×

Okul Meselesi

Okul Meselesi

Hiç şüphesiz okul bugün yaşadığımız zaman diliminde çocuklarımız tağuti sistemlere entegre etme ve küfür sözü olan ve aynı zamanda ideolojik dinlerin dayatıldığı kurumlardır. Öyle ki burada öğretmenler insanları Allah’tan başkalarına ibadet etmeye, kulluk etmeye, itaat etmeye başka bir ifadeyle Allah şirk koşmaya davet ederler. Yine bunla beraber çocukların Heykeller karşısında dikilmesi, Andımızın! okunması ve benzeri bu tüm durumlar okulun küfür kılmaktadır.  Peki bu hangi küfür çeşididir, kimleri kapsar, önündeki engeller nelerdir, hüccet ikame edilenler ve edilmeyenler kimlerdir? Mutlak ve muayene ayırımını yapmak şeklinde çocukların okula gönderilmesi açısında şüphesiz ki İslam’ın belli ve kaidelere bağlı kalarak vaaz ettiği hükümler vardır.

İnsanlar Bu Meselede Üç Sınıftır;

1- Aşırı ılıman olan tarikat ve muhafazakarlardan oluşan kimselerdir. Bunlar şartları yerine getirmedikleri için tekfir edilmeyi hak edenlerdir.

2-  Bu konuda aşırı radikal davrananlar öyleki onlar selefin usul, kaide, mutlak, muayyen ve mukayyet hükmü ile beraber küfür li’aynihi ile küfür li’gayrihi ayırmayanlardır. Öyleki onlar sadece ebeveynleri değil aynı zamanda onları tekfir etmeyen ilim ve delil sahibi kimseleri tekfir ederler.  

3- Vasat konumunda olan çocuğunu okula gönderen anne babalardır. Onlar ise aşağıdaki ikinci katagoride olanlardır.

Okul Meselesi ile ilgili akidemiz ancak selefin onayladığı illet, usul ve belli kaidelere bağlı kalarak akidemizi iki katagori üzerine bina ettik. Bunlar;

Birincisi: Muvahitliğini korumamış, geleneksel ve kültürel İslam anlayışına sahip olan ebeveynleri kendileriyle beraber çocuklarını küfür, şirk ve tağuta ibadet etmeleri sebebiyle mutlak açıdan tekfir ederiz.

İkincisi: Muvahitliğini korumuş şirk, küfür, tağutu inkar etmiş ve islamı sabit olan kimselere gelince onlar çocuklarını küfürden ve şirikten korudukları sürece muayyen açıdan tekfir etmiyoruz. İşte bu muhkem nasların sonucunda ortaya çıkan usul ve kaidelere bağlı kalarak yaptığımız bir istidlaldir.

Bugün maalesef muvahhitliğini korumuş Müslümanları tekfir etme konusunda mantık, akıl, vehim ve ideolojik açısından tekfir edenler, Müslümanlar arasında fitne ve ayrılığa sebep olmuşlardır.

Onlar bazı nasları bağlamından kopararak kendi mantıki ve ideolojik yorumlarıyla Müslümanları tekfir etmektedirler ki bunlardan bir tanesi ise Okul Meselesidir. Bu meseleye girmeden önce bir mesele değinmek istiyorum, o’da temel’de olan küfür çeşitleri;

Temelde Küfür Üç Şekilde Görülür.

Kufr Li’aynihi/Zatında Küfür, Kufr Li’ğayrihi/ Zatın’da olmayan küfür ve Zanni Küfür.

1- Kufr Li’aynihi/Zatında Küfür: Bu Muhkem naslarda varid olduğu üzere kendisinin bi zatihi küfür olmasıdır. Misal: istihza/alay küfrü, istihfaf/hafife alma küfrü, istihkar/hakaret küfrü, istihlal/haramı helal görme küfrü, istinkar/inkar küfrü, tekzib/yalanlama küfrü, isti’arad/yüz çevirme küfrü ve benzeri küfürlerdir. 

2- Kufr Li’ğayrihi/ Zatın’da olmayan küfür: Bu ise haddi zatın’da mübah olan bir şeyin sonradan küfür ve şirkin bulaşması sonucunda gerçekleşen bir durumdur. Bu küfür çeşidinin zâtında olan küfürden ayıran illet onun iradeli küfür olmasıdır, başka bir ifade ile mübah olan bir şeye küfür ve şirkin bulunması ile ilgilidir. Bu sebeble küfr li’gayrihi hükmünü alır. Bu kimselerin tekfirine gelince ancak o kimsenin iradesine bağlı olmasıdır. Eğer bir insan iradesi ile, rıza, tercih ve kabul ederek mübah konumunda bulunan küfür ve şirk fiillerini tercih etmesi tekfir edilmelerini gerekli kılarken eğer tercih ve seçimleriyle mubah konumunda olan küfürlerden kendini koruyorsa bu kimseler tekfir edilmezler. Dolayısıyla zatında küfür ile zatında küfür olmayan iki farklı meseleyi aynı şartlarda değerlendirmek usul ve kaide açısında ihanet, aşırılık ve naslara bağlamından koparmak demektir.

Misal: Bugün sokaklar, mahalleler, parklar, çarşı, AVM’ler, fabrikalar ve hatta sosyal medya dediğimiz TikTok, YouTube ve Facebook gibi iletişim araçları bir çok yerde küfür sözü ve küfür fiili vardır. Halbuki haddizatında sokaklar, mahalleler, çarşı, pazar ve benzeri yerler’de küfür ve şirkin olması sebebiyle küfür li’gayri hükmünü alan yerlerdir ve bu mesele okul meselesi gibi küfür li’gayrıdir. Nasıl ki bir anne-baba çocuğunu sokak, park ya da benzeri yerlere çocukların gezmesi yada nasıl ki telefonu eline vererek sosyal medyada küfür olmasına rağmen telefonu onun eline veriyorsa okulda aynen bunun gibidir. O zaman muarızlarımızın usulleri fasit olmakla beraber kendileriyle çelişmiş olunur.

3- Zanni küfr: Bu henüz illeti tam tespit edilmeyen bir kürf çeşididir. Eğer illete tespit edilirse ya küfür li’ayni kategorisine dahil olur ya da küfür li’gayri kategorisine dahil olur, işte bugün muarızlarımızın usulsüz ve kaidesiz hareket ederek küfür li’ayni olan bir meselehi küfür li’gayrı ile eş ve aynı görmeleri, onların nasıl da hata yaptıklarını, nasıl da usulle ihanet ettikleri ve nasıl da kaideleri örtbas ettiklerinde ortaya koymaktadır.

Şimdi ise okul meselesinde âlimlerin usul ilminin ve ümmetin icmasıyla ortaya koyan kaidelere bu insanların nasıl muhalefet ettiğini ve nasıl da kendi akli ve mantık çıkarımlarının sonucunda muvahitliğini koruyan Müslümanları usulsüz bir şekilde tekfir ettiğini göreceğiz. Hemen şunu da söyleyelim ki bu kimseler izafi hariciler konumundadırlar, eğer bu kimseler bu kadar delillere rağmen müminleri hâlâ bu meselede tekfir ederlerse şüphesiz ki bu kimseler bid’atci ve aynı zamanda fasık ismini alırlar.

Okul Meselesi Hangi Küfür Kısmında?

Bugün ideolojik eğitimlerin hükmüne gelince bu konu sarih/açık ve kat-i/kesin nasla belirlenmiş bir küfür değildir. Bu konu Küfür Li-aynihi değil! Küfür Li-gayrihi hükmünü alır. Dolayısıyla okul yada eğitim bizatihi küfür değildir. Bu konu irade, sebep, şart ve illete bağlı olan bir küfürdür. Çünkü Kur’an’da ve Sünnette bununla ilgili sarih ve kat-i muhkem bir nas olmadığından dolayı cahiliye eğitim müfredatları bir usulu fıkıh kaidesi olarak iradeye bağlı küfür denilir.

Küfür Li-Aynihi ve Küfür Li-Gayrihi Arasındaki Fark;

Küfür Li’aynihi: Bir kimse’de niyet, kalp, söz yada fiilerinde küfürler söz konusu olursa bu kimselerin tekfir edilmesi için iki şart gerekir: 

Birincisi söz ve fiiller açısından küfrün şartlarının oluşması.

İkincisi şer’i engellerin olmaması tekfir vacip kılar.

Küfür li’aynihe misal: Hakimiyeti şirk sistemlerine tanımak, ideolojilere inanmak, tağuta iman etmek yada islamın herhangi bir şiarı ile alay etmek bi zatihi küfür li-aynihidir.

Küfür li’gayri: Bu iradeli küfür çeşitidir. Kişi neyi ve nasıl tercih ediyorsa bu illet üzere duruma göre tekfir edilir yada edilmez.

Küfür li’gayri Misal: 

Normal şartlarda televizyon, eğitim, telefon ve internet mübah olan şeylerdir. Ama siz bunları şirke ve küfre yardım ve destek olsun diye kullanırsanız küfür olur. Ama aksine İslam’a hizmet için kullanılırsanız bu sevap olur. Bayrakta normal şartlarda mubah olan bir şeydir. Ama küfür ve şirkin temsil ederse küfür olur. Bir insana saygı secdesi yapmak normalde küfür değildir. Ama ona sığınma, yardım, fayda, zarar, ümit ve korku ile secde ederse küfür olur.

Temelde bu küfür çeşitlerinin kural, tekfir fıkıhındaki şer’i kaideler ve illetleri birbirine karıştırılarak zâtında olan küfrü zatında olmayan küfür gibi değerlendiren ya da zartında olmayanı zâtında olan küfür gibi görenlerin usulsüzlüklerini görmüş oluyoruz.

Dolayısıyla küfür li’aynihi şartları ve illetleri küfür li’gayri bakımından birbirinden farklı iken bu meselede nasıl oluyorlarda küfür li’aynihin şartları uyugulanıyor ve mü’minler tekfir ediliyor?  

Dolayısıyla zatında olan bir küfrü zatînda olmayan bir küfür olarak telakki edip aynı görmek ve aynı hükmü vermek usul kaiderlerini tahrif etmek ve bağlamından koparmak değilmidir?

Eğitimin Hükmü

Eğitim ile ilgili ne Kur’an, ne Sünnette, ne de Peygamberimizin övdüğü o ilk üç nesilde eğitimin bi zatihi küfür olduğu ile ilgili hiçbir delil yoktur. Bilakis eğitimin farz olduğu bilinen bir husustur. Selefimizden bir kısım alimler ilim konusunda kafirlerden eğitim almıştır. Dolayısıyla eğer bir ülkede yeterince mühendis, doktor yada hemşire yoksa, O ülkedeki insanlar günahkar olur. Çünkü bu öğretiler zorunlu eğitimin gereğidir.

Okul Meselesinde Aşırıcıların Ehli Sünnetin Kaidelerine Muhalefeti;

Birinici Kaide’ye muhalafet: ”Ebeveynler hangi dinde ise çocuklar o dine nisbet edilir;

Şüphesiz ki babalar ve anneler çocuklarının yaptıkları her şeyden sorumludur. Bizler sokakta, mahallede, televizyon, internet, sosyal medya ya da okullarda her an şirk ve küfre karşı çocuklarımızı korumakla mükellefiz, bu küfür sadece okullarda değil her yerde sistematik olarak dayatılıyor.

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلٖيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. (Tahrim:6 )

Ömer Radıyallahu bu ayeti duyduğunda Rasullaha sormuştur. Ya Rasulallah kendimizi ateşten nasıl koruruz ve çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz? diye sormuş.

Allah Resulü Alllah’ın sizi sakındırdırığı şeylerden onları sakındırır ve Allah’ın emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu şekilde onları korumuş olursunuz demiştir.

كُلُّكُم راعٍ ، وكُلُّكُمْ مسؤولٌ عنْ رعِيتِهِ

Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz. (Buhari)

مَا مِنْ مَوْلُودٍ إِلاَّ يُولَدُ عَلَى الْفِطْرَةِ ، فَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ أَوْ يُنَصِّرَانِهِ أَوْ يُمَجِّسَانِهِ…

“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecûsî yapar…” (Buhari)

Bu ayet ve hadisler anne ve babanın çocuklarına bir yaşam programı ve eğitim noktasında ana kriter olduğunu ispatlar. Dolayısıyla Ebeveynler hangi şartlarda olurlarsa olsunlar, çocuklarına kendi dini üzerinde oldukları dini anlattıkları ve öğrettikleri sürece çocuk ebeveylerin dini üzerindedir. Önemli olan kontrol mekanizmasını çocuk üzerinde sistematik bir şekilde kurmaktır. Okulu muayyen ve mukayyet ayırımı yapmaksızın tekfir edenler bu ayetleri delil getirirler halbuki bu ayet onları aleyhinedir. Çünkü bu ayetler anne ve babanın dini ne ise onun evladıda o din üzeredir.. Anne ve babalar laik, kemalist, demokrat, solcu, sağcı, muhafazakar ve geleneksel islam kimliğini taşıyorsa aynı şekilde evlat ona nisbet edilir. Kim muvahhidliğini koruyorsa evlad anne ve babanın dini üzerinde olmuş olur.

İkinci Kaide’ye muhalefet: ”Mutlak tekfir muayyen tekfiri gerektirmez’’

Muarızlarımız neden bu kaideyi okul meselesinde işletmiyorlar. Halbuki küfür li’gayri delaleti zanni iken küfür li’ayni ise zanni olmamakla beraber bu kaideyi li’ayni için kullananlar ondan daha zanni ve aşağı konumunda olan bu okul meselesinde neden işletmiyorlar? 

Dolayısıyla bu mesele küfre delaleti ihtimalli/zannidir ve bizzat fail olan babadan’da bunun sadır olması gerekir. Dolayısıyla okul babasını çocuğa gönderenin babanın tekfiri zanni/ihtimalli olması sebebiyle muayen açıdan bilinmeden bir babaya kafir denilemez. Çünkü bi icma’ya muhalefet etmektir. ”Mutlak tekfir muayyen tekfiri gerektirmez’’ kaidesine muhalefet etmektir. Çünkü onlar mutlak küfür konusunda Mutlak Muayen ve Mutlak Mukayet açısından bu meseleyi de ayırt edememişlerdir. Hiç şüphesiz ki mutlak, muayen ve mukayyet sabit kaideleri selefin/ehli sünnetin en önemli kaidelerindendir.

Mutlak tekfir kapsamına dahil olan: Şu küfür sözü şu şirk fiili ve benzeri şeyler mutlak açıdan küfür sözü ve küfür fiilleridir. Ama bu failler açısından muayen ve mukayyet açısından tekfir edilmelerini engeldir.

Mukayyet açıdan ise: Bir kimsenin tekfir edilmesine engel olan bazı kayıt ve şartlar vardır bunu şöyle örneklendirebiliriz. Allah’ın hükmüyle toptan hükmetmeyen, haramı helal helalleri haram yapan, küfre ve şirke iktidar ve egemenlik verenler mutlak, muayyen ve mukayyet açıdan kafir olmuşlardır. Özellikle bugün modern çağdaki tağutların durumu bu kapsamdadır. Peki Allah’ın hükmüyle hükmeden bir halife/başkan ya da Kadı ve benzeri kimseler genel açıdan Allah’ın yasalarıyla yönetirken rüşvet ya da akrabalık bağı gibi sebeplerden dolayı hırsızın suçlarını delilleriyle örtbas edip Allah’ın hükmüyle bu meselede hükmetmemesi ya da adam öldüren bir kimsenin delillerini saklayıp ve Allah’ın hükmü dışında hükmeden kimselerin mukayet açıdan hükmü nedir? İcma ile küçük küfürdür. Dolayısıyla muayyen ve mukayyet açıdan muvahitliği sabit olan bir kimse bu sabit iki kaide işletilmeden asla tekfir edilemezler. Nitekim:

İbni Teymiye şöyle der: Bunda mutlak tekfirde gerçek olan bir söz küfür olur ve sahibini tekfir sözü ıtlak edilir ve şöyle denir; Kim böyle derse kafir olur. Lakin muayen bir ferde indirgenirken hüccet ikame edilmeksizin kafir diye hüküm verilemez ta ki kendisine getirilen hücceti terk etsin ve yüz çevirsin. (Mecmuu’l Fatava)

Üçüncü Kaide’ye Muhalefet: ”Hükümler zahire göredir niyetle kasıtlara bakılmaz”

Babanın küfre razı olduğunun iddiasını taşıyanlar o halde zahiren onların küfürlerini ispatlamakla mükelleftirler. Çünkü İslam’da bir kaide olarak ”Hükümler zahire göredir niyetle kasıtlara bakılmaz” İşte bu sebeple razı iddiasını taşıyan bir babaya kafir diyenler üçüncü kaide’ye muhalefet etmiş oluyorlar.

Dördüncü Kaide’ye Muhalefet: ”Küfür sözü ve küfür fiili işleme şartı”

Babanın kafir olabilmesi için tekfir fıkhının iki şartı ”küfür sözü ve küfür fiilini işleme” şartı babada sadır oldu mu? Bu dördüncü kaideye muhalefet etmektir.

Eğer babada eylem ve söylemlerinde küfür sadır olmadıysa o halde tekfir edilemez. Çünkü bu meselede ziyade bir delile ihtiyac var. Örneğin bir kimse zina yapması haramdır onun helal görmesi ise ziyade bir bilgiye ihtiyaç duyar. Peki babanın razı olduğu iddiasıyla sadece mübah olan bir yere göndermekle ona küfür ismini vermek ziyade bir delile ihtiyaç duymaz mı?

Beşinci Kaide’ye Muhalefet: ”Yakin ile şek zail olmaz’’

Babanın tevhidi ve imanı ne kadar kesinse onun küfrünü de aynı şeykilde kesin olması ispatlanmayıncaya kadar tekfir edilemez. Nitekim bir kaide: ”Yakin ile şek zail olmaz’’ Buda beşinci kaide’ye muhalefet etmektir. İman yakinliği gerektiriyorsa! Küfür’de yakinliği gerektirir. O halde buradaki çıkarımda babaya haksız tekfir edilmesi söz konusu olmaz mı?

Altıncı Kaide’ye Muhalafet: ”İhtilaflı meseleelerde akide ve tekfir olmaz”

Heykel ya da tağutu temsil eden bir bayrağın önünde durmak onun küfrüne hemen hükmedilmez. Nitekim onca putların içerisinde Peygamberimiz namaz kılıyor ve Kabe’de tavaf yapıyordu ve bu onların imanını zedelemiyordu. Hatta Peygamberimiz Medine’den Kabeye yönelerek putlarla doğru namaz kılıyor ve bu onların namazına zarar vermiyordu.

“من حلف بغير الله قد كفر أو أشرك”

Kim Allah’tan başkası adına yemin ederse kafir ya da müşrik olur. (Sahih Tirmizî)

Bu hadis Alimlerin ittifakıyla büyük küfür değil küçük küfürdür. Ama bu çocuk için söz konusu olmaz. Bir çocuk ergenlik çağına gelmediği sürece şirke ya da küfre girdi denilemez.

Nitekim Rasulullah aleyhisselam; Üç kişiden kalemin kaldırıldığını bunlardan bir tanesi ergenlik çağına gelen çocuk olduğunu bildirmiştir.

Allah’tan başka adına yapılan yeminler ya da andlar asla caiz değildir ve küçük şirk ismini alır. Müslüman yalnız Allah adına yemin eder.

Putlar adına and içmek gibi durumlarda ibadetin illeti o şeye karşı itaat, teslimiyet, izinden gite, sevgi, tazim, bağlılık, sığınma, faydaya, zararı def, ümit ve korku gibi ibadetlerdir. Dolayısıyla bu ibadet çeşitleri yoktur ki onlar bu heykellere tapmış olsunlar.

Alimler çocuk küfür sözlerinde ya da amellerinde bulunsa bile kafir olmaz. Bununla beraber bazı alimler çocuk küfür bir söz söyler ya da amel ederse kafir olur demişlerdir. (El-Fıkhı Ala Mezahibi erbaa 5/434)

Mümeyyiz olan bir çocuk Ebu Hanife, İmam Şafi, Ebu Yusuf ve Ahmed bin Hanbel’e göre çocuk Mürted olsa bile itibar edilmez. Bununla beraber İmam Muhammed ve bazı Hanbeli ve Maliki mezhebine göre mürted sayılır. Dolayısıyla burası ihtilaflı bir konudur. Zaten ihtilaf konusu tekfire engel oluşu bilinen bir husustur.

Yine aynı zamanda Rasulullah Aleyhisselam bir hadislerinde;

“رُفِعَ الْقَلَمُ عن ثلاثة: عن النائم حتى يَسْتَيْقِظَ، وعن الصبي حتى يَحْتَلِمَ، وعن المجنون حتى يَعْقِلَ”.

“Üç gruptan kalem kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyandan, bu­luğa erinceye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar akıl hastasından.”(Tirmizî)

Hükmün varlığı illetin varlığına bağlı olan bir kaidedir. Çocuğun küfür fiili ve küfür sözü işlese bile kafir olmaz. Çünkü buradaki illet hükümün illeti tekliftir. Çocuk teklif sahibi değildir ki kafir olsun. Hatta çocuğun bu yönüyle alimler tekfirlerinde ihtilaf etmişlerdir. Zaten ihtilafın olduğu yerde tekfir de olmaz.

Yedinci Kaide’ye Muhalefet: ”Küfre Rıza Küfürdür”

وَقَالَ مُوسٰى رَبَّنَٓا اِنَّكَ اٰتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَاَهُ ز۪ينَةً وَاَمْوَالًا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۙ رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَب۪يلِكَۚ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلٰٓى اَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَ

Musa demişti ki: “Rabbimiz! Sen Firavun’a ve ileri gelen çevresine dünya hayatında bir süs ve mallar verdin. Rabbimiz! Yolundan saptırsınlar diye mi (bunları verdin)? Rabbimiz! Onların mallarını silip süpür ve kalplerini öyle bir sıkıp mühürle ki can yakıcı azabı görünceye dek iman etmesinler.” (10/Yûnus, 88)

Bu ayette inzal olduğu üzere Musa aleyhisselam firavun ve onun zalimlerinin malların mülklerinin yok olmasını ve onların kafir olarak ölmesini istemektedir. Dolayısıyla bir mü’minin zalim bir kimsenin kafir olarak ölmesini istemesi ile çocuğunu okula gönderen babanın oradaki küfre razı olduğunu söylemesi nasıl küfür olarak nitelendirilebilir?

Musa aleyhisselam onların kafir olarak ölmesinden razı iken bir baba çocuğunu okula gönderirken oradaki küfürden ve şirkten razı olmazken nasıl olur da babaya böyle bir iftira atarak razı olduğu iddiasıyla tekfir ediyorsunuz?

Aliyul Kari şöyle söyler: Kim küfür kelimesinin telaffuz edilmesine rıza gösterdiği için gülerse kafir olur. Ancak rıza gösterdiği için değil de sadece küfür gerektiren sözün işitenleri güldürecek şekilde garip ve ilginç gelmesi sebebiyle gülerse kafir olmaz. (Fikhi Ekber Şerih’i 426)

Yukarıdaki bu duruma göre başkası tarafından bir küfür işlenmekte ve bu gülme rıza üzere ise kafir olduğu tespit edilmiş ama razı olmayarak garip ve ilginç gelmesi sebebiyle gülerse kafir olmaz istidlali konumuza delil kapsamındadır. Çünkü bu delile göre başkasını işlediği küfür sözü ya da küfür fiili den dolayı bir başkası razı olmadığı sürece tekfir edilmez.

Dolayısıyla baba çocuğunu okula gönderirken onu şirkten, küfürden, tağutlardan koruyor ve bunu ders niteliğinde evinde çocuğuna öğretiyorsa onu ideolojik dinlerden, tiyatro ve benzeri şeylerden koruyor ise bu babanın tekfir kapsamında olmadığının en büyük delilidir.

Yine bununla beraber muarızlarımız Nisa:140 ayetinin gündeme getirerek babanın kafir olabileceğini söylemişlerdir. Bu da yine bir hatadır.

وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۘ اِنَّكُمْ اِذًا مِثْلُهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ جَامِعُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْكَافِر۪ينَ ف۪ي جَهَنَّمَ جَم۪يعًاۙ

Şüphesiz ki (Allah), Kitap’ta size (şu hükmü) indirdi: Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve alaya alındığını duyduğunuz zaman, başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber (aynı mecliste) oturmayın. (İnkâr etmeden ya da konuyu değiştirmedikleri hâlde aynı ortamda oturursanız) şüphesiz ki siz de onlar gibi (kâfir/müşrik) olursunuz. Muhakkak ki Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacak olandır. (4/Nisâ, 140)

Çünkü Bu ayetlerde muhatap olan kimseler birinci elde tekfire muhatap olan kimselerdir. Çocuğu okula gönderen Baba bu küfür ya da söz ve bu meclislerde birinci elde muhatap değildir ki kendisi tekfir konumuna oturtulsun.

Çünkü bu ayet bizatihi küfür meclislerinde buna şahitlik eden ve o ortamda olan kimse içindir. Baba o mecliste o ortamda onların küfür söz fiillerine şahitlik etmeden tekfir etmek bu ayetleri tahrik etmek ve bağlamından koparmak değil midir? Bu usulu göre 30 yaşına kadar küfür ve şirk işlenilen Firavunun sarayında büyüyen Musa aleyhisselam’ın durumu nice olur?

Nitekim başka bir ayette Enam suresi 68 ayetinde önceki ayeti tefsir ederek bunun muayen açısından kafir olmadığının ispatlamaktadır bu ayet bu gibi ortamlarda oturmayı nehyetmektedir ve bu da ancak birinci şahıs tarafından olursa ancak hüküm gerçekleşir

وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۜ وَاِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرٰى مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

Ayetlerimize (alaya alma ve yalanlamayla) dalanları gördüğünde -başka bir söze dalıncaya dek- onlardan yüz çevir. Şayet şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra zalimler topluluğuyla beraber oturma! (6/En’âm, 68)

Nitekim İmam Taberi tefsirinde şöyle der: Allah’a karşı gelmekten sakınanlara onların hesabından bir şey sorumluluk yoktur ifadesi anlamı eğer onlarla oturursanız onların küfürlerinden size bir sorumluluk yoktur ama yine de siz oturmayın demektir. Taberi Enam 68 ve 69 ayetleri tefsiri)

İmam Cessas şöyle demiştir: Fakat kim hallerine kalben nefret etmekle birlikte onlarla oturursa kafir olmaz. Her ne kadar oturmasını aşar müsaade edilmemişse de bu böyledir. (Ahkamul Kur’an 3/278)

Küfür üç şekilde görülür ya kalp ya söz ya da amel ile gerçekleşir. Peki baba bunlardan hangi küfürü işledi?

Hiç şüphesiz ki aklı olan bir kimse bilir ki baba ne küfür sözü ne küfür fiili ne de kalbinde küfür işlemişdir. Bu usul ilimine göre ”tekfir birinci elden işlenir’’ kaidesine muhalefet etmektir. Babanın tekfir edilmesi usül acısına nasıl hata ise aynı şekilde bir iftiradır. Nitekim İbni Teymiye;

İsim ve sıfatlar ile ilgili İbni Teymiyye ortaya koyduğu şu kaideler aynı şekilde okul meselesinde babaya indirgendiğinde meselenin onların aleyhinde olduğunu ispatlamaktadır. İbni Teymiyye şöyle der; Aynı şekilde ikincisi bu sıfatların hükmü kendisinde kaim olan o mahalleden başkasına dönmez. Dolayısıyla bir kişinin başkasında kayim olan bir ilim ile alim, başkasına kayyım olan bir kudret ile kadir, başkasında kayim olan kelam ile mütekellim ve başkasına kayim olan sükun ile de sakin olmayacağı anlaşılmaktadır.

Biz bu kaideyi konumuza tatbik ettiğimizde hiç şüphesiz ki okulda işlenen küfür söz ve fiillerin asla babaya intikal etmediğini görüyoruz, Madem ki vasıfların tayin oluşu çocukta olduğuna göre bir babayı kafir ya da müşrikle adlandıramaz.

Dolayısıyla babanın bulunmadığı bir mahalde yerde ve bu vasıfların baba da olmaması onun küfrüne sebep değildir. Çünkü yukarıda ifade edilen kaideye göre bu sıfatların hükmü ”kendisinde kayim olan o mahalden başkasına dönmez” idi o halde birinci elden ve orada da işlenen sıfatlardan gerçekleşen küfür söz ve fiilleri asla babaya dönmez.

Tabii bu dediğimiz tevhidini korumuş tağut, şirk ve küfür’den koruyan ve iman üzere çocuklarını kontrol mekanizması altında koruyan kimseler kapsamaktadır.

Dolayısıyla İbni Teymiyen’in ortaya koyduğu bu Kaide ile sadece okul değil birçok meselede birinci elden gerçekleşmemiş ve başkasında sadır olmuş ya da başkasının dayatmasında olup ama babaya ya da başkasına intikal etmemiş bir meselede tekfir büyük bir hata olmuş olur.Okulda küfür amellerini işleyen küfür sözü söyleyen Baba mıdır ki böyle bir ithamda bulunsun?

Şüphesiz ki muarızlarımız bunun böyle olmadığını söyleyecekler ve onların getirdiği delil ise ”küfre rıza küfürdür’’ kaidesidir.

Peki muarızlarımız o babanın kalbini yardılar kalbine baktılar mı? Razı olduğu itirafı onlara geldi mi? Hayır gelmedi. Peki neden onlar bu babayı tekfir ediyorlar?

Hiç şüphesiz ki Hanifilerce ve alimlerin ittifakıyla ”küfre rıza küfürdür’’ şartları var nitekim Hanifiler ondan hoşlanmak, sevmek, mutlu olmak, kabul etmek ve benimsemek anlamındadır. Peki baba bunlardan hangisini yaptı?

Babanın razı olduğunu kim söyledi? Eğer baba çocuklarını küfürden, şirkten ve tağutlardan tevhidi dersler veriyor, uyarıyor, onları koruyor ve aynı zamanda okuldaki ideolojik bayramlardan ve benzeri derslerden koruyorsa bu aslında babanın razı olmadığının en büyük delili olmaz mı?

Aliyyu’l Kari bu hususta şunu söyler;

Kim kendisinin kafir olmasından razı olursa ittifakla o anda kafir olur. Ancak başkasının kafir olmasından razı olursa burada ihtilaf vardır. Ancak en doğru olan görüş bir başkasının kafirliğine razı olması o küfrü sevmeden vaki olursa o kişinin kafir olmayacağı görüşüdür.

Allahu Teala Musa Aleyhisselam’ın naklettiği şu sözü de bu hususta desteklenmektedir;

رَبَّنَا اطْمِسْ عَلٰٓى اَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَ

Rabbimiz! Yolundan saptırsınlar diye mi (bunları verdin)? Rabbimiz! Onların mallarını silip süpür ve kalplerini öyle bir sıkıp mühürle ki can yakıcı azabı görünceye dek iman etmesinler.” (Yûnus, 88)

‘’Küfre rıza küfür’ belli şartları vardır. Bunlar;

a) Sevmek

b) Bilerek kabul etmek

c) Razı olmak olarak tanımlanmıştır.

Dolayısıyla eğer okullarda bilinen küfür ve dayatılan şirkten razı olunuyor ve seviliyorsa zaten bu küfürdür. Ama razı olmuyor ve tedbir alınıyorsa bu anne baba tekfir edilmez. Çünkü okullardaki her çeşit küfre karşı tedbir almak ebeveynlerin küfre razı olmayışının en büyük delilidir. Dolayısıyla tağutların, zalimlerin ve müşriklerin tuzaklarından kendini kurtarmış ve imanını koruyan bir müslümana küfre rıza küfürdür, kaidesini getirerek gelişi güzel çocuğunu okula gönderen kafir ismi vermek bu kaideyi bilmemektir. Zaten bu ihtilaflı bir konu olması hasebiyle tekfir için yeterli bir sebep değildir. Dolayısıyla okul meselesinde anne ve babanın tavrı Tevhid Endeksli ise ve bu konuda iradeli tekfire sebep olan şartları yerine getiriyorlarsa, tedbir alıp çocuk korunuyorsa bu kimseler tekfir edilmezler ama kim bu meseleyi önemsemez, tedbir almaz ve şartları yerine getirmez iseler tekfir edilirler.

Hatta Alimler, başkasının küfrüne rıza göstermesinde ihtilaf etmişlerdir. Tabii bu ihtilaf kat-i meselelerle ilgili olmasına rağmen kat-i bir mesele olmayan okul için söylemek asla doğru değildir. Bugün insanların bir çokları okullardaki şirkin ve küfrün dayaltıldığını bile bilmiyor iken, bilmediği bir şeye insan nasıl razı olabilirki?

Tekrar ifade etmek istiyoruz ki okula çocuk göndermek aslen mubah olan bir fiildir. Çünkü eğitimle faydayı celp etmek vardır. Mubah olan bir eğitimi iradeli küfrün kapsamından çıkarıp küfür li-aynihi gibi tanımlamak usule uygun değildir.

Sekizinci Kade’ye Muhalefet: ‘’Tekfirin Birinci Elden Sdır Olması”

Fail’de aranan şartlar, Mükellef olma, Küfür olan Söz ve Fiili  birinci elden işlemesi.

Okul meselesinde baba ve annelerin tekfir edilmesi ancak bu şartlarla sabit olmadıkça tekfir edilmezler. Nitekim bu şartlar zatında küfür olan meselelere ıtlak olunurken bunu küfür li-gayri olan meseleye ıtlak etmek insafsızca bir karar ve sapmadır.

1- Söz ve Fiilde aranan şartlar: Mükellefin fiilinin ya da sözünün şer’i engel olmaksızın kesin/kat-i, sarih/açık küfür ve şirk olması gerekir.

2- Mükellef’den aranan şartlar: Bu mükellefin bu küfür söz ve fiilinde iki adil şahidin şahitlik etmesi.

3- Fail’de aranan şartlar: Faili tekfir etmenin önünde engeler bunlar şartların oluşması ve şer’i engellerin olmaması

Dokuzuncu Kaide’ye Muhalefet: Luzumi ve İltizam Küfrü Açısında:

Luzumi Küfür; Bir insanın zahiren/dış görünüş itibarı ile işlenilen küfür sözü ve küfür amellerinin sonucudur. Okullarda ne çocuk nede baba zahiri açıdan küfür söz ve fiilleri sabit olmuş değil ki tekfire muhattap olsun.

İltizam Küfrü; Bu işlenilen küfür sözü ve küfür amelinin ne olduğunu bilmesi ve kabul ederek benimsemesi/iltizam etmesidir.

Mübah olan bir şeyin amelin küfrü ise delaleti ihtimal olduğundan kesin olarak kalbte, dilde ve amellerde razı olduğuna dair bizzat failden bir beyan sadır olmadığı sürece o kimseler tekfir edilmez.

Zaten tekfirin sahih olabilmesi için küfre delaleti kat-i olması gerekir. Aslen mubah olan bir şeye bu küfürdür demek bir zulümdür. Nasslar ve icma’da küfür sözleri yada amelleri birinci elden gerçekleşmesini gerektirir.

Çocuğun başkasına verdiği zararı babanın tazminle yükümlü olduğu şeklinde getirilen kural delil olarak getirilmesi doğru değil. Çünkü bu kulların hakları ile ile ilgilidir. Bilindiği üzere Allahın hakları kullara nispetle farklıdır.

Birisinin kafir olmasını istemekle, onun işlemiş olduğu küfre rıza göstermek bile farklı iken çocuğunun okula gönderen babanın zerre kadar razı olmayışına tekfir ile cevap vermek zulüm değil mi?

Okul Meselesinde İradeli Küfrün Başlıca Şartları;

1- Ebeveyn’lerin endişelerini öğretmene söylemesi.

2-  İstiklal Marşı ve And’ımız konusunda tedbir alınması.

3-  İdeolojik Bayramlardan sakındırılması.

4- Ödevlerin kontrol edilmesi.

5- Okulda dayatılan şirk, küfür ve tağutlardan sakındırılması için çocuklara bi zatihi eğitim verilmesi.

6- Tiyatro, şiir, sinema ve buna benzer etkinliklerden uzak tutulması.

7- Ödevlerin kontrol edilmesi ve hayat biligisi dersi konusunda uyanık olunması

8- Okulda dayatılan küfür, şirk, tağut ve ahlaksızlık gibi tutum ve davranışlara alternatif islami eğitim verilmesi gerekir.

Anne ve Baba okullarda çocukları fiili ve sözlü küfürlerden alı koymak için çocuğumuzun öğretmeni ile endişelerimizi ve kaygılarımızı arz etmeli, onları ideolojik bayramlardan, tiyatro, sinema, şiir ve diğer tüm etkinliklerden uzak tutup o gün göndermemeliyiz, İstiklal marşı ve and’ımızdan dolayı pazartesi geç ve cuma günleri erken çıkarmalıyız, onların hayat bilgisi ile ilgili derslerine gelince küfür, şirk ve tağut ilgili tüm derslerinden muaf edilmeli ve sürekli ödevlerini kontrol edecek ve ideolojik sistemin dayattığı şirk ve küfürlerden çocuklarımızı ders niteliğinde bilinçlendirmeliyiz. Tekrar etmek suretiyle okulda bizzat dayatılan her türlü küfür ve tağuta ibadet konuları tesbit edilmeli ve evde çocuklara ders niteliğinde anlatılmalıdır.

Kendi Akidenizi Sorgulama Vaktiniz Gelmedi Mi?

1- Rasulullah Aleyhisselam aynen bugün olduğu gibi cahiliyenin egemen olduğu bir toplumda yetişti, onu müşrik ve kafir olan amcası, annesi, dedesi ve süt annesi yetiştirmiştir.

2-  Resulullah’ın çocukları Mekke’nin müşrik eğitim geleneğinden geçmiş ve bununla beraber Kabe’nin etrafını sarmış olan putlara rağmen namaz kılıyor tavaf yapıyordu. Peki muarızlarımız bunları nasıl açıklayacaklar? Bu kimselerin ölçüsüne göre Rasulullah’ın durumu nasıl olur?

3- Musa (a.s) Firavun’un sarayında büyüyor ve gelen rivayetlere göre Musa (s.a) dinini babasından ve annesinden öğreniyor, sonra saraya gönderiliyordu. Hem sarayda yaşıyordu hem de annesini ve babasını ziyaret ederek dinini öğreniyordu. Peki bu neyi ifade eder?

4-Bedir savaşı’nda esir olan müşrikler serbest bırakılması karşılığında Müslümanlara okuma-yazma öğretiyorlardı. Peki bunların fasit anlayışlarına göre Rassulullah durumunu nasıldır?

5-Yusuf aleyhisselam’ın küçük yaşlarda Mısır’ın şirk sisteminde büyümüş olması onlar için neyi ifade eder?

6- Ashabu’l Kehf gençleri roma imparatorunun şirk eğitiminde büyümüşlerdi, ama tevhit onları o şirkin ve küfrün karanlığına galebe çalmadı mı?

7-Ashabu’l Uhdud kıssasında sarayın müşrik sihirbazı ve kralı adına çalışan ve bununla beraber papaza uğrayarak iman eden çocuğu nasıl izah edecekler?

Lütfen Bu Soralara Cevap Verin!

Muarızlarımız lise ve üniversite gibi okullara çocukların gitmesinde bir beis görmüyorlar ama ilkokul için tekfir ahkamını işletiyorlar. İlkokul tekfir kapsamında ise neden lise ve üniversite tekfir kapsamında değil? Bu yerlerde de küfür sözü ve küfür fiili yok mu?

Onlar var diyecekler ve sonra kendini koruyor cevabını verecekler o halde bu iradeli küfür kapsamındadır ve bu ilk okula çocuğunu gönderen babayı tekfire engeldir. Çünkü aynı baba zaten okula gönderdiği evladını zaten koruyor.

Siz ehliyet almak istediğinizde siz Emniyet Müdürlüğü’ne para ödemek zorundasınız bu tağuta destek, yardım ve hizmet etmek değil mi? Onların bu usulüne göre o halde bunlar tekfire muhatap olmalı değil mi?

İslam tarihinde islam toprakları haçlılar, batiniler, moğollar ve Fatimi Devleti altında olan tağuti yönetimlerde çocuklarını okula gönderenleri hiçbir Alim tekfir etmemiştir. Peki neden bunlar tekfir ediyorlar?

Hiçbir Alim Abbasi Hilafet Devleti’nde Egemen olan sapık ve fasit akidesi ile İslam’a ve müslümanlara kan kusturan Mutezile akidesi medreselerde egemen iken çocuklarını okula gönderenlere neden tekfir etmemişlerdir?

Tarihin neresinde bid’at, hurafe ve sapık olan sofi tarikatçıların medresesine çocuklarını gönderenleri hangi Alim tekfir etmiş?

Bugün yaşadığımız modern çağda tekfir konusunda zirve konumunda olan Mısır’daki Tekfir Cemaati, Rusya, Afrika, Asya ve birçok ülkelerde tekfir konusunda ultra aşırı olan radikal kesimler bile tekfir etmemişlerdir. Peki neden onlar tekfir ediyorlar?

Muarızlarımız Kur’an ve Sünnete getirdikleri tüm deliller asla okul meselesi için bir kıyas, bir içtihat ya da bir nas hükmünde değildir. Bilakis tüm maslar onların lehine değil aleyhinedir. Çünkü Allah çocukların İmanın ve İslam’ın korunmasını ancak anne ve babanın tasarrufuna bırakmıştır anne ve babaların tutum ve davranışları durumuna göre tekfir edilir ya da edilmezler. Şunu açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz muarızlarımız maalesef naslara ve usul ilmine tabi olmamış mantık delili ile hareket ederek insanları tekfir etmişlerdir. İşte bu da Muvahhidler  arasında ayrılmalar, fitneler ve kötülüklere sebep olmaktadır.

Madem Okul Küfür Li’Gayri Peki Ya!

Onlar Okul Meselesinin küfür li-gayrı olduğunu dillendiriyorlar. Peki aslen mübah olan bu meselede küfür illeti neydi?

Orada küfür söz ve küfür fiilin olması idi. Peki onların bu mantık tekfir ya da usulüne göre bugün tağut’un ülkelerinde evler, sokaklar, mahalleler, parklar, çarşı, pazar, otobüs ve alışveriş merkezi gibi yerlerde küfür sözü ve küfür fiilleri yok mu? Var.

O halde bu usul ilmine göre onların dışarı çıkması, alışveriş yapması hatta evlerin dışına çıkması bile asla caiz değildir. Çünkü okulda olan aynı küfür sözü ve küfür fiili her yerde söz konusudur. O halde bunlar aslında kendi usul ilmiyle çelişerek kendilerine tekfir konumuna oturtmuş olmuyorlar mı?

Kendileri ve çocukları televizyon izliyorlar, YouTube, Facebook ve benzeri sosyal medyada geziniyorlar, peki bu sosyal medyada küfür fili ve küfür sözü yok mu? Var. Peki onların bu usulüne kendilerini tekfir etmiş olmuyorlar mı? Çünkü illet aynı, okul’da, sokakta, mahallede, çarşıda ve sosyal medyada küfür sözü küfür fiili vardır. O halde onların bu usulüne göre onlar kendilerine tekfir ettiklerinin farkında değiller mi?

Halbuki nasıl ki sokaklar, mahalleler, çarşı ve pazar aslen mubah olan ama maalesef küfür sözü ve küfür fiili ile mübah olan şartlar muayen ve mukayet açıdan değişebiliyorsa nasıl ki sosyal medya aynı şekilde küfür sözü ve fiili vardır bu da muayene ve mukayyet açın da değişebiliyorsa okulda değişir. Çünkü bunların hepsi kişinin iradesiyle ilgilidir. Kim iradesine küfre ve şirke yönlendirirse tekfir etmeyi hak eder kim bunlardan beri olur kendine ve çoluk çocuğunu korur ve imanını kurursa tekfir edilmezler.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed