Küfür Ve Şirk Açısından Namazı Terk Eden Kimse Hakkındaki Hükümler Nelerdir?
Hiç şüphesiz ümmet namaz ve diğer farz ibadetlerin icma ile buluğ çağına ermiş erkek çocuğu ve kız çocuğu olmak üzere herkesin yerine getirmesi gerektiği konusunda icma etmişlerdir.
Bu sebeple namaz mutlaka her bireyin yerine getirmesi gereken ve vekâlet kabul etmeyen namazdır.
Yine ümmet icma ile bir kimse namazı istinkar/inkar etmek ve istihfaf/hafife almak suretiyle namazı önemsiz bir konumu oturtursa icma ile bu kimsenin tekfir edilmesi konusunda görüş ayrılığı yoktur.
Ayet Ve Hadisler Açısından Namazı Terk Edenin Kafir Olduğunu Delillendiren Naslar;
Kur’an ve sünnetin muhkem naslarını icması ile şirk ve küfür koşmayanlar mü’mindir ve asla tekfir edilmezler. Bu sebeple şirke bulaşmamış ve küfre düşmemiş bir kimsenin namazının terki onu kafir yapar mı yapmaz mı konusunda onlarca ayet ve hadisler varid olmuştur. Nitekim;
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّاۙ
Onlardan sonra bir topluluk geldi, namazı zayi/ihmal edip şehvetlere uydular. Onlar “ğayy” (özel bir azap çeşidi) ile karşılaşacaklardır. (19/Meryem, 59)
اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْـًٔاۙ
Tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyenler müstesna. Bunlar, cennete girecek ve hiçbir zulme uğramayacaklardır. (19/Meryem, 60)
مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ
O’na yönelenler olun. O’ndan korkup sakının. Namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden olmayın. (30/Rûm, 31)
ف۪ي جَنَّاتٍۜۛ يَتَسَٓاءَلُونَۙ
Onlar cennetlerdedir. Birbirlerine sorarlar.
عَنِ الْمُجْرِم۪ينَۙ
Mücrimleri(n durumunu).
مَا سَلَكَكُمْ ف۪ي سَقَرَ
“Sizi Sakar’a/cehenneme ne sürükledi?” (derler.)
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّ۪ينَۙ
Derler ki: “Biz namaz kılanlardan değildik.” (Muddesir: 40 -41)
فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّ۪ينَۙ
Veyl olsun o namaz kılanlara!
اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَۙ
Onlar ki namazlarında gaflet içindelerdir.
اَلَّذ۪ينَ هُمْ يُرَٓاؤُ۫نَۙ
Onlar, riyakâr kimselerdir. (Maun: 4-6)
فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Şayet (şirkten) tevbe eder, namazı kılar, zekâtı da verirlerse dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle detaylı bir şekilde açıklarız. (9/Tevbe, 11)
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
Onlara: “Rükû edin.” denildiğinde rükû etmezler. (77/Mürselât, 48)
Hadislerde Namazı Terk Edenlerin Küfre Ve Şirke Nisbeti;
اَلْعَهْدُ الَّذيِ بَيْـنَناَ وَبَيْـنَهُمُ الصَّلاَةُ، فَمَنْ تَرَكَهاَ فَقَدْ كَفَرَ.
“Bizimle onlar (münâfıklar) arasındaki sözleşme, namazdır. Her kim, namazı terk ederse, kâfir olur.” (İmam Ahmed, Tirmizi)
بَيْنَ الرَّجُلِ وَ بَيْنَ الْكُفْرِ وَالشِّرْكِ تَرْكُ الصَّلاَةِ.
“Kişi ile küfür ve şirk arasındaki sınır; namazın terkidir.” (Müslim)
إن بين الرجل وبين الشرك والكفر ترك الصلاة
İnsan ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır. (Muslim)
ليس بين العبد والشرك إلا ترك الصلاة. فإذا تركها فقد أشرك
Kişi ile şirk arasında Namazı terketmekten başka bir şey yoktur. Onu terk ettiği zaman şirk koşmuştur. (İbni Mace Sahih)
Abdullah ibn-i Amr ibn As (ra)’den rivayet edilmiştir: Bir gün Rasulullah (sav) ‘namaz’dan konuştu. Buyurdu ki: “Her kim şu beş vakit namazı eksiksiz kılarsa namazı, kıyamet gününde ona bir aydınlık, hakkında delil ve kurtuluş olur. Her kim de bu beş vakit namazı gereği gibi kılmazsa kıyamet gününde Karun’la, Haman’la, Firavun’la ve Ubeyy ibn-i Halefle birliktedir.” Rasulullah (sav)’in bu hadisinde isimlerini saydığı bu kimseler küfrün önderleri ve elebaşlarıdır. (Müsned: 2/169, Darimi: 2/301, İbn-i Hibban: 1448)
مَنْ نَسِىَ صَلاَةً أَوْ نَامَ عَنْهَا فَلْيُصَلِّهَا إِذَا ذَكَرَهَا لاَ كَفَّارَةَ لَهَا إِلاَّ ذَلِكَ.
“Kim, bir namazı unutur veya uyku sebebiyle kılamazsa, hatırladığında onu kılsın. Namazın bundan başka keffâreti yoktur.” (Buhari, Müslim)
لاَ تَتْرُكِ الصَّلاَةَ مُتَعَمِّدًا فَإِنَّهُ مَنْ تَرَكَ الصَّلاَةَ مُتَعَمِّدًا، فَقَدْ بَرِئَتْ مِنْهُ ذِمَّةُ اللهِ وَرَسُولِهِ
“Namazı kasten terk etme! Şüphesiz ki, kim namazı kasten terk ederse, Muhakkak ki, Allah’ın ve Rasulü’nün zimmeti o kimseden beri olur!” (Ahmed bin Hanbel)
مَنْ تَرَكَ الصَّلاَةَ مُتَعَمِّدًا، فَقَدْ كَفَرَ جِهَارًا
“Kim, namazı kasten terk ederse andolsun ki, açıkça küfre girmiştir!” (Taberanî Mucemu’l-Evsad, Tergîb ve Terhîb 1/524)
بَيْنَ الْكُفْرِ، وَالْإِيمَانِ تَرْكُ الصَّلاَةِ
“Küfür ile imanın arasında, namazı terk etmek vardır!” (Tirmizi)
لَيْسَ بَيْنَ الْعَبْدِ، وَالشِّرْكِ إِلاَّ تَرْكُ الصَّلاَةِ، فَإِذَا تَرَكَهَا، فَقَدْ أَشْرَكَ
“Kul ile şirk arasında, ancak namazı terk etmek vardır! (Kul) namazı terk ettiği vakit muhakkak ki, şirk işlemiş olur!” (İbni Mace Tirmizi)
Abdullah bin Şakik el-Ukayli (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
كَانَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، لاَ يَرَوْنَ شَيْئًا مِنَ الْأَعْمَالِ تَرْكُهُ كُفْرٌ؛ غَيْرَ الصَّلاَةِ
“Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabı, namazın dışında amellerden hiçbir şeyin terkini küfür olarak görmüyorlardı!” (Tirmizi)
Namazın Terki Açısından Mecazi Ve Hakiki Küfür;
Namazın terki ile ilgili Kur’an ve Sünnetteki delillere alimler ilmi açıdan baktıklarında namazın terkini hakiki küfür mü değil midir? Konusunda ihtilaf söz konusu olmuştur.
Bu sebeple ümmet icma ile şirk ve küfrün ebedi cehenneme götüren ve sahibinin kafir ve müşrik yapan olgular olduğu konusunda ittifak söz konusudur. Namazın terkinin bir şirk ve küfür olmaması sebebiyle âlimler namazın terkinin küfre nispet edilen naslara baktıklarında bu hakiki küfür olup olmaması konusunda ihtilaf etmiştir. Alimlerin bir kısmı bunun hakiki küfür olduğunu çoğunluğun ise bunun hakiki küfür olmadığı konusunda görüşler serd etmişlerdir. Nitekim aşağıda alimlerin görüşlerini getireceğiz.
Benim naçizane görüşüm namazın terki konusunda İslam’ı sabit olan bir kimsenin şirk ve küfür işlemediği sürece zahiren mecazi küfür hükmünün verilmesi ahirette ise onun Müslüman olduğudur, çünkü Kur’an ve Sünetteki muhkem deliller kişinin Kkafir e müşrik olabilmesi için küfür ve şirk koşması gerekir ki bu ebedi cehenneme sebeptir.
Bu sebeple namazı terk eden kimseler küfür ve şirk işlemedikleri sürece biz bu kimselere mecazın küfre nispet edebiliriz ama ahirette bunların kafir olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla namazı bir hayat boyunca terk eden İslami sabit olan bir kimsenin hükmü budur Nitekim;
Prof. Vehbe Zuhayli birinci görüşe meylediyorum. O da namaz kılmayanın kafir olmadığına hükmetmektir.
Çünkü, kelime-i şehadet getirdikten sonra bir Müslümanın cehennemde ebedi olarak kalmayacağına dair kesin deliller vardır.
Rasulullah şöyle buyuruyor:
مَنْ قَالَ: لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ، وَكَفَرَ بِمَا يُعْبَدُ مِنْ دُونِ اللهِ حَرُمَ مَالُهُ وَدَمُهُ، وَحِسَابُهُ عَلَى اللهِ
Târık b. Eşyem el-Eşçaî -radıyallahu anh-’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in şöyle buyurduğunu işittim demiştir:
«Kim Allah’tan başka hakkıyla ibadete layık hiçbir ilah yoktur der ve Allah’tan başka ibadet edilenleri inkâr ederse, o kimsenin malı ve kanı haram olur. Onun, (gizli hallerinin) hesabı ise Allah’a aittir. (Muslim)
Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur;
“Lâ ilahe illAllah” deyip kalbinde bir arpa ağırlığı kadar hayır bulunan kimse cehennem ateşinden çıkacaktır. Yine kalbinde buğday tanesi kadar hayır bulunduğu hâlde “Lâ ilahe illAllah” diyen kimse cehennem ateşinden çıkacaktır. “Lâ ilahe illAllah” diyen ve kalbinde zerre kadar hayır bulunan kimse de cehennem ateşinden çıkacaktır” (Buhari)
(Prof. Vehbe Zuhayli; İslam Fıkhı Ansiklopedisi, C.1 , S.387-390)
Bu hadislerden biri de Ebu Hurayra (r.anh) hadisidir:
“Kulların kıyamet günü ilk hesaba çekilecekleri amel namazdır. Rabbimiz, meleklere şöyle buyuracaktır: `Kulumun namazlarına bakın, onları tam mı kılmış, eksik mi bırakmış?’
Eğer namazları tam ise, tam olarak yazılır. Eğer eksiği varsa Allah tealâ şöyle buyuracak: `Bakın kulumun nafile namazı var mı?’
Eğer nafile namazı varsa Allah: `Kulumun farz namazlarını, nafile namazlarıyla tamamlayın’ buyuracak, sonra diğer farz ibadetleri de aynı işleme tabi tutulacaktır.” (Tirmizî, Salât, 188)
Namazın Tekfiri İki Şekilde Görülür;
Namaz konusunda bireylerin namaza karşı şu iki durumda kafir oldukları icmanın konusundur;
1- İstinkar/İnkar etme
2- İstihfaf/Hafife alma
İmama Hafız: Namazı önemsememek küfür sebebi olur. Nihayet namazı “inkar” ederek terk edenin kafir olacağı hükmü yer almıştır.
Dolayısıyla eğer bu namaz kılmamanın terki ve yüz çevirmişliği bir istihfaf şeklinde gerçekleşiyorsa, işte bu hakiki küfürdür ama eğer bu tembellik bir vicdan ve rahatsızlık sonucu gerçekleşiyorsa işte bu mecazi küfürdür.
Dünyevi Ve Uhrevi Açıdan Namazı Terk Etmenin İki Hükmü Nedir?
1- Uhrevi açıdan cezası cehennem olması. Nitekim;
ف۪ي جَنَّاتٍۜۛ يَتَسَٓاءَلُونَۙ
Onlar cennetlerdedir. Birbirlerine sorarlar.
عَنِ الْمُجْرِم۪ينَۙ
Mücrimleri(n durumunu).
مَا سَلَكَكُمْ ف۪ي سَقَرَ
“Sizi Sakar’a/cehenneme ne sürükledi?” (derler.)
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّ۪ينَۙ
Derler ki: “Biz namaz kılanlardan değildik.” (Muddesir: 40 -41)
2- Dünyevi açıdan namazı terk etmenin dünyadaki cezası, eğer islam mahkemesine intikal etmiş ise;
Mezheplere Göre Namazı Terk Edenin Hükmü;
1- Hanefilere Göre;
a- Usangaçlıktan dolayı namazı kılmayanın cezası, kılıncaya kadar hapistir.
b- Namazı vaktinde kılmayıp sonraya bırakmak ise büyük günahtır. (Fıkhul ibadat, hanefiye, 1-70.)
Tembellik sebebiyle namazını kılmayan kişi fasık olup, böyle bir kişi haps edilir ve namazı kılıp tevbe edinceye kadar vücudundan kan akacak şekilde dövülür. Ya tevbe edip namazını kılar yahud hapishanede ölür.
Ramazan orucunu terk eden kimse de bunun gibidir. Namaz ile orucun farz olduğunu inkar etmedikçe yahut bunlardan birini hafife almadıkça, mesela, Ramazan’da herhangi bir özür olmaksızın oruç tutmamak gibi bir suç işlemedikçe öldürülmez. Hanefilerin dayandıkları delile gelince;
“Allah’dan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Peygamberi olduğuma şehadet eden bir müslüman kişinin kanı, ancak üç şeyden birini yapmasıyla helal olur:
-Cana kıyarak kısası hak etmek,
-Evlendikten sonra zina etmek,
-Ve dinden çıkıp (murted) cemaatı terk etmek.”(Buhari, Ahmed, Muslim) -Durru’l-Muhtâr, I, 326, Merakil-Felah, 60-
İmam Malik Ve İmam Şafii’ye Göre;
Bir vakit de olsa, özürsüz olarak namazı terk eden kimse murted de olduğu gibi, üç gün tevbeye çağrılır, (Şafiîlerle Cumhura göre, tevbeye çağırmak burada mendubdur. Fakat, murtedi tevbeye çağırmak vâcibtir. Çünkü murtedligin cezası cehennem ateşinde ebedî olarak kalmaktır. Dolayısıyla murtedi önce cehennem ateşinden kurtarmak vâcibtir. Fakat tembellikten ötürü namazı kılmamak böyle değildir. Böyle bir kimse kâfir olmaz.) tevbe etmezse öldürülür.
2- Malikî ve Şafiilere Göre;
Ceza olarak (hadden) öldürülür, kâfir olduğu için öldürülmez. Yani bu kişinin kâfir olduğu ile hüküm verilmez. Ancak zina, iftira, hırsızlık ve benzeri suçlardan dolayı cezalandırıldığı gibi ceza olarak öldürülür. Böyle bir kimse öldürüldükten sonra yıkanıp cenaze namazı kılınır. Müslümanların kabristanına defnedilir. (el-Kavânînu’l-Fıkkıyye, 42; Bidâyetu’l-Muctehid, I, 87)
Malikilerin namaz kılmayanın tekfir edilmemesinde dayandıkları delil, Allah tealânın:
“Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, kendisine eş koşma dışındaki suçları diledikleri hakkında bağışlar.” (Nisa, 116)
Bu konuda bir çok hadis de vardır. Bu hadislerden biri Ubade b. Sâmit hadisidir.
“Beş vakit namazı Allah tealâ kullar üzerine farz kılmıştır. Bunları yerine getirip hiç birini kaçırmayan, bu namazların hakkını hafife almayan kimseyi Allah tealâ cennete koymaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler hakkında böyle bir sözü yoktur. Dilerse âzab eder, dilerse bağışlar.” (Ahmed; Ebu Dâvud, Vitir)
Bu hadislerden biri de Ebu Hurayra (r.anh) hadisidir:
“Kulların kıyamet günü ilk hesaba çekilecekleri amel namazdır. Rabbimiz, meleklere şöyle buyuracaktır: `Kulumun namazlarına bakın, onları tam mı kılmış, eksik mi bırakmış?’
Eğer namazları tam ise, tam olarak yazılır. Eğer eksiği varsa Allah tealâ şöyle buyuracak: `Bakın kulumun nafile namazı var mı?’
Eğer nafile namazı varsa Allah: `Kulumun farz namazlarını, nafile namazlarıyla tamamlayın’
buyuracak, sonra diğer farz ibadetleri de aynı işleme tâbi tutulacaktır.” (Tirmizî, Salât, 188)
Bir kimse namaz kılmamakla kâfir olmaz. Çünkü kâfir olmak inanmamakla olur. Bu kişinin inancı ise sağlamdır. Eğer namazın farz olduğunu inkâr ederek kılmazsa kâfir olur. Bu alimler, Hanbelilerin delil olarak ileri sürdükleri hadisleri namazı terk etmeyi, helâl kabul eden yahud kâfirlerin mustehak oldukları cezaya (ki, bu da öldürülmektir) çarptırılmayı hak eden manasına tevil etmişlerdir.
Namazın farz olduğuna inandığı halde kılmıyorsa, bu durumda kafir olmaz. Ama namazı terk etmenin cezası (had) olarak katledilir. (Mühezzep, 1-51)
Namazı kasten terk etme suç olmakla beraber öldürülmeyi hak ederler. Bu Alimlere göre İslamî hükümler gereğince yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır, müslüman mezarlığına gömülür ve varisleri ile arasında miras hükümleri uygulanır.
Maliki mezhebine göre aynen Şafi mezhebinde olduğu gibi idamdır. Özürsüz olarak namazı usandığından dolayı kılmıyorsa mahkemeye verilir, ölüm ile tehdit edilir ve vaktin sonuna kadar beklenir. Kılmazsa, kâfir olduğundan dolayı değil de, hadden (ceza olarak) idam edilir. (Fıkhul ibadat, Maliki, 1-110)
Malikiler, Şafiiler ve Hanefiler ise, “Tazir cezasını hakimin ve ulu’l-emrin takdirine göre verilebilen bir ceza türüdür. İnkar” olmadıkça, namaz kılmayanın küfrüne hükmetmemişler, ancak namaz kılmayanın hemen tevbe etmesini teklif etmişlerdir. Tevbe etmediği takdirde, her üç mezhebde de tevbe edene kadar tazir cezası gündeme getirilmiştir.
Namaz kılmamakta direnen kimseyi öldürmeden önce üç gün hapsetmeyi vâcib görürken, eş-Şâfiî bunun iyi bir şey olduğunu, ama şart olmadığını söylemektedir. (eş-Şâfiî, el-Umm, II, 226)
3- Hanbelilere Göre;
Hanbeli mezhebine göre ise, namazı terk etmek küfrü gerektirdiğinden dolayı idamdır. Âkil bâliğ olan kişi namazın farziyetini kabul ederek veya reddederek kılmazsa, üç gün boyu her namaz vaktinde namazı kılmaya çağrılır, namazı kıldıysa ne ala, şayet kılmazsa katledilir. (Muğni, 2-297)
Cezanın gerekçesi irtidat/dinden dönme olmakla beraber onun leş olduğunu, müslümanlar gibi yıkanmayacak ve müslümanların mezarlarına gömülmeycek şeklinde görüş ortaya koydular.
Namaz kılmayan kâfir olduğu için öldürülür. Çünkü Allah tealâ şöyle buyuruyor:
“Haram aylar çıktığı zaman muşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp esir edin, bütün gözetleme yerlerinde onların yollarını kesin. Eğer tevbe edip namazı kılar, zekâtı verirlerse onları serbest bırakın. Şubhesiz Allah Gafurdur, Rahimdir.” (Tevbe, 5)
Bu ayete göre, namazı kılmayan serbest bırakılma şartını yerine getirmemiş olur. Dolayısıyla öldürülmesi mubah olarak kalır, namazını kılmayan kimse bu sebeble serbest bırakılmaz. (el-Muğnî, 442-447)
Rasulullah (a.s.) şöyle buyuruyor:
“Kişi ile küfür arasındaki fark namazı terk etmektir.”
(Buharî, Neseî, Kutub-i sitte sahibleri ve İmam Ahmed rivayet etmiştir. Neylul’l-Evtâr, I, 291.)
Bu hadis, namazı kılmamanın küfrü gerektiren hususlardan olduğuna delil teşkil etmektedir.
Yukarıdaki hadisin bir benzeri de Bureyde hadisidir:
“Bizim ile sizin aranızdaki ahid namazdır. Namazı kılmayan kâfir olur.”
İmam Şevkâni, Neylu’l-Evtâr, I, 293vd) Bu hadis de namaz kılmayanın kâfir olduğuna delâlet eder.
Diğer Alimlerin Namazın Terki Konusundaki Görüşleri;
Kurtubi şöyle der: İman la ilahe illallah ve namaz olmadan olmaz.
İshâk bin Rahaveyhi: Şöyle der namaz konusundaki ittifak gibi başka bir konuda ittifak edilmemiştir, çünkü kafir olarak bilinen bir kişinin daha sonradan beş vakit namaz namaz vaktinde kıldığı aktarıldığında diri ile iki şehadet ikrar ettiği bilinmese de mümin olduğuna hükmediller. Hal ve oruç ve zekat için aynı hüküm verilmemiştir. (el cali li ahkamil kuran 8/207)
İbni Kudame: Kitab ul Mürted kitabından kafir olan kişi tek başına veya cemaat ile Dârul İslam’da veya Darul küfürde namaz kılarlarsa Müslüman olduğuna hükme edilir, çünkü namaz kâfirlerin amellerinden farklı bir amel’dir ve sadece Müslümanlara mahsusdur. Namaz olmadıkça kişinin Müslümanlığı da sabit olmaz, bu konuda mürted ile asi kafir asla fark yoktur.
İbni Kudame: Devamla namazı kılmasına rağmen bir farzı veya peygamberi veya kitabı inkar etmek ile ya da kimilerinin işlediği dinden çıkaran bir bid’adı işlemek ile küfre girmiş ise sadece namaz kıldığı için Müslüman olduğuna hükmedililmez.
Yine İbni Kdame şöyle der: Kişi Müslümanlığından şüphelendiği kişinin arkasından namaz kıldığı zaman şüphelendiği kişinin küfrü açık olarak ortaya çıkıncaya kadar namazı sahihtir, çünkü Müslümanlıkta zahir olan İslam‘dır özellikle bu kişi imam ise bu daha açıktır. (el- Muğni)
El-Cassas’a şöyle demiştir: Namazı terk etmenin küfür sebebi olduğu konusunda delil olarak gösterilen, “Haram aylar çıkınca muşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın, hapsedin. Onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse, siz de onların yollarını boşaltın”, (Tevbe 5) ayetini yukarıdaki bakış açısı ile değerlendirmekte ve şöyle demektedir:
“Mâlumdur ki, ayette geçen `Muşrikleri öldürün’ emrinin ortadan kalkması için kaçınılmaz şart, şirkten tevbe etmektir. Allah’ın namaz kılmak ve zekat vermek konusundaki emrini kabul etseler de o sırada namaz vaktinde bulunmasalar, müslüman olacakları ve kanlarının haram olacağı konusunda ihtilâf yoktur. Buradan anlıyoruz ki öldürülmekten kurtulmalarının şartı Allah’ın emirlerini kabul edip, onların bağlayıcılığını itiraf etmektir, fiilen namaz kılmak değildir. Bu konuda ayette sözü geçen zekât da namaz gibidir. Çünkü, malın üzerinden bir yıl geçmedikçe, yalnızca müslüman olmakla zekât vermek gerekmez. Şu halde, öldürülmeleri emrinin ortadan kalkması için zekât vermelerinin şart olması da makbul değildir” (el-Cassas, Ebûbekir Ahmed b. Ali, Ahkâmu’l – Kur’an, IV, 270)
Namazı terk edenin kâfir olacağını ifâde eden hadislere gelince, İslam ulemâsının çoğunluğu bunlarda söz konusu edilen kufru, “kufrân-ı nîmet” (nîmetin görmezlikten gelinmesi) (İbnu Ruşd, el-Mukaddemât, I, 65)
İmam Şevkânî bu görüşü tercih ederek şöyle demiştir:
Gerçek olan, namaz kılmayanın kâfir olduğudur. Namaz kılmayan kâfir olduğu için öldürülür. Fakat, bazı küfür çeşitleri bağışlanmaya ve şefaata hak kazanmaya mani değildir.
İmam Şafii İle İmam Ahmed Arasında Namaz İle Gerçekleşen Diyalog;
Tacuddîn es-Subki rivayetine göre, namazı terk edenin kâfir olacağını savunan Ahmed İbn’u Hanbel ile, karşı görüştekilerden eş-Şafiî arasında şöyle bir diyalog geçmiştir:
-Ahmed, sen, “Namaz kılmayan kâfir olur”, mu diyorsun?
-Evet.
-Eğer kâfir olursa ne ile tekrar müslüman olur?
-Lâ ilâhe illAllah Muhammedu’r Rasulullah, diyerek.
-Adam bu sözü söylemeye zâten devam ediyor, onu bırakmış değil ki..
-Namaz kılarak müslüman olur
-Kâfirin namazı geçerli olmaz. Böyle bir namaz ile de o kimsenin müslüman olduğuna hükmedilemez.
Ahmed b. Hanbel bu noktada söyleyecek söz bulamaz.
(Tacuddin es-Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfiiyyeti’l-Kubrâ, C. I, Sf: 220)
Namazı Terk Eden Kişi Günahı
Namazı Terk Eden Kişiye Allah’ın Yanında Bir Ahdi Yoktur!
Namazı Terk Eden Kişi İslam’ın Direğini Yıkmıştır!
Namazı Terk Eden Kişi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Son Vasiyetini Yerine Getirmemiştir!
Namazı Terk Eden Kişi Dinden Çıkmış Olur!
Namazı Terk Eden Kişiden Allah’ın ve Rasulünün Zimmeti Beri Olmuştur!
Namazı Terk Eden Kişi Açıkça Küfre Girmiş Olur!
Namazı Terk Eden Kişi Şirke Girmiş Olur!
Namazı Terk Eden Kişi Ailesini ve Malını Kaybetmiş Gibi Olur!
Namazı Terk Eden Kişinin Dini Yoktur!
Namazı Terk Eden Kişinin İslam’dan Nasibi Yoktur!
Namazı Terk Eden Kişi İslam Milletinden Çıkar!
Namazı Terk Eden Kişi Kâfir Olmuştur!
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder