Mü’minlerin Birinici Özelliği: ”Onlar Rablerine Hiç Bir Şeyi Ortak Koşmazlar”.
Şirk sözlük manası: Allah’a ortak koşmak, bir şeyleri Allah’a denk tutmak ya da Allah’a ait olan ilahi ve rabbani özellikleri bir başkasına vermek şeklinde gerçekleşir.
Şirk Allah’a atılan en büyük iftira, yalan, zulüm, kötülük ve bununla beraber Allah’a bilgisizlik, yetkisizlik ve eksik görmek suretiyle ortaya çıkan bir zulümdür.
Şirkin zıttı tevhittir bu Allah’ı birlemek, onu muhatap almak, onun emir ve yasaklarına, değer yargılarına göre ve onun ilahi iradesine göre yaşamayı gerektiren ilahi sistemin adıdır.
Şirk Allah’ın yetkisini gasp etmek, Allah’a ait hakkı başkasına vermek ve Allah’a ait ilahi özelliği başkasına vermektir.
Mü’minlerin en büyük özelliği onların hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmamalarıdır. Çünkü onlar kitaba ve sünnete iman ve amel bütünlüğünde bağlanmış ve Allah’ın iradesi için varlıklarını korumuş kimselerdir. Mü’minlerin zıttı ise müşriklerdir. Onlar Allah’la beraber ya da Allah dışında başkalarını ilahi ve rabbani özellikler vermek suretiyle şirke düşmüş müşriklerdir. Nitekim;
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ
Rablerine (hiçbir şeyi) ortak koşmayanlar, (Mü’minûn: 59)
الاسلام ان تعبد الله ولا تشرك به شيئا
(islam Allaha ibadet etmen ve ona hiç bir şeyi ortak koşmamandır. (Muslim
Temelde Türkiye toplumun düştüğü şirk üç şekilde görülür;
1- Muhafazakar kesimin düştüğü şirk: Bu namaz kılan, oruç tutan, zekat veren hatta şeriata iman eden insanların düştüğü şirk çeşididir. Onların şirke düşmelerinin temel sebepleri kendilerine evliya, salih kul ya da şeyh isimlerle isimlendiren kimselerin olağanüstü bir varlık, kutsanmış ve aynı zamanda ilahi ve rabbani özellikle donatılmış kimselere inanmak seklinde düştükleri şirkle beraber yardım, destek, sevgi ve övgü gibi Allaha ait ibadet çeşitlerini tağutlara tanımak suretiyle şirke düşmüşlerdir.
Onlar Allah’la beraber ya da Allah dışında salih kul, evliya ya da şeyh isimleriyle isimlendirilen kimselere bela ve musibetin giderilmesi için yardıma çağırmaları, onlara sığınmaları, faydayı celp etmek ve zarar def etmek için Medet diyerek onları çağırmak, dua taleplerinde onları ya aracı ya da direk onlardan dua talebinde bulunma, yeryüzünde ve gökyüzünde onların da olaylara doğaya müdahale etmek suretiyle tasarruf hakkına sahip olduğu düşüncesiyle onlardan yardım istemeler ya da bu kimselerin gaybı bildiğini iddia etmeleri şirktir. Dolayısıyla hiç şüphesiz sığınmak, yardım istemek, dua talebinde bulunmak, faydayı veren zararı da def eden ve gaybi bilen yalnız Allah’tır.
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَج۪يبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Allah’ı bırakıp da kendilerine dua ettiğiniz varlıklar, sizin gibi (Allah’a) kuldurlar. Şayet doğruysanız, çağırın da çağrınıza karşılık versinler. (A’râf: 194)
Bu ayette Rabb’imiz kendisinden başka yalvardıkları, dua ettikleri, çağırdıkları ve sığındıkları kimselerin kendileri gibi kulları olduğunu beyan ederek onların şirklerini ortaya koymuştur.
Şirk akılsızlık ve gafletin sonunda gülünç duruma düşürmekle beraber kendisiyle getiridiği zulüm ile büyük yaralara sebep olmaktadır.
Bir gün Ömer radıyallahu anh, Rasulullah sallAllahu sleyhi ve sellem’e dedi ki:
“Ya Rasulûllah, bir şeye gülüyorum, bir şeye de ağlıyorum. İslam’la müşerref olmadan, hamurdan put yapıp tapıyor, acıkınca yiyordum. Bunu hatırlayıp gülüyorum. Bir şeye de ağlıyorum, kızımın göstermiş olduğu şefkate rağmen, diri diri kuma gömdüm. Buna da ağlıyorum”. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Ya Ömer, bunları iman zamanında mı yaptın yoksa cehalet zamanında mı?” Ömer radıyallahu anh: “Cehalet zamanında ya Rasulûllah” deyince Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem “O zaman bundan sorulmayacaksın” buyurdular.
2- Çağdaş cahiliye: Bu kendilerine çağdaş ve uygar ismini veren kıyıda köşede islam’a inanan ve kendini bu dine nispet eden ama Allah’ın kanunlarına yönetme hakkı, yasama yetkisi ve hükmetme hakkı tanımamaları sebebiyle hakimiyeti şirkine düşmüşlerdir. Hiç şüphesiz bunlar ideolog, filozof, lider, kurtarıcı ve önder gibi Allah’a isyan eden ve İslam ilahi nizam’ı hiçe sayan ve insan uydurması ideolojik dinlerle hükmeden tağutların yardımcıları ve en büyük destekçileri olmuşlardır. Onlar Allah’a isyan konusunda bu insan uydurması ideolojik dinlerin yasalarına ve kanunlarına tabi olmak suretiyle şirke düşmüşlerdir.
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Onlar Allah’ı bırakıp din bilginlerini, abidlerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. (Oysa) onlar yalnızca bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Allah) onların şirk koştuklarından münezzehtir. (9/Tevbe, 31)
Adiy, Medine’ye geldi. O, Tay Kavmi’nin lideriydi. Boynunda gümüş bir haçla Resûlullah’ın (sav) huzuruna girdi. Resûlullah (sav) Tevbe Suresinin 31. ayetini okuyordu. Adiy, Peygamber’e (sav): ‘Onlar, din adamlarına tapmadılar ki!’ dedi. Resûlullah (sav): ‘Evet, fakat din adamları, onlara helali haram, haramı helal kıldılar. Onlar da tabi oldular. Bu, onların, din adamlarına ibadetidir.’ buyurdu.” (Tirmizi)
Bu ayet siyasi, sosyal, ekonomik, yasama ve kanun koyma gibi ilahi iradenin hayata egemen oluşu konusunda Yahudi ve Hristiyanların kendi bilginlerinin ortaya koydukları ideolojik helallerine, haramlarına, onların beşeri yasalarına ve kanunlarına itaat etmeleri sebebiyle onları Rab edinmiş olmakla beraber kendileri kul olarak isimlendirilmiştir. Bugün çağdaş cahiliye bu yönüyle Allah’ın ilahi iradesini hiçe sayarak insan uydurması ideolojik dinlerin yasalarına itaat etmekle Tağutları/Politik Tanrıları Rab edinmiş ve şirke düşmüş kimseler konumundadır.
Onlar siyasi görüşlerini, ekonomik uygulamalarını, yasalarını ve kanunlarını İslam ilahi nizamın temel öğretiler olan Kur’an ve Sünnetten almazlar. Bilakis onlar tamamıyla beşeri insan uydurması heva ve hevesin ürünü olan ideolojik dinlere göre bir hayat sürdürürler işte bunlar modern cahiliye toplumuna ait şirk çeşididir.
وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّٰهِ عَلَيْهِ وَاِنَّهُ لَفِسْقٌۜ وَاِنَّ الشَّيَاط۪ينَ لَيُوحُونَ اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْۚ وَاِنْ اَطَعْتُمُوهُمْ اِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ۟
Allah’ın adının anılmadığı (hayvanlardan) yemeyin. (Çünkü) o kesin bir fısktır. Şüphesiz ki şeytanlar, sizinle tartışmaları için dostlarına (böylesi şüpheleri) vahyeder/fısıldar. Şayet onlara itaat edip (leş hayvanların helal olduğuna ve yenebileceğine inanırsanız) hiç şüphesiz müşriklerden olursunuz. (En’âm, 121)
Bu olay, Taberânî’nin İbn Abbas’tan rivayetinde şöyle anlatılıyor:
“Üzerine Allah’ın adı anılmamış olanlardan yemeyin…” ayeti nazil olunca İranlılar, Kureyşlilere şöyle haber gönderdiler: “Muhammed’le tartışın ve ona deyin ki:
“Senin elinle, bıçakla kestiğin helâl oluyor da (ölüyü kastederek) Allah’ın altın bir bıçak ile kestiği mi haram?” Bunun üzerine “Doğrusu şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinde bulunurlar. Şayet onlara itaat ederseniz hiç şüphesiz sizler de müşrikler olursunuz.” ayet-i kerimesi nazil oldu.
Buradaki şeytanlar Kureyş müşriklerine Muhammed (asm)’le tartışma malzemesi veren putperest İranlılar, dostları da Kureyş müşrikleridir. (İbn Kesîr, ilgili ayetin tefsiri)
Şirk asla hafife alınamaz. Çünkü insana şirkin en küçük gibi görünen yönü kişiyi ebedi cehenneme götürür. Nitekim bir hadiste;
“Bir kişi bir sinek yüzünden Cennet’e girdi. Diğeri de bir sinek yüzünden Cehennem’e atıldı:
Önceki ümmetlerden iki kişi, puta tapan bir kavme uğramışlardı. Onların yanına kim gelirse mutlakâ putlarına kurban kestirirlerdi. Gelenlerden birine:
Bir şey kurban et! dediler. O ise:
Yanımda bir şey yok. dedi.
Bir sinek bile olsa kurban et! dediler. O da bir sinek kurban edip geçti ve Cehennem’e müstahak oldu.
Diğerine de:
Bir şey kurban et! dediler. O ise:
Ben Allah’tan başka kimseye kurban kesmem! dedi. Onu şehit ettiler, o da Cennet’e girdi.” (Ebû Nuaym, Ahmed)
İbrahim aleyhisselam’ın dinine ait olan kurban kesme eylemini yapıyorlardı. Ama onların şirke düşmesinin ve Allah’ın onlara müşrik demesinin sebebi onların kendiliğinden ölmüş hayvanları yani leş olan helal görmeleriydi ve onlar bu şekilde sahabenin kafasını karıştırmak suretiyle onlar; Allah’ın canını aldığı hayvanı haram görüyorsunuz kendi elinizle kestiğiniz hayvana helal diyorsunuz” diyerek müslümanların kafalarını karıştırıyorlardı. Sadece basit gibi görünen bu meselede Allah sahabeye ‘’Eğer siz onlara itaat ederseniz müşrik olursunuz’’ ayeti nazil oldu. Bugün çağdaş cahiliye kaç yerden Allah’a isyan etmek suretiyle başkalarına itaat ederek müşrik oldukları ortadadır.
3- Dehriler: Bunlar Deist, ateist ve buna benzer Allah’ın varlığına, indirdiği kitabı inkar eden ve tamamı ile her açıdan şirkin karanlığına gömülmüş kimselerdir.
Allah kendisi ile şirk koşanları ahirette asla affetmeyeceğini beyan etmiştir. O halde yol yakınken şirkten tevbe etmek suretiyle Rabbimizi tevhid ile birleyelim. Nitekim;
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْمًا عَظ۪يمًا
Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun (şirk) dışında kalanları dilediği kimse için bağışlar. Kim de Allah’a şirk koşarsa, hiç şüphesiz büyük bir günahla iftirada bulunmuş olur. (Nisâ: 48)
مَنْ مات وهو يدعُو مِنْ دون الله نِدًّا دخَل النَّار.
Abdullah b. Mesud radıyallahu an’tan merfu olarak rivayet edildiğine göre:
”Her kim, Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakararak O’na eş koşar bir halde ölürse, cehenneme girer.”
اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟
(Şahsi arzu ve isteklere göre) haram ayların (yerlerini değiştirip) ertelemek, küfürde ileri gitmektir. Bununla kâfirler saptırılır. Allah’ın haram kıldığına sayı bakımından uydurmak için onu bir yıl haram, bir yıl da helal kılıyorlar. Böylelikle Allah’ın haram kıldığı (ayları) helal kılmış oluyorlar. Kötü amelleri onlara süslü gösterildi. Allah, kâfirler topluluğunu hidayet etmez. (Tevbe, 37)
Haram aylar İbrahim aleyhisselam’ın şeriatında olan yılın 4 ayına verilen isimdir. Bunlar Zillkade, Zilhicce, Muharem ve Recep aylarıdır. Bu dört aya aynı zamanda El eşhuru’l hurum denilir. Arapların bir kısmı geçimleri soygunculuk, yağma, talan etmek ve çabulculuk gibi şeylerle geçimlerini sağlıyorlardı bunla beraber kan davaları ve iç savaşlardan dolayı da haram aylara uymakta zorlanıyorlardı. Onlar da bu haram ayların yerlerini değiştirerek; Örneğin haram ay olan Muharrem ayını haram ay olmayan Safer ayı ile yer değiştirirlerdi yine Mesela Recep ayına girdiklerinde o ayı helal sayarak haramlığı Şaban ayına ya da savaş Muharrem ayına denk gelirse bu ayı haramlığını Safer Ayı’na tehir ediyorlardı. Bu sebeple onlar o yıl Muharrem ve Recep yerine Şaban ve Safer aylarını haram aylardan sayıyorlardı yani yerlerini değiştiriyorlardı.
Dolayısıyla İbrahim aleyhisselam’ın dininde yasal olarak bu 4 ayda yağmalama, öldürme, talan etme ve savaş caiz değil. Çünkü bu Haram aylar bir ıslah, terbiye etme ve geriye kalan diğer aylarda hazırlayarak barış, huzur ve güveni tesir etme açısından bir öğretici ve ıslah niteliğindeydi. Onlar Allah’ın haramını bu yönüyle değiştirip tehir ettiler ve Allah bu kimselere bu sebepten dolayı küfürde yükselmek/artmak olarak isimlendirdi. Peki bugün modern cahiliyenin ideolojik kanun ve yasaları aynı zamanda Allahın haramlarını helal etmesi ve helallerini haram etmesine ne dersiniz? Bu acaba en katmerli küfür olmaz mı?
مَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
Onların birçoğu Allah’a şirk koşmadan iman etmezler. (Yûsuf: 106)
Abdullah b. Abbas (ra): “Onların imanından kasıt: Onlardan birine: ‘Gökleri, yeri, dağları kim yarattı?’ denildiğinde, ‘Allah!’ demeleridir. Bununla birlikte O’na ortak koşmaktalardır.” demiştir. (Taberi, 1)
Rabbimiz bu kerim ayetinde bir gerçeği ifade ederek Allah’a inanan ve kendilerini ilahi öğretilere nispet eden çoklarının şirk koşmadan Allah’a inanmadıklarını ortaya koymuştur. Zaten bugün insanların Allah’a inanmaları onları şirkten kurtarmamıştır. Nitekim solcular, sağcılar, muhafazakarlar ve insan uydurması ideolojik dinlerin bağlıları maalesef ayette ifade buydu üzere şirke düşmüşlerdir.
İflas nasıl malı ve mülkü alıp götürüyorsa aynı şekilde şirke düşmek insanların tüm amellerini iptal eder ve kişi Allah ile bağını koparıp ebedi cehenneme götüren en büyük zulümdür. Kişi ne kadar namaz kılsa, oruç tutsa, zekat verse, cihad etse ya da günde binlerce kez zikir çekse hayatında şirk varsa tüm amelleri boşa gider. Nitekim Rabbimiz kerim kitabında;
وَلَقَدْ اُو۫حِيَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكَۚ لَئِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Andolsun ki sana ve senden önceki (resûllere): “Şayet şirk koşarsan bütün amellerin boşa gider ve mutlaka hüsrana uğrayanlardan olursun.” diye vahyedildi. (Zümer: 65)
Sonra Rabbimiz olan Allah çağdaş cahiliyenin ve geleneksel muhafazakarların tüm iddialarını reddederek sadece kendi kanunlarına, yasalarına ve hükümlerine davet etmiştir. Onlar bu daveti ilkel cahiliyenin yaptığı gibi ret ederse müşrik ismini almaktan kurtulamazlar. Nitekim;
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma. (Câsiye: 18)
اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ
Yoksa, Allah’ın izin vermediği şeyleri, kendilerine dinden şeriat kılan/kanun yapan ortakları mı var? (Şûrâ, 21)
Gürsel Gürbüz
www.gurselgurbuz.com
Share this content:
Yorum gönder