Allah’tan Başkasına Sığınmak Şirktir.
İstiaze sözlük manası: Sığınmak ve korunmak gibi manalara gelir.
İstiâze ıstılahda: Her türlü şer ve kötülükten korunabilmek için Allah’ın kuvvet, yardım ve himayesini sığınmayı ifade eder.
İstiaze sığınma olunca onunla eş anlamlı olan kavramlar vardır. Bunlar; euzü, meazallah, isteizubilleh ve neuzübilleh gibi. Kim yalnız Allah’ın yapabileceği şeylerde Allah’tan başkasına ifade edildiği gibi sığınırsa başkasına ilahi bir güc ve kuvvet vermiş bir müşrik olur.
İbni Kesir şöyle diyor: Sığınma/istiaze Allah’a iltica etmek, sığınmak, kötülük gelebilecek tüm şeylere karşı onun zatından yardım istemektir. Çünkü asıl sığınmanın gayesi şeri ve kötülüğü önleyerek bunun önüne geçmek ve hayrı ve iyiliği aramaktır. İbni Kesir şöyle devam ediyor: Sığınma Allah’ın kullarına emrettiği ibadetlerdendir. Nitekim Allah şöyle buyuruyor:
وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Şayet şeytandan sana bir dürtü/vesvese gelirse, Allah’a sığın. Şüphesiz ki O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi bilen) El-Alîm’dir. (Fussilet, 36)
Nasıl ki Allah’a ait tüm ibadet çeşitleri başkasına yapıldığında şirk oluyorsa sığınma da bir ibadet çeşidi olması sebebiyle Allah’tan başkasına yapıldığında şirk olur. Felak ve nas sureleri bunun ibadet olduğunu en güzel şekilde ispatlar.
Sığınmanın ibadet oluşu bilindikten sonra ancak ilahi ve rabbani özelliklere sahip olan bir zata yapılması ile gerçekleşir. Kim Allah’tan başkasını sığınmada ortak koşarsa kendisi kul sığındığı kimse onun için rab ve ilah konumunda olur. Nasıl ki Allah’tan başkası adına dua talebinde bulunulmaz ve secde edilmez ise aynı şekilde sığınmada yalnız Allah’a yapılır.
وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
Onların çoğu ortak koşmadan Allah’a iman etmezler. (Yusuf:106)
Mekke müşriklerinin bir diğer şirke düşmelerin sebebi Allah’tan başkalarına sığınmalarıdır. Nitekim ;
وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًاۙ
“Hiç şüphesiz insanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırdı, (insanların cinlere sığınması, cinlerin) azgınlığını arttırırdı.” (Cin, 6)
Ebu Cafer ibn-i Celil rahimullah kendi tefsirinde İbni Abbas’ın şöyle dediğini söylemiştir; Cahiliye döneminde bir takım insanlar cinler için bu vadinin efendisine sığınırım derlerdi böyle söylemeleri günahlarını arttırırdı. Kimisi de cinlere sığınırken yakarışına cin ve insanıda ekler ve her ikisinin efendisine derlerdi. Bu onların günahından daha çok arttırırdı.
Tabiinden Mücahit şöyle der; Bu kafirlerin azgınlık ve sapkınlıkların daha çok arttırırdı.
Hemen şunu ifade edelim ki islam alimleri ittifakla Allah’tan başkasına sığınmanın caiz olmadığı konusunda icma etmişlerdir. Hanefi alimlerinden Molla Aliyyul Kari derki;
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعًاۚ يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْاِنْسِۚ وَقَالَ اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمْ مِنَ الْاِنْسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَٓا اَجَلَنَا الَّذ۪ٓي اَجَّلْتَ لَنَاۜ قَالَ النَّارُ مَثْوٰيكُمْ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ رَبَّكَ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ
Onların tamamını (diriltip) huzuruna toplayacağı o gün (onlara şöyle seslenecek): “Ey cin topluluğu! Şüphesiz ki insanların çoğunu yoldan çıkarıp saptırdınız.” Onların insanlardan olan dostları diyecekler ki: “Rabbimiz! Birbirimizden faydalandık ve bizim için belirlediğin süreye ulaştık.” (Allah) diyecek ki: “Allah’ın dilemesi hariç, ateş sizin ebedî olarak barınacağınız yerdir.” Şüphesiz Rabbin (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm, (her şeyi bilen) Alîm’dir. (En’âm, 128)
Bugün ehli tarikatçılardan oluşan ve aynı zamanda halk’tan bir kısım insanlar şeyh, evliya ve salih kullara sığınmaktalar. Onlar Yâ Gavs, yetiş ya Geylani, yardım et filan demek suretiyle bela, musibet, faydayı celp ve zararı def etme açısında Allah’a değilde bu kimselere sığınmaktalar. Dolayısıyla Allah’a yapılması gereken bir ibadeti o kimselere tanımak sureiyle şirke düşmüş oluyorlar. Nitekim;
اِنَّ الَّذٖينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ
Gerçek şu ki Allah’ın dışında yalvarıp yakardıklarınız da tıpkı sizin gibi birer kuldur. Eğer iddialarınızda doğruysanız haydi onlara dua edin de karşılık versinler! (Araf:194)
وَلَا تَدْعُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۚ فَاِنْ فَعَلْتَ فَاِنَّكَ اِذاً مِنَ الظَّالِمٖينَ
Allah’ı bırakıp sana yararı da zararı da olmayan varlıklara tapma; bunu yaparsan, kuşkusuz kendine yazık edenlerden olursun. (Yunus:106)
“Dua ibadetin ta kendisidir.” Başka bir rivayette; “İbadetin özüdür.” (Ebu Davud ve Tirmizi)
Bu ayeti kerimede Allah cinlerin insanları kendilerine kullar edinmeleri, dost edinmelerini ve onların günahlara düşmelerine ve bunun sonucunda şirke sebep olmalarıdır. Nitekim insanlar o dönemde cinlerden ihtiyaçları hallerinde cinlerin emirlerine tabi oluyorlar, gaipten haberleri onlardan alıyorlar, bela ve musibete karşı cinlere sığınıyorlardı.
