Tağutlar Üç Şekilde Red Etmek Allah’a İman Etmenin Zaruri Şartlarındandır.
Rabbimiz kullarına kendisine iman edilmeden önce bazı zorunlu ön şartları sunmaktadır bunun bir kısmı inkar diğer bir kısmı tasdikten ibarettir. Kur’an-ı Kerim’de Allah’a imanın ön şartları küfür çeşitleri, şirk çeşitleri olduğu gibi kendisine iman edilmeden önce tağutları red ve kendilerinden beri olmamızı bir ön şart olarak dayatmaktadır. Bu sebeple islam’ın halis olması ve Müslümanlığın tam olabilmesi için alemlerin rabbi olan Allah’ın sınırlandırmalarına göre kendisine iman etmek ile mesulüz. Müslümanlar tağutları kalpleriyle, dilleriyle ve amelleriyle inkar etmek onlardan beri olmak ve bu azalar ile muhalefet etmekle yükümlüdürler.
وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولًا اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ
Andolsun ki biz her ümmet arasında: “Allah’a ibadet/kulluk edin ve tağuttan kaçının.” (diye tebliğ etmesi için) resûl göndermişizdir. (Nahl, 36)
Allah bu ayetinde tarih boyunca her zaman diliminde gönderdiği tüm toplumlara resullerini iki misyonla göndermiştir.
Birinci Misyon; İnsanları yalnız Allah’a ibadet etmeye ve ona şirk koşmamaya davet etmek. İşte bu tevhidin özü Allah’a kulluğun ifadesidir. Buradaki ibadet bir yaşam ve hayat programı olarak Allah’ın ilahi kanunlarına, yasalarına ve hükümlerine davet etmektir.
İkinci Misyon; Resullerin kendi kavimlerini tağutlardan kaçınması, onları inkar etmesi ve beri olması açısından peygamberlerin görevlendirilmesidir. Çünkü tağutlar yeryüzünde ideolojik şirk ve küfür dinlerin temsilcileridirler ve onlar Allah’ın kullarını Allah’a davet etmezler. Bilakis! Onlar Allah’ın iradesini ve hükümlerini hiçe sayarak, kendi insan uydurması verileri ile Allahın kullarını sosyal, siyasi, ekonomik, ahlaki ve her alanda kendilerine mutlak itaat, teslimiyet, sevgi ve razı olma gibi ibadet çeşitlerini insanlardan isteyerek Allah’a ait olan kulluğu kendileri için isteyen kimselerdir.
1- Tağut’un akidevi/inanç yönüyle reddedilmesi: Bunun manası Tağutların hiçbirinin Allah’ın ilahi ve rabbani özelliklerini hak etmeyen, Allah’ın kullarını Allah ile bağlarını koparan, Allah’ın kullarını islam’dan karanlığa laiklik, kemalizm ve demokrasi gibi ideolojik dinlere davet etmesi, onların şirke ve küfre iktidar ve egemenlik verip bu şirk sistemlerini topluma dayatmasını bir inanç olarak reddedilmesi Allah’a iman etmenin ön şartıdır. Yine bununla beraber Allah’ın kulları için kanun koyucu, yasa koyucu, hükmeden, kullarını şirkten, küfürden ve karanlığın her çeşidinden aydınlığa/islam’ın ilahi öğretilerine davet etmesi ve Muhammed aleyhisselatu vesselam’ın yol göstericiliğinde imani bir eda ile hayatı Rabbani verilerle yaşamayı gerektirir. Nitekim;
اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ الطَّاغُوتُۙ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟
Allah, iman edenlerin Velisidir/dostudur. (Bu dostluğunun bir tecellisi olarak) onları (küfrün, şirkin) karanlıklarından (tevhidin ve imanın) aydınlığına çıkarır. Kâfirlerin velileriyse/dostlarıysa tağuttur. Onları (iman ve tevhidin) aydınlığından (küfrün ve şirkin) karanlıklarına çıkarırlar. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır. (Bakara, 257)
Bu ayetinde Allah kitaplarını indirme ve peygamberleri gönderme noktasında kullarını hidayetsiz ve rotasız bırakmadığını, onları karanlıklardan yani tüm insan uydurması ideolojik şirk ve küfür dinlerin karanlığından kurtarmak suretiyle, nura yani İslam ilahi nizamın hayat programına davet etmiştir. İşte bu Allah’a ait bir ilahi bir özelliktir. Yine bununla beraber tağutlar Allah’ın bu ilahi özelliklerini gasp etmek suretiyle insanları kendi ideolojik verileri ile insanları nurdan yani İslam’dan karanlığa davet ettiğini beyan etmiştir. Zaten Bugün olduğu gibi tarih boyunca tüm politik tanrılar insanları Allah’a, kitaba, peygambere değil! Tamamiyla kendi seçim ve tercihlerine davet eden tanrı taslaklarıdırlar. Ve ayetin sonunda Rabbimiz tağutları dost edinmiş, sevmiş, razı olmuş ve desteklemiş kimseleri tekfir ederek tağutların dostu ancak kafirler olarak yasallaştırmıştır.
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلًا
Kendilerine Kitap’tan pay (ilim) verilen kimseleri görmedin mi? Onlar cibte ve tağuta iman ediyorlar ve kâfirler için: “Bunlar, müminlerden daha doğru bir yol üzeredir.” diyorlar. (Nisâ, 51)
Rabbimiz bu ayetinde kendilerine kitap verilen ehli kitap ve kur’an’dan nasiplenen kimselerin inanç/itikadlerini ifşa etmiş ve onların cibte/ideolojik dinlere ve tağuta iman ettiklerini beyan ediyor. Gerçekten bu ayet konumuzu en güzel şekilde tanımlamaktadır. Çünkü burada önemli iki kavram var. Birincisi Tağut, ikincisi Cibt. Bilindiği üzere Tağut canlı bir varlık olan ve Allah’a karşı haddini aşan ve isyan eden kimsedir. Cipt ise Allah’ın ilahi yasalarını tanımayan tağutların ideolojik sistemleri, yasaları, kanunları ve değer yargılarıdır. Bir müslüman bunu itikat, dil ve amelleriy ile red etmekle mükelleftir.
Bu inanç tağut’un tüm ideolojik şirk ve küfür dinlerini ve onların beşeri öğretilerini reddetmeyi ve islam ilahi nizama teslim olup bu ilahi öğretilere göre bir inanç içinde olmasını gerektirir.
Muhammed aleyhisselatu vessellemin ilahi ilke ve inkılaplarına iman edip yalnız Resulullah’ın izinden gitmek ve ona alternatif tüm politik tanrılardan beri olmayı gerektirir.
2- Tağutun dil ile reddedilmesi: Bu imanın ön şartı olmak suretiyle tağutların her çeşit ve özelliklerini dil ile ilan etmek suretiyle reddetmeye gerektirir. Onların küfrünü, şirkini ve zulümünü reddetmeyi gerektirir ve bunun mefhumu muhalifine göre de Allah’ı Rab, Rasulünü Nebi ve İslam şer’iatini bir yönetyim şekli olarak ilan etmeyi gerektirir. Dile ile inkara gelince bunun delili;
لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Dinde zorlama yoktur. Rüşd/Hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan Kelime-i Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir. (Bakara, 256)
Allah bu kerim ayetinde kendisine iman edilmeden önce tağutun inkar ve reddedilmesini şart koşuyor. Nasıl ki namazın şartı abdest ise, orucu şartı yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzaklaşmak ise, Allah’a iman etmenin şartı tağutları reddetmektir. Zaten kelimeyi Tevhid olan ”Le İlahe İllallah”ın manası da budur. Çünkü bu kelime-i tevhidin birinci ruknu olan ”Le İlahe” manası; Tüm ilahlık taslayan yapay tanrıları reddetmek ‘’İlle” istisna edatı ile yalnız Allah’a kul olmayı ifade eden Allah’a tasdik vardır. Dolayısıyla imanın sıhhati ve bir hayat programı olarak Allah’a ibadet etmek Tağutlerı red etmeyi gerektirir. Hem Allah’a ibadet hem Tağuta ibadet Allah’a kulluk olarak tanımlanamaz.
İkrah dışında dil ile tağut’u reddetmek bir zorunluluktur. Çünkü Islam’da ”hükümler zahire göredir.” kaidesinece Müslümanlar arasındaki ilişkilerin sağlıklı yürüyebilmesi için bu gereklidir.
Dolayısıyla tağut’un dil ile red edilmesinde kasıt onları dilimizle ilan etmek suretiyle inkar etmek, muhalefet etmek ve sevmediğimizi ilan etmektir.
3- Tağutun amel ile reddedilmesi: Bu tağutlara destek olmamak, yardım etmemek, oy vermemek, onları sevmemek, onları övmemek, onların hizmetinde olmamak ve onlara itaat etmek şeklinde olur. Dolayısıyla Allah’a iman etmenin tezahürü yalnız Allah’a ibadet onun dinine hizmet, yardım, kulluk, sevmek ve itaat etmekle gerçekleşir. Nitekim;
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفًا۟
76 . İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. (Öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır. (Nisâ, 76)
Bu ayette Rabbimiz kendisine iman eden ile tağutlara iman eden toplumları özelliklerini ortaya koyarak ameli olarak mü’minlerin Allah yolunda kafirlerin ise tağutların yolunda savaştıklarını beyan etmiştir.
وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ
Tağuta kulluk etmekten kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele. (Zümer, 17)
Bu ayeti kerimede Rabbimiz bizden tağutlardan sosyal, siyasi, ekonomik, askeri, yasama ve kanun koyma gibi Allaha ait ibadet ceşilerini yalnız Allaha adayan kullarını cennet ile müjdelemiştir.
Tarih boyunca tağutlar insanları Allah’a, İslam’a, Kur’an’a ve imana davet etmemişlerdir. Bilakis tam aksine küfre ve şirke davet etmişlerdir. Müslümana düşen Allah’ın kitabında beyan ettiği üzere onların inkar edilip onlardan beri olunması ve yalnız Allah’ın boyundurlluğunda Allah’a teslim olunmasıdır.
Gürsel Gürbüz
www.gurselgurbuz.com
Share this content:
Yorum gönder