×

Çekim Kuvveti ve Denge İlahi Sıfat ve Özellikleri Haykırıyor.

Çekim Kuvveti ve Denge İlahi Sıfat ve Özellikleri Haykırıyor.

Isaac Newton’un kafasına ağaçtan düşen bir elma ile başlayan hikayeyi biliyoruz. Ünlü bilim adamının yer çekimi ismi verilen kuvveti bulmasını bu elma sağlamıştı. Aslında bu kuvvet, kütle çekim kuvvetidir. Kütle çekim kuvveti bir şeyi yukarı atmanız, zıplamanız yada bir koltuk, sandalye yada denizde kütlenizin ağırlı cekim küvvetinin sonucunda o şeylerde değişikliğe neden olmakta. Kainattaki önemli denge unsurlarından birisi kütle çekim kuvvetidir. Fizik derslerinde kuvvet; duran bir cismin hareket etmesini sağlayan, hareket halindeki bir cismi durdurabilen, cisimde konum ve şekil değişikliği yapabilen etki olarak tanımlanır.

Dünyada kilonuz 60 kg ise ayda kütle çekim azalması sebebiyle Ay’da kilonuz 6’ta 1 olur yani 10 kg olursunuz. Bazı kuvvetler direkt temas gerektirirken bazıları cisimlere temas etmeden belli bir uzaklıktan etki eder. Örneğin Mıknatısın demiri çekmesi, atom çekirdeğinde aynı yüklerin birbirini itip, zıt yüklerin birbirini çekmesi, Güneş’in gezegenlere uyguladığı çekim kuvveti gibi kuvvetler cisme dokunulmadan uzaktan etki eden alan kuvvetleridir.

Bir çocuk arabasının itilmesi, faytonun atlar tarafından çekilmesi gibi durumlarda kuvvet cisme temas ederek uygulanır. Bunlar da temas kuvvetleridir. Dikkat edilirse temas kuvvetleri günlük yaşamımızda kullandığımız kuvvetlerdir. Bu kuvvetlerin yanında doğada var olan ve bilim dünyasında incelenen dört tane daha temel kuvvet vardır:

Gezegenlerin cisimleri ve birbirini çekmesinde; kütle çekim kuvveti,

Atom çekirdeğinin bir arada durmasını sağlayan, doğanın en büyük kuvveti; güçlü nükleer kuvvet,

Bazı radyoaktif olaylarda yine atom çekirdeğinde ortaya çıkan; zayıf nükleer kuvvet,

Atomik boyutlarda elektronların çekirdek etrafında durmasını sağlayan; elektromanyetik kuvvet

اِنَّ اللّٰهَ يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَكَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا

“Muhakkak ki Allah, gökleri ve yeri yıkılırlar diye tutuyor. And olsun ki eğer yıkılsalar, O’ndan sonra hiç kimse o ikisini tutamaz” (Fatır: 41)

Kütlelerin kütle çekim kuvveti denilen çekim güçleri yeryüzünde bu çekim gücünden dolayı herhangi bir nesne yere düşer, nehirler ve şelaleler yüksek yerlerde baktığında yere doğru akarlar.

Çekim kuvveti kütleler arasında ters orantılıdır. Kütle arttıkça çekim gücü artar, kütleler arası mesafe arttıkça çekim gücü azalır. Buna yerkürenin üzerinde olan ve dünyanın merkezine yakın olan deniz kenarlarında yapılan bir ağırlık ölçümüyle yüksek bir dağda yapılan ölçüm arasında az da olsa fark vardır. Başka bir ifade ile dünyada olan bir ağırlık ölçümü ile ayda olan ağırlık ölçümü farklı neticeler verir. Gökyüzüne doğru çıktıkça çekim kuvveti azalır gökyüzüne aşağı indikçe çekim kuvveti daha güçlü olur.

Allah’ın ayette buyurduğu gibi;

اِنَّ اللّٰهَ يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَكَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا

Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar (yok olup yıkılırlar) diye (her an kudreti altında) tutmaktadır. Andolsun, eğer (Dünya’nın ve Kâinatın dengesi ve düzeni bozulup) zeval bulacak olurlarsa, Kendisinden sonra artık kimse onları (varlıkta) tutamazdı. Doğrusu O, Halîm’dir, Bağışlayandır.

Bu ayet, kâinatın, tabiatın ve hayatın dengesini ve devamını sağlayan: 1- Kütle çekim kuvveti (yer çekiminin), 2- Zayıf nükleer kuvvetlerin, 3- Elektromanyetik kuvvetlerin, 4- Şiddetli nükleer (Atom enerjisi) kuvvetlerin hepsinin Allah’ın elinde ve emrinde olduklarına, aksi halde bedenimizin ve evrenimizin bir anda yıkılıp dağılacağına işaret buyurmaktadır.

Güneş neden düşmüyor? Ay neden çakılmıyor? Dünyanın etrafında dönen ay neden uzaya fırlamıyor? Hiç düşündünüz mü? Halbuki dünyanın bir çekim gücü varda ondan.

Ay dünyadan ortalama olarak 382.000 kilometre uzak olduğundan dolayı çekim gücü onu dünyaya düşecek kadar güçlü değildir, aynı zamanda Ay dünyanın etrafında yaklaşık 3660 kilometre hızla seyahat eder, bu şu anlama geliyor Jet uçakları ay’ın hızına kıyasladığında ay çok çok yüksek hızla hareket eder. Ay bu hızlı dönme sayesinde bir merkezkaç kuvvetini elde eder dünya ayı çekerken Ay bu merkezkaç kuvveti yüzünden fırlayıp uzaya kaçmak ister. Halbuki kuvvet arasında tam bir denge kurulduğunda ay dünyaya ne düşer ne de fırlayıp uzaya gider. Eğer dünyanın çekim kuvveti biraz daha fazla olsaydı Ay Dünya üzerine düşerdi veya ay’ın merkezkaç kuvveti biraz daha fazla olsaydı ay uzaya fırlar giderdi.

Dolayısıyla Dünya ve Ay arasındaki bu mükemmel sistemi yer çekimi ve merkezkaç kuvvet ilişkisi kainattaki bütün büyük küçük kürelerde söz konusudur. Örneğin Güneş çekim kuvveti ile dünyayı kendine çeker, dünya ise merkezkaç kuvveti ile uzaya fırlamak ister, bu iki kuvvet arasında denge sayesinde dünya güneşe belli bir mesafede durur ve güneş etrafındaki yörüngesinde saniyede 30 kilometre hızla gezer, bu iki kuvvetten birinin artması ve eksilmesi ya dünyanın güneşe çarpmasına ya da dünyanın yörüngesine çıkıp uzaya fırlamasına sebep olur. Dolayısıyla dünya varlıkları çektiği gibi aynı şekilde uzay boşluğundaki ay’da bir çekim uygular.

Bu kadar mükemmel, planlı, düzenli, dizayn edilmiş, denge ve yasalar ilim, irade, kudret ve aynı zamanda yaratmayı gerektirir. Buna tesadüf demek büyük bir cehalet ve bilime hakarettir. Hadi diyelim ki tesadüfe bir kere oldu, ki bu da imkansız, şu yeryüzü ve gökyüzünde  trilyonlarca düzenli ve dengeli varlıkları ve ilişkilere ne diyeceksin? Bunların hepsinin tesadüf olduğunu iddiası sadece bir ahmaklık ve delaletten başka bir şey değildir.

Bedenimizin yerçekimi ile uyumu;

İnsan vücudu yeryüzü koşulları ile son derece uyumlu bir yaratılışa sahiptir. Kalbimiz kanı yerçekimini karşılayacak bir basınç ile vücudumuzda dolaştırır. Kaslarımız yerçekimine karşı rahatlıkla hareket etmemizi sağlayacak kadar güç üretir. Kemiklerimizde hem kaslarımızı ve diğer organları taşıyabilecek kadar sağlamdır.

Organlarımızın yerçekimi ile uyumlu olması kadar yerçekiminin sürekli olarak aynı etkide olması da büyük bir mucizedir. Söz gelimi daha zayıf bir yerçekiminde bir lokmayı yutmamız veya boşaltım sistemimizi çalıştırmak bile çok zorlayıcı olabilirdi.

Bedenimiz ve yerçekimi arasında hassas bir dengeye dayanan bu uyum yüce Allah’ın üstün ilminin göstergelerinden sadece birisidir.

Yerçekimi dünya’yı yaşanabilir kılacak ölçüde yaratılmıştır;

Yerçekimi yeryüzünde yaşamın varlığı için vazgeçilmez şartlardan birisidir. İngiltere’deki Portsmouth Üniversitesi’nden gökbilimci Karen Masters, yerçekimsiz ortamın Dünya üzerindeki fiziksel etkilerini şöyle sıralıyor:

Dünya, tıpkı bir ipe bağlı olarak başınızın üzerinde çevirdiğiniz bir cisim gibi hızla dönmektedir. Yerçekimini ortadan kaldırmak, ipi bırakmakla aynı şeydir. Dünya üzerine yapışık olmayan her şey atmosfer, okyanuslar, göller, nehirler uzaya fırlayacak, uzayda kaybolacaktır.

Yerçekiminin özel bir ayar ile yaratıldığını anlamak için tümden yok olduğu bir durumun farkına varmak şart değildir. Yerçekiminin bugünkünden daha az veya daha fazla olmasının bile yeryüzüne ve üzerindekilere olumsuz etkisi çok fazla olurdu.

Söz gelimi Dünya’daki yerçekimi eğer daha güçlü olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla amonyak ve metan biriktirir, bu da yaşam için çok olumsuz olurdu. Eğer daha zayıf olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla su kaybeder, canlılık mümkün olmazdı.

Yerçekiminin ayarındaki ince oynamaların bile öyle hayatî değişimler olur ki bunları düşünmek, şu an içinde yaşadığımız koşulların bize sağladığı konfor için Allah’a içli bir sevgi ve şükür duymamızı sağlar.

Yer cekim kuvveti olmasaydı;

Yerçekimi kuvveti bugünkünden daha fazla olsaydı koşmak hatta yürümek imkânsız hale gelirdi.

Eğer yerçekimi daha zayıf olsaydı demir gibi ağır metaller yerkabuğunda şimdikinden çok daha fazla olacaktı. Bu durumda tarım yapılabilecek alanlar çok daha kısıtlı olacaktı. Daha güçlü bir yerçekimi olması durumunda ise yer kabuğunda ağır metaller daha nadir olacak, bu durumda bunlardan endüstriyel anlamda faydalanmak imkânsız hale gelecekti.

Yerçekimi Dünya’nın manyetik alanının oluşumunda rol oynayan önemli bir etkendir. Dünya’nın manyetik alanı ise yeryüzündeki canlıların zararlı ışınlardan korunması için gereklidir. Yerçekimindeki belirgin bir değişiklik Dünya’nın manyetik alanında bir değişime yol açar, bu da bugün yeryüzünde canlılar için son derece uygun olan koşulları bozardı.

Yer çekim kuvveti daha zayıf olsaydı?… Hafif şeyler yeryüzünde sabit durmayacaktı. Sözgelimi en ufak bir esintide yerden kalkan toz ve kum taneleri saatlerce havada uçuşacaktı. Uzun süreli toz fırtınaları nedeniyle yeryüzü daha az güneş ışığı alacak, bu da Dünya’nın bitkisiz, belki de çorak bir yer olmasına yol açacaktı.

Eğer yerçekimi çok daha fazla olsa idi yeraltı sularına erişim güçleşirdi, hatta gökyüzünde yağmur bulutlarının oluşumu bile imkânsız hale gelebilirdi. Yerçekiminin zayıf olması durumunda suyun tamamı yüzeyde toplanır, böylelikle kolaylıkla buharlaşarak yitip giderdi.

Eğer yerçekimindeki zayıflık çok fazla olsaydı, bu durumda değil yeryüzünde toplanmak, yere inmesi bile imkânsız hale gelebilirdi. Böyle bir durumda toprağı sulamak diye bir fiilin de anlamı olmazdı.

Yerçekimi daha zayıf olsaydı sadece su değil, gübre başta olmak üzere hayati öneme sahip pek çok kimyasal toprağa karışmazdı. Atıklar yeryüzünde toplanacağı için Dünya bir süre sonra adeta bir çöplüğe dönerdi.

Yerçekiminin çok güçlü olması durumunda gezegenimiz göktaşları için bir cazibe merkezi haline gelirdi. Artan göktaşları yüzünden yeryüzündeki canlılık büyük bir tehdide maruz kalırdı.

Yerçekiminin daha az olması durumunda yağmur damlalarının hızı çok yavaşlayacak, bu nedenle yere inmeden yeniden buharlaşacaklardı. Akarsuların akış hızı yavaşlayacak, bu nedenle onlardan elektrik enerjisi elde edilemeyecekti.

Yerçekimi, Dünya ile Ay arasındaki ilişkiyi de doğrudan etkilerdi. Bu ise yeryüzündeki gelgitlerin düzenini hatta Dünya’nın dönüş hızını ve eksenindeki eğimi değiştirirdi. Dünya’nın dönüş hızının ve ekseninin değişmesi durumunda da mevsimler bozulur ve Dünya, üzerinde yaşanamayacak kadar sıcak veya soğuk olurdu.

Yerçekimi, atmosferin Dünya’nın etrafında durmasını sağlayan önemli bir etmendir. Eğer çok güçlü olsaydı atmosferdeki zararlı gazların emilmesi söz konusu olabilirdi. Yerçekiminin zayıf olması durumunda ise atmosferik gazlar Dünya’nın etrafında tutunamaz, uzaya dağılıp gidebilirdi. Bu da Dünya’da hayatın varlığını imkansız kılacak kadar bir bozulmaya neden olabilirdi.

Sen bu yerçekimi kanununda yine bir düzen bir denge bir ilim bir irade bir kudret bir akıl görmedin mi? Bu kadar mükemmel ve kusursuz bir düzeni kim var etti? Aklı olmayan, ilmi, kudreti olmayan ve tasarruf gücü olmayan doğal seleksiyon mu yoksa tesadüf mü? Hiç şüphesiz ki bu gibi düşünce aklın öldüğü, kalbin köreldiği, tecrübenin pasif olduğu, vicdanın çakıldığı ve insanın ilimden uzaklaştıran bir tercih olduğunu gösterir.

O halde sen şunu demiş oluyorsun! Evet denge, mükemmel, kurallar, prensipler, plan, inşa, proje ve bir fizik yasası var! Peki onu var eden nedir? Dediğimizde sen buna doğal seleksiyon olarak cevap veriyorsun! Oeki doğal seleksiyonun aklı var mı ilmi var mı kudreti var mı tasarruf yetkisi var mı iradesi var mı? Şu doğal seleksiyon gözü var mı kulağı var mı? Nitekim nice varlıkları vardır ki gözü vardır görür kulağı vardır eşittir o halde bu kadar müthiş bir şeyi yaratan kimdir?

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed