İslam İlahi Nizam VS İnsan Udurması İdeolojiler
İlahi sistemi ile kullarını rehbersiz ve hidayetsiz bırakmayan Allahın adıyla…
Yaşadıgımız çağ insanların kafasının karıştığı, düşüncelerinde, fikirlerinde ve hayat tarzları konusunda sapma ve saptırmalara maruz kaldığı bir cağdır.
Maalesef medya sihrinin her tarafı kuşattığı ve yönetimlerin batıla, küfre ve şirke iktidar, egemenlik verdiği ve hizmet ettiği bir hayatın içindeyiz. Cahiliye sistemi baskı ve dayatmaları sonucu Allaha sınırlandırmalar getirilmesine, islam ilahi nizamın kanun ve yasalarının yasaklanmasına, müslümanların toplum mühendislerince asimilasyona uğramasına ve ona alternatif ideolojik dinlerin yönetimde söz sahibi olmasına neden olmuştur.
Vahiyden ve ilahi sistemden bi haber iki ayaklı şeytanilerin vaaz ettigi hayat programlarından etkilenerek, müslümanların Allah ile bağı koparılmıştır. Bugün insanlar islam ilahi nizama muhalefet eden ideolojik şirk ve küfür dinlerin boyunduruğunda Allaha kulluk bilincinden uzak, tağutlara sevgide, itaatte, ittibada ve desteklerinden kulluk yapan kimseler haline gelmiştir.
Şu gerçeği ifade etmek gerekirki demokrasi, komünizm yada sosyalizm gibi ideolojiler islama alternatif olarak ortaya çıkmış beşeri ideolojilerdir. Yahudilik yada hristiyanlık gibi dinlerde ideoloji değil sonradan bozulmuş dinlerdir. Ama islam ilahi nizam hem din hemde ilahi bir ideolojidir.
Demokrasi, sosyalizm, laiklik, liberalizm, ırkçılık, kapitalizm, hümanizm, komünizm ve tüm diğer izmler gibi olan ideolojik şirk ve küfür dinleriyle birlikte, hristiyanlık, yahudilik, hinduizm, şamanizm, morminizm gibi batıl dinler ve bunun yanında ideologlar, filozoflar ve ordinaryüs gibi tüm düşünürler, her biri kendi yollarının, düşüncelerinin, fikirlerinin sistemlerinin ve yaşam tarzlarının hak oldugunu iddia etmektedir. Peki milyonlarca batıl dinler ve ideolojik dinler kendi aralarında bu kadar birbirinden farklı, muhalif, çatışma ve zıt olmasına rağmen hepsinin aynı olması yada hak olamsı nasıl söylene bilinir?
Akıl ve tecrübe bunların hepsinin aynı ve hak olduğunu red eder. Çünkü bu ideolojik şirk ve küfür dinleri ile birlikte batıl dinler, tarihden gelen hakikatler ile bunların birbiriyle savaştığını ve birbirinden nefret ettiğini yazar. 1 ve 2’nci dünya savaşları buna delil olduğu gibi kapitalizm ve komünizm catışmasıda buna delildir.
İnsanların, iyi-kötü, doğru-yanlış, yasak-serbest ve helal-haram gibi değer yargıları konusunda baş vuracakları merci onların heva ve hevesleri doğrultusunda ürettikleri ideolojiler değildir. Çünkü insanlara böyle bir yetki verilmediği gibi bu insanların böyle bir tecrübe ve yeteneğide yoktur.
Bakın tarihin hangi sayfasını aralarsanız her coğrafyada her zaman diliminde en kanlı ve en feci inkılapların yapıldığını görürsünüz, uğrunda milyonların öldürüldüğü bu sahte inkılapların hemen arkasında yasaların ve kanunların değiştiğini görürsünüz. Bir hiç uğruna milyonların değerlerinin iki sene sonra baska bir değer yargıları ile değişmesi ölümleri, mücadeleyi boşa çıkarmasına ve inançlarının heba olmasına neden olmuştur.
İdeologlar, particiler, kurum ve kuruluşlar Allahın kulları konusunda Allaha alternatif kanunlar, yasalar, yönetmenlikler ve bir hayat programı olarak bir nizam meydana getiremezler. Çünkü insan aklı ve bilgisi her çağda sınırlı, tutarsız, insan beşer olması hasebiyle gaybi ve geçmişi bilmemesi ve kusurlu bir varlık olarak insan kendi tabiatına uygun kanunları belirleme yeteneğinin olmadığını gösterir.
Dolayısıyla kulları konusunda kanun vaaz etme ve hayat programı olarak yönetme islam ilahi nizamin yol göstericiliginde Alemlerin rabbi olan Allaha ait olan bir yetki ve özelliktir. Kimse hâşa bu konularda Allaha akıl vermeye yeltenmesin.
Bilim ve teknoloji cağında ideolojik şirk ve küfür dinlerin yönetiminde insanlar cahiliye hayatı yaşamaktadır. Değer yargıları ve kanunları insan tabıatı ve onuru ile catışmakta ve onun hayatını çekilmez hale getirmektedir. Eğer biz bugün ideolojik şirk ve küfür dinlerinin değer yargılarını sorgularsak faizi, içkiyi, kumarı, zinayı, ahlak değerlerini, ekonomik, siyasi, sosyal ve bir hayat tarzı ile ele alacak olursak, bu uygulamaların hepsinin tâ en ilkel dönemlerde olan toplumların hayatında en vazgeçilmez düstur olduğunu görürüz.
Bu ilkel uygulamalar ile hayatlarına yön verenler asla medeni olamazlar. Biz bu sapık uygulamaları ilahi yaslara arz ettiğimizde, ilahi verileri göre bu toplumun aleyhine ve neslin dumura uğramasına neden olmaktadır.
Faiz kapitalizmin ve onun yörüngesinde olan devletçiklerin en büyük sermayesidir. Faizin olduğu yerde sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik ve fakirlik vardır. İste bu gericilik ve cahileyedir. İslam ilahi nizma bunu yasaklayarak ilerici oldugunu ispatlar.
İçki en eski çağlardan bu yana bilinen bir kötülüktür. icki ideolojik şirk ve küfür dinlerin yol göstericilğinde bir ekonomik pazardır. Üç beş ayyaş sermaye babası daha fazla para kazansın diye yada üç beş ayyaşın nefsi ve özgürlüğü icin bu içki yasallaştırılır. Ve sonuc 35 milyar dolar ülke ekonomisine zarar, yılda on binlerce trafik kazası, on binlerce ölümler, kavgalar ve aile yuvaların dağılması. İşte bu bir zulümdür. İslam ilahi nizam bunu yasaları ile yasaklayarak insanlığı kurtarmışken, kendilerini modern olarak tanımlayanların bu uygulamaları, onların cahileye toplumu oldugunu göstermez mi?
Zina cahileye toplumuna ait bir özelliktir. Allahı tanımayarak, bu benim bedenim diyerek sırf arzularını ve şehvetini tatmin etmek adına yasal yola başvurulmadan yapılan bu zina ailelerin dağılmasına, neslin bozulmasına, kötülüğe ve ahlaksızlığa neden olmaktadır. Gayri meşru ilişki sonucu doğması istenilmeyen bebek daha henüz anne karnında iken altı yıl tıp fakültesi okuyan bir doktorun eli ile anne rahminde makas ile bebek parçalanmaktadır. Özgür iradesi ile bu günahsız bebeği vahşice öldüren bu zâni kadın-erkek ve doktor çağdaş olabilir mi? Buna razı olan sistem doğru olabilir mi? İşte islam ilahi nizam bu kötülükleri yasaklayarak çağlar üstü oldugunu gösterir.
Kumar bir kaç kisinin kazandığı milyonlarca insanın kaybettiği bir zulum çarkıdır. Kumarhane işletilen yerlerde üretim yoktur, tembellik, düzensizlik ve çatışma vardır. İslam ilahi nizam bu gibi kötülükleri yasaklayarak toplumu tembellikten kurtarmak ve üretime sevk etmekte. Zaten kumarın sosyolojik ve toplum içindeki ekonomik sömürüsü toplumları bunalım ve ümitsizliğe sevk etmektedir.
İslam ilahi nizamın ideolojisi rabbani ve ilahidir. Onun yasaları, kanunları ve hayatı kuşatan programı tamamı ile Allahtandır. İslam ilahi nizamın değişmez doğruları vardır ve tüm verileri insanlığın kurtuluşu içindir. Bu ilahi ideolojinin iki önemli yasaları vardır. Bunlar helal ve haram yasalardır. Karanlık çağlar dediğimiz dönemlerde yaklaşık 15 Asır önce gelen islam sisteminin haram yasalarında serbest edildiği takdirde fayda göremezsiniz hatta bu devletler ve toplumlar için büyük tehlikedir. Yine Allah’ın bir diğer yasası helal yasalarıdır, bu helal yasaların hayatı kuşatması bireylerin, ailelerin, toplumların, hükümetlerin ve devletlerin sosyal, siyasi, ekonomik, hukuki ve bir hayat programı olarak dünya ve ahirette en büyük faydayı sağlamakta.
Kim islam ilahi nizamın helal ve haram yasalarına ister iç isterse uluslar arası arenada sosyal, siyasi, ekonomik, hukuki ve bir hayat programı ile Allah kul olmaya karar verirse! Allaha itaat etmiş ve yeryüzündeki kulluk misyonuna ihanet etmemiş olur. Kim hayır ben Allaha bu veriler ile kulluk etmiyorum benim aklım bana yeter diyerek ideolojik şirk ve küfür dinlerin yol göstericiliğine sığınan ve seçimini küfür ve şirk’ten yana kullanırsa firavunların ve onun bağlılarının seçimini yapmış olur.
Gürsel Gürbüz
Share this content:
Yorum gönder