×

Dava Adamlarının Vasıfları

Dava Adamlarının Vasıfları

İnsanları Allah ile tanıştıracak, hidayete vesile olacak, iyiliği emredip, kötülüğü yasaklayacak ve ilahi öğretilere iktidarı ve egemenlik verme noktasında canından, malından ve hayatından vazgeçerek alemlerin rabbi olan Allah’a kul olma ve bu kulluğa davet yolunda mücadele eden dava adamları tarih boyunca hep ola gelmiştir. Tarih boyunca peygamberler insanlığın içerisinden çıkmış en büyük dava adamlarıdır ve sonra o peygamberlerin yolunun yolcuları olan kimseler bu vasıflarıyla insanları Allah’a davet etmiştir.

Dava adamları yalnız Allah’a iman eden, ona itaat eden, Allah’a hiçbir şekilde isyan etmeyen, taviz vermeyen, hakkı hak, batıla batıl diyen, her zaman, her platform, her makamda ve her yerde ekip bükmeden Allah’ın kulları üzerindeki hakkını haykıran kimsedir. Bu sebeple böyle bir dava adamı olma vasfını taşımak hiç şüphesiz her Müslümanın kendisinde bulundurması gereken özelliklerdir. Peki dava adamın özelliklerini nelerdir? Hiç şüphesi bunu bilmek ve onunla amel etmek her müslüman iddiasını taşıyanın en ulvi görevidir.

1- Akidesinin sağlam olması;

Dava adamının en önemli özelliği onun akideye ve Allah’a bağlı olması, Allah ile beraber bir irtibat halinde bulunarak, Allah’ın rızasını talep etmesi ve ecrini yalnız ondan istemesi, yalnız Allah’a tevekkül etmesi, samimiyet, ihlasla Allah’a tanıması ve bu konuda akidesini zihinde tutması gerekir.

Böyle bir akide ile bezenmiş bir dava adamı zorluklar, çileler, sıkıntı, bela, musibet ve darlık gibi yada İslam düşmanlarının kuvveti, tuzakları ve düşmanlıkları ne olursa olsun o imanında sebat eden, davasında istikrarlı olan, taviz vermeyen, tek başına dahi kalsa imanını batini ve zahiri açıdan görüntüleyen kimsedir.

فَلِذٰلِكَ فَادْعُۚ وَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَۚ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْۚ

Sen (tevhide) davet et. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevalarına/arzularına uyma.  (Şura:15)

Sağlam bir akide, Allah’a tevekkül, Allah’tan korkmak, ona dayanmak, onun rızık verici, hafız/koruyan, her şeyin kendisinin emrine amade olduğu, dilediğini öldüren, dilediğini dirilten, duanın yalnız kendisine yapıldığı ve yardımın da yalnız kendisinden geldiği bir Allah inancını zihinde tutmak hiç şüphesiz dava adamının davetinde olmazsa olmazlardandır. Bunun aksi davanın yıkılması, imanın bozulması ve ayağın kayması demektir.

2- İlim ve hikmet sahibi olması;

İlim ve hikmet Allah’a giden yolda insanları islam’a davette vazgeçilmez unsurlardır. Dava adamı Kur’an ve Sünnet ilmine ve ilahi emir ve prensipler konusunda ilim ve aynı nispette hikmet ile hareket etmesi gerekir.

يُؤْتِي الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُو۫تِيَ خَيْرًا كَث۪يرًاۜ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ

Hikmeti (olgunluğu, söz ve davranışta isabetli olmayı) dilediğine verir. Kime de hikmet verilmişse ona çok fazla hayır verilmiştir. Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar. (Bakara, 269)

Dava adamı ilimsiz ve hikmetsiz hareket ediyorsa bu daveti baltalar dengesizlik, tutarsızlık, cehalet, hatta kaş yapayım derken gözün çıkmasına sebep olacaktır. Dava adamı sadece bildiği kadar konuşmalı bilmediği konusunda susmalıdır bu da hikmeti gerektirir.

قُلْ هٰذِه۪ سَب۪يل۪ٓي اَدْعُٓوا اِلَى اللّٰهِ عَلٰى بَص۪يرَةٍ اَنَا۬ وَمَنِ اتَّبَعَن۪يۜ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ 

De ki: “İşte bu, benim (biricik) yolumdur. Ben ve bana tabi olanlar (neye, niçin ve nasıl olacağını bilerek, programlı ve düzen içinde) basiret üzere Allah’a davet ediyorum/ediyoruz. Allah’ı tenzih ederim. Ben müşriklerden değilim.” (Yûsuf, 108)

Bu ayeti kerimede Allah ilahi hareket metoduna tabi olmayı emrederek Rasulullah ve onun şahsında Müslümanlara şu şartlara riayet etmesini emreder;

1- Yalnız Allah’a davet.

2- Müslümanların bu ilahi davayı dava edinmeleri.

3- Basiret yani denge, düzen, program ve ilahi hareket motoruna uygunluk.

4- Allah’ı şirk ve küfürden tenzih ederek müşriklerden ayrılmak.

5- Resullerin yolunun yolcuları bu ilahi davette azim, istikrar ve sebat üzere olmaları teşvik edilmiştir.

Dava adam yalnız ilahi öğretileri değil aynı zamanda bilimsel bulgular, teknolojik, kültürel, akademik ve sosyolijik birçok konuda bilgi ve birikim sahibi olmalıdır. Bu aydın dava adamlarının en önemli özelliğidir. Dolayısıyla dava adamının bilgi seviyesi ne kadar değişken olsa da kendisi bildiği kadar anlatmalıdır. Eğer ben henüz bilmiyorum yada şu an anlatamıyorum derse bu şeytanın bir vesvesesidir ve bu asla caiz değildir. Müslümanın bilgi düzeyin ne olursa olsun insanlara ulaştıracağı şeyleri mutlaka anlatmalıdır.

اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ

Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et! Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz ki Rabbin, yolundan sapanları da hidayet ehli olanları da en iyi bilendir. (Nahl, 125)

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ

Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve: “Ben Müslimlerdenim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? (Fussilet, 33)

بلغوا عني ولو آية

Abdullah İbn Amr İbn Âs -radıyallahu anhumâ-‘dan- rivayet edildiğine göre, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur’an’dan) bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız. (Buhari)

3- Dava adamının yaşayış, ahlak, hal ve hareketlerinde örnek olması;

Dava adamının ahlakı kur’an’da açıklandığı, Resulullah aleyhissalatu sellemin pratik sünnetinde ortaya koyduğu yaşayış ve sahabenin kendisi ile görüntülediği ahlak olmalıdır.

وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ

Ve hiç kuşkusuz, sen büyük bir ahlak üzeresin. (Kalem, 4)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ

Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız/yapamayacağınız şeyleri (yapacakmış gibi) söylersiniz? (Saff, 2)

إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُ

İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî)

إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأمْوَالِكُمْ وَلـكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأعْمَالِكُمْ

Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. (Müslim)

أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيماَناً: أَحْسَنُهُمْ خُلُقاً.

“Mü’minlerin iman yönünden en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır”. (Tirmizi)

Dava adamı haram, mekruh ve şüpheli şeylerden kaçınan ve titizlikle İslam’ın öğretilerine riayet eden kimsedir. O Resulullah aleyhisselatu vessellemin hayatındaki ahlak modeline uyup davetini ahlakıyla gerçekleştirmelidir. Dava adamının en önemli ahlakı onun çirkin davranış, kötü huylardan uzak olması, kötü söz ve fiillerden kaçınması insanlar arasında dayanışma, yardımlaşma, sevgi, muhabbet, sabır ve azim sahibi olmakla beraber Allah’a karşı bağlı, ümit var olan ve insanlara karşı şefkat ve merhamet sahibidir. İnsanlarla olan muamelesinde müsamahakar, mütevazi, iyilik yapan ve toplum arasında örnek bir şahsiyet olmalıdır. Sözlerinden değil yaşayışında örnek olmalı ki insanların kendisini davet ettiği şey etkili olsun.

4- Dava adamı şirk ve küfür ehliyle asla uzlaşamaz;

Dava adamı hiç şüphesiz Allah’a ve Resul’e düşmanlık beslemiş, küfre ve şirke egemenlik vermiş, islam’ın ve Müslümanların hayatın içerisinde silinip süpürülmesi noktasında rol oynayan müşriklerle asla dost olamaz, onlara taviz veremez, onlarla anlaşmaya gidemez, aynı platformda el sıkışamaz, birlikleri ve beraberlikleri söz konusu olamaz. Dava adamı kendisini ve davet ettiği insanları yalnız islam’ın çizgisinde kalmasını sağlar müşriklerle arasında kırmızı çizgiler çizerek onlarla ayrı bir yaşayış içine girmek zorundadır. Dava adamı hikmet, ilim ve ferasetle hareket ederek kafirlerin ve müşriklerin her türlü aldatma, tuzak ve şeytani manevralarına karşı uyanık olması gerekir.

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ

Sizin için İbrahim’de ve onunla birlikte olan (müminlerde/resûllerde) güzel bir örneklik vardır. Hani onlar, kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizden ve Allah’ın dışında ibadet ettiklerinizden berîyiz/uzağız. Sizi tekfir ettik (üzerinde bulunduğunuz yolu ve sizi reddettik). Bizimle sizin aranızda, tek olan Allah’a iman edinceye kadar, ebedî bir düşmanlık ve ebedî bir kin baş göstermiştir.” (Mümtehine, 4)

Bu ve buna benzer ayetlere baktığımızda Rabbimiz olan Allah bizimle kafirler arasında kalın çizgiler çizmekte ve her Müslümanın bunlara dikkat etmesi gerekir;

1- Tevhid önderleri olan Resul ve Nebileri örnek almak ve izlerinden gitmek.

2- Kulluğa dair şeri ibadetin her türlüsünün Allah’a yalnız has kılınması ve ona ibadet etmek.

3- Müşrik ve kafirlerin zatından beri olmak.

4- Onların akide, inanç, düşünce, fikir ve her türlü şirklerinden uzak olmak.

5- Onlara karşı muhalefet, düşmanlık, nefret ve kin beslemek.

6- Onları tekfir ederek küfürlerine ve şirklerini ilan etmek.

Dava adamı akidenin asıllarını ilgilendiren ”El-Vela Vel’Bera” akidesini mutlaka zihinde tutmalıdır. Çünkü bu Müslüman ile kafir Mümin ile müşriğin arasını ayıran en kalın çizgilerdir.

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ يُوَٓادُّونَ مَنْ حَٓادَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ اَوْ اَبْنَٓاءَهُمْ اَوْ اِخْوَانَهُمْ اَوْ عَش۪يرَتَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ كَتَبَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْا۪يمَانَ وَاَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُۜ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 22

Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden bir topluluğun -babaları, oğulları, kardeşleri, aşiretleri dahi olsa- Allah ve Resûl’ü ile sınırlaşan insanlara sevgi beslediğini göremezsin. Bunlar, (Allah’ın) kalplerine imanı yazdığı ve onları kendinden bir ruhla desteklediği kimselerdir. Onları altından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennete sokar. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da (Allah’tan) razı olmuşlardır. Bunlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Dikkat edin! Hiç şüphesiz Allah’ın taraftarları, galip gelecek olanlardır. (Mücadele, 22)

Dava adamı İslam’a düşmanlık beslememiş, kötülük yapmamış ve tamamıyla İslam’a ve müslümanlara saygı duyan kimselere düşmanlık beslemesi söz konusu olmaz. Buradaki düşmanlıktaki illet onların fitne şirk, küfür ve İslam’a düşman olmasıdır. Böyle bir konumda olmayan kimselere adalet, doğru ve iyilikte bulunmakta bir engel söz konusu değildir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ

Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (Mâide, 51)

Gürsel Gürbüz

www.gurselgurbuz.com

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed