×

Dinin Asılları Ve Şeriat’in Vacipleri Ayırımında Tekfir

Dinin Asılları Ve Şeriat’in Vacipleri Ayırımında Tekfir

Hemen şunu ifade edelim ki kendini İslam’a nispet edenlerle, hiçbir şekilde kendini İslam’a nispet etmeyen kâfirlerin tekfiri birbirinden farklı olgulardır. Bu açıdan asli kâfirlerden olan Yahudi, Hristiyan ya da Mecusi gibi kimseler tekfir açısından hükmü farklı iken, kendini İslam’a nispet eden, beş vakit namaz kılan ve Hadis küfür konumuna düşenler ise tekfir ahkamı farklıdır. Çünkü tekfir ahkamı islamı sabit olan kimseler için uygulanır, yoksa hadis küfür ve asli kafirler için söz konusu olmaz.

Tekfir Hüküm Açısından İki Şekilde Görülür;

1- Dinin asılları

2- Şerıatin vacipleri

1- Dinin Asılları Açısından Tekfir: Bu dinin asıllarına taalluk eden tekfir, hiç şüphesiz ki İslam dini dışında olan hadis küfrü ya da münafıklar dışında olan asli kâfirlerden oluşan Yahudi, Hristiyan, Mecusiler ve benzerleridir. Bu açıdan bu kimselerin dinine tabi olanların batıl olduğuna, onların inançlarının tamamıyla asli küfür olduğuna inanması, Allah’ın bu kimseleri bu din ve akide üzere ölenlerin ebedi cehenneme ve ebedi kafir ismini alacağı sebebiyle bu açıdan tekfir burada dinin aslı olur.

Dolayısıyla kendini İslam’a nispet etmeyen asli kâfirleri tekfir etmek şer’i bir hüküm değil dinin asıllarındadır. Nasıl ki bir kafirden namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek beklemek doğru değilse ki bunlar İslam’ın şer’i hükümleridir ve aynı şekilde bu kimselerin tekfir etmek dinin asıllarındandır. Çünkü bu konumda olan kimseleri tekfir dinin asıllarından görüp bunla itikat edip tekfir etmek söz konusudur.

2- Şer’i Açıdan Tekir: Bu ise kendisini İslam’a nispet eden, namaz kılan, oruç tutan ve bu açıdan hadis küfür konumunda olan kimseleri kapsar. Bu açıdan bu kimseler İslam’a kendilerini nispet ettikleri için tekfir ahkamı tekfir etme açısından burada şer’i bir hüküm olur. Çünkü Kur’an‘da ve Sünnette kendini İslam’a nispet eden mü’minlerin haksız tekfir edilmesini engelleyen ayet ve hadislerin olması sebebiyle. Bu sebeble Müslüman iddiasını taşıyan kimseler için tekfir ahkâmı icra edilir ve bu açıdan şer’i hüküm olur.

Küfür sözü ve küfür fiili işleyen ve bu açıdan itikatında şirk olan kimseler ya da münafık oldukları ispatlanmış kimseler ifade ettiğimiz gibi şartlar gerçekleşir ve engeller kalkarsa tekfir etmek vacip olmakla beraber tekfir ahkâmi şer’i bir hüküm olarak kabul edilir.

Dolayısıyla tekfir etmek asli mi şer’i mi? Sorusunu asli kafirler ile hadis kafirleri birbirinden ayırıyoruz. Asli âfirleri tekfir etmek dinin asıllarında iken şeriatın vaciplerinde olan ve kendini İslam’a nispet eden, namaz kılan yada oruç tutan kimseleri tekfir etmek şer’i bir hüküm olarak görüyoruz.

Dinin Asılları Açısında Tekfir Etmenin İlleti Nedir?

Usul ilminde emir sigaları bir meselenin ne kadar önemli olduğunu ve farz olduğunu gösterirken, aynı zamanda nehiy/yasaklayan nasların ve aynı şekilde onun kötü/haram olduğunu ifade eden muhkem nasları ihtiva eder.

İşte bu açıdan farz olan emir ya da haram olan nehiy ile mübah ve mekruh olan emir arasında farklar vardır.

Misal;

Aynı siyak içinde hem emredilmiş ve zıttıyla yasaklanmışsa bu mutlak farz iken aynı ayette hem kaçınma açısından emredilmiş ve zıttı ile yasaklanmışsa bu haramdır.

Kur’an ve Sünnette bir meselenin ehemmiyeti, kuvveti, farz ya da haram oluşu ancak farklı naslar da ne kadar çok gündeme gelmesi ile ilgilidir. Muhkem naslarda emir kipiyle birden çok fazla tekrarlanması farz, emir kipiyle birden fasla yasaklanması haram olarak gelir.

Dolayısıyla emredilen ve zıttını ister ve siyak, sibak yada başka yerde olsun ister aynı ayette olsun ister nehiy edilen şeyin zıttı olan emir olsun fark etmeksizin çok fazla yerde tekrar edilmesi bunun farz ya da haram olduğuna delildir.

Misal;

Kur’an ‘ ın gündeme getirdiği ve emir sikasıyla geldiği şeyler tevhit iken, nehiy sikasıyla gelen ise küfür ve şirktir. Aynı şekilde gelen emirler farz ya da gelen nehiyle haramdır.

Bu usul ilmine göre hareket ettiğimizde muhkem naslar asli kâfirleri tekfir etmesi ve küfre nispet eden ayetlerin çokluğu onlardan beri olmayı ifade etmektedir. 

Yine aynı şekilde kendini İslam’a nispet eden ve islamı sabit olan kimselerin tekfir edilmesini yasaklayan muhkem naslar söz konusudur.

Misal;

Muhkem nasların asli kafirler açısından tekfir etmeyi emrederken diğer taraftan kendini islama nisbet edenleri yasaklıyor. Halbuki bütün meselelerde emir olarak gelen nasların aynı şekilde aynı konu açısından yasaklanması söz konusu olamaz. Bir yerde Allah tekfiri emrederecek diğer taraftan Allah tekfiri yasaklayacak, işte bu açıdan biz tekfir hükmünü iki kısma ayırıyoruz.

Asli kafirler;

Yahudi, Hristiyan, Mecusi ve kendini İslam’a nispet etmeyen ve İslam ile bağını koparıp Mürted olduğunu ilan edenleri bu açıdan tekfir etmek dinin asıllarındandır. Bu ayrımı ifade ettiğimiz gibi asli kafirler kapsamında olduğu içindir.

Hadis kafirler;

İslam’a nispet eden ama geleneksel ve kültürel bir İslam anlayışına sahip olan ve bu açıdan şirke ve küfre düşen kimseleri tekfir etmeye gelince bunlar kendilerini İslam’a nispet ettikleri sebebiyle bu kimse tekfir etmek namaz, oruç ve zekat gibi şer’i bir hüküm olmakla beraber bu kısımda olan kimselerin tekfiri şer’i bir hüküm olur.

Burada tekfiri dinin asıllarında görmemizin temel sebebi onların hali hazırda İslam iddialarının devam ettirmeleri ve bu açıdan Yahudi ve Hristiyanlar gibi dinin aslını inkar eden kimselerin konumunda olmamaları sebebiyledir.

Dolayısıyla İslam iddiasını taşımaları onların tekfirin dinin asıllarından değil şeriatın vaciplerinde olmasını gösterir. Çünkü Kur’an-ı Kerim de ve muhkem nasslarda Yahudi ve Hristiyanların tekfir edilmesini emreden nasların çokluğu onu tekfirin dinin asıllarında ve kendini İslam’a nispet edenlerin tekfiri engelleyen ve yasaklayan nassların sebebiyle onun şeriatin vaciplerinde olduğunu gösterir. Nitekim;

 من قال لاخيه يا كافر فقد باء بها أحدهما

Kim kardeşine kafir derse bu söz muhakkak ikisinden birisine döner. (Muvatta)

إذا قال الرجل لاخيه يا كافر فقد باء به أحدهما

Bir adam kardeşine kafir derse bu söz muhakkak ikisinden birisine döner. (Buhari)

كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ 

“Her Müslüman’ın kanı, malı ve ırzı, diğer Müslüman’a haramdır. (Muslim)

Davetin Önceliği Allah’tan Başka İbadet Edilenlerin İnkarı ve Tevhid’e Davettir.

Bütün Nebi, Resuller ve onların yolunun yolcuları insanları Allah’ı belirlemeye, ona ibadet etmeye, şirkten, küfürden ve Allah dışında ibadet edilen varlıklardan beri olmaya davet etmişlerdir. Dolayısıyla tevhid davetinde ister asli kafirler olsun ister hadis kâfirler olsun itikat açısından onları kafir görmek ve onları tevhide davet etmek önceliklidir.

يا معاذ أ تدري ما حق الله على العباد قال الله ورسوله أعلم قال أن تعبد الله ولا تشرك به شيئا قال تدري ما حقهم عليه إذا فعلوا ذلك فقال الله ورسوله أعلم قال أن لا يعذبهم

“Ey Muâz! Allah’ın kullar üzerinde, kulların da Allah üzerinde ne hakkı vardır, bilir misin?” buyurdu. Ben:

Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Allah’ın, kulları üzerindeki hakkı, onların sadece Allah’a kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak tutmamalarıdır. Kulların da Allah üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak tutmayan(lar)a azâb etmemesidir” buyurdu. (Buhari)

دلني على عمل إذا عملته دخلت الجنة قال تعبد الله ولا تشرك به شيئا وتقيم الصلاة المكتوبة وتؤدي الزكاة المفروضة تصوم 

رمضان 

Beni öyle bir amele yönelt ki onu yapınca cennete gireyim. Allah Resulü aleyhisselam Allah’a ibadet eder, ona hiçbir şeyi koşmasın, farz namazları kılar, farz zekâtı verir ve Ramazan’ın orucunu tutarsın diye yanıtlar. (Buhari)

Asli kâfirler açısından değil de hadis açısından kafir konumunda olan insanların durumunu tekfir dinin aslındandır demek büyük bir usul hatasıdır.

Resulullah aleyhisselam insanları tevhide davet etmiş, şirki ve küfrü reddetmeye davet ederek hiçbir zaman davet yaparken şunu tekfir etmek şuna kafir demeyi tevhit için şart koşmamıştır. Bu ne Kur’an’da ne sünnette ne de sahabenin ve ona ihsanla tabi olanların yaptığı bir şey değildir.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed