×

Rabbani Dava Adamı Kimdir?

Rabbani Dava Adamı Kimdir?

Kur’an bize dava adamlarının en belirgin özelliklerinden bahseder: Onların ihlas ve samimiyet ile mücadelesini, Allah’a ve Resülüne itaati ve Allah’a hiçbir şekilde şirk koşmadan ibadeti Allah’a halis kılarak kulluğunu görüntüleyen kimselerden bahseder. Rabbimiz dava adamlarını namaz kılan, oruçtudan, Allah’a şirk koşmayan, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan ve benzeri niteliklerle anlatarak mü’minlerin böyle bir olgu kazanmasını ister. Dava adamı bu ilahi öğretileri anlamış, öğrenmiş, onunla amel etmekle beraber insanları kula kulluktan, şirkten ve küfürden kurtarma bilinciyle hareket eden, yalnız ibadetin ve kulluğun Allah’a has kılınması noktasında mücadele eden kimsedir.

Dava Adamlarının En Belirgin Özellikleri;

1- Sahih Akide:

Dava adamının akidesi şüphe, tereddüt, ve zan üzere değildir. Bilakis o sahih, kat-i/kesin, sağlam, güçlü ve denegeli olan bir imana sahiptir. O Kur’ana ve Sünnete olan bağlılığı ile hayatını rababni iradeye göre şekilledirir ve insanlığı bu imana çağırırı. O asla bu ilahi öğretilerde taviz, gevşeklik, acizlik, zaaflık, cehalet ve tembellik göstermeden akidesini yaşayan ve yaşatan kimsedir.

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ

Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah’a ve Resûl’üne iman etmiş, sonra da şüpheye düşmeden Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad etmişlerdir. Bunlar, sadık olanların ta kendileridir. (49/Hucurât, 15)

O tüm batıl akide ve inançlara karşı red, inkar ve teberri edasıyla insanları Allah’a imana davet eder. O yeryüzünde kulları kullara kul yapan toplumu şirke ve küfre götüren demokrasi, laiklik gibi batıl akideleri ve aynı zamanda kadın hakları gibi batıl davaları reddederek imanını sahih akide ile görüntüleyen kimsedir.

وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ

Hâlbuki onlar, ancak dini O’na halis kılan hanifler olarak Allah’a ibadet etmekle, namazı dosdoğru kılıp, zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. İşte dosdoğru din budur. (Beyyine, 5)

2- Allaha Teslimiyeti:

Dava adamı samimi, ihlas, sadakat, fedakarlık ve büyük bir bağlılıkla Allahın rızasını ve onun hoşnutluğu için batini ve zahiri açıdan Allah için çalışan ve mücadele eden kimsedir. O Allahın farzlarını olan namaz, oruç, cihad, iyliği emretme ve kötülüğü yasakalama konusunda teslimeti hayatın her kademesinde kuldan istenilen emirleri yerine getiren kimsedir..

قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ

De ki: “Şüphesiz ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (6/En’âm, 162)

لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ

 “O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslimlerin/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kulların ilkiyim.” (6/En’âm, 163)

Bu öyle bir teslimiyettir ki, Allah neyi haram kılmışsa ondan kaçındığı gibi küfür ve şirkten’de kaçınır. 

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ 

 (Hatırlayın!) Hani İbrahim babasına ve kavmine: “Şüphesiz ki ben, sizin ibadet ettiklerinizden berîyim/uzağım.” demişti. (43/Zuhruf, 26)

3- Güzel ahlak: Dava adamı sözlerinde ve fiillerinde sosyal, siyasi, ekonomik ve insani ilişkiler gib bir yaşam programı olarak din ve ırk ayırt etmeksizin Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın ahlakıyla ahlaklanmış kimsedir. O söz ve fiillerinde hakaret, zulüm, kötülük, küfür, yalan, aldatma ve buna benzer kötü vasıflardan kendini temize çıkarmış iyilik, dayanışma, yardımlaşma, sevgi ve muhabbet gibi vasıflarla kendisini İslam ahlakıyla ahlaklandırmış kimsedir. 

اِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ

Ve hiç kuşkusuz, sen büyük bir ahlak üzeresin. (Kalem, 4)

إِنَّ الله لا يَنْظُرُ إِلى أَجْسامِكْم ، وَلا إِلى صُوَرِكُمْ ، وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأَعمالِكُمْ  (Müslim)

“Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.””(Müslim)

بُعِثْتُ لأُتَمِّمَ حُسْنَ الأَخْلاَقِ

Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim (Muvatta)

En büyük dava adamı Muhammed aleyhisselatu vessellemi örnek almak, onun izinden gitmek ve onun davet ettiği gibi davet etmek dava adamların en önemli özelliğidir.

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ

Andolsun ki sizin için, Allah’ı ve Ahiret Günü’nü uman ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah Resûl’ünde güzel bir örneklik vardır. Ahzâb, 21)

4- İlmi ile Amel Etmesi: Dava adamı ilahi öğretileri öğrenmiş, onunla amel etmiş ve Muhammed aleyhisselatu vessellemin ilke ve inkılaplarının yol göstericiliğinde insanliğı bu ilmi amellere davet eden kimsedir.

 اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ 

Kullarından olan âlimler ancak (hakkıyla)Allah’tan korkar. (35/Fâtır, 28)

O ilahi öğretilerle beraber fen, biyoloji, fizik gibi bilimsel ve teknolojik ilme de önem verir ve bununla Rabb’inin rızasını arar. Dava adamı basiret, hilm, hikmetle hareket eden, davette yumuşak ve mütevazi olan kimsedir.

وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟

 İman edip, salih amel işleyenler ise; işte bunlar cennetin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır. (2/Bakara, 82)

5- Cesaretli Olması: Dava adamı korkak, pısırık, omurgası kırılmış, pasif ve köşeye çekilmiş bir kimse değildir. Bu Asla mü’minlere ait bir özellik değildir. O bu sebeplerden dolayı görev yerlerini terk etmez ve Allah’ın davasından uzaklaşmaz, eğer bu söz konusu olursa! Bu onun Allah ile bağlarının kopması anlamına gelir. 

اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ اَوْلِيَٓاءَهُۖ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 

 İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Ondan korkmayın! Şayet müminler iseniz yalnızca benden korkun. Ali İmran:175)

Dava adamı cesur, atılgan, aksiyonel ve gözü pek kimsedir. O yeryüzündeki zalim azman ve müstekbirlerden korkmadığı gibi aynı şekilde kulları kullara kul yapan despot Tağuti rejimlere karşı mücadele eden, muhalefet eden, azim, ümit var oluşuyla beraber istikrar ve kararlılığı ile hedefine kitlenen bir kimsedir.

اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًاۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Onlar ki: “İnsanlar sizinle (savaşmak için) toplandı. Onlardan korkun.” denildiğinde imanları arttı ve dediler ki: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” (Âl-i İmrân 173)

6- Sabırlı Olması: Dava adamı sabrın büyük bir nimet, bereket, rızı, rahmet ve kapalı kapıların açılkmasına sebep olduğunu çok iyi bilir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ey iman edenler! Sabredin, sebât gösterin, sabır yarışında düşmanlarınızı geçin, dâimâ savaşa hazırlıklı olun, uyanık bulunun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa erebilesiniz. (Âl-i İmrân: 200)

 O bu sebeple bela, musibet, çile, sıkıntı ve her türlü kötülüklerin onun için büyük faydalara sebep olduğunu bilir. Nitekim o bu bela ve musibetlerle ilim, hikmet, güc, kuvvet, muhalefet, mücadele, olgunluk, basiret, azim, istikrar, kararlılık, hak ile batınlı ayıran meleke ile beraber birçok faydalara sebep olur. O sabırsızlık ve aceleciliğin davaya zarar verdiğini, kötülüklere, zülme, yanlış ve hatalara sebep olduğunu çok iyi kavrayan kimsedir. 

O davasında tağutların zülmü ve insanların ilgisizliği, onu yalanlaması, yalnız bırakması ve ona zorluk çıkarması asla ümitsizliğe götürmez çünkü nice peygamberlerin ve dava adamlarının sabırla hedefe ulaştıklarını bilir.

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِمًا اَوْ كَفُورًاۚ 

(Öyleyse) Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan günahkâr ve nankör olan kimseye itaat etme. (İnsân, 24)

 وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ 

 Allah, sabredenleri sever. (Âl-i İmran, 146)

 وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ 

Şayet sabrederseniz hiç şüphesiz ki o, sabredenler için daha hayırlıdır. (Nahl, 126)

7- Sorumluluk Bilinci: 

Bilinçli dava adamının en önemli özelliği onun Rabbini tanıması ve muradına göre hayatını sürdürmesidir. O görev, mesuliyet ve sorumlulukları konusunda ciddi, bilinçli ve aynı zamanda istikrar sahibidir. O tembellik, cehalet, acizlik ve gafil gibi kötü özelliklerle asla Rabbani davayı ve görev sahasını terk etmez. O bu bilinç ile Allah’ın kitabı ve Resulün sünnetini okur ve onunla amel eder. Allah’ın kendisinden istediği farz olan sorumlulukları yerine getirir ve haram olan sorumluluklardan kaçınır.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ 

Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakınırsanız size (hakla batılı, doğruyla yanlışı, faydalı olanla faydasızı rahatlıkla birbirinden ayıracağınız) bir furkan verir, kusurlarınızı örter, günahlarınızı bağışlar. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir. (8/Enfâl, 29)

Dolayısıyla dava adamı ilahi mesuliyet ve sorumluluklar konusunda gafil olmayan Bilakis! Meseleyi idrak etmiş kendisi Allah’a kul olmakla beraber başkasını da Allah’a kul olmaya davet eden kimsedir.

اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ

Yoksa insanlar, “İman ettik.” dedikten sonra, imtihana tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sandılar? (29/Ankebût, 2)

Bu dava yüce ve kendisi uğrunda malını, mülkünü feda ve ölmeye değer bir davadır.

Bu dava öyle bir davadır ki tüm dünyevi tekliflere rağmen ısrarla Allah’a ihlas ve samimiyetle davasına sarılmayı gerektirir. Nitekim Resulullah aleyhisselatü vessellem: ”Bir elime güneşi diğer elime ayı verseniz bu davadan vazgeçmem’’ diyordu.

Bu öyle bir davadır ki sadıkların sıdıklıklarını ispat ettikleri bir davadır. Nitekim Mekke’nin müşrikleri Resulullah aleyhisselatu veselleme suikast düzenlediklerinde Ali radıyallahu anhu ölüm riskine rağmen Rasulullah aleyhisselatu vesselam’ın yatağında seve seve yatıyordu.

Bu dava cesur, atılgan ve aksiyonel bir davadır. Nitekim Ömer radıyallahu anhu hicret esnasında: İşte ben Medine’ye hicret ediyorum, kim karısını dul ve çocuklarını yetim bırakmak istiyorsa sabahleyin Mekke çıkışında beni takip etsin” dedirten bir davadır.

Bu dava uğrunda ölmeye değer olan ve başarının kendisinde olduğu bir davadır. Nitekim kılıçla başı kesilirken ben kadınım diye katiline haykırmayı öğreten bir davadır.

Bu korkakların, tembellerin ve cahillerin değil! Cesur ve yiğitlerin davasıdır. Nitekim düşman askerleri toplandı üzerinize geliyor onlardan korkun denilince imanları arttıp Allah bize yeter O ne güzel vekildir dedirten bir davadır.

Bu öyle bir davadır ki Kudüs fethedilmeden ”Ben Gülmeyeceğim” demek suretiyle Vallahi hiç gülmeyeceğim dedirten bir davadır.

Bu dava azim, istikrar ve mücadele edenlerin davasıdır. Nitekim Fatih Sultan Muhammed İstanbul’u fethetmesi ona ”Ne güzel komutan ne güzel ordu” dedirten bir davadır.

Bu dava öyle bir davadır ki Kutus komutasında moğolları Ayn Calut’ta darmadağın eden bir davadır.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed