömülmesi gerektiğini öğretiyordu.
Halbuki Kabil tarımla ilgileniyor nice tohumu yerin altına ekiyordu ama kardeşine yere gömmek onun aklına hiç gelmemişti, bu onun şaşkınlığının ve üzüntüsünün de yansımasıydı. Bir kuş ona rehberlik yapıyor, Allah’ın ona verdiği ilhamla O Allah’ın kudretini ve gücünü görüyordu. Nitekim O bir karga kadar olamadığını, kardeşini gömemeyecek kadar aciz olduğunun idrakına vardı.
طَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ اَخ۪يهِ فَقَتَلَهُ فَاَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Nefsi, kardeşini öldürmeyi ona (süslü göstererek) kolaylaştırdı. O da (kardeşini) öldürdü ve hüsrana uğrayanlardan oldu. (5/Mâide, 30)
O büyük bir pişmanlık ve acı ile kardeşinin cesetini gömecekti. Bu olaydan önce o bu imtihanda şeytanın ona telkin ettiği nefret, kin ve düşmanlıklarına karşı tövbe edip ve ondan korunması gerekiyordu, ama kalbini ona açtı ve şimdi kardeşi öldü ve onun pişmanlığı artık kardeşini getiremeyecekti.
İlk insan öldüren Kabil olmuş ve Efendimiz aleyhisselam onunla ilgili:
Haksız yere öldürülen herkesten Adem’in oğlu Kabil’e mutlaka belirli bir pay yazılır. Çünkü öldürme çığrını ilk olarak o açmıştır. (Buhari, Müslim)
Habil ve Kabil Kıssasından Çıkarılacak İbretlik Dersler;
1- İnsan hakkına düşenden razı olması.
2- Kendisine haram olanlara göz dikmemesi.
3- Anne ve babasına karşı itaatkar olmalı.
4- Düşmanı olan şeytanın vesvese, desise ve yaygaralarına karşı uyanık olmalı.
5- Şeytana karşı takva ile korunma.
6- Kalbin kin, nefret ve düşmanlık gibi kötü hastalıklara karşı koruması.
7- Kendisiyle ahid edilen şeylerde sözünde durmak.
8- İmtihan sonucuna karşı rıza ve sabır göstermek.
9- Takva, ihlas ve iyilikte yarışmak hayra sebep olması.
10- Zulum ve kötülük şerre sebep olması.
11- Bir günaha iştirak etmek cezayı gerektirdiği gibi ilk defa bir günah meydana getirmek işlenen bütün günahlara ortak olmak demektir.
12- İşlenilen günahta ısrarcı olmamak hemen tövbe etmek.
13- Günah işlemenin pişmanlık olması.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder