×

Ders: İsim ve Sıfat Açısından Müteşâbih Nedir?

Ders: İsim ve Sıfat Açısından Müteşâbih Nedir?

Gürsel Gürbüz

1. Müteşâbih – Lugavî (Sözlük) Anlamı:Arapça kök harfleri ش ب ه (şīn – bāʼ – hāʼ)

Bu kök; benzemek, karışmak, birbirine yakın olmak gibi anlamlar içerir.

Sözlükte “müteşâbih” ne demek?

* Birbirine benzeyen

* Anlamı karışık olan

* Açık ve belirgin olmayan

* Hangi anlamın kastedildiği tam olarak bilinmeyen

2. Müteşâbih – Istılâhî (Terimsel) Anlamı:

Usûl-i Tefsir ve Hadis’te terim anlamı: Müteşâbih;

* Manası kapalı,

* Yoruma açık,

* Zâhiriyle anlaşılması mümkün olmayan,
ayet veya hadislere denir.
Anlamı kesin bir şekilde bilinemediğinden ya tev’îl edilir ya da tefvîd edilir.

4. Özellikle Sıfatlar Açısından Müteşâbih;

* Allah’ın “el”, “yüz”, “istivâ”, “iniş”, “sevinme”, “gazap” gibi sıfatlarını içeren ayet ve hadislerdir.

* Bu lafızların hakiki mi mecaz mı olduğu bilinmez.

* Nasıl oldukları da meçhuldür (keyfiyet gayr-i malûm).

4. Usûl Açısından Müteşâbih Nedir?

Usûl-i Fıkıh ve Kelâm Açısından;

Ayet ve hadisler, anlam bakımından ikiye ayrılır:

Muhkem: Anlamı açık, sabit, yoruma ihtiyaç duymayan. Müteşâbih:

    * Anlamı kapalı,

    * Zâhiriyle kastedilenin ne olduğu belli olmayan,

    * Zâhir anlamı ile Allah’a isnad edildiğinde teşbih (benzetme) doğuracak lafızlardır.

Selef’e göre müteşâbih; anlamı insan aklının tam kavrayamayacağı, keyfiyeti bilinmeyen, ama Allah’a ait olduğuna iman edilen ayet ve hadislerde geçen sıfat lafızlarıdır.

5- Usûl Ulemâsının Tanımıyla Müteşâbih Nedir?

“Zâhirinden anlaşılan anlamın murad edilip edilmediği bilinmeyen lafızlardır.”Örnek:

* “Yedullâh = Allah’ın eli”
Bu ifadenin zâhiri mecaz mı hakikat mi? Allah’a bir uzuv isnadı caiz mi?
Bu gibi sorular cevapsız kaldığında, buna müteşâbih denir.

Özellikle İsim ve Sıfatlarda Müteşâbih Nasıl Anlaşılır?

Allah’ın isimleri muhkemdir
“Er-Rahmân”, “El-Alîm”, “El-Hakîm” gibi isimlerin anlamı açıktır. Bazı sıfatlar ise müteşâbihtir:

    * “Yed (el)”, “Veche (yüz)”, “İstivâ (arşa çıkmak)”, “Nüzûl (inmek)”, “Sağ el”, “Bacak” gibi lafızlar

    * Keyfiyeti bilinmez

    * Zâhiri anlamı Allah’a isnad edilirse teşbih olur

    * Bu yüzden tev’îl ya da tefvîd gerekir

6- Ehli Sünnet’in Tavrı Nedir?

Müteşabih manası kapalı olan ve açıklanmasına dair herhangi bir delil olmayan, Kur’an ve sünnette bu konuda onu açıklayacak hiçbir delil bildirmeyen kelimedir. Sarih/kesin ve zanni anlamda açıklanmayan kelimedir.

Allah’a ait ve müteşabih olan Allah’ın kendisini nitelendirdiği sıfatları vardır. Bunların keyfiyetini bilmeksizin eli, ayağı, yüzü, görmesi, kızması, sevmesi, inmesi, arşa istifa etmesi ve tuzak kurması gibi ilahi sıfatları vardır. Allah’ın bu sıfatlarına iman etmek ve kabul etmek her Müslümanın sorumluluğudur. Bu sıfatların müteşabihattan olmasından dolayı Allah’ın niceliği ve nasıllığı bilinmemesinden dolayı bu sıfatlar tevil etmeksizin, ta’til, tecsim, teşbih, keyfiyet ve yoruma kaçmadan kabul edilmesi gerekir. Çünkü bu sıfatların nasıllığı ve niceliği Kur’an ve Sünnette açıklanmamıştır.

7- Selef Ekolü (Tefvîd):

* Anlamı Allah’a havale eder

* “Biliriz ki bu Allah’a aittir, ama nasıl olduğunu bilmeyiz.”

8- Halef ekolü (Te’vîl):

* Zahirden mecazî bir anlam verir

* Teşbihi önlemek için te’vîle gider

Kur’ân Delili: (Âl-i İmrân 3/7)

وَأُخَرُ مُتَشَـٰبِهَـٰتٌ… وَمَا یَعۡلَمُ تَأۡوِیلَهُۥۤ إِلَّا ٱللَّهُ

Diğer ayetler ise müteşâbihtir… Onların te’vîlini Allah’tan başkası bilmez.

Kimilerin bu isim ve sıfatları ta’til (iptal) ederek, güya biz bunları insanlara benzetmiş oluruz, söylemi ile sıfatları inkar ederler. Diğer taraftan bu isim ve sıfatları tevil ederek Allah’ın elinden kasıt güç ve kudret olduğunu söyleyerek ya da yüzünden kasıt Allah’ın rızası anlamına geldiğini söyleyerek Allah’ın sıfatlarına bu şekilde sınırlandırmalar getirmek suretiyle bilmedikleri ve kendilerine yetki verilmedikleri şeyler konusunda konuşmaları hem bid’at hemde Allahın ilahi özelliklerini iptal etme anlamı taşır.

9- Müteşâbihât’ın Özellikleri (Sıfatlar Açısından)

– Zâhiri anlamıyla Allah’a nisbeti aklen ve şer’an mümkün görünmeyen lafızlardır.

Örnek: Yed (el), vech (yüz), istivâ (arşa istiva), nüzûl (inmek), sevinmek, gazap etmek…

–  Anlamı ya kapalıdır ya da birden fazla manaya gelebilir. Bu nedenle kesin yorum yapmak, anlamı zorlamaktır.

– Müteşâbihatın zâhiri teşbih ve cisimlendirme (tecsim) içeriyor gibi görünse de, hakikati Allah katındadır.

– Bu tür lafızlarla ilgili ayet ve hadisler, ya te’vîl edilir ya da tefvîd edilir.

– İman eden mü’min, bunların doğru olduğuna inanır ama mahiyetini sormaz, bilmeye çalışmaz.

10- Kaideler-Kurallar (Ehl-i Sünnet’e Göre)

1. القاعدة: نُثْبِتُ مَا أَثْبَتَهُ اللهُ لِنَفْسِهِ بِلَا تَكْيِيفٍ وَلَا تَشْبِيهٍ وَنُنزِّهُهُ عَمَّا نَفَاهُ عَنْ نَفْسِهِ بِلَا تَعْطِيلٍ

Allah’ın kendi hakkında ispat ettiği şeyleri ispat ederiz; ama keyfiyetini bilmeden ve benzetmeden. Allah’ın kendisi hakkında nefyettiği (olmadığını bildirdiği) şeyleri de O’na yakıştırmadan tenzih ederiz.

2. القاعدة: نُؤْمِنُ بِاللَّفْظِ وَنُفَوِّضُ الْمَعْنَى إِلَى اللهِ

Lafzın varlığına iman ederiz, ama anlamını Allah’a havale ederiz.

3. القاعدة: كُلُّ مَا خَالَفَ ظَاهِرُهُ التَّنْزِيهَ وَالْكَمَالَ فَهُوَ مِنَ الْمُتَشَابِهَاتِ

Zâhiri, Allah’ı tenzih etmeye ve kemal sıfatına zıt olan her lafız, müteşâbih hükmündedir.

4. القاعدة: آياتُ الصِّفَاتِ تُمَرُّ كَمَا جَاءَتْ، بِلَا تَكْيِيفٍ وَلَا تَشْبِيهٍ وَلَا تَعْطِيلٍ

Sıfat ayetleri olduğu gibi geçilir (kabul edilir);

fakat keyfiyetlendirme, benzetme ve inkâr yapılmaz.

5. القاعدة: نُثْبِتُ الصِّفَاتِ مِنْ غَيْرِ تَكْيِيفٍ وَنُنزِّهُ اللهَ مِنَ النَّقْصِ وَالتَّشْبِيهِ

Sıfatları ispat ederiz ama keyfiyet belirtmeyiz; Allah’ı eksiklikten ve benzetmeden tenzih ederiz.

a- İsnad Sabitse, İnkâr Edilmez:

Eğer ayette veya sahih hadiste sabit bir sıfat varsa, onu inkâr etmek küfre götürebilir. “Allah’ın eli vardır” denilmişse, bu sabittir ama keyfiyeti bilinmez.

b-Keyfiyet Sorulmaz:

Nasıl olduğu bilinmez. Sorulmaz, cevaplanmaz.

İmam Mâlik’e soruldu: “İstivâ nasıl olur?”

O da: “İstivâ malûmdur, keyfiyeti meçhuldür, ona iman vaciptir, soru bid’attir” demiştir.

11- Teşbih ve Te’til Arasında Orta Yol:

Teşbih: Allah’ı mahlûkata benzetmek

Te’til: Sıfatları inkâr etmek

Ehli Sünnet: Ne benzetir, ne inkâr eder. Sadece tefvîd veya makul te’vîl yapar.

12- Selef’e Göre Allah’ın Sıfatlarında Uyulması Gereken Şartlar / Esaslar

a. İspat (إثبات):

Allah’ın kendisi için ispat ettiği her isim ve sıfat, naslarla sabit ise, aynen kabul edilir. Delil;

قُلْ هُوَ ٱللَّهُ أَحَدٌ – ٱللَّهُ ٱلصَّمَدُ

“De ki: O Allah birdir. Allah Samed’dir (her şey O’na muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir).” (İhlâs, 1-2)

b. Tahrif (تحريف) Yapmamak:

Sıfat lafızlarının anlamlarını bozmamak ve başka manalara çekmemek gerekir.

Örn: “İstivâ etti” (ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِ) ayetini, “istilâ etti” gibi anlamlara çekmek tahriftir (Selef’e göre).

c. Te’vîl (تأويل) Etmemek:

Manayı zâhirinden başka bir mecazî manaya yönlendirmemek.

Selef âlimleri, özellikle sıfatlarla ilgili nasslarda zâhirini geçerli sayar ama keyfiyetini bilmez.

d. Teşbih ve Temsîl (تشبيه و تمثيل) Yapmamak:

Allah’ın sıfatlarını mahlûkata benzetmek büyük bir sapmadır. Delil:

لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ

“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O her şeyi işiten, her şeyi görendir.”

(Şûrâ, 11)

e. Tefvîd (تفويض) Etmek:

Anlamı veya keyfiyeti aklen kavranamayan sıfatlar Allah’a havale edilir.

“İstivâ nasıl?” sorusuna İmam Mâlik’in cevabı:

“İstivâ malûmdur, keyfiyet meçhuldür, iman vaciptir, sormak bid’attir.”

g. Te’tîl (تعطيل) Yapmamak:

Allah’ı sıfatlardan soyutlamak, inkâr etmek; Allah’ı noksan göstermek olur.

Selef, sıfatları inkâr eden Mutezile ve Cehmiyye gibi fırkaları bu yüzden sapıklıkla suçlamıştır.

13- Selef’e Göre Mahlûkata Benzetmeme Şartları (Tenzîh)

a. Allah’ın sıfatları vardır ama mahlûk sıfatları gibi değildir.

Örn: Allah’ın “eli” vardır (ayetle sabittir), ama bu bir uzuv değildir.

Mahlûkun eli gibi değil, nasıl olduğu bilinmez.

b. Lafzı ispat edilir, keyfiyeti bilinmez.

القاعدة: نثبت اللفظ، ونفوض الكيفية

“Lafzı ispat ederiz, keyfiyeti Allah’a havale ederiz.”

c. Allah’ın zatı mahlûkata benzemez; sıfatı da benzemez.

“Zâtı mahlûka benzemezse, sıfatı da benzemez.”

14- Müteşabih Açısından Kaidetün Âmmeh/Genel Kaideler;

بِلَا تَكْيِيفٍ وَلَا تَشْبِيهٍ وَلَا تَعْطِيلٍ

“Keyfiyetlendirme, benzetme ve inkâr yapmaksızın sıfatlara iman edilir.”

* نُثْبِتُ مَا أَثْبَتَهُ اللَّهُ لِنَفْسِهِ وَمَا أَثْبَتَهُ لَهُ رَسُولُهُ، عَلَى الْوَجْهِ الَّذِي يَلِيقُ بِجَلَالِهِ

“Allah’ın ve Rasulü’nün ispat ettiği sıfatları, O’nun yüceliğine layık biçimde kabul ederiz.”

* التَّشْبِيهُ كُفْرٌ، وَالتَّعْطِيلُ كُفْرٌ، وَالْهُدَى فِي الإِثْبَاتِ بِلَا تَشْبِيهٍ، وَالتَّنْزِيهِ بِلَا تَعْطِيلٍ

“Teşbih de, te’tîl de küfürdür; hidayet, benzetmeksizin ispatta, inkâr etmeksizin tenzîhtedir.”

15- Selef’e Göre Allah’ın Sıfatlarında Uyulması Gereken Şartlar / Esaslar

Müteşabihatın Üç Özelliği; 

1- Kendiliğinden manası gizli ve anlaşılmaz.

2- Akılla ve delille anlaşılması imkansız oluşu.

3- Kitab’ın ve Sünnetin bunu açıklamaması.

* Örnek; Sure başlarında gelen elif, lam ve mim gibi hurufu mukatta harfleri. 

* Allah’ın yarattıklarına benziyormuş gibi görünen sıfatlar olan el, yüz, ayak, öfke, sevmek, düşman ve inmek gibi sıfatlar.

* Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir ya da Rabbin ve saf saf olan melekler geldiği zaman gibi ayetler müteşabih’dir.

* Biz bunlara sadece iman ederiz ve manasını Allah’a havale ederiz.  Bu yönüyle Resulullah efendimizin övdüğü ilk üç nesil olan selef alimlerimiz müteşabih ayetleri bilmenin mümkün olmadığını dile getirmişlerdir.

Halef Alimlerimize gelince; Onlar Kur’an ve hadislerde geçen bu müteşabih sıfatları tevil etmişlerdir. Özellikle mücessime ve müşebbihe gibi ümmetin kendilerini tekfirde icma ettiği bu sapık mezhepler, Allah’ın bu sıfatlarını cisimlere benzettikleri için, onlar bu fitnenin kapanması ya da delalet ehline cevap verme niteliğinde Allah’ın eline Kudret, Allah’ın yüzüne Rıza, Allah’ın gelmesinden maksat Allah’ın emri, fısıldaşanlar ile beraber olmasından maksat Allah’ın onları ilmiyle kuşatması gibi teviller yapmışlardır. Batıl ehlinin yaydıkları fitne ve sapıklıklarından bu şekilde bid’at bir yorum/tevil yapmışlardır. O dönem sapık fırkalara karşı ve toplumu saptıran bu kimselere cevap verme niteliğinde böyle bir girişimde bulunmuşlardır. Bugün böyle bir durum söz konusu olmadığı için bu gibi teviller doğru görülmemiştir. Bu yönüyle biz selef metodunu benimsemekteyiz.

Selef ve Halef alimlerimiz ittifakla müteşabih naslara iman etmek gerekir ifadesini kullanmışlardır. Sıfatların manalarını araştırmaya gelince selef alimlerimize göre bunu yapmak doğru değildir. Çünkü Müslümanların yükümlü kılındığı bütün emir, yasak ya da farzlarda müteşabih naslara ihtiyaç gerekliliği yoktur. Sıfatları tevil etmenin doğru olmayışı Kur’an, sünnet ve selef alimlerin icmasıdır.

فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ 

 (Allah’ı başka varlıklara, başka varlıkları da Allah’a benzeterek) Allah hakkında örnekler/misaller vermeyin. (Allah hakkında verilecek örneği yalnızca) Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nahl, 74)

Ne Resulullah, ne sahabe, ne tabiin, ne etbau tabiin nede dört mezhep imamları ilhada düşmeden müteşabih olan naslara ne bir teşbih, ne örneklendirme, ne benzetme, tevil, temsil, tecsim, keyfiyet, tahrif ve ta’tile girmeden geldiği gibi kabul ettiklerini görürüz. Dolayısıyla Müslüman sıfatların durumunu araştırmadan geldiği gibi kabul etmesi gereken bir hükümdür.

  لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ 

 Hiçbir şey O’nun benzeri/misli/dengi değildir. O, (işiten ve dualara icabet eden) Es-Semi’, (her şeyi gören) El-Basîr’dir. (Şûrâ, 11)

Müteşabih sıfatları tevil etmek yaratılmış varlıklara benzetmek olur. Burada tahrif, olumsuzluklar ve yanlışlıklara sebep olunmaktadır. Çünkü insan Allah’ın ilahi ve rabbani özelliklerini, sıfatlarını ve zatını keyfiyet açısından bilmesi idrak etmesi gibi bir şey söz konusu değildir.

Hemen şunu ifade edelim ki, Allah’ın isim ya da sıfatlarının insanlara benzerliği aynı olmasını gerektirmez. Nasıl ki bir insanın ayağı ile bir zürafanın ayağı, bir timsahın yüzü ile maymunun yüzü ve bir insanın eli ile bir maymunun eli bir olmadığı gibi, Allah’ın eli, ayağı, yüzü kızması gibi sıfatlar asla yaratılmış olanlara kıyas, kabul ve bir benzerlik söz konusu bile olamaz.

فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ 

(Allah’ı başka varlıklara, başka varlıkları da Allah’a benzeterek) Allah hakkında örnekler/misaller vermeyin. (Allah hakkında verilecek örneği yalnızca) Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nahl, 74)

Allah sıfatlarını tevile götürmek Allah’ın kendisini vasıflandırmadığı, irade buyurmadığı ve razı olmadığı konularda bilmeden konuşmak hüküm koymak manasındadır. Allah’ın sıfatlarını ilgilendiren konularda Allah’ın habir/haberdar olması, Allah’ın gizliyi bilmesi, işitmesi ve görmesi gibi buna benzer ilahi sıfatların keyfiyeti, niceliği ve nasıllığını keyiflendirme, benzetme ve örneklendirme bize verilen bir yetki değildir. Allah’ın kendi zatı ile ilgili bize söylemediği şeyler konusunda bir şeyler söylememiz, Allah konusunda cahilce konuşmamıza ve onu varlıklara benzetmemize sebep olur.

Ebu Hanife der ki; Bir kimse Allah’ın elinin olup olmadığında şüphe ederse o kimse kafirdir. Çünkü böyle olduğu zaman Allah’ın nassını yalanlamış olur.

Yahudi ve Hristiyanlar tahrif olmuş kitaplarında, Allah’ı mahlukata benzetmiş ve onlar Allah’ın haşa yorulduğunu, dinlendiğini ve yakup peygamber ile güreştiğini ve bunun sonucunda yenildiğini, Allah’ın oğlu olduğuna, Allah’ın fakir ve cimri gibi sıfatlarla niteleyen geçmiş kafir toplumlar olmuştur. Bu yüzden isim ve sıfatları tevil, teşbih, tecsim, tekyif ve örneklendirme gibi durumlar isim ve sıfatları tahrif etmek geçmiş toplumlar ait çirkin bir iftira olmakla beraber Allah’a yakışmayan nitelendirmelere sebep olur.

لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌۜ 

 Ne uyuklama ne de uyku tutar O’nu. Bakara, 255)

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ 

Yahudiler: “Allah’ın eli bağlanmıştır/eli sıkı bir cimridir.” dediler. Söyledikleri (bu çirkin söz) nedeniyle elleri bağlandı ve lanetlendiler. (Mâide, 64)

Biz, Allah’ın elinin olduğuna inanırız ve hiçbir yaratılmış varlığa benzetmeyiz. Allah’ın bacağının olduğuna, Allah’ın kızdığına, Allah’ın arşa istiva ettiğine, Allah’ın gördüğüne, Allah’ın yüzünün olduğuna, Allah’ın kızması olduğuna, Allah’ın sevdiğine inanırız ama bunların hiçbirisini hiçbir yaratılmış varlığa benzetmeyiz. Dolayısıyla isim ve sıfatları hiçbir yaratılmışa benzetmeden geldiği gibi kabul etmek isim ve sıfatlarda tevhidde Allahı birlemektir. Bilmediğimiz ve bize açıklanmayan konularda haddimizi bilmek durumundayız.

  قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ

De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?” Bakara, 140)

İfade ettiğimiz gibi hiçbir naslarda müteşabihata dair isim ve sıfatları ilgilendiren konularda hiçbir şey söylememiş, onu kapalı tutmuş ve bu konuda resulünü, sahabeyi ve ondan sonraki nesli bize örnek göstermiştir. Dolayısıyla Allah’ın kendisini naslarda tanımladığı üzere, bu sıfatları çarpıtmaksızın, nasıllığını ve niceliğine sorgulamadan zahiri anlamında geldiği gibi kabul eder ve kusursuz olduğunu ikrar ederiz. Kim bunlara muhalefet eder ve bu konuda kur’an ve sünnetin dışına çıkıp kendince yorum, keyfiyet ve örneklendirme gibi buna benzer bir durum söz konusu olursa bu kimsenin küfre düşmesi an meselesi olur.

SELEF ve HALEF Mezheplerine Göre Müteşâbih Sıfatların Yorumu: Kıyaslı Tablo

Konu BaşlığıSelef Ekolü (Sahabe, Tabiîn, İmam Mâlik, Ahmed b. Hanbel)Halef Ekolü (Kelamcılar: Eş’arî, Mâtürîdî, vs.)
Müteşâbih sıfatların varlığıKabul eder.Kabul eder.
Te’vîl (yorumlama)Yapmaz. Zâhir lafzı bırakılır, keyfiyeti Allah’a havale edilir (tefvîd).Makul ve uygun şekilde mecazî te’vîl yapılabilir.
Tefvîd (havale etme)Lafzı sabit, manayı Allah’a havale eder.Bazı Halef âlimleri de tefvîdi tercih etmiştir.
Teşbihten kaçınmaBenzetmeyi reddeder, Allah’ı mahlûkata benzetmez.Aynı şekilde teşbihi ve cisimlendirmeyi reddeder.
Sıfatların zâhiriSabit olan lafız kabul edilir, mahiyetine girilmez.Zâhiri mana teşbih doğuruyorsa, mecazla yorumlanır.
Ayet ve hadislerde geçen sıfatlarOlduğu gibi bırakılır. Örn: “Allah’ın eli” vardır, ama nasıl olduğu bilinmez.“Allah’ın eli” kudret veya nimet olarak te’vîl edilir.
Tehlikeli gördüğü şeyTe’vîl ve tefsîrle sıfatları değiştirmek.Teşbih ve cisimlendirme riskini ön plana alır.
AmaçSaf metin teslimiyeti, tehlikesiz iman.Akla uygunlaştırma ile iman selameti sağlamak.

Sonuç:

Selef’e göre müteşâbih sıfatlar: anlamı Allah katında olan, bizce bilinmeyen, fakat inkâr edilmeden kabul edilen sıfatlardır. Bu hususta iman, tefvîd ve tenzîh esastır.

  1. Lafzına iman eder.
  2. Mananın keyfiyetini Allah’a havale eder (tefvîd).
  3. Benzetme (teşbih) ve inkârdan (ta’til) kaçınır.
  4. Te’vîl yapmaz, olduğu gibi kabul eder.
  • Selef: Zâhir metni olduğu gibi bırakır, anlamı Allah’a havale eder.
  • Halef: Zâhiri teşbihe götürüyorsa, aklen ve şer’an uygun mecazî yorum yapar.
  • İkisi de: Allah’a benzetmeyi (teşbihi), eksiklik isnadını ve inkârı reddeder.

Gürsel Gürbüz

Share this content:

Yorum gönder

You May Have Missed