Dolayısıyla yalnız sığınmak, güven, tevekkül, itimat, faydanın celp edilmesi, zararın def edilmesi, ümit, korku ve bağlılık gibi tüm bu ibadet çeşitleri sığınmanın iletidir. Kim bu illeti Allah’tan başkasına tanırsa şirke düşmüş olur. Çünkü Allah’a ait ve yalnız Allah’a yapılması gereken ibadet çeşitlerini Allah’la ya da Allah’la beraber bir başkasına tanımasındandır.
Müslüman yalnız Allaha sığınır ve nitekim hadislerde varid olduğu üzere;
فقال اعوذ بكلمات الله التامات من شر ما خلق لم يضره شيء حتى يرحل من منزله ذلك
Kim bir yerde konaklarda yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım derse o yerde ayrılıncaya kadar hiçbir şey zarar vermez. (Müslim)
Bu hadis ve buna benzer birçok hadis Müslümanın yalnız Allah’a sığınması gerektiğini ve Allah’tan başka hiç kimseye sığınmamaları gerektiğini ifade eden bir delildir.
Hadiste varid olan tam olan kelimat bu konuda Kurtubi der ki; Bunun manası öyle kamil manalar ki insan sözlerinde olduğu gibi kendisine asla bir eksiklik ve ayıp bulunmaz şeklindedir. Başka bir ifadeye göre bunun manası yeterli şifa veren ve bize yeten demektir. Başka bir yoruma göre kalimat burada kast edilen Kur’an demektir.
Yeri gelmişken hemen şunu ifade edelim ki ümmetin icması ile anlaşılmayan kavramlar ya da kapalı ifadeler ve tılsımlar gibi dua ve buna benzer şeyler Men edilmiştir. Çünkü bunlar şirke girmelerin kapı açan şeylerdir. Nitekim Allah’ın kelamı mahluk olmayışı bilinen bir husustur.
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ وَلَا يَز۪يدُ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا خَسَارًا
Kur’ân’dan müminler için (şüphe, şehvet, dünya sevgisi gibi hastalıklara) şifa ve rahmet olacak ayetler indiririz. Zalimlerin ise yalnızca hüsranını arttırır. (İsrâ, 82)
El-Hafız Allah’ın isim ve sıfatlarındandır ve manası korumak, görüp gözetmek, ihmalkar ve gafil davranmayıp dikkatli ve basiretli bulunmak demektir. Kim bu ilahi özelliği hiçe sayarak Allah’tan başkasına sığınırsa bu ilahi ve rabbani isim ve sıfatı başkasına vermiş olur ve bunun sonucuna şirke düşmüş olur.
Kur’an-ı Kerim’de ve birçok hadislerde şeytandan Allah’a sığınmaya davet edilmiştir. Şeytan ve onun insan ve cin avanelerinden Allah’a sığınmanın emredilmesi Allah’a bir ibadet çeşidi olduğunun en büyük delilidir.
Nitekim İbni kayyım der ki: Kim şeytan adına keser, ona sığınır ve dua ederse sevdiği ve istediği şeylerle ona yaklaşmayı isterse bu şeytana ibadet etmiş demektir. Buna her ne kadar ibadet ismi verilmemişse de istihdam kendi hizmetinde kullanma denmiştir.
Şeytana yapılan bu ibadetin aynısının Allah’tan bir başkasına verilmesi aynı şekilde bir ibadet kulluk ve şirke düşmek demektir.
Gürsel Gürbüz
www.gurselgurbuz.com
Share this content:
Yorum gönder