Usul İlmi: Sarih Ve Zımni Açıdan Hükümler Nelerdir?
Kur’an’da ve sünnettin hükümleri genel açıdan iki şekilde görülür;
Sarih Delalet ve Zımni Delalet.
1- Sarih Delalet: Ayetin içerdiği hükmün açık ve net olarak zikredilmesi bilinen ve anlaşılan hükümlerdir.
2- Zımni Delalet: Ayetin içerdiği hükmün doğrudan olmayıp istinbat yoluyla ortaya konulma şekli ile gerçekleşir.
Sarih Delalet;
Delaleti sarih olan meseleler emir sigasıyla gelmesi hükümlerin vacip, nehiy şeklinde gelmesi onun haram olduğunu gösterir.
Delaleti sarih olan ayetler üç şekilde görülür;
a-Farz
b- Vacip/Sünnet-i mükked
c- Haram
a- Farz/Feraiz: Bu Fıkıh usulünde delaleti sarih olan ve dinen mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı şekilde istediği itikat, söz ve fiili yerine getirmesi istenen hükümlerdir.
Farz olana misal; Dinin asılları açısından Allah’a iman, ahirete… Şeriatin vacipleri açısından namaz, oruç, cihad ve benzeri farz hükümlerdir.
Sarih Delalet: Bu emir sigasının sonucunda farz hükmü ortaya çıkan açık ve net olan ve hüküm içeren emir ayetleridir.
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِي الْاَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًاۘ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ
Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan yiyeceklerden yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. (2/Bakara, 168)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهًاۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْرًا كَث۪يرًا
Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Apaçık bir fuhşiyat/zina işlemedikleri sürece, verdiğiniz (mehirleri) geri almak için zorbalıkla baskı yapmayın. Onlarla iyilikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmazsanız (acele etmeyin). Umulur ki hoşlanmadığınız bir şeyde Allah çokça hayır kılar. (4/Nisâ, 19)
b- Vacip/ Sünnet-i Müekked: Hanefiler, bir fiilin yapılmasının kesin ve bağlayıcı tarzda istendiğini gösteren delil zanni ise buna vacip, cumhur ulama ise sünnet-i mükked olarak ifade eder.
Vacip/Sünneti mükkede misal: Cumhur ve Hanefilere göre: Abdest alırken ağıza su vermek, sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri, ezan, kamet ve cemaatle namaz, vitir namazı ve bayram namazlarını kılmak, bozulan bir nafile orucun kazasını tutmak, Haccda sa’y ve veda tavafı yapmak gibi durumlar sünnet-i mükked’dir.
Sarih Delaletin Vacip Hükmü;
Muhkem naslarda emir sigasıyla gelen ama kesin konumda olmayan emir sigalarını içeren ayetler vacip hükmünü alır. Misal;
قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟
Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanmayan, Allah ve Resûl’ünün haram saydığını haram saymayan ve hak (din olan İslam’ı) din edinmeyenlerle alçaltılmış bir şekilde elden cizye verinceye kadar savaşın. (9/Tevbe, 29)
c- Haram:Yapılması Allah tarafından yasaklanan itikad, söz ve fiilerdir.
Fıkıh terimi olarak haram, ister dinin asılları olan şirk ve küfür konuları olsun ister şeriatin vaciplerinde olan içki zina ve benzeri haram/ların mükelleften yapılmaması, inkar edilmesi kesin ve bağlayıcı tarzda haram oluşu istenen itikat, söz ve fiilleri ifade eder.
Delaleti Sarih: Bu usul ilminde muhkem nasrlada varid olan nasların kesin ve açık bir şekilde kulun yapmamasını istediği, şirk, küfür, tağuta ibadet, içki, kumar ve benzeri haramlardan kaçınmasını ifade eden sigalardır.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافًا مُضَاعَفَةًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
Ey iman edenler! (Oranları) kat kat arttırılmış faizi yemeyin, Allah’tan korkup sakının ki kurtuluşa erebilesiniz.
لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Dinde zorlama yoktur. Rüşd/Hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan Kelime-i Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir. (2/Bakara, 256)
وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّۜ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْۚ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواۜ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِه۪ۚ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ۟
İman edinceye dek müşrik kadınlarla evlenmeyin. Müşrik bir kadın hoşunuza gitse bile mümin bir cariye ondan daha hayırlıdır. (Kadınlarınızı) iman edinceye dek müşrik erkeklerle evlendirmeyin. Müşrik bir erkek hoşunuza gitse bile köle bir mümin ondan daha hayırlıdır. Bunlar (müşrik erkek ve kadınlar), ateşe davet ediyorlar. Allah ise kendi izniyle cennete ve bağışlanmaya davet ediyor. İnsanlar öğüt alsınlar diye (Allah) ayetlerini açıklıyor. (2/Bakara, 221)
Dindeki şirk, küfür ve ceza kanunları olan kısas ve hadler sarihaçık meselerdir. Nitekim;
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلٰىۜ اَلْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالْاُنْثٰى بِالْاُنْثٰىۜ فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ اَخ۪يهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ وَاَدَٓاءٌ اِلَيْهِ بِاِحْسَانٍۜ ذٰلِكَ تَخْف۪يفٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَرَحْمَةٌۜ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Ey iman edenler! Öldürme vakaları için size kısas hükmü farz kılındı. Hür olana karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın (olmak üzere kısası yapın). Fakat kime de kardeşi tarafından (kısastan vazgeçilerek) bir şey bağışlanırsa artık (maktul yakınları diyeti) örfe uygun istesin. (Katil de) iyilikle ödesin. Bu, Rabbiniz tarafından (sizin için) bir hafifletme ve rahmettir. Kim de bundan sonra haddi aşacak olursa, onun için can yakıcı bir azap vardır. (2/Bakara, 178)
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Hırsız erkek ve kadının, işledikleri (kötülüğün) karşılığı ve Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (5/Mâide, 38)
Dolayısıyla ister farz hükümler olsun ister haram hükümler olsun, hiç şüphesiz ki bunlar kulun kendisiyle muhatap, mesul ve yerine getirmesi gereken açık/kesin hükümlerdir. Bu hükümler ümmetin kendisi ile icma ettiği ihtilafın, içtihatın ve zanniliği olmadığı konulardır.
Kim kesin, açık, net ve ümmetin kendisi ile icma ettiği hükümlere muhalefet eder, inkar eder, bunu bir içtihat ve ihtilaf meselesi görürse icma ile kafir olur ve Müslümanlık iddiası batıl olur.
2- Zimni Delalet;
Bu Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın emrettiği, hükme bağladığı ve tafsilatını Resulullah’ın hadis/sünnetin bıraktığı meselelerdir. Bazı Kur’an’da kati muhkem meseleler vardır ve bunların detayı Rasulullahın hadislerinde açıklanmıştır. Misal;
فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِكُمْۚ فَاِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۚ اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
Namazı bitirdiğinizde ayakta, oturarak ve yanlarınız üzere Allah’ı zikredin. (Korku hâli geçer de) mutmain olursanız namazı dosdoğru kılın. Şüphesiz ki namaz, belirlenmiş vakitler içinde müminlere farz kılınmıştır. (4/Nisâ, 103)
Yukarıdaki ayettte Rabbimiz namazın farz olduğunu belirlemiş onun kılınması nasıl ve ne şekilde olacağını rasulullahın pratik uygulamalarına bırakmiştır. Zekat, hac ve oruc da farz olduğunu belirlemiş detaylar ve tafsilatlar peygamberimizin sünnetinde varid olmuştur.
Namazın vakitleri, keyfiyeti, tafsilatı, ruku, secde, kıraat, onun keyfiyeti tafsilatı nasıl ve kaç rekat kılınacağı söylenmemiştir. Kur’an emreder ve yetkiyi Resule bırakmak süretiyle peygamberin hayatın öğrenmemizi ister. Nitekim ayetler peygambere itaat, teslimiyet, izinden gitme ve benzeri ilahi refaranslarla bu hakikat ortaya konmuştur.
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟
Kim de Allah’a ve Resûl’üne isyan eder ve O’nun sınırlarını çiğnerse, onu içinde ebedî kalacağı ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır. (4/Nisâ, 14)
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir.”
قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ
De ki: “Allah’a ve Resûl’e itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah, kâfirleri sevmez.
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
O, hevadan konuşmaz. (53/Necm, 3)
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
(Onun konuştukları,) kendisine vahyedilen vahiyden başkası değildir. (53/Necm, 4)
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder