×

Usul: Hükümlerin Bağlayıcılık Dereceleri

Usul: Hükümlerin Bağlayıcılık Dereceleri

Hükümlerin bağlayıcılık dereceleri vardır. Her hüküm kendine göre değişiklik arz eder ve bunlar yaklaşık olarak dört şekilde görülür;

1- Subutu ve Delaleti Oat-i Olan Deliller: Bunlar daha çok Kur’an’da müfesser ve muhkem naslar ile Mütevatir sünnetleri ihtiva eder. Bunlar hem subutu hem de delalet yönüyle yüklediği mana açık, net ve kat-idir.

Dolayısıyla Manaları açık olan lafızlar, sırasıyla “zâhir”, “nass”, “müfesser” ve “muhkem” olmak üzere dört şekilde görülür.

2- Subuti Kat-i ve Delaleti Zanni Olan Delille: Kur’an-ı Kerim’deki muevvel ayetler şeklinde gerçekleşir. Bu ayetlerin durumu Mana yönü ile kapalı olanlardır sırasıyla “hafi”, “müşkil”, “mücmel” ve “müteşâbih” olmak üzere yine dört kısma ayrılırlar. Bunlar delaleti zanni hükümleri ihtiva eder.

3- Subutu Zanni ve Delaleti Kat-i Olan Deliller: Bunlar tamamı ile hadislerden varit olan haberi vahitlerdir. Haberi vahid hadisler her ne kadar zanniyet ifade etsede sahih olarak geldiği sürece şer’i bir delildir.

4- Subutu ve Delaleti Zanni Olan Deliller: Bunlar yine haberi vahidlerden oluşan delillerdir. Her ne kadar zan ifade etsede muctehidin kapsamında olmasıyla duruma göre delil teşkil eder duruma göre etmez.

Asli Delil ve Fer’i Delil Ayırımı;

Asli Delil: Usul ilminden islam’ın ana kaynakları Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyastır. Hiç şüphesiz bunlar asli delilleri oluşturur ve tüm hükme bağlanılan ve delillendirilen şeyler bu dört asliye üzere hareket edilir.

Fer-i Delil: Usul ilminde bunlar asli delillerin ikincil yönünü ele alan delillerdir ki bunlar; Müstehap, Maslahat, Ehveni Şer, Şer’u Men Kablena, Sahabe Kavli gibi deliller fer’i konumdadırlar ve kaynak yönüyle asli delillerden intinbat edilir.

Zanni Bilgi Veren Delillere Delince;

Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas dışında fer’i meseleler konumunda olan kesin bilgi olmadığından dolayı ihtimal taşıması sebebiyle dört şekilde isimlendirilebilir.

1- Tevile Müsait Ayetler: Normal şartlarda Kur’an’da bazı ayetler vardır ki onlar muhkem/açık olanlar ve net/acık olmayan ayetler vardır. Tevile açık olan ayetler bunlar; Müşkil, Müşterek, Müphem ve Mücmel gibi ayetlerdir ve bunlar tevile ihtiyaç duyan ayetlerdir.

2- Kur’an’da yada Sünnette Tahsise Uğramış Umum İfadeler;

Fıkıh usulü terimi olarak âm bir lafzın anlamını tahsis ederek sınırlandırılmasını ifade eder.

Tahsis edildiğine dair bir delil olmadıkça âm lafzın bütün fertlerine delâlet etmesi esastır. Misal;

Hz. Ebûbekir’in, Hz. Fatıma’nın miras isteği üzerine Rasûlullah’ın “Biz peygamberler miras bırakmayız, bizden geriye kalan şeyler (ümmete) sadakadır” kavliyle delil getirmesi ve hiç kimsenin bunu inkâr etmemiş olmasıdır. Böylece sahabe miras âyeti bu hadisle tahsis etmiş olup sahâbeden hiç kimsenin bu duruma itiraz etmemesi bu konuda sükûtî icmâ gerçekleştiğini gösterir.

Yine sahabe “(Çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır” âyetini “Nineye 1/6 pay vardır” “Allah alışverişi helâl kıldı” âyetini ise Ebu Saîd el-Hudrî’nin rivâyet ettiği, bir dirhemi iki dirhem karşılığında satmanın nehyedildiği haber ile tahsis etmişlerdir.

“Boğazlanmayarak ölen hayvanın (murdar hayvanın ve lâşenin) eti size haram kılındı” âyetinde umûm bildiren “meyte (ölü hayvanın eti)” lafzı Rasûlullah’ın “Denizin, suyu temiz ve temizleyici, ölüsü de helâldir” ve “Bize iki ölü ile iki kan helâl kılındı. İki ölü, balık ve çekirge; iki kan ise ciğer ve dalaktır” hadisleriyle tahsis olunmuştur.

 Kur’ân’ın miras âyetlerindeki umûm bildiren ifadeleri “Müslümanlarla gayrimüslimler arasında miras hukuku cereyan etmez”, “Mûrisini öldüren kâtil miras alamaz ” ve “Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz” hadisleri tahsis etmiştir.

3- Haberi Vahidler: Özellikle sahabenin haberleri, merfu ve mevkuf hadis rivayetleri;

Aslında kıyas alimlerce dinin usul ilmindeki asıllarını itibar ettiğini söyleyen olmakla beraber kıyas akli, düşünme ve ihtimal taşıdığından dolayı fer’i olması söz konusudur.

Dolayısıyla kesin bir şekilde şunu ilan edebiliriz ki; Dinin asılları ki bu Allah’a, meleklere ve kitaplara benzer akideyi ele alan ve aynı zamanda şeriatın vacipleri olan namaz, oruç ve zekat gibi durumlar Subuti KaT-I olduğu gibi Delaleti Kat-i’dir. Bunlar kesin bilgiler olduğu için dinin aslı olarak isimlendirilir. İçtihat yetkisi verilen meselelere gelince bunlar fer’i meselerdeki zanni hükümlerdir.


Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